SON DAKİKA

#İran

HABER DEĞER - İran haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İran haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Netanyahu’dan küstah açıklama: 'İran'la işimiz bitmedi” Haber

Netanyahu’dan küstah açıklama: 'İran'la işimiz bitmedi”

İran’a yönelik mesaj sertleşti Netanyahu, New York Times’ın düzenlediği etkinliğe çevrim içi katılarak yaptığı konuşmada, İran’a karşı yürütülen sürece dair “savaş bitmedi” vurgusu yaptı. Tahran’ın ağır bir yara aldığını savunan Netanyahu, İran’ın nükleer kapasitesine dikkat çekerek bu başlığın İsrail açısından kapatılmış bir dosya olmadığını söyledi. Bölgesel savaş vurgusu öne çıktı Konuşmasında yalnızca İran’ı değil, bölgedeki tüm aktörleri hedef alan bir çerçeve çizen Netanyahu; Hamas, Hizbullah, Husiler, Irak’taki milisler ve Suriye yönetimini aynı denklem içinde değerlendirdi. Netanyahu, İsrail’in Gazze, Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak’ta askeri operasyon yürüttüğünü belirterek, bunun “bölgesel bir mücadele” olduğunu söyledi. Sivillerle ilgili açıklama tepkilere yol açtı Gazze’de on binlerce sivilin hayatını kaybettiği saldırılara ilişkin yöneltilen sorulara yanıt veren Netanyahu, İsrail ordusunun “sivillerin hayatını önemsediğini” iddia etti. Bu sözler, uluslararası kamuoyunda yükselen insan hakları ihlali eleştirileriyle keskin biçimde çelişti. New York mesajı meydan okumaya dönüştü Netanyahu’nun en dikkat çekici çıkışlarından biri, New York’un yeni belediye başkanı Zohran Mamdani hakkında oldu. Mamdani’nin, Netanyahu hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarının uygulanacağını açıklamasına karşılık İsrail Başbakanı, “New York’a gideceğim, neler olacağını göreceğiz” diyerek rest çekti. Abraham Anlaşmaları gündemde kaldı Netanyahu, İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkilerinde temel başlık olan Abraham Anlaşmaları’nın genişletilmesini istediklerini dile getirdi. Ancak Filistin devleti kurulmasına izin vermeyeceklerini yineleyerek, bu konunun İsrail açısından “kırmızı çizgi” olmaya devam ettiğini söyledi. Filistin yönetimine açık mesaj verildi Gazze’nin geleceğine dair soruya ise Netanyahu, Filistin yönetiminin Gazze’de söz sahibi olmasını düşünmediklerini açıkladı. Bölgenin yönetimi için farklı yerel aktörlerin öne çıktığını savunan Netanyahu, bu yapının hem Hamas’a hem de Filistin yönetimine mesafeli olduğunu öne sürdü. Hem dışarıya hem içeridekine mesaj 76 yaşındaki Netanyahu, siyaseti ne zaman bırakacağı sorusuna, “Görevlerle ölçerim” yanıtını verdi. Kendisini Türkiye toplumuna değil, İsrail kamuoyuna konuşur gibi konumlandıran Netanyahu, içeride güçlü destek gördüğünü iddia ederek siyasi pozisyonunu sürdürme mesajı verdi.

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli! Haber

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli!

