SON DAKİKA

#Devlet Bahçeli

HABER DEĞER - Devlet Bahçeli haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Devlet Bahçeli haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Erdoğan’dan Bahçeli’nin “İmralı” çıkışına ilk yorum Haber

Erdoğan’dan Bahçeli’nin “İmralı” çıkışına ilk yorum

AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Komisyondan seçilecek milletvekilleri İmralı’ya gitmeli, MHP böyle bir heyete katılmaya hazırdır” sözlerine ilk kez yanıt vererek, 5 Ağustos’tan beri çalışan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun “tüm tarafları dinlemesinin” değerine vurgu yaptı. Erdoğan, “Komisyon kapsamlı bir tartışma zemini oluşturdu; hiç kimse dışarıda bırakılmadan ilgili bütün taraflar dinlenmeli” ifadelerini kullandı. “Komisyon süreci rehberlik üretiyor, terörsüz Türkiye menziline yürüyoruz” Erdoğan, komisyonun Meclis Başkanlığı riyasetinde yürüttüğü çalışmalarla “karar alıcılara yol gösterecek güçlü bir birikim” oluşturduğunu belirterek, yazılacak rapor ve hukuki yol haritasını “çok önemsiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “cesur ve ufuk açıcı katkıları” için teşekkür ederken, sürecin “tahriklere aldırmadan” ilerletileceğini, hedefin “terörsüz Türkiye ve huzur içinde yaşayan bir ülke” olduğunu söyledi. “İlgili herkes dinlenmeli” vurgusu, Bahçeli’nin “İmralı” çağrısıyla buluştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, komisyon çatısı altında “hiç kimsenin dışarıda bırakılmamasını” ve “farklı fikirlerin cesaretle dile getirilmesini” savunarak, Bahçeli’nin “İmralı’ya gitmeli” sözleri sonrasında “bütün tarafların dinlenmesi” gereğini yineledi. Bu yaklaşım, siyasi partilerden sivil topluma kadar geniş bir katılımın kapısını aralarken, sürecin Meclis zemininde kurumsallaştırılacağı mesajını verdi. “Cumhur İttifakı’ndan tam destek” mesajı: Bahçeli’ye teşekkür, DEM’le görüşme notu Erdoğan, Cumhur İttifakı’nda “Terörsüz Türkiye” hedefi etrafında görüş ayrılığı bulunmadığını söyleyip Bahçeli’ye “tarihi değerlendirmeleri” için teşekkür etti. Külliye’de DEM Parti’den Pervin Buldan ve Mithat Sancar’la “yapıcı bir görüşme” yaptığını belirten Erdoğan, “Benzer kaygıları ve ortak sorumluluk duygusunu paylaştığımızı teyit ettik” diyerek sürecin kapsayıcı yürütüleceğini kaydetti. Meclis takvimi ve ekonomi başlıkları: UNRWA ofisi, 2026 bütçesi ve sosyal destekler Genel Kurul’dan geçen uluslararası anlaşmalar içinde UNRWA’nın Ankara’da ofis açmasının da bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, bunun “Filistin mücadelesine verilen desteğin yeni bir nişanesi” olduğunu söyledi. 2026 Merkezi Yönetim Bütçesi’nin Meclis’e sunulduğunu belirten Cumhurbaşkanı, sosyal yardımların artırılacağını, enerji desteklerinin süreceğini ifade etti. Siyasi polemiklerde çizgi: “Sandık tartışmaları safsata, asıl olan Türkiye’nin selametidir” Erdoğan, seçimlerin şeffaflığını savunarak muhalefetin eleştirilerini “safsata” olarak niteledi ve güvenlik politikalarında “hudut içinde ve sınır ötesinde boşluk bırakmayacağız” dedi. Konuşmasında yurttaşların huzuru ve Türkiye toplumunun birlikteliği vurgusu öne çıktı. Son söz: “Biraz daha cesaret, biraz daha özgüven” Süreci “biraz daha cesaret ve özgüvenle” tamamlayacaklarını söyleyen Erdoğan, “Terörsüz Türkiye, büyük bir kardeşlik ve kucaklaşma sahnesi olacak” diyerek komisyon raporunun ve Meclis yol haritasının belirleyici olacağını yineledi.

