SON DAKİKA

#Akp

HABER DEĞER - Akp haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Akp haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İmralı sonrası ilk kritik adım: Komisyon rapor için masaya oturdu Haber

İmralı sonrası ilk kritik adım: Komisyon rapor için masaya oturdu

Komisyon ilk kez İmralı sonrası toplandı Komisyon, AKP, DEM Parti ve MHP’den birer üyenin İmralı’ya gerçekleştirdiği ziyaretin ardından ilk kez bir araya geldi. Toplantı, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında yapıldı. Oturumun ana gündemi, ziyaret hakkında bilgilendirme ve sürecin yasal altyapısını oluşturacak raporun çerçevesinin belirlenmesi oldu. Toplantı gecikmeli başladı, gündem rapor Toplantının, Kurtulmuş ve koordinatör üyelerin ön görüşmesi nedeniyle yaklaşık 35 dakika gecikmeyle başladığı öğrenildi. Oturumda, partilerin hazırladığı taslak raporların sunulması ve ortak metnin hangi başlıklarla şekilleneceğinin müzakere edilmesi hedefleniyor. Kurtulmuş: “Rapora geçiyoruz” Kurtulmuş, sürecin “raporlama safhasına” geçtiğini vurgulayarak, komisyonun ortak hassasiyetler ve müşterek kanaatleri içerecek bir belge hazırlamasını ümit ettiğini söyledi. Tüm partilerden gelen taslakların kayda alındığını belirten Kurtulmuş, “Bir sayfa dahi gelse resmi tutanaklara geçiriyoruz” ifadesini kullandı. Bahçeli: “Ortak irade oluşmalı” Komisyonun bugün gerçekleşen toplantısına ilişkin değerlendirmede bulunan Devlet Bahçeli, sırada geçiş sürecini ilgilendiren raporun yazımı olduğunu belirterek, TBMM’de yasal düzenlemeler için “ortak irade” çağrısı yaptı. Görüşmeler kayıt altına alındı İmralı’daki temasların Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından kayıt altına alındığı, görüşme tutanaklarının da TBMM Başkanlığı’na sunulduğu bildirildi. Bu kayıtların rapor sürecinde referans belge olarak ele alınacağı belirtiliyor. “En hassas döneme girildi” uyarısı Kurtulmuş, sürecin siyasal tartışmaların parçası haline getirilmemesi gerektiğini vurgulayarak, içeriden ve dışarıdan olası “sabotaj” girişimlerine karşı sağduyu çağrısı yaptı. “Bu sefer Türkiye kazanacak” sözleriyle sürecin siyaset üstü yürütülmesi gerektiğini dile getirdi. Bir sonraki adım: Ortak metin Komisyonun önümüzdeki toplantılarda, partilerin sunduğu taslaklar üzerinden ilerleyerek ortak bir rapor taslağı oluşturması bekleniyor. Bu belgenin, ilerleyen aşamada Meclis gündemine taşınacak yasal düzenlemelerin temelini oluşturacağı ifade ediliyor.

Erdoğan’dan Barzani cephesine: Bahçeli’ye yönelik bu hadsiz açıklamadan derhal dönülmeli Haber

Erdoğan’dan Barzani cephesine: Bahçeli’ye yönelik bu hadsiz açıklamadan derhal dönülmeli

