SON DAKİKA

#Bilim

HABER DEĞER - Bilim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Bilim haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İran’dan nükleer program açıklaması Haber

İran’dan nükleer program açıklaması

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezzekian, İran Atom Enerjisi Örgütü’nü ziyaretinde yaptığı açıklamada, ülkenin nükleer sanayiyi geliştirme hedefinin nükleer silah üretimi değil, “halkın ihtiyaçlarını karşılamak ve ekonomik refahı artırmak” olduğunu belirtti. Pezzekian, nükleer endüstrinin yalnızca küçük bir kısmının askeri amaçlarla ilişkilendirildiğini, geri kalanının sağlık, tarım, enerji ve çevre gibi alanlara hizmet ettiğini vurguladı. Pezzekian: “Nükleer endüstriyi büyütme kararlılığımız bomba üretmeye değil, refah sağlamaya yöneliktir.” Cumhurbaşkanı, radyofarmasötik üretimi ve tıbbi tedavi teknolojilerinin yer aldığı sergiyi gezdikten sonra yaptığı konuşmada, İran’ın nükleer bilim insanlarının çalışmalarını “bilimsel cihat” olarak nitelendirdi. Pezzekian, ülkenin radyofarmasötik üretiminde bölgesel bir güç olma potansiyeline işaret ederek, “Bu teknoloji yalnızca tedavi için değil, aynı zamanda ulusal zenginlik üretimi için stratejik bir değere sahip” dedi. “Nükleer silah üretmek gündemimizde yok” vurgusu bir kez daha tekrarlandı. Pezzekian, Batılı ülkeleri İran’ın nükleer ilerleyişini engellemek için “asılsız silah iddialarını” kullanmakla eleştirdi ve “Bu iddiaların onlar için bahane olduğunu kendileri de biliyor” dedi. İranlı nükleer bilim insanlarına yönelik suikastların, ülkenin teknoloji bağımsızlığını hedef alan bir baskı aracı olduğunu savundu. İran, radyofarmasötikler, tarım teknolojileri, su arıtma ve enerji üretiminde nükleer uygulamaları genişletmeyi hedefliyor. Cumhurbaşkanı, nükleer teknolojinin yalnızca savunma değil, sağlık, tarım, su yönetimi ve çevre koruma gibi alanlarda kullanıldığını belirterek, bu teknolojinin tanıtım ve ihracatında daha etkili bir planlamaya ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. “Ulusal kaynaklarımızı kullanırken bilimsel potansiyeli değerlendirmekte yavaş kaldık” diyerek iç eleştiri de yaptı. 8 yeni nükleer santral planı: İran, Rusya ile yeni elektrik üretim projeleri yürütüyor. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed Eslami, ülkenin güney ve kuzey kıyılarında 8 yeni nükleer santral kurulacağını açıkladı. Bu projelerin bir kısmı Rusya ile yürütülen anlaşmalara dayanıyor. Eslami, “20 bin megavat nükleer elektrik üretimi hedefini gerçekleştirmek için çalışıyoruz” dedi. Nükleer santrallerle birlikte tuzdan arındırma tesisleri ve yerli teknoloji altyapısı da kurulacak. Eslami, Buşehr'de devam eden nükleer santral projesiyle entegre 70 bin metreküp kapasiteli su arıtma tesisi kurulacağını duyurdu. Ayrıca kuantum, lazer ve füzyon teknolojilerinde de üniversitelerle işbirliği yapılacağını açıkladı. “Nükleer endüstri İran’ın bilimsel bağımsızlığının sembolü olacak.” Pezzekian, nükleer projelerin yalnızca teknolojik değil, jeopolitik bir bağımsızlık meselesi olduğunu belirterek, “Bu başarıları hızlandırmak için devlet tüm desteği verecek. Ülkenin geleceği bilgide, inovasyonda ve kendi teknolojimizi üretmekte” dedi.

