SON DAKİKA

#Japonya

HABER DEĞER - Japonya haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Japonya haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Trump’tan Çin mesajı: Başkan Şi ile konuşacak çok şeyimiz var Haber

Trump’tan Çin mesajı: Başkan Şi ile konuşacak çok şeyimiz var

ABD Başkanı Donald Trump, Malezya, Japonya ve Güney Kore’yi kapsayan beş günlük Asya turuna çıkarken gazetecilere açıklamalarda bulundu. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile 30 Ekim’de yapılacak görüşmeye değinen Trump, “Başkan Şi ile konuşacak çok şeyimiz var. Onun da bizimle konuşacak çok şeyi var. İyi bir görüşme olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Ticaret, gümrük ve Tayvan masada olacak Trump, Şi Cinping ile yapacağı görüşmede iki ülke arasındaki ticaret anlaşmazlıklarının yanı sıra gümrük vergileri ve Tayvan konularının da tüm boyutlarıyla ele alınacağını belirtti. Beyaz Saray, söz konusu görüşmenin Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi kapsamında gerçekleştirileceğini duyurdu. ABD Başkanı, “Her iki tarafın da çıkarına olacak adil bir sonuç istiyoruz” derken, bu görüşmenin hem piyasalar hem de küresel siyaset açısından belirleyici olacağını söyledi. Trump: “Kanada kirli bir oyun oynuyor” Açıklamasında yalnızca Çin değil, Kanada ile yaşanan ticaret anlaşmazlıklarına da değinen Trump, “Kanada kirli bir oyun oynuyor. Şu anda Başbakan Mark Carney ile görüşmeyi düşünmüyorum” diyerek iki ülke arasındaki gerilimin sürdüğünü ifade etti. Asya turunun rotası: Kuala Lumpur, Tokyo, Busan ve Pekin Trump’ın Asya gezisi, Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’dan başladı. Burada Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile görüşmesi beklenen Trump, Tayland ve Kamboçya arasındaki sınır anlaşması törenine de katılacak. Ardından Japonya’ya geçecek olan ABD Başkanı, yeni seçilen Başbakan Takaiçi Sanae ile bir araya gelecek. Trump’ın Japonya ziyareti, Çin ve Kuzey Kore’ye karşı ABD-Japonya ittifakının devam ettiği mesajı olarak değerlendiriliyor. Turun üçüncü durağı Güney Kore’nin Busan kenti olacak. Trump burada APEC Zirvesi’ne katılarak bölge liderleriyle görüşecek. ABD-Çin ticaret restleşmesinde yeni perde Washington ve Pekin arasında uzun süredir devam eden ticaret gerilimi, iki tarafın karşılıklı tarife artışlarıyla tırmanmıştı. Trump yönetiminin bu yıl başında ithalat vergilerini yükseltme kararı, Çin’in de benzer yanıtlar vermesiyle “ekonomik savaş” boyutuna ulaşmıştı. Taraflar, yıl boyunca beş ayrı tur görüşme gerçekleştirdi. Son olarak Malezya’da yapılan toplantıda, Çin Başbakan Yardımcısı Hı Lifıng ve ABD Hazine Bakanı Scott Bessent başkanlığındaki heyetler, gümrük tarifelerinde geçici indirim ve yeni uzlaşma adımlarını değerlendirdi. “Yeni bir dönüm noktası olabilir” 30 Ekim’deki Trump–Şi zirvesi, iki ülke arasında süren ticaret geriliminin geleceği açısından kritik önem taşıyor. Uzmanlara göre, görüşmeden çıkacak olası bir uzlaşma, yalnızca ABD ve Çin ekonomilerini değil, küresel piyasalardaki dengeleri de doğrudan etkileyecek. Trump’ın sözleriyle, “herkes için adil bir sonuç” çıkması hâlinde dünya ekonomisinde yeni bir sayfa açılabilir.