“Asla tasvip etmiyoruz, diplomatik girişimler başlatıldı” AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Mesud Barzani cephesinden gelen ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi hedef alan açıklamaya sert sözlerle tepki gösterdi. Erdoğan, açıklamayı “kabul edilemez” olarak nitelendirdi; AKP Sözcülüğü ve Dışişleri Bakanlığı üzerinden gerekli diplomatik adımların atıldığını, konuyla ilgili izahat talep edildiğini söyledi. Erdoğan, TBMM kürsüsünden Bahçeli’ye destek verdi Erdoğan, grup konuşmasının siyaset gündemine damga vuran bölümünde, Barzani’nin ofisinden Bahçeli’ye yönelik gelen mesajı doğrudan hedef alarak, “Sayın Devlet Bahçeli’yi hedef alan dünkü saygısız ve hadsiz açıklamaları asla tasvip etmediğimizi, kabul edilemez bulduğumuzu burada ifade etmek isterim” dedi. Erdoğan, söz konusu açıklama sonrasında parti sözcüsünün ve Dışişleri Bakanlığı’nın devreye girdiğini, Türkiye’nin rahatsızlığının muhataplara açık bir biçimde iletildiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı, bu aşamadan sonra atılması gereken adımı da netleştirerek, “Bu vahim hatadan bir an önce dönülmeli ve düzeltilmelidir” ifadesini kullandı. Böylece Ankara’dan, Barzani cephesine yönelik doğrudan ve sert içerikli bir uyarı mesajı verilmiş oldu. Cumhur İttifakı vurgusu: “Hedef, anlayış ve fikir birliği içindeyiz” Konuşmasında uzun bir bölüm ayırdığı “Terörsüz Türkiye” sürecine değinen Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi ile kurulan Cumhur İttifakı’na da özel vurgu yaptı. Erdoğan, “Cumhur İttifakı hedef, anlayış ve fikir birliği içindedir” diyerek ittifakın stratejik birlikteliğinin altını çizdi. Erdoğan, Türkiye’nin terörle mücadelede “yarım asırlık bir prangayı kırma” iddiası taşıdığını, bu süreçte hem kendi partisi hem de ittifak ortaklarının ağır siyasi risk aldığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı, bu riskin Türkiye toplumunun geleceği için göze alındığını belirterek, amaçlarının “evlatlara terör gölgesinden arınmış bir ülke bırakmak” olduğunu söyledi. Muhalefete ve CHP lideri Özgür Özel’e sert eleştiriler yöneltildi Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı konuşmada ana muhalefet partisi CHP ve Genel Başkanı Özgür Özel’i de hedef alan sert ifadeler kullandı. Özel’in açıklamalarını, “hedef saptırma” olarak niteleyen Erdoğan, CHP’nin tarihine atıf yaparak, özellikle Kürt yurttaşlara yönelik geçmiş politikalar üzerinden ağır eleştirilerde bulundu. Erdoğan, CHP’nin “Türkiye toplumunu umutsuzluğa ve karamsarlığa sürüklemeye çalıştığını” savundu; parti içi çekişmelerin ve yolsuzluk iddialarının üzerini örtmek için bu dilin kullanıldığını iddia etti. Cumhurbaşkanı, AKP’nin ise Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz dâhil tüm yurttaşları kapsayan bir siyaset yürüttüğünü, ayrıştırıcı değil bütünleştirici bir çizgide durduklarını dile getirdi. Ekonomi mesajları: “21 çeyrektir büyüme, hedef 1,9 trilyon dolarlık ekonomi” Erdoğan, grup toplantısında yalnızca siyasal tartışmalar ve Barzani cephesinden gelen açıklamaya tepkiyle yetinmedi; ekonomiye dair başlıkları da ayrıntılı şekilde anlattı. Türkiye ekonomisinin 21 çeyrektir kesintisiz büyüdüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı, 2025’in üçüncü çeyreğinde ekonomik büyümenin yıllık bazda yüzde 3,7 olarak gerçekleştiğini hatırlattı. Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında dördüncü, G20 ülkeleri arasında ise beşinci sırada yer aldığını söyleyen Erdoğan, ülkenin yıllıklandırılmış millî gelirinin 1,5 trilyon doları aştığını belirtti. Erdoğan, 2028 hedefini ise “1,9 trilyon dolarlık bir ekonomi ve 375 milyar dolarlık mal ihracatı ile 100 milyar dolarlık turizm geliri” olarak özetledi. Ayrıca KOBİ’lere sağlanan desteklerden söz eden Erdoğan, özellikle emek yoğun sektörlerde çalışan başına verilen desteğin 2026 yılında 3.500 liraya yükseltileceğini, bu yolla 1 milyondan fazla istihdamın korunmasının hedeflendiğini ifade etti. Dış politika ve Afrika vurgusu: “Türkiye alan el değil, veren el konumunda” Konuşmasında G20 Zirvesi ve Türkiye’nin Afrika ile ilişkilerine de geniş yer ayıran Erdoğan, Türkiye’nin uluslararası platformlarda “dik ve dirayetli bir duruş” sergilediğini söyledi. Afrika kıtasında Türkiye’nin büyükelçilik sayısının 12’den 44’e çıkmasının, ticaretin ise 5 milyar dolardan 37 milyar dolara yükselmesinin altını çizen Cumhurbaşkanı, hedeflerinin 50 milyar dolarlık ticaret hacmi olduğunu belirtti. Türkiye’nin, Gazze ve Sudan başta olmak üzere pek çok kriz bölgesine insani yardım ulaştırdığını anımsatan Erdoğan, Türkiye’nin artık “alan el değil, veren el” konumunda olmasının, ülkenin son 20 yıldaki dönüşümünün göstergesi olduğunu vurguladı. Savunma sanayii ve KIZILELMA mesajı: “Hava savunmasında tarihi eşik aşıldı” Erdoğan, savunma sanayii alanındaki gelişmelere de değinerek, KIZILELMA insansız savaş uçağının MURAT radarıyla tespit edilen bir hedefi GÖKDOĞAN füzesiyle havadan havaya vurduğunu anımsattı. Bu testle KIZILELMA’nın “görüş ötesi hedefi vurabilen ilk insansız savaş uçağı” olarak kritik bir eşiği geçtiğini söyleyen Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin hava savunmasında yeni bir döneme girdiğini kaydetti. Bu testlerin Sinop’ta yapılmasına CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “balıklar rahatsız oluyor” sözleriyle itiraz ettiğini hatırlatan Erdoğan, Sinoplu Diyojen’in “Gölge etme, başka ihsan istemez” sözüyle yanıt verdi ve savunma projelerine yönelik eleştirileri geri püskürttü. “Terörsüz Türkiye” vurgusu ve Meclis’e çağrı: “Elleri taşın altına koyma zamanı” Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının son bölümünde bir kez daha “Terörsüz Türkiye” hedefini yineleyerek, Meclis’te temsil edilen tüm partilere ve milletvekillerine çağrıda bulundu. Türkiye’nin yarım asırdır devam eden terör sarmalından tamamen çıkması için herkesin sorumluluk alması gerektiğini ifade eden Erdoğan, bu süreçte “iffetli, sabırlı ve tahriklere kapılmayan” bir siyaset üslubu beklediğini söyledi. Erdoğan, Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili olarak “Bu sefer başaracağız” ifadesini kullanırken, Türkiye toplumuna da “umut ve özgüveni koruma” çağrısı yaptı. Cumhurbaşkanı, “İnanıyorsanız üstünsünüz, inanıyorsanız zafer sizindir” sözleriyle konuşmasını bitirdi.

