SON DAKİKA

#Çete

HABER DEĞER - Çete haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Çete haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Fatih Altaylı’nın 1997 röportajı 28 yıl sonra yayımlandı: Öcalan, Susurluk’tan “silahları susturalım”a kadar konuştu Haber

Fatih Altaylı’nın 1997 röportajı 28 yıl sonra yayımlandı: Öcalan, Susurluk’tan “silahları susturalım”a kadar konuştu

Gazeteci Fatih Altaylı’nın 1997’de Lübnan’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdiği yaklaşık 30 dakikalık röportajın ilk bölümü, PKK’nın kurduğu Özgür Düşünceler adlı internet sitesinde 28 yıl sonra yayımlandı. O dönem yayınlanmayan görüşmenin, Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. ve 30. maddeleri gerekçe gösterilerek televizyon kanalında yayımlanmadığı Altaylı tarafından daha önce açıklanmıştı. Yayımlanan bölümde Öcalan; Susurluk kazası, uyuşturucu ağı iddiaları, devlet-militer örgüt ilişkileri, Kürt meselesine dair çözüm söylemleri ve silahların susturulması çağrısı gibi başlıklara değindi. Görüşmenin arka planı ve yayınlanmama gerekçesi Altaylı, röportajın 1997’de Lübnan’ın Bar Elias kentinde kaydedildiğini, PKK mensuplarının ekibini önce bir eve götürüp ardından camları kapalı araçla farklı bir yere taşıdığını aktarıyor. Röportaj erken saatte başlamış ve uzun sürmüş; masada yedi-sekiz kişi bulunmuş. Altaylı, söz konusu görüşmenin o dönem Kanal D’de yayımlanmamasına gerekçe olarak Terörle Mücadele Kanunu’ndaki hükümleri gösterdiğini belirtmiş; kanunda o tür yayınlara ilişkin yaptırımlar olduğu için kanalın kapatılma riski bulunduğu kaydedildi. “Susurluk bir dönüm noktası” — çete ve uyuşturucu iddiaları Yayımlanan bölümde Öcalan, 1996 Susurluk kazasını Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biri olarak nitelendirdi. Öcalan, Susurluk ve bağlantılı yapıların ekonomik ilişkilerine dair iddialarda bulunarak, bazı çetelerin uyuşturucu ticaretinde kontrol sağladığını ve bu yapıların adı geçen suikast girişimleri ve kirli işlerle bağlantılı olduğunu öne sürdü. Öcalan, Abdullah Çatlı, Sedat Bucak, Savaş Buldan ve Behçet Cantürk gibi isimlere dair iddialarını dile getirdi; özel timlerin ve bazı çetelerin uyuşturucu meselelerinde rolü olduğuna dair ifadeler kullandı. “Ben Anadolu çocuğuyum” — Öcalan’ın kendini tanımlaması Altaylı’nın “Türkiye’nin iyiliğini istermiş gibi konuşuyorsunuz” sorusuna Öcalan, samimi bir dille cevap verdiğini belirterek kendisini “halis muhlis Anadolu çocuğu” olarak tanımladı. Öcalan, çocukluğuna, Ankara yıllarına ve Türkiye’nin güzelliklerine dair kişisel anekdotlar paylaştı; siyasete bu ideallerle girdiğini ve “güzel bir Türkiye” isteğini yineledi. Çözüm vurgusu: “Yarın tüm silahları susturalım” Röportajın en dikkat çeken bölümlerinden biri Öcalan’ın diyalog çağrısıydı. İngiltere Başbakanı örneğini vererek IRA ile diyalog sürecine atıfta bulunan Öcalan, “yeter ki diyalog olsun, yarın bütün silahları susturalım” ifadelerini kullandı. Öcalan, çözüm niyetinin sürekli olduğunu savundu ve siyasilerde karar gücü görmediğini belirtirken, “Türkiye’yi ve Kürtleri kurtarmak” istediğini söyledi. Güneydoğu için vizyon: “Dicle ve Fırat kıyılarında cennet” Öcalan, Güneydoğu’daki tahribatı eleştirip bölgenin yeniden inşası ve ekonomik dönüşümü üzerine tasavvurlarını anlattı. Dicle ve Fırat kıyılarında tarıma, kültüre ve yaşam alanlarına dayalı bir dönüşüm hayal ettiğini; Cizre, Batman ve Fırat kıyılarında kültürel merkezler inşa etmek istediğini ifade etti. Ayrıca askeri güç mevzilenmelerine dikkat çekip, bunun çağımızın sorunlarını çözme yolu olup olmadığını sorguladı. Susurluk, suikast iddiaları ve “Apo’ya suikast” söylemi Öcalan, iki ayrı suikast girişimi iddiasına değinerek bunların arkasında bazı çetelerin ve devlet içi unsurların olduğunu iddia etti. Uyuşturucu şebekelerinin geniş coğrafi menzilli olduğunu belirten Öcalan, bu yapıların “Apo’ya suikast” söylemiyle meşrulaştırıldığını öne sürdü. Röportajın hukuki ve kamusal yansımaları 1997’de kaydedilip yayımlanmayan röportajın 28 yıl sonra PKK’ya ait bir platformda yayınlanması, Türkiye siyasetinde ve medyada tartışma yaratacak nitelikte. Yayının hukuki boyutu, Telif ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında geçmişteki gerekçelerin bugün nasıl değerlendirileceği; ayrıca röportajın arşivsel değeri ve tarihsel bağlamı tartışma ortamı sağlayacak. Gazetecilik, arşiv ve ifade özgürlüğü ile terörle mücadele mevzuatı arasındaki hassas dengeler bir kez daha gündeme gelecek. Röportajın yayımlanan bölümünde öne çıkanlar şöyle özetlenebilir: Öcalan’ın Susurluk’u kilometre taşı ilan etmesi; çete-uyuşturucu bağlantılarına ilişkin iddialar; kişisel geçmişe dair anlatılar; barış ve diyalog çağrısı; Güneydoğu için ekonomik ve kültürel dönüşüm vizyonu; silahların susturulması yönündeki tekrarlanan teklif. Yayımlanan bölüm, Altaylı’nın o döneme ilişkin açıklamaları ve yasa maddeleri nedeniyle neden o zaman yayınlanmadığına dair açıklamalarla birlikte kamuoyunda geniş yankı uyandırması bekleniyor. Röportajın tamamının yayımlanıp yayımlanmayacağı ve olası hukuki sonuçları önümüzdeki günlerde izlenecek gelişmeler arasında yer alacak.

