SON DAKİKA

#İsrail

HABER DEĞER - İsrail haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İsrail haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Netanyahu’dan küstah açıklama: 'İran'la işimiz bitmedi” Haber

Netanyahu’dan küstah açıklama: 'İran'la işimiz bitmedi”

İran’a yönelik mesaj sertleşti Netanyahu, New York Times’ın düzenlediği etkinliğe çevrim içi katılarak yaptığı konuşmada, İran’a karşı yürütülen sürece dair “savaş bitmedi” vurgusu yaptı. Tahran’ın ağır bir yara aldığını savunan Netanyahu, İran’ın nükleer kapasitesine dikkat çekerek bu başlığın İsrail açısından kapatılmış bir dosya olmadığını söyledi. Bölgesel savaş vurgusu öne çıktı Konuşmasında yalnızca İran’ı değil, bölgedeki tüm aktörleri hedef alan bir çerçeve çizen Netanyahu; Hamas, Hizbullah, Husiler, Irak’taki milisler ve Suriye yönetimini aynı denklem içinde değerlendirdi. Netanyahu, İsrail’in Gazze, Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak’ta askeri operasyon yürüttüğünü belirterek, bunun “bölgesel bir mücadele” olduğunu söyledi. Sivillerle ilgili açıklama tepkilere yol açtı Gazze’de on binlerce sivilin hayatını kaybettiği saldırılara ilişkin yöneltilen sorulara yanıt veren Netanyahu, İsrail ordusunun “sivillerin hayatını önemsediğini” iddia etti. Bu sözler, uluslararası kamuoyunda yükselen insan hakları ihlali eleştirileriyle keskin biçimde çelişti. New York mesajı meydan okumaya dönüştü Netanyahu’nun en dikkat çekici çıkışlarından biri, New York’un yeni belediye başkanı Zohran Mamdani hakkında oldu. Mamdani’nin, Netanyahu hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarının uygulanacağını açıklamasına karşılık İsrail Başbakanı, “New York’a gideceğim, neler olacağını göreceğiz” diyerek rest çekti. Abraham Anlaşmaları gündemde kaldı Netanyahu, İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkilerinde temel başlık olan Abraham Anlaşmaları’nın genişletilmesini istediklerini dile getirdi. Ancak Filistin devleti kurulmasına izin vermeyeceklerini yineleyerek, bu konunun İsrail açısından “kırmızı çizgi” olmaya devam ettiğini söyledi. Filistin yönetimine açık mesaj verildi Gazze’nin geleceğine dair soruya ise Netanyahu, Filistin yönetiminin Gazze’de söz sahibi olmasını düşünmediklerini açıkladı. Bölgenin yönetimi için farklı yerel aktörlerin öne çıktığını savunan Netanyahu, bu yapının hem Hamas’a hem de Filistin yönetimine mesafeli olduğunu öne sürdü. Hem dışarıya hem içeridekine mesaj 76 yaşındaki Netanyahu, siyaseti ne zaman bırakacağı sorusuna, “Görevlerle ölçerim” yanıtını verdi. Kendisini Türkiye toplumuna değil, İsrail kamuoyuna konuşur gibi konumlandıran Netanyahu, içeride güçlü destek gördüğünü iddia ederek siyasi pozisyonunu sürdürme mesajı verdi.

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli! Haber

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli!