Türkiye’nin savunma sanayisindeki hamlesi, caydırıcılık ve bağımsız dış politika için kritik Programda önce Türkiye’nin savunma sanayisindeki dönüşümünü değerlendiren Ayhan Bilgen, güçlü bir savunma kapasitesi olmadan ne bağımsız dış politikanın ne de gerçek anlamda barışın mümkün olmadığını vurguladı. Savunma kapasitesi ile barış arasındaki ilişkiyi, sıkça atıf yapılan bir sözle hatırlattı: Ayhan Bilgen: “İstiyorsan sulh, salah; hazır ol cenge. Kimse silahı kullanma iştiyakıyla hareket etmez ama savunma sanayiniz olmadan güvenliğinizi, barışınızı, caydırıcılığı ve bağımsız dış politikayı tesis etmek imkânsız.” Bilgen, Almanya ve Japonya örneği üzerinden “ekonomik güç–siyasi özneleşme” dengesizliğine dikkat çekerek, savunma alanındaki dışa bağımlılığın siyasi iradeyi sınırladığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Ekonomik olarak çok güçlü olabilirsiniz ama savunma politikanız başka bir ülkeye angaje ise dünyadaki gücünüze denk bir özne olamıyorsunuz. Bağımlılığı ne kadar azaltırsanız, milli menfaatlerinizin gerektirdiği dış politikayı yapma özgüvenini o kadar hissedersiniz.” Türkiye’nin savunma sanayinde geldiği yerin, sadece teknik bir başarı değil, yarım asrı aşan bir mücadelenin sonucu olduğuna işaret etti; Nuri Killigil’den ASELSAN mühendislerine uzanan saldırı hatlarını hatırlatarak, “Bu ülkenin kendi silahını üretmesine dönük sistematik engelleme girişimleri”nden bahsetti: Ayhan Bilgen: “1949’da Nuri Killigil’in silah fabrikasının patlatılmasıyla verilen mesaj şuydu: ‘Kendi silah fabrikanızı kuramazsınız.’ 1950’lerden bugüne savunma sanayine emek veren herkes, Türkiye’nin geleceği ve güvenliği açısından çok kıymetli bir miras bıraktı.” NATO, Avrupa ve “kurgusal tehdit” tartışması: “Hiçbir ittifak sınırsız güvence değil” Bilgen, Ukrayna savaşıyla birlikte Avrupa’da derinleşen güvenlik tartışmalarına da değindi. NATO’nun tarihsel olarak Sovyet tehdidine karşı kurulduğunu hatırlattı, ancak bugün gelinen noktada Avrupalı aktörlerin hem Rusya’dan, hem de ABD’nin “güvence kapasitesinden” duyduğu tereddütlerin arttığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Avrupa’da bugün şu tartışılıyor: Rusya tehdidine karşı Amerika bizi gerçekten koruyacak mı? Bu tehdidin kendisi de kurgusal olabilir, yani bizzat Amerika’nın Avrupa’yı kontrol altında tutmak için tercih ettiği bir strateji de olabilir. Gerçek tehdit de olabilir.” Bu tartışmanın, NATO içinde yeni arayışları, “Avrupa ordusu” gibi başlıkları ve Türkiye dahil bazı ülkelere yönelik yeni beklentileri beraberinde getirdiğini anlattı. Buradan hareketle kritik bir uyarıda bulundu: Ayhan Bilgen: “Hiçbir ittifak sonsuz ve sınırsız güvence değildir. Ne kadar öz gücünüz, ne kadar bağımsız savunma sanayiniz varsa; diğer alanlarda da o kadar caydırıcı olabilir, dostlarınıza güven verebilir ve uluslararası ilişkileri kendi gücünüz doğrultusunda şekillendirebilirsiniz.” Bilgen’e göre Türkiye’nin savunma kapasitesindeki artış, sadece kendi sınırlarını koruma meselesi değil, aynı zamanda Karadeniz’den Doğu Akdeniz’e uzanan geniş coğrafyada daha saldırgan politikaları frenleyebilecek bir caydırıcılık aracı. Suriye, İsrail ve İran başlığında “Türkiye’yi çatışmaya çekme” riskine dikkat çekti Programda tartışılan başlıklardan biri de Suriye’deki denklemin, İsrail’in bölgesel planları ve İran’ın hamleleriyle iç içe geçmesi oldu. Ayhan Bilgen, SDG, Şam yönetimi, İran ve İsrail hattında yaşanan gelişmeleri okurken, önümüzdeki dönemde Irak merkezli yeni bir gerilim dalgasının Suriye’yi ve Türkiye’yi de etkileme riski taşıdığını