Saray’dan Barzani’nin silahlı korumaları hakkında: Bu görüntüler Türkiye’ye yakışmadı Haber

Saray’dan Barzani’nin silahlı korumaları hakkında: Bu görüntüler Türkiye’ye yakışmadı

Eski IKBY Başkanı ve KDP lideri Mesud Barzani’nin Cizre’de katıldığı sempozyum sırasında taktik kamuflajlı, uzun namlulu silah taşıyan korumalarla görüntülenmesi Ankara’da rahatsızlık yarattı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanlarından Mustafa Akış, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Türkiye’nin misafirlerini koruyabilecek kapasiteye sahip olduğunu vurgulayarak görüntülerin “uygun düşmediğini” ifade etti. Barzani’nin peşmerge ile gelişi gündemi sarstı Cizre’de düzenlenen “4. Uluslararası Melayê Cizîrî Sempozyumu”na katılan Mesud Barzani’nin, yanında peşmerge unsurlarıyla ve uzun namlulu silahlarla kamuoyuna yansıması, kısa sürede siyasi tartışmanın merkezine oturdu. Görüntülerde konvoy, kamuflajlı korumalar ve kalabalık eşlik dikkat çekti; sosyal medyada “devlet protokolü” tartışmaları alevlendi. Saray protokol vurgusu yaptı Mustafa Akış, Barzani’nin Irak’ta veya Irak merkezi yönetiminde resmî bir görevinin bulunmadığını hatırlatarak, Türkiye’ye yapılan bu nitelikteki ziyaretlerde uygulanacak protokolün açık olduğunu belirtti. Akış’a göre, resmî görevi olmayan bir isim için askeri üniforma ve uzun namlulu silah eşliğinin kabul edilebilir olmadığı; devlet başkanı dahi gelse tören subayı/yaveri dışında korumaların bu şekilde bulunamayacağı ifade edildi. “Türkiye misafirini korumaya muktedirdir” mesajı verildi Açıklamada en net vurgu, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik kapasitesine yapıldı. Akış, “Türkiye, misafirini Şırnak’ta koruyamayacak bir ülke değildir; aksine misafirini kendi yaşadığı topraklarda bile koruyabilecek güçtedir” diyerek, dışarıdan silahlı güvenlik eşliğinin gereksiz olduğu mesajını paylaştı. Diplomatik ton ama net itiraz Saray cephesinden gelen değerlendirme, “misafirperverlik” vurgusunu korurken görüntülere itirazı netleştirdi. Akış, Barzani’nin davetli olduğunu ve saygıyla karşılandığını söylerken, protokolün aşılmasının doğru olmadığını belirtti; “Görüntüler uygun düşmemiştir” ifadesiyle tavrı özetledi. Yankıların sürmesi bekleniyor Ziyaretteki güvenlik düzeninin Türkiye–Irak–Kuzey Irak hattında yeni bir diplomatik başlığa dönüşmemesi için kulislerde temasların sürdüğü konuşuluyor. Ankara’dan gelen bu açıklamanın, benzer ziyaretlerde uygulanacak protokolün daha sıkı hatırlatılması sonucunu doğurması bekleniyor.

