SON DAKİKA

#Genel

HABER DEĞER - Genel haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Genel haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Foça'da dere yatağına yapılan kanal taşkını önledi Haber

Foça'da dere yatağına yapılan kanal taşkını önledi

İzmir'de dün akşam saatlerinden itibaren başlayan yağışlar Karaburun, Foça, Çeşme ve Dikili'de etkili oldu. Foça'da kısa sürede metrekareye 138,6 kilogram yağış düştü. Üzerindeki tarihi köprü nedeniyle yıllardır müdahale edileyemeyen ve her yağışta taşkına neden Yenifoça merkezindeki derede İZSU çalışmaları sayesinde taşkın yaşanmadı. İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü ekipleri, Foça’nın Fevzi Çakmak Mahallesi’nde Ali Stair Caddesi ile Cumhuriyet Caddesi’nin kesişiminde yer alan Yenifoça'nın en büyük deresindeki taşkın riskini önledi. Üzerindeki tarihi köprü nedeniyle bugüne kadar genişletme ve yapısal düzenleme yapılamayan deredeki taşkın sorunu farklı bir yöntemle çözüldü. 23 Ekim’de Foça’yı etkileyen şiddetli yağışların ardından bölgede oluşan riskin büyümesi üzerine, Anıtlar Kurulu'ndan alınan izin doğrultusunda dere yatağındaki tarihi köprü korunarak, köprünün hemen yanından geçecek yeni bir derivasyon kanalı yapıldı. Geçtiğimiz salı günü başlayan çalışmalar ekiplerin 24 saat çalışması ile kısa sürede bitirildi. Metrekaye kısa sürede 138,6 kilogram yağışın düştüğü Foça'da Yeni Foça Deresi taşmadı. Fevziçakmak Mahallesi Muhtarı Mustafa Deniz Kahtanoğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'a ve İZSU Genel Müdürlüğü'ne teşekkür etti. Taşkın riskini azaltan çalışma İZSU Genel Müdür Yardımcısı Serdar Sadi, tarihi köprü nedeniyle yıllardır müdahale edilemeyen Yeni Foça Deresi'nde SİT Kurulu’nun da onayıyla köprüye zarar vermeden yeni bir derivasyon kanalı açtıklarını söyledi. Bu hafta sonu beklenen yağış öncesi çalışmayı hızla tamamladıklarını belirten Sadi, “Tarihi köprü kesit olarak küçük olduğu için sürüklenerek gelen ağaç dalları, kütükler nedeniyle çok çabuk tıkanıyordu. Köprünün yanına yaptığımız derivasyon kanalı sayesinde mevcut kapasiteyi yaklaşık iki buçuk katına çıkardık Aşırı yağışlarda dereye yüksek debili su gelse bile taşkın riski önemli ölçüde azalacak. Bu son yağışta da bunu test etmiş olduk. Mevcut köprünün yetmediği noktada su biriktiğinde, yeni yaptığımız imalata yöneliyor ve doğrudan denize ulaşıyor. Foça Belediyesi ile koordineli bir şekilde çevre düzenlemesi yaparak çalışmayı tamamlayacağız. Böylece artık taşkın yaşanmayacak, çevredeki evleri su basması ve vatandaşlarımızın mağduriyet yaşaması engellenecek” dedi.

Ekrem İmamoğlu Çağlayan’da: “Casusluk” suçlamasıyla ifade veriyor, adliye önünde binler toplandı Haber

Ekrem İmamoğlu Çağlayan’da: “Casusluk” suçlamasıyla ifade veriyor, adliye önünde binler toplandı

