SON DAKİKA

#Insani Yardım

HABER DEĞER - Insani Yardım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Insani Yardım haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Erdoğan’dan Barzani cephesine: Bahçeli’ye yönelik bu hadsiz açıklamadan derhal dönülmeli Haber

Erdoğan’dan Barzani cephesine: Bahçeli’ye yönelik bu hadsiz açıklamadan derhal dönülmeli

“Asla tasvip etmiyoruz, diplomatik girişimler başlatıldı” AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Mesud Barzani cephesinden gelen ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi hedef alan açıklamaya sert sözlerle tepki gösterdi. Erdoğan, açıklamayı “kabul edilemez” olarak nitelendirdi; AKP Sözcülüğü ve Dışişleri Bakanlığı üzerinden gerekli diplomatik adımların atıldığını, konuyla ilgili izahat talep edildiğini söyledi. Erdoğan, TBMM kürsüsünden Bahçeli’ye destek verdi Erdoğan, grup konuşmasının siyaset gündemine damga vuran bölümünde, Barzani’nin ofisinden Bahçeli’ye yönelik gelen mesajı doğrudan hedef alarak, “Sayın Devlet Bahçeli’yi hedef alan dünkü saygısız ve hadsiz açıklamaları asla tasvip etmediğimizi, kabul edilemez bulduğumuzu burada ifade etmek isterim” dedi. Erdoğan, söz konusu açıklama sonrasında parti sözcüsünün ve Dışişleri Bakanlığı’nın devreye girdiğini, Türkiye’nin rahatsızlığının muhataplara açık bir biçimde iletildiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı, bu aşamadan sonra atılması gereken adımı da netleştirerek, “Bu vahim hatadan bir an önce dönülmeli ve düzeltilmelidir” ifadesini kullandı. Böylece Ankara’dan, Barzani cephesine yönelik doğrudan ve sert içerikli bir uyarı mesajı verilmiş oldu. Cumhur İttifakı vurgusu: “Hedef, anlayış ve fikir birliği içindeyiz” Konuşmasında uzun bir bölüm ayırdığı “Terörsüz Türkiye” sürecine değinen Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi ile kurulan Cumhur İttifakı’na da özel vurgu yaptı. Erdoğan, “Cumhur İttifakı hedef, anlayış ve fikir birliği içindedir” diyerek ittifakın stratejik birlikteliğinin altını çizdi. Erdoğan, Türkiye’nin terörle mücadelede “yarım asırlık bir prangayı kırma” iddiası taşıdığını, bu süreçte hem kendi partisi hem de ittifak ortaklarının ağır siyasi risk aldığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı, bu riskin Türkiye toplumunun geleceği için göze alındığını belirterek, amaçlarının “evlatlara terör gölgesinden arınmış bir ülke bırakmak” olduğunu söyledi. Muhalefete ve CHP lideri Özgür Özel’e sert eleştiriler yöneltildi Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı konuşmada ana muhalefet partisi CHP ve Genel Başkanı Özgür Özel’i de hedef alan sert ifadeler kullandı. Özel’in açıklamalarını, “hedef saptırma” olarak niteleyen Erdoğan, CHP’nin tarihine atıf yaparak, özellikle Kürt yurttaşlara yönelik geçmiş politikalar üzerinden ağır eleştirilerde bulundu. Erdoğan, CHP’nin “Türkiye toplumunu umutsuzluğa ve karamsarlığa sürüklemeye çalıştığını” savundu; parti içi çekişmelerin ve yolsuzluk iddialarının üzerini örtmek için bu dilin kullanıldığını iddia etti. Cumhurbaşkanı, AKP’nin ise Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz dâhil tüm yurttaşları kapsayan bir siyaset yürüttüğünü, ayrıştırıcı değil bütünleştirici bir çizgide durduklarını dile getirdi. Ekonomi mesajları: “21 çeyrektir büyüme, hedef 1,9 trilyon dolarlık ekonomi” Erdoğan, grup toplantısında yalnızca siyasal tartışmalar ve Barzani cephesinden gelen açıklamaya tepkiyle yetinmedi; ekonomiye dair başlıkları da ayrıntılı şekilde anlattı. Türkiye ekonomisinin 21 çeyrektir kesintisiz büyüdüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı, 2025’in üçüncü çeyreğinde ekonomik büyümenin yıllık bazda yüzde 3,7 olarak gerçekleştiğini hatırlattı. Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında dördüncü, G20 ülkeleri arasında ise beşinci sırada yer aldığını söyleyen Erdoğan, ülkenin yıllıklandırılmış millî gelirinin 1,5 trilyon doları aştığını belirtti. Erdoğan, 2028 hedefini ise “1,9 trilyon dolarlık bir ekonomi ve 375 milyar dolarlık mal ihracatı ile 100 milyar dolarlık turizm geliri” olarak özetledi. Ayrıca KOBİ’lere sağlanan desteklerden söz eden Erdoğan, özellikle emek yoğun sektörlerde çalışan başına verilen desteğin 2026 yılında 3.500 liraya yükseltileceğini, bu yolla 1 milyondan fazla istihdamın korunmasının hedeflendiğini ifade etti. Dış politika ve Afrika vurgusu: “Türkiye alan el değil, veren el konumunda” Konuşmasında G20 Zirvesi ve Türkiye’nin Afrika ile ilişkilerine de geniş yer ayıran Erdoğan, Türkiye’nin uluslararası platformlarda “dik ve dirayetli bir duruş” sergilediğini söyledi. Afrika kıtasında Türkiye’nin büyükelçilik sayısının 12’den 44’e çıkmasının, ticaretin ise 5 milyar dolardan 37 milyar dolara yükselmesinin altını çizen Cumhurbaşkanı, hedeflerinin 50 milyar dolarlık ticaret hacmi olduğunu belirtti. Türkiye’nin, Gazze ve Sudan başta olmak üzere pek çok kriz bölgesine insani yardım ulaştırdığını anımsatan Erdoğan, Türkiye’nin artık “alan el değil, veren el” konumunda olmasının, ülkenin son 20 yıldaki dönüşümünün göstergesi olduğunu vurguladı. Savunma sanayii ve KIZILELMA mesajı: “Hava savunmasında tarihi eşik aşıldı” Erdoğan, savunma sanayii alanındaki gelişmelere de değinerek, KIZILELMA insansız savaş uçağının MURAT radarıyla tespit edilen bir hedefi GÖKDOĞAN füzesiyle havadan havaya vurduğunu anımsattı. Bu testle KIZILELMA’nın “görüş ötesi hedefi vurabilen ilk insansız savaş uçağı” olarak kritik bir eşiği geçtiğini söyleyen Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin hava savunmasında yeni bir döneme girdiğini kaydetti. Bu testlerin Sinop’ta yapılmasına CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “balıklar rahatsız oluyor” sözleriyle itiraz ettiğini hatırlatan Erdoğan, Sinoplu Diyojen’in “Gölge etme, başka ihsan istemez” sözüyle yanıt verdi ve savunma projelerine yönelik eleştirileri geri püskürttü. “Terörsüz Türkiye” vurgusu ve Meclis’e çağrı: “Elleri taşın altına koyma zamanı” Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının son bölümünde bir kez daha “Terörsüz Türkiye” hedefini yineleyerek, Meclis’te temsil edilen tüm partilere ve milletvekillerine çağrıda bulundu. Türkiye’nin yarım asırdır devam eden terör sarmalından tamamen çıkması için herkesin sorumluluk alması gerektiğini ifade eden Erdoğan, bu süreçte “iffetli, sabırlı ve tahriklere kapılmayan” bir siyaset üslubu beklediğini söyledi. Erdoğan, Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili olarak “Bu sefer başaracağız” ifadesini kullanırken, Türkiye toplumuna da “umut ve özgüveni koruma” çağrısı yaptı. Cumhurbaşkanı, “İnanıyorsanız üstünsünüz, inanıyorsanız zafer sizindir” sözleriyle konuşmasını bitirdi.

