SON DAKİKA

#Almanya

HABER DEĞER - Almanya haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Almanya haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli! Haber

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli!

Türkiye’nin savunma sanayisindeki hamlesi, caydırıcılık ve bağımsız dış politika için kritik Programda önce Türkiye’nin savunma sanayisindeki dönüşümünü değerlendiren Ayhan Bilgen, güçlü bir savunma kapasitesi olmadan ne bağımsız dış politikanın ne de gerçek anlamda barışın mümkün olmadığını vurguladı. Savunma kapasitesi ile barış arasındaki ilişkiyi, sıkça atıf yapılan bir sözle hatırlattı: Ayhan Bilgen: “İstiyorsan sulh, salah; hazır ol cenge. Kimse silahı kullanma iştiyakıyla hareket etmez ama savunma sanayiniz olmadan güvenliğinizi, barışınızı, caydırıcılığı ve bağımsız dış politikayı tesis etmek imkânsız.” Bilgen, Almanya ve Japonya örneği üzerinden “ekonomik güç–siyasi özneleşme” dengesizliğine dikkat çekerek, savunma alanındaki dışa bağımlılığın siyasi iradeyi sınırladığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Ekonomik olarak çok güçlü olabilirsiniz ama savunma politikanız başka bir ülkeye angaje ise dünyadaki gücünüze denk bir özne olamıyorsunuz. Bağımlılığı ne kadar azaltırsanız, milli menfaatlerinizin gerektirdiği dış politikayı yapma özgüvenini o kadar hissedersiniz.” Türkiye’nin savunma sanayinde geldiği yerin, sadece teknik bir başarı değil, yarım asrı aşan bir mücadelenin sonucu olduğuna işaret etti; Nuri Killigil’den ASELSAN mühendislerine uzanan saldırı hatlarını hatırlatarak, “Bu ülkenin kendi silahını üretmesine dönük sistematik engelleme girişimleri”nden bahsetti: Ayhan Bilgen: “1949’da Nuri Killigil’in silah fabrikasının patlatılmasıyla verilen mesaj şuydu: ‘Kendi silah fabrikanızı kuramazsınız.’ 1950’lerden bugüne savunma sanayine emek veren herkes, Türkiye’nin geleceği ve güvenliği açısından çok kıymetli bir miras bıraktı.” NATO, Avrupa ve “kurgusal tehdit” tartışması: “Hiçbir ittifak sınırsız güvence değil” Bilgen, Ukrayna savaşıyla birlikte Avrupa’da derinleşen güvenlik tartışmalarına da değindi. NATO’nun tarihsel olarak Sovyet tehdidine karşı kurulduğunu hatırlattı, ancak bugün gelinen noktada Avrupalı aktörlerin hem Rusya’dan, hem de ABD’nin “güvence kapasitesinden” duyduğu tereddütlerin arttığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Avrupa’da bugün şu tartışılıyor: Rusya tehdidine karşı Amerika bizi gerçekten koruyacak mı? Bu tehdidin kendisi de kurgusal olabilir, yani bizzat Amerika’nın Avrupa’yı kontrol altında tutmak için tercih ettiği bir strateji de olabilir. Gerçek tehdit de olabilir.” Bu tartışmanın, NATO içinde yeni arayışları, “Avrupa ordusu” gibi başlıkları ve Türkiye dahil bazı ülkelere yönelik yeni beklentileri beraberinde getirdiğini anlattı. Buradan hareketle kritik bir uyarıda bulundu: Ayhan Bilgen: “Hiçbir ittifak sonsuz ve sınırsız güvence değildir. Ne kadar öz gücünüz, ne kadar bağımsız savunma sanayiniz varsa; diğer alanlarda da o kadar caydırıcı olabilir, dostlarınıza güven verebilir ve uluslararası ilişkileri kendi gücünüz doğrultusunda şekillendirebilirsiniz.” Bilgen’e göre Türkiye’nin savunma kapasitesindeki artış, sadece kendi sınırlarını koruma meselesi değil, aynı zamanda Karadeniz’den Doğu Akdeniz’e uzanan geniş coğrafyada daha saldırgan politikaları frenleyebilecek bir caydırıcılık aracı. Suriye, İsrail ve İran başlığında “Türkiye’yi çatışmaya çekme” riskine dikkat çekti Programda tartışılan başlıklardan biri de Suriye’deki denklemin, İsrail’in bölgesel planları ve İran’ın hamleleriyle iç içe geçmesi oldu. Ayhan Bilgen, SDG, Şam yönetimi, İran ve