Orta Doğu’nun yeni haritası “İbrahim Düzeni” mi?
İbrahim Anlaşmaları sadece diplomatik değil, stratejik bir düzen öneriyor
Mümtaz’er Türköne’ye göre “İbrahim Düzeni”, İbrahim Anlaşmaları’nın ötesinde, Orta Doğu’da kalıcı bir statükoyu hedefleyen geniş bir stratejiyi ifade ediyor. Bu düzen, İsrail’in bölgedeki meşruiyetini artırmayı, ABD’nin denetiminde yeni bir siyasal denge kurmayı ve İran’ı bu denklemin dışında tutmayı amaçlıyor. Türköne, bu tablonun Türkiye’nin de içinde yer aldığı uzun vadeli bir gelecek tasavvuru sunduğunu vurguluyor.
Dinin sembolik gücü yeni bir teostratejiye dönüşüyor
Yazıda, “İbrahim” figürünün sadece dini değil, siyasal ve toplumsal bir manivela haline geldiğine dikkat çekiliyor. Türköne, üç semavi dini birleştiren bu sembolün, Orta Doğu’da yeni bir düzenin meşruiyet zemini olarak kullanıldığını belirtiyor. Bu bağlamda Kudüs’ün tarihsel ve inançsal rolü, çatışmaların merkezinde yer almaya devam ediyor.
Osmanlı mirasıyla kurulan tarihsel gönderme dikkat çekiyor
Türköne, “İbrahim Düzeni”nin yeni bir icat olmadığını, Osmanlı’nın Kudüs’te bıraktığı mirasla tarihsel bir derinliğe sahip olduğunu savunuyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudüs surlarına yazdırdığı “Lâ ilâhe illallah, İbrahim halîlullah” kitabesini hatırlatan yazar, bu ifadenin üç dini bir arada koruma anlayışını simgelediğini aktarıyor.
Orta Doğu, Türkiye–İsrail denklemi etrafında sıkışıyor
Yazıya göre İran’ın etkisinin azalması ve Arap ülkelerinin ABD çizgisine yaklaşmasıyla Orta Doğu, giderek Türkiye ve İsrail eksenli bir dengeye sürükleniyor. Türköne, ABD’nin bu süreçte belirleyici aktör olduğunu, özellikle Donald Trump döneminde Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin pragmatik bir uyum zemininde ilerlediğini ifade ediyor.
Kürt sorunu bu yeni düzenin kritik başlıklarından biri
Mümtaz’er Türköne, Kürt sorununun “İbrahim Düzeni”nin temel parametrelerinden biri olduğunu belirtiyor. Yazıda, Suriye Kürtlerinin ABD tarafından Türkiye’nin inisiyatifine bırakıldığına dair işaretlere dikkat çekiliyor. Türköne, Türkiye’nin bu süreci bir güvenlik meselesi olarak değil, kalıcı bir çözüm fırsatı olarak ele alması gerektiğini savunuyor ve “Türkiye’nin kaderi Kürtlerle özdeştir” değerlendirmesinde bulunuyor.
İktidar dengeleri ve iç siyaset de bu büyük fotoğraftan bağımsız değil
Yazıda, ABD’nin güçlü liderlerle çalışmayı tercih eden yaklaşımının Türkiye iç siyasetine etkilerine de değiniliyor. Türköne, Trump’ın mevcut iktidarla uyumlu ilişkiler kurarken, Türkiye’nin kendi iç dinamikleriyle oluşacak bir iktidar değişimine de müdahale etmeyeceği görüşünü aktarıyor.
“İbrahim Düzeni” Türkiye toplumunu doğrudan ilgilendiriyor
Mümtaz’er Türköne, yazısını şu vurguyla tamamlıyor: İbrahim Düzeni; bölgeyi, Türkiye toplumunu, iç politikayı ve Kürt sorununu derinden etkileyecek bir çerçeve sunuyor. Bu nedenle Türkiye’nin, ideolojik reflekslerden uzak, bu düzenin temel taşlarını ve işleyiş mantığını iyi okuması gerektiğini belirtiyor.