SON DAKİKA

#Japonya

HABER DEĞER - Japonya haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Japonya haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Pekin’den Tokyo’ya uyarı: Tayvan konusunda geri adım atılmazsa karşılık veririz Haber

Pekin’den Tokyo’ya uyarı: Tayvan konusunda geri adım atılmazsa karşılık veririz

Çin Ticaret Bakanlığı uyardı Çin Ticaret Bakanlığı, Japonya’nın Tayvan konusundaki açıklamalarını “yanlış ve yanıltıcı” olarak niteledi. Bakanlık Sözcüsü He Yadong, Japonya’nın bu tutumunu sürdürmesi halinde Çin’in gerekli karşı adımları atmaktan kaçınmayacağını açıkladı. “Sorumluluk Tokyo’ya ait olur” He Yadong, Japonya’nın söz konusu açıklamaları düzeltmemesi durumunda doğacak tüm sonuçların sorumluluğunun Tokyo’ya ait olacağını söyledi. Pekin yönetimi, bu çıkışıyla sürece dair diplomatik tansiyonu açık biçimde yükseltti. İşbirliği çağrısı masada duruyor Buna karşın Pekin, kapıların tamamen kapanmadığı mesajını da verdi. Bakanlık, Japonya’dan Çin’e verilen taahhütlere uyulmasını ve iki ülke arasında “normal ekonomik işbirliği” için uygun koşulların yaratılmasını talep etti. “Çin güvenli yatırım merkezi” vurgusu Çin tarafı, ülkenin yabancı yatırımcılar için güvenli ve verimli bir pazar olmaya devam ettiğini savundu. Açıklamada özellikle Japon şirketleri başta olmak üzere çok uluslu firmaların Çin pazarına ilgisinin sürdüğü belirtildi. Tayvan krizi ticareti de etkileyebilir Pekin’in resti, yalnızca diplomatik alanda değil ticari ilişkilerde de yeni bir gerilim ihtimalini gündeme getirdi. Uzmanlar, Tayvan dosyasının iki ülke arasında ekonomik yaptırımlara uzanabilecek bir süreci tetikleme riskine dikkat çekiyor.

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli! Haber

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli!