Türkiye’den AB’ye ilk askeri gemi ihracatı: Tarihi projede sac kesimi yapıldı Haber

Türkiye’den AB’ye ilk askeri gemi ihracatı: Tarihi projede sac kesimi yapıldı

Türkiye, savunma sanayii tarihinde bir ilke daha imza attı. NATO ve Avrupa Birliği üyesi Portekiz için inşa edilecek iki askeri geminin çelik kesim töreni İstanbul’da gerçekleştirildi. Ada Tersanesi’nde düzenlenen tören, Türkiye’nin Avrupa’ya yönelik ilk askeri gemi ihracatı olması nedeniyle uluslararası dikkat çekti. Görgün: “Barışa Hizmet Edecek Stratejik Bir Platform İnşa Ediyoruz” Törende konuşan Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, projenin iki ülke ilişkileri için yeni bir stratejik dönemi başlattığını belirtti. Görgün, “Bu çelik kesim töreniyle, hem barış zamanında insanlığa hizmet edecek hem de gerektiğinde caydırıcılık sağlayacak önemli bir deniz platformunun temelini atıyoruz.” dedi. Türkiye ile Portekiz arasındaki anlaşma, 17 Aralık 2024’te Lizbon’da imzalanmış ve iki adet Yardımcı Petrolcü ve Lojistik Destek Gemisi inşasını kapsamıştı. 14 Bin Deniz Millik Menzil: Transatlantik Görev Kapasitesi Görgün, geliştirilen gemilerin 14 knot ekonomik hızla 14.000 deniz miline ulaşabildiğini belirterek, “Bu menzil, gemilerin okyanus ötesi görevleri dahi rahatlıkla icra edebileceği anlamına geliyor.” ifadelerini kullandı. Gemiler; denizde yakıt ikmali, lojistik destek, amfibi harekât, tıbbi destek, arama-kurtarma ve insani yardım görevleri için tasarlandı. Gelişmiş komuta-kontrol sistemleri, sensör paketi ve silah donanımıyla platformların NATO görevlerinde kritik roller üstleneceği bildirildi. “Avrupa’dan Gelen Güvenin Göstergesi”: Türk Deniz Mühendisliğinde Yeni Aşama Projede ana yüklenici STM olurken yaklaşık 30 Türk şirketi üretim sürecinde görev alıyor. Görgün, Türkiye’nin MİLGEM, TCG Anadolu, TF-2000 ve MİLDEN gibi projelerle dünya standartlarında denizcilik teknolojisi geliştirdiğini hatırlattı. Portekiz’in Türkiye’yi tercih etmesi, hem Avrupa’nın savunma tedarikinde Türkiye’ye duyduğu güvenin arttığını hem de Türk gemi mühendisliğinin yeni bir seviyeye ulaştığını gösteriyor. Görgün, “Bu proje sadece bir mühendislik işbirliği değil, aynı zamanda iki ülke arasında uzun soluklu bir stratejik dostluğun başlangıcıdır.” ifadelerini kullandı. Portekiz Donanması: “Yeni Bir Güven Dönemi Başlıyor” Portekiz Donanması Gemi Programı Direktörü Joao Marques da Costa, İstanbul’daki töreni iki ülke ilişkilerinde “yeni bir güven bölümü” olarak nitelendirdi. Da Costa, inşa edilen gemilerin Portekiz’in hem ulusal operasyonlarında hem NATO görevlerinde kritik lojistik destek sağlayacağını ifade etti. Teslimatlar 36 ve 44 Ayda Tamamlanacak STM Genel Müdürü Özgür Gümeryüz, projede tasarım sürecinin tamamlandığını ve inşa faaliyetlerinin takvime uygun ilerlediğini açıkladı. “İlk gemiyi 36 ayda, ikinci gemiyi ise 44 ayda teslim etmeyi planlıyoruz. Bu platformların Portekiz Donanması’nın bölgesel ve müttefik operasyonlarına önemli katkılar sunacağına inanıyoruz.” dedi.