dile getirdi. Irak seçim sonuçlarının, daha radikal Şii grupların temsil gücünü artırdığına dikkat çeken Bilgen, bunun hem ABD ve İsrail açısından yeni bir “güvenlik tehdidi” gerekçesi, hem de İran’a karşı muhtemel bir operasyonun zeminini oluşturabileceğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Irak seçim sonuçları iki türlü risk içeriyor. Daha radikal Şii grupların ciddi oy artışı, İsrail ve Amerika için yeni bir tehdit algısı yaratacak. Ben, Suriye ile ilgili riski de besleyen ve muhtemel bir İran operasyonunun altyapısını oluşturacak bir Irak müdahalesinin gündeme gelebileceğini düşünüyorum; askeri müdahaleden bahsediyorum.” Bu tabloda Türkiye açısından en kritik noktalardan birinin, Suriye sahasında YPG üzerinden yürüyebilecek provokasyonlar olduğuna dikkat çekti: Ayhan Bilgen: “Türkiye’yi Suriye’de bir askeri operasyon ve çatışmanın içine çekmek arayışı, son derece ciddi bir provokasyon olacaktır. Önümüzdeki dönem İran’la ilgili muhtemel gelişmeler ve İsrail’in planları, bunu YPG içindeki bir ekibe de tercih ettirebilir.” Bilgen, bu nedenle Ankara’nın hem sahadaki gelişmelere hem de “Öcalan üzerinden yürütülen tartışmalara” soğukkanlı ve çok kanallı okuma ile yaklaşması gerektiğini belirtti; Öcalan’a atfedilen mesajların hem Türk kamuoyu hem de Kürt siyasetindeki yansımalarının, süreci zorlaştırma potansiyeli taşıdığı uyarısını yaptı. İran–İsrail gerilimi: “İran çatışma istemiyor ama daha sert cevap vermeye zorlanıyor” Programın ilerleyen bölümünde, stüdyo konuklarının büyük çoğunluğu gibi Bilgen de İsrail–İran hattında yeni bir çatışma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti. İran’ın hem içeride hem dışarıda ciddi manevra kabiliyeti olan bir devlet olduğunu, buna rağmen son saldırılarla birlikte daha sert bir çizgiye itilme riskinin büyüdüğünü anlattı: Ayhan Bilgen: “İran devletinin manevra kabiliyetinin yüksek olduğunu düşünenlerdenim. Uzun süre Avrupa ile nükleer müzakereleri bilinçli biçimde sürdürdüler; sanki taviz veriyorlarmış gibi yaparak zaman kazandılar. Ama bugün, içeride daha kapsayıcı bir siyaset güçlenirken dışarıda daha aktif ve sert cevap verme eğilimi de güçlenecek gibi görünüyor.” İran’da bir yanda “dışarıdaki hareketleri destekleyerek ülkeyi ekonomik olarak zayıf bırakıyoruz” diyenler, diğer yanda “uzlaştık da ne oldu, Atom Enerjisi Kurumu’yla işbirliği yaptık, adresleri onlar verdi” diyenlerin bulunduğunu hatırlatan Bilgen, dış saldırıların rejimi zayıflatmak yerine içeride ulusal refleksi güçlendirdiğini vurguladı: Ayhan Bilgen: “İran’ın çatışmadan yana menfaat gördüğünü düşünmüyorum. Ama çatışmanın kaçınılmazlığı durumunda artık çıtayı aşağıda tutan bir savunma refleksi, toplumun beklentisi açısından yönetilebilir değil. Daha sert, daha ileri düzeyde cevap vermek zorunda kalacakları bir duruma doğru gittiklerinin herkes farkında.” Bu durumun dış müdahalelerle içeride “ayaklanma” hedefleyen senaryoları boşa çıkardığını söyleyen Bilgen, “Her saldırı, rejime karşı olan muhalifleri bile İran’ı savunmaya, İran’ı İsrail ve Amerika’ya karşı korumaya itiyor.” değerlendirmesini yaptı. “Ukrayna kazanmak için değil, barışamadığı için savaşan bir ülke” Programın odak sorusu olan “Ukrayna savaşı Karadeniz’e yayılır mı?” başlığında ise Ayhan Bilgen, Ukrayna’nın artık klasik anlamda “zafer” hedefiyle savaşmadığını, barış ilan edemediği için savaşmaya devam eden bir ülkeye dönüştüğünü söyledi. Ukrayna’nın ağır bir stratejik yanlışın kurbanı olduğunu vurguladı: Ayhan Bilgen: “Artık Ukrayna’nın kazanmak için savaştığı bir noktada olduğunu