Bahçeli’nin “Demirtaş” çıkışının ardından DEM Parti’den yanıt Haber

Bahçeli’nin “Demirtaş” çıkışının ardından DEM Parti’den yanıt

TBMM’de yapılan DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşan Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan, AİHM’in dün kesinleşen kararına dikkat çekerek, eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tutukluluğunun hukuki değil siyasi olduğunu söyledi. Bakırhan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olur” sözlerine teşekkür ederek, “Bu çağrı doğruysa gereği yapılmalı, Demirtaş başta olmak üzere tüm Kobani davası tutukluları bir saniye bile geçirmeden serbest kalmalıdır” dedi. “AİHM kararı kesinleşti, Türkiye bu karara uymak zorunda” Bakırhan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş hakkında üç kez ihlal kararı verdiğini hatırlattı ve “İktidarın itirazı reddedildi, karar kesinleşti. Bu saatten sonra tutukluluk hukuku değil, siyasi keyfiyet olur” ifadelerini kullandı. DEM Parti, 4 Kasım 2016’da başlayan tutuklama sürecini “siyasi tasfiye operasyonu” olarak tanımladı. “Kürt meselesi çözüldükçe Türkiye demokratikleşecek” Bakırhan, Abdullah Öcalan’la görüşme iddialarına da değinerek, “Sayın Öcalan’ın selamı var, demokratik entegrasyon önerisi günceldir” dedi. “Komisyon Öcalan’la da görüşmelidir. Bu 100 yıllık sorunu çözmek istiyorsak muhatabıyla konuşmak en doğal olandır.” Asgari ücret çıkışı: “En az 46 bin TL olmalı” DEM Parti’nin ekonomik önerilerini de açıklayan Bakırhan, asgari ücretin yoksulluk sınırının yarısı olan 46 bin TL olmasını ve yılda iki kez güncellenmesini talep etti. Bahçeli ne demişti? MHP lideri Devlet Bahçeli, grup toplantısı sonrası sorulan bir soru üzerine “Sayın Selahattin Demirtaş hukuki süreci tamamlamıştır, tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır” demişti. Bu açıklama, Cumhur İttifakı içinde tartışma yaratan dengeler açısından “yumuşama sinyali” şeklinde yorumlanmıştı.

“Çatlak yok, yürüyüş devam ediyor” tartışması büyüyor: Bahçeli’nin çıkışına Saray’dan ilk yorum geldi Haber

“Çatlak yok, yürüyüş devam ediyor” tartışması büyüyor: Bahçeli’nin çıkışına Saray’dan ilk yorum geldi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün partisinin grup toplantısında yaptığı sert çıkışla “Cumhur İttifakı’nda çatlak” iddialarını kesin bir dille reddetti. “Ne görüş ayrılığı ne de siyasi ihtilaf söz konusu değildir” diyen Bahçeli, iddiaları ortaya atan çevrelere “Dertler sağanak sağanak olsa da biz buradayız” sözleriyle cevap verdi. Saray’dan ilk tepki: “Bilge bir cevap” Bahçeli’nin gündem yaratan çıkışı sonrası Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada MHP liderine destek verdi. Yılmaz, “Sayın Bahçeli’nin değerlendirmesi, Terörsüz Türkiye ve Türkiye Yüzyılı yürüyüşünü akamete uğratma çabasındaki çevrelere verilmiş bilge bir cevaptır” ifadesini kullandı. “Cumhur İttifakı yola devam ediyor” vurgusu Cevdet Yılmaz, paylaşımında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “dirayetli liderliğine” vurgu yaparak, AK Parti ve MHP ortaklığının adalet, istikrar ve refah eksenli politikaları sürdüreceğini belirtti. Açıklama, Cumhur İttifakı’nda olası bir ayrışma tartışmasını kapatma hamlesi olarak yorumlandı. 29 Ekim törenlerine Bahçeli’nin katılmamasıyla tetiklenen kriz iddiaları Bahçeli’nin hem Anıtkabir’deki 29 Ekim törenine hem de Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyona katılmaması, günlerdir kulislerde “İttifakta gerilim var” yorumlarına yol açmıştı. Bugünkü çıkışıyla bu iddialara yanıt veren Bahçeli’nin ardından Saray’dan gelen destek mesajı, ortaklığın sürdüğüne dair ilk resmi teyit oldu.