İsrail hattında yaşanan gelişmeleri okurken, önümüzdeki dönemde Irak merkezli yeni bir gerilim dalgasının Suriye’yi ve Türkiye’yi de etkileme riski taşıdığını dile getirdi. Irak seçim sonuçlarının, daha radikal Şii grupların temsil gücünü artırdığına dikkat çeken Bilgen, bunun hem ABD ve İsrail açısından yeni bir “güvenlik tehdidi” gerekçesi, hem de İran’a karşı muhtemel bir operasyonun zeminini oluşturabileceğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Irak seçim sonuçları iki türlü risk içeriyor. Daha radikal Şii grupların ciddi oy artışı, İsrail ve Amerika için yeni bir tehdit algısı yaratacak. Ben, Suriye ile ilgili riski de besleyen ve muhtemel bir İran operasyonunun altyapısını oluşturacak bir Irak müdahalesinin gündeme gelebileceğini düşünüyorum; askeri müdahaleden bahsediyorum.” Bu tabloda Türkiye açısından en kritik noktalardan birinin, Suriye sahasında YPG üzerinden yürüyebilecek provokasyonlar olduğuna dikkat çekti: Ayhan Bilgen: “Türkiye’yi Suriye’de bir askeri operasyon ve çatışmanın içine çekmek arayışı, son derece ciddi bir provokasyon olacaktır. Önümüzdeki dönem İran’la ilgili muhtemel gelişmeler ve İsrail’in planları, bunu YPG içindeki bir ekibe de tercih ettirebilir.” Bilgen, bu nedenle Ankara’nın hem sahadaki gelişmelere hem de “Öcalan üzerinden yürütülen tartışmalara” soğukkanlı ve çok kanallı okuma ile yaklaşması gerektiğini belirtti; Öcalan’a atfedilen mesajların hem Türk kamuoyu hem de Kürt siyasetindeki yansımalarının, süreci zorlaştırma potansiyeli taşıdığı uyarısını yaptı. İran–İsrail gerilimi: “İran çatışma istemiyor ama daha sert cevap vermeye zorlanıyor” Programın ilerleyen bölümünde, stüdyo konuklarının büyük çoğunluğu gibi Bilgen de İsrail–İran hattında yeni bir çatışma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti. İran’ın hem içeride hem dışarıda ciddi manevra kabiliyeti olan bir devlet olduğunu, buna rağmen son saldırılarla birlikte daha sert bir çizgiye itilme riskinin büyüdüğünü anlattı: Ayhan Bilgen: “İran devletinin manevra kabiliyetinin yüksek olduğunu düşünenlerdenim. Uzun süre Avrupa ile nükleer müzakereleri bilinçli biçimde sürdürdüler; sanki taviz veriyorlarmış gibi yaparak zaman kazandılar. Ama bugün, içeride daha kapsayıcı bir siyaset güçlenirken dışarıda daha aktif ve sert cevap verme eğilimi de güçlenecek gibi görünüyor.” İran’da bir yanda “dışarıdaki hareketleri destekleyerek ülkeyi ekonomik olarak zayıf bırakıyoruz” diyenler, diğer yanda “uzlaştık da ne oldu, Atom Enerjisi Kurumu’yla işbirliği yaptık, adresleri onlar verdi” diyenlerin bulunduğunu hatırlatan Bilgen, dış saldırıların rejimi zayıflatmak yerine içeride ulusal refleksi güçlendirdiğini vurguladı: Ayhan Bilgen: “İran’ın çatışmadan yana menfaat gördüğünü düşünmüyorum. Ama çatışmanın kaçınılmazlığı durumunda artık çıtayı aşağıda tutan bir savunma refleksi, toplumun beklentisi açısından yönetilebilir değil. Daha sert, daha ileri düzeyde cevap vermek zorunda kalacakları bir duruma doğru gittiklerinin herkes farkında.” Bu durumun dış müdahalelerle içeride “ayaklanma” hedefleyen senaryoları boşa çıkardığını söyleyen Bilgen, “Her saldırı, rejime karşı olan muhalifleri bile İran’ı savunmaya, İran’ı İsrail ve Amerika’ya karşı korumaya itiyor.” değerlendirmesini yaptı. “Ukrayna kazanmak için değil, barışamadığı için savaşan bir ülke” Programın odak sorusu olan “Ukrayna savaşı Karadeniz’e yayılır mı?” başlığında ise Ayhan Bilgen, Ukrayna’nın artık klasik anlamda “zafer” hedefiyle savaşmadığını, barış ilan edemediği için savaşmaya devam eden bir ülkeye dönüştüğünü söyledi. Ukrayna’nın ağır bir stratejik yanlışın kurbanı olduğunu vurguladı: Ayhan Bilgen: “Artık Ukrayna’nın kazanmak için savaştığı bir noktada olduğunu düşünmüyorum. Barışamadığı için savaşan bir Ukrayna var. Toprakları işgal edilmiş bir ülkenin barışı, toplumu ikna ederek kabul ettirmesi son derece zor.” Ona göre Ukrayna’nın en baştan itibaren güç dengelerini hesaba katmayan, Batı’dan gelecek desteğe fazlasıyla bel bağlayan bir hataya sürüklendiğini söylemek gerekiyor: Ayhan Bilgen: “Ukrayna feda edildi, kurban edildi. Güç dengesi açısından kabul edilemez, sonuç alma ihtimali olmayan bir yere sürüklendi. Çok büyük bedeller ödedi; göç, kayıplar, tarumar olmuş bir ülke.” Bilgen, bunun bir yanının da Batı’nın izlediği politika olduğunun altını çizdi: Ayhan Bilgen: “Bu sürecin en önemli sebeplerinden biri Batı’nın kışkırtma stratejisiyse, diğeri de Zelenski’nin siyasi ferasetten, akıldan, gerçeklikten uzak yol haritasıydı.” İngiltere’nin rolü ve “Karadeniz’i savaş gölüne çevirme” tehlikesi Ayhan Bilgen, Birleşik Krallık’ın savaşın seyrindeki rolüne dair soruyu yanıtlarken, Londra’nın başından beri ABD’den bile daha “iştahlı” bir çizgi izlediğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Başından beri çok açık biçimde İngiltere, bazı Avrupa ülkelerinden de daha iştahlı, daha istekli biçimde bu yol haritasını uygulamaya çalışıyor.” Ukrayna açısından “gerçekçi bir başarı ihtimali” bulunmadığını vurgulayan Bilgen, bunun Karadeniz’i de içine çekme riskine işaret etti. Ona göre, bugün gelinen noktada asıl odaklanılması gereken nokta, Karadeniz’in bir çatışma havzasına dönüşmesini engellemek: Ayhan Bilgen: “Karadeniz’in bir savaş gölüne dönüşmemesi, Türkiye’nin de diğer bütün kıyıdaş ülkelerin de çıkarıdır. Asıl korunması gereken, güvenceye alınması gereken alan burası. Herkesin bu başlığa odaklanması gerekiyor.” Bilgen, Ukrayna’nın sahada kaybettiklerinin diplomasi masasındaki olası bir “denge barışına” nasıl çevrileceğinin, Rusya’ya ne tür tavizler verilerek ama aynı zamanda hangi geri adımların “zafer gibi paketleneceğinin” önümüzdeki dönemin temel tartışması olacağını düşünüyor: Ayhan Bilgen: “Rusya’ya, kontrol ettiği toprakların bir kısmını bırakmış gibi göstererek, Ukrayna’ya da ‘kaybetmedim’ dedirtecek bir denge aranıyor. Amerika–Çin ilişkileri açısından Rusya’ya bir miktar ‘rüşvet’ verileceğini, Ukrayna’nın ise bu tabloda feda edildiğini düşünüyorum.” Türkiye için dersler ve Karadeniz ekseninde yeni denge arayışı Ayhan Bilgen’in analizleri, Türkiye’nin hem savunma sanayinde hem de dış politikada önündeki yol ayrımlarına dair güçlü mesajlar içeriyor. Ona göre: Savunma sanayinde dışa bağımlılığı azaltmak, yalnızca savaş kapasitesi değil, barışı kurma ve “hayır” diyebilme gücü demek. NATO ve Batı ittifakı, hiçbir ülke için mutlak güvence değil; ittifaklar, öz gücü olan aktörler için anlamlı. Suriye, Irak, İran ve İsrail hattında yaşanacak olası bir yeni büyük çatışma, YPG üzerinden Türkiye’yi de sahaya çekmek isteyen provokasyonlarla iç içe ilerleyebilir. Ukrayna savaşının Karadeniz’e yayılması, sadece Ukrayna–Rusya meselesi değil; İngiltere’den ABD’ye, NATO’dan Çin’e uzanan geniş bir jeopolitik satranç tahtasının riski. Bu nedenle Bilgen, Türkiye’nin hem savunma kapasitesini artırırken hem de Karadeniz’deki statükoyu koruyan, çatışmayı sınırlayan ve diplomatik kanalları açık tutan bir çizgiye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu vurguluyor: Ayhan Bilgen: “Kendi savunma sanayinize güvenmeden, sadece Batı’dan alacağınız silaha, paraya güvenerek başka bir ülkeyle savaşmayı tercih etmemek gerektiğine dair bu süreç ciddi bir ders içeriyor. Karadeniz’i savaş gölüne çevirmemek, herkesin ortak sorumluluğu.”