Filipinler’i vuran Kalmaegi Tayfunu can almaya devam ediyor Haber

Filipinler’i vuran Kalmaegi Tayfunu can almaya devam ediyor

Felaket bilançosu ağırlaşıyor: 114 can kaybı, 127 kayıp Pasifik Okyanusu’ndan gelerek Filipinler’i etkisi altına alan Kalmaegi Tayfunu, ülkede büyük bir insani krize dönüştü. Ulusal Afet Riskini Azaltma ve Yönetim Konseyi (NDRRMC), ölüm sayısının 114’e yükseldiğini açıkladı. Kayıpların 71’inin Cebu bölgesinde kaydedildiği, çoğunun heyelan ve sel baskınlarında hayatını kaybettiği bildirildi. 1 milyon 951 bin kişi etkilendi, tahliyeler devam ediyor Tayfun nedeniyle ülke genelinde 5 binden fazla yerleşim birimi doğrudan etkilendi. 127 binden fazla aile, toplam 4 bin 933 tahliye merkezine yerleştirildi. Yetkililer, 127 kayıp kişi için arama kurtarma çalışmalarının kesintisiz sürdüğünü aktardı. Yeni rota Vietnam: Tehlike bitmiş değil Meteoroloji yetkilileri, “Tino” adıyla da bilinen Kalmaegi Tayfunu’nun hafta sonuna kadar Güney Çin Denizi üzerinden Vietnam’a doğru ilerleyeceğini açıkladı. Böylece bölgesel tehdit sürerken, Filipinler’de hasar tespit ve insani yardım çalışmaları devam ediyor. Filipinler hâlâ Haiyan travmasının izlerini taşıyor Ülke, 2013’te 7 bin 300’den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan Haiyan Tayfunu’nu hâlâ hafızasında taşırken, yeni felaketin yaraları yeniden derinleşiyor. Uzmanlar, iklim krizi nedeniyle tayfunların hem daha sık hem de daha yıkıcı hale geldiği görüşünde.

173 yılın en büyük felaketi Jamaika’yı vurdu: Hala ulaşılamayan köyler var Haber

173 yılın en büyük felaketi Jamaika’yı vurdu: Hala ulaşılamayan köyler var

Jamaika, Kasırga Melissa’nın 173 yılın en büyük yıkımını bırakmasının üzerinden neredeyse bir hafta geçmesine rağmen felaketin etkilerini hâlâ atlatamadı. En az 32 kişi hayatını kaybetti, onlarca yerleşime ulaşılamadığı için can kaybının artmasından endişe ediliyor. Yıkımın bilançosu artıyor ve ülkenin bazı bölgelerine hâlâ yardım ulaştırılamıyor Yetkililer, su baskınlarının sürdüğünü, yolların çöktüğünü ve çok sayıda köyün hâlâ dış dünyayla bağlantısının kesik olduğunu açıkladı. Yıkılan kentlerde kepçelerle moloz kaldırılırken, barınaksız kalan yurttaşlar geçici barınma noktalarına yönlendiriliyor. “Su yok, yiyecek yok”: Yerel halk temel ihtiyaçlara ulaşamıyor Jamaika Bilgi Bakanı Dana Morris Dixon, kasırganın yalnızca ülkede değil, Karayipler genelinde 60’tan fazla can aldığını bildirdi. En ağır hasarın yaşandığı Westmoreland bölgesinden Tac­keisha Frazer, “Yiyecek, su, hijyen malzemesi… Ne varsa ihtiyacımız var. İnsanlar evsiz, aç ve çaresiz” diyerek yardım çağrısında bulundu. Onlarca yerleşim hâlâ tamamen izole: Helikopterle malzeme gönderilmeye başlandı Çalışma Bakanı Pearnel Charles Jr., ülke genelinde 25’ten fazla yerleşim yerine hâlâ karadan ulaşılamadığını, ancak bölgeye havadan destek gönderilmeye çalışıldığını söyledi. Bazı bölgelerde evlerin, iş yerlerinin ve altyapının tamamen yok olduğu belirtiliyor. “Her şey gitti” diyen bölge halkı, uluslararası yardım talebini yüksek sesle yineliyor Batı Jamaika’da dükkanını kaybeden Diana Mullings, “Ahşap evler, beton yapılar, dükkanlar, hepsi yok oldu” derken, mahalle sakini Millicent McCurdy, “Kim yardım edebiliyorsa etsin, insanlar giyecekten yiyeceğe kadar her şeyden yoksun” sözleriyle durumu özetledi. Jamaika hükümeti dünyaya seslendi Felaket sonrası altyapı, sağlık sistemi ve lojistik çökme noktasına gelirken, hükümet resmî olarak uluslararası destek talep etti. Gıda, temiz su, barınma ve tıbbi malzeme ihtiyacı kritik seviyede.