Türkiye’nin savunma sanayisindeki hamlesi, caydırıcılık ve bağımsız dış politika için kritik Programda önce Türkiye’nin savunma sanayisindeki dönüşümünü değerlendiren Ayhan Bilgen, güçlü bir savunma kapasitesi olmadan ne bağımsız dış politikanın ne de gerçek anlamda barışın mümkün olmadığını vurguladı. Savunma kapasitesi ile barış arasındaki ilişkiyi, sıkça atıf yapılan bir sözle hatırlattı: Ayhan Bilgen: “İstiyorsan sulh, salah; hazır ol cenge. Kimse silahı kullanma iştiyakıyla hareket etmez ama savunma sanayiniz olmadan güvenliğinizi, barışınızı, caydırıcılığı ve bağımsız dış politikayı tesis etmek imkânsız.” Bilgen, Almanya ve Japonya örneği üzerinden “ekonomik güç–siyasi özneleşme” dengesizliğine dikkat çekerek, savunma alanındaki dışa bağımlılığın siyasi iradeyi sınırladığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Ekonomik olarak çok güçlü olabilirsiniz ama savunma politikanız başka bir ülkeye angaje ise dünyadaki gücünüze denk bir özne olamıyorsunuz. Bağımlılığı ne kadar azaltırsanız, milli menfaatlerinizin gerektirdiği dış politikayı yapma özgüvenini o kadar hissedersiniz.” Türkiye’nin savunma sanayinde geldiği yerin, sadece teknik bir başarı değil, yarım asrı aşan bir mücadelenin sonucu olduğuna işaret etti; Nuri Killigil’den ASELSAN mühendislerine uzanan saldırı hatlarını hatırlatarak, “Bu ülkenin kendi silahını üretmesine dönük sistematik engelleme girişimleri”nden bahsetti: Ayhan Bilgen: “1949’da Nuri Killigil’in silah fabrikasının patlatılmasıyla verilen mesaj şuydu: ‘Kendi silah fabrikanızı kuramazsınız.’ 1950’lerden bugüne savunma sanayine emek veren herkes, Türkiye’nin geleceği ve güvenliği açısından çok kıymetli bir miras bıraktı.” NATO, Avrupa ve “kurgusal tehdit” tartışması: “Hiçbir ittifak sınırsız güvence değil” Bilgen, Ukrayna savaşıyla birlikte Avrupa’da derinleşen güvenlik tartışmalarına da değindi. NATO’nun tarihsel olarak Sovyet tehdidine karşı kurulduğunu hatırlattı, ancak bugün gelinen noktada Avrupalı aktörlerin hem Rusya’dan, hem de ABD’nin “güvence kapasitesinden” duyduğu tereddütlerin arttığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Avrupa’da bugün şu tartışılıyor: Rusya tehdidine karşı Amerika bizi gerçekten koruyacak mı? Bu tehdidin kendisi de kurgusal olabilir, yani bizzat Amerika’nın Avrupa’yı kontrol altında tutmak için tercih ettiği bir strateji de olabilir. Gerçek tehdit de olabilir.” Bu tartışmanın, NATO içinde yeni arayışları, “Avrupa ordusu” gibi başlıkları ve Türkiye dahil bazı ülkelere yönelik yeni beklentileri beraberinde getirdiğini anlattı. Buradan hareketle kritik bir uyarıda bulundu: Ayhan Bilgen: “Hiçbir ittifak sonsuz ve sınırsız güvence değildir. Ne kadar öz gücünüz, ne kadar bağımsız savunma sanayiniz varsa; diğer alanlarda da o kadar caydırıcı olabilir, dostlarınıza güven verebilir ve uluslararası ilişkileri kendi gücünüz doğrultusunda şekillendirebilirsiniz.” Bilgen’e göre Türkiye’nin savunma kapasitesindeki artış, sadece kendi sınırlarını koruma meselesi değil, aynı zamanda Karadeniz’den Doğu Akdeniz’e uzanan geniş coğrafyada daha saldırgan politikaları frenleyebilecek bir caydırıcılık aracı. Suriye, İsrail ve İran başlığında “Türkiye’yi çatışmaya çekme” riskine dikkat çekti Programda tartışılan başlıklardan biri de Suriye’deki denklemin, İsrail’in bölgesel planları ve İran’ın hamleleriyle iç içe geçmesi oldu. Ayhan Bilgen, SDG, Şam yönetimi, İran ve İsrail hattında yaşanan gelişmeleri okurken, önümüzdeki dönemde Irak merkezli yeni bir gerilim dalgasının Suriye’yi ve Türkiye’yi de etkileme riski taşıdığını