56 gün sustu, YouTube’a döndü Haber

56 gün sustu, YouTube’a döndü

AKP’li Cumhurbaşkanı’nı tehdit ettiği iddiasıyla yargılanan gazeteci Fatih Altaylı’ya 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Kararın ardından YouTube yayınlarına ara veren Altaylı, 56 gün sonra yeniden kamera karşısına geçti. Yayınında hem kararın gerekçesine hem de dava salonunda elindeki evrakları yere fırlatmasına ilişkin tartışmalara açıklık getirdi. Mahkemede yere atılan kâğıtların gerekçesini ilk kez bu kadar net anlattı Altaylı, savunma metni ve içtihatların yere atılmasını “öfke patlaması” olarak değil, “hukuka tepki” olarak nitelendirdi. “Adaleti yere ben fırlatmadım; adalet yere düşürüldüğü için ben de savunmamı yere fırlattım” diyerek, verilen cezanın kendisine göre “ağır bir hukuksuzluk” olduğunu ifade etti ve kararı doğru bulan kimse görmediğini söyledi. “Yargıya kırgınım, siyasete değilim” dedi Sözlerinin odağını yargıya yönelten Altaylı, siyasete ne kızgın ne de kırgın olduğunu, esas hayal kırıklığının yargı kararında olduğunu dile getirdi. “Bunu vicdanen doğru bularak imzaladılarsa hakkım helal olsun; vicdanlarına sığmayan bir imzayla attılarsa umarım bir gün sevdiklerine hasret kalmanın ne olduğunu anlarlar” sözleriyle sert bir kişisel mesaj verdi. “Karar önceden verilmişti, indirim de Yargıtay yolunu kapatmak içindi” iddiası Altaylı, hükmün daha duruşma bitmeden şekillendiğini savunarak “en ağır cezanın verildiğini” söyledi. Altıda birlik indirimin iyi niyetten değil, dosyanın Yargıtay’a gitmesini engelleme amacı taşıdığını öne sürdü. Kararın henüz yazılmadığını belirten Altaylı, cezaevinde ne kadar kalacağını bilmediğini de ekledi. “Kaçacakmışım… Hem ayıp hem komik” diyerek tutukluluk gerekçesine itiraz etti Tutukluluğun “kaçma şüphesi” gerekçesiyle sürdürülmesine özellikle tepki gösteren Altaylı, “Beni bu ülkeden sürgüne yollasalar bir yolunu bulur geri dönerim. Ne kaçması?” sözleriyle bu değerlendirmeyi incitici bulduğunu ifade etti. Sağlık durumunu ayrıntılarıyla anlattı Yayınında sağlık geçmişine de yer veren Altaylı, kalbinde dört stent bulunduğunu ve aort genişlemesi nedeniyle düzenli kontrole girdiğini aktardı. Beyin zarında iyi huylu bir tümörün takip edildiğini, Silivri’de MR ve kardiyak tetkiklerin yapıldığını ve şimdilik aort genişlemesinin ilerlemediğini söyledi. Cezaevi sağlık ekibi ve Silivri Devlet Hastanesi hekimlerine teşekkür etti. Cezaevinde yaşadığı talihsiz kazayı da paylaştı Açık havada tek başına top oynarken düştüğünü, bileğini burktuğunu, elini çatlattığını ve başını kale direğine çarptığını anlatan Altaylı, elinin alçıya alındığını ancak günlük ihtiyaçlarını karşılamayı zorlaştırdığı için birkaç gün sonra alçıyı çıkarttırdığını ve durumunun iyiye gittiğini belirtti. Sözlerinde son vurgu Altaylı, “Umut az ama mücadele sürecek” diyerek üst mahkemelere başvuracağını duyurdu; izleyicilerine de “adaleti savunma” çağrısını yineledi.

Ayhan Bilgen’den İmralı, CHP ve kayyum uyarısı: Önümüzdeki günler sürprizlere açık Haber

Ayhan Bilgen’den İmralı, CHP ve kayyum uyarısı: Önümüzdeki günler sürprizlere açık

