SON DAKİKA

#İstanbul Büyükşehir Belediyesi

HABER DEĞER - İstanbul Büyükşehir Belediyesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ayhan Bilgen’den İmralı, CHP ve kayyum uyarısı: Önümüzdeki günler sürprizlere açık Haber

Ayhan Bilgen’den İmralı, CHP ve kayyum uyarısı: Önümüzdeki günler sürprizlere açık

Bahçeli’nin çıkışı, komisyon krizi ve ‘önce iktidar tavır almalı’ vurgusu Ayhan Bilgen, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İmralı vurgusunu “kendi içinde tutarlı” bulduğunu söyledi ve mecliste kurulan komisyona katılım tartışmalarını değerlendirdi. Bahçeli’nin başından beri Öcalan’ı sürecin “siklet merkezi” olarak tarif ettiğini hatırlatan Bilgen, DEM Partisi’nin ve Kürt siyasetinin tüm aktörleri arasında Öcalan’ı merkeze koyan bu çizginin devam ettiğini belirtti. Komisyonun ağırdan alınmasında AKP ve CHP’nin oy kaybı endişesiyle “risk almaktan kaçındığını” söyleyen Bilgen, özellikle CHP’nin tavrına dikkat çekti: “Bir ülkede yürütme bir politika belirliyorsa, muhalefete ‘önce sen tavır al’ denmez; önce iktidar ne istediğini açıkça ortaya koyar.” CHP’nin netleşmeyen duruşunun toplantıların ertelenmesine yol açtığını vurgulayan Bilgen, sürecin bu haliyle hem AKP’yi hem de CHP’yi yıpratacağını savundu. “DEM bu kadar netken CHP geri durursa kent uzlaşısı ağır yara alır” Bilgen, İmralı’ya gidiş konusunda DEM Partisi’nin tutumunun çok açık olduğunu, MHP’nin de ziyareti açıkça istediğini, AKP’nin ise çekingen davrandığını söyledi. Bu tabloda CHP’nin geri durması halinde, DEM–CHP ilişkilerinde ciddi kırılmalar yaşanabileceğini vurguladı: “DEM bu kadar net bir pozisyondayken, diğer herkes olumlu yaklaşır da CHP endişeli davranırsa, bu hem CHP içinde rahatsızlık yaratır hem de DEM’le ilişkiyi kalıcı biçimde yaralar.” Özellikle yerel seçimlerde kurulan “kent uzlaşısı” zeminine atıf yapan Bilgen, bu ilişkinin önümüzdeki dönemde masaya yatırılacağını, tartışmanın sertleşebileceğini söyledi. Silah bırakma, güvenlik–demokrasi dengesi ve Öcalan’ın rolü 1980’ler ve 1990’ların güvenlik merkezli politikalarını, buna karşı “sadece demokrasi sorunu var, güvenlik abartılıyor” diyen yaklaşımı hatırlatan Bilgen, her iki çizgiyi de eksik bulduğunu ifade etti. Ona göre bugün yürütülen hattın ana fikri, sorunun hem güvenlik hem demokrasi boyutunu kabul etmek, ama önce silah bırakma sürecini yönetmek: “Asıl sorunun 1999’dan beri silahlı örgütün silah bırakma sürecinin yönetimi olduğunu düşünüyorum. Eğer Türkiye bu süreci iyi yönetebilirse, geri kalan demokratikleşme adımları daha sağlam zeminde atılabilir.” Öcalan’ın silah bıraktırma konusunda irade koymasının “devlet açısından bir imkân” olduğunu söyleyen Bilgen, “Hem Öcalan’ın mesajlarını kullanıp hem de ‘biz onunla görünmeyelim’ demek çelişkidir.” ifadeleriyle, sürecin gizli ve tutarsız yürütülmesini eleştirdi. “Meclis komisyonu yasa yapmak için kuruldu, dinleme turuna çevrilmemeli” Bilgen, mecliste kurulan komisyonun rolünü de tartıştı. Komisyonun esas görevinin, silah bırakma sürecini hızlandıracak, kolaylaştıracak yasal iyileştirmeleri hazırlamak olduğunu söyleyerek, şu uyarıda bulundu: “Eğer gerçekten silah bırakmayı hızlandıracak düzenlemeye ihtiyaç varsa, bunu yapacak tek yer parlamento. Komisyon bunun için kurulduysa, görevi erteleyip işi ‘herkes gelsin derdini anlatsın’ formatına çevirmek doğru değil.” Akil insanlar sürecini hatırlatarak, o dönemde Anadolu’da yürütülen saha çalışmalarının şimdi tersine, meclise taşındığını belirten Bilgen, halkın dinlenmesinin önemli olduğunu ama “acil yasal düzenleme ihtiyacının” göz ardı edildiğini söyledi. İspanya örneğiyle ‘halk özne olsun’ çağrısı Bilgen, İspanya modeline yaptığı atfın yanlış anlaşıldığını söyleyerek, “kastettiğinin anayasal model değil, halkın özne olması” olduğunu açıkladı. ETA ve Bask bölgesi üzerinden verdiği örnekte, İspanyol halkının “Bizim adımıza