SON DAKİKA

#Ifade Özgürlüğü

HABER DEĞER - Ifade Özgürlüğü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ifade Özgürlüğü haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Siyasette yargı fırtınası: Demirtaş hakkında 7 yıla kadar hapis istemi Haber

Siyasette yargı fırtınası: Demirtaş hakkında 7 yıla kadar hapis istemi

Mersin’de açılan dosyada talep edilen ceza siyasetin gündemine oturdu Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında savcılık, zincirleme şekilde “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle 1 yıl 3 aydan 7 yıla kadar hapis cezası istedi. Dava, Demirtaş’ın Mersin ve Diyarbakır’daki konuşmalarına dayandırıldı ve iki dosyanın birleştirilmesine karar verildi. Savcılık, zincirleme suç değerlendirmesiyle üst sınırı işaret etti Esasa ilişkin mütalaada, isnat edilen fiillerin zincirleme suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiği savunuldu. Savcılık makamı, bu gerekçeyle Demirtaş hakkında üst sınırı zorlayan bir talepte bulundu. Ankara ve Mardin’deki ifadeleri kapsayan dosyaların birleştirilmesi talebi ise mahkeme tarafından reddedildi. Müşteki taraf daha ağır yaptırım istedi, savunma süre talep etti Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile bağlanan müşteki avukatı, zincirleme suç yerine her bir eylem için ayrı ayrı cezalandırma talep etti. Demirtaş’ın avukatı ise mütalaaya karşı savunma hazırlamak üzere süre istedi; mahkeme bu talebi kabul etti. Mahkeme, tutukluluğun sürmesine karar verdi Halen Edirne F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan Demirtaş duruşmaya katılmadı. Hakim, mevcut halin devamına hükmetti; sanığın bir sonraki celsede hazır bulunmaması halinde “susma hakkını kullandığının kabul edileceği” ihtarında bulunuldu. Dava 6 Ocak’a ertelendi. Dosya, ifade özgürlüğü ve siyaset-yargı ilişkisini yeniden tartışmaya açtı Karar sürecinin, yalnızca bireysel bir yargılama değil; siyaset, ifade özgürlüğü ve yargının sınırlarının toplum nezdinde yeniden tartışılacağı bir eşik oluşturduğu yorumları yapılıyor. Gözler şimdi bir sonraki duruşmaya ve mahkemenin vereceği kritik karara çevrildi.

Ünlü yönetmene 26 ay hapis cezası verildi! Haber

Ünlü yönetmene 26 ay hapis cezası verildi!

Flu TV’nin sahibi ve yönetmeni İlker Canikligil, Mart 2025’te sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım sonrası hakkında açılan dava sonucunda 2 yıl 2 ay (26 ay) hapis cezasına çarptırıldı. “Suç işlemeye alenen tahrik” ve “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlamalarıyla yargılanan Canikligil hakkında mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı vererek cezayı 5 yıllık denetim süresine bağladı. Yönetmen Canikligil’in sosyal medya paylaşımı yargılama sürecini başlattı Canikligil hakkında soruşturma, Mart ayında sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım üzerine başlatıldı. Sahibi olduğu Flu TV’de YouTube yayınlarıyla da bilinen Canikligil, 25 Mart 2025’te çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Savcılık, söz konusu açıklamaların “suç işlemeye alenen tahrik” ve “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlarını oluşturduğunu ileri sürerek dava açtı. Mahkeme, iki ayrı suçtan verilen cezayı toplam 26 ay hapis olarak karara bağladı Yargılama sonunda mahkeme, Canikligil’i yöneltilen iki ayrı suç yönünden toplam 26 ay hapis cezasına mahkûm etti. Normal şartlarda 2 yıl ve üzeri hapis cezalarında HAGB’ye gidilemezken, mahkeme cezanın iki ayrı suçtan verilmiş olması gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. HAGB kararıyla ceza 5 yıllık denetim sürecine bağlandı Karara göre İlker Canikligil, 5 yıl boyunca kasıtlı bir suçtan yeniden hapis cezası almadığı takdirde cezaevine girmeyecek ve hakkında verilen 26 aylık hapis cezası infaz edilmeyecek. Ancak denetim süresinde kasıtlı yeni bir suç işlediği gerekçesiyle mahkûm olması halinde, hem mevcut 26 aylık ceza hem de yeni verilecek ceza birlikte değerlendirilerek yeniden hüküm kurulacak. Karar, ifade özgürlüğü ve ceza adaleti tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı Ünlü yönetmen hakkında verilen hapis cezası ve HAGB kararı, sosyal medyada ve kamuoyunda ifade özgürlüğü, yargının sınırları ve cezaların caydırıcılığı üzerine yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Canikligil’in cezaevine girmeyecek olması, bir yandan “yargısal denetim baskısı” yorumlarına yol açarken, diğer yandan benzer davalarda verilen cezalarla karşılaştırmalı biçimde tartışılmaya devam ediyor.