Ortaköy faciasında gözaltı sayısı 7’ye yükseldi: Otel sorumlusu da gözaltında Haber

Ortaköy faciasında gözaltı sayısı 7’ye yükseldi: Otel sorumlusu da gözaltında

İstanbul’un Fatih ilçesinde, Almanya’dan gelen Böcek ailesinin üç ferdinin yaşamını yitirdiği şüpheli zehirlenme olayı yeni bir boyut kazandı. Aynı otelde konaklayan iki kişi daha sabah saatlerinde fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. Zehirlenme şüphesi üzerine yürütülen soruşturmada gözaltı sayısı 7’ye yükseldi. Gözaltına alınanlar arasında, otelin sorumlusu ve işletme yetkililerinin de bulunduğu öğrenildi. Damacana su ve ilaçlama şüphesi Edinilen bilgilere göre, rahatsızlanan turistlerin otelde bulunan damacana sudan içtiği tespit edildi. Ayrıca otelin yakın zamanda ilaçlama yaptığı iddiası da araştırılıyor. Her iki ihtimal de kriminal incelemeye dahil edildi. Olay büyüyor Geçtiğimiz günlerde Ortaköy’de midye, kumpir ve çeşitli yiyecekler tüketen Böcek ailesi, kaldıkları otelde fenalaşarak hastaneye kaldırılmış; anne Çiğdem Böcek ve iki çocuğu Kadir Muhammet ile Masal hayatını kaybetmişti. Baba Servet Böcek’in ise yoğun bakımda tedavisi sürüyor. Otel odasından alınan damacana su, lokumlar ve kusmuk örnekleri laboratuvar analizine gönderilirken, kesin ölüm nedenleri otopsi sonuçları ve toksikoloji raporlarıyla netleşecek. Gözaltılar genişletildi İlk etapta midye satıcısı, işletme sahipleri ve lokum satıcısı gözaltına alınmıştı. Sabah saatlerinde otelde yaşanan yeni vakalar sonrası otel sorumlusu ve çalışanlardan bazıları da gözaltına alındı. Böylece toplam gözaltı sayısı 7’ye ulaştı. Savcılık, olayda gıda zehirlenmesi, suyla bulaşan bir zehirlenme veya dış müdahale ihtimallerinin tamamını araştırıyor. Ayrıntılar geldikçe güncellenecek…