silah kullanmayın, bomba patlatmayın” diye sokaklara dökülmesini hatırlattı ve şunları ekledi: “Demokrasinin muhatabı bir örgüt ya da tek tek kişiler olamaz; demokrasinin muhatabı yurttaşlardır. Hak ve özgürlükler pazarlık konusu yapılamaz, ‘silah bırakırsanız şu hakları tanırız’ denemez; o haklar zaten herkes için geçerlidir.” Ana dilde eğitim, eşit yurttaşlık ve dil tartışması DEM Partisi’nin ana dilde eğitim talebinin resmi dile alternatif olmadığını, ancak Kürtçeye bir statü tanınmasını içerdiğini hatırlatan Bilgen, bu talebin Kürtler için yaratabileceği olası dezavantajlara da dikkat çekti: “Eğer sınavlar ve kamu hizmeti sunumu Türkçe üzerinden yürümeye devam edecekse, ana dilde eğitim, fırsat eşitliği tartışmasını da beraberinde getirir.” Dünyada farklı modeller olduğuna, Sovyetler Birliği’nde ilk sınıflarda ana dilin güçlendirilip ardından resmi dil ve Batı dillerinin öğretildiğine işaret eden Bilgen, Türkiye’de de bu konunun pedagojik açıdan daha derin ve ideolojik ezberlerden uzak tartışılması gerektiğini söyledi. Mevcut durumda ana dilde eğitimin özel okullar için serbest olduğunu ama ciddi bir talep oluşmadığını, buna karşın kamu alanında düzenleme yapılmadığını hatırlattı. “Demokrasi kimseye özel statü vermez, çözüm Türkiye’ye özgü bir formülle mümkün” Ayhan Bilgen, dil ve kimlik meselelerinin yalnızca Kürt yurttaşları değil, Çerkeslerden Boşnaklara, Mardin, Hatay, Mersin, Adana, Siirt ve Urfa’daki Arap topluluklarına kadar pek çok kesimi ilgilendirdiğini vurguladı. “Resmi dilin dışında dil öğrenme hakkına dair bir ihlal varsa, çözüm herkes için tek bir ilkeyle bulunmalı; herhangi bir gruba özel statü verilmemeli.” diyen Bilgen, asıl meselenin eşit yurttaşlık olduğunu söyledi. Ona göre; ortak semboller, ortak değerler ne kadar anlamlıysa, hakların da herkes için eşit tanımlandığı bir düzen, Türkiye’nin demokratikleşme sorununu kökten çözme potansiyeli taşıyor. CHP davası, uzun yargılama riski ve siyasete güven uyarısı Bilgen, CHP’yi ilgilendiren davaya da geniş yer ayırdı. On binlerce sayfalık dosya, yüzlerce sanık ve onlarca vakadan oluşan bu dava sürecinin adil yargılama ilkeleri açısından ciddi bir sorun olduğuna dikkat çekti. “Normalde dava açıldığında kesintisiz biçimde karara kadar gidilmesi gerekir. Ama Türkiye’de pratikte bunun mümkün olmadığını biliyoruz; sanıklar savunma haklarını kullandıkça süreç 20–30 yılı bulabilir.” diyen Bilgen, Türkiye’nin en az bir genel seçim ve bir yerel seçimi “CHP davasını tartışarak” geçirme ihtimalinin hem iktidara hem muhalefete hem de siyasete güvene zarar vereceğini savundu. İBB’ye kayyum ve CHP’ye çağrı heyeti ihtimali: “Her an sürpriz olabilir” Bilgen, en tartışmalı bölümde ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanması ve CHP’ye çağrı heyeti atanması ihtimalini dile getirdi. Casusluk dosyası üzerinden “terörün finansmanı” gibi başlıklarla İBB’ye kayyum atanma riskinin yükseldiğini söyleyen Bilgen, aynı zamanda CHP’de de istinaf süreci sonucunda bir çağrı heyetinin görevlendirilebileceğini anlattı: “Bu bir temenni değil, bir öngörü. 39. kurultaydan önce bile CHP’ye bir çağrı heyeti atanması sürprizi yaşanabilir.” dedi. İstinafın takvimi ve mahkemelerin vereceği kararların, partinin yönetim yapısını sarsacak sonuçlar doğurabileceğini kaydetti. “Öcalan ziyareti, CHP ve İBB dosyalarıyla eş zamanlı gelebilir” Ayhan Bilgen, tüm bu olasılıkların aynı zaman diliminde gerçekleşebileceği uyarısında da bulundu. “Öcalan’a yapılacak ziyaretin de CHP ve İBB ile ilgili davalardaki gelişmelerle eş zamanlı olabileceği kanaatindeyim.” diyen Bilgen, Türkiye kamuoyunun hangi başlığı daha çok tartışacağının belirsiz olduğunu, ancak önümüzdeki günlerde hem İmralı dosyasında hem CHP davasında hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle ilgili süreçte “kritik kırılma anlarına” tanıklık edilebileceğini söyledi.