Erdoğan’ın Başdanışmanı Saral, Hasan Can Kaya’yı hedef aldı Haber

Erdoğan’ın Başdanışmanı Saral, Hasan Can Kaya’yı hedef aldı

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Oktay Saral, sosyal medya platformu X’te yaptığı paylaşımla komedyen Hasan Can Kaya’ya yönelik ağır ifadeler kullandı. Saral, “Konuşanlar” programında bir seyirciyle yaşanan diyaloğu paylaşarak ünlü komedyenin “din ve peygamberlerle alay ettiğini” iddia etti. “Bu şarlatan ebleh komedyene hatırlatılmalı” Saral, paylaştığı videoyla birlikte şu ifadeleri kullandı: “Bu şarlatan ebleh komedyene dinimizle ve peygamberlerimizle istihza edilmeyeceğini yetkili mercilerin hatırlatmasında fayda olduğunu düşünüyorum.” Saral’ın paylaşımı sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Bazı kullanıcılar Saral’ın ifadelerinin ifade özgürlüğü sınırlarını zorladığını belirtirken, bazıları ise Kaya’nın üslubunun “sık sık tartışma yarattığını” savundu. Daha önce de MANİFEST grubunu hedef almıştı Oktay Saral, son dönemde sanat ve eğlence dünyasındaki isimlere yönelik sert çıkışlarıyla gündeme geliyor. Saral daha önce MANİFEST müzik grubunu hedef alarak şu ifadeleri kullanmıştı: “Manifest grubu denen bu ahlâksız, edepsiz, hayasız zebani kılıklı yaratıklar hakkında işlem yapılmalıdır.” Bu açıklamaların ardından grup hakkında “hayasızca hareketler” ve “teşhircilik” suçlamalarıyla soruşturma başlatılmıştı.

Akademisyen Emrah Gülsunar tahliye edildi Haber

Akademisyen Emrah Gülsunar tahliye edildi

Akademisyen ve yazar Emrah Gülsunar hakkında bugün görülen duruşmada tahliye kararı çıktı. Gülsunar, mahkemenin verdiği yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı. Gülsunar, 11 Ekim'de sosyal medya hesabında Venezuela üzerine açtığı anket nedeniyle gözaltına alınmış ve 13 Ekim’den bu yana tutuklu bulunuyordu. Hakkındaki dava İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam edecek. “Bu benim işim: Diktatöryal rejimleri tartışmak siyaset biliminin konusudur” Duruşma saat 10.45’te kimlik tespitiyle başladı. Ardından savunmasını yapan Gülsunar, paylaşımlarının akademik çalışma alanı içinde kaldığını vurguladı: “Siyaset bilimi tüm rejimleri inceler. Diktatöryal rejimler üzerine tartışmak, bir siyaset bilimcisinin doğrudan işidir. Benim uzmanlık alanım çerçevesinde yaptığım akademik değerlendirmelerin suç unsuru sayılması gerçeklikle bağdaşmıyor.” Gülsunar, sosyal medya anketinin Türkiye’ye yönelik olmadığını, Venezuela üzerine yürüyen tartışmalarla ilgili olduğunu belirtti: “Paylaşımımın bağlamı açıktır. O gün Nobel Ödülü ve Venezuela üzerine konuşulan bir konuyu tartışıyordum. Bilinçli bir karalama kampanyasıyla hedef gösterildim.” “Paylaşımlarım suç değil ama tutuklama ifade özgürlüğünü baskılıyor” Savcılık, Gülsunar’ın tutukluluğunun devamını talep etti. Beyanında tutukluluğun orantısız olduğunu söyleyen Gülsunar şöyle konuştu: “Paylaşımlarım kamu düzenini bozmaz. Ancak böylesi bir paylaşımın tutuklamaya konu edilmesi ifade özgürlüğü bakımından ciddi bir baskıya dönüşür. 36 gündür cezaevindeyim; derslerime giremiyor, akademik çalışmalarımı sürdüremiyorum.” Avukatlar Hasan Sınar ve Mehmet Can Seyhan da, suçun unsurlarının oluşmadığını belirterek tahliye talep etti. Mahkemeden adli kontrolle tahliye kararı Mahkeme heyeti, tarafların beyanlarının ardından duruşmaya ara verdi. Aranın ardından, Gülsunar’ın adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağıyla tahliyesine hükmetti. Hakim ayrıca esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için dosyayı savcılığa gönderdi ve duruşmayı 30 Ocak tarihine erteledi.

