SON DAKİKA

#Diplomasi

HABER DEĞER - Diplomasi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Diplomasi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli! Haber

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli!

Türkiye’nin savunma sanayisindeki hamlesi, caydırıcılık ve bağımsız dış politika için kritik Programda önce Türkiye’nin savunma sanayisindeki dönüşümünü değerlendiren Ayhan Bilgen, güçlü bir savunma kapasitesi olmadan ne bağımsız dış politikanın ne de gerçek anlamda barışın mümkün olmadığını vurguladı. Savunma kapasitesi ile barış arasındaki ilişkiyi, sıkça atıf yapılan bir sözle hatırlattı: Ayhan Bilgen: “İstiyorsan sulh, salah; hazır ol cenge. Kimse silahı kullanma iştiyakıyla hareket etmez ama savunma sanayiniz olmadan güvenliğinizi, barışınızı, caydırıcılığı ve bağımsız dış politikayı tesis etmek imkânsız.” Bilgen, Almanya ve Japonya örneği üzerinden “ekonomik güç–siyasi özneleşme” dengesizliğine dikkat çekerek, savunma alanındaki dışa bağımlılığın siyasi iradeyi sınırladığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Ekonomik olarak çok güçlü olabilirsiniz ama savunma politikanız başka bir ülkeye angaje ise dünyadaki gücünüze denk bir özne olamıyorsunuz. Bağımlılığı ne kadar azaltırsanız, milli menfaatlerinizin gerektirdiği dış politikayı yapma özgüvenini o kadar hissedersiniz.” Türkiye’nin savunma sanayinde geldiği yerin, sadece teknik bir başarı değil, yarım asrı aşan bir mücadelenin sonucu olduğuna işaret etti; Nuri Killigil’den ASELSAN mühendislerine uzanan saldırı hatlarını hatırlatarak, “Bu ülkenin kendi silahını üretmesine dönük sistematik engelleme girişimleri”nden bahsetti: Ayhan Bilgen: “1949’da Nuri Killigil’in silah fabrikasının patlatılmasıyla verilen mesaj şuydu: ‘Kendi silah fabrikanızı kuramazsınız.’ 1950’lerden bugüne savunma sanayine emek veren herkes, Türkiye’nin geleceği ve güvenliği açısından çok kıymetli bir miras bıraktı.” NATO, Avrupa ve “kurgusal tehdit” tartışması: “Hiçbir ittifak sınırsız güvence değil” Bilgen, Ukrayna savaşıyla birlikte Avrupa’da derinleşen güvenlik tartışmalarına da değindi. NATO’nun tarihsel olarak Sovyet tehdidine karşı kurulduğunu hatırlattı, ancak bugün gelinen noktada Avrupalı aktörlerin hem Rusya’dan, hem de ABD’nin “güvence kapasitesinden” duyduğu tereddütlerin arttığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Avrupa’da bugün şu tartışılıyor: Rusya tehdidine karşı Amerika bizi gerçekten koruyacak mı? Bu tehdidin kendisi de kurgusal olabilir, yani bizzat Amerika’nın Avrupa’yı kontrol altında tutmak için tercih ettiği bir strateji de olabilir. Gerçek tehdit de olabilir.” Bu tartışmanın, NATO içinde yeni arayışları, “Avrupa ordusu” gibi başlıkları ve Türkiye dahil bazı ülkelere yönelik yeni beklentileri beraberinde getirdiğini anlattı. Buradan hareketle kritik bir uyarıda bulundu: Ayhan Bilgen: “Hiçbir ittifak sonsuz ve sınırsız güvence değildir. Ne kadar öz gücünüz, ne kadar bağımsız savunma sanayiniz varsa; diğer alanlarda da o kadar caydırıcı olabilir, dostlarınıza güven verebilir ve uluslararası ilişkileri kendi gücünüz doğrultusunda şekillendirebilirsiniz.” Bilgen’e göre Türkiye’nin savunma kapasitesindeki artış, sadece kendi sınırlarını koruma meselesi değil, aynı zamanda Karadeniz’den Doğu Akdeniz’e uzanan geniş coğrafyada daha saldırgan politikaları frenleyebilecek bir caydırıcılık aracı. Suriye, İsrail ve İran başlığında “Türkiye’yi çatışmaya çekme” riskine dikkat çekti Programda tartışılan başlıklardan biri de Suriye’deki denklemin, İsrail’in bölgesel planları ve İran’ın hamleleriyle iç içe geçmesi oldu. Ayhan Bilgen, SDG, Şam yönetimi, İran ve