dile getirdi. Irak seçim sonuçlarının, daha radikal Şii grupların temsil gücünü artırdığına dikkat çeken Bilgen, bunun hem ABD ve İsrail açısından yeni bir “güvenlik tehdidi” gerekçesi, hem de İran’a karşı muhtemel bir operasyonun zeminini oluşturabileceğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Irak seçim sonuçları iki türlü risk içeriyor. Daha radikal Şii grupların ciddi oy artışı, İsrail ve Amerika için yeni bir tehdit algısı yaratacak. Ben, Suriye ile ilgili riski de besleyen ve muhtemel bir İran operasyonunun altyapısını oluşturacak bir Irak müdahalesinin gündeme gelebileceğini düşünüyorum; askeri müdahaleden bahsediyorum.” Bu tabloda Türkiye açısından en kritik noktalardan birinin, Suriye sahasında YPG üzerinden yürüyebilecek provokasyonlar olduğuna dikkat çekti: Ayhan Bilgen: “Türkiye’yi Suriye’de bir askeri operasyon ve çatışmanın içine çekmek arayışı, son derece ciddi bir provokasyon olacaktır. Önümüzdeki dönem İran’la ilgili muhtemel gelişmeler ve İsrail’in planları, bunu YPG içindeki bir ekibe de tercih ettirebilir.” Bilgen, bu nedenle Ankara’nın hem sahadaki gelişmelere hem de “Öcalan üzerinden yürütülen tartışmalara” soğukkanlı ve çok kanallı okuma ile yaklaşması gerektiğini belirtti; Öcalan’a atfedilen mesajların hem Türk kamuoyu hem de Kürt siyasetindeki yansımalarının, süreci zorlaştırma potansiyeli taşıdığı uyarısını yaptı. İran–İsrail gerilimi: “İran çatışma istemiyor ama daha sert cevap vermeye zorlanıyor” Programın ilerleyen bölümünde, stüdyo konuklarının büyük çoğunluğu gibi Bilgen de İsrail–İran hattında yeni bir çatışma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti. İran’ın hem içeride hem dışarıda ciddi manevra kabiliyeti olan bir devlet olduğunu, buna rağmen son saldırılarla birlikte daha sert bir çizgiye itilme riskinin büyüdüğünü anlattı: Ayhan Bilgen: “İran devletinin manevra kabiliyetinin yüksek olduğunu düşünenlerdenim. Uzun süre Avrupa ile nükleer müzakereleri bilinçli biçimde sürdürdüler; sanki taviz veriyorlarmış gibi yaparak zaman kazandılar. Ama bugün, içeride daha kapsayıcı bir siyaset güçlenirken dışarıda daha aktif ve sert cevap verme eğilimi de güçlenecek gibi görünüyor.” İran’da bir yanda “dışarıdaki hareketleri destekleyerek ülkeyi ekonomik olarak zayıf bırakıyoruz” diyenler, diğer yanda “uzlaştık da ne oldu, Atom Enerjisi Kurumu’yla işbirliği yaptık, adresleri onlar verdi” diyenlerin bulunduğunu hatırlatan Bilgen, dış saldırıların rejimi zayıflatmak yerine içeride ulusal refleksi güçlendirdiğini vurguladı: Ayhan Bilgen: “İran’ın çatışmadan yana menfaat gördüğünü düşünmüyorum. Ama çatışmanın kaçınılmazlığı durumunda artık çıtayı aşağıda tutan bir savunma refleksi, toplumun beklentisi açısından yönetilebilir değil. Daha sert, daha ileri düzeyde cevap vermek zorunda kalacakları bir duruma doğru gittiklerinin herkes farkında.” Bu durumun dış müdahalelerle içeride “ayaklanma” hedefleyen senaryoları boşa çıkardığını söyleyen Bilgen, “Her saldırı, rejime karşı olan muhalifleri bile İran’ı savunmaya, İran’ı İsrail ve Amerika’ya karşı korumaya itiyor.” değerlendirmesini yaptı. “Ukrayna kazanmak için değil, barışamadığı için savaşan bir ülke” Programın odak sorusu olan “Ukrayna savaşı Karadeniz’e yayılır mı?” başlığında ise Ayhan Bilgen, Ukrayna’nın artık klasik anlamda “zafer” hedefiyle savaşmadığını, barış ilan edemediği için savaşmaya devam eden bir ülkeye dönüştüğünü söyledi. Ukrayna’nın ağır bir stratejik yanlışın kurbanı olduğunu vurguladı: Ayhan Bilgen: “Artık Ukrayna’nın kazanmak için savaştığı bir noktada olduğunu