SON DAKİKA

#Barış Anneleri

HABER DEĞER - Barış Anneleri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Barış Anneleri haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Haber

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun Abdullah Öcalan'ı ziyareti etmesi yönündeki tartışmalara yazı kaleme aldı. Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, T24'te "Sürecin muhasebesi: Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?" başlıklı bir yazısında ilginç değerlendirmeler var. "Kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif süreçler yeni bir iklimde, yeni bir atmosferde, yeni bir toplumsal ve siyasal zihniyette kolayca ve olumlu sonuçlar alacak şekilde ilerleyebilsin” diyen Demirtaş, “barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak” ifadelerini kullandı. Selahattin Demirtaş’ın kaleme aldığı yazının tamamı şöyle: Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı... Peki neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen... Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Abdullah Öcalan’ın inisiyatifleriyle son bir yılda önemli gelişmeler yaşandı, ciddi adımlar atıldı. - Bahçeli’nin Ekim 2024’teki girişimi ve çağrısı - Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı - Erdoğan’ın süreci sahiplenmesi - PKK’nin fesih kongresi - TBMM’de komisyon kurulması - Süleymaniye’de silahları yakma töreni yapılması - PKK’nin Türkiye’den tümüyle çekilmesi - SDG’nin Şam ile entegrasyon anlaşmasına varması Bunlar küçümsenecek, hiçleştirilecek adımlar değil. Hepsi de değerli ve tarihi hamleler. Tamamı da Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini yakından ilgilendiren ciddi, olumlu gelişmeler. Yani konunun “güvenlik” boyutunda, bir yılda büyük mesafe kat edildi. Bu, işin olumlu tarafı. Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir Şimdi soru şudur: Süreç sadece “güvenlik” başlığından ve “güvenlik” başlığı da sadece silahtan mı oluşuyor? Bu soruya evet cevabı verenler ya “güvenlik” kavramını ya da süreci hiç anlamamış, en azından bizim anladığımız şekilde anlamamış demektir. Oysa sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı. Çıkarılması gereken yasalardan söz etmiyorum, henüz o konuda da ilerleme olmadı ancak yasadan önce yapılması gereken şey, duyguda birliği sağlamaya yönelik çalışmalardır, bunlar yapılmadı. Yasa Meclis’ten önce halkın bilincinde yapılmalıdır “Yasa nerede yapılır?” diye sorulsa herkes net bir şekilde “Meclis’te” diye cevaplayacaktır ancak bu cevap doğru değil. Yasa toplumda, halkta, millette yapılır; Meclis ise o yasayı norma dönüştürür ve bağlayıcı hale getirir. Dolayısıyla kardeşliğin yasaları önce halkın bağrında, yüreğinde, benliğinde ve bilincinde yapılmalıdır. İşin esası ideoloji, teori, norm değil duygudur. Kardeşlik önce duyguda kurulur, sonra Meclis onu norma, yasaya dönüştürür. Ortada duygu yokken yasa yapmaya kalkarsanız hem zorlanırsınız hem de halkın iradesinin tersine adım atmış olursunuz. Her şeyi getirip yasaya bağlamak ve sanki yasalar çıksa tüm sorunlar hemen o saat çözülecekmiş gibi bir beklentiye girmek büyük hatadır. Mesela Meclis yarın, “Kürtler ile Türkler kardeştir ve birbirlerini sevmek zorundadırlar” diye bir yasa yapsa mesele hallolur mu? Sabahına herkes birbirini sevmeye mi başlar? Evet, Kürt ile Türk kardeştir, birbirlerini kardeş gibi, ana gibi, yar gibi sevmelidir. Fakat son yüz yılın hataları nedeniyle araya kan girdi, silah girdi, ayrımcılık girdi. Tamamı Türk ve Kürt analarının evladı olan 50 bin kardeşimiz Türkiye’nin her mezarlığında toprağın altına girdi, bazılarının mezarı bile yok. Öfkeler, kızgınlıklar, kırgınlıklar, nefretler, intikam duyguları birikti, birikti, kardeşlerin arasına girdi. Bunları gidermek, yasımızı ve acımızı ortaklaştırmak, yaralarımızı karşılıklı sarmak, göz göze bakıp kardeşçe sarılmak, hüzün ve sevinç gözyaşlarını aynı anda dökmek yasadan çok daha öncelikli, yapıcı ve kalıcı olur. Zaten bunları