Devlet Bahçeli: Demirtaş’ın tahliyesi hayırlara vesile olacaktır Haber

Devlet Bahçeli: Demirtaş’ın tahliyesi hayırlara vesile olacaktır

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tahliyesiyle ilgili olarak “Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır” şeklinde açıklamada bulundu. Bahçeli, bu sözle siyasi gündemde geniş yankı uyandırırken, aynı zamanda Cumhur İttifakı’nda ‘çatlak’ olduğu yönündeki iddiaları da yalanladı. İttifakta söylentilere son Bahçeli, grup toplantısında, MHP ve Cumhur İttifakı’nın hedefleri etrafında ayrılık olmadığını belirtti. “AK Parti ile aramızda bir hadise değil, bizi sımsıkı saran bir hakikat var” diyerek, ittifakın kuşatıcı ve ortak bir mücadele temelinde sürdüğünü söyledi. Demirtaş cevabı dikkat çekti Toplantı sonrası bir gazetecinin Demirtaş’ın tahliyesine dair sorusuna yanıt veren Bahçeli, “Sayın Demirtaş, hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır. Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır” ifadelerini kullandı. Bu açıklama, MHP’nin uzun süredir sert olduğu Demirtaş hattında dikkat çeken bir yumuşamaya işaret olarak yorumlandı. 29 Ekim katılımı gündem olmuştu Bahçeli’nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Anıtkabir’deki törene ve Cumhurbaşkanı’nın resepsiyonuna katılmaması “Cumhur İttifakı’nda çatlak” iddialarını gündeme getirmişti. MHP lideri bu toplantıda bu tür söylentilerin geçersiz olduğunu yineledi. İttifakın yeni hedefi Bahçeli konuşmasında, “Cumhur İttifakı yoluna devam edecek, yeni yüzyılın çatısını el birliği, güç birliği, hedef birliği, inanç birliği, ülkü birliği eşliğinde imanla örecektir” dedi. Özellikle “terörsüz Türkiye” vurgusu ön plana çıktı.

Kulisler hareketlendi: İYİ Parti’den istifa eden o ismin CHP’ye geçeceği iddia edildi Haber

Kulisler hareketlendi: İYİ Parti’den istifa eden o ismin CHP’ye geçeceği iddia edildi

İYİ Parti’den 16 ay önce istifa eden Ankara Milletvekili Koray Aydın’ın, önümüzdeki günlerde Cumhuriyet Halk Partisi’ne katılacağı iddiası siyaset kulislerini hareketlendirdi. CHP yönetimiyle temasların olumlu ilerlediği, Aydın’ın kararını netleştirme aşamasında olduğu belirtiliyor. Koray Aydın’ın CHP’ye geçişi “yeni dönem hamlesi” olarak yorumlanırken, milletvekilinin çevresinde nabız yokladığı öğrenildi. Kulis kaynaklarına göre Aydın, yakın çevresine “CHP’ye katılırsam tepki çeker miyim?” diye sorarak sürecin siyasi etkisini ölçmeye çalıştı. Aydın’ın, teklif geldiği bilinen Anahtar Parti’ye katılmayı kabul etmediği, buna karşılık CHP ile yürütülen temasların somutlaştığı ifade ediliyor. İYİ Parti’den ayrılış süreci: Genel başkanlık yarışında kaybetti, ardından istifa etti. Koray Aydın, Meral Akşener’in ardından İYİ Parti’de genel başkanlık yarışına girmiş ancak Müsavat Dervişoğlu’na karşı seçimi kaybetmişti. Bu sürecin ardından partiyle yolları ayrılmış, milletvekilliği görevini bağımsız olarak sürdürmüştü. Koray Aydın kimdir? Siyasette 40 yılı aşkın geçmiş, MHP ve İYİ Parti dönemleri, bakanlık ve TBMM başkanvekilliği… 1955 Trabzon doğumlu Aydın, 1978’de Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden mezun oldu. Siyasete genç yaşta katılan Aydın, 1999–2001 yıllarında Bayındırlık ve İskan Bakanı, farklı dönemlerde Trabzon ve Ankara milletvekili, 2015’te TBMM başkanvekili olarak görev yaptı. MHP’de Genel Sekreterlik görevini üstlendi, 2012’de Devlet Bahçeli’ye karşı genel başkanlık yarışına çıktı. 2017’de İYİ Parti’nin kurucuları arasında yer aldı ve partisinin önemli aktörlerinden biri olarak öne çıktı. Gelişmeler önümüzdeki günlerde netleşecek. Aydın’ın CHP’ye geçişinin hem muhalefet dengelerini hem de yaklaşan seçim stratejilerini etkileyebileceği değerlendiriliyor.