Bahçeli’nin çıkışı, komisyon krizi ve ‘önce iktidar tavır almalı’ vurgusu Ayhan Bilgen, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İmralı vurgusunu “kendi içinde tutarlı” bulduğunu söyledi ve mecliste kurulan komisyona katılım tartışmalarını değerlendirdi. Bahçeli’nin başından beri Öcalan’ı sürecin “siklet merkezi” olarak tarif ettiğini hatırlatan Bilgen, DEM Partisi’nin ve Kürt siyasetinin tüm aktörleri arasında Öcalan’ı merkeze koyan bu çizginin devam ettiğini belirtti. Komisyonun ağırdan alınmasında AKP ve CHP’nin oy kaybı endişesiyle “risk almaktan kaçındığını” söyleyen Bilgen, özellikle CHP’nin tavrına dikkat çekti: “Bir ülkede yürütme bir politika belirliyorsa, muhalefete ‘önce sen tavır al’ denmez; önce iktidar ne istediğini açıkça ortaya koyar.” CHP’nin netleşmeyen duruşunun toplantıların ertelenmesine yol açtığını vurgulayan Bilgen, sürecin bu haliyle hem AKP’yi hem de CHP’yi yıpratacağını savundu. “DEM bu kadar netken CHP geri durursa kent uzlaşısı ağır yara alır” Bilgen, İmralı’ya gidiş konusunda DEM Partisi’nin tutumunun çok açık olduğunu, MHP’nin de ziyareti açıkça istediğini, AKP’nin ise çekingen davrandığını söyledi. Bu tabloda CHP’nin geri durması halinde, DEM–CHP ilişkilerinde ciddi kırılmalar yaşanabileceğini vurguladı: “DEM bu kadar net bir pozisyondayken, diğer herkes olumlu yaklaşır da CHP endişeli davranırsa, bu hem CHP içinde rahatsızlık yaratır hem de DEM’le ilişkiyi kalıcı biçimde yaralar.” Özellikle yerel seçimlerde kurulan “kent uzlaşısı” zeminine atıf yapan Bilgen, bu ilişkinin önümüzdeki dönemde masaya yatırılacağını, tartışmanın sertleşebileceğini söyledi. Silah bırakma, güvenlik–demokrasi dengesi ve Öcalan’ın rolü 1980’ler ve 1990’ların güvenlik merkezli politikalarını, buna karşı “sadece demokrasi sorunu var, güvenlik abartılıyor” diyen yaklaşımı hatırlatan Bilgen, her iki çizgiyi de eksik bulduğunu ifade etti. Ona göre bugün yürütülen hattın ana fikri, sorunun hem güvenlik hem demokrasi boyutunu kabul etmek, ama önce silah bırakma sürecini yönetmek: “Asıl sorunun 1999’dan beri silahlı örgütün silah bırakma sürecinin yönetimi olduğunu düşünüyorum. Eğer Türkiye bu süreci iyi yönetebilirse, geri kalan demokratikleşme adımları daha sağlam zeminde atılabilir.” Öcalan’ın silah bıraktırma konusunda irade koymasının “devlet açısından bir imkân” olduğunu söyleyen Bilgen, “Hem Öcalan’ın mesajlarını kullanıp hem de ‘biz onunla görünmeyelim’ demek çelişkidir.” ifadeleriyle, sürecin gizli ve tutarsız yürütülmesini eleştirdi. “Meclis komisyonu yasa yapmak için kuruldu, dinleme turuna çevrilmemeli” Bilgen, mecliste kurulan komisyonun rolünü de tartıştı. Komisyonun esas görevinin, silah bırakma sürecini hızlandıracak, kolaylaştıracak yasal iyileştirmeleri hazırlamak olduğunu söyleyerek, şu uyarıda bulundu: “Eğer gerçekten silah bırakmayı hızlandıracak düzenlemeye ihtiyaç varsa, bunu yapacak tek yer parlamento. Komisyon bunun için kurulduysa, görevi erteleyip işi ‘herkes gelsin derdini anlatsın’ formatına çevirmek doğru değil.” Akil insanlar sürecini hatırlatarak, o dönemde Anadolu’da yürütülen saha çalışmalarının şimdi tersine, meclise taşındığını belirten Bilgen, halkın dinlenmesinin önemli olduğunu ama “acil yasal düzenleme ihtiyacının” göz ardı edildiğini söyledi. İspanya örneğiyle ‘halk özne olsun’ çağrısı Bilgen, İspanya modeline yaptığı atfın yanlış anlaşıldığını söyleyerek, “kastettiğinin anayasal model değil, halkın özne olması” olduğunu açıkladı. ETA ve Bask bölgesi üzerinden verdiği örnekte, İspanyol halkının “Bizim adımıza silah kullanmayın, bomba patlatmayın” diye sokaklara dökülmesini hatırlattı ve şunları ekledi: “Demokrasinin muhatabı bir örgüt ya da tek tek kişiler olamaz; demokrasinin muhatabı yurttaşlardır. Hak ve özgürlükler pazarlık konusu yapılamaz, ‘silah bırakırsanız şu hakları tanırız’ denemez; o haklar zaten herkes için geçerlidir.” Ana dilde eğitim, eşit yurttaşlık ve dil tartışması DEM Partisi’nin ana dilde eğitim talebinin resmi dile alternatif olmadığını, ancak Kürtçeye bir statü tanınmasını içerdiğini hatırlatan Bilgen, bu talebin Kürtler için yaratabileceği olası dezavantajlara da dikkat çekti: “Eğer sınavlar ve kamu hizmeti sunumu Türkçe üzerinden yürümeye devam edecekse, ana dilde eğitim, fırsat eşitliği tartışmasını da beraberinde getirir.” Dünyada farklı modeller olduğuna, Sovyetler Birliği’nde ilk sınıflarda ana dilin güçlendirilip ardından resmi dil ve Batı dillerinin öğretildiğine işaret eden Bilgen, Türkiye’de de bu konunun pedagojik açıdan daha derin ve ideolojik ezberlerden uzak tartışılması gerektiğini söyledi. Mevcut durumda ana dilde eğitimin özel okullar için serbest olduğunu ama ciddi bir talep oluşmadığını, buna karşın kamu alanında düzenleme yapılmadığını hatırlattı. “Demokrasi kimseye özel statü vermez, çözüm Türkiye’ye özgü bir formülle mümkün” Ayhan Bilgen, dil ve kimlik meselelerinin yalnızca Kürt yurttaşları değil, Çerkeslerden Boşnaklara, Mardin, Hatay, Mersin, Adana, Siirt ve Urfa’daki Arap topluluklarına kadar pek çok kesimi ilgilendirdiğini vurguladı. “Resmi dilin dışında dil öğrenme hakkına dair bir ihlal varsa, çözüm herkes için tek bir ilkeyle bulunmalı; herhangi bir gruba özel statü verilmemeli.” diyen Bilgen, asıl meselenin eşit yurttaşlık olduğunu söyledi. Ona göre; ortak semboller, ortak değerler ne kadar anlamlıysa, hakların da herkes için eşit tanımlandığı bir düzen, Türkiye’nin demokratikleşme sorununu kökten çözme potansiyeli taşıyor. CHP davası, uzun yargılama riski ve siyasete güven uyarısı Bilgen, CHP’yi ilgilendiren davaya da geniş yer ayırdı. On binlerce sayfalık dosya, yüzlerce sanık ve onlarca vakadan oluşan bu dava sürecinin adil yargılama ilkeleri açısından ciddi bir sorun olduğuna dikkat çekti. “Normalde dava açıldığında kesintisiz biçimde karara kadar gidilmesi gerekir. Ama Türkiye’de pratikte bunun mümkün olmadığını biliyoruz; sanıklar savunma haklarını kullandıkça süreç 20–30 yılı bulabilir.” diyen Bilgen, Türkiye’nin en az bir genel seçim ve bir yerel seçimi “CHP davasını tartışarak” geçirme ihtimalinin hem iktidara hem muhalefete hem de siyasete güvene zarar vereceğini savundu. İBB’ye kayyum ve CHP’ye çağrı heyeti ihtimali: “Her an sürpriz olabilir” Bilgen, en tartışmalı bölümde ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanması ve CHP’ye çağrı heyeti atanması ihtimalini dile getirdi. Casusluk dosyası üzerinden “terörün finansmanı” gibi başlıklarla İBB’ye kayyum atanma riskinin yükseldiğini söyleyen Bilgen, aynı zamanda CHP’de de istinaf süreci sonucunda bir çağrı heyetinin görevlendirilebileceğini anlattı: “Bu bir temenni değil, bir öngörü. 39. kurultaydan önce bile CHP’ye bir çağrı heyeti atanması sürprizi yaşanabilir.” dedi. İstinafın takvimi ve mahkemelerin vereceği kararların, partinin yönetim yapısını sarsacak sonuçlar doğurabileceğini kaydetti. “Öcalan ziyareti, CHP ve İBB dosyalarıyla eş zamanlı gelebilir” Ayhan Bilgen, tüm bu olasılıkların aynı zaman diliminde gerçekleşebileceği uyarısında da bulundu. “Öcalan’a yapılacak ziyaretin de CHP ve İBB ile ilgili davalardaki gelişmelerle eş zamanlı olabileceği kanaatindeyim.” diyen Bilgen, Türkiye kamuoyunun hangi başlığı daha çok tartışacağının belirsiz olduğunu, ancak önümüzdeki günlerde hem İmralı dosyasında hem CHP davasında hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle ilgili süreçte “kritik kırılma anlarına” tanıklık edilebileceğini söyledi.