yaptıktan sonra yasayı yapmak çok kolaydır ve o iş artık sadece küçük bir detaydır. Cumartesi Anneleri ile Barış Anneleri, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda Neler yapılabilirdi? Peki bu belirttiklerimi sağlamak için neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen. Mesela Meclis Komisyonu aylarca “dinleme” adı altında top çevirmek yerine şunları yapsaydı çok daha etkili olmaz mıydı? Hatta siyasi parti liderleri de bu etkinliklerde yer alsalardı sonuç çok daha yapıcı olmaz mıydı? Neler mesela? • Liderler ve komisyon üyeleri; Adnan Menderes’in, Alparslan Türkeş’in, Orhan Doğan’ın ve Mehmet Sincar’ın mezarlarını ziyaret edip oradan Anıtkabir’e gitselerdi. • Konya’da Mevlana’yı, Doğubayazıt’ta Ehmedê Xanî’yi ziyaret etselerdi. • Diyarbakır’da Amedspor ile Trabzonspor arasında bir kardeşlik maçı organize etselerdi. Tüm Diyarbakır, Trabzonspor ve Amedspor bayraklarıyla donatılsaydı. Karadeniz’den akın akın gelen kardeşlerimiz Diyarbakırlıların evlerinde misafir edilselerdi, stadyuma maçı izlemeye birlikte gitselerdi. Vanspor, aynı şekilde Kayserispor’a konuk olsaydı ve Kürt kardeşlerimiz akın akın Kayseri’ye gidip evlerde misafir olsalardı. • Milli futbol takımı, bir maçını Diyarbakır Stadyumu’nda oynasaydı ve Diyarbakırlılar Milli Takım’a canı gönülden sahip çıksalardı. • Bir otobüs dolusu genç Edirne’den, bir otobüs genç de Hakkari’den yola çıksaydı, Anıtkabir’de buluşup Türkçe ve Kürtçe bir kardeşlik bildirisi okusalar, bildiriyi Anıtkabir defterine de yazsalardı. • Bir otobüs dolusu genç İzmir’den, bir otobüs de Kars’tan yola çıksa ve Çanakkale Şehitliği’nde buluşup kardeşlik bildirisini Türkçe ve Kürtçe okusalar, oradan beraberce Ankara’ya, Meclis’e gelip bildiriyi Meclis Başkanı’na teslim etselerdi. • Kültür Bakanlığı’nın girişimiyle yedi bölgede kardeşlik konserleri düzenlense ve TRT sanatçıları ile Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçıları aynı sahnede Türkçe ve Kürtçe kardeşlik türküleri, şarkıları söyleselerdi. • Milli Eğitim Bakanlığı’nın girişimiyle Kürtçe - Türkçe ve Türkçe - Kürtçe sözlük ile gramer kitabı basılsaydı ve tüm öğrencilere ücretsiz dağıtılsaydı. • Bursa Ulu Camide ve Diyarbakır Ulu Cami’de aynı anda Türkçe ve Kürtçe kardeşlik hutbesi okunsaydı. • Evlatlarını çatışmalarda kaybetmiş Türk ve Kürt anaları kol kola girip beraberce mezarlıkları ziyaret etselerdi, akşamına da Beştepe’de Cumhurbaşkanı tarafından ağırlansalardı. Bunlar yapılmadı ama Yazmaya devam etsem sayfalar yetmez ama derdimi anlatabilmişimdir umarım. Yani kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif adımlar atılırken, yasalar yapılırken yeni kırılmalar, ayrışmalar olmasın. Eğer bu belirttiğim gibi çalışmalar yapılmış olsaydı Meclis Komisyonunun İmralı’ya gitmesi konusu da bir krize dönüşmezdi. Bunlar yapılmadı ama başta da belirttiğim gibi bol bol dinleme yapıldı. Orada burada gereksiz yere sloganlar atıldı, televizyonlarda konuşanlar ağızlarının ayarını tutturamadılar; hakaretler, tehditler, şantajlar, ekranlardan halkın üstüne boca edildi. Yetmedi, muhalefete yönelik ve özellikle CHP’yi hedefe koyan “mutlak butlan, iptal, tutuklama, kayyım, casusluk, rüşvet” operasyonlarıyla ayrışma iyice derinleştirildi. 30 yıllık hapis cezalarını bitirmiş siyasi mahpuslar, hasta mahpuslar bile cezaevinden çıkamadılar. Kayyım atanmış tek bir belediye bile halka iade edilmedi. Kürt – Türk kardeşliği pekiştirilmeden, üstüne Türk – Türk ayrışması eklendi. Sonuç olarak; Dost acı söyler, ben barışın ve kardeşliğin dostu olarak bunları 12 metrekarelik hücremden görüyor ve üzülüyorum. Hücredeki tek arkadaşım ve yerine kayyım atanarak altı yıldır suçsuz yere hapiste tutulan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’ya ve onun dik duruşuna bakıp bakıp bu yazıyı yazarken umudumuzu koruyor, mücadele kararlılığımızı diri tutuyoruz. Biliyoruz, inanıyoruz ve çabalıyoruz. Barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak.