düşünmüyorum. Barışamadığı için savaşan bir Ukrayna var. Toprakları işgal edilmiş bir ülkenin barışı, toplumu ikna ederek kabul ettirmesi son derece zor.” Ona göre Ukrayna’nın en baştan itibaren güç dengelerini hesaba katmayan, Batı’dan gelecek desteğe fazlasıyla bel bağlayan bir hataya sürüklendiğini söylemek gerekiyor: Ayhan Bilgen: “Ukrayna feda edildi, kurban edildi. Güç dengesi açısından kabul edilemez, sonuç alma ihtimali olmayan bir yere sürüklendi. Çok büyük bedeller ödedi; göç, kayıplar, tarumar olmuş bir ülke.” Bilgen, bunun bir yanının da Batı’nın izlediği politika olduğunun altını çizdi: Ayhan Bilgen: “Bu sürecin en önemli sebeplerinden biri Batı’nın kışkırtma stratejisiyse, diğeri de Zelenski’nin siyasi ferasetten, akıldan, gerçeklikten uzak yol haritasıydı.” İngiltere’nin rolü ve “Karadeniz’i savaş gölüne çevirme” tehlikesi Ayhan Bilgen, Birleşik Krallık’ın savaşın seyrindeki rolüne dair soruyu yanıtlarken, Londra’nın başından beri ABD’den bile daha “iştahlı” bir çizgi izlediğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Başından beri çok açık biçimde İngiltere, bazı Avrupa ülkelerinden de daha iştahlı, daha istekli biçimde bu yol haritasını uygulamaya çalışıyor.” Ukrayna açısından “gerçekçi bir başarı ihtimali” bulunmadığını vurgulayan Bilgen, bunun Karadeniz’i de içine çekme riskine işaret etti. Ona göre, bugün gelinen noktada asıl odaklanılması gereken nokta, Karadeniz’in bir çatışma havzasına dönüşmesini engellemek: Ayhan Bilgen: “Karadeniz’in bir savaş gölüne dönüşmemesi, Türkiye’nin de diğer bütün kıyıdaş ülkelerin de çıkarıdır. Asıl korunması gereken, güvenceye alınması gereken alan burası. Herkesin bu başlığa odaklanması gerekiyor.” Bilgen, Ukrayna’nın sahada kaybettiklerinin diplomasi masasındaki olası bir “denge barışına” nasıl çevrileceğinin, Rusya’ya ne tür tavizler verilerek ama aynı zamanda hangi geri adımların “zafer gibi paketleneceğinin” önümüzdeki dönemin temel tartışması olacağını düşünüyor: Ayhan Bilgen: “Rusya’ya, kontrol ettiği toprakların bir kısmını bırakmış gibi göstererek, Ukrayna’ya da ‘kaybetmedim’ dedirtecek bir denge aranıyor. Amerika–Çin ilişkileri açısından Rusya’ya bir miktar ‘rüşvet’ verileceğini, Ukrayna’nın ise bu tabloda feda edildiğini düşünüyorum.” Türkiye için dersler ve Karadeniz ekseninde yeni denge arayışı Ayhan Bilgen’in analizleri, Türkiye’nin hem savunma sanayinde hem de dış politikada önündeki yol ayrımlarına dair güçlü mesajlar içeriyor. Ona göre: Savunma sanayinde dışa bağımlılığı azaltmak, yalnızca savaş kapasitesi değil, barışı kurma ve “hayır” diyebilme gücü demek. NATO ve Batı ittifakı, hiçbir ülke için mutlak güvence değil; ittifaklar, öz gücü olan aktörler için anlamlı. Suriye, Irak, İran ve İsrail hattında yaşanacak olası bir yeni büyük çatışma, YPG üzerinden Türkiye’yi de sahaya çekmek isteyen provokasyonlarla iç içe ilerleyebilir. Ukrayna savaşının Karadeniz’e yayılması, sadece Ukrayna–Rusya meselesi değil; İngiltere’den ABD’ye, NATO’dan Çin’e uzanan geniş bir jeopolitik satranç tahtasının riski. Bu nedenle Bilgen, Türkiye’nin hem savunma kapasitesini artırırken hem de Karadeniz’deki statükoyu koruyan, çatışmayı sınırlayan ve diplomatik kanalları açık tutan bir çizgiye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu vurguluyor: Ayhan Bilgen: “Kendi savunma sanayinize güvenmeden, sadece Batı’dan alacağınız silaha, paraya güvenerek başka bir ülkeyle savaşmayı tercih etmemek gerektiğine dair bu süreç ciddi bir ders içeriyor. Karadeniz’i savaş gölüne çevirmemek, herkesin ortak sorumluluğu.”