AKP’ye geçen Aksu Belediye Başkanı İsa Yıldırım, Erdoğan’ın elini öpmeye çalıştı Haber

AKP’ye geçen Aksu Belediye Başkanı İsa Yıldırım, Erdoğan’ın elini öpmeye çalıştı

Antalya’nın Aksu ilçesinin belediye başkanı İsa Yıldırım’ın hangi tarihte istifa ettiği, ne zaman AKP’ye geçmek istediğini açıkladığı, rozetin kim tarafından takıldığı ve rozet töreninde neler yaşandığı bugün Ankara’da düzenlenen AKP Grup Toplantısı’nda netleşti. Yıldırım’ın rozet töreni sırasındaki “el öpme” hamlesi ise toplantının en dikkat çeken anı oldu. Rozet AKP Grup Toplantısı’nda takıldı 2024 yerel seçimlerinde CHP adayı olarak seçilen İsa Yıldırım, 27 Eylül 2025’te partisinden istifa etmiş ve 25 Ekim’de AKP’ye geçmek istediğini duyurmuştu. Yıldırım, bugün düzenlenen grup toplantısında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından partiye resmen kabul edildi. El öpmek için eğildi, Erdoğan elini çekti Rozet töreninde Yıldırım’ın Erdoğan’ın elini öpmek için eğilmesi toplantı salonunda kısa süreli bir şaşkınlık yarattı. Erdoğan, elini hızla geri çekerek buna izin vermedi ve ikili yalnızca el sıkıştıktan sonra poz verdi. “Davetler vardı, biz de ‘olur, geçeriz’ dedik” Yıldırım, geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada AKP’ye geçiş sürecine ilişkin, “Tabii ki davetler var, çağrılar var. ‘Olur, geçeriz’ dedik biz de” ifadelerini kullanmıştı. Bugün itibarıyla AKP’ye katılımı resmiyet kazandı.