Japonya’da uzun yaşamda yeni rekor: 100 yaş üzeri 99 bin kişi Haber

Japonya’da uzun yaşamda yeni rekor: 100 yaş üzeri 99 bin kişi

Japonya, düşük doğum oranı ve hızla yaşlanan nüfus sorunlarıyla mücadele ederken, bir yandan da dikkat çekici bir istatistikle gündeme geldi: Ülkede 100 yaşını aşanların sayısı 2024 yılı itibarıyla 99 bin 763’e yükseldi. Bu rakam, ülkenin demografik yapısında önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı verilerine göre, 100 yaş ve üzeri nüfus 55 yıldır aralıksız artıyor. Sadece son bir yılda 100 yaşını geçenlerin sayısı 4 bin 644 kişi arttı. Bu yaş grubunun yaklaşık %88’i kadınlardan oluşuyor (87 bin 784 kişi), erkeklerin sayısı ise 11 bin 979. En yaşlı Japonlar da belli oldu: Kadınlarda: 114 yaşındaki Shigeko Kagawa (Nara) Erkeklerde: 111 yaşındaki Kyotaka Mizuno (Shizuoka) Her 100 bin kişide 80,58 kişi 100 yaşını geçmiş durumda. Bu oranda 13 yıldır üst üste lider olan Shimane Eyaleti, 168,69’luk oranla ülke genelinde başı çekiyor. 2024’te Japonya’da ortalama yaşam süresi kadınlarda 87,13, erkeklerde ise 81,09 yıl olarak kaydedildi. Japonya hükümeti bu verileri ilk kez 1963 yılında toplamaya başlamıştı. O yıl yalnızca 153 kişi 100 yaşını geçmişti. 1981’de bu sayı bini, 1998’de ise 10 bini aştı. Bugün 100 bin sınırına yaklaşan bu rakam, Japonya’nın sağlık sistemi, beslenme kültürü ve yaşam tarzı hakkında küresel çapta merak uyandırmaya devam ediyor. Uzun yaşamın sırrı ne? Japonya’da yaygın olarak tüketilen düşük kalorili, bitki ağırlıklı beslenme biçimi, aktif yaşam tarzı, güçlü aile bağları ve kaliteli sağlık hizmetleri, bu istatistikteki yükselişin en büyük nedenleri arasında gösteriliyor.

Japonya’nın ilk kadın başbakanı mı? Sanae Takaichi liderlik yarışında önde Haber

Japonya’nın ilk kadın başbakanı mı? Sanae Takaichi liderlik yarışında önde

Geçtiğimiz ay yapılan Nikkei anketinde Takaichi %23 destekle lider konumdayken, Koizumi %22 ile onu takip ediyor. Takaichi’nin seçilmesi halinde Japonya, dünyanın dördüncü büyük ekonomisini yöneten ilk kadın başbakanı görmüş olacak. Takaichi: Abenomiks’in temsilcisi Takaichi, eski Başbakan Shinzo Abe’nin ekonomik politikalarının güçlü bir savunucusu olarak tanınıyor. Özellikle Japonya Merkez Bankası’nın faiz artırımlarını eleştiren ve daha geniş mali teşviklerden yana olan Takaichi, ayrıca Japonya’nın barışçı anayasasının değiştirilmesi gerektiğini savunuyor. Koizumi: Güvenli bir seçenek Öte yandan Koizumi, daha az politika söylemiyle öne çıkıyor ancak Japon tarım sektöründeki kriz yönetimiyle dikkat çekiyor. Uzmanlar Koizumi’yi, mevcut LDP içindeki güç dengelerini sarsmayacak “güvenli bir aday” olarak değerlendiriyor. Başbakanlık koltuğu garantili değil Ancak LDP liderliği kazanmak doğrudan başbakanlık anlamına gelmeyebilir. LDP, Japonya Meclisi’nin alt kanadında çoğunluğunu kaybettiği için, muhalefetin birleşerek başka bir adayı desteklemesi durumunda farklı bir sonuç ortaya çıkabilir. Yine de LDP, en büyük blok olarak adayının başbakan olması ihtimalini koruyor. Eski danışman Tomohiko Taniguchi, Japon seçmenin kadın liderlere hazır olduğunu belirtiyor. OECD verilerine göre, Japon kadınlarının %85’i (25-54 yaş arası) istihdamda ve bu oran ABD’nin üzerinde. Japonya’da siyasi ve ekonomik belirsizliklerin yaşandığı bu dönemde, liderlik yarışının sonucu hem ülke içi hem de küresel açıdan yakından izleniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan küresel vicdan çağrısı: Gazze’deki felaket tüm insanlığın sınavıdır! Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan küresel vicdan çağrısı: Gazze’deki felaket tüm insanlığın sınavıdır!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Japonya’nın önemli gazetelerinden Nikkei Shimbun’da yayımlanan makalesinde, Türkiye ile Japonya’yı bağlayan köklü dostluk ve insani diplomasinin önemini vurguladı. 1890’da Ertuğrul Fırkateyni’nin yaşadığı trajedi ile başlayan bu gönül bağı, yıllar içinde altyapı, teknoloji ve sağlık alanlarındaki iş birlikleriyle daha da pekişti. Erdoğan, Türkiye-Japonya ilişkilerinin sadece iki ülkeyle sınırlı kalmayıp, Orta Doğu ve Afrika’da da somut kalkınma projeleriyle sürdüğünü ifade etti. Erdoğan, günümüzde uluslararası sistemin yaşadığı ekonomik, çevresel ve sosyal buhranlara dikkat çekerek, devletlerin tek başına bu sorunları çözemeyeceğini belirtti. Türkiye ile Japonya'nın ortak tecrübe ve insani duyarlılığı sayesinde küresel krizlere yapıcı çözümler üretebileceğine işaret etti. Ayrıca, iki ülkenin insani diplomasi alanında yıllardır süren iş birliği, doğal afetlerde karşılıklı dayanışma ve sivil toplum projeleriyle derinleşti. En kritik bölümde ise Erdoğan, Gazze’de yaşanan insani trajediyi insanlığın ortak sınavı olarak tanımladı. “İsrail’in soykırımı ve işgali nedeniyle çocukların açlıktan öldüğü, hastanelerin çalışamaz hale geldiği, şehirlerin harabeye döndüğü bir tabloya şahit oluyoruz” dedi. Türkiye’nin ateşkesin sağlanması, insani yardımlara engelsiz erişim ve masum sivillerin korunması için tüm platformlarda çaba gösterdiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Japonya’nın uluslararası hukuk ve barışa bağlı irfanının Türkiye’nin insani yardım kapasitesiyle birleşerek güçlü bir ortaklık oluşturabileceğini söyledi. Barış için ateşkes, insani yardım, eğitim ve sağlık alanlarında somut adımlar atılması gerektiğini belirtti. Erdoğan, Türkiye ile Japonya’nın dostluğunun sadece geçmişin güzel bir hatırası değil, bugün yaşanan küresel krizlerin üstesinden gelmek için büyük bir fırsat olduğunu ifade etti. Son olarak, Gazze’deki zulme karşı küresel dayanışmanın insanlık vicdanının gereği olduğunu ve ortak irade ile daha adil, güvenli bir dünyanın mümkün olduğunu vurguladı.

Japonya'da nüfus alarm veriyor: Türkiye'de de benzer gidişat gözleniyor Haber

Japonya'da nüfus alarm veriyor: Türkiye'de de benzer gidişat gözleniyor

Japonya, 2025 yılında tarihinin en büyük nüfus düşüşünü yaşadı. Japon hükümetinin açıkladığı verilere göre, ülkedeki Japon vatandaşlarının sayısı yalnızca bir yılda yaklaşık 908 bin kişi azalarak 120 milyon 653 bine geriledi. Ülkenin toplam nüfusu ise 123 milyon 800 bin seviyesinde bulunuyor. Nüfus düşüşü, Japonya’da art arda 16 yıldır kesintisiz şekilde sürüyor. Bu azalmada en belirgin etkenler arasında düşen doğurganlık oranları, geç evlilik ve toplumun yaşlanması öne çıkıyor. Uzmanlara göre bu tablo yalnızca Japonya’ya özgü değil; benzer bir eğilim Türkiye’de de giderek belirginleşiyor. Türkiye’de doğumlar azalıyor, yaş ortalaması yükseliyor Birleşmiş Milletler’in 2024 verileri, Türkiye’nin de hızlı bir nüfus değişimine girdiğini ortaya koydu. Türkiye’nin toplam doğurganlık hızı 1,48’e kadar gerilemiş durumda. Bu oran, nüfusun kendini yenileyebilmesi için gerekli olan 2,10’un oldukça altında kalıyor. Özellikle İstanbul’da bu oran 1,13 seviyesine kadar düştü. Türkiye hâlâ genç nüfusu ile öne çıkan bir ülke gibi görünse de yaş yapısındaki değişim, geleceğe dair ciddi uyarılar barındırıyor. 15-24 yaş grubundaki nüfus oranı yüzde 14,9’a gerilerken, 65 yaş üstü nüfusun oranı yüzde 10,6’ya yükseldi. Afyoncu uyarmıştı: “Savaştan bile önemli bir tehdit” Tarihçi ve akademisyen Prof. Dr. Erhan Afyoncu, yaklaşık bir ay önce X hesabından yaptığı paylaşımda Türkiye’nin demografik gidişatını şöyle değerlendirmişti: “Genç nüfusu ile övünen ülkemiz, Avrupa’nın yaşlı ülkeleri arasına doğru hızla gidiyor. Nüfusumuzun kendini yenileyememesi ciddi bir risk. Bu, birçok kişinin fark edemediği, Türkler için savaştan bile daha önemli bir tehdit.” Afyoncu, 2024’te Türkiye’nin yıllık nüfus artış hızının sadece binde 3,4 olduğuna dikkat çekmiş, bu oranın 1960’lardaki binde 28,5’lik artışla kıyaslandığında durumun ciddiyetini ortaya koyduğunu belirtmişti. Yapısal nedenler benzer, çözüm sosyal politikada Hem Japonya hem Türkiye’de doğum oranlarının düşüşü yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamıyor. Yüksek yaşam maliyetleri, geçim sıkıntısı, barınma sorunları, kadınların iş gücüne katılımında yaşanan zorluklar, çocuk sahibi olmayı giderek zorlaştırıyor. Japonya bu sorunlarla yıllardır mücadele ederken, Türkiye’de henüz etkili aile ve kadın politikaları geliştirilebilmiş değil. Ebeveyn izinlerinin kısıtlı olması, kreş hizmetlerinin yaygın olmaması ve ekonomik desteklerin sınırlı kalması, özellikle büyükşehirlerde doğum oranlarını baskılıyor. Gelecek senaryosu net: Ya hızlı önlem ya da demografik çöküş Uzmanlara göre Türkiye, Japonya’nın yaşadığı süreci yaşamamak için zamanında harekete geçmek zorunda. Gerekli sosyal politikalar, ekonomik teşvikler ve aile dostu uygulamalar hayata geçirilmediği takdirde, nüfusun hızla yaşlanması, hem iş gücünü hem de sosyal güvenlik sistemlerini derinden sarsacak. Japonya, demografik çöküşün yalnızca bir nüfus meselesi değil; aynı zamanda ekonomik ve sosyal istikrarı tehdit eden bir sürece dönüştüğünü gösteriyor. Türkiye için de benzer alarm zilleri çalıyor.

80 yıl sonra Hiroşima ve Nagazaki: Nükleer korku geri mi dönüyor? Haber

80 yıl sonra Hiroşima ve Nagazaki: Nükleer korku geri mi dönüyor?

“Gözlerini ellerinde taşıyan birini gördüm” 6 Ağustos 1945 sabahı saat 08:15’te Hiroşima’ya atılan “Little Boy” adlı atom bombası, insanlık tarihinin en yıkıcı anlarından birini başlattı. O sırada 13 yaşında olan ve patlamadan sağ kurtulan Setsuko Thurlow, yaşadıklarını yıllar sonra şu sözlerle anlattı: “Bir anda pencerede mavi-beyaz bir ışık parladı. Ardından havada süzüldüğümü hissettim. Derileri sarkan, saçları dimdik, gözlerini ellerinde taşıyan insanlar gördüm.” Bugün 93 yaşında olan Thurlow, Nobel ödüllü ICAN kampanyasının da sözcülüğünü yaptı. Nükleer silahsızlanma mücadelesine adanmış hayatı, Japonya’nın nükleer karşıtı mirasının da sesi haline geldi. Japonya: Felaketin ve direnişin hafızası Japonya’da her yıl 6 Ağustos’ta düzenlenen törenle Hiroşima kurbanları anılıyor. “Barış Çanı” çalıyor, Hiroşima Belediye Başkanı nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılması çağrısı yapıyor. Törenler, Japonya’nın 1946’da yürürlüğe giren Barış Anayasası ve “üretmeme, edinmeme, sokmama” ilkelerine dayanıyor. Tarihçi Takuma Melber’e göre Japonya, nükleer travmayı kendi kimliğinin bir parçası haline getirdi: “Hiroşima, Nagazaki ve Fukuşima… Japonya kendini bu felaketlerin kader ülkesi olarak görüyor.” ABD özür dilemedi, asker göndermeye devam ediyor Atom bombalarının ardından teslim olan Japonya, savaş sonrası ABD’nin yakın müttefiki haline geldi. Ancak Washington hiçbir zaman resmi bir özür dilemedi. Bugün yaklaşık 54 bin Amerikan askeri hala Japonya’da konuşlu. Japonya, güvenliğini büyük ölçüde ABD'nin nükleer şemsiyesi altında sürdürüyor. Güvenlik uzmanı Nico Lange’ye göre, Japonya kendini Çin ve Kuzey Kore gibi komşuları nedeniyle “ön cephe ülkesi” olarak görüyor: “Almanya hâlâ savaşı uzak bir kriz olarak görüyor olabilir ama Japonlar ciddiyetle yaşıyor.” Dünya nükleer silahlara yeniden mi yöneliyor? Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) 2024 verilerine göre, küresel savunma harcamaları Soğuk Savaş’tan bu yana rekor seviyeye ulaştı. Harcamalar bir yılda yüzde 9,4 arttı ve en büyük yatırımlar nükleer silah modernizasyonuna yapıldı. SIPRI Direktörü Dan Smith, “Nükleer silahsızlanma yavaşlıyor, hatta tersine dönüyor” diyerek uyarıyor. Nükleer silah edinmeyi ya da topraklarına konuşlandırmayı düşünen ülke sayısı artıyor. Bugün Rusya 5.459, ABD 5.177 başlıkla en büyük cephaneliklere sahip. Onları Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore izliyor. Nükleer silahınız yoksa masada söz hakkınız var mı? Almanya ve Japonya, nükleer silah kullanmayan ülkeler arasında yer alıyor. Ancak her iki ülke de karar yetkisinin başka ellerde olmasından dolayı sorgulanıyor. Almanya, ABD’ye ait atom bombalarına ev sahipliği yaparken, Japonya ise güvenliğini tamamen ABD'ye emanet ediyor. Japonya'da bazı siyasetçiler sınırlı bir nükleer cephaneliği savunsa da halk bu fikre sıcak bakmıyor. Melber, Japon kamuoyunun yaklaşımını şöyle özetliyor: “Bu bölgede yeniden emperyal bir güç olmamalıyız. Bu yüzden ABD koruması devam ediyor.” “Bu çılgınlığı durdurmalıyız” “Hibakuşa” yani hayatta kalan bomba tanıkları, her geçen yıl azalıyor. Ancak Setsuko Thurlow gibi isimler hala seslerini yükseltiyor. “Bugün hâlâ 16 bin nükleer silah var. Bu akıl almaz bir suç. O gün tek bir ülke vardı, şimdi dokuz. Bu çılgınlığı durdurmalıyız.” 80 yıl sonra bile Hiroşima ve Nagazaki sadece birer tarihi olay değil, insanlık için hala güncel bir uyarı. Çünkü nükleer saat yeniden tik tak etmeye başladı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.