düşünmüyorum. Barışamadığı için savaşan bir Ukrayna var. Toprakları işgal edilmiş bir ülkenin barışı, toplumu ikna ederek kabul ettirmesi son derece zor.” Ona göre Ukrayna’nın en baştan itibaren güç dengelerini hesaba katmayan, Batı’dan gelecek desteğe fazlasıyla bel bağlayan bir hataya sürüklendiğini söylemek gerekiyor: Ayhan Bilgen: “Ukrayna feda edildi, kurban edildi. Güç dengesi açısından kabul edilemez, sonuç alma ihtimali olmayan bir yere sürüklendi. Çok büyük bedeller ödedi; göç, kayıplar, tarumar olmuş bir ülke.” Bilgen, bunun bir yanının da Batı’nın izlediği politika olduğunun altını çizdi: Ayhan Bilgen: “Bu sürecin en önemli sebeplerinden biri Batı’nın kışkırtma stratejisiyse, diğeri de Zelenski’nin siyasi ferasetten, akıldan, gerçeklikten uzak yol haritasıydı.” İngiltere’nin rolü ve “Karadeniz’i savaş gölüne çevirme” tehlikesi Ayhan Bilgen, Birleşik Krallık’ın savaşın seyrindeki rolüne dair soruyu yanıtlarken, Londra’nın başından beri ABD’den bile daha “iştahlı” bir çizgi izlediğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Başından beri çok açık biçimde İngiltere, bazı Avrupa ülkelerinden de daha iştahlı, daha istekli biçimde bu yol haritasını uygulamaya çalışıyor.” Ukrayna açısından “gerçekçi bir başarı ihtimali” bulunmadığını vurgulayan Bilgen, bunun Karadeniz’i de içine çekme riskine işaret etti. Ona göre, bugün gelinen noktada asıl odaklanılması gereken nokta, Karadeniz’in bir çatışma havzasına dönüşmesini engellemek: Ayhan Bilgen: “Karadeniz’in bir savaş gölüne dönüşmemesi, Türkiye’nin de diğer bütün kıyıdaş ülkelerin de çıkarıdır. Asıl korunması gereken, güvenceye alınması gereken alan burası. Herkesin bu başlığa odaklanması gerekiyor.” Bilgen, Ukrayna’nın sahada kaybettiklerinin diplomasi masasındaki olası bir “denge barışına” nasıl çevrileceğinin, Rusya’ya ne tür tavizler verilerek ama aynı zamanda hangi geri adımların “zafer gibi paketleneceğinin” önümüzdeki dönemin temel tartışması olacağını düşünüyor: Ayhan Bilgen: “Rusya’ya, kontrol ettiği toprakların bir kısmını bırakmış gibi göstererek, Ukrayna’ya da ‘kaybetmedim’ dedirtecek bir denge aranıyor. Amerika–Çin ilişkileri açısından Rusya’ya bir miktar ‘rüşvet’ verileceğini, Ukrayna’nın ise bu tabloda feda edildiğini düşünüyorum.” Türkiye için dersler ve Karadeniz ekseninde yeni denge arayışı Ayhan Bilgen’in analizleri, Türkiye’nin hem savunma sanayinde hem de dış politikada önündeki yol ayrımlarına dair güçlü mesajlar içeriyor. Ona göre: Savunma sanayinde dışa bağımlılığı azaltmak, yalnızca savaş kapasitesi değil, barışı kurma ve “hayır” diyebilme gücü demek. NATO ve Batı ittifakı, hiçbir ülke için mutlak güvence değil; ittifaklar, öz gücü olan aktörler için anlamlı. Suriye, Irak, İran ve İsrail hattında yaşanacak olası bir yeni büyük çatışma, YPG üzerinden Türkiye’yi de sahaya çekmek isteyen provokasyonlarla iç içe ilerleyebilir. Ukrayna savaşının Karadeniz’e yayılması, sadece Ukrayna–Rusya meselesi değil; İngiltere’den ABD’ye, NATO’dan Çin’e uzanan geniş bir jeopolitik satranç tahtasının riski. Bu nedenle Bilgen, Türkiye’nin hem savunma kapasitesini artırırken hem de Karadeniz’deki statükoyu koruyan, çatışmayı sınırlayan ve diplomatik kanalları açık tutan bir çizgiye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu vurguluyor: Ayhan Bilgen: “Kendi savunma sanayinize güvenmeden, sadece Batı’dan alacağınız silaha, paraya güvenerek başka bir ülkeyle savaşmayı tercih etmemek gerektiğine dair bu süreç ciddi bir ders içeriyor. Karadeniz’i savaş gölüne çevirmemek, herkesin ortak sorumluluğu.”