HD Strateji Genel Seçim Anketini Yayınladı: AKP Geriliyor, CHP Yaklaşıyor, Anahtar Artık Gözüküyor Haber

HD Strateji Genel Seçim Anketini Yayınladı: AKP Geriliyor, CHP Yaklaşıyor, Anahtar Artık Gözüküyor

HD Strateji, 10-12 Kasım tarihleri arasında 33 ilde 2500 yurttaşla gerçekleştirdiği telefon tabanlı “Genel Seçim Anketi”ni yayımladı. Sonuçlar, Türkiye siyasetindeki dengelerin hızla değiştiğine işaret ediyor. Ankete göre AKP hâlâ birinci, ancak oy oranı %33,7’ye gerileyerek dikkat çekici bir erozyon gösteriyor. CHP ise %27,4’e yükselerek farkı kapatıyor. Yerel seçimlerdeki muhalefet başarılarının ulusal tabloya yansımaya başladığı görülüyor. MHP %11,8’le yerini korurken, DEM Parti doğu illerinde oy kayıpları yaşıyor. Yeni partiler ZAFER ve ANAHTAR, milliyetçilik ve göç tartışmalarının etkisiyle oy topluyor.İyi Parti oyları hızla Anahtar Parti'ye akıyor. HD Strateji Yönetim Kurulu Başkanı Aydoğan Doğan, sonuçları şu sözlerle değerlendirdi: Bu anket, 2023’ten beri ilk kez muhalefetin ulusal ölçekte anlamlı bir yükseliş ivmesi yakaladığını gösteriyor. Ekonomik kriz, deprem sonrası toparlanma ve yereldeki yönetim performansları, seçmen davranışını kökten değiştiriyor. AKP Lider Ama Zayıflıyor: Fark Tarihin En Dar Seviyesinde HD Strateji’nin ulusal ortalamasına göre: AKP: %33,7 (-1,9 puan) CHP: %27,4 (+2,1 puan) MHP: %11,8 DEM Parti: %8,2 (-0,6 puan) İYİ Parti: %4,7 (-5 puan) ANAHTAR: %4,3 ZAFER: %3,3 Toplamda küçük partilerin oyu %16’ya ulaşıyor. Bu tablo, “oy bölünmesi” riskinin iktidar bloku açısından artığı anlamına geliyor. Analiz 1: AKP’nin ‘Gizli Kayıp’ Tuzağı Anket bulgularına göre AKP’nin yaşadığı düşüşün arka planında: Enflasyon ve işsizlik nedeniyle artan hoşnutsuzluk, Deprem bölgelerinde yerel yönetim performansına yönelik eleştiriler, Yeniden Refah ve Zafer Partisi’nin muhafazakâr oyları çekmesi, gibi faktörler bulunuyor. HD Strateji’ye göre AKP tabanında toplam %5,8’lik bir “muhafazakâr oy göçü” yaşanıyor. İl Bazlı Tablo: İstanbul ve Ankara’da CHP Yükselişi, Doğu’da DEM Çöküşü Araştırmanın il bazlı verileri, siyasal fay hatlarını daha görünür kılıyor: İl AKP CHP DEM Öne Çıkan Değişim İstanbul 32.1 25.1 10.4 CHP, İmamoğlu etkisiyle ivmeleniyor Ankara 36.7 31.3 5.3 Yavaş’ın sosyal ve çevresel projeleri CHP’ye +0.7 getirdi İzmir 35.4 25.7 8.8 CHP -15.2 puan kaybetti, muhafazakârlaşma AK Parti’yi +10.1 büyüttü Konya 34.9 25.3 8.7 AK Parti -5.8 gerilese de destekler tabanı tuttu Diyarbakır 32.2 30.5 9.5 DEM Parti -51.4 puanla tarihî bir çöküş yaşadı Analiz 2: Yerel Yönetimlerin ‘Domino Etkisi’ Batı’da CHP Rüzgârı: İstanbul ve Ankara’da CHP belediyelerinin sosyal yardımlar, altyapı ve şeffaf yönetim yaklaşımı nedeniyle oylarını %3-5 artırdığı görülüyor. İzmir’de Alarm: Deprem sonrası yardım süreçlerine yönelik eleştiriler, CHP’yi beklenmedik biçimde zayıflatıyor. Konya’da AKP Geriliyor Ama Üstünlük Sürüyor: Konya’da AKP’nin oy oranı %34,9’a düşerek -5,8 puanlık bir kayba işaret ediyor. Buna rağmen kent, muhafazakâr seçmen yapısı sayesinde iktidar için hâlâ güçlü bir dayanak noktası. CHP’nin %25,3’e yükselmesi, genç seçmenin ve kent merkezindeki hizmet odaklı beklentilerin muhalefeti görünür kıldığını gösteriyor. Tarım destekleri AKP tabanını büyük ölçüde tutarken, ekonomik sıkışmışlık ve yerel yönetim performansına dair tartışmalar kademeli bir çözülme yaratıyor Doğu’da DEM Parti Krizi: Diyarbakır ve Van’da DEM’in %50’nin üzerinde kayıp yaşaması, Kürt seçmenin CHP ve AKP arasında yeniden dağıldığına işaret ediyor. HD Strateji’ye göre bu çöküş, sol blokta HÜDA-PAR ve TİP’e yeni bir alan açabilir. Yeni Partilerin Yükselişi: Göç ve güvenlik politikaları etrafında şekillenen tartışmalar, ZAFER Partisi’ni İstanbul’da %6’ya, ANAHTAR Partisi’ni Şanlıurfa’da %7,4’e kadar taşıyor. Bu artışın en büyük kaybedeni ise İYİ Parti. “Sıkıntılı Denge” – Siyasette Kartlar Yeniden Dağılıyor HD Strateji anketi, Türkiye’nin siyasal dengelerinde sert bir rekabet dönemine girildiğini gösteriyor: Muhalefetin toplam oy artışı +3,5 puan, İktidar blokunun toplam kaybı -2,8 puan, Yeni partilerin toplam etkisi %12’nin üzerinde, Bu tablo, 2028 seçimlerinin tamamen ekonomik gidişat ve yerel yönetim performansları tarafından belirleneceğini gösteriyor. Aydoğan Doğan, raporun sonunda şu uyarıyı yapıyor: Ekonomik kriz derinleşirse CHP’nin 2028’de birinci parti olma ihtimali güçlenir. Ancak DEM Parti’nin doğuda yaşadığı erozyonun, sol ittifakın bütünlüğünü tehdit ettiğini de görmezden gelemeyiz. Yeniden Refah Partisi'nin 3.bir yol olma çabası ve ittifak arayışlarını,Anahtar Parti 'nin de içinde olduğu bir denklemde düşünmek artık çok da zorlama bir ihtimal değil! Türkiye siyaseti yeni bir döneme mi giriyor? Yanıtı önümüzdeki aylarda ekonomik tablo ve yerel yönetim performansı verecek.