Mümtaz’er Türköne yazdı: Süreç ilerlemiyor çünkü iktidar ayak sürüyor! Haber

Mümtaz’er Türköne yazdı: Süreç ilerlemiyor çünkü iktidar ayak sürüyor!

Siyaset bilimci ve yazar Mümtaz’er Türköne, çözüm sürecinin yeniden tartışma konusu olduğu bir dönemde iktidarın sürece yaklaşımını değerlendiren bir yazı kaleme aldı. Türköne, sorunun yalnızca çözüm yöntemleriyle değil, “çözmesi beklenen iktidarın kendisinin bir sorun haline gelmesiyle” derinleştiğini söyledi. “MHP, Saray’a ‘ayak sürüyorsunuz’ mesajı veriyor” Türköne, MHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sessiz fakat anlamlı çıkışlarına dikkat çekerek, Devlet Bahçeli’nin çözüm süreci hakkındaki tutumunun bir “pasif itiraz” olduğunu yazdı. MHP’li Feti Yıldız’ın “Temel hak ve özgürlük alanını genişleten adımlar atılmalı” sözlerini hatırlatarak, bunun aslında Saray’a yönelik bir uyarı olduğunu ifade etti: “MHP’nin kanaati net: Saray çözüm sürecine adım atmıyor, oyalıyor.” “Devlet kurumları çözümden yana, tek fren Saray” Türköne, çözüm sürecine karşı kurumsal bir direnç olmadığını, aksine Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yaptığı “insan onuru ve kimlik” vurgulu konuşmanın bile sürecin zeminini güçlendirdiğini söyledi. İYİ Parti, Zafer Partisi ve CHP içindeki ulusalcıların bile “sert bir karşı çıkış” göstermediğini belirterek, süreci tıkayan yegâne merkezin yürütme erki olduğunu ifade etti. “Demokrasi ve hukuk olmadan çözüm süreci yürümez” Türköne’ye göre iktidarın temel açmazı, çözüm sürecinin demokrasi ve hukuk gerektirmesi: “Otokrasiden vazgeçmeden çözüm olmaz. Bu iktidarın çözümü hukuksuz yürütme girişimi su dövmekten ibaret olur.” Türköne ayrıca, iktidarın önceliğinin “sorunu çözmek değil, iktidarı sürdürmek” olduğunu vurgulayarak, bunun süreci imkânsızlaştırdığını söyledi. “Bu iktidarla süreç ilerlemez, çözümün ön şartı iktidar değişimi” Yazısının sonunda Türköne, çözüm sürecinin Türkiye için artık geri döndürülemez bir gerçek olduğunu ancak mevcut iktidarın bu süreci yönetebilecek kapasiteden uzak olduğunu belirtti: “Bu iktidar mimarisinin taşıyıcı kolonlarıyla çözüm süreci yürütülemez. Açmazı çözmenin tek yolu iktidarın değişmesidir.”