Moskova’da stratejik zirve: Çin ve Rusya’dan dünyaya ‘İkinci Dünya Savaşı’ mesajı! Haber

Moskova’da stratejik zirve: Çin ve Rusya’dan dünyaya ‘İkinci Dünya Savaşı’ mesajı!

Saldırganlığa ve militarizme geçit yok Uluslararası sistemin giderek daha belirsiz bir hal aldığına dikkat çeken Wang Yi, Moskova’daki temaslarında tarihsel hafızaya atıfta bulundu. İkinci Dünya Savaşı zaferinin 80. yıl dönümü yaklaşırken iki ülkenin bu mirası kararlılıkla savunacağını belirten Wang, özellikle Japonya’daki aşırı sağcı güçlerin militarizmi yeniden canlandırma girişimlerine dikkat çekti. Taraflar, bölgesel barışı tehdit eden ve sömürgecilik faaliyetlerini gün yüzüne çıkarmaya çalışan her türlü girişime karşı birlikte mücadele edeceklerinin altını çizdi. Putin’den Çinli yurttaşlara vize jesti Görüşmenin en somut çıktılarından biri de iki halk arasındaki seyahat özgürlüğü konusunda oldu. Wang Yi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Çinli yurttaşlara yönelik vize muafiyeti kararını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Bu adımın, stratejik iş birliğinin 30. yılını kutlamaya hazırlanan iki ülke arasındaki ticari ve sosyal temasları hızlandıracağı ifade edildi. Wang, iki ülke liderinin stratejik yönlendirmesiyle ilişkilerin tarihin en yüksek seviyesinde seyrettiğini vurguladı. Lavrov’dan ‘Tek Çin’ ve Ukrayna mesajı Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise görüşmede Pekin yönetimine tam destek verdi. Rusya’nın "Tek Çin" ilkesine sıkı sıkıya bağlı olduğunu yineleyen Lavrov, Tayvan konusunda Çin’in egemenlik haklarını savunduklarını belirtti. Masadaki bir diğer kritik başlık olan Ukrayna kriziyle ilgili de konuşan Lavrov, Çin’in sergilediği objektif ve adil tutumu takdir ettiklerini dile getirdi. Wang Yi de krizin siyasi çözümü için yapıcı rol oynamaya devam edeceklerini kaydetti.