İmamoğlu 7 ay sonra ilk kez cezaevinden çıktı 19 Mart’ta gözaltına alınıp 23 Mart’ta Marmara Cezaevi’ne konulan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, bugün Çağlayan Adliyesi’nde ifade veriyor. İmamoğlu, “casusluk” suçlamasıyla yürütülen soruşturma kapsamında savcılık tarafından çağrıldı. Cezaevinden çıkarılarak saat 10.55’te adliyeye getirilen İmamoğlu, uzun bir bekleyişin ardından 16.10’da ifade vermeye başladı. Adliye önünde yoğun güvenlik önlemi — yurttaşlar yasağa rağmen toplandı Sabahın erken saatlerinden itibaren Çağlayan Adliyesi çevresi polis ablukasına alındı. CHP’li milletvekilleri gece boyunca “demokrasi nöbeti” tutarken, yüzlerce yurttaş toplanma yasağına rağmen adliye önüne geldi. CHP İstanbul İl Örgütü’nün çağrısıyla çok sayıda kişi “İmamoğlu’na özgürlük, demokrasiye sahip çık” sloganları attı. CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan, İmamoğlu’nun adliyedeki ilk sözlerinin “İstanbullu yurttaşlarımız yasağa rağmen Çağlayan’da toplandı, hepsine teşekkür ediyorum” olduğunu aktardı. Dilek İmamoğlu ve Özgür Özel adliyede İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu, ifade sürecini takip etmek üzere adliyeye geldi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise saat 11.08’de Çağlayan Adliyesi’ne ulaştı. Özel, partililer ve İmamoğlu’nun avukatları tarafından karşılandı. Adliyede ayrıca CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Bülent Tezcan, Yunus Emre, Gül Çiftçi, Cem Avşar, Suat Özçağdaş ve İBB Başkanvekili Nuri Aslan da hazır bulundu. Özgür Özel: “Casusluk suçlaması bir itiraftır” İmamoğlu’nun ifadesi başlamadan önce CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Çağlayan Adliyesi önünde toplanan kalabalığa otobüsün üzerinden seslendi. “Geçen sene Çağlayan’a ‘Ak Toroslar çetesini’ yolladılar, o gün bugündür huzurumuz yok. Hırsız dediler olmadı, yolsuz dediler olmadı, terör dediler olmadı. Şimdi de casus dediler, yazıklar olsun!” Özel konuşmasında, savcılığın çaresiz kaldığını öne sürerek şunları ekledi: “İmamoğlu’na ‘casus’ demek bir itiraftır. Yolsuzluk dediler, geri tepti. Terör dediler, geri tepti. Şimdi casusluk diyorlar; bu, başsavcının çaresizliğidir.” Özel ayrıca, soruşturmanın merkezinde yer alan Hüseyin Gün adlı kişinin “İngiliz istihbaratıyla çalıştığını itiraf ettiğini” söyledi. İtirafçı ifade verdi, İmamoğlu 5 saat bekletildi CHP’li Gökhan Günaydın, ilk olarak itirafçı Hüseyin Gün’ün ifadesinin alındığını, yaklaşık yarım saat sürdüğünü belirtti. İmamoğlu, 5 saat boyunca avukatlarıyla dahi görüştürülmeden bekletildi. Ardından Merdan Yanardağ, Necati Özkan ve İSTTELKOM A.Ş. Genel Müdürü Melih Geçek’in ifadelerinin de alınmaya başlandığı bildirildi. Soruşturmanın geçmişi: TELE1’e kayyum, “casusluk” suçlaması İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu ve Necati Özkan hakkında “casusluk” suçlamasıyla soruşturma başlatıldığını açıklamıştı. Soruşturma kapsamında gazeteci Merdan Yanardağ gözaltına alınmış ve Genel Yayın Yönetmeni olduğu TELE1 televizyonuna kayyum atanmıştı. Savcılık kaynakları, soruşturmanın “yabancı bir ülke lehine bilgi paylaşımı yapıldığı iddiaları” çerçevesinde yürütüldüğünü belirtmişti. “Casusluk davası” politik mi, hukuki mi? İmamoğlu’nun ifade süreci, yalnızca bir yargılamanın değil, Türkiye’deki siyasal iklimin de kritik testi olarak görülüyor. CHP cephesi, davayı “siyasi bir operasyon” olarak nitelendirirken; hükümet çevreleri “devlet güvenliğiyle ilgili ciddi bir soruşturma” yürütüldüğünü savunuyor. Gazeteciler ve hukukçular, Çağlayan’daki sürecin, önümüzdeki seçimlerin seyrini ve muhalefet içi dengeleri doğrudan etkileyeceği görüşünde birleşiyor. Sonuç: Ekrem İmamoğlu’nun “casusluk” iddiasıyla verdiği ifade, Türkiye siyasetinde yeni bir kırılma anı olarak kayda geçti. Adliye önünde toplanan yurttaşların sloganları ise günün özetiydi: “İradeye dokunma, adaleti geri ver!”