Çetenin kan donduran yöntemi ortaya çıktı: Depremde ölen hukukçuların kimliğiyle sahte diploma! Haber

Çetenin kan donduran yöntemi ortaya çıktı: Depremde ölen hukukçuların kimliğiyle sahte diploma!

Ankara'da kamu kurumlarının yöneticilerinin elektronik imzalarını kopyalayarak sahte diploma ve sürücü belgesi düzenleyen çeteye yönelik operasyonun detayları ortaya çıktı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, çetenin şoke eden yöntemleri ve haksız kazançları gözler önüne serildi. Depremde ölen avukatların diplomaları silindi İddianameye göre, şüpheliler sahte diploma düzenleme faaliyetlerini daha da ileriye taşıdı. Soruşturmanın ikinci aşamasında, 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden bazı avukatların diplomalarının sistemden silinerek, yerlerine sahte diploma talep eden kişilerin kayıtlarının yapıldığı belirlendi. Ayrıca, çetenin 400'e yakın akademisyenin usulsüz atamasında da rol oynadığı ve bu kişilerin çoğunun doçent veya profesör olduğu kaydedildi. Diplomaların ücreti ve dolandırıcılık yöntemleri Çete üyelerinin, sahte belgeler karşılığında yüksek meblağlar talep ettiği belirtildi. İddianamede, bir lise diploması için 80 bin TL, ortaokul ve lise diploması için ise 120 bin TL istendiği ifade edildi. Şüphelilerin, kamu görevlileri adına sahte e-imzalar üreterek Gazi Üniversitesi ve Milli Eğitim Bakanlığı gibi kurumlara ait sistemlere yasa dışı girişler yaptığı, mezuniyet kaydı oluşturduğu ve sınav sonuçlarını değiştirdiği belirtildi. Şüpheli Zeynep Karacan'ın, kendisine bile yasa dışı mezuniyet kaydı eklediği tespit edildi. WhatsApp konuşmaları delil oldu Soruşturma kapsamında, çeteyle irtibata geçen bazı kişilerin WhatsApp yazışmaları da iddianamede yer aldı. Şüpheli Nursel Tanju'nun, lise diploması ve çeşitli sertifikalar için 80 ila 120 bin TL arasında ödeme yaptığı ve e-Devlet sistemine lise diplomasının yüklendiği belirlendi. Bu konuşmalarda, belgelerin teminiyle ilgili detaylı yazışmaların bulunduğu kaydedildi. Ankara merkezli sahte diploma çetesine yönelik soruşturma ve iddianameler, dijital sistemlerin güvenlik açıklarını ve bu açıklardan yararlanan organize suçların boyutunu gözler önüne serdi. Çetenin, deprem gibi toplumsal bir felaketi bile istismar etmesi, olayın ahlaki boyutunu daha da derinleştirirken, şüpheliler hakkında 6 yıldan 50 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Kaynak: Eda KOÇ-Canberk ÖZTÜRK/ANKARA, (DHA)

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.