Zehirli miras patladı: Çin’den Japonya’ya “kirli tarihini temizle” çağrısı Haber

Zehirli miras patladı: Çin’den Japonya’ya “kirli tarihini temizle” çağrısı

Lahey’de masaya yatırılan konu Hollanda’nın Lahey kentinde düzenlenen ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü çatısı altındaki Kimyasal Silahların Yasaklanması Sözleşmesi’nin 30. Taraflar Konferansı’nda, Japonya’nın Çin’de bıraktığı kimyasal mühimmatların imhası ana gündem maddelerinden biri oldu. Çin heyeti, sözleşme yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini savunarak uluslararası toplumu bu konuda açık tavır almaya çağırdı. “Söz verildi, tutulmadı” Çin heyetinin başındaki isim, Wang Daxue, yaptığı konuşmada Japonya’nın söz konusu silahları 2007 yılına kadar imha etmesi gerektiğini, buna karşın takvimin dört kez ertelendiğini hatırlattı. Gecikmelerin yalnızca teknik bir sorun olmadığı, çevre güvenliği ve yurttaş sağlığı açısından doğrudan risk anlamına geldiği vurgulandı. “Bilgi yok, yatırım yok” Heyet, Japonya’nın yeterli yatırımı yapmadığını ve gömü alanlarına ilişkin bilgi paylaşımında bulunmadığını dile getirdi. Bu durumun temiz çevre hakkını zedelediği ve Çin halkının güvenli yaşam talebiyle bağdaşmadığı ifade edildi. Çin tarafı, kimyasal silahsız bir dünya hedefine katkı sunmanın yalnızca söylemle değil, somut adımlarla mümkün olduğunu vurguladı. Uluslararası destek genişledi Konferansta Rusya, Pakistan, Güney Afrika Cumhuriyeti, Tunus, Endonezya, Uganda ve Lübnan’ın da aralarında bulunduğu ondan fazla ülkenin temsilcileri Çin’in çağrısına destek verdi. Ortak mesaj, imha sürecinin hızlandırılması ve şeffaflığın artırılması yönünde oldu. Başkentler arası gerilim çevre ve insan sağlığı eksenine taşındı Zirve, dosyanın diplomatik bir çekişmeden öte, insan sağlığı ve çevre güvenliği başlığı altında ele alınması gerektiğini ortaya koydu. Çin, tarihten kalan bu yükün derhâl ortadan kaldırılmasının Asya’nın toplumsal huzuru ve küresel kimyasal silahsızlanma hedefi açısından kritik olduğunu bir kez daha vurguladı.

Yeni vergi düzenlemesi resmen yürürlükte Haber

Yeni vergi düzenlemesi resmen yürürlükte

Türkiye’nin otomobil ithalatında beklenen kritik değişiklik bugün itibarıyla yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 22 Eylül’de yayımlanan ek vergi düzenlemesi, 60 günlük geçiş süresinin dolmasıyla birlikte resmen uygulanmaya başlandı. Yeni düzenleme, AB ve Serbest Ticaret Anlaşması kapsamı dışındaki ülkelerden ithal edilen binek araçlardan ek vergi alınmasını öngörüyor. Bu kapsamda Çin, Japonya, Meksika ve Güney Afrika gibi otomotivde büyük ihracatçı ülkelerden gelen modeller ciddi fiyat artışlarıyla karşı karşıya kalacak. Minimum yüzde 25 zam geliyor Yeni düzenleme; mevcut yüzde 10’luk gümrük vergisine ek olarak şu ilave vergileri getiriyor: Benzinli ve dizel araçlar: %25 veya en az 6.000 dolar Hibrit araçlar: %25 veya en az 6.000 dolar Plug-in hibrit araçlar: %30 veya en az 7.000 dolar Elektrikli araçlar: %30 veya en az 8.500 dolar Elektrikli araç ithalatında ayrıca “7 bölgede en az 20 yetkili servis” şartı bulunduğundan, hâlihazırda ithalat sürecinin daha karmaşık olduğu vurgulanıyor. Bazı modeller Türkiye pazarından çekilebilir Sektör temsilcilerine göre: Vergiler, bazı yabancı markaların Türkiye pazarından çekilmesine, Bazı yeni modellerin gelişinin ertelenmesine, İthal modellerin rekabet gücünün zayıflamasına neden olabilir. Özellikle Japon üretimi araçların doğrudan etkileneceği belirtiliyor. Zam 500 bin TL’yi aşacak Matrahsız fiyatı 1 milyon TL olan bir araç için: Yeni ek vergi: 250.000 TL Bu tutarın ÖTV ve KDV ile katlanması sonucu nihai artış: 540.000 TL Matrah yükseldikçe artış oranı da daha fazla büyüyor. Bu nedenle birçok modelde 500 bin TL’nin üzerinde zam bekleniyor. Fiyatı en çok artması beklenen modeller Yeni düzenlemeden en fazla etkilenecek modeller arasında: Nissan X-Trail (e-POWER / e-4ORCE) Subaru Forester e-BOXER Subaru Crosstrek (XV) Suzuki Jimny Toyota RAV4 Hybrid Honda Jazz e:HEV Honda HR-V e:HEV Liste ağırlıklı olarak Japon hibrit ve SUV modellerinden oluşuyor.