DMM: "Rus gazı kesiliyor, enerji krizi kapıda” iddiası gerçeği yansıtmıyor Haber

DMM: "Rus gazı kesiliyor, enerji krizi kapıda” iddiası gerçeği yansıtmıyor

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), sosyal medyada yayılan “Türkiye’nin Rus gazını bırakacağı, ABD ile LNG anlaşması nedeniyle enerji krizinin kapıda olduğu” iddiasına ilişkin ne olduğuna, iddianın neden ortaya atıldığına ve devletin resmi tutumunun ne olduğuna yönelik açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye’nin uzun vadeli sözleşmelerle Rusya’dan doğal gaz alımını kesintisiz sürdürdüğü ve arz güvenliği açısından en güçlü ülkelerden biri konumunda olduğunun altı çizildi. Enerji krizine dair iddialar yalanlandı DMM, Türkiye’nin ABD ile LNG anlaşması yaptığı için Rus gazı alımının sona ereceğine dair paylaşımların tamamen asılsız olduğunu belirtti. Enerji arzında herhangi bir kriz veya kesinti riskinin bulunmadığı vurgulandı. Rus gazı tedariki planlandığı gibi sürüyor Açıklamada, Rusya Federasyonu’ndan doğal gaz tedarikinin uzun vadeli anlaşmalar kapsamında sürdüğü, mevcut sözleşmelerin planlandığı şekilde uygulanmaya devam ettiği ifade edildi. Rus gazının kesileceğine dair iddiaların hiçbir resmi temeli olmadığı belirtildi. Türkiye çok kaynaklı enerji stratejisi yürütüyor Türkiye’nin boru hattı, LNG ve depolama altyapısıyla bölgesinin en güçlü arz güvenliği kapasitesine sahip ülkelerinden biri olduğuna dikkat çekildi. ABD, Azerbaycan, İran, Cezayir, Umman ve Katar gibi çok sayıda ülkeden LNG ve boru gazı tedarik edilmesinin, enerjide çeşitliliği artırmayı amaçlayan teknik bir tercih olduğu vurgulandı. Kriz senaryolarının gerçekliği yok DMM açıklamasında, enerji arzının çoklu tedarik kaynakları sayesinde güvence altında olduğu ve ortaya atılan “enerji krizi” iddialarının tamamen spekülatif olduğu belirtildi. Kamuoyunun doğrulanmamış paylaşımlara değil resmi kurum açıklamalarına itibar etmesi istendi.

İran kuraklığın pençesinde: Bulut aşılama operasyonu başladı Haber

İran kuraklığın pençesinde: Bulut aşılama operasyonu başladı

Urmiye Gölü Havzasında “yağmur tetikleme” uçuşu İran’ın resmi ajansı Irna’nın aktardığına göre, hafta sonu Urmiye Gölü havzası üzerinde bulut aşılama uçuşu gerçekleştirildi. Ülkenin en büyük gölü olmasına rağmen büyük ölçüde kuruyan Urmiye, geniş bir tuz çölüne dönüşmüş durumda. Yetkililer, doğu ve batı Azerbaycan eyaletlerinde yeni aşılama operasyonlarının planlandığını belirtiyor. “50 yılın en kurak sonbaharı”: Barajlar neredeyse boş İran Meteoroloji Kurumu, yağışların uzun dönem ortalamasına göre yüzde 89 düşerek ülkeyi yarım yüzyılın en sert kuraklığına sürüklediğini açıkladı. Ulusal İklim ve Kuraklık Krizi Yönetim Merkezi Başkanı Ahmed Vazifeh, Tahran ve çevre eyaletlerdeki baraj seviyelerinin tek haneli yüzde değerlerine düştüğünü belirterek “endişe verici durum” uyarısı yaptı. Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ise geçtiğimiz günlerde, yağışların devam etmemesi hâlinde Tahran’da su kısıntısına gidilebileceğini ve hatta bazı bölgelerde tahliyelerin gündeme gelebileceğini söyledi. Bulut aşılama nasıl yapılıyor? Bulut aşılama; uçaklarla ya da yerdeki jeneratörlerle gümüş iyodür, potasyum iyodür gibi kimyasal tuzların bulutlara verilmesiyle su buharının yoğunlaşmasını kolaylaştırmayı hedefliyor. Böylece yağmurun oluşması tetiklenebiliyor. Birleşik Arap Emirlikleri bu yöntemi uzun yıllardır düzenli şekilde kullanıyor. İran ise kuraklık baskısı nedeniyle bu yönteme daha sık başvurmaya hazırlanıyor. Su israfına ceza yolda Hükümet, aşırı su tüketen haneler ve işletmeler için ceza sistemi getirilmesi konusunda hazırlık yapıyor. Ülkede ciddi anlamda su kesintilerinin baş göstermesi üzerine, cuma günü Tahran’daki bir camide yüzlerce kişi yağmur duası için bir araya geldi. Yağmur ve kar sonunda görüldü İranlı meteorologlar, hafta sonu ülkenin batı ve kuzeybatısında sınırlı da olsa yağış gözlendiğini açıkladı. Sosyal medyada paylaşılan videolarda Tahran’ın kuzeyindeki kayak merkezinin sezonun ilk karını aldığı görüldü.