Bahçeli: Kimse gitmezse üç arkadaşımı alır, kendi imkânlarımızla İmralı’ya giderim Haber

Bahçeli: Kimse gitmezse üç arkadaşımı alır, kendi imkânlarımızla İmralı’ya giderim

Toplantının başında geçen hafta Gürcistan hava sahasında düşen C-130 tipi askeri kargo uçağında şehit olan 20 asker için taziye mesajı veren Bahçeli, kazaya dair “komplo teorilerinden uzak durulması” çağrısı yaptı. “İmralı’ya gitmede ayak sürmenin anlamı yok” Bahçeli, terörsüz Türkiye süreci için doğrudan temasın gerekli olduğunu savundu: “Dürüst ve samimi bir şekilde Terörsüz Türkiye hedefi isteniyorsa, İmralı’ya gidilmesinde ayak sürmenin hiçbir manası yoktur. Komisyon karar alamazsa, kimse yanaşmazsa; alırım yanıma üç arkadaşımı, kendi imkânlarımızla İmralı’ya gitmekten gocunmam.” Bahçeli, bu sözlerinin ardından salondaki MHP milletvekillerine dönerek: “İmralı’ya gitmeme izin veriyor musunuz?” diye sordu. Grup, Bahçeli’yi ayakta alkışladı. “Terörsüz Türkiye’den rahatsız olanları millet görüyor” MHP lideri, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sürecin asıl muhataplarından biriyle doğrudan temas kurulmazsa ilerleme nasıl sağlanacak? Barış ve huzur neden bu kadar rahatsız ediyor? Sözde demokratların eleştirilerine aldırmayacağız. Doğru bildiğimiz istikamette yürümeye devam edeceğiz.” C-130 kazası: “Maskeler düşecek” Bahçeli, Gürcistan’da düşen askeri uçak konusunda yapılan spekülasyonları eleştirdi: “20 kahramanımızın her birisi milletimizin göklerde parlayan yıldızıdır. Uçağın nasıl düştüğü aydınlatılacaktır. Maksatlı yorumlar iyi niyetli değildir.” İBB iddianamesi: “TRT dahil tüm TV’lerde yayınlansın” Bahçeli, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik hazırlanan iddianameyle ilgili sert sözler sarf etti ve iki talepte bulundu: Yargılamanın hızla tamamlanması, Davanın TRT başta olmak üzere tüm televizyonlarda canlı yayınlanması. Bahçeli, iddianameyi “yüzyılın soygunu” olarak nitelendirerek şu ifadeleri kullandı: “CHP, milletimizin vergilerini gasbederek siyaset operasyonlarına alet etmiştir. Emeklilerimizin parası para kulelerine doldurulmuştur.” “Türkiye toparlanıyor, yolsuzluk bataklığı kurutulmalı” Ekonomiye dair de değerlendirmelerde bulunan Bahçeli: “Türkiye ekonomisi toparlanma aşamasındadır. Fiyat istikrarı sağlanacaktır. Yolsuzluk bataklığını kurutmadan bu hedefe ulaşılamaz.” dedi.