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil,  başlangıçtır! Haber

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, pazar günleri düzenli olarak paylaştığı değerlendirme metinlerinin sonuncusunda Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” hedefine giden süreci ayrıntılı bir çerçevede ele aldı. Resmî X hesabında yayımlanan yazı, hem sürecin kronolojisini ortaya koyması hem de yakın dönemde beklenen yeni hamleleri içermesi açısından dikkat çekici oldu. Uçum’un ifadesiyle bu süreç, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve Devlet Bahçeli’nin cesur girişimleriyle bir devlet politikası olarak resmen başlatıldı.” “Geçiş süreci 1 Ekim 2024’te başladı” Uçum’un analizinde yer alan kronolojiye göre süreç, 1 Ekim 2024’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM açılış konuşmasıyla ve aynı gün Devlet Bahçeli’nin diyalog hamlesiyle resmen başladı. Bu tarih, devlet aklının çözüm iradesinde yeniden buluştuğu eşik olarak görülüyor. Ardından gelen en kritik kırılma noktası, 22 Ekim 2024’te Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik “tarihi çağrısı” oldu. Uçum’a göre bu çağrı, “geçiş sürecinde ezber bozan ve sonraki adımları somutlaştıran büyük bir hamle” niteliği taşıyordu. Öcalan’ın çağrısı ve “fesih – silah bırakma” dönemeçleri Uçum’un vurguladığı en önemli aşamalardan biri, 27 Şubat 2025’te Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ile terör örgütüne açık bir “fesih ve silah bırakma” yönlendirmesi yapmasıydı. Uçum bu çağrıda yer alan ideolojik dönüşüm mesajına özellikle dikkat çekiyor: “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” – Abdullah Öcalan Bu alıntı, örgütün tarihsel tezlerinden vazgeçtiğini, “devletle ve toplumla bütünleşmeyi” yeni hedef olarak belirlediğini ifade eden en net kırılma olarak sunuluyor. Milat niteliğinde tarihler Mehmet Uçum, yazısında geçiş sürecini olgunlaştıran kritik aşamaları tarih tarih sıralıyor: 12 Mayıs 2025: Fesih kararının resmen ilanı 11 Temmuz 2025: Sembolik silah yakma töreni 1 Ekim 2025: Erdoğan’ın “geçişin güvenceleri”ni açıkladığı TBMM konuşması 26 Ekim 2025: Münfesih örgütün geri çekilme kararını duyurması 30 Ekim 2025: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmralı heyetini yeniden kabul etmesi Bu görüşmeye dair Erdoğan’ın sözleri Uçum’un yazısında özellikle öne çıkarılıyor: “Kendileriyle son derece yapıcı, verimli ve geleceğe dair umut verici bir görüşme gerçekleştirdik.” – Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’deki komisyon ve yeni aşama Uçum, sürecin artık yeni bir safhaya geçtiğini belirterek gözlerin TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”na çevrildiğini ifade ediyor. Komisyonun, dinleme faaliyetini tamamlamadan önce İmralı’da Öcalan’ı dinlemesinin beklendiğini yazıyor. Komisyonun hazırlayacağı iki olası rapor da yazıda netleşiyor: Geçiş Süreci Hukuku Raporu Demokrasiyi Geliştirme Perspektif Raporu Uçum, bu raporların ayrı veya birleşik şekilde yazılabileceğini ancak demokrasi başlığının işlenmemesi durumunda bunun “tarihi bir eksiklik” olacağını vurguluyor. “Terörsüz Türkiye sonuç değil, başlangıçtır” Mehmet Uçum’un yazısında en güçlü siyasi mesajlardan biri şu cümlede yer alıyor: “Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır.” Bu vurgu, sürecin yalnızca silahsızlanma ve fesihle sınırlı olmadığı; yeni siyasal, toplumsal ve bölgesel bir dönemi işaret ettiği şeklinde okunuyor. Uçum’a göre hem Türkiye içinde hem de bölgede yeni dengeler kurulacak ve bu sürecin ana aktörü artık TBMM olacaktır. Erdoğan’ın vizyonu ve “yeni dönem” mesajı Yazı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle sonlanıyor ve bu sözler aynı zamanda sürecin devlet adına bağlayıcı çerçevesini oluşturuyor: “Hassas, yapıcı, kucaklayıcı bir yaklaşımla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Milletimizin ödediği bedellerin boşa gitmediği, sadece sınırlarımız içinde değil, sınırlarımızın ötesinde de barışın, güvenliğin, huzurun ve kardeşliğin egemen olduğu yeni bir dönemi mutlaka başlatacağız.” Uçum ise yazısını şu cümleyle noktalıyor: “Bu inanç ve güvenle başaracağız.”