En az 2 bin kişiyi öldürdüğünü itiraf eden ‘Ebu Lulu’ kimdir? Haber

En az 2 bin kişiyi öldürdüğünü itiraf eden ‘Ebu Lulu’ kimdir?

Sudan’ın Darfur bölgesi, El-Faşir’de yaşanan kitlesel şiddetin merkezindeki isimlerden biri olarak anılan El-Fatih (al-Fateh) Abdullah İdris —nam-ı diğer “Ebu Lulu” veya “El-Faşir Kasabı”— bir çevrim içi yayında “2 bin kişiyi öldürdüğünü” ve daha fazlasını öldürme niyetinde olduğunu söyledi; sosyal medya videolarında gördüğü ve bazı tanıkların aktardığı görüntüler İdris’in sivillere yönelik infazlara karıştığı iddialarını güçlendiriyor. Bu iddialar hem saha raporları hem de uydu verileriyle birlikte uluslararası alarma yol açtı. Ebu Lulu, Darfur’da savaş başlamadan önce yerel bir savaşçı olarak biliniyordu ve El-Faşir’in HDK/RSF tarafından ele geçirilmesiyle kısa sürede öne çıktı. Uzun yıllara yayılan Darfur çatışma geçmişinde bilinen bir aktör olarak görünmeyen İdris’in ismi, El-Faşir’in paramiliter güçlerin kontrolüne geçmesiyle sosyal medyada yayılan infaz görüntüleriyle geniş yankı buldu; bazı medya analizleri ve bölge uzmanları onun daha önce yerel düzeyde tanındığını, ancak son saldırılarla görünürlüğünün dramatik biçimde arttığını belirtiyor. Sosyal medyada dolaşan videolar ve tanık ifadeleri Ebu Lulu’yu “infaz sembolü” haline getirdi. Çok sayıda kısa klipte, El-Faşir civarında İdris’e atfedilen kişilerin sivillere yönelik şiddet uyguladığı ve bazı kayıtların doğrudan çevrim içi hesaplardan yayıldığı iddia ediliyor; bağımsız doğrulamayı zorlaştıran iletişim kesintilerine karşın uluslararası haber kuruluşları ve insan hakları gözlemcileri söz konusu görüntüleri, tanıklıkları ve sağlık kuruluşu raporlarını karşılaştırarak ciddi insan hakları ihlali iddiaları olduğunu vurguladı. BM ve uluslararası kuruluşlar olayları toplu infaz, tecavüz ve etnik hedefleme bağlamında değerlendiriyor. Birleşmiş Milletler yetkilileri, El-Faşir’de toplu katliam ve sivillere yönelik cinsel şiddet iddialarına dair “güvenilir raporlar” aldıklarını bildirirken, bazı kurumlar ve uzmanlar yaşananları savaş suçu veya etnik temizlik/soykırım riski çerçevesinde ele alıyor; uydu görüntüleri ve saha raporları olayların ölçeğine dair kaygıları artırdı ve bağımsız soruşturma çağrılarını tetikledi. Ebu Lulu tek “suçlu” mu sorusu, HDK/RSF içindeki sorumluluk tartışmasını gündeme getirdi. El-Faşir’den gelen görüntüler ve raporlar İdris’in öne çıkan bir isim olduğunu gösterse de BM ve insan hakları gözlemcileri, benzer eylemlere karışan farklı milis grupların ve yerel komutanların da sorumlu olduğunu belirtiyor; bazı açıklamalarda HDK/RSF yetkilileri başlangıçta bağlantıyı reddetti, ardından gözaltılar ve tutuklama haberleri geldi ancak gözlemciler bunun kapsamlı bir hesap verebilirlikten çok “günah keçisi” gösterimi olabileceği uyarısında bulunuyor. İdris’in iddialarının bağımsız doğrulanması iletişim ve erişim engelleri nedeniyle halen sınırlı; resmi soruşturmalar ve uluslararası incelemeler bekleniyor. Saha erişiminin kısıtlı olması, iletişim hatlarının kopması ve çatışma koşulları nedeniyle çeşitli kaynaklar ölü sayıları ve olay ayrıntıları hakkında farklı rakamlar veriyor; bu nedenle uluslararası medya, insan hakları örgütleri ve uydu analizleri şu aşamada en önemli doğrulama kaynakları olarak takip ediliyor. Bağımsız soruşturmalar tamamlandıkça iddiaların kesin çerçevesi netleşecek.