Almanya Başbakanı Merz: Siyasi ve dini gerekçelerle zulme uğrayanları sınır dışı etmeyeceğiz Haber

Almanya Başbakanı Merz: Siyasi ve dini gerekçelerle zulme uğrayanları sınır dışı etmeyeceğiz

“Zulüm görenler kalacak” Almanya Başbakanı Friedrich Merz, CDU ve CSU’nun Yerel Siyaset Birliği etkinliğinde yaptığı konuşmada, ülkenin iltica politikasına ilişkin önemli mesajlar verdi. “Siyasi veya dini nedenlerle takip edilenleri, zulme uğrayanları sınır dışı etmeyeceğiz” diyen Merz, bu kişilerin Almanya’da güvenli şekilde kalmaya devam edeceğini vurguladı. Savaş sonrası geri dönüş vurgusu Merz, iç savaş nedeniyle Almanya’ya sığınanların durumu hakkında da açıklamalarda bulundu. Suriye örneğini hatırlatan Merz, savaşın sona ermesinin ardından geri dönüşün zorunlu olacağını belirterek şu ifadeleri kullandı: “Orada yeniden yapılanma için bu insanlara ihtiyaç var. Geri dönmeleri için teşvik edici yollar bulmalıyız.” Başbakan Merz, bu konuda Suriye Devlet Başkanı ile temas kurulacağını da belirtti. Entegre olanlara kalıcı oturum fırsatı Merz, Almanya’da eğitim almış, meslek sahibi olmuş, kendi geçimini sağlayan göçmenlere kalıcı oturum perspektifi sunulacağını açıkladı: “Birçok kişi burada okudu, doktor oldu, farklı mesleklerde çalışıyor. Entegre olan, ailesinin geçimini sağlayanlara Almanya’da kalma imkânı vermek istiyoruz.” İçişleri Bakanı Dobrindt: “İyi entegre olan Suriyeliler sınır dışı edilmeyecek” Almanya İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt de Merz’in mesajını destekleyen açıklamalarda bulundu. Uyum sağlayan Suriyelilerin yakın zamanda sınır dışı edilmeyeceğini ifade eden Dobrindt, entegrasyon başarısının Suriyelilerin kendi çabalarına bağlı olduğunu vurguladı. Dobrindt ayrıca, ülkesine “tatil için giden” Suriyelilerin koruma statülerini kaybedebileceğini hatırlatarak: “Kendi ülkesine gidebilen biri için tehlike olmadığı açıktır. Dolayısıyla koruma hakkı da sona erer.” dedi.

Kumpir ve midye faciasında tablo ağırlaşıyor: Anne de yaşamını yitirdi, restoran süresiz mühürlendi Haber

Kumpir ve midye faciasında tablo ağırlaşıyor: Anne de yaşamını yitirdi, restoran süresiz mühürlendi

Almanya’dan tatile gelen 4 kişilik ailenin iki çocuğunun ardından anne Çiğdem B. de hayatını kaybetti. Baba Servet B. yoğun bakımda entübe edilerek yaşam mücadelesi veriyor. Olayla bağlantılı restoran, Beşiktaş Belediyesi tarafından süresiz olarak mühürlendi. Ortaköy gezisi faciaya dönüştü Almanya’da yaşayan Böcek ailesi, tatil için geldikleri İstanbul’da 12 Kasım günü Ortaköy’deki bir restoran ve seyyar satıcıdan yemek yedi. Kısa süre sonra fenalaşan aile, hastaneye kaldırıldı. 3 yaşındaki Kadir Muhammet ve 6 yaşındaki Masal yaşamını yitirirken, bugün de anne Çiğdem B.’nin hayatını kaybettiği açıklandı. Ailenin babası Servet B.’nin entübe halde yoğun bakımda tedavisinin sürdüğü öğrenildi. Kamera kayıtları incelemede, 4 kişi ifade verdi Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında polis ekipleri, ailenin yediği yerleri belirledi. Ailenin hem bir seyyar midye satıcısından hem de bir restorandan ürün aldığı tespit edildi. Otelin güvenlik kameraları incelenmeye alınırken, dört kişinin ifadesine başvuruldu. Tarım ve Orman Müdürlüğü: 135 bin işletme denetlendi İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, olay sonrası geniş kapsamlı bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada şu bilgilere yer verildi: “İstanbul genelinde 2025 yılı içinde 135.717 gıda işletmesinde 192.148 resmi kontrol yapılmıştır. 8.026 işletmeye idari para cezası uygulanmış, 79 işletme hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur. Beşiktaş ilçesindeki 138 işletmede toplam 202 kontrol yapılmış, yalnızca 1’ine ceza kesilmiştir.” Ayrıca İl Tarım Müdürlüğü ekiplerinin olayla ilgili işletmeden numune aldığı ve laboratuvar incelemelerinin sürdüğü belirtildi. Beşiktaş Belediyesi: İşletme süresiz mühürlendi Beşiktaş Belediyesi de yaptığı açıklamada kamu sağlığını korumak amacıyla olaya karıştığı düşünülen işletmenin süresiz olarak mühürlendiğini duyurdu. Belediye açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Olay hepimizi derinden üzmüştür. İlçe Tarım Müdürlüğü ve Emniyet birimleriyle koordineli şekilde çalışıyoruz. Kamu sağlığı açısından risk oluşturan işletme mühürlenmiş, hijyen koşulları ve numuneler üzerinde inceleme başlatılmıştır.” Soruşturma çok yönlü sürüyor Savcılık tarafından yürütülen adli ve idari soruşturmalar devam ederken, polis ekipleri hem restoran çalışanlarının hem de seyyar satıcının bağlantılarını araştırıyor. Böcek ailesinin yakınlarının Türkiye’ye gelerek cenazeleri teslim alması bekleniyor. Yetkililer, olayın “gıda zehirlenmesi kaynaklı toplu zehirlenme” olup olmadığının laboratuvar sonuçlarıyla kesinleşeceğini bildirdi.

Kulis: İki Eurofighter Ankara’ya indi, 20 uçak için anlaşma yakın Haber

Kulis: İki Eurofighter Ankara’ya indi, 20 uçak için anlaşma yakın

Starmer’ın ziyareti öncesi iki jet Ankara’da İngiltere Başbakanı Keir Starmer, bugün Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelecek. Görüşmenin en kritik başlıklarından biri, Türkiye’nin Eurofighter Typhoon savaş uçakları için yürüttüğü alım süreci olacak. Middle East Eye’a konuşan Türk kaynaklar, Starmer’ın ziyareti öncesinde iki Eurofighter jetinin test ve inceleme amacıyla Ankara’ya getirildiğini açıkladı. Uçakların Türkiye’de kalıcı olarak bırakılıp bırakılmayacağı henüz netleşmezken, bu hamlenin Londra’nın anlaşmaya verdiği önemin sembolik bir göstergesi olduğu değerlendiriliyor. Türkiye 40 uçaklık paket için masada, ilk aşama 20 jet Türkiye, ABD’den F-35 programından çıkarılması ve F-16 tedarikinin gecikmesi sonrası Avrupa menşeli savaş uçaklarına yönelmişti. Temmuz ayında Ankara, İngiltere’nin arabuluculuğunda Eurofighter konsorsiyumu (Airbus SE, BAE Systems, Leonardo) ile 40 uçaklık bir ön anlaşma imzalamıştı. Kaynaklara göre anlaşmanın ilk fazı, 20 jetin Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) envanterinden Türkiye’ye teslim edilmesini öngörüyor. Kalan 20 uçak ise Türkiye’ye özel elektronik ve mühimmat sistemleriyle donatılarak daha sonra sevk edilecek. “Ankara, ilk partinin 2026’ya kadar teslim edilmesini istiyor. İngiltere tarafı bu süreci hızlandırmak için RAF filosundaki uçakları devreye sokacak.” — Diplomatik kaynak, Middle East Eye Fiyat pazarlığı ve ikinci el jet formülü Türkiye’nin müzakerelerde fiyatları ‘nispeten yüksek’ bulduğu bildiriliyor. Ankara’nın bu süreçte İngiltere aracılığıyla Katar’dan ikinci el Eurofighter alımı seçeneğini de gündeme aldığı iddia edildi. Savunma kaynaklarına göre paket, yeni ve ikinci el jetlerin yanı sıra Meteor havadan havaya füzelerini de içeriyor ve toplam tutar yaklaşık 10 milyar avro düzeyinde. Almanya, satışa ilk kez “yeşil ışık” yaktı Eurofighter konsorsiyumunda yer alan Almanya, bugüne kadar satışa en sert karşı çıkan ülkeydi. Berlin yönetimi, Doğu Akdeniz’deki enerji arama gerilimleri nedeniyle Türkiye’ye jet satışına iki yılı aşkın süredir onay vermemişti. Ancak geçtiğimiz ay Ankara’yı ziyaret eden Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, bu tutumun değiştiğini resmen doğruladı. Böylece anlaşmanın önündeki en büyük diplomatik engel kaldırılmış oldu. “Almanya, Türkiye’nin NATO içindeki savunma kapasitesinin güçlenmesini destekliyor.” — Johann Wadephul, Ankara ziyareti açıklaması F-16 teslimatı 2030’a sarkıyor: Ankara hız peşinde Türkiye, ABD dışında en fazla F-16 filosuna sahip NATO ülkesi konumunda. Ancak Washington’dan yeni F-16’ların teslimatının 2030’a kadar sarkabileceği tahmin ediliyor. Bu nedenle Ankara, hava gücünde oluşabilecek boşluğu Eurofighter Typhoon alımıyla kapatmayı hedefliyor. Savunma analistlerine göre Türkiye, “ABD’ye bağımlı olmayan ama NATO uyumlu bir alternatif” arayışında. Sonuç: Ankara-Londra hattında stratejik yakınlaşma Starmer-Erdoğan görüşmesiyle birlikte Türkiye–İngiltere savunma ilişkilerinde yeni bir dönem başlıyor. İki ülke, yalnızca jet alımı değil; havacılık teknolojisi, bakım-onarım ve ortak üretim konularında da işbirliği arayışında. “İki Eurofighter’ın Ankara’ya inmesi sadece teknik bir gösteri değil; İngiltere’nin Türkiye’ye güveninin ve siyasi desteğinin sembolü.” — Savunma uzmanı değerlendirmesi Anlaşmanın, Starmer’ın Ankara temaslarının ardından resmen duyurulması bekleniyor. Bu gerçekleşirse, Türkiye 20 yıl sonra ilk kez Batı’dan savaş uçağı tedarik etmiş olacak.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.