Gazze Mahkemesi: Nihai karar çıktı — ‘Soykırım ve apartheid’ tespitiyle küresel çağrı Haber

Gazze Mahkemesi: Nihai karar çıktı — ‘Soykırım ve apartheid’ tespitiyle küresel çağrı

Gazze’de işlenen savaş suçlarını incelemek üzere bağımsız olarak düzenlenen “Gazze Mahkemesi”, İstanbul Üniversitesi’ndeki final oturumlarının dördüncü gününde nihai kararını açıkladı. Mahkeme, açlığın silah olarak kullanılması, tıbbi bakımın reddi, zorla yerinden etme gibi uygulamaların soykırım ve toplu cezalandırma araçları olduğunu; İsrail’in eylemlerinin Siyonizm kökenli üstünlükçi bir apartheid rejisi bağlamında değerlendirilebileceğini ilan etti. Kararda ayrıca Batılı hükümetlerin, özellikle ABDnin, diplomatik ve askeri desteğiyle “suç ortaklığı” yaptığı ileri sürülerek BM Genel Kurulu aracılığıyla acil kolektif önlemler alınması çağrısı yapıldı. Mahkemenin en kritik tespiti: İsrail’in uygulamaları soykırım vasfı taşıyor Gazze Mahkemesi karar metni, “Açlığın silah haline getirilmesi, tıbbi bakımın reddi ve zorla yerinden edilme” gibi uygulamaların tüm nüfusu hedef alan toplu cezalandırma ve soykırım araçları olduğunu beyan ediyor. Bu vurgu, mahkemenin delil değerlendirmesinin merkezinde yer aldı ve uluslararası hukukun en ağır suç kategorilerinden birine işaret etti. Mahkeme, bu tespitle İsrail uygulamalarının salt çatışma uygulamaları olmadığını, kitlesel yok etmeye varan politik sonuçlar doğurduğunu savundu. “Bu bir insanlık suçudur; araçları arasında açlık ve sağlık hizmetlerinin sistematik dışında bırakılması vardır,” şeklinde özetlenebilecek bu tespit, karar metninde vurgulanmış bulunuyor. Batılı aktörlerin rolü ve sorumluluk iddiası: ABD ve müttefiklerinin “suç ortaklığı” iddiası Mahkeme kararında Batılı hükümetlerin, özellikle ABD’nin, İsrail’e sağladığı diplomatik koruma, silah ve istihbarat desteği yoluyla sürece suç ortaklığı düzeyinde katkıda bulunduğu ileri sürüldü. Karar, bu destek zincirinin kimi hallerde fiili işbirliğine dönüştüğünü; dolayısıyla yalnızca İsrail değil, yardakçı aktörlerin de sorumluluk taşıdığını belirtiyor. Bu vurgu, uluslararası sorumluluk ve hesap verme yollarının genişletilmesi çağrısını beraberinde getiriyor. “Batılı hükümetler, özellikle ABD, diplomatik koruma, silah, istihbarat, askeri yardım ve eğitim sağlama ve ekonomik ilişkileri sürdürme yoluyla İsrail’in soykırımına suç ortaktır.” Mahkemenin somut önerileri: BM Genel Kurulu’na ve küresel harekete çağrı Karar metni, BM Güvenlik Konseyi’nin ABD vetoları nedeniyle etkisiz kaldığı vurgusuyla, BM Genel Kurulu’nun “Barış için Birleşme Kararı” (Uniting for Peace) mekanizmasını etkinleştirmesini öneriyor; amaç, Filistin toprakları için koruyucu bir güç kurulması ve soykırımın durdurulması yönünde kolektif adımlar atılması. Ayrıca karar, Siyonist yapıların güç kaynaklarının haritalandırılması ve bunlara karşı hukuki, ekonomik, kültürel ve teknolojik alanlarda koordineli küresel bir strateji inşa edilmesi çağrısını içeriyor. “BM Genel Kurulu’nun Barış için Birleşme Kararı etkinleştirilmeli; Siyonist yapıları ortadan kaldırmaya yönelik hak temelli bir strateji ile güç kaynakları haritalandırılmalıdır.” Hukuki mahiyet ve pratik etkiler: Bu kararın bağlayıcılığı ve olası yansımaları Gazze Mahkemesi bağımsız, sivil