Davutoğlu: CHP’yi kapatma düşüncesi bile kabul edilemez Haber

Davutoğlu: CHP’yi kapatma düşüncesi bile kabul edilemez

“Reform yetmez; zihniyet ve kurumsal devrim şart” Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye’nin “zihniyet, ahlak, hukuk ve sosyo-ekonomik dönüşüm” ihtiyacına vurgu yaptı. Konuşmasına Gürcistan’da düşen askeri kargo uçağında hayatını kaybeden askerleri anarak başlayan Davutoğlu, kazanın tüm yönleriyle şeffaf biçimde soruşturulması gerektiğini söyledi. “Toplumsal düzenimizin bağları çözülüyor” diyen Davutoğlu, muhafazakâr, milliyetçi ve seküler kesimler arasında dışlayıcılığın arttığını belirtti: “Gelin, çok geç olmadan insan ortak paydasında buluşalım. Bu ancak ortak hukuk anlayışıyla mümkün.” “Parti kapatma düşüncesi bile demokrasiye aykırı” İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkında hazırlanan 3.741 sayfalık iddianameye ve CHP’nin kapatılmasına ilişkin bildirime değinen Davutoğlu, hem hukuk devleti ilkesine hem de siyasal çoğulculuğa vurgu yaptı: “Ana muhalefet partisine karşı kapatma davası açılmasının kimseye faydası olmaz. Bunun düşünülmüş olması bile kabul edilemez. Suç işleyen cezasını çeksin; parti kapatarak ve siyasi yasaklarla siyaset dizayn edilmesin.” Davutoğlu, 2008’de AK Parti’ye açılan kapatma davasını hatırlatarak o dönem siyasete girdiğini anımsattı: “Kendim için istediğim adaleti, rakiplerim için de isterim. Siyaseti yasaklarla, kapatma kararlarıyla şekillendirmek demokratik düzeni yok eder.” Dilovası yangını: “Bu bir sistemik cinayet” Kocaeli Dilovası’nda 6 kişinin hayatını kaybettiği fabrika yangınına da değinen Davutoğlu, olayın yalnızca bir iş kazası değil, “sistemik bir cinayet” olduğunu söyledi. “Çocuk işçi, sigortasız emek, uygulanmayan yıkım kararları... Bunların hepsi korunup kollananlar düzeninin parçaları. Hesap vermesi gereken sadece işveren değil, denetimi aksatan bürokrasi ve siyasettir.” Ekonomi eleştirisi: “Kriz tercihlerden besleniyor” Davutoğlu, bütçe açığı, faiz ödemeleri ve vergi muafiyetlerine ilişkin rakamlarla ekonomi yönetimini eleştirdi. 2026 yılında faiz ödemelerinin 2,7 trilyon TL, vergi istisna ve muafiyetlerinin ise 3,6 trilyon TL olacağını söyleyen Davutoğlu: “Bu, bütçe açığının önemli kısmının tercihe bağlı vergi kayıplarından kaynaklandığını gösteriyor. Yani vatandaşın aleyhine, kodamanların lehine bir siyaset izleniyor.” Asgari ücret muafiyeti hariç 2,5 trilyon TL’lik vergi harcamasının, bütçe açığının büyük bölümüne denk geldiğini belirtti. Ayrıca KÖİ projeleri kapsamında 44 firmaya 238 milyar TL ödeme yapılacağını hatırlattı. “Temiz Siyaset Devrimi” çağrısı Davutoğlu, çözümün “Temiz Siyaset Devrimi” ile mümkün olacağını belirterek siyasi ahlak yasasının, ihale ve imar düzeninin, siyasetin finansmanının yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguladı. “Zihniyet, ahlak ve hukuk devrimi yanında üretim-paylaşım düzenini yeniden kuracak bir sosyo-ekonomik devrim şart. Aksi halde pansuman tedbirlerle bu kriz aşılamaz.” “Gelecek biziz, yasaklarla değil hukukla yönetilen bir ülke istiyoruz” Konuşmasının sonunda Davutoğlu, hem iktidara hem muhalefete çağrıda bulundu: “Her alanda girdiğimiz kriz sarmalının tek çözümü gerçek bir temiz siyaset devrimidir. Omuz omuza verirsek bu kara bulutları dağıtırız. Gelecek, hak ve halk rızası için çalışanlarındır.”