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Haber

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun Abdullah Öcalan'ı ziyareti etmesi yönündeki tartışmalara yazı kaleme aldı. Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, T24'te "Sürecin muhasebesi: Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?" başlıklı bir yazısında ilginç değerlendirmeler var. "Kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif süreçler yeni bir iklimde, yeni bir atmosferde, yeni bir toplumsal ve siyasal zihniyette kolayca ve olumlu sonuçlar alacak şekilde ilerleyebilsin” diyen Demirtaş, “barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak” ifadelerini kullandı. Selahattin Demirtaş’ın kaleme aldığı yazının tamamı şöyle: Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı... Peki neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen... Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Abdullah Öcalan’ın inisiyatifleriyle son bir yılda önemli gelişmeler yaşandı, ciddi adımlar atıldı. - Bahçeli’nin Ekim 2024’teki girişimi ve çağrısı - Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı - Erdoğan’ın süreci sahiplenmesi - PKK’nin fesih kongresi - TBMM’de komisyon kurulması - Süleymaniye’de silahları yakma töreni yapılması - PKK’nin Türkiye’den tümüyle çekilmesi - SDG’nin Şam ile entegrasyon anlaşmasına varması Bunlar küçümsenecek, hiçleştirilecek adımlar değil. Hepsi de değerli ve tarihi hamleler. Tamamı da Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini yakından ilgilendiren ciddi, olumlu gelişmeler. Yani konunun “güvenlik” boyutunda, bir yılda büyük mesafe kat edildi. Bu, işin olumlu tarafı. Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir Şimdi soru şudur: Süreç sadece “güvenlik” başlığından ve “güvenlik” başlığı da sadece silahtan mı oluşuyor? Bu soruya evet cevabı verenler ya “güvenlik” kavramını ya da süreci hiç anlamamış, en azından bizim anladığımız şekilde anlamamış demektir. Oysa sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı. Çıkarılması gereken yasalardan söz etmiyorum, henüz o konuda da ilerleme olmadı ancak yasadan önce yapılması gereken şey, duyguda birliği sağlamaya yönelik çalışmalardır, bunlar yapılmadı. Yasa Meclis’ten önce halkın bilincinde yapılmalıdır “Yasa nerede yapılır?” diye sorulsa herkes net bir şekilde “Meclis’te” diye cevaplayacaktır ancak bu cevap doğru değil. Yasa toplumda, halkta, millette yapılır; Meclis ise o yasayı norma dönüştürür ve bağlayıcı hale getirir. Dolayısıyla kardeşliğin yasaları önce halkın bağrında, yüreğinde, benliğinde ve bilincinde yapılmalıdır. İşin esası ideoloji, teori, norm değil duygudur. Kardeşlik önce duyguda kurulur, sonra Meclis onu norma, yasaya dönüştürür. Ortada duygu yokken yasa yapmaya kalkarsanız hem zorlanırsınız hem de halkın iradesinin tersine adım atmış olursunuz. Her şeyi getirip yasaya bağlamak ve sanki yasalar çıksa tüm sorunlar hemen o saat çözülecekmiş gibi bir beklentiye girmek büyük hatadır. Mesela Meclis yarın, “Kürtler ile Türkler kardeştir ve birbirlerini sevmek zorundadırlar” diye bir yasa yapsa mesele hallolur mu? Sabahına herkes birbirini sevmeye mi başlar? Evet, Kürt ile Türk kardeştir, birbirlerini kardeş gibi, ana gibi, yar gibi sevmelidir. Fakat son yüz yılın hataları nedeniyle araya kan girdi, silah girdi, ayrımcılık girdi. Tamamı Türk ve Kürt analarının evladı olan 50 bin kardeşimiz Türkiye’nin her mezarlığında toprağın altına girdi, bazılarının mezarı bile yok. Öfkeler, kızgınlıklar, kırgınlıklar, nefretler, intikam duyguları birikti, birikti, kardeşlerin arasına girdi. Bunları gidermek, yasımızı ve acımızı ortaklaştırmak, yaralarımızı karşılıklı sarmak, göz göze bakıp kardeşçe sarılmak, hüzün ve sevinç gözyaşlarını aynı anda dökmek yasadan çok daha öncelikli, yapıcı ve kalıcı olur. Zaten bunları yaptıktan sonra yasayı yapmak çok kolaydır ve o iş artık sadece