İHD: Ana dilde konuşma ve ifade özgürlüğü engellenemez Haber

İHD: Ana dilde konuşma ve ifade özgürlüğü engellenemez

Kürtçe konuşma talebine ret Komisyonun ilk oturumunda Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri dinlendi. Görüşmede Barış Anneleri’nden Nezahat Teke, Rebia Kıran ve Türkiye Bozkurt söz aldı. Nezahat Teke ve Rebia Kıran’ın Kürtçe konuşma talebi, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş tarafından “içtüzük ve resmi dil” gerekçesiyle kabul edilmedi. Bu nedenle konuşmaların Türkçe sürmesi istendi. Kararı “haksızlık” olarak nitelendiren Nezahat Teke tepkisini dile getirirken, Rebia Kıran ise konuşmasına Kürtçe başladı ancak uyarılar üzerine Türkçe devam etmek zorunda kaldı. İHD: “Barış Anneleri’nden özür dilenmeli” İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi, yaptığı yazılı açıklamada Meclis Başkanlığı’nı, Barış Anneleri’nden ve ana dili Kürtçe olan yurttaşlardan özür dilemeye çağırdı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Böylesine kritik bir dönemde Barış Anneleri’nin kendi dilleriyle yaşadıkları acıyı dile getirmelerine engel olunması kabul edilemez. Nezahat Teke ve Rebia Kıran’ın Meclis’te yapmak istediği Kürtçe konuşmanın engellenmesini kınıyoruz. Bu tavrı sürece dair temkinli iyimserliği zedeleyen bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Ana dilde konuşma ve ifade özgürlüğü engellenemez.” Tepkiler DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Bir Barış Annesi Kürtçe konuştuğu için uyarılıyor, sözü kesiliyor. Bir barış annesinin Kürtçe konuşmasına tahammül edemeyenler barışı nasıl inşa edecek?” dedi. Avukat Eren Keskin ise, “Kürtçe konuşması engellenen Nezahat Teke ‘Kızımın yanan saçlarının kokusu hâlâ burnumda’ dedi… Bu kadar ağır, bu kadar etkili…” ifadelerini kullandı.

Komisyon 5. kez toplanıyor: Cumartesi ve Barış Anneleri dinlenecek Haber

Komisyon 5. kez toplanıyor: Cumartesi ve Barış Anneleri dinlenecek

Komisyonda kimler dinlenecek? Ekol TV muhabiri Kemal Akagündüz’ün aktardığına göre, dünkü oturumda şehit yakınları, gaziler ve Aile Bakanı komisyon üyelerine görüşlerini aktarmıştı. Bugünkü toplantıda ise Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri, İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı (İHH), İnsan Hakları Derneği (İHD), Mazlum-Der ve Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı temsilcileri konuşacak. Saat 14.00’te başlayacak toplantıya 51 milletvekili katılacak ve Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlık edecek. İYİ Parti – DEM Parti tartışması Komisyonun çalışmaları sürerken, İYİ Parti ve DEM Parti arasında gerilim yaşandı. İYİ Parti, komisyona üye vermediği için kontenjanı diğer partilere aktarılmıştı. Ancak İYİ Parti Ankara Milletvekili Yüksel Arslan, sosyal medyada DEM Parti’nin özerklik ve resmi dil gibi talepler öne sürdüğünü iddia etti. Bu açıklamaya DEM Parti’den sert tepki geldi. Parti, iddiaları “tamamen uydurma” olarak niteledi. Resmi hesaptan yapılan açıklamada, “Barıştan, eşitlikten, adaletten yana her adımın arkasındayız. Bu paylaşım açık bir manipülasyondur” denildi. Resmî kurumdan yalanlama Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de tartışmaya dahil oldu. Merkezden yapılan açıklamada, komisyon gündeminde özerklik veya resmi dil konularının hiç yer almadığı, bu tür paylaşımların “provokasyon” olduğu vurgulandı. DEM Parti’den basın toplantısı Yaşanan tartışmaların ardından DEM Parti milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, bugün saat 12.00’de Meclis’te bir basın toplantısı düzenleyecek. Açıklamanın, komisyon toplantısında da gündem yaratması bekleniyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.