İzmir’de lise birincisi Asmin Yıldız tutuklandı! Haber

İzmir’de lise birincisi Asmin Yıldız tutuklandı!

Sınıfta çekilen video “örgüt propagandası” sayıldı İzmir’in Menemen ilçesindeki Haldun Koşay Anadolu Lisesi son sınıf öğrencileri, boş derste müzik açarak halay çekti. Sınıfta çekilen bu video, bir öğrencinin TikTok hesabında paylaşıldı. Kısa sürede “Hafıza” adlı bir sosyal medya hesabı tarafından alıntılanan görüntü, 600 binden fazla kişiye ulaştı ve tartışma yarattı. Videoda çalan müziğin içeriği nedeniyle, “örgüt propagandası” iddiasıyla beş öğrenci hakkında soruşturma başlatıldı. Okul birincisi Asmin Yıldız, savcının talebiyle tutuklanarak Aliağa Şakran Kadın Cezaevi’ne gönderildi. Avukatı: “Kürtçe bilmeyen bir öğrencinin farkında olmadan çektiği video suç sayılamaz” Asmin Yıldız’ın avukatı Zeynep Sedef Özdoğan, İzmir Barosu’nda düzenlenen basın açıklamasında süreci anlattı: “Sınıfta öğrenciler halay çekiyor, Asmin de bunu TikTok hesabında paylaşıyor. Kürtçe bilmediği için şarkının içeriğinin farkında değil. Videonun altına herhangi bir açıklama da yazmıyor. Ancak sosyal medyada hızla yayılan görüntü, linç kampanyasına dönüşüyor. Asmin tepkileri görünce özür dileyerek videoyu kaldırıyor. Buna rağmen gece yarısı evi basılarak gözaltına alınıyor ve ertesi gün tutuklanıyor.” Özdoğan, Asmin’in “kaçma şüphesi” iddiasıyla tutuklandığını belirterek, bunun hukukla bağdaşmadığını söyledi. “Asmin Cumhuriyet Savcısı olmak istiyordu” Avukat Özdoğan, Asmin’in eğitimine ve hedeflerine vurgu yaparak şunları kaydetti: “Cumhuriyet Savcısı olmak isteyen, hukuk okumak isteyen bir çocuk bu. Ülkesine hizmet etmek, adaletin bir parçası olmak istiyor. Ama şimdi o hayaller cezaevi duvarları ardında. Biz diyoruz ki: Asmin’in yeri cezaevi değil, okul sıraları ve ailesinin yanı olmalı.” Ailesine yönelik tehditler: “Okula gitseydi öldürürdük” Asmin’in teyzesi Didem Bozkur, basın toplantısında ailenin tehdit mesajları aldığını belirtti: “Aileye ‘Asmin okula gitseydi öldürürdük’ şeklinde mesajlar geliyor. Bu tehditler nedeniyle aile tedirgin. Biz sadece adalet istiyoruz.” Anne Sevgi Yıldız ise kızının üniversiteye hazırlandığını söyleyerek gözyaşları içinde şu ifadeleri kullandı: “Kızımın bir paylaşım yüzünden elimizden alınmasını hak etmiyoruz. Asmin ders çalışan, hayalleri olan bir çocuk. Kızımın yeri okul sıraları, cezaevi değil.” Baro ve hukukçular sürecin takipçisi İzmir Barosu Genel Sekreteri Zöhre Dalkıran, Asmin Yıldız’ın tutukluluğuna tepki göstererek, konunun takipçisi olacaklarını belirtti. Avukat Özdoğan ise Anayasa’nın 19., 25., 26. ve 42. maddelerini hatırlatarak, ifade özgürlüğü ve eğitim hakkının ihlal edildiğini söyledi. Eğitim yerine cezaevi tartışması büyüyor Asmin Yıldız’ın tutuklanması, sosyal medyada ve hukuk çevrelerinde geniş yankı uyandırdı. Öğrencinin eğitim hakkı ve ifade özgürlüğü temelinde tahliye edilmesi çağrıları artarken, hukukçular sürecin “ifade özgürlüğü sınırlarını aşan bir yargı uygulaması” olduğunu savunuyor.