Türkiye’nin savunma sanayisindeki hamlesi, caydırıcılık ve bağımsız dış politika için kritik Programda önce Türkiye’nin savunma sanayisindeki dönüşümünü değerlendiren Ayhan Bilgen, güçlü bir savunma kapasitesi olmadan ne bağımsız dış politikanın ne de gerçek anlamda barışın mümkün olmadığını vurguladı. Savunma kapasitesi ile barış arasındaki ilişkiyi, sıkça atıf yapılan bir sözle hatırlattı: Ayhan Bilgen: “İstiyorsan sulh, salah; hazır ol cenge. Kimse silahı kullanma iştiyakıyla hareket etmez ama savunma sanayiniz olmadan güvenliğinizi, barışınızı, caydırıcılığı ve bağımsız dış politikayı tesis etmek imkânsız.” Bilgen, Almanya ve Japonya örneği üzerinden “ekonomik güç–siyasi özneleşme” dengesizliğine dikkat çekerek, savunma alanındaki dışa bağımlılığın siyasi iradeyi sınırladığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Ekonomik olarak çok güçlü olabilirsiniz ama savunma politikanız başka bir ülkeye angaje ise dünyadaki gücünüze denk bir özne olamıyorsunuz. Bağımlılığı ne kadar azaltırsanız, milli menfaatlerinizin gerektirdiği dış politikayı yapma özgüvenini o kadar hissedersiniz.” Türkiye’nin savunma sanayinde geldiği yerin, sadece teknik bir başarı değil, yarım asrı aşan bir mücadelenin sonucu olduğuna işaret etti; Nuri Killigil’den ASELSAN mühendislerine uzanan saldırı hatlarını hatırlatarak, “Bu ülkenin kendi silahını üretmesine dönük sistematik engelleme girişimleri”nden bahsetti: Ayhan Bilgen: “1949’da Nuri Killigil’in silah fabrikasının patlatılmasıyla verilen mesaj şuydu: ‘Kendi silah fabrikanızı kuramazsınız.’ 1950’lerden bugüne savunma sanayine emek veren herkes, Türkiye’nin geleceği ve güvenliği açısından çok kıymetli bir miras bıraktı.” NATO, Avrupa ve “kurgusal tehdit” tartışması: “Hiçbir ittifak sınırsız güvence değil” Bilgen, Ukrayna savaşıyla birlikte Avrupa’da derinleşen güvenlik tartışmalarına da değindi. NATO’nun tarihsel olarak Sovyet tehdidine karşı kurulduğunu hatırlattı, ancak bugün gelinen noktada Avrupalı aktörlerin hem Rusya’dan, hem de ABD’nin “güvence kapasitesinden” duyduğu tereddütlerin arttığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Avrupa’da bugün şu tartışılıyor: Rusya tehdidine karşı Amerika bizi gerçekten koruyacak mı? Bu tehdidin kendisi de kurgusal olabilir, yani bizzat Amerika’nın Avrupa’yı kontrol altında tutmak için tercih ettiği bir strateji de olabilir. Gerçek tehdit de olabilir.” Bu tartışmanın, NATO içinde yeni arayışları, “Avrupa ordusu” gibi başlıkları ve Türkiye dahil bazı ülkelere yönelik yeni beklentileri beraberinde getirdiğini anlattı. Buradan hareketle kritik bir uyarıda bulundu: Ayhan Bilgen: “Hiçbir ittifak sonsuz ve sınırsız güvence değildir. Ne kadar öz gücünüz, ne kadar bağımsız savunma sanayiniz varsa; diğer alanlarda da o kadar caydırıcı olabilir, dostlarınıza güven verebilir ve uluslararası ilişkileri kendi gücünüz doğrultusunda şekillendirebilirsiniz.” Bilgen’e göre Türkiye’nin savunma kapasitesindeki artış, sadece kendi sınırlarını koruma meselesi değil, aynı zamanda Karadeniz’den Doğu Akdeniz’e uzanan geniş coğrafyada daha saldırgan politikaları frenleyebilecek bir caydırıcılık aracı. Suriye, İsrail ve İran başlığında “Türkiye’yi çatışmaya çekme” riskine dikkat çekti Programda tartışılan başlıklardan biri de Suriye’deki denklemin, İsrail’in bölgesel planları ve İran’ın hamleleriyle iç içe geçmesi oldu. Ayhan Bilgen, SDG, Şam yönetimi, İran ve İsrail hattında yaşanan gelişmeleri okurken, önümüzdeki dönemde Irak merkezli yeni bir gerilim dalgasının Suriye’yi ve Türkiye’yi de etkileme riski taşıdığını