İran duyurdu: Marshall Adaları bayraklı petrol tankerine el konuldu Haber

İran duyurdu: Marshall Adaları bayraklı petrol tankerine el konuldu

İran, Marshall Adaları bayrağı taşıyan bir petrol tankerine Umman Körfezi açıklarında operasyon düzenlediğini duyurdu. İran Devrim Muhafızları Ordusu, tankerin “izinsiz yük taşıdığı” gerekçesiyle el konularak İran’daki bir limana yönlendirildiğini açıkladı. Yargı kararıyla operasyon yapıldı Devrim Muhafızları Ordusu’nun açıklamasına göre, İran yargısının tankerdeki yükün incelenmesi yönünde verdiği karar doğrultusunda “Talara” adlı petrol tankerine dün yerel saatle 07.30'da müdahale edildi. Yetkililer, operasyonun Umman Körfezi kıyısındaki Makran sahilinin güneyinde gerçekleştirildiğini kaydetti. 30 bin ton petrokimya ürünü taşıyordu Singapur’a doğru seyir hâlinde olan tanker, müdahalenin ardından İran’daki bir limana çekildi. İlk incelemelerde, geminin 30 bin ton petrokimya ürünü taşıdığı ve söz konusu yükün “izinsiz” olduğunun belirlendiği ifade edildi. İran makamları, yükün kaynak ve sevkiyat izinlerine ilişkin detaylı soruşturmanın sürdüğünü bildirdi. AP: ABD’li yetkiliden doğrulama gelmişti Amerikan Associated Press (AP) ajansı da dün, ismi açıklanmayan bir ABD’li askeri yetkiliye dayandırdığı haberinde İran’ın Hürmüz Boğazı’ndan geçen Marshall Adaları bayraklı bir tankere el koyduğunu aktarmıştı. Haberde, tankerin İran karasularına yönlendirildiği belirtilmişti.

Yağışsız geçen mevsim: İran en kurak dönemini yaşıyor Haber

Yağışsız geçen mevsim: İran en kurak dönemini yaşıyor

İran sonbahardan bu yana neredeyse hiç yağmur almadı. 23 Eylül’de başlayan yeni yağmur mevsiminin ilk haftalarında 31 eyaletin 15’inde hiç yağış kaydedilmedi. Ülke, son on yılların en ağır kuraklığını yaşarken, yetkililer su kesintileriyle tüketimi sınırlamaya çalışıyor. Enerji Bakanı Abbas Ali Abad, özellikle başkent Tahran’da belirli saatlerde planlı su kesintileri uygulanacağını açıkladı. Ancak 20 milyona yaklaşan nüfusuyla Tahran’da, yıllardır yenilenmeyen altyapı nedeniyle basınç düşüklüğü ve uzun süren kesintiler günlük yaşamı zorlaştırıyor. Barajlar kritik seviyede, halk çaresiz Tahran çevresindeki barajların su seviyesi, altı yıldır devam eden kuraklık yüzünden tarihinin en düşük noktasına geriledi. Tahran Su ve Kanalizasyon İdaresi’ne göre halk son yedi ayda %12 daha az suyla yaşamak zorunda kaldı; bu oran kısa sürede %20’ye çıkarılabilir. Bazı bölgelerde yaşayan yurttaşlar, su pompaları olmadan evlerine su çıkmadığını belirtiyor. Yetkililer, kış aylarına kadar mevcut arzın sürdürülebilmesi için tüketimin ciddi oranda azaltılması gerektiğini söylüyor. “İran her üç yılda Konstanz Gölü büyüklüğünde su kaybediyor” DW’ye konuşan çevre uzmanı Azam Bahrami, su krizinin nedeninin yalnızca iklim değil, yanlış yönetim ve tarım politikaları olduğunu belirtiyor. İran’da suyun %80–90’ı tarıma gidiyor ve bu sektörde ilkel sulama yöntemleri hâlâ yaygın. Stuttgart Üniversitesi’nden Muhammed Javad Tourian’ın Nature dergisinde yayımlanan araştırmasına göre, İran 2002’den bu yana yılda 16 milyar metreküp su kaybediyor — bu da her üç yılda bir Konstanz Gölü (Bodensee) büyüklüğünde bir su rezervinin yok olması anlamına geliyor. Son 23 yılda toplam 370 milyar metreküp suyun kaybolduğu tahmin ediliyor. Siyasi irade eksikliği ve liyakatsiz yönetim Uzmanlara göre İran, artık nüfus artışını sürdüremeyecek ve gıda üretiminde kendi kendine yetemeyecek bir noktada. Ancak reform yanlısı çevrelerin uyarıları dikkate alınmıyor; karar mekanizmalarında liyakatsiz, rejime yakın isimler yer alıyor. Reformcu İtimad gazetesi “önemli kurumlardaki liyakatsiz yöneticileri” su krizinin baş sorumlusu olarak gösterirken, Şark gazetesi “siyasi tartışma ortamının tamamen yok edildiğini” yazdı. Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, su kıtlığının derinleşmesi durumunda Tahran’ın tahliyesinin bile gündeme gelebileceğini açıklamıştı. Ancak kamuoyu hâlâ şu sorunun yanıtını bekliyor: “Tahranlılar nereye gidecek?” Uzmanlardan çözüm önerileri Tourian’a göre kısa vadede içme suyu önceliklendirilip, sanayi ve tarımda tüketim kısıtlanmalı. Uzun vadede ise: Uydu verileriyle su kayıplarının düzenli izlenmesi, Tarımda iklime uygun ürünlere geçilmesi, Verimli sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Ancak bu adımların hayata geçebilmesi için teknik kapasiteden çok, siyasi irade ve şeffaf yönetim gerekiyor. Tourian bu durumu şöyle özetliyor: “Çoğu zaman teknik çözümü bulmak, siyasi çözümü bulmaktan çok daha kolay.” İran, kötü yönetim, aşırı su kullanımı ve kuraklığın birleşimiyle öngörülebilir bir çevre felaketinin eşiğinde. Uzmanlara göre yalnızca kısa vadeli kesintiler değil, köklü reformlar ve bilimsel yönetim anlayışı ülkeyi bu krizden kurtarabilir.