İsrail hattında yaşanan gelişmeleri okurken, önümüzdeki dönemde Irak merkezli yeni bir gerilim dalgasının Suriye’yi ve Türkiye’yi de etkileme riski taşıdığını dile getirdi. Irak seçim sonuçlarının, daha radikal Şii grupların temsil gücünü artırdığına dikkat çeken Bilgen, bunun hem ABD ve İsrail açısından yeni bir “güvenlik tehdidi” gerekçesi, hem de İran’a karşı muhtemel bir operasyonun zeminini oluşturabileceğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Irak seçim sonuçları iki türlü risk içeriyor. Daha radikal Şii grupların ciddi oy artışı, İsrail ve Amerika için yeni bir tehdit algısı yaratacak. Ben, Suriye ile ilgili riski de besleyen ve muhtemel bir İran operasyonunun altyapısını oluşturacak bir Irak müdahalesinin gündeme gelebileceğini düşünüyorum; askeri müdahaleden bahsediyorum.” Bu tabloda Türkiye açısından en kritik noktalardan birinin, Suriye sahasında YPG üzerinden yürüyebilecek provokasyonlar olduğuna dikkat çekti: Ayhan Bilgen: “Türkiye’yi Suriye’de bir askeri operasyon ve çatışmanın içine çekmek arayışı, son derece ciddi bir provokasyon olacaktır. Önümüzdeki dönem İran’la ilgili muhtemel gelişmeler ve İsrail’in planları, bunu YPG içindeki bir ekibe de tercih ettirebilir.” Bilgen, bu nedenle Ankara’nın hem sahadaki gelişmelere hem de “Öcalan üzerinden yürütülen tartışmalara” soğukkanlı ve çok kanallı okuma ile yaklaşması gerektiğini belirtti; Öcalan’a atfedilen mesajların hem Türk kamuoyu hem de Kürt siyasetindeki yansımalarının, süreci zorlaştırma potansiyeli taşıdığı uyarısını yaptı. İran–İsrail gerilimi: “İran çatışma istemiyor ama daha sert cevap vermeye zorlanıyor” Programın ilerleyen bölümünde, stüdyo konuklarının büyük çoğunluğu gibi Bilgen de İsrail–İran hattında yeni bir çatışma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti. İran’ın hem içeride hem dışarıda ciddi manevra kabiliyeti olan bir devlet olduğunu, buna rağmen son saldırılarla birlikte daha sert bir çizgiye itilme riskinin büyüdüğünü anlattı: Ayhan Bilgen: “İran devletinin manevra kabiliyetinin yüksek olduğunu düşünenlerdenim. Uzun süre Avrupa ile nükleer müzakereleri bilinçli biçimde sürdürdüler; sanki taviz veriyorlarmış gibi yaparak zaman kazandılar. Ama bugün, içeride daha kapsayıcı bir siyaset güçlenirken dışarıda daha aktif ve sert cevap verme eğilimi de güçlenecek gibi görünüyor.” İran’da bir yanda “dışarıdaki hareketleri destekleyerek ülkeyi ekonomik olarak zayıf bırakıyoruz” diyenler, diğer yanda “uzlaştık da ne oldu, Atom Enerjisi Kurumu’yla işbirliği yaptık, adresleri onlar verdi” diyenlerin bulunduğunu hatırlatan Bilgen, dış saldırıların rejimi zayıflatmak yerine içeride ulusal refleksi güçlendirdiğini vurguladı: Ayhan Bilgen: “İran’ın çatışmadan yana menfaat gördüğünü düşünmüyorum. Ama çatışmanın kaçınılmazlığı durumunda artık çıtayı aşağıda tutan bir savunma refleksi, toplumun beklentisi açısından yönetilebilir değil. Daha sert, daha ileri düzeyde cevap vermek zorunda kalacakları bir duruma doğru gittiklerinin herkes farkında.” Bu durumun dış müdahalelerle içeride “ayaklanma” hedefleyen senaryoları boşa çıkardığını söyleyen Bilgen, “Her saldırı, rejime karşı olan muhalifleri bile İran’ı savunmaya, İran’ı İsrail ve Amerika’ya karşı korumaya itiyor.” değerlendirmesini yaptı. “Ukrayna kazanmak için değil, barışamadığı için savaşan bir ülke” Programın odak sorusu olan “Ukrayna savaşı Karadeniz’e yayılır mı?” başlığında ise Ayhan Bilgen, Ukrayna’nın artık klasik anlamda “zafer” hedefiyle savaşmadığını, barış ilan edemediği için savaşmaya devam eden bir ülkeye dönüştüğünü söyledi. Ukrayna’nın ağır bir stratejik yanlışın kurbanı olduğunu vurguladı: Ayhan Bilgen: “Artık Ukrayna’nın kazanmak için savaştığı bir noktada olduğunu düşünmüyorum. Barışamadığı için savaşan bir Ukrayna var. Toprakları işgal edilmiş bir ülkenin barışı, toplumu ikna ederek kabul ettirmesi son derece zor.” Ona göre Ukrayna’nın en baştan itibaren güç dengelerini hesaba katmayan, Batı’dan gelecek desteğe fazlasıyla bel bağlayan bir hataya sürüklendiğini söylemek gerekiyor: Ayhan Bilgen: “Ukrayna feda edildi, kurban edildi. Güç dengesi açısından kabul edilemez, sonuç alma ihtimali olmayan bir yere sürüklendi. Çok büyük bedeller ödedi; göç, kayıplar, tarumar olmuş bir ülke.” Bilgen, bunun bir yanının da Batı’nın izlediği politika olduğunun altını çizdi: Ayhan Bilgen: “Bu sürecin en önemli sebeplerinden biri Batı’nın kışkırtma stratejisiyse, diğeri de Zelenski’nin siyasi ferasetten, akıldan, gerçeklikten uzak yol haritasıydı.” İngiltere’nin rolü ve “Karadeniz’i savaş gölüne çevirme” tehlikesi Ayhan Bilgen, Birleşik Krallık’ın savaşın seyrindeki rolüne dair soruyu yanıtlarken, Londra’nın başından beri ABD’den bile daha “iştahlı” bir çizgi izlediğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Başından beri çok açık biçimde İngiltere, bazı Avrupa ülkelerinden de daha iştahlı, daha istekli biçimde bu yol haritasını uygulamaya çalışıyor.” Ukrayna açısından “gerçekçi bir başarı ihtimali” bulunmadığını vurgulayan Bilgen, bunun Karadeniz’i de içine çekme riskine işaret etti. Ona göre, bugün gelinen noktada asıl odaklanılması gereken nokta, Karadeniz’in bir çatışma havzasına dönüşmesini engellemek: Ayhan Bilgen: “Karadeniz’in bir savaş gölüne dönüşmemesi, Türkiye’nin de diğer bütün kıyıdaş ülkelerin de çıkarıdır. Asıl korunması gereken, güvenceye alınması gereken alan burası. Herkesin bu başlığa odaklanması gerekiyor.” Bilgen, Ukrayna’nın sahada kaybettiklerinin diplomasi masasındaki olası bir “denge barışına” nasıl çevrileceğinin, Rusya’ya ne tür tavizler verilerek ama aynı zamanda hangi geri adımların “zafer gibi paketleneceğinin” önümüzdeki dönemin temel tartışması olacağını düşünüyor: Ayhan Bilgen: “Rusya’ya, kontrol ettiği toprakların bir kısmını bırakmış gibi göstererek, Ukrayna’ya da ‘kaybetmedim’ dedirtecek bir denge aranıyor. Amerika–Çin ilişkileri açısından Rusya’ya bir miktar ‘rüşvet’ verileceğini, Ukrayna’nın ise bu tabloda feda edildiğini düşünüyorum.” Türkiye için dersler ve Karadeniz ekseninde yeni denge arayışı Ayhan Bilgen’in analizleri, Türkiye’nin hem savunma sanayinde hem de dış politikada önündeki yol ayrımlarına dair güçlü mesajlar içeriyor. Ona göre: Savunma sanayinde dışa bağımlılığı azaltmak, yalnızca savaş kapasitesi değil, barışı kurma ve “hayır” diyebilme gücü demek. NATO ve Batı ittifakı, hiçbir ülke için mutlak güvence değil; ittifaklar, öz gücü olan aktörler için anlamlı. Suriye, Irak, İran ve İsrail hattında yaşanacak olası bir yeni büyük çatışma, YPG üzerinden Türkiye’yi de sahaya çekmek isteyen provokasyonlarla iç içe ilerleyebilir. Ukrayna savaşının Karadeniz’e yayılması, sadece Ukrayna–Rusya meselesi değil; İngiltere’den ABD’ye, NATO’dan Çin’e uzanan geniş bir jeopolitik satranç tahtasının riski. Bu nedenle Bilgen, Türkiye’nin hem savunma kapasitesini artırırken hem de Karadeniz’deki statükoyu koruyan, çatışmayı sınırlayan ve diplomatik kanalları açık tutan bir çizgiye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu vurguluyor: Ayhan Bilgen: “Kendi savunma sanayinize güvenmeden, sadece Batı’dan alacağınız silaha, paraya güvenerek başka bir ülkeyle savaşmayı tercih etmemek gerektiğine dair bu süreç ciddi bir ders içeriyor. Karadeniz’i savaş gölüne çevirmemek, herkesin ortak sorumluluğu.”

