CİMER’in LGBT’yi hedef alan anketi tepki çekti
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden sunulan “Aile Yılı Anketi”nde, kamu politikası önerileri arasında “LGBT ile mücadele” seçeneğine yer verilmesi kamuoyunda tepkiye neden oldu.
CİMER başvurularında LGBTİ+ karşıtı seçenekler öne çıktı
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilen “Aile Yılı” uygulamaları kapsamında yürütülen anket çalışmaları, LGBTİ+ bireyleri ve kadınları hedef alan içerikleriyle eleştirilerin odağı oldu.
CİMER üzerinden başvuru yapan yurttaşlara yöneltilen “Aile Yılı Anketi”nde, “Sizce ailenin korunması için öncelikle uygulanması gereken kamu politikası nedir?” sorusunun şıkları arasında “LGBT ile mücadele” ifadesi yer aldı.
Kadına yönelik şiddet anket seçeneği yapılmadı
Kaos GL'den Yıldız Tar’ın haberine göre, anketteki diğer şıklar arasında “evliliğin teşvik edilmesi”, “doğum yardımlarının artırılması” ve “aile içi danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması” gibi seçenekler bulunurken, kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair herhangi bir seçenek yer almadı.
Bir başka soruda ise “Sizce aile kurumuna en çok ne zarar vermektedir?” ifadesine karşılık “küresel cinsiyetsizleştirme faaliyetleri” gibi LGBTİ+ bireyleri hedef gösteren söylemler dikkat çekti.
Türkiye’de LGBTİ+ bireyler ayrımcılıkla karşı karşıya
Türkiye’de LGBTİ+ bireyler, özellikle son yıllarda kamu söylemleri, medya dili ve yasalar yoluyla sistematik olarak hedef gösterilmektedir. Bu durum, toplumsal ayrımcılığı artırmakta, bireylerin sosyal, ekonomik ve fiziksel güvenliğini tehdit etmektedir.
Trans bireyler özelinde, hormon tedavisi ve cinsiyet uyum ameliyatı gibi süreçlerde devlet desteği büyük ölçüde yetersiz kalmaktadır. Yasal boşluklar, tıbbi süreçlerin maddi yükü ve sağlık kurumlarında karşılaşılan önyargılar, bireylerin haklarına erişimini zorlaştırmaktadır.
Eğitim, barınma ve istihdam gibi alanlarda da LGBTİ+ bireyler dışlanma riski ile karşı karşıyadır. Özellikle genç bireylerde aile içi baskı, okulda dışlanma ve şiddet, ruh sağlığı sorunlarına ve intihar oranlarında artışa neden olmaktadır.
Ulusal ve uluslararası insan hakları sözleşmeleri doğrultusunda, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığın son bulması, LGBTİ+ bireylerin eşit yurttaşlık hakkını kullanabilmeleri açısından kritik önem taşımaktadır.