İsrail, Gazze’de 233 İslam alimi ve vaizi hedef alarak öldürdü

İsrail’in 7 Ekim 2023’te başlattığı Gazze saldırıları, sadece sivilleri ve altyapıyı değil, Filistin toplumunun dini ve kültürel yapı taşlarını da hedef aldı. Filistin Hükümeti Medya Ofisi'nin verilerine göre, bugüne kadar 233 İslam alimi, imam ve vaiz İsrail’in doğrudan ya da dolaylı saldırıları sonucu hayatını kaybetti. Uzmanlara göre bu sistematik saldırılar, Filistin halkının dini kimliğini ve direniş ruhunu zayıflatmayı amaçlayan daha büyük bir stratejinin parçası.

Gazze Hükümeti Medya Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada, öldürülen alimlerin Filistin halkı için yalnızca dini figürler olmadığını, aynı zamanda ulusal birliği sağlayan kanaat önderleri olduklarını belirtti. Sevabite, "Bu insanlar, toplumun kararlılığını pekiştiren, manevi gücünü ayakta tutan isimlerdi. Onlar hedef alınarak toplumun ruhu parçalanmak isteniyor," dedi.

Sevabite, bu saldırıların sadece Müslümanlara yönelik olmadığını vurgulayarak, Hristiyanların da hedefte olduğunu ifade etti. Saldırılarda 20 Hristiyan sivilin öldüğünü belirten yetkili, Gazze’deki üç büyük kilisenin – Aziz Porfiri Rum Ortodoks Kilisesi, Kutsal Aile Kilisesi ve Evanjelik Baptist Kilisesi – doğrudan hedef alındığını söyledi.

İsrail'in cami ve kiliselere yönelik saldırılarında ibadethanelerin yanı sıra din adamları ve sivillerin de zarar gördüğü, bu durumun uluslararası hukukun açık ihlali olduğu belirtildi.

İsrail’in din adamlarını, camileri ve kiliseleri hedef alması, Gazze’de yürütülen saldırıların yalnızca askeri değil, aynı zamanda dini ve kültürel bir yıkım kampanyası olduğuna işaret ediyor. Gazze'de öldürülen 233 İslam alimi ve vaiz, sadece kaybedilen canlar değil, Filistin toplumunun hafızasında derin izler bırakan birer sembol haline geldi. Bu durum, uluslararası hukuk açısından "dini kimliğe yönelik sistematik saldırı" ve etnik-dini temizlik suçu kapsamında değerlendiriliyor.

Yetkililer, uluslararası kamuoyunu bu saldırılara karşı harekete geçmeye çağırırken, Filistin halkının dini, kültürel ve insani varlığının korunmasının artık acil bir küresel sorumluluk haline geldiğini vurguluyor.