Özel’den vakıf iddiası! Sen ineceksin tren yoluna devam edecek Haber

Özel’den vakıf iddiası! Sen ineceksin tren yoluna devam edecek

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kaynaklarının vakıflara aktarılması ve yönetimlerde akraba ilişkileri olduğunu eleştirerek, 2018'de verilen 847 milyon TL'nin günümüzde 8 milyar TL değerine ulaştığını söyledi. CHP olarak vakıf harcamalarının denetlenmesini talep eden Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın demokrasiye ilişkin 'tren' benzetmesini de eleştirdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM grup toplantısında gündemi değerlendirirken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) kaynaklarının vakıflara aktarılmasına sert tepki gösterdi. Özel, 2018’de İBB’den üç vakfa verilen 847 milyon TL’nin o dönemki dolar kuru (4,80 TL) üzerinden bugünkü değeriyle 8 milyar liraya ulaştığını savundu. Özel açıklamasında, “Birinin başında bir oğlu, diğerinde bir kızı, öbüründe bir damadı… Bunlara 2018’de İBB’den verilen para 847 milyon TL. Dolar o zaman 4 lira 80 kuruş... Şimdi yönetiyor olsalar, İstanbul’un 8 milyar lirasını yine o vakıflara verecekler!”Özel, vakıfların yönetiminde akraba ilişkileri olduğunu ima ederek, “Şimdi yönetiyor olsalar” ifadesiyle iktidara yüklenerek, kaynakların şeffaf kullanılmadığını eleştirdi. CHP, vakıf harcamalarının denetlenmesini talep etti. https://twitter.com/herkesicinCHP/status/1985708122804015151 Bu arada CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın demokrasiye ilişkin yaptığı 'tren' benzetmesine de tepki gösterdi. "Bindiği trenin lokomotifi, raylarını döşeyen kişi benim partimin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür" diyen Özgür Özel, şunları kaydetti: "O trenden ineceksin sen ama o tren yoluna devam edecek. Yolun sonuna kadar devam edecek. Kimsin sen, sen karşısında dururken sana rağmen döşendi o raylar. O rayları döşeyeni senin çok sevdiklerin idama mahkum ettiler Kurtuluş Savaşı'na girişmesin diye"

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.