dile getirdi. Irak seçim sonuçlarının, daha radikal Şii grupların temsil gücünü artırdığına dikkat çeken Bilgen, bunun hem ABD ve İsrail açısından yeni bir “güvenlik tehdidi” gerekçesi, hem de İran’a karşı muhtemel bir operasyonun zeminini oluşturabileceğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Irak seçim sonuçları iki türlü risk içeriyor. Daha radikal Şii grupların ciddi oy artışı, İsrail ve Amerika için yeni bir tehdit algısı yaratacak. Ben, Suriye ile ilgili riski de besleyen ve muhtemel bir İran operasyonunun altyapısını oluşturacak bir Irak müdahalesinin gündeme gelebileceğini düşünüyorum; askeri müdahaleden bahsediyorum.” Bu tabloda Türkiye açısından en kritik noktalardan birinin, Suriye sahasında YPG üzerinden yürüyebilecek provokasyonlar olduğuna dikkat çekti: Ayhan Bilgen: “Türkiye’yi Suriye’de bir askeri operasyon ve çatışmanın içine çekmek arayışı, son derece ciddi bir provokasyon olacaktır. Önümüzdeki dönem İran’la ilgili muhtemel gelişmeler ve İsrail’in planları, bunu YPG içindeki bir ekibe de tercih ettirebilir.” Bilgen, bu nedenle Ankara’nın hem sahadaki gelişmelere hem de “Öcalan üzerinden yürütülen tartışmalara” soğukkanlı ve çok kanallı okuma ile yaklaşması gerektiğini belirtti; Öcalan’a atfedilen mesajların hem Türk kamuoyu hem de Kürt siyasetindeki yansımalarının, süreci zorlaştırma potansiyeli taşıdığı uyarısını yaptı. İran–İsrail gerilimi: “İran çatışma istemiyor ama daha sert cevap vermeye zorlanıyor” Programın ilerleyen bölümünde, stüdyo konuklarının büyük çoğunluğu gibi Bilgen de İsrail–İran hattında yeni bir çatışma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti. İran’ın hem içeride hem dışarıda ciddi manevra kabiliyeti olan bir devlet olduğunu, buna rağmen son saldırılarla birlikte daha sert bir çizgiye itilme riskinin büyüdüğünü anlattı: Ayhan Bilgen: “İran devletinin manevra kabiliyetinin yüksek olduğunu düşünenlerdenim. Uzun süre Avrupa ile nükleer müzakereleri bilinçli biçimde sürdürdüler; sanki taviz veriyorlarmış gibi yaparak zaman kazandılar. Ama bugün, içeride daha kapsayıcı bir siyaset güçlenirken dışarıda daha aktif ve sert cevap verme eğilimi de güçlenecek gibi görünüyor.” İran’da bir yanda “dışarıdaki hareketleri destekleyerek ülkeyi ekonomik olarak zayıf bırakıyoruz” diyenler, diğer yanda “uzlaştık da ne oldu, Atom Enerjisi Kurumu’yla işbirliği yaptık, adresleri onlar verdi” diyenlerin bulunduğunu hatırlatan Bilgen, dış saldırıların rejimi zayıflatmak yerine içeride ulusal refleksi güçlendirdiğini vurguladı: Ayhan Bilgen: “İran’ın çatışmadan yana menfaat gördüğünü düşünmüyorum. Ama çatışmanın kaçınılmazlığı durumunda artık çıtayı aşağıda tutan bir savunma refleksi, toplumun beklentisi açısından yönetilebilir değil. Daha sert, daha ileri düzeyde cevap vermek zorunda kalacakları bir duruma doğru gittiklerinin herkes farkında.” Bu durumun dış müdahalelerle içeride “ayaklanma” hedefleyen senaryoları boşa çıkardığını söyleyen Bilgen, “Her saldırı, rejime karşı olan muhalifleri bile İran’ı savunmaya, İran’ı İsrail ve Amerika’ya karşı korumaya itiyor.” değerlendirmesini yaptı. “Ukrayna kazanmak için değil, barışamadığı için savaşan bir ülke” Programın odak sorusu olan “Ukrayna savaşı Karadeniz’e yayılır mı?” başlığında ise Ayhan Bilgen, Ukrayna’nın artık klasik anlamda “zafer” hedefiyle savaşmadığını, barış ilan edemediği için savaşmaya devam eden bir ülkeye dönüştüğünü söyledi. Ukrayna’nın ağır bir stratejik yanlışın kurbanı olduğunu vurguladı: Ayhan Bilgen: “Artık Ukrayna’nın kazanmak için savaştığı bir noktada olduğunu