UAEA: İran, nükleer iş birliğini acilen geliştirmeli Haber

UAEA: İran, nükleer iş birliğini acilen geliştirmeli

UAEA: İran denetimlere kapı kapatıyor, kriz büyüyor Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, İran’ın Birleşmiş Milletler denetçileriyle iş birliğini “ciddi şekilde geliştirmesi gerektiğini” açıkladı. Grossi, ajansın Haziran ayından bu yana İran’da yaklaşık bir düzine denetim yaptığını ancak daha önce ABD tarafından vurulan Fordow, Natanz ve İsfahan tesislerine erişimin hâlâ engellendiğini vurguladı. “Nükleer anlaşmada kalıyorum deyip yükümlülükleri yok sayamazsınız” Grossi, Financial Times’a yaptığı açıklamada, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na bağlı olduğunu söylemesine rağmen denetim koşullarını ihlal ettiğini belirtti. “Savaş var diye farklı kategoriye geçemezsiniz” diyen Grossi, İran’ın yükümlülüklerini uygulamaması hâlinde denetim imkânlarının tamamen kaybedileceğini ifade etti. İran’dan Grossi’ye yanıt: “Programımız barışçıl, suçlamalar temelsiz” İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Grossi’nin açıklamalarına tepki göstererek İran’ın nükleer faaliyetlerinin “tamamen barışçıl” olduğunu savundu ve UAEA Başkanı'nın “temelsiz görüşler paylaşmaması gerektiğini” söyledi. Tahran yönetimi, UAEA’nın bazı kararlarının İsrail’in saldırılarını meşrulaştırmak için kullanıldığını iddia ediyor. İsrail gerilimi denetim krizini artırdı İran’ın denetimlere kısıtlama getirdiği dönem, İsrail’in İran’a ait askeri ve nükleer tesislere saldırı düzenlediği süreçle çakışıyor. Tahran, UAEA'nın eleştirilerini “siyasi baskı” olarak yorumlarken, ajans ise denetim eksikliğinin küresel güvenlik riskini büyüttüğünü savunuyor. UAEA ile İran ilişkisi ‘inişli çıkışlı’ devam ediyor Grossi, İran ile ajans arasındaki ilişkinin yıllardır “gelgitli” bir yapıya sahip olduğunu, ancak bu durumun İran’ı yükümlülükten muaf tutmayacağını söyledi. “Görüş alanımız ortadan kalkarsa bunu resmî olarak bildiririm” ifadeleri, Viyana merkezli ajansın İran dosyasında kritik bir döneme girildiğine işaret ediyor.