RTÜK’te yeni dönem: Ebubekir Şahin gitti, Mehmet Daniş başkan oldu Haber

RTÜK’te yeni dönem: Ebubekir Şahin gitti, Mehmet Daniş başkan oldu

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nda kritik değişim gerçekleşti. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in görevi sona erdi, yerine kurul üyeleri arasından hukukçu Mehmet Daniş seçildi. Yeni başkanın atanması, Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğü tartışmalarının yeniden alevlenmesine neden oldu. RTÜK’te görev değişimiyle yeni bir sayfa açıldı RTÜK Üyesi İlhan Taşcı, X hesabından yaptığı açıklamada “RTÜK’te Ebubekir Şahin dönemi sona erdi. RTÜK Başkanlığına hukukçu Mehmet Daniş seçildi” ifadelerini kullandı. Taşcı, kendi başkan adaylığında destek veren üyelere teşekkür ederek, “RTÜK yeni dönemde umarız daha özgürlükçü bir anlayışla denetimlerini yapar, basın ve halkın haber alma özgürlüğüne saygılı yaklaşır” dedi. Bu açıklama, RTÜK içindeki yönelim değişikliğine dair ilk kamuoyu mesajı olarak değerlendirildi. Ebubekir Şahin’in dönemi tartışmalarla hatırlanıyor 2018 yılından bu yana başkanlık görevini yürüten Ebubekir Şahin dönemi, yayın yasakları, cezalar ve basın üzerindeki denetim tartışmalarıyla gündemdeydi. Şahin’in görev süresince alınan kararlar, Türkiye toplumunda ifade özgürlüğü sınırlarının daraldığı yönünde eleştirilerle karşılanmıştı. Görev değişikliği, özellikle son dönemde artan RTÜK kararları ve muhalif medya kuruluşlarına yönelik yaptırımların ardından geldi. Yeni başkan Mehmet Daniş’ten beklenti: Daha özgürlükçü bir RTÜK mü geliyor? Hukuk kökenli bir isim olan Mehmet Daniş’in başkan seçilmesi, RTÜK’ün denetim politikalarında olası bir “yumuşama” beklentisini doğurdu. Basın çevreleri, Daniş’in ifade özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına daha dengeli yaklaşacağı yönünde temkinli bir umut taşıyor. Ancak bazı hukukçular, kurulun yapısının değişmemesi nedeniyle büyük bir politika dönüşümünün kısa vadede zor olduğunu belirtiyor. Türkiye toplumu gözünü RTÜK’ün yeni dönemine çevirdi Yeni dönemde RTÜK’ün nasıl bir çizgi izleyeceği, yalnızca medya sektörü değil, tüm Türkiye halkı tarafından yakından izleniyor. Kurulun basın özgürlüğüne yaklaşımı, toplumun demokratik alanındaki sınırları belirleyen önemli bir gösterge olmaya devam ediyor. Ayrıntılar ve yeni döneme ilişkin açıklamalar geldikçe haber güncellenecek.