düşünmüyorum. Barışamadığı için savaşan bir Ukrayna var. Toprakları işgal edilmiş bir ülkenin barışı, toplumu ikna ederek kabul ettirmesi son derece zor.” Ona göre Ukrayna’nın en baştan itibaren güç dengelerini hesaba katmayan, Batı’dan gelecek desteğe fazlasıyla bel bağlayan bir hataya sürüklendiğini söylemek gerekiyor: Ayhan Bilgen: “Ukrayna feda edildi, kurban edildi. Güç dengesi açısından kabul edilemez, sonuç alma ihtimali olmayan bir yere sürüklendi. Çok büyük bedeller ödedi; göç, kayıplar, tarumar olmuş bir ülke.” Bilgen, bunun bir yanının da Batı’nın izlediği politika olduğunun altını çizdi: Ayhan Bilgen: “Bu sürecin en önemli sebeplerinden biri Batı’nın kışkırtma stratejisiyse, diğeri de Zelenski’nin siyasi ferasetten, akıldan, gerçeklikten uzak yol haritasıydı.” İngiltere’nin rolü ve “Karadeniz’i savaş gölüne çevirme” tehlikesi Ayhan Bilgen, Birleşik Krallık’ın savaşın seyrindeki rolüne dair soruyu yanıtlarken, Londra’nın başından beri ABD’den bile daha “iştahlı” bir çizgi izlediğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Başından beri çok açık biçimde İngiltere, bazı Avrupa ülkelerinden de daha iştahlı, daha istekli biçimde bu yol haritasını uygulamaya çalışıyor.” Ukrayna açısından “gerçekçi bir başarı ihtimali” bulunmadığını vurgulayan Bilgen, bunun Karadeniz’i de içine çekme riskine işaret etti. Ona göre, bugün gelinen noktada asıl odaklanılması gereken nokta, Karadeniz’in bir çatışma havzasına dönüşmesini engellemek: Ayhan Bilgen: “Karadeniz’in bir savaş gölüne dönüşmemesi, Türkiye’nin de diğer bütün kıyıdaş ülkelerin de çıkarıdır. Asıl korunması gereken, güvenceye alınması gereken alan burası. Herkesin bu başlığa odaklanması gerekiyor.” Bilgen, Ukrayna’nın sahada kaybettiklerinin diplomasi masasındaki olası bir “denge barışına” nasıl çevrileceğinin, Rusya’ya ne tür tavizler verilerek ama aynı zamanda hangi geri adımların “zafer gibi paketleneceğinin” önümüzdeki dönemin temel tartışması olacağını düşünüyor: Ayhan Bilgen: “Rusya’ya, kontrol ettiği toprakların bir kısmını bırakmış gibi göstererek, Ukrayna’ya da ‘kaybetmedim’ dedirtecek bir denge aranıyor. Amerika–Çin ilişkileri açısından Rusya’ya bir miktar ‘rüşvet’ verileceğini, Ukrayna’nın ise bu tabloda feda edildiğini düşünüyorum.” Türkiye için dersler ve Karadeniz ekseninde yeni denge arayışı Ayhan Bilgen’in analizleri, Türkiye’nin hem savunma sanayinde hem de dış politikada önündeki yol ayrımlarına dair güçlü mesajlar içeriyor. Ona göre: Savunma sanayinde dışa bağımlılığı azaltmak, yalnızca savaş kapasitesi değil, barışı kurma ve “hayır” diyebilme gücü demek. NATO ve Batı ittifakı, hiçbir ülke için mutlak güvence değil; ittifaklar, öz gücü olan aktörler için anlamlı. Suriye, Irak, İran ve İsrail hattında yaşanacak olası bir yeni büyük çatışma, YPG üzerinden Türkiye’yi de sahaya çekmek isteyen provokasyonlarla iç içe ilerleyebilir. Ukrayna savaşının Karadeniz’e yayılması, sadece Ukrayna–Rusya meselesi değil; İngiltere’den ABD’ye, NATO’dan Çin’e uzanan geniş bir jeopolitik satranç tahtasının riski. Bu nedenle Bilgen, Türkiye’nin hem savunma kapasitesini artırırken hem de Karadeniz’deki statükoyu koruyan, çatışmayı sınırlayan ve diplomatik kanalları açık tutan bir çizgiye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu vurguluyor: Ayhan Bilgen: “Kendi savunma sanayinize güvenmeden, sadece Batı’dan alacağınız silaha, paraya güvenerek başka bir ülkeyle savaşmayı tercih etmemek gerektiğine dair bu süreç ciddi bir ders içeriyor. Karadeniz’i savaş gölüne çevirmemek, herkesin ortak sorumluluğu.”