İran’da eğitimde katılım seferberliği: Sorunlar halkın eliyle çözülmeli Haber

İran’da eğitimde katılım seferberliği: Sorunlar halkın eliyle çözülmeli

İran’da eğitim politikaları yeni bir katılımcı anlayışla yeniden şekilleniyor. Cumhurbaşkanı Mesud Pezizkian yönetimindeki 14. Hükümet, eğitimi yalnızca bir kurumsal mesele değil, “toplumsal katılımın ve bilimsel kalkınmanın omurgası” olarak ele alıyor. Son haftalarda düzenlenen üç ayrı toplantı ve açıklama, İran’da eğitim sisteminin demokratikleştirilmesi, uygulamalı eğitimin güçlendirilmesi ve bilim insanlarına duyulan saygının kurumsallaşması yönünde dikkat çekici mesajlar içeriyor. “Eğitim halkın katılımına açılmalı” Tahran Eğitim Genel Müdürü Majid Parsa, Ebeveynler ve Eğitimciler Haftası kapsamında yaptığı konuşmada, İran’daki eğitim sisteminin ancak halkın aktif katılımıyla iyileşebileceğini vurguladı. “Eğitim yükü ağır, ama çözüm halkın katılımında. Eğitim kurumlarının kapıları yurttaşların görüşlerine, planlarına ve karar süreçlerine açık olmalı.” Parsa, Cumhurbaşkanı Pezizkian’ın eğitime verdiği özel önemi “takdire şayan” olarak niteledi. Pezizkian’ın son bir yılda “eğitimde adalet” temalı 60’tan fazla toplantıya katıldığını belirten Parsa, özellikle kırsal bölgelerde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesine yönelik projelerin hızlandığını söyledi. Eğitim müdürü ayrıca, Tahran’daki aile danışma merkezlerinin sayısının yıl sonuna kadar 12’den 20’ye çıkarılacağını açıkladı. Bu merkezler, öğretmen-aile işbirliğini geliştirmeyi ve öğrenci başarısına sosyal destek sağlamayı hedefliyor. “Eğitim teoride değil, uygulamada anlam kazanır” İran İdari ve İstihdam Teşkilatı Başkanı Alaeddin Rafizadeh, kamu kurumlarındaki yöneticiler ve eğitim müdürleriyle yaptığı toplantıda, eğitimde reformun ancak “uygulamalı, güncel ve yenilikçi” yöntemlerle mümkün olacağını söyledi. “Eğer eğitim pratik değilse, sadece sıkıcı hale gelir. Gerçek hayata dokunmayan hiçbir öğretim süreci bireylere ya da kurumlara katma değer sağlayamaz.” Rafizadeh, çevre yönetiminden kamu yönetimine kadar tüm alanlarda eğitimlerin teoriden pratiğe taşınması gerektiğini vurguladı. Ülkede başlatılan “Etkili Eğitim, Çevre Yönetiminin Temelidir” projesi kapsamında üç yeni çevre eğitim paketi de tanıtıldı. “Bilgiye saygı günü”: Bilim insanlarına alkışlı vurgular İran’da üniversitelerde yeni akademik yılın açılış töreni, Cumhurbaşkanı Mesud Pezizkian’ın “Bilgiye Saygı” çağrısıyla dikkat çekti. Tarbiat Modares Üniversitesi’nde düzenlenen törende Pezizkian, “İnançları, siyasi görüşleri ve cinsiyetleri ne olursa olsun, bilgiyi temsil eden herkese saygı göstermeliyiz.” ifadelerini kullandı. “Ülkemizi önemsiyorsak, kültürel, ekonomik ve toplumsal sorunları çözmek için en yetkin bilim insanlarını dinlemeliyiz. Kurtuluşun yolu bilgi ve bilgeliktedir.” Cumhurbaşkanı’nın sözleri, akademisyenler tarafından uzun süre alkışlandı. Törende ayrıca üniversiteye yeni giren başarılı öğrencilere ödüller verildi; bilimsel yetkinliğin İran’ın askeri ve toplumsal gücünün temeli olduğu vurgulandı. “Bilim, inanç ve toplumsal sorumluluk el ele” Sağlık Bakanı Muhammed Rıza Zafargandi, törende yaptığı konuşmada, İran’ın bilimsel hareketinin durdurulamaz olduğunu belirtti: “İlim aramak, yalnızca uzun yollar yürümek değil; dünyayla etkileşim kurmak, bilimi paylaşmak ve insanlığa hizmet etmektir.” Zafargandi, İranlı bilim insanlarının özellikle pandemi sürecinde gösterdikleri çabayı hatırlatarak, “Bilimsel otorite, İran’ın askeri ve kültürel bağımsızlığının teminatıdır.” dedi. Eğitimde reform çağrısı Türkiye’ye de mesaj taşıyor İran’daki bu gelişmeler, bölge ülkelerinde eğitim politikalarının yönünü tartışmaya açtı. Katılımcı yönetim, bilim temelli karar alma ve uygulamalı eğitim vurgusu, Türkiye’deki eğitim reformu tartışmalarına da paralellik gösteriyor. Uzmanlara göre, İran’ın “bilgiye saygı, eğitime katılım ve adalet” merkezli politikaları, bölgesel düzeyde “insan odaklı kalkınma modeli” arayışına yeni bir örnek oluşturuyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.