Fatih Altaylı’nın 1997 röportajı 28 yıl sonra yayımlandı: Öcalan, Susurluk’tan “silahları susturalım”a kadar konuştu Haber

Fatih Altaylı’nın 1997 röportajı 28 yıl sonra yayımlandı: Öcalan, Susurluk’tan “silahları susturalım”a kadar konuştu

Gazeteci Fatih Altaylı’nın 1997’de Lübnan’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdiği yaklaşık 30 dakikalık röportajın ilk bölümü, PKK’nın kurduğu Özgür Düşünceler adlı internet sitesinde 28 yıl sonra yayımlandı. O dönem yayınlanmayan görüşmenin, Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. ve 30. maddeleri gerekçe gösterilerek televizyon kanalında yayımlanmadığı Altaylı tarafından daha önce açıklanmıştı. Yayımlanan bölümde Öcalan; Susurluk kazası, uyuşturucu ağı iddiaları, devlet-militer örgüt ilişkileri, Kürt meselesine dair çözüm söylemleri ve silahların susturulması çağrısı gibi başlıklara değindi. Görüşmenin arka planı ve yayınlanmama gerekçesi Altaylı, röportajın 1997’de Lübnan’ın Bar Elias kentinde kaydedildiğini, PKK mensuplarının ekibini önce bir eve götürüp ardından camları kapalı araçla farklı bir yere taşıdığını aktarıyor. Röportaj erken saatte başlamış ve uzun sürmüş; masada yedi-sekiz kişi bulunmuş. Altaylı, söz konusu görüşmenin o dönem Kanal D’de yayımlanmamasına gerekçe olarak Terörle Mücadele Kanunu’ndaki hükümleri gösterdiğini belirtmiş; kanunda o tür yayınlara ilişkin yaptırımlar olduğu için kanalın kapatılma riski bulunduğu kaydedildi. “Susurluk bir dönüm noktası” — çete ve uyuşturucu iddiaları Yayımlanan bölümde Öcalan, 1996 Susurluk kazasını Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biri olarak nitelendirdi. Öcalan, Susurluk ve bağlantılı yapıların ekonomik ilişkilerine dair iddialarda bulunarak, bazı çetelerin uyuşturucu ticaretinde kontrol sağladığını ve bu yapıların adı geçen suikast girişimleri ve kirli işlerle bağlantılı olduğunu öne sürdü. Öcalan, Abdullah Çatlı, Sedat Bucak, Savaş Buldan ve Behçet Cantürk gibi isimlere dair iddialarını dile getirdi; özel timlerin ve bazı çetelerin uyuşturucu meselelerinde rolü olduğuna dair ifadeler kullandı. “Ben Anadolu çocuğuyum” — Öcalan’ın kendini tanımlaması Altaylı’nın “Türkiye’nin iyiliğini istermiş gibi konuşuyorsunuz” sorusuna Öcalan, samimi bir dille cevap verdiğini belirterek kendisini “halis muhlis Anadolu çocuğu” olarak tanımladı. Öcalan, çocukluğuna, Ankara yıllarına ve Türkiye’nin güzelliklerine dair kişisel anekdotlar paylaştı; siyasete bu ideallerle girdiğini ve “güzel bir Türkiye” isteğini yineledi. Çözüm vurgusu: “Yarın tüm silahları susturalım” Röportajın en dikkat çeken bölümlerinden biri Öcalan’ın diyalog çağrısıydı. İngiltere Başbakanı örneğini vererek IRA ile diyalog sürecine atıfta bulunan Öcalan, “yeter ki diyalog olsun, yarın bütün silahları susturalım” ifadelerini kullandı. Öcalan, çözüm niyetinin sürekli olduğunu savundu ve siyasilerde karar gücü görmediğini belirtirken, “Türkiye’yi ve Kürtleri kurtarmak” istediğini söyledi. Güneydoğu için vizyon: “Dicle ve Fırat kıyılarında cennet” Öcalan, Güneydoğu’daki tahribatı eleştirip bölgenin yeniden inşası ve ekonomik dönüşümü üzerine tasavvurlarını anlattı. Dicle ve Fırat kıyılarında tarıma, kültüre ve yaşam alanlarına dayalı bir dönüşüm hayal ettiğini; Cizre, Batman ve Fırat kıyılarında kültürel merkezler inşa etmek istediğini ifade etti. Ayrıca askeri güç mevzilenmelerine dikkat çekip, bunun çağımızın sorunlarını çözme yolu olup olmadığını sorguladı. Susurluk, suikast iddiaları ve “Apo’ya suikast” söylemi Öcalan, iki ayrı suikast girişimi iddiasına değinerek bunların arkasında bazı çetelerin ve devlet içi unsurların olduğunu iddia etti. Uyuşturucu şebekelerinin geniş coğrafi menzilli olduğunu belirten Öcalan, bu yapıların “Apo’ya suikast” söylemiyle meşrulaştırıldığını öne sürdü. Röportajın hukuki ve kamusal yansımaları 1997’de kaydedilip yayımlanmayan röportajın 28 yıl sonra PKK’ya ait bir platformda yayınlanması, Türkiye siyasetinde ve medyada tartışma yaratacak nitelikte. Yayının hukuki boyutu, Telif ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında geçmişteki gerekçelerin bugün nasıl değerlendirileceği; ayrıca röportajın arşivsel değeri ve tarihsel bağlamı tartışma ortamı sağlayacak. Gazetecilik, arşiv ve ifade özgürlüğü ile terörle mücadele mevzuatı arasındaki hassas dengeler bir kez daha gündeme gelecek. Röportajın yayımlanan bölümünde öne çıkanlar şöyle özetlenebilir: Öcalan’ın Susurluk’u kilometre taşı ilan etmesi; çete-uyuşturucu bağlantılarına ilişkin iddialar; kişisel geçmişe dair anlatılar; barış ve diyalog çağrısı; Güneydoğu için ekonomik ve kültürel dönüşüm vizyonu; silahların susturulması yönündeki tekrarlanan teklif. Yayımlanan bölüm, Altaylı’nın o döneme ilişkin açıklamaları ve yasa maddeleri nedeniyle neden o zaman yayınlanmadığına dair açıklamalarla birlikte kamuoyunda geniş yankı uyandırması bekleniyor. Röportajın tamamının yayımlanıp yayımlanmayacağı ve olası hukuki sonuçları önümüzdeki günlerde izlenecek gelişmeler arasında yer alacak.