toplum odaklı bir girişim olarak kuruldu; uluslararası bir yargı organı statüsünde değildir. Dolayısıyla kararın hukuki bağlayıcılığı sınırlıdır; ancak politik ve normatif etkisi yüksek olabilir. Kararın pratik yansımaları şunlar olabilir: Siyasi baskı ve kamuoyu mobilizasyonu: Karar, hükümetleri ve uluslararası kurumları harekete geçirmek üzere küresel bir kampanyanın dayanak metni haline gelebilir. Hukuki strateji ve delil havuzu: Mahkeme tarafından derlenen deliller ve tespitler, uluslararası ceza yargılamalarında veya ulusal mahkemelerde kullanılmak üzere referans gösterilebilir; özellikle insan hakları örgütlerinin ve mağdur temsilcilerinin ileri sürecekleri davalarda etkili olabilir. Diplomasi ve yaptırım tartışmaları: Kararın “suç ortaklığı” iddiaları, bazı devletlerin İsrail’le ilişkilerini ve silah-ticaret pratiklerini gözden geçirmesine yol açabilir; ancak bunun gerçekleşmesi siyaset, ekonomik çıkarlar ve güvenlik değerlendirmelerine bağlıdır. Eleştiriler ve muhtemel itirazlar: Kararın meşruiyeti ve tarafsızlık tartışmaları Kararın savları, özellikle “soykırım” ve “Siyonizm’i ortadan kaldırma” gibi ifadeler nedeniyle yoğun tartışma doğuracaktır. Olası itirazlar şöyle özetlenebilir: Hukuki usul itirazları: Mahkemenin bağlayıcı bir uluslararası mahkeme olmadığı, metodolojisinin ve delil değerlendirme süreçlerinin tartışmaya açık olduğu iddia edilebilir. Siyasi karşı-ataklar: İsrail ve destekçileri, kararın siyasi amaçlı ve önyargılı olduğunu ileri sürerek itiraz edecek; ayrıca BM nezdinde benzer girişimler karşı kampanyalarla karşılaşabilir. Pratik uygulanabilirlik: Kararın öngördüğü geniş kapsamlı küresel izolasyon ve Siyonist yapıların “ortadan kaldırılması” çağrısı, uluslararası hukuk ve politika gerçekleriyle sınırlanacaktır; dolayısıyla somut adımlara dönüşmesi uzun ve karmaşık bir süreç gerektirir. Karar hem bir hukuk arayışı hem de uluslararası siyaset aynasıdır Gazze Mahkemesi’nin nihai bildirgesi, hukuki terimlerle ağır bir itham (soykırım, apartheid) getirirken, aynı zamanda uluslararası kamuoyunu harekete geçirme amacı taşıyan stratejik bir belge niteliğinde. Kararın gücü, delillerin kamuoyuna açılması, uzman ve gözlemci beyanlarının derlenmesi ve normatif bir çerçeve sunmasından geliyor. Ancak kararın uluslararası sistem üzerindeki etkisi, BM mekanizmalarının işleyişi, büyük güçlerin (özellikle ABD) tepkisi ve Avrupa devletlerinin politik tercihleri ile sınırlandırılacaktır. “Gazze Mahkemesi, soykırım iddiasını delilleriyle ortaya koyuyor; artık soru, uluslararası sistemin bu iddialara nasıl yanıt vereceğidir.” Ne değişti, ne değişebilir? Gazze Mahkemesi’nin İstanbul’daki final oturumunun nihai bildirisinin önemi şu iki düzlemde özetlenebilir: birincisi, hukuki ve vicdani bir belge olarak Gazze’de yaşananlara dair güçlü bir kayıt sunması; ikincisi, politik araç olarak küresel dayanışmayı ve kurumsal müdahaleyi tetikleme potansiyeli taşıması. Ancak unutulmamalıdır ki, kararın bağlayıcılığı sınırlıdır; gerçek değişim, BM organları, devlet siyasetleri ve uluslararası hukuk mekanizmalarının bu tespiti nasıl ele alacağıyla belirlenecektir. Türkiye halkı ve küresel kamuoyu, şimdi bu kararın izlerini diplomasi, sivil toplum kampanyaları ve hukuki takibatta arayacak.