Avrupa’ya giden ilk insanlar Ege’den geçmiş olabilir Haber

Avrupa’ya giden ilk insanlar Ege’den geçmiş olabilir

Türk araştırmacılar, Batı Anadolu ile Güneydoğu Avrupa’yı birbirine bağlayan tarih öncesi bir kara köprüsüne dair önemli kanıtlara ulaştı. Hacettepe, Ankara ve İstanbul üniversitelerinden bilim insanlarının yürüttüğü ortak araştırma, Ayvalık açıklarında deniz altında kalan bir kara parçasının, Pleistosen Çağı’nda (yaklaşık 2,5 milyon – 11 bin 700 yıl önce) zaman zaman suyun üzerinde kaldığını gösterdi. 138 taş alet bulundu: Ayvalık, insanlık tarihine yeni kapı aralıyor Bölgedeki 10 farklı noktada yürütülen çalışmalarda 138 taş alet bulundu. Bu bulgular, Ayvalık’ın sadece turistik bir sahil bölgesi değil, aynı zamanda ilk insanların göç yolları açısından stratejik bir geçit olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmanın sonuçları, Island and Coastal Archaeology dergisinde yayımlandı. “Ayvalık, insan evriminde yeni bir sınır noktası olabilir” Hacettepe Üniversitesi’nden Dr. Göknur Karahan, çalışmayla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Bu arkeolojik keşif, bugün sakin bir kıyı kasabası olan Ayvalık’ın, binlerce yıl önce insan hareketliliği için hayati bir geçit olduğunu gösteriyor. Bulgularımız, Ayvalık’ı insan evrimi haritasında yeni bir sınır noktası haline getiriyor.” Balkanlar teorisine alternatif rota Bilim dünyası bugüne kadar Homo sapiens ve Neandertallerin Avrupa’ya Balkanlar ya da Levant (Doğu Akdeniz) üzerinden geçtiğini varsayıyordu. Ancak Ayvalık çevresinde ortaya çıkan bulgular, Ege Denizi’nin düşük deniz seviyesi dönemlerinde kara haline geldiğini ve insanların Anadolu’dan doğrudan Avrupa’ya geçiş yapmış olabileceğini gösteriyor.

Evrendeki ilk manyetik alanlar buzdolabı magnetinden daha zayıftı Haber

Evrendeki ilk manyetik alanlar buzdolabı magnetinden daha zayıftı

Kozmik ağın gizemi Evrenin doğuşunun ardından oluşan bu ultra zayıf manyetik alanların, bugün galaksileri birbirine bağlayan kozmik ağ üzerinde izler bıraktığı anlaşıldı. Galaksilerin ötesinde, seyrek bölgelerde bile bu alanların etkilerine dair ölçümler yapılabiliyor. Bilim insanları, bunun evrenin erken döneminde yaşanan büyük kozmik olayların kalıcı bir mirası olabileceğini düşünüyor. 250 bin simülasyonla test edildi Araştırma, İtalya’daki SISSA ile Cambridge, Nottingham, Stanford ve Potsdam gibi üniversitelerden bilim insanlarının ortak çalışmasıyla yürütüldü. Yaklaşık 250 bin bilgisayar simülasyonu ile desteklenen gözlemler, Physical Review Letters dergisinde yayınlandı. Çalışma, hem bu alanların güç sınırlarını belirledi hem de ilk yıldızların ve galaksilerin şekillenme süreçleri hakkında yeni bilgiler sundu. Büyük Patlama sonrası izler Araştırmacılara göre, bu alanlar Büyük Patlama’dan sonraki enflasyon sürecinde ya da evrenin farklı dönemlerinde yaşanan faz geçişleri sırasında oluşmuş olabilir. Henüz tüm detaylar açıklığa kavuşmasa da, bilim insanları bu ultra zayıf alanların evrenin ilk gizemlerinden birine ışık tutabileceğini vurguluyor. Evrenin en eski manyetik alanları, bir buzdolabı magnetinin bile gerisindeydi; ancak bu küçük titreşimler, milyarlarca yıl sonra bile kosmosun dokusunda okunabiliyor.