Kuzey Yarımküre’de ‘H3N2’ alarmı: Grip vakaları katlandı, okullar kapandı Haber

Kuzey Yarımküre’de ‘H3N2’ alarmı: Grip vakaları katlandı, okullar kapandı

Birleşik Krallık, Kanada ve Japonya’da vaka sayıları rekor seviyelere çıkarken, bazı bölgelerde okullar geçici olarak kapatıldı. Uzmanlar, virüsün influenza A grubuna ait olduğunu ve kış aylarında ciddi bir halk sağlığı riski oluşturabileceğini belirtti. DSÖ: Yeni H3N2 türü hızla yayılıyor DSÖ Solunum Yolu Tehditleri Birimi Başkanı Dr. Wenqing Zhang, haziran ayında tespit edilen yeni H3N2 varyantının “çok hızlı yayıldığını ve bazı ülkelerde baskın hale geldiğini” bildirdi. Zhang, “Küresel ölçekte grip aktivitesi mevsimsel ortalamanın üzerine çıktı. Özellikle Kuzey Yarımküre ülkelerinde sağlık sistemleri yoğun baskı altında” uyarısında bulundu. Birleşik Krallık ve Kanada’da vaka patlaması Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi (NHS) Başkanı James Mackey, grip vakalarının geçen yıla göre üç katına çıktığını açıkladı. Mackey, “Sağlık sistemimiz zaten kış yoğunluğuna hazırlanıyordu, ancak bu kadar erken ve hızlı bir artış beklemiyorduk. Bu kış zorlu geçecek” dedi. Benzer bir artışın Kanada’da da gözlendiği, ülkenin doğu eyaletlerinde hastanelerin kapasite sınırına ulaştığı bildirildi. Japonya’da altı kat artış: 2.300 okulda eğitime ara Japonya Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülke genelinde grip vakaları geçen yıla kıyasla altı kat arttı. Tokyo’da vaka sayısındaki hızlı artış nedeniyle 2.300’den fazla okul ve kreşin kısmen kapatıldığı açıklandı. Yetkililer, öğrencilerde görülen yüksek ateş, öksürük ve halsizlik gibi semptomların H3N2 kaynaklı olduğuna dikkat çekti. ABD’de veri krizi: CDC veri paylaşamıyor ABD’de Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), hükümetin kapanması nedeniyle 26 Eylül’den bu yana ulusal grip verilerini yayımlayamıyor. Vanderbilt Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Prof. Dr. William Schaffner, bu durumun “ulusal izleme kapasitesini zayıflattığını” belirterek, “Eyalet ve üniversite laboratuvarları devreye giriyor ama önceki yıllardaki kadar hızlı analiz yapılamayacak” dedi. Schaffner ayrıca, “Aşı tam olarak yeni H3N2 ile eşleşmese bile, hastaneye yatışları ve yoğun bakım ihtiyacını ciddi şekilde azaltıyor. Aşılanmak hâlâ en etkili koruma yöntemi” uyarısında bulundu. Uzmanlardan kış öncesi uyarı Uzmanlar, H3N2’nin influenza A grubuna dahil olduğunu ve yaşlılar, kronik hastalar ile çocuklar için yüksek risk oluşturduğunu vurguladı. Kuzey Yarımküre’deki ülkelerin kışa girerken sağlık sistemlerinde alarm seviyesini artırdığı, grip aşısı kampanyalarının hızlandırıldığı bildirildi. DSÖ yetkilileri, “pandemi boyutunda bir tehdit olmasa da ciddi bir bölgesel salgın riski” bulunduğuna dikkat çekerek, halkı hijyen, maske ve aşı önlemlerine riayet etmeye çağırdı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.