SON DAKİKA

#Kardeşlik

HABER DEĞER - Kardeşlik haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kardeşlik haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Dervişoğlu: İmralı süreci Cumhuriyet’in temel anlayışını zedeliyor Haber

Dervişoğlu: İmralı süreci Cumhuriyet’in temel anlayışını zedeliyor

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada İmralı sürecine tepki gösterdi, Kürt vatandaşlar ile PKK arasında devlet aracılığıyla kurulan ilişkilerin Cumhuriyet’in temel ilkelerini zedelediğini söyledi. ANKARA (İGFA) - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu. TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu tarafından İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilen heyete dikkat çeken Dervişoğlu, sürecin Cumhuriyet’in Kürtler ile PKK arasında kurduğu “kalın duvarları” zayıflattığını savundu. Dervişoğlu, “İmralı süreci ve Abdullah Öcalan’ın doğrudan muhatap alınması, Kürtleri Öcalan’ın vesayeti altına almanın yolunu açmıştır. Şimdi ise devlet aklı, Kürtler ile PKK’yı ayırmaya çalışmak yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapma anlayışına doğru kaymıştır” ifadelerini kullandı. #İhanetinZamanAşımıYok pic.twitter.com/xyjXfdZnzP — Müsavat Dervişoğlu (@MDervisogluTR) November 26, 2025 Cumhuriyetin, vatandaşların devletle aracısız ve pazarlıksız ilişki kurabilmesi anlamına geldiğine dikkat çeken Dervişoğlu, sürecin devam etmesi hâlinde devlet ile vatandaş arasındaki doğrudan ilişkinin zarar göreceğini belirterek, farklı kimlik gruplarının liderleri üzerinden iktidar ile pazarlık yapmayı hak görebileceğini öne sürdü. “Kürt vatandaşlarımızla ilişki kurmak için ne Öcalan’a, ne de PKK’ya ihtiyaç vardır" diyen İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, sürecin devamının Cumhuriyet’e ve Anayasa’ya açık bir saldırı olduğunu, savcılarımızın dikkate alması gereken bir suç niteliği taşıdığını ifade etti.

KILIÇDAROĞLU: CHP devletin âli menfaatleri için risk almak zorundadır Haber

KILIÇDAROĞLU: CHP devletin âli menfaatleri için risk almak zorundadır

Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, X hesabından yayımladığı dikkat çekici mesajda Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel misyonuna ve Türkiye’nin dış politikadaki kritik konumuna dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, CHP’nin hem temiz siyaset hem de devletin ali menfaatlerini koruma görevi gereği, özellikle Orta Doğu’da Türkiye’yi hedef alan tehlikelere karşı sorumluluk almak zorunda olduğunu belirtti. “CHP sıradan bir parti değildir” Kılıçdaroğlu açıklamasında CHP’nin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu partisi olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Cumhuriyet Halk Partisi sıradan bir parti değildir. Partimizin kodları, geleneği ve iki büyük misyonu vardır. Birincisi siyaseti temiz tutmak ve hesap sormaktır. Hesap sorabilmek için de hesap vermekten kaçınmamak gerekir. Hesap vermek her CHP’linin namus borcudur.” Kılıçdaroğlu, CHP’nin rüşvet, yolsuzluk ve çıkar ağlarıyla yan yana gelmeyeceğini belirterek: “Cumhuriyet Halk Partisi rüşvetlerle, yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleriyle anılmaz. Üzerine iftiralar ve yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz. Derhal gereğini yapmalı ve yoluna devam etmelidir,” ifadelerini kullandı. “Devletin yönünü belirlemek CHP’nin görevidir” Kılıçdaroğlu konuşmasının ikinci bölümünde CHP’nin yalnızca iç siyasette değil, devletin dış politikadaki stratejik çizgisinde de sorumluluk sahibi olduğuna vurgu yaptı: “Cumhuriyet Halk Partisi devlete istikamet çizer. Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu’dan Asya’ya, Kafkaslardan Avrupa’ya, Altaylardan Tuna’ya söyleyecek sözü vardır.” “Orta Doğu’da bizi tökezletmek isteyen İsrail ve Amerika belasını bertaraf etmek zorundayız” Kılıçdaroğlu’nun açıklamasındaki en dikkat çeken bölüm ise Türkiye’nin dış politikadaki konumuna ve CHP’nin rolüne ilişkin ifadeler oldu: “Cumhuriyet Halk Partisi, Orta Doğu’da tökezlememizi bekleyen İsrail ve Amerika belasını bertaraf etmek ve devletin âli menfaatleri için sürecin içinde olmak zorundadır. Risk almalıdır ve konuya siyaset üstü bakarak elini taşın altına koymalıdır.” Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin tarihsel olarak bağ kurduğu bölgelerde yalnızlaştırılamayacağını, CHP’nin de bu süreçlerde millet adına sorumluluk üstlenmekle yükümlü olduğunu söyledi. “Tarihin doğru tarafında yer almak cesaret ister” Kılıçdaroğlu açıklamasının sonunda CHP’nin demokrasi, kardeşlik ve adalet mücadelesine devam edeceğini belirterek: “Tarihin doğru tarafında yer almak çoğu zaman cesaret ve kararlılık gerektirir. Aziz milletimize hak, hukuk ve adalet yürüyüşümüze devam edeceğiz,” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’dan Bahçeli’nin İmralı çıkışına ilk yorum Haber

