SON DAKİKA

#Hayatta Kalma

HABER DEĞER - Hayatta Kalma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hayatta Kalma haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Sinemada bugün büyük vizyon günü: 8 yeni film perde açtı! Haber

Sinemada bugün büyük vizyon günü: 8 yeni film perde açtı!

Sekiz yeni film gösterimde 21 Kasım itibarıyla sinema salonlarında 8 yeni film vizyona girdi. İşte bu haftanın öne çıkan yapımları ve kısa konuları: 1. Ölüme Koşan Adam: Distopik Hayatta Kalma Yarışı Stephen King’in romanından uyarlanan film, distopik ABD’de borçlarını kapatmak için 30 gün boyunca katillerden kaçmak zorunda kalan bir adamın ölüm kalım savaşını anlatıyor. 2. Wicked: İyilik Uğruna – Oz’un Karanlık Sırrı Oz diyarının kaos içinde olduğu dönemde, şeytanlaştırılmış bir cadı ile iyiliğin sembolü olan eski dostu, geçmişle yüzleşmek zorunda kalıyor. 3. Cin Mezarı: Sessiz Köyde Karanlık Bir Lanet Şehirden uzak bir köy evine yerleşen Yusuf ve annesinin yeni hayat hayali, evin taşıdığı karanlık sırlarla kâbusa dönüşüyor. 4. Oğul: İnanç ve Şeytan Arasında Sarsıcı Bir Hikâye Roma dönemi Mısır’ındaki bir aile, genç İsa’yı etkisi altına alan doğaüstü bir gücün hedefi hâline geliyor. Aile, çocuklarının “şeytani” bir güce çekildiğini fark ettikçe ruhani bir savaş başlıyor. 5. Keeper: Issız Kulübede Karanlık Bir Misafir Yıldönümlerini kutlamak için kulübeye giden bir çift, gecenin ilerleyen saatlerinde karanlık bir varlıkla yüzleşmek zorunda kalıyor. 6. Senden Geriye Kalan: Bir Annenin Acılı Yolculuğu Batı Şeria’da bir protestoya katılan oğlunun geçmişine dönen bir annenin hikâyesi, direniş ve umudu iç içe anlatıyor. 7. Bir Şair: Gölgelerde Kaybolan Bir Hayat Şiire takıntılı olan Oscar Restrepo, tanıştığı genç Yurlady’nin yeteneğini keşfeder; ancak onu şairler dünyasına sürüklemek, ikisi için de geri dönüşü olmayan bir yola dönüşür. 8. Yeni Şafak Solarken: Hastalık Sonrası Dağılmış Bir Zihin Hastalığı nedeniyle hayatı altüst olan Akın, iyileşme sürecinde İstanbul’un dini mekânlarına yönelir. Ancak bu ruhani arayış, zihninde rahatsız edici bir gerçekliğin kapısını aralar.

Yeni değil, yeterli olsun: İkinci el kıyafetlere talep rekor kırıyor! Haber

Yeni değil, yeterli olsun: İkinci el kıyafetlere talep rekor kırıyor!

Kış Kapıda, Fiyatlar El Yakıyor Her çarşamba Ankara’nın merkezinde Ayrancı Kapalı Pazar Yeri'nde kurulan ikinci el pazarı, son haftalarda adım atılamayacak kadar kalabalık. Havalar soğudukça, vatandaşın önceliği mont, kazak, bot oldu. Ancak mağazalardaki fiyatlar cep yakıyor: Yeni bir mont 2.500 liradan başlıyor, bot fiyatları 3.000 lirayı aşıyor. Bu tablo, dar gelirli yurttaşı da öğrenciyi de “yeniden giyilebilir” ikinci ellere yöneltti. Bir pazar esnafı durumu şöyle özetliyor: “Kış geldi, herkes mont soruyor. 200 liraya ikinci el mont buluyor, yeni fiyatı 10 katı. Kim alacak o paraya?” “Temizse yeter”: Tüketim değil, hayatta kalma ekonomisi Pazara gelenlerin çoğu artık “marka” ya da “moda” aramıyor. Yeter ki iş görsün anlayışı hâkim. Bir üniversite öğrencisi elinde ikinci el botu gösterip gülüyor: “Geçen yıl aynı model mağazada 3.500 liraydı. Buradan 250’ye aldım. Temizse, sağlam tabanlıysa, neden olmasın?” Bu sözler, Türkiye’nin orta sınıfının bile artık ikinci ele yöneldiğini gösteriyor. Kıyafet yalnızca bir ihtiyaç değil; gelir adaletsizliğinin en somut göstergesi haline gelmiş durumda. İsraf azalıyor mu, yoksa mecburiyet mi? Bir yandan çevre savunucuları ikinci el alışverişin sürdürülebilirlik açısından olumlu olduğunu savunuyor. Tekstil sektörünün dünyada en çok atık üreten alanlardan biri olduğu biliniyor. Ancak Ankara’daki pazarın gerçekliği biraz farklı: Burada insanlar “ekolojik bilinçten” değil, ekonomik çaresizlikten alışveriş yapıyor. “Keşke çevreci olduğumuz için alsak ama olmuyor,” diyor bir anne. “Çocuğa mont alacağım, 1.200 liradan aşağı yok. Burada 150’ye buldum. Temiz, sıcak tutuyor, gerisi önemli değil.” Ay sonunu getiremeyenler için yeni normal: İkinci el Asgari ücretlinin maaşı kiraya, faturalara ve mutfağa gidiyor. Giyecek, artık lüks tüketim kalemlerinden biri haline geldi. Her ay sonu, pazarlarda benzer bir manzara: Mont denerken pazarlık yapan işçiler, botun tabanını kontrol eden öğrenciler, eldivenlere bakan emekliler… Ekonomistler, bu durumu “sessiz bir uyum süreci” olarak tanımlıyor. Yani halk, gelirine göre değil; geliri yetmediği için ikinci el piyasasına mecburen adapte oluyor. “İkinci el ekonomisi” büyüyor Son yıllarda yalnızca sokak pazarlarında değil, dijital platformlarda da ikinci el satış patladı. Uygulamalardaki ilan sayısı rekor kırarken, kadınlar evdeki kullanılmayan kıyafetleri satarak geçim sağlamaya başladı. Uzmanlara göre bu tablo, bir yönüyle “mikro direniş ekonomisi” oluşturuyor: İsraf azalıyor, döngüsel ekonomi güçleniyor; ancak bunun nedeni gönüllü bilinç değil, hayatta kalma zorunluluğu. Bir montun ardındaki hikâye Ankara’daki tezgâhlarda 150 liraya alınan bir mont, aslında bu ülkenin ekonomik tablosunu anlatıyor. Bir yanda “kış indirimi” diye 3.000 liraya ürün satan mağazalar, diğer yanda soba dumanı arasında pazarlık yapan insanlar. Bir mont, artık yalnızca bir kıyafet değil; gelir eşitsizliğinin soğuk gerçeği. Tüketim çağında tükenmişlik Her çarşamba yeniden kurulan ikinci el pazarları, artık bir “moda” değil, bir hayatta kalma alanı. Yükselen fiyatların, azalan maaşların, büyüyen umutsuzluğun ortasında, vatandaşın tercihi net: “Yeniye gücüm yetmiyor, ikinci el de olsa sıcak tutsun yeter.” Bu söz, aslında koca bir dönemin özeti: Artık mesele şıklık değil, dayanıklılık.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.