Burcu Köksal: Hiçbir yere gitmiyorum! Haber

Burcu Köksal: Hiçbir yere gitmiyorum!

Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, bazı medya organlarında yer alan “AK Parti’ye geçeceği” yönündeki haberlerin ardından sosyal medya hesabından dikkat çeken bir açıklama yaptı. Köksal, “Bulunduğum yerdeyim. Parti içinde beni istemeyenlere inat hiçbir yere gitmiyorum” sözleriyle iddiaları net biçimde yalanladı. “37. Kurultay’dan beri huzurlu bir günüm olmadı” Köksal, uzun bir süredir parti içi eleştirilerle hedef alındığını belirterek şunları söyledi: “Yıllardır iftiraları çürüte çürüte, yalanları yıka yıka mücadeleme devam ediyorum. 37. Kurultay’dan beri huzurlu bir günüm olmadı. Dışarıdan gelen eleştirileri anlarım ama ömrümü verdiğim partimden gelen hakaretler, iftiralar en ağır olanı.” “Rekor oyla kazandım, iftiralar bitmedi” CHP’nin yerel seçimlerde Afyonkarahisar’ı 74 yıl sonra kazandığını hatırlatan Köksal, adaylık sürecinde partiden dışlandığını ve bazı parti üyelerinin aleyhine çalıştığını söyledi. “Adaylığım döneminde partiden kovuldum, linç edildim. ‘Yüzde 5 oy alır’ dediler, ama rekor oyla seçildim. Şimdi de bana ve yakınlarıma ‘rüşvet aldı’ diye iftira atıyorlar. Yargı dosyasında her şey ortada. Fakat genel merkez bu kişilere karşı hiçbir işlem yapmadı.” “Parti içi hesaplaşma Afyon’a zarar veriyor” Köksal, genel merkezin sessizliğine tepki göstererek, “Beni hedef alan PM üyeleri ve il yöneticileri ödüllendiriliyor. Hakkımda hakaret edenler disipline sevk edilmiyor, aksine teşvik ediliyor” dedi. Belediye başkanı, il başkanlığı seçimlerine de atıfta bulunarak şunları kaydetti: “Her yerde tek aday belirlenirken Afyonkarahisar’da üç aday çıkıyor. Niye? Çünkü Burcu Köksal’ı yıpratmak istiyorlar. Sosyal medyada hakkımda ırkçı, faşist denilerek kampanyalar yürütülüyor, genel merkezden yine ses yok.” “Ekşi yemedik, karnımız ağrımaz” Son dönemde sosyal medyada yayılan bazı görüntüler üzerinden hedef alındığını belirten Köksal, bu iddialara da yanıt verdi: “Bir restoranda çekilen görüntü üzerinden ‘700 milyon rüşvet’ diye iftira attılar. Alakam yok. Çok şükür alnım ak, başım dik. Ekşi yemedik, karnımız ağrısın.” “İftiracılarla pazar günü hesaplaşacağım” Parti içindeki tartışmaların kendisini yorduğunu belirten Köksal, sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı: “Bir taraftan hizmet etmeye çalışıyorum, diğer taraftan bu iftiralarla uğraşıyorum. Artık yeter. Pazar günü il kongresinde olacağım. Benimle uğraşan, iftira atan, hakaret eden herkesle orada hesaplaşacağım.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.