küçük bir detaydır. Cumartesi Anneleri ile Barış Anneleri, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda Neler yapılabilirdi? Peki bu belirttiklerimi sağlamak için neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen. Mesela Meclis Komisyonu aylarca “dinleme” adı altında top çevirmek yerine şunları yapsaydı çok daha etkili olmaz mıydı? Hatta siyasi parti liderleri de bu etkinliklerde yer alsalardı sonuç çok daha yapıcı olmaz mıydı? Neler mesela? • Liderler ve komisyon üyeleri; Adnan Menderes’in, Alparslan Türkeş’in, Orhan Doğan’ın ve Mehmet Sincar’ın mezarlarını ziyaret edip oradan Anıtkabir’e gitselerdi. • Konya’da Mevlana’yı, Doğubayazıt’ta Ehmedê Xanî’yi ziyaret etselerdi. • Diyarbakır’da Amedspor ile Trabzonspor arasında bir kardeşlik maçı organize etselerdi. Tüm Diyarbakır, Trabzonspor ve Amedspor bayraklarıyla donatılsaydı. Karadeniz’den akın akın gelen kardeşlerimiz Diyarbakırlıların evlerinde misafir edilselerdi, stadyuma maçı izlemeye birlikte gitselerdi. Vanspor, aynı şekilde Kayserispor’a konuk olsaydı ve Kürt kardeşlerimiz akın akın Kayseri’ye gidip evlerde misafir olsalardı. • Milli futbol takımı, bir maçını Diyarbakır Stadyumu’nda oynasaydı ve Diyarbakırlılar Milli Takım’a canı gönülden sahip çıksalardı. • Bir otobüs dolusu genç Edirne’den, bir otobüs genç de Hakkari’den yola çıksaydı, Anıtkabir’de buluşup Türkçe ve Kürtçe bir kardeşlik bildirisi okusalar, bildiriyi Anıtkabir defterine de yazsalardı. • Bir otobüs dolusu genç İzmir’den, bir otobüs de Kars’tan yola çıksa ve Çanakkale Şehitliği’nde buluşup kardeşlik bildirisini Türkçe ve Kürtçe okusalar, oradan beraberce Ankara’ya, Meclis’e gelip bildiriyi Meclis Başkanı’na teslim etselerdi. • Kültür Bakanlığı’nın girişimiyle yedi bölgede kardeşlik konserleri düzenlense ve TRT sanatçıları ile Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçıları aynı sahnede Türkçe ve Kürtçe kardeşlik türküleri, şarkıları söyleselerdi. • Milli Eğitim Bakanlığı’nın girişimiyle Kürtçe - Türkçe ve Türkçe - Kürtçe sözlük ile gramer kitabı basılsaydı ve tüm öğrencilere ücretsiz dağıtılsaydı. • Bursa Ulu Camide ve Diyarbakır Ulu Cami’de aynı anda Türkçe ve Kürtçe kardeşlik hutbesi okunsaydı. • Evlatlarını çatışmalarda kaybetmiş Türk ve Kürt anaları kol kola girip beraberce mezarlıkları ziyaret etselerdi, akşamına da Beştepe’de Cumhurbaşkanı tarafından ağırlansalardı. Bunlar yapılmadı ama Yazmaya devam etsem sayfalar yetmez ama derdimi anlatabilmişimdir umarım. Yani kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif adımlar atılırken, yasalar yapılırken yeni kırılmalar, ayrışmalar olmasın. Eğer bu belirttiğim gibi çalışmalar yapılmış olsaydı Meclis Komisyonunun İmralı’ya gitmesi konusu da bir krize dönüşmezdi. Bunlar yapılmadı ama başta da belirttiğim gibi bol bol dinleme yapıldı. Orada burada gereksiz yere sloganlar atıldı, televizyonlarda konuşanlar ağızlarının ayarını tutturamadılar; hakaretler, tehditler, şantajlar, ekranlardan halkın üstüne boca edildi. Yetmedi, muhalefete yönelik ve özellikle CHP’yi hedefe koyan “mutlak butlan, iptal, tutuklama, kayyım, casusluk, rüşvet” operasyonlarıyla ayrışma iyice derinleştirildi. 30 yıllık hapis cezalarını bitirmiş siyasi mahpuslar, hasta mahpuslar bile cezaevinden çıkamadılar. Kayyım atanmış tek bir belediye bile halka iade edilmedi. Kürt – Türk kardeşliği pekiştirilmeden, üstüne Türk – Türk ayrışması eklendi. Sonuç olarak; Dost acı söyler, ben barışın ve kardeşliğin dostu olarak bunları 12 metrekarelik hücremden görüyor ve üzülüyorum. Hücredeki tek arkadaşım ve yerine kayyım atanarak altı yıldır suçsuz yere hapiste tutulan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’ya ve onun dik duruşuna bakıp bakıp bu yazıyı yazarken umudumuzu koruyor, mücadele kararlılığımızı diri tutuyoruz. Biliyoruz, inanıyoruz ve çabalıyoruz. Barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak.