KILIÇDAROĞLU: CHP devletin âli menfaatleri için risk almak zorundadır Haber

KILIÇDAROĞLU: CHP devletin âli menfaatleri için risk almak zorundadır

Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, X hesabından yayımladığı dikkat çekici mesajda Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel misyonuna ve Türkiye’nin dış politikadaki kritik konumuna dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, CHP’nin hem temiz siyaset hem de devletin ali menfaatlerini koruma görevi gereği, özellikle Orta Doğu’da Türkiye’yi hedef alan tehlikelere karşı sorumluluk almak zorunda olduğunu belirtti. “CHP sıradan bir parti değildir” Kılıçdaroğlu açıklamasında CHP’nin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu partisi olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Cumhuriyet Halk Partisi sıradan bir parti değildir. Partimizin kodları, geleneği ve iki büyük misyonu vardır. Birincisi siyaseti temiz tutmak ve hesap sormaktır. Hesap sorabilmek için de hesap vermekten kaçınmamak gerekir. Hesap vermek her CHP’linin namus borcudur.” Kılıçdaroğlu, CHP’nin rüşvet, yolsuzluk ve çıkar ağlarıyla yan yana gelmeyeceğini belirterek: “Cumhuriyet Halk Partisi rüşvetlerle, yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleriyle anılmaz. Üzerine iftiralar ve yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz. Derhal gereğini yapmalı ve yoluna devam etmelidir,” ifadelerini kullandı. “Devletin yönünü belirlemek CHP’nin görevidir” Kılıçdaroğlu konuşmasının ikinci bölümünde CHP’nin yalnızca iç siyasette değil, devletin dış politikadaki stratejik çizgisinde de sorumluluk sahibi olduğuna vurgu yaptı: “Cumhuriyet Halk Partisi devlete istikamet çizer. Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu’dan Asya’ya, Kafkaslardan Avrupa’ya, Altaylardan Tuna’ya söyleyecek sözü vardır.” “Orta Doğu’da bizi tökezletmek isteyen İsrail ve Amerika belasını bertaraf etmek zorundayız” Kılıçdaroğlu’nun açıklamasındaki en dikkat çeken bölüm ise Türkiye’nin dış politikadaki konumuna ve CHP’nin rolüne ilişkin ifadeler oldu: “Cumhuriyet Halk Partisi, Orta Doğu’da tökezlememizi bekleyen İsrail ve Amerika belasını bertaraf etmek ve devletin âli menfaatleri için sürecin içinde olmak zorundadır. Risk almalıdır ve konuya siyaset üstü bakarak elini taşın altına koymalıdır.” Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin tarihsel olarak bağ kurduğu bölgelerde yalnızlaştırılamayacağını, CHP’nin de bu süreçlerde millet adına sorumluluk üstlenmekle yükümlü olduğunu söyledi. “Tarihin doğru tarafında yer almak cesaret ister” Kılıçdaroğlu açıklamasının sonunda CHP’nin demokrasi, kardeşlik ve adalet mücadelesine devam edeceğini belirterek: “Tarihin doğru tarafında yer almak çoğu zaman cesaret ve kararlılık gerektirir. Aziz milletimize hak, hukuk ve adalet yürüyüşümüze devam edeceğiz,” ifadelerini kullandı.

Netanyahu’dan “Türkiye” tehdidi: F-35 satışı söz konusu olursa tutumumuz daha da sertleşir Haber

Netanyahu’dan “Türkiye” tehdidi: F-35 satışı söz konusu olursa tutumumuz daha da sertleşir

Netanyahu ABD’den F-35 güvencesi aldığını öne sürdü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Abu Ali Express adlı Telegram kanalına verdiği röportajda, ABD’nin Suudi Arabistan’a F-35 satışı konusunda Tel Aviv’in “niteliksel askeri üstünlüğünün korunacağı” yönünde teminat verdiğini iddia etti. Netanyahu, “Muhammed Bin Selman istediği her şeyi alamadı” diyerek, anlaşmanın İsrail’in kırmızı çizgileri gözetilerek yürütüldüğünü savundu. ABD Başkanı Donald Trump, 19 Kasım’da Suudi Arabistan’a ileride teslim edilmek üzere F-35 savaş uçakları ve 300 tankın satışını içeren anlaşmayı onaylamıştı. “Türkiye’ye F-35 transferi çok uzak ihtimal, olursa da sert karşı çıkarız” Netanyahu, ABD’nin Türkiye’ye F-35 vermeyeceğini iddia ederek: “Bunun gerçekleşeceğine inanmıyorum. Mevcut olsa bile çok uzak bir ihtimal. Ancak konu Türkiye olursa F-35 satışına ilişkin tutumumuz Suudi Arabistan’a kıyasla çok daha sert olur.” ifadelerini kullandı. Netanyahu, Suudi Arabistan’ın İsrail’le çatışma halinde olmadığını, Türkiye’nin ise bölgesel dengelerde farklı bir konumda olduğunu savundu. “Filistin devletine izin vermeyeceğiz” Suudi Arabistan’la normalleşme sürecine “temkinli iyimserlik” taşıdığını belirten Netanyahu, Riyad’ın ön şartı olarak bilinen Filistin devleti kurulmasına karşı olduklarını yineledi. UCM tutuklama kararına meydan okudu: “New York’a yine de giderim” ABD’de New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani’nin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu hakkındaki tutuklama emrini uygulayacağını söylemesi üzerine İsrail Başbakanı şu yanıtı verdi: “Mamdani beni tutuklamakla tehdit etse bile New York’a yine de geleceğim.” Mamdani, Gazze’de yürütülen operasyonları “soykırım” olarak nitelendiriyor ve Netanyahu’nun ABD’ye girişinde tutuklanması gerektiğini savunuyordu.

Bakan Tunç: Gazze’deki soykırım durmalı, ateşkes kalıcı hale gelmeli! Haber

Bakan Tunç: Gazze’deki soykırım durmalı, ateşkes kalıcı hale gelmeli!