Dünyanın gözü Ankara’da! Papa’nın ilk adımı Anıtkabir’e Haber

Dünyanın gözü Ankara’da! Papa’nın ilk adımı Anıtkabir’e

Katolik dünyasının lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo, bugün Ankara’ya gelerek üç gün sürecek Türkiye ziyaretini başlattı. Roma’dan havalanan özel uçakla Esenboğa’ya inen Papa, programındaki ilk adımı Anıtkabir’e atarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktı. Ziyaret kapsamında Papa’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ikili görüşmesi ve ortak basın toplantısı yapması öngörülüyor. Anıtkabir’de sessiz ama güçlü mesaj Papa’nın Ankara’daki ilk durağı Anıtkabir oldu. Mozoleye çelenk bırakan Papa, Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladı ve buradaki törenin ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne geçti. Ziyaret, Türkiye toplumu ile Vatikan arasında sembolik düzeyde yeni bir sayfanın açıldığı görsel karelerle dünya kamuoyuna yansıdı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kritik temas Papa, Anıtkabir’in ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından resmi törenle karşılanacak. Liderler arasındaki baş başa görüşmede Türkiye–Vatikan ilişkilerinin yanı sıra Filistin başta olmak üzere bölgesel krizler ve küresel gündemin masaya yatırılması bekleniyor. Diplomasinin nabzı, iki liderin vereceği ortak mesajlarda tutulacak. Cihannüma Salonu’nda dünyaya ses İkili görüşmenin ardından ortak basın toplantısının, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ndeki Cihannüma Salonu’nda yapılması planlanıyor. “Cihan” ve “nüma” sözcüklerinden türetilen salon, dünyaya açılan pencere olarak konumlanıyor. Kubbesinde Alak Suresi’nden ayetlere yer verilen mekânın, bu ziyaretle ilk kez uluslararası bir ortak basın toplantısına ev sahipliği yapması dikkat çekiyor. Ziyaretin rotası Ankara ile sınırlı değil Papa’nın Türkiye programı Ankara ile başlayıp devam edecek çok duraklı bir diplomasi trafiğini işaret ediyor. Ziyaretin, Türkiye toplumuyla temasın yanı sıra bölgesel barış çağrılarını da güçlendirmesi hedefleniyor. İstanbul için önlemler gündemde Papa’nın temaslarının İstanbul ayağına ilişkin güvenlik ve ulaşım düzenlemeleri Valilik tarafından duyuruldu. Belirli güzergâhlarda geçici kapatmalar ve alternatif yollar devreye alınacak; şehir trafiğinde kontrollü akış sağlanacak.

