
Çözüm sürecinin bugünkü fotoğrafı
Medyascope’ta yayımlanan programda Mehmet Sabri Akgönül, hem Türkiye’nin iç siyasetinde hem de Suriye merkezli bölgesel gelişmelerde çözüm sürecinin nereye evrildiğini anlattı.
“Hâlâ müzakere eğilimleri devam ediyor. Ancak en büyük belirleyici Suriye’deki gelişmeler olacak” diyen Akgönül, Türkiye’nin kritik bir dönemeçte olduğunun altını çizdi.
İsrail’in bölgesel politikaları ve Türkiye’ye etkisi
Akgönül, İsrail’in bölgedeki stratejisini şöyle özetledi: “İsrail mümkün olduğunca bölgeyi küçük parçalara ayırmak ya da azami düzeyde istikrarsızlık yaratmak istiyor. Bu strateji, Türkiye’yi hem askeri hem siyasi hem de bürokratik olarak strese sokuyor.”
Bu baskının Kürt hareketi tarafından yanlış okunduğunu söyleyen Akgönül, “DEM Partisi bu stresi doğrudan kendisine yönelmiş gibi algılıyor. Burada açık bir Hakan Fidan karşıtlığı var” ifadelerini kullandı.
“Çözüm süreci bir kangren”
Öcalan’ın da kullandığı “kangren” ifadesini hatırlatan Akgönül, sürecin halka yansımasının kafa karışıklığından ibaret olduğunu vurguladı.
“Bu bir pazarlık değil, al–al ilişkisi var. Türkiye büyüyecek, Kürtlük tanınacak. Bu süreçte Kürt tarafının gerilim yaratarak kazanacağı hiçbir şey yok.”
2015 öncesine sert sözler: “Bir garabetti”
Akgönül, 2015 öncesindeki çözüm sürecine dair sert eleştiriler yöneltti: “O dönem çözüm süreci denilen şey bir garabetti. Diyarbakırlı bir genç olarak bizzat yaşadım. Sur’da doğduğum yerin yıkılışına tanık oldum. Türkiye’yi yerelleşme ve özerklik üzerinden bölecek bir hat izleniyordu.”
Bugünkü tabloyu ise farklı bir şekilde yorumladı: “Türkiye’nin Tanzimat’tan bugüne hikâyesi merkezileşmedir. Eski dönemin mantığı yerelleşmeydi, bugünün mantığı merkezileşme ve büyümedir.”
Kürtler artık toplumsal değil jeopolitik bir aktör
Akgönül’e göre Kürtler artık farklı bir tarihsel konumda: “2015’e kadar Kürtler toplumsal bir muhataptı. Bugün ise tarih onları jeopolitik bir kategoriye yükseltti. Bunun farkında olan tek kişi Öcalan.”
Üçlü denklemin kazananları: ABD, Türkiye ve Kürtlük
Akgönül, çözüm sürecini ve Orta Doğu’daki yeni denklemi “kazan–kazan–kazan” üçgeni olarak tanımladı.
ABD: Orta Doğu’daki maliyetlerden kurtulup Asya-Pasifik’e odaklanacak.
Türkiye: Sömürge ülke konumundan çıkıp bölgesel hegemonya yoluna girecek.
Kürtlük: Jeopolitik düzeyde tanınacak.
“Kürtlük kazanacak, Türklük kazanacak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kazanacak, Amerika kazanacak.”
Öcalan–DEM ilişkisi: “Karizma sıradanlaştırıldı”
Akgönül, DEM Partisi ile Öcalan arasındaki ilişkiye dikkat çekti: “DEM, irade olarak Öcalan’a karşı değil ama nesnel olarak karşı. Öcalan’ın karizması sıradanlaştırıldı. Artık o karizma Öcalan’a değil; onun üzerinden çıkar sağlayanlara hizmet ediyor.”
DEM’in sürekli “Sayın Öcalan” vurgusunu bu nedenle yaptığını belirten Akgönül, “Başka bir şey üretemiyorlar; ne siyaset, ne ekonomi, ne toplumsal kültür. Sadece kendilerini yeniden üretiyorlar” dedi.
Erdoğan–Bahçeli ilişkisi: “Kriz yok, ritim farkı var”
Akgönül, Erdoğan ve Bahçeli arasındaki ilişkiye dair ayrışma iddialarını reddetti: “Aralarında kriz yok, her konuda aynı düşünüyorlar. Tek fark ritim farkı: Bahçeli işi hızlı yürütmek istiyor, Erdoğan ise fren–gaz dengesiyle ilerliyor.”
Bahçeli’nin devleti, Erdoğan’ın ise milleti temsil ettiğini vurgulayan Akgönül, “Millet ve devlet arasında tarihsel olarak hız farkı vardır. Bugün de olan budur” dedi.
Erdoğan’ın seçim stratejisi: “Gerçeğin montajı”
Son olarak seçim dönemine değinen Akgönül, 2023 seçimlerinde kullanılan montaj videoların gerçeği yansıttığını savundu: “Evet, montajdı ama gerçeğin montajıydı. Çünkü PKK üst düzey isimleri gerçekten Kılıçdaroğlu’na destek açıklamaları yapıyordu. Erdoğan’ın yaptığı en mantıklı hamle, bunu milletin gözüne sokmaktı.”