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Yargısal Süreçlerde Çocuklar İçin Koruyucu ve Onarıcı Yaklaşımlar Projesi” açılışında yaptığı konuşmada Gazze’de yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekerek, Türkiye’nin mazlumların yanında olmaya devam edeceğini vurguladı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Yargısal Süreçlerde Çocuklar İçin Koruyucu ve Onarıcı Yaklaşımlar Projesi Açılış Töreni”nde yaptığı konuşmada Gazze’de yaşananlar hakkında önemli mesajlar verdi. "Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın üstün yararını gözetiyor; onları korumak, güçlendirmek ve geleceğe güvenle hazırlamak için çalışıyoruz" diyen Bakan Tunç, umudu onaran, hatayı düzelten, insan onurunu merkeze alan bir yaklaşımı hakim kılma hedefiyle çalışmaları sürdüreceklerini söyledi. Bakan Tunç, İsrail’in Gazze’de çocuklara, kadınlara ve masum sivillere yönelik saldırılarının tüm insanlığın vicdanını yaraladığını belirterek, “Gazze’de insan hakları yok sayılıyor. İşgalci İsrail’in soykırım yapması hepimizin yüreğini yakıyor” dedi. https://twitter.com/yilmaztunc/status/1990793225167126622 “Ateşkes kalıcı hale gelmeli” Bakan Tunç, bölgede sağlanan ateşkesin mutlaka kalıcı olması gerektiğini ifade ederek, “Gazze’de soykırım bir an önce durmalıdır” çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin her platformda mazlumların haklarını savunduğunu dile getiren Bakan Tunç, Türkiye olarak çocukların, kadınların, tüm mazlumların hakkını savunduk, bundan sonra da savunmaya devam edeceklerini kaydetti.

İsrail Genelkurmay Başkanı Zamir: Ordumuza hazırlık talimatı verdik Haber

İsrail Genelkurmay Başkanı Zamir: Ordumuza hazırlık talimatı verdik

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze Tümeni’nde üst düzey komutanlarla yaptığı toplantının ardından önemli açıklamalarda bulundu. Ateşkes ve esir takası anlaşması çerçevesinde belirlenen “Sarı Hat” üzerinde operasyonların devam ettiğini belirten Zamir, hattın İsrail kontrolünde olmayan bölgesine yönelik yeni bir askeri harekât ihtimaline karşı hazırlık talimatı verdiğini duyurdu. “Büyük çaplı operasyona hazır olun” Zamir, değerlendirme toplantısında ordunun her an geniş çaplı saldırı başlatabilecek seviyede hazır olması gerektiğini vurguladı. Gazze’deki mevcut ateşkesin kırılgan olduğuna dikkat çeken Genelkurmay Başkanı, “Sarı Hat üzerindeki görevlerimiz sürüyor. Ancak hattın bizim kontrolümüzde olmayan kısmı için orduya hazırlıklı olma emrini verdim” dedi. “Hamas’ın varlığına izin vermeyeceğiz” Hamas’ı tamamen ortadan kaldırmayı hedeflediklerini belirten Zamir, sürecin diplomatik yollarla çözülememesi halinde askeri seçeneğin devreye sokulacağını söyledi. “Gazze’nin silahsızlandırılmasını sağlamakta kararlıyız. Bu anlaşmayla olmazsa, operasyonlarla sağlanacak” ifadelerini kullandı. Sahadaki faaliyetler devam ediyor İsrail ordusu, ateşkes anlaşmasında sınır hattı olarak tanımlanan Sarı Hat boyunca devriye ve denetim faaliyetlerini sürdürüyor. Bölgedeki gerilim, yeni bir operasyon ihtimali nedeniyle yeniden tırmanmış durumda.