Karadağ Türkler’e vizesiz girişi durdurdu: Geçici askıya alma kararı acil prosedürle alınacak! Haber

Karadağ Türkler’e vizesiz girişi durdurdu: Geçici askıya alma kararı acil prosedürle alınacak!

Bıçaklama olayı iki ülke arasında krize yol açtı Karadağ’da üç Türk yurttaşının karıştığı iddia edilen bir darp ve bıçaklama olayı, iki ülke arasında diplomatik gerilime neden oldu. Olayda bir Karadağ vatandaşının bıçakla yaralandığı, ardından başkent Podgorica ve sahil kentlerinde Türk karşıtı protestoların düzenlendiği belirtildi. Olay sonrası Karadağ güvenlik güçleri geniş çaplı operasyon başlattı ve 45 Türk yurttaşını gözaltına aldı. “Olay sadece bireysel bir suç değil, kamu düzenini tehdit eden organize bir kavga görüntüsü oluşturdu.” — Karadağ İçişleri yetkilisi, yerel basına Başbakan Spajić duyurdu: “Vizesiz rejim geçici olarak askıya alınacak” Karadağ Başbakanı Milojko Spajić, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, Türkiye ile yürürlükte olan vizesiz seyahat uygulamasının geçici olarak askıya alınacağını duyurdu. “Türk vatandaşları için vizesiz rejimin geçici olarak askıya alınmasına ilişkin kararı acil bir prosedürle alacağız. Ekonomik faaliyetlerin ve iyi ikili ilişkilerin korunması amacıyla Türkiye Cumhuriyeti ile yoğun görüşmeler başlatacağız. İki ülke arasındaki dostane ilişkilerin ve müttefiklik ruhunun zarar görmemesi için her iki tarafın da çıkarına olacak bir model bulmaya çalışacağız.” — Milojko Spajić, Karadağ Başbakanı Spajić’in açıklaması, Karadağ’ın Türkiye ile NATO müttefikliği ve turizm temelli ekonomik ilişkilerini sürdürmek istediğine işaret etse de, kararın Türk yurttaşları için önemli bir kısıtlama anlamına geldiği değerlendiriliyor. Vizesiz seyahat askıya alınıyor: Türkiye’den açıklama bekleniyor Türkiye ile Karadağ arasında 2008 yılından bu yana yürürlükte olan karşılıklı vizesiz seyahat anlaşması, Türk yurttaşlarına 90 güne kadar serbest giriş hakkı tanıyordu. Karadağ’ın aldığı bu karar, Batı Balkanlar’da Türk yurttaşlarına yönelik seyahat serbestisinin ilk kez askıya alınması anlamına geliyor. Ankara’nın karara nasıl yanıt vereceği henüz netlik kazanmazken, Dışişleri Bakanlığı’nın önümüzdeki saatlerde açıklama yapması bekleniyor. “Karadağ’ın bu adımı, iki ülke arasındaki güvenlik ve diplomasi dengesini yeniden şekillendirebilir.” — Dış politika analisti, Balkan Haber Ajansı Olay sonrası protestolar büyüdü, polis alarma geçti Bıçaklama olayının ardından Karadağ’ın sahil kentlerinde Türk plakalı araçlara yönelik saldırı girişimleri ve Türk işletmelerine karşı protestolar yaşandı. Karadağ polisi, ülkede yaşayan Türk yurttaşlarının can güvenliği için ek önlemler aldığını duyurdu. “Polis, olayları provoke eden gruplara müdahale etti. Türk toplumuna yönelik herhangi bir şiddet eylemine izin verilmeyecek.” — Karadağ İçişleri Bakanlığı açıklaması Diplomatik ilişkilerde hassas dönem Karadağ’ın aldığı karar, iki ülke ilişkilerinde son yılların en kritik diplomatik sınavı olarak değerlendiriliyor. Türkiye, Karadağ’ı hem yatırım hem turizm açısından stratejik bir ortak olarak görüyor; ancak bu olay, karşılıklı güvenin sorgulanmasına yol açtı. “Üç kişinin işlediği bir suç, milyonlarca insanın ilişkisini gölgelememeli. Umarız karar kısa sürede gözden geçirilir.” — Bir Türk turizm işletmecisi, Budva Karadağ’ın vizesiz seyahat kararını “geçici” olarak tanımlaması, iki ülke arasında krizin diplomasi yoluyla çözülebileceği yönünde umutları canlı tutuyor.