İki Türk lise öğrencisinin projesi NASA’da ses getirdi Haber

İki Türk lise öğrencisinin projesi NASA’da ses getirdi

Müon parçacıklarını ucuz ve verimli şekilde tespit ettiler İstanbul ve Kocaeli’nde eğitim gören Çetinkaya ile Atalay, proton ve nötron gibi atom altı parçacıklarla aynı sınıfta yer alan “müon”ların algılanmasını sağlayan bir dedektör geliştirdi. Normalde pahalı olan bu süreci daha düşük maliyetle gerçekleştirebilen proje, Amerikan Fizik Derneği üyesi bir araştırmacının önerisiyle NASA’nın John Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuvarı’nda düzenlenen Heliophysics Technology Sempozyumuna kabul edildi. Tıptan savunmaya geniş kullanım alanı Öğrenciler, geliştirdikleri dedektörün yalnızca temel fizik araştırmalarında değil; kanser hücrelerinin tespitinden savunma sanayindeki güvenlik kontrollerine kadar pek çok alanda kullanılabileceğini ifade etti. Türkiye’de kurulan nükleer tesislerin güvenliği için de bu teknolojinin önemli katkılar sağlayabileceği belirtildi. “Normalde liseliler katılamıyor” Projeyi sunan Buket Atalay, “Harvard, Caltech, Princeton gibi üniversitelerin profesörleri ve NASA yetkilileriyle aynı platformda olmak bizim için olağanüstü bir fırsat. Normalde bu programa liseliler katılmıyor. Biz bilime katkı sağlamak isteyen iki öğrenci olarak çok şey öğrendik” dedi. Bilim insanlarıyla tanıştılar, teklifler aldılar Sempozyumda sunumlarını dinleyen uzmanlardan olumlu geri dönüş aldıklarını belirten Arda Çetinkaya, “8–12 Eylül arasında NASA’nın düzenlediği sempozyumda sunum yapan tek lise projesi olduk. Çok değerli teklifler aldık. Edindiğimiz deneyimler, hedefimize giden yolda bize büyük motivasyon verdi” ifadelerini kullandı.

Bilimkurgu gerçek oluyor: “Akıllı toz”larla görünmez gözetim çağı başlıyor Haber

Bilimkurgu gerçek oluyor: “Akıllı toz”larla görünmez gözetim çağı başlıyor

Kurgu gerçeğe yaklaşıyor Polonyalı yazar adlı eserinde atmosferde sürüler halinde dolaşan, birlikte hareket ederek enerji toplayan ve çevresini savunan minik varlıkları tasvir etmişti. 60 yıl sonra bu fikir, DARPA’nın öncülük ettiği projelerlStanislaw Lem, “Yenilmez” e “akıllı toz” teknolojisine dönüştü. Akıllı toz nedir? Milimetrenin binde biri kadar küçüklüğe indirilen bu sensörler: Çevredeki nem, sıcaklık ve ışık verilerini ölçebiliyor, Ses kaydı alabiliyor, Kimyasal maddeleri tespit edebiliyor, İnsan vücuduna yerleştirildiğinde biyolojik veriler toplayabiliyor. Bu özellikler sayesinde hem güvenlik hem de sağlık teknolojileri için devrim niteliğinde bir potansiyel taşıyor. Pazar hızla büyüyor 2022’de 115 milyon dolar seviyesinde olan akıllı toz pazarı, 2032’de 400 milyon dolara ulaşacak. Hewlett-Packard ve Emerson Process Management gibi dev teknoloji şirketleri şimdiden bu alana yatırım yapıyor. Geleceğin fırsatları ve riskleri -Fırsatlar: Askeri keşif ve gözetim, Yer altı kaynak araştırmaları, Sağlıkta sürekli biyolojik takip. -Riskler: Pillerinin ömrü çok sınırlı, Merkezi işlemciye bağımlılık nedeniyle bağımsız çalışmaları zor, Mahremiyet ve etik tartışmalar. Uzmanlar, “akıllı toz”ların önümüzdeki yıllarda hem en görünmez casus hem de en faydalı sağlık asistanı olabileceğini söylüyor.