UAEA: İran, nükleer iş birliğini acilen geliştirmeli Haber

UAEA: İran, nükleer iş birliğini acilen geliştirmeli

UAEA: İran denetimlere kapı kapatıyor, kriz büyüyor Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, İran’ın Birleşmiş Milletler denetçileriyle iş birliğini “ciddi şekilde geliştirmesi gerektiğini” açıkladı. Grossi, ajansın Haziran ayından bu yana İran’da yaklaşık bir düzine denetim yaptığını ancak daha önce ABD tarafından vurulan Fordow, Natanz ve İsfahan tesislerine erişimin hâlâ engellendiğini vurguladı. “Nükleer anlaşmada kalıyorum deyip yükümlülükleri yok sayamazsınız” Grossi, Financial Times’a yaptığı açıklamada, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na bağlı olduğunu söylemesine rağmen denetim koşullarını ihlal ettiğini belirtti. “Savaş var diye farklı kategoriye geçemezsiniz” diyen Grossi, İran’ın yükümlülüklerini uygulamaması hâlinde denetim imkânlarının tamamen kaybedileceğini ifade etti. İran’dan Grossi’ye yanıt: “Programımız barışçıl, suçlamalar temelsiz” İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Grossi’nin açıklamalarına tepki göstererek İran’ın nükleer faaliyetlerinin “tamamen barışçıl” olduğunu savundu ve UAEA Başkanı'nın “temelsiz görüşler paylaşmaması gerektiğini” söyledi. Tahran yönetimi, UAEA’nın bazı kararlarının İsrail’in saldırılarını meşrulaştırmak için kullanıldığını iddia ediyor. İsrail gerilimi denetim krizini artırdı İran’ın denetimlere kısıtlama getirdiği dönem, İsrail’in İran’a ait askeri ve nükleer tesislere saldırı düzenlediği süreçle çakışıyor. Tahran, UAEA'nın eleştirilerini “siyasi baskı” olarak yorumlarken, ajans ise denetim eksikliğinin küresel güvenlik riskini büyüttüğünü savunuyor. UAEA ile İran ilişkisi ‘inişli çıkışlı’ devam ediyor Grossi, İran ile ajans arasındaki ilişkinin yıllardır “gelgitli” bir yapıya sahip olduğunu, ancak bu durumun İran’ı yükümlülükten muaf tutmayacağını söyledi. “Görüş alanımız ortadan kalkarsa bunu resmî olarak bildiririm” ifadeleri, Viyana merkezli ajansın İran dosyasında kritik bir döneme girildiğine işaret ediyor.

İsrail 20 günde ateşkesi 194 kez ihlal etti Haber

İsrail 20 günde ateşkesi 194 kez ihlal etti

Gazze Hükümeti Medya Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, İsrail’in 10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesi 20 gün içinde 194 kez ihlal ettiğini duyurdu. Sevabite, ihlallerin arasında “sarı hattın dışına çıkarak yerleşim bölgelerine girilmesi, sivillerin hedef alınması, insani yardım ve tıbbi malzeme geçişinin engellenmesi” gibi eylemlerin bulunduğunu açıkladı. İhlaller sadece askeri değil: Yardım koridorları da kapatıldı Sevabite, anlaşmanın ilk aşamasında belirlenen “sarı hat” adı verilen güvenlik çizgisinin, İsrail ordusu tarafından defalarca ihlal edilerek sivil yerleşimlere girildiğini, evlerine dönmeye çalışan yurttaşların hedef alındığını söyledi. Bölge halkı, ateşkese rağmen yeniden bombardıman riskiyle karşı karşıya bırakıldı. İnsani yardım, ilaç ve tıbbi malzemeler engelleniyor Gazze’ye doktor, ilaç ve gıda gönderilmesini içeren maddelerin de uygulanmadığını belirten Sevabite, “İsrail, yardım tırlarının tamamının geçişine izin vermiyor. Hastaların yurt dışına sevki için Refah Sınır Kapısı hâlâ kapalı” dedi. Sevabite, İsrail’in, enkaz altındaki Filistinlilerin cenazelerini çıkaracak ekipmanlara geçiş izni vermediğini, buna karşın İsrailli esirleri aramak için ekipman girişini serbest bıraktığını da vurguladı. 6 binden fazla yardım tırı bekletiliyor Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında 6 bini aşkın yardım tırının bekletildiğini söyleyen Sevabite, “Anlaşmaya göre 300 bin çadır ve konteyner ev Gazze’ye girecekti, ancak bu da engelleniyor” açıklamasını yaptı. Uluslararası çağrı: “Ateşkes uygulanmıyor, müdahale gerekiyor” Sevabite, ABD Başkanı Donald Trump ve ateşkes arabulucularına seslenerek, “Bu ihlaller durdurulmazsa ateşkes kâğıt üzerinde kalacak. Maddelerin uygulanması için acil müdahale şart” dedi.