Erdoğan’dan Bahçeli’nin İmralı çıkışına ilk yorum

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, İmralı’ya gidip Abdullah Öcalan’la yüz yüze görüşmeye hazır olduğunu söylemesi, ne zaman ve hangi bağlamda ifade edildiğiyle birlikte siyasetin bir numaralı tartışması hâline gelirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Grup Toplantısı’nda konuya ilk kez yanıt verdi. Erdoğan, Bahçeli’nin çıkışını hem cesur hem de sürece katkı sunan bir yaklaşım olarak değerlendirdi. Erdoğan: “Bahçeli’nin açıklamaları cesurca, komisyon fikir birliği içinde” Erdoğan, Bahçeli’nin ifadelerini “cesur, ufuk açıcı” sözleriyle tanımlayarak, Terörsüz Türkiye sürecinde atılacak adımların dikkatli şekilde planlandığını söyledi. Gazi Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarını önemsediklerini vurgulayan Erdoğan, sürecin geniş toplumsal katılımla ilerlediğini ifade etti. “Terörsüz Türkiye hedefine çok yaklaştık” Erdoğan, Türkiye’nin iç sorunlarını çözdükçe dışarıda da güç kazandığını belirterek sürecin siyasi değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunun altını çizdi: “86 milyonun omuzlarımızdaki mesuliyetine uygun davranıyoruz. Süreci siyaset üstü bir zeminde ele alıyoruz.” DEM Parti heyetinin komisyona katkı sunduğunu da söyleyen Erdoğan, önümüzdeki toplantının cuma günü yapılacağını hatırlattı. Bahçeli’nin çıkışı siyasette deprem etkisi yarattı Bahçeli’nin grup toplantısında söylediği “Alırım yanıma üç arkadaşımı, kendi imkânlarımızla İmralı’ya gitmekten gocunmam” sözleri Ankara’nın gündemini belirlemişti. Bahçeli, muhatapla doğrudan temas kurulmadıkça ilerleme sağlanamayacağını savunmuştu. DEM Parti’den Bahçeli’ye destek: “Tarihi sorumluluk” DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Bahçeli’nin çıkışını “takdire değer” olarak yorumlayarak, Meclis Komisyonu’nun vakit kaybetmeden İmralı’ya gitmesi gerektiğini söyledi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ise, cuma günü Komisyon’da İmralı gündemiyle oylama yapılacağını, ardından en kısa zamanda ziyaretin gerçekleşeceğini açıkladı.

Erdoğan’dan Bahçeli’nin “İmralı” çıkışına ilk yorum Haber

Erdoğan’dan Bahçeli’nin “İmralı” çıkışına ilk yorum

AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Komisyondan seçilecek milletvekilleri İmralı’ya gitmeli, MHP böyle bir heyete katılmaya hazırdır” sözlerine ilk kez yanıt vererek, 5 Ağustos’tan beri çalışan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun “tüm tarafları dinlemesinin” değerine vurgu yaptı. Erdoğan, “Komisyon kapsamlı bir tartışma zemini oluşturdu; hiç kimse dışarıda bırakılmadan ilgili bütün taraflar dinlenmeli” ifadelerini kullandı. “Komisyon süreci rehberlik üretiyor, terörsüz Türkiye menziline yürüyoruz” Erdoğan, komisyonun Meclis Başkanlığı riyasetinde yürüttüğü çalışmalarla “karar alıcılara yol gösterecek güçlü bir birikim” oluşturduğunu belirterek, yazılacak rapor ve hukuki yol haritasını “çok önemsiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “cesur ve ufuk açıcı katkıları” için teşekkür ederken, sürecin “tahriklere aldırmadan” ilerletileceğini, hedefin “terörsüz Türkiye ve huzur içinde yaşayan bir ülke” olduğunu söyledi. “İlgili herkes dinlenmeli” vurgusu, Bahçeli’nin “İmralı” çağrısıyla buluştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, komisyon çatısı altında “hiç kimsenin dışarıda bırakılmamasını” ve “farklı fikirlerin cesaretle dile getirilmesini” savunarak, Bahçeli’nin “İmralı’ya gitmeli” sözleri sonrasında “bütün tarafların dinlenmesi” gereğini yineledi. Bu yaklaşım, siyasi partilerden sivil topluma kadar geniş bir katılımın kapısını aralarken, sürecin Meclis zemininde kurumsallaştırılacağı mesajını verdi. “Cumhur İttifakı’ndan tam destek” mesajı: Bahçeli’ye teşekkür, DEM’le görüşme notu Erdoğan, Cumhur İttifakı’nda “Terörsüz Türkiye” hedefi etrafında görüş ayrılığı bulunmadığını söyleyip Bahçeli’ye “tarihi değerlendirmeleri” için teşekkür etti. Külliye’de DEM Parti’den Pervin Buldan ve Mithat Sancar’la “yapıcı bir görüşme” yaptığını belirten Erdoğan, “Benzer kaygıları ve ortak sorumluluk duygusunu paylaştığımızı teyit ettik” diyerek sürecin kapsayıcı yürütüleceğini kaydetti. Meclis takvimi ve ekonomi başlıkları: UNRWA ofisi, 2026 bütçesi ve sosyal destekler Genel Kurul’dan geçen uluslararