SON DAKİKA

#Ankara

HABER DEĞER - Ankara haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ankara haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

“Ege’yi füzelerle kapatacağız” çıkışına Ankara’dan yanıt Haber

“Ege’yi füzelerle kapatacağız” çıkışına Ankara’dan yanıt

MSB: Türkiye toplumuna yönelen her tehdit bertaraf edilir Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias’ın “Ege’yi seyyar füzelerle kapatacağız” sözlerine Ankara’dan net mesaj geldi. Milli Savunma Bakanlığı, Türkiye toplumuna yönelebilecek her türlü tehdidin “güç ve kararlılıkla” bertaraf edileceğini açıkladı. Gerilimi tırmandıran sözlere resmî yanıt geldi MSB Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk, haftalık basın bilgilendirme toplantısında yaptığı açıklamada, Yunanistanlı yetkililerin uluslararası anlaşmalara aykırı ve gerilim artırıcı beyanlarının iki ülke ilişkilerine zarar verdiğini vurguladı. Aktürk, “Ege Denizi’nin barış ve istikrar bölgesi olması Türkiye’nin temel önceliğidir” diyerek Ankara’nın yapıcı duruşunu yineledi. “Ege denizi karadan kapatılamaz” vurgusu öne çıktı Dendias’ın “Ege’yi yüzlerce adaya dağıtılmış seyyar füzelerle kapatacağız” ifadesine dolaylı göndermede bulunan Aktürk, gerçeklerden kopuk ve hayalci açıklamaların sahadaki dengeleri değiştirmeyeceğinin altını çizdi. Aktürk, Türkiye’nin kimseye tehdit olmadığını ancak ülkeye yönelen her kalkışmaya karşı hazır olduğunun altını çizdi. Türkiye, diyaloğa açık ama savunmada kararlı Açıklamalarda, Türkiye’nin komşuluk ilişkilerinde diyaloğu öncelediği, gerilimi tırmandırmak yerine kalıcı istikrarı savunduğu vurgulandı. Ancak Ankara’nın, Ege’de ya da başka bir bölgede güvenliği tehdit eden her adımı da yakından izlediği ve gerektiğinde karşılık verecek kapasiteye sahip olduğu ifade edildi. “Hedef alan girişimler sonuçsuz kalır” mesajı verildi MSB Sözcüsü, Türkiye’yi hedef alan her türlü girişimin geçmişte olduğu gibi bugün de sonuçsuz kalacağını belirterek, caydırıcılık mesajını açık biçimde dile getirdi. Açıklama, Ege’de tansiyonun yükseltilmesinin değil, ortak güvenliğin güçlendirilmesinin bölge halklarının yararına olduğu vurgusuyla tamamlandı

Bahçeli ‘rezalet’ dedi, Cizre Ticaret Odası’ndan yanıt gecikmedi Haber

Bahçeli ‘rezalet’ dedi, Cizre Ticaret Odası’ndan yanıt gecikmedi

Bahçeli’den egemenlik vurgusu: Bu bir rezalettir Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme gelen görüntülere ilişkin çok sert ifadeler kullandı. Türkiye sınırları içerisinde yabancı bir gücün üniformasını giyen kişilerin silahla dolaşmasını egemenlik haklarına bir saldırı olarak değerlendiren Bahçeli, "Vatan topraklarımızda yabancı üniformalı askerlerin uzun namlulu silahla ortalıkta dolaşmaları tek kelimeyle rezalettir" diyerek tepkisini dile getirdi. Bahçeli’nin bu çıkışı, milliyetçi kanatta geniş yankı uyandırırken, terörsüz Türkiye ve üniter devlet yapısı konusundaki hassasiyetlerin altını bir kez daha çizmiş oldu. Cizre Ticaret Odası: Asıl rahatsızlık silah değil bayrak Bahçeli’nin ve milliyetçi çevrelerin tepkisine yanıt ise Cizre Ticaret Odası’ndan geldi. Oda yönetimi, tartışmaların odağındaki silahların bahane olduğunu, asıl rahatsızlığın Irak Anayasası ile tanınan Kürdistan Bölgesi bayrağına yönelik olduğunu savundu. Yapılan açıklamada, "Korumaların omuzunda o bayrak olmasaydı, roket bile taşısalar sorun edilmezdi" ifadelerine yer verilerek tepkilerin siyasi olduğu öne sürüldü. Barzani’nin Türkiye ile olan otuz milyar dolarlık ticaret hacmine ve stratejik ortaklığına dikkat çeken oda, bu tür polemiklerin Türk ve Kürt yurttaşlar arasındaki ticari ve sosyal bağlara zarar verebileceği uyarısında bulundu. Birlik ve beraberlik zemininde hassas denge Ziyaret, Türkiye’nin güneydoğusunda yaşayan Kürt yurttaşlar tarafından ilgiyle karşılanırken, Ankara’daki siyasi atmosferde "birlik ve beraberlik" tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Bir yanda terörsüz bir Türkiye hedefiyle bölgesel aktörlerle kurulan diplomatik ilişkiler, diğer yanda ulusal güvenlik ve egemenlik sembollerine duyulan hassasiyet masaya yatırıldı. Süreç, Türk ve Kürt yurttaşların ortak geleceği, bölgesel barış ve Türkiye’nin üniter yapısının korunması ekseninde hassas bir dengede ilerliyor.

Saray’dan Barzani’nin silahlı korumaları hakkında: Bu görüntüler Türkiye’ye yakışmadı Haber

Saray’dan Barzani’nin silahlı korumaları hakkında: Bu görüntüler Türkiye’ye yakışmadı

Eski IKBY Başkanı ve KDP lideri Mesud Barzani’nin Cizre’de katıldığı sempozyum sırasında taktik kamuflajlı, uzun namlulu silah taşıyan korumalarla görüntülenmesi Ankara’da rahatsızlık yarattı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanlarından Mustafa Akış, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Türkiye’nin misafirlerini koruyabilecek kapasiteye sahip olduğunu vurgulayarak görüntülerin “uygun düşmediğini” ifade etti. Barzani’nin peşmerge ile gelişi gündemi sarstı Cizre’de düzenlenen “4. Uluslararası Melayê Cizîrî Sempozyumu”na katılan Mesud Barzani’nin, yanında peşmerge unsurlarıyla ve uzun namlulu silahlarla kamuoyuna yansıması, kısa sürede siyasi tartışmanın merkezine oturdu. Görüntülerde konvoy, kamuflajlı korumalar ve kalabalık eşlik dikkat çekti; sosyal medyada “devlet protokolü” tartışmaları alevlendi. Saray protokol vurgusu yaptı Mustafa Akış, Barzani’nin Irak’ta veya Irak merkezi yönetiminde resmî bir görevinin bulunmadığını hatırlatarak, Türkiye’ye yapılan bu nitelikteki ziyaretlerde uygulanacak protokolün açık olduğunu belirtti. Akış’a göre, resmî görevi olmayan bir isim için askeri üniforma ve uzun namlulu silah eşliğinin kabul edilebilir olmadığı; devlet başkanı dahi gelse tören subayı/yaveri dışında korumaların bu şekilde bulunamayacağı ifade edildi. “Türkiye misafirini korumaya muktedirdir” mesajı verildi Açıklamada en net vurgu, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik kapasitesine yapıldı. Akış, “Türkiye, misafirini Şırnak’ta koruyamayacak bir ülke değildir; aksine misafirini kendi yaşadığı topraklarda bile koruyabilecek güçtedir” diyerek, dışarıdan silahlı güvenlik eşliğinin gereksiz olduğu mesajını paylaştı. Diplomatik ton ama net itiraz Saray cephesinden gelen değerlendirme, “misafirperverlik” vurgusunu korurken görüntülere itirazı netleştirdi. Akış, Barzani’nin davetli olduğunu ve saygıyla karşılandığını söylerken, protokolün aşılmasının doğru olmadığını belirtti; “Görüntüler uygun düşmemiştir” ifadesiyle tavrı özetledi. Yankıların sürmesi bekleniyor Ziyaretteki güvenlik düzeninin Türkiye–Irak–Kuzey Irak hattında yeni bir diplomatik başlığa dönüşmemesi için kulislerde temasların sürdüğü konuşuluyor. Ankara’dan gelen bu açıklamanın, benzer ziyaretlerde uygulanacak protokolün daha sıkı hatırlatılması sonucunu doğurması bekleniyor.

Ankara’da sular ısındı: Yavaş’tan Gökçekler hakkında suç duyurusu Haber

Ankara’da sular ısındı: Yavaş’tan Gökçekler hakkında suç duyurusu

İddia kulislerle geldi Ankara kamuoyunu sarsan gelişme, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, eski başkan Melih Gökçek ve AK Parti Ankara Milletvekili Osman Gökçek hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla yeni bir aşamaya girdi. Yavaş’ın hamlesi, “soruşturma izni” kararının ardından gündeme gelen kulis iddialarına yanıt olarak geldi. Soruşturma izninin gölgesinde “etki iddiası” patladı Kulis bilgilerine göre, Melih Gökçek ve Osman Gökçek’in, Yavaş hakkında soruşturma izni veren müfettişler ve Teftiş Kurulu ile temas kurduğu; bu görüşmelerde Yavaş aleyhine girişimlerde bulunulduğu öne sürüldü. Söz konusu iddialar, başkentte siyasi tansiyonu yükseltti. Yavaş, iddiaları yargıya taşıdı Gelişmeler üzerine Yavaş, iddialara konu isimler hakkında suç duyurusunda bulunarak meselenin adli mercilerce soruşturulmasını istedi. Belediye cephesinde, “yargının etkilenmesi” iddiasının ciddiyetle ele alınması gerektiği vurgulandı. Dosyanın kökü konser harcamalarına uzanıyor Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, belediyenin konser organizasyonlarına ilişkin yürüttüğü dosyada, iddianame aşamasının ardından Yavaş ile Özel Kalem Müdürü Nevzat Uzunoğlu hakkında “görevi kötüye kullanma” ve “denetim görevini ihmal” suçlamaları kapsamında İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni talep etmişti. Bakanlık bu talebe onay vermişti. İtiraz mekanizması işletildi Yavaş, verilen soruşturma izni kararına itiraz ederek dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na sundu. İtiraz süreci devam ederken, Gökçekler hakkındaki iddia ve suç duyurusu, dosyayı yalnızca bir mali soruşturma olmaktan çıkarıp geniş bir siyasi tartışmaya dönüştürdü. Başkent, yargı–siyaset geriliminin seyrine kilitlendi Gözler şimdi hem soruşturma izni kararına yapılacak itirazın sonucuna hem de Yavaş’ın suç duyurusuyla açılan yeni hattın nasıl ilerleyeceğine çevrildi. Sürecin, Ankara siyasetinde dengeleri nasıl etkileyeceği merak konusu.

Siyasette yargı fırtınası: Demirtaş hakkında 7 yıla kadar hapis istemi Haber

Siyasette yargı fırtınası: Demirtaş hakkında 7 yıla kadar hapis istemi

Mersin’de açılan dosyada talep edilen ceza siyasetin gündemine oturdu Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında savcılık, zincirleme şekilde “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle 1 yıl 3 aydan 7 yıla kadar hapis cezası istedi. Dava, Demirtaş’ın Mersin ve Diyarbakır’daki konuşmalarına dayandırıldı ve iki dosyanın birleştirilmesine karar verildi. Savcılık, zincirleme suç değerlendirmesiyle üst sınırı işaret etti Esasa ilişkin mütalaada, isnat edilen fiillerin zincirleme suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiği savunuldu. Savcılık makamı, bu gerekçeyle Demirtaş hakkında üst sınırı zorlayan bir talepte bulundu. Ankara ve Mardin’deki ifadeleri kapsayan dosyaların birleştirilmesi talebi ise mahkeme tarafından reddedildi. Müşteki taraf daha ağır yaptırım istedi, savunma süre talep etti Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile bağlanan müşteki avukatı, zincirleme suç yerine her bir eylem için ayrı ayrı cezalandırma talep etti. Demirtaş’ın avukatı ise mütalaaya karşı savunma hazırlamak üzere süre istedi; mahkeme bu talebi kabul etti. Mahkeme, tutukluluğun sürmesine karar verdi Halen Edirne F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan Demirtaş duruşmaya katılmadı. Hakim, mevcut halin devamına hükmetti; sanığın bir sonraki celsede hazır bulunmaması halinde “susma hakkını kullandığının kabul edileceği” ihtarında bulunuldu. Dava 6 Ocak’a ertelendi. Dosya, ifade özgürlüğü ve siyaset-yargı ilişkisini yeniden tartışmaya açtı Karar sürecinin, yalnızca bireysel bir yargılama değil; siyaset, ifade özgürlüğü ve yargının sınırlarının toplum nezdinde yeniden tartışılacağı bir eşik oluşturduğu yorumları yapılıyor. Gözler şimdi bir sonraki duruşmaya ve mahkemenin vereceği kritik karara çevrildi.

Dünyanın gözü Ankara’da! Papa’nın ilk adımı Anıtkabir’e Haber

Dünyanın gözü Ankara’da! Papa’nın ilk adımı Anıtkabir’e

Katolik dünyasının lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo, bugün Ankara’ya gelerek üç gün sürecek Türkiye ziyaretini başlattı. Roma’dan havalanan özel uçakla Esenboğa’ya inen Papa, programındaki ilk adımı Anıtkabir’e atarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktı. Ziyaret kapsamında Papa’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ikili görüşmesi ve ortak basın toplantısı yapması öngörülüyor. Anıtkabir’de sessiz ama güçlü mesaj Papa’nın Ankara’daki ilk durağı Anıtkabir oldu. Mozoleye çelenk bırakan Papa, Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladı ve buradaki törenin ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne geçti. Ziyaret, Türkiye toplumu ile Vatikan arasında sembolik düzeyde yeni bir sayfanın açıldığı görsel karelerle dünya kamuoyuna yansıdı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kritik temas Papa, Anıtkabir’in ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından resmi törenle karşılanacak. Liderler arasındaki baş başa görüşmede Türkiye–Vatikan ilişkilerinin yanı sıra Filistin başta olmak üzere bölgesel krizler ve küresel gündemin masaya yatırılması bekleniyor. Diplomasinin nabzı, iki liderin vereceği ortak mesajlarda tutulacak. Cihannüma Salonu’nda dünyaya ses İkili görüşmenin ardından ortak basın toplantısının, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ndeki Cihannüma Salonu’nda yapılması planlanıyor. “Cihan” ve “nüma” sözcüklerinden türetilen salon, dünyaya açılan pencere olarak konumlanıyor. Kubbesinde Alak Suresi’nden ayetlere yer verilen mekânın, bu ziyaretle ilk kez uluslararası bir ortak basın toplantısına ev sahipliği yapması dikkat çekiyor. Ziyaretin rotası Ankara ile sınırlı değil Papa’nın Türkiye programı Ankara ile başlayıp devam edecek çok duraklı bir diplomasi trafiğini işaret ediyor. Ziyaretin, Türkiye toplumuyla temasın yanı sıra bölgesel barış çağrılarını da güçlendirmesi hedefleniyor. İstanbul için önlemler gündemde Papa’nın temaslarının İstanbul ayağına ilişkin güvenlik ve ulaşım düzenlemeleri Valilik tarafından duyuruldu. Belirli güzergâhlarda geçici kapatmalar ve alternatif yollar devreye alınacak; şehir trafiğinde kontrollü akış sağlanacak.

Ankara’da toplumsal cinsiyet temelli şiddet masaya yatırıldı Haber

Ankara’da toplumsal cinsiyet temelli şiddet masaya yatırıldı

25 Kasım 2025 Salı, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında, Ankara’da Türk Hukuk Kurumu Salonunda “Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet” konulu panel düzenlendi. Panel, yaklaşık iki buçuk yıldır şiddete karşı ortak zemin oluşturmaya çalışan ve kendilerini “Biz Susmuyoruz” bileşenleri olarak tanımlayan 17 farklı demokratik kitle örgütünün ortak etkinliği olarak gerçekleştirildi. Panelin kolaylaştırıcılığını Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı Av. Elif Kabadayı Tatar üstlenirken, konuşmacı olarak Ufuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Av. Dr. Nezahat Doğan Demiray ve Ankara Barosu Gelincik Merkezi Başkan Yardımcısı Av. Sanem Küçükarzuman yer aldı. Etkinliğe salon desteği sunan Türk Hukuk Kurumu ve hazırlık sürecine katkı veren Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı da moderatör tarafından ayrıca teşekkürle anıldı. “Şiddetle mücadele, 17 örgütün ortak toplumsal uzlaşı çağrısıdır” Açılış konuşmasını yapan Elif Kabadayı Tatar, birbirinden çok farklı alanlarda çalışan örgütlerin neden bir araya geldiğini anlattı. Çevre, hayvan hakları, kadın hakları, hukuk ve tüketici örgütlerinden oluşan geniş yelpazeye dikkat çeken Tatar, salonu şu sözlerle selamladı: “Hayvan hakları derneğinden kadın örgütüne, avukatlardan şiddetsiz toplum derneğine uzanan bir yelpazemiz var. Belki ‘Bu kadar farklı yapı nasıl yan yana geldi?’ diye soruluyor; yanıtı basit: Şiddete bir yerde dur demek zorundaydık.” Yaklaşık iki buçuk yıl önce birkaç demokratik kitle örgütünün bir araya gelerek süreci başlattığını aktaran Tatar, kimsenin adının diğerinin önüne geçmemesi için özellikle öncülük vurgusundan kaçındıklarını belirtti ve şöyle devam etti: “Nisan ayında ‘Şiddete Karşı Toplumsal Uzlaşı Metni’ hazırladık ve hem kurumlara hem bireylere imza çağrısı yaptık. Başlangıçta 23 kuruluşken bugün 35 kuruluşa ulaştık. Federasyonlar, konfederasyonlar da düşünülürse aslında çok daha büyük bir kitleyiz.” Bugünkü panelin ise bu 35 kurumdan 17’sinin ortak organizasyonu olduğunu vurgulayan Tatar, panele dair temel hedefi “yalnızca farkındalık değil, birlikte değiştirebileceğimiz acı bir gerçeği görünür kılmak” sözleriyle özetledi. Mirabal Kardeşler’in mirası hatırlatıldı: “Direnişçi ruhlarına buradan selam olsun” Panelde 25 Kasım’ın tarihsel arka planı da ayrıntılı biçimde anlatıldı. Tatar, Birleşmiş Milletler’in 1999’da aldığı kararla bugünü “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan ettiğini hatırlattı; ancak bu tarihin köklerinin çok daha geriye uzandığını vurguladı. Konuşmasında, Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı siyasal mücadele yürüten Mirabal Kardeşlerin hikâyesini anımsatan Tatar, diktatörün “Bu ülke için iki tehdit var: kilise ve Mirabal Kardeşler” sözleriyle kardeşleri hedef gösterdiğini vurguladı. Cezaevindeki eşlerini ziyaretten dönerken üç kız kardeşin vahşice katledilip arabalarıyla uçurumdan aşağı atıldığını hatırlatan Tatar, şu sözlerle salona seslendi: “Mirabal Kardeşler’in direnişçi ruhlarına buradan bir selam gönderelim. Her türlü baskıya boyun eğmeyen kadınların hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.” Latin Amerika kadın hareketinin, Birleşmiş Milletler’den çok önce 25 Kasım’ı mücadele ve anma günü olarak sahiplendiğini anlatan Tatar, bugünkü etkinliği de bu tarihsel mirasın devamı olarak tanımladı. “Toplumsal cinsiyet temelli şiddet, en yaygın insan hakları ihlallerinden biri” Ufuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Av. Dr. Nezahat Doğan Demiray, konuşmasında şiddetin yalnızca bireyler arası çatışma değil, devlet, hukuk ve toplum tarafından yeniden üretilen yapısal bir mesele olduğunun altını çizdi. Toplumsal cinsiyet kavramının hukukun gündemine çok geç girdiğini belirten Demiray, Birleşmiş Milletler verilerine atıfla, mevcut gidişat değişmezse hukuksal anlamda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için 286 yıla ihtiyaç olduğu bilgisini paylaştı ve şunları söyledi: “İnsan hakları ‘ölmeden önce’ kavuşulması gereken haklardır. Kadınlara ‘sabredin, çocuklarınız görür, torunlarınız görür’ denilen bir eşitlik, insan hakları değil oyalama politikasıdır.” Demiray, yapısal şiddet kavramını da örneklerle anlatarak, kişinin doğduğu yer, cinsiyeti, sınıfsal konumu ve kimliği nedeniyle hayatının baştan belirlenmesini “gözle görülmeyen ama hayatı kuşatan şiddet” olarak nitelendirdi. Toplumsal cinsiyet temelli şiddetin, yalnızca kadınlara ve kız çocuklarına değil, LGBTİ+ bireylere, çocuklara ve tüm kırılgan gruplara yönelen saldırıları kapsadığını vurgulayan Demiray, “eşitsizliğin olduğu her yerde şiddet vardır” diyerek sözlerini sürdürdü. “Kadınlar ölürken devlet, ‘önlenebilir olanı önlemekle’ yükümlü” Panelin ikinci konuşmacısı Av. Sanem Küçükarzuman, sahadaki deneyimleri üzerinden kadına yönelik şiddetin boyutlarını anlattı. Küçükarzuman, 2025 yılı boyunca en az 411 kadının öldürüldüğünü, yalnızca son beş günde 12 kadının cinayete kurban gittiğini belirterek tabloyu şöyle özetledi: “Bu rakamların her biri bir yaşam, bir hikâye. Şiddet, dünya çapında en yaygın insan hakları ihlallerinden biri; ama hâlâ çoğu zaman ‘aile içi mesele’ diye küçültülüyor.” Küçükarzuman, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanunun hâlâ yürürlükte olduğunun altını çizdi; buna rağmen bütçe ayrılmaması, sığınakların yetersizliği, şiddet önleme ve izleme merkezlerinin etkin işletilmemesi ve hukuki mekanizmaların eksik uygulanması nedeniyle şiddetin önlenemediğini vurguladı: “İstanbul Sözleşmesi devlete açıkça şunu söylüyordu: Sen sadece olanı cezalandırmayacaksın, önlenebilir olan şiddeti önlemek zorundasın. Kadınlar ölürken bu yükümlülüğü hatırlatmaya devam edeceğiz.” Koruyucu ve önleyici tedbirlerin, ekonomik bağımsızlığı olmayan kadınlar için hayati önem taşıdığını hatırlatan Küçükarzuman, şiddete maruz kalanların başvurabileceği mekanizmaları da tek tek anlattı; 6284 kapsamında kadının beyanının esas olduğuna, tedbir kararlarının ücretsiz olduğuna dikkat çekti. “Farklı alanlardaki örgütler, şiddete karşı aynı cümlede buluşuyor” Paneli düzenleyen 18 gönüllü kuruluş (etkinliğe 17’si fiilen katıldı) şöyle sıralandı: Alevi Düşünce Ocağı Derneği, Ankara Dayanışma Derneği, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği, Doğal Yaşam Derneği, Doğa Kültürü Derneği, Hasanoğlan Köy Enstitüsü Atatürk Öğretmen Okulu Mezunları Derneği, Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu, Hukuk İktisat ve Siyaset Araştırmaları Derneği, Kadın ve Mücadele Derneği, Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği, Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği, Tüketici Dernekleri Federasyonu, Tüketici Hakları Derneği, Tüm Öğretim Elemanları Derneği, Türkiye Gençlik Birliği Derneği, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Şiddetsiz Toplum Derneği Moderatör, bu farklı alanlarda çalışan örgütleri birleştiren ortak paydaları “şiddete karşı toplumsal uzlaşı” olarak tanımladı ve “Hiçbir demokratik kitle örgütünün adı diğerinin gölgesinde kalmasın diye, etkinliklerimizi ‘Biz Susmuyoruz’ üst başlığıyla ve tüm düzenleyici kuruluşların isimleriyle duyurmayı tercih ediyoruz” dedi. “Şiddetsiz, eşit ve özgür bir toplum için umutsuzluğa yer yok” Panelin kapanışında, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadelenin yalnızca kadınların değil, tüm toplumun ortak görevi olduğu vurgulandı. Demiray, “Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadıkça, kağıt üzerindeki hiçbir hak gerçek anlamda kullanılamaz” derken; Küçükarzuman, “Şiddetle mücadele, örgütlü olduğumuzda mümkün. Umutsuzluk bize yasak; çünkü her gün kapımızı çalan kadınlar var” sözleriyle salona seslendi. Etkinlik, şiddete karşı mücadelede dayanışmayı büyütme çağrısıyla son buldu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.