Bilim Kurgu Gerçek Oldu: Robotlar insan bebek doğuracak Haber

Bilim Kurgu Gerçek Oldu: Robotlar insan bebek doğuracak

Bilim kurgu değil, gerçek Guangzhou merkezli Kaiwa Technology’nin kurucusu Dr. Zhang Qifeng, yapay rahim teknolojisinin artık laboratuvar sınırlarını aştığını söylüyor. Zhang’a göre, “Teknolojiyi artık robotun karnına yerleştirmemiz gerekiyor. Böylece bir insan ile robot etkileşime girerek hamilelik süreci tamamlanabilir.” Bu robotun karnında, besin tüplerinden beslenecek bir embriyo yapay amniyotik sıvı içinde büyüyerek tıpkı doğal süreçte olduğu gibi dokuz ay sonra doğabilecek. 9 aylık yolculuk Robot anne, bebeği taşıyacağı süre boyunca tamamen kapalı bir sistemde çalışacak. Yapay rahim, bebeğin gelişiminde ihtiyaç duyduğu tüm koşulları sağlayacak. Ancak en kritik soru hâlâ yanıtlanmadı: Embriyo bu yapay rahme nasıl yerleştirilecek ve döllenme aşaması nasıl gerçekleşecek? Prototipin gelecek yıl yaklaşık 100 bin yuan (yaklaşık 10 bin sterlin) fiyatla satışa çıkması bekleniyor. Daha önce denendi Aslında bu fikir tamamen yeni değil. Bilim insanları daha önce prematüre kuzuları “biyotorba” adı verilen yapay ortamda haftalarca yaşatmayı başarmıştı. Fakat bu kez mesele insan hayatı. Bu nedenle etik ve hukuki tartışmalar da büyüyor. Çin’de yetkililer şimdiden olası yasa tasarıları üzerinde çalışıyor. Dr. Zhang, teknolojinin özellikle ülkedeki artan kısırlık oranına çözüm olabileceğini savunuyor. Etik savaş: Özgürlük mü, tehlike mi? Uzmanların görüşleri ise ikiye bölünmüş durumda. Bazıları, yapay rahimlerin kadınları hamileliğin bedensel yükünden kurtarabileceğini ve özgürleştirebileceğini düşünüyor. Diğerleri ise sert bir şekilde karşı çıkıyor: “Anne ile bebek arasındaki biyolojik bağ asla kopyalanamaz.” “Hamileliği bir hastalık gibi göstermek insanlık için tehlikeli bir bakış açısı.” Philadelphia Çocuk Hastanesi’nden araştırmacılar da 2022’de bu tür girişimlerin hamileliği “patolojik bir süreç” gibi gösterebileceği konusunda uyarmıştı. Gelecek soruları Robot anneler insanlığı yeni bir çağa mı taşıyacak, yoksa doğanın en güçlü bağını kopararak geri dönülmez bir kapı mı açacak? Şimdilik tek kesin olan şey, bu teknolojinin bilim dünyasında olduğu kadar toplumda da büyük tartışmalar yaratmaya devam edeceği.

Dünya hızlanıyor: Zamanın akışı değişiyor mu? Haber

Dünya hızlanıyor: Zamanın akışı değişiyor mu?

Bugün Dünya, alışılmışın dışında bir hızla dönüyor. Bilim insanları, 5 Ağustos 2025’in, gezegenin dönüşünü 1,25 milisaniye daha erken tamamladığı gün olarak kayıtlara geçeceğini söylüyor. Ay’ın kütle çekimiyle tetiklenen bu değişim, insan bedeni tarafından hissedilmese de uzun vadede gezegenin doğal dengesi üzerinde ciddi sonuçlar doğurabilir. Küçük fark, büyük etki: Okyanuslar yer değiştirebilir Dünya’nın dönüş hızı arttıkça merkezkaç kuvveti de artıyor. Bu durum, okyanus sularını kutuplardan ekvatora doğru itebilir. Bilimsel hesaplamalara göre saniyede yalnızca 1,6 km/s'lik bir artış bile, ekvator bölgelerinde deniz seviyesini birkaç santimetre yükseltebilir. Bu da kıyı şehirleri için önemli bir tehdit anlamına geliyor. Hatta daha uç senaryolarda, Dünya’nın dönüşü 160 km/s daha hızlı olursa ekvator çevresindeki kara parçalarının sular altında kalması mümkün. Biyolojik saatimiz tehdit altında Dünya'nın dönüş hızındaki değişim sadece fiziksel değil, biyolojik etkiler de yaratabilir. Uzmanlara göre dönüş hızındaki artış devam ederse bir günün süresi 24 saatten 22 saate düşebilir. Bu da insanın sirkadiyen ritmini – yani biyolojik saatini – doğrudan etkiler. Günde iki saatlik bir kayma, vücudun biyolojik uyumunu altüst edebilir. Hava olaylarında yeni bir dönem başlayabilir NASA’dan astronom Dr. Sten Odenwald, Dünya'nın daha hızlı dönmesinin hava olaylarını da şiddetlendireceğini söylüyor. Dönüşle birlikte güçlenen Coriolis etkisi, fırtınaları daha hızlı ve yıkıcı hale getirebilir. “Kasırgalar daha hızlı hareket eder ve daha fazla enerji taşır,” diyor Odenwald. Rekorlar kırılıyor: En kısa gün 2024'teydi Bu tarz milisaniyelik sapmalar, atom saatleriyle ölçülüyor. Zamanı atom titreşimleriyle hesaplayan bu sistem, evrensel saat standardı UTC’nin temelini oluşturuyor. Son yıllarda “kısa gün” verileri artıyor. 2020’de bir gün 1,47 milisaniye, 2022’de 1,59 milisaniye daha kısa sürmüştü. Ancak en kısa gün rekoru 5 Temmuz 2024'e ait: Dünya, o gün dönüşünü 1,66 milisaniye erken tamamladı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.