CHP’de kritik gün: “Mutlak butlan” davası başladı! Haber

CHP’de kritik gün: “Mutlak butlan” davası başladı!

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) siyasi dengeleri sarsabilecek “mutlak butlan” davasının beşinci duruşması bugün Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde başladı. 38. Olağan Kurultay ile 21. Olağanüstü Kurultay’ın iptali istemiyle açılan dava, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in genel başkanlığını da doğrudan etkileyecek bir süreç olarak görülüyor. Yoğun güvenlik, yüksek katılım Sabahın erken saatlerinden itibaren Dışkapı Adliyesi önünde yoğun bir kalabalık oluştu. Partililer, delegeler, basın mensupları ve gözlemciler duruşmayı izlemek için adliyeye akın etti. Yoğun ilgi nedeniyle duruşma Z-10 numaralı büyük salonda yapılıyor. Adliye çevresinde güvenlik önlemleri en üst seviyeye çıkarıldı. Dava neyi kapsıyor? Dava, CHP’li eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bir grup delegenin başvurusuyla açıldı. Davacılar, 38. Olağan Kurultay ve 21. Olağanüstü Kurultay süreçlerinde partinin tüzüğünün ihlal edildiğini, delegelerin baskı ve usulsüz yönlendirmelerle oy kullandığını öne sürüyor. Dilekçede, mevcut yönetimin “kurultay iradesini organize bir biçimde ortadan kaldırdığı”, “parti içi demokrasinin yok edildiği” ve bu nedenle söz konusu kurultayların “mutlak butlan” kapsamında yok hükmünde sayılması gerektiği savunuluyor. Üç olasılık masada Yargı çevreleri ve siyaset kulislerinde bugünkü duruşmadan üç olasılığın çıkabileceği konuşuluyor: ⚖️ Kurultayların iptali: Mahkeme, davacıların iddialarını haklı bulursa 38. ve 21. kurultayların iptaline karar verebilir. Bu durumda CHP yönetimi ve Özgür Özel’in genel başkanlığı düşebilir. ????️ Davanın reddi: Mahkeme, usul yönünden veya delil yetersizliği gerekçesiyle davayı reddedebilir. Böyle bir karar, Özgür Özel liderliğindeki yönetimin meşruiyetini güçlendirir. ⏳ Ek süre kararı: Mahkeme, yeni delillerin değerlendirilmesi için bilirkişi incelemesi veya ek süre talep edebilir. Bu durumda karar sonraki celseye ertelenir ve belirsizlik sürer. “CHP’de yargı krizi” tartışması Dava, yalnızca partinin iç işleyişini değil, Türkiye’de siyasi partilerde yargı denetiminin sınırlarını da yeniden gündeme taşıdı. CHP içinde bazı isimler davayı “parti içi demokrasi arayışı” olarak görürken, bazıları ise “yargı eliyle siyasete müdahale” olarak değerlendiriyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.