Haber Giriş Tarihi: 03.09.2023 08:09
Haber Güncellenme Tarihi: 03.09.2023 08:09

2000'li yılların başlarında
"Hibrit Savaş" veya
"Vekalet Savaşları" olarak adlandırılan düşük yoğunluklu savaş stratejileri son yirmi yılda hayata geçmeye başladı. Daha çok bölgesel nitelikteki savaşlar bugünlerde geri döndürülemez şekilde neredeyse bütün coğrafyalara yayıldı. Nitekim
Ukrayna-Rusya Savaşı hız kesmeden devam ederken
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Putin hakkında yakalama kararı çıkarması, hatta
Ukrayna basının
"Putin Türkiye'yi ziyaret ederken tutuklanabilir mi?" şeklindeki haberleri devam ediyor. Bir yanda da Şubat 2022'de
Elon Musk'ın uydu internet vasıtasıyla
Ukrayna'nın Karadeniz'de Rus Donanmasına saldırmasına
Rusya'dan Nükleer karşılık gelebilir endişesiyle karşı çıktığı haberleri çarşaf çarşaf servis ediliyor.
Türkiye'nin etrafındaki bütün bu kaosun bir diğer parçası da
Kafkasya'da devam ediyor.
Karabağ'da başlayan
Azerbaycan'ın işgalci
Ermenistan'ı topraklarından atma süreci
Kafkasya'nın bölgesel dinamiklerini ateşlemek üzere zira
İran net bir şekilde
Ermenistan'dan yana tavır koyarken, diğer taraftan da
Avrupa NATO Genişleme Komitesi Başkanı Gunther Fehlinger, Ermenistan'a "NATO'ya katılın" çağrısında bulundu. Bugünlerde
Azerbaycan'ın ve
Ermenistan'ın Karabağ'a askeri takviye yaptığı da göz önüne alınırsa Kafkasya yine büyük bir savaşın eşiğinde! Ve tabii ki
Kars ve
Iğdır'da ateş hattında! Zira
Iğdır'a sadece 20 km mesafedeki Metsamor
Nükleer Santrali en ufak bir sarsıntıda bütün
Kuzey Doğu Anadolu'yu etkileyecek
"NÜKLEER" teklike konumunda! Birkaç ay öncesine kadar devam eden
Rusya ve
Ukrayna Savaşı sırasında
Zaporijya Nükleer Santrali'nin vurulma tehlikesi tüm dünyayı tedirgin etmişken,
Iğdır ve
Kars'ın yanı başındaki
Metsamor Nükleer Santrali'nin adeta bir saatli bomba gibi yanı başımızda olması büyük bir risk.
Kafkasya'da savaşın ayak sesleri yankılanırken kaderine razı şekilde nükleer santralden habersiz yaşamaktayız. Yerel ve ulusal basında günübirlik haberler dışında
"ölüm" sessizliği hakim !
Metsamor Nükleer Santrali'nin bir milli güvenlik meselesi olduğunu anlamak, anlatmak konusunda duyarsızlıktan öte bilgisiz ve çaresiziz! Ulusal ya da uluslararası mecrada kamuoyu oluşturabilmek için yerel idarecilere büyük sorumluluk düşmekte. Dernek, platform veya en azından sosyal medyada
Nükleer tehlikeye karşı bilgilendirici yayınlar yapacak doğru bilgiyi aktaracak organizasyonlar kurulabilir.
Nükleer tehlikeden korunabilecek sığınaklar oluşturulması için neyi bekliyoruz! Şehirlerimizdeki
AFAD birimleri bu konudaki çalışmalara öncü olmalı!
AFAD'ın yayınladığı "
Nükleer Savaşlarda Korunma Rehberi"ni halka, en azından sınır köylere anlatarak başlayabiliriz...