İsrail 20 günde ateşkesi 194 kez ihlal etti Haber

İsrail 20 günde ateşkesi 194 kez ihlal etti

Gazze Hükümeti Medya Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, İsrail’in 10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesi 20 gün içinde 194 kez ihlal ettiğini duyurdu. Sevabite, ihlallerin arasında “sarı hattın dışına çıkarak yerleşim bölgelerine girilmesi, sivillerin hedef alınması, insani yardım ve tıbbi malzeme geçişinin engellenmesi” gibi eylemlerin bulunduğunu açıkladı. İhlaller sadece askeri değil: Yardım koridorları da kapatıldı Sevabite, anlaşmanın ilk aşamasında belirlenen “sarı hat” adı verilen güvenlik çizgisinin, İsrail ordusu tarafından defalarca ihlal edilerek sivil yerleşimlere girildiğini, evlerine dönmeye çalışan yurttaşların hedef alındığını söyledi. Bölge halkı, ateşkese rağmen yeniden bombardıman riskiyle karşı karşıya bırakıldı. İnsani yardım, ilaç ve tıbbi malzemeler engelleniyor Gazze’ye doktor, ilaç ve gıda gönderilmesini içeren maddelerin de uygulanmadığını belirten Sevabite, “İsrail, yardım tırlarının tamamının geçişine izin vermiyor. Hastaların yurt dışına sevki için Refah Sınır Kapısı hâlâ kapalı” dedi. Sevabite, İsrail’in, enkaz altındaki Filistinlilerin cenazelerini çıkaracak ekipmanlara geçiş izni vermediğini, buna karşın İsrailli esirleri aramak için ekipman girişini serbest bıraktığını da vurguladı. 6 binden fazla yardım tırı bekletiliyor Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında 6 bini aşkın yardım tırının bekletildiğini söyleyen Sevabite, “Anlaşmaya göre 300 bin çadır ve konteyner ev Gazze’ye girecekti, ancak bu da engelleniyor” açıklamasını yaptı. Uluslararası çağrı: “Ateşkes uygulanmıyor, müdahale gerekiyor” Sevabite, ABD Başkanı Donald Trump ve ateşkes arabulucularına seslenerek, “Bu ihlaller durdurulmazsa ateşkes kâğıt üzerinde kalacak. Maddelerin uygulanması için acil müdahale şart” dedi.

Dnipro'da karanlık iddia: Mahsur kalan yaklaşık 5.100 Rus askeri açlıktan öldü Haber

Dnipro'da karanlık iddia: Mahsur kalan yaklaşık 5.100 Rus askeri açlıktan öldü

Ukrayna istihbaratının iddiasına göre, Dnipro Nehri deltasında diğer Rus güçlerinden tamamen izole halde mahsur kalan birliklerde ocak ayından bu yana yaklaşık 5.100 asker açlık, susuzluk ve devam eden saldırılar nedeniyle yaşamını yitirdi. Olay, nehrin sağ yakasının Ukrayna, sol yakasının ise Rus kontrolünde olduğu cephe hattında, deltadaki küçük bataklık adacıkların stratejik bir tuzağa dönüşmesiyle ortaya çıktı. Ukrayna istihbaratı, Dnipro Nehri deltasında izole kalan Rus birliklerinin yiyecek ve su tedarikinin sürdürülemediğini, bu nedenle çok sayıda askerin açlık ve susuzluktan öldüğünü bildiriyor. İddialara göre askerler, kamuflajla küçük botlarla sazlık ve bataklıklara saklanmaya çalışsa da hem lojistik yetersizlik hem de Ukrayna dronlarının hedeflemesi nedeniyle ağır kayıplar verildi. Ukrayna Deniz Piyadeleri’nden Albay Oleksandr Zavtonov, bölgeyi “Rus askerleri için ölüm bölgesi” olarak nitelendiriyor. Sahadaki koşullar ve taktikler Deltadaki adacıklar, küçük keşif ve iletişim operasyonları için bazı avantajlar sağlasa da alçak ve açıktır; bu da askerleri kolay hedef haline getiriyor. İddialara göre yiyecek ve mühimmat eksikliği, gizli geçiş ve sızma girişimlerini zorunlu kıldı; bazı askerler nehirden su içmek zorunda kaldı. Güvenlik kameralarına ve ortaya çıkan videolara yansıyan görüntülerde, kaçmaya çalışan askerlerin çamur ve kamışla kamufle olmaya çalıştığı, fakat intihar dronları veya diğer hava saldırılarıyla hedef alındığı görülüyor. Kaynaklar ve açıklamalar İddialar Ukrayna tarafına dayandırılıyor: hem Ukrayna istihbarat kaynakları hem de sahadan gelen komutan açıklamaları bu durumu aktarıyor. Ukrayna Güvenlik ve İş Birliği Merkezi’nden Oksana Kuzan, deltadaki birliklerin yiyecek, mühimmat ve takviye eksikliğiyle karşı karşıya olduğunu ve bunun hayati risklere yol açtığını belirtti. Bu bilgilerin bağımsız doğrulaması ise uluslararası kaynaklarca henüz teyit edilmedi. Stratejik sonuçlar Deltadaki adacıklar, Ukrayna için hem gözlem hem de hedefleme avantajı sağlıyor; karşı taraftaki birliklerin izole edilmesi hem insani bir trajedi iddiasını gündeme getiriyor hem de cephede taktiksel bir üstünlüğe işaret ediyor. Eğer iddialar doğrulanırsa, bu durum hem savaşın seyrine hem de sahadaki lojistik ve insani koruma meselelerine ilişkin yeni soruları gündeme taşıyacak. Soruşturma ve doğrulama gereği Şu aşamada söz konusu rakamlar Ukrayna kaynaklı iddialar olarak değerlendirilmeli; uluslararası gözlemciler ve bağımsız kuruluşların bölgeden alacağı doğrulanmış bilgiler, iddiaların kesinleşmesi için belirleyici olacak. Hem tarafların açıklamaları hem de bağımsız teyitler bekleniyor; insani yardım, esir muamelesi ve uluslararası hukuk açısından durumun aydınlatılması aciliyet taşıyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.