Bahçeli’den çarpıcı çıkış: KKTC Türkiye’ye katılmalı, 82’nci il olmalı! Haber

Bahçeli’den çarpıcı çıkış: KKTC Türkiye’ye katılmalı, 82’nci il olmalı!

Kıbrıs vurgusu: “Bu dava ecdadımızın alın teriyle yazılmıştır” Konuşmasına Türkiye’nin geleceğine ve milli birlik anlayışına dair değerlendirmelerle başlayan Bahçeli, Kıbrıs meselesine “milli bir dava” olarak yaklaştıklarını vurguladı. Bahçeli, “Kıbrıs, ecdadımızın alın teri, göz nuru, gönül suru, hatıra ve hafıza yurdudur. Bu haklı ve hakikatli davadan geri dönüş yoktur.” diyerek, Kıbrıs’ta federasyon fikrinin Türkiye açısından kabul edilemez olduğunu belirtti. “Kıbrıs Türk’tür, Türk’ün öz vatanıdır. Federasyon tez ve tekliflerinin geçerliliği ve geleceği kesinlikle yoktur. Kıbrıs milli davamızdır. Bu haklı davadan dönülmesi asla söz konusu olamaz.” Seçim sonuçlarına eleştiri: “Bu katılım Kıbrıs Türkü’nü temsil edemez” Bahçeli, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde geçtiğimiz pazar günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de değerlendirdi. Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri Tufan Erhürman’ın %62,8 oyla seçimi kazanmasına değinen Bahçeli, “Seçim sonuçları çok düşük katılımla gerçekleşmiştir. Kıbrıs Türkü’nün kaderi, bu katılımla temsil edilemez.” ifadelerini kullandı. Bahçeli, KKTC Meclisi’nin vakit kaybetmeden toplanması gerektiğini belirterek şu çağrıyı yaptı: “Seçim sonucu açıklanmış olsa dahi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Parlamentosu acilen toplanmalı; seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır.” “82’nci il KKTC olmalı” çıkışı büyük yankı uyandırdı Bahçeli’nin konuşmasında en dikkat çeken cümle, “81 Düzce’den sonra 82’nin KKTC olması artık hayat memat meselesidir” sözleri oldu. Bu ifade, hem Türkiye kamuoyunda hem de uluslararası basında tartışma yaratacak nitelikte değerlendirildi. MHP lideri, Kıbrıs’ta iki devletli çözüm vizyonuna vurgu yaparak, Meclis’te kabul edilen “egemen eşitliğe dayalı çözüm” kararını da destekledi: “Cumhuriyet Meclisi’nin iradesi federasyon değil; iki devletli çözüm yönündedir. Bizim görüşümüz de aynıdır. KKTC’nin Türkiye’ye katılması bölgesel barışın da teminatı olacaktır.” “Cumhur İttifakı’nda çatlama yok” mesajı Konuşmasının ilerleyen bölümünde Cumhur İttifakı içindeki birliktelik tartışmalarına da değinen Bahçeli, son dönemde dillendirilen “çatlak” iddialarını kesin bir dille yalanladı: “Cumhur İttifakı’nda çatı uçtu, vazo çatladı diyenler boşuna heveslenmesin. Türkiye güvenli, huzurlu ve refah dolu günlere ulaşıncaya kadar bu birlik devam edecektir. Çatlama, patlama, uçma yoktur; sadece mücadele vardır.” Atatürk’ten alıntıyla mesaj: “Hakikati söylemekten vazgeçmeyeceğiz” Bahçeli, konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hakikati arayan, onu buldukça da söylemeye cüret eden insanlar olmalıyız” sözünü hatırlatarak, “Bizim siyasetimiz hakikat üzerinedir. Hakikat neredeyse biz oradayız.” dedi. MHP lideri, millî birlik, inanç, fazilet ve ülkü ahlakının rehberliğinde siyaset yürüttüklerini vurguladı ve “Kim rahatsız olursa olsun, hakikati söylemekten vazgeçmeyeceğiz” ifadeleriyle konuşmasını sürdürdü. Kıbrıs çıkışının yankıları Bahçeli’nin “KKTC Türkiye’ye katılmalı” çağrısı, hem Türkiye siyasetinde hem de Kıbrıs’ta geniş yankı buldu. Siyaset yorumcuları, bu çıkışın Kıbrıs’ta iki devletli çözüm politikasını destekleyen bir adım olarak görülse de, uluslararası hukuk açısından tartışmalı olabileceğini ifade ediyor. Bahçeli’nin önerisinin, önümüzdeki günlerde Ankara-Lefkoşa hattında diplomatik yansımalar yaratması bekleniyor. Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup konuşması, yalnızca bir siyasi mesaj değil, Kıbrıs meselesinde yeni bir stratejik çıkış olarak değerlendiriliyor. “Kıbrıs Türk’tür, Türk’ün öz vatanıdır. KKTC Türkiye’ye katılmalıdır. 82’nci il KKTC olmalıdır.” sözleri, MHP’nin hem milli kimlik hem de dış politika duruşunu yeniden gündemin merkezine taşıdı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.