İHD: Ana dilde konuşma ve ifade özgürlüğü engellenemez Haber

İHD: Ana dilde konuşma ve ifade özgürlüğü engellenemez

Kürtçe konuşma talebine ret Komisyonun ilk oturumunda Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri dinlendi. Görüşmede Barış Anneleri’nden Nezahat Teke, Rebia Kıran ve Türkiye Bozkurt söz aldı. Nezahat Teke ve Rebia Kıran’ın Kürtçe konuşma talebi, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş tarafından “içtüzük ve resmi dil” gerekçesiyle kabul edilmedi. Bu nedenle konuşmaların Türkçe sürmesi istendi. Kararı “haksızlık” olarak nitelendiren Nezahat Teke tepkisini dile getirirken, Rebia Kıran ise konuşmasına Kürtçe başladı ancak uyarılar üzerine Türkçe devam etmek zorunda kaldı. İHD: “Barış Anneleri’nden özür dilenmeli” İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi, yaptığı yazılı açıklamada Meclis Başkanlığı’nı, Barış Anneleri’nden ve ana dili Kürtçe olan yurttaşlardan özür dilemeye çağırdı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Böylesine kritik bir dönemde Barış Anneleri’nin kendi dilleriyle yaşadıkları acıyı dile getirmelerine engel olunması kabul edilemez. Nezahat Teke ve Rebia Kıran’ın Meclis’te yapmak istediği Kürtçe konuşmanın engellenmesini kınıyoruz. Bu tavrı sürece dair temkinli iyimserliği zedeleyen bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Ana dilde konuşma ve ifade özgürlüğü engellenemez.” Tepkiler DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Bir Barış Annesi Kürtçe konuştuğu için uyarılıyor, sözü kesiliyor. Bir barış annesinin Kürtçe konuşmasına tahammül edemeyenler barışı nasıl inşa edecek?” dedi. Avukat Eren Keskin ise, “Kürtçe konuşması engellenen Nezahat Teke ‘Kızımın yanan saçlarının kokusu hâlâ burnumda’ dedi… Bu kadar ağır, bu kadar etkili…” ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.