İsrail'de zorunlu askerlik karşıtı gösteri düzenledi Haber

İsrail'de zorunlu askerlik karşıtı gösteri düzenledi

"Milyonluk yürüyüş" adıyla organize edilen zorunlu askerlik karşıtı gösteri, Batı Kudüs'te gerçekleşti. İsrail'deki Haredi topluluğu tarafından, askerlikten muafiyet sağlayacak bir yasa talep eden ve askerlik görevine karşı çıkan on binlerce kişi, ülkenin çeşitli yerlerinden Batı Kudüs'teki Yitzhak Navon tren istasyonunda bir araya geldi. Geçen Temmuz ayında hükümetten geri çekilen Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği partilerinin dini liderleri, gösteri için destek çağrısında bulunurken, bu sebeple Batı Kudüs'te tren seferleri durduruldu. Ayrıca Harediler, gösteriye katılımı zorlaştırmak için Tel Aviv'den Batı Kudüs'e olan tren seferlerinin askıya alınmasına ve Batı Kudüs'e ulaşan bazı yolların kapanmasına da tepki gösterdi. Gösteri nedeniyle hayatın neredeyse durduğu Batı Kudüs'te, 2 bin polis memuru görev aldı. On binlerce Haredinin katıldığı bu gösteri, İsrail'deki son yılların en büyük protestolarından biri olarak değerlendiriliyor. Gösterinin, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Ultra-Ortodoks partiler arasındaki krizin sürdüğü dönemde yapılması dikkat çekti. Tevrat okulu (Yeşiva) öğrencilerine askerlik muafiyeti sağlayacak yasanın çıkarılmaması nedeniyle görevlerinden istifa eden Ultra Ortodoks partisi Şas, çözüm bulunamaması üzerine geçtiğimiz hafta koalisyondaki milletvekillerinin görevinden istifa ettiklerini açıkladı. Yüksek katlı binadan düşerek yaşamını yitiren genç protestocu İsrail devlet televizyonu KAN, protesto alanını gören inşaat halindeki bir binanın yüksek katından düşen 22 yaşındaki bir Haredi gencin hayatını kaybettiğini duyurdu. Bunun yanı sıra KAN, Batı Kudüs’teki protestonun sonunda yüzlerce Haredi ile polis arasında çıkan arbedede 3 polis memurunun hafif şekilde yaralandığını bildirdi. Atlı polislerin dağılmayan göstericilere müdahale ettiği gözlemlendi. İsrailli gönüllü sağlık örgütü United Hatzalah, polisin müdahalesi sonucunda 113 göstericinin ayakta tedavi gördüğünü, 9'unun ise hastanelere sevk edildiğini belirtti. Gösteri alanından geçen bazı bireylere ve Kanal 12 ekibine taş, sopa ve su şişesi atan Haredilerin, "Yahudi değilsiniz", "inançsızsınız" şeklinde ifadelerde bulundukları gözlemlendi. İsrail ana muhalefetinden Haredilere "protesto yerine askerlik şubelerine gidin" tepkisi İsrail ana muhalefet partisi "Gelecek Var"ın lideri Yair Lapid, ABD merkezli X hesabında Haredilerin protestosuna ilişkin olarak yaptığı açıklamada, bu "utanç verici" protestoyu gerçekleştirmek yerine askere yazılmaları gerektiğini söyledi. Lapid, "Kudüs'teki bu utanç verici 'Askere yazılmak yerine ölmeyi tercih ederiz' gösterisine katılan ve sokaklarda yürüyen gençlere sesleniyorum: Bir protestoya gidebiliyorsanız, askerlik şubesine de gidebilirsiniz.” ifadelerini kullandı. Bundan böyle Haredilere herhangi bir ayrıcalık tanınmayacağını vurgulayan Lapid, "Herkes askere yazılacak, herkes çalışacak, herkes eğitim merkezine gidecek, herkes devleti savunacak.” ifadelerini kullandı. Haredilerin askere alınması tartışması İsrail yasasına göre 18 yaşını dolduran herkesin zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmesi gerekirken, Haredilerin askerlikten muaf tutulması uzun süredir tartışma konusuydu. Gazze Şeridi ve diğer bölgelerde, Ekim 2023'ten bu yana İsrail'in artan saldırganlığı karşısında asker ihtiyacının yükselmesiyle Haredilerin askere alınması tekrar gündeme geldi. İsrail Yüksek Mahkemesi, 25 Haziran 2024'te Haredi erkeklerin zorunlu askerlikten muaf tutulmasının yasal bir temele sahip olmadığı ve askerlik çağındaki kişilerin göreve alınması gerektiğine karar verdi. Haredilerin askerlikten muaf tutulmasını sağlayacak bir yasanın çıkarılmaması nedeniyle Netanyahu'nun Haredi koalisyon ortakları meclisi boykot etmeye başlamış, meclisin fesih oylamasına kadar varan bir siyasi krize yol açmıştı. Ancak krizin çözülmemesine rağmen fesih oylamasında yeterli destek sağlanamamıştı. İsrail Meclisi Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Yuli Edelstein'in yeni hazırladığı taslak talepleri karşılamadığı için "Degel HaTorah" ve "Agudat Israel" partilerinin oluşturduğu Birleşik Tevrat Yahudiliği İttifakı, hükümetten istifa ettiklerini belirterek 7 milletvekiliyle çıkış yapmış, böylelikle Netanyahu hükümetini 61 milletvekiliyle bırakmıştı. Şas'ın hükümetten çekilmesiyle Netanyahu hükümeti, azınlık hükümetine dönüşmüştü.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.