
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, 9 Kasım 2025’te yayınladığı Pazar yazısında, Türkiye’de yargı bağımsızlığı tartışmalarını yeniden açan güçlü ifadeler kullandı. “Hiçbir bağımsız ülke, ulusal yargı yetkisinin ülke dışı mercilere devredilmesini kabul etmez” diyen Uçum, yargının egemenliğin asli unsuru olduğunu ve demokratik meşruiyetin halk iradesiyle kurulması gerektiğini vurguladı.
“HSK yapısı anti-demokratik değil, tam tersine demokratik meşruiyet gereğidir”
Uçum, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun üyelerinin TBMM ve Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesini, yargı idaresinin halk tarafından yetkilendirilmiş organlara bağlı olması gerektiğiyle açıkladı. Bu nedenle Adalet Bakanı’nın HSK Başkanı olmasının “bağımsızlığa engel değil, demokrasiye uygun” olduğunu savundu.
“Yargı idaresinde demokratik meşruiyet sağlanamazsa yargısal aktivizm olağan hale gelir ve bir jüristokrasi ortaya çıkar.”
“Bağımsızlık kurumsal değil, işlevseldir”
Yargıç ve savcıların mesleki geçişlerinin bağımsızlığa aykırı olduğu yönündeki eleştirileri reddeden Uçum, bağımsızlık ve tarafsızlığın kişisel değil, görev esnasında geçerli işlevsel ilkeler olduğunu belirtti.
“Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı kurumsal değil işlevseldir. Yargı işini yaparken bağımsız ve tarafsız olmalıdır.”
Uluslararası yargıya karşı “milli yargı” vurgusu
Uçum, Türkiye’nin uluslararası sözleşmelere taraf olabileceğini ancak bunun ulusal yargının asli konumunu zedeleyemeyeceğini söyledi.
“Asıl olan ulusal yetkilerdir, uluslararası düzenlemeler ve kararlar ise talidir.”
Yargı–siyaset tartışmasının yeni ekseni
Uçum’un metni, yargı bağımsızlığının kurumsal değil siyasal egemenlik temelli tanımlanması nedeniyle tartışma yaratmış durumda. Yazı, özellikle HSK yapısı, uluslararası hukuk kararlarının uygulanması ve yargısal aktivizm başlıklarının önümüzdeki dönemde daha sert tartışılacağına işaret ediyor.