Erdoğan Körfez turunda: Ana gündem Gazze ve bölgesel barış Haber

Erdoğan Körfez turunda: Ana gündem Gazze ve bölgesel barış

Gazze’deki insani felaket masada olacak İletişim Başkanı Burhanettin Duran, yaptığı açıklamada, ziyaretlerde ülkelerle mevcut iş birliğinin her yönüyle gözden geçirileceğini belirtti. Duran, “Bölgesel gelişmeler başta olmak üzere uluslararası meseleler hakkında istişarelerde bulunulacak. Ayrıca çeşitli anlaşmaların imzalanması planlanıyor.” dedi. Erdoğan’ın mevkidaşlarıyla görüşmelerinde İsrail-Filistin çatışmasında sağlanan ateşkesin korunması, Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması ve bölgesel barış girişimleri konularının ilk sıralarda yer alması bekleniyor. İlk durak Kuveyt: Yardımların koordinasyonu gündemde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Körfez turunun ilk durağında Kuveyt Emiri Şeyh Meşal el-Ahmed el-Cabir El-Sabah ile bir araya gelecek. Görüşmede, Gazze’deki sivillerin korunması, yardımların etkin biçimde ulaştırılması ve ateşkes sürecine bölgesel destek başlıkları ele alınacak. Ayrıca iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin artırılması ve yatırım projeleri de gündemde olacak. Katar ziyaretinde stratejik diyalog güçlenecek Erdoğan’ın ikinci durağı Katar olacak. Doha’da Emir Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile görüşecek olan Erdoğan, hem Gazze gündemini hem de iki ülke arasındaki stratejik ortaklığı değerlendirecek. Türkiye ve Katar, son dönemde bölgedeki insani yardım koordinasyonunun en etkin iki ülkesi olarak öne çıkıyor. Umman’a ilk resmi ziyaret: Yeni ekonomik köprüler kurulacak Körfez turunun son durağı Umman olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sultan Heysem bin Tarık bin Teymur El Said ile bir araya gelecek. Bu ziyaret, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Umman’a yaptığı ilk resmi ziyaret olması açısından önem taşıyor. Görüşmelerde ekonomik ve savunma alanlarında iş birliği, yatırım fırsatları ve bölgesel istikrarın güçlendirilmesi konuları ele alınacak. Körfez diplomasisinde Türkiye’nin bölgesel rolü pekişiyor Ziyaret, Türkiye’nin Gazze krizinde aktif arabulucu ve insani aktör rolünü güçlendirmeyi hedefliyor. Ankara’nın son dönemde izlediği “bölgesel sahiplenme” politikası çerçevesinde, Körfez ülkeleriyle dayanışmanın artırılması ve ortak diplomatik adımların geliştirilmesi bekleniyor. Üç ülkeyle yapılacak görüşmeler, hem ekonomik diplomasi hem de barış diplomasisi açısından Türkiye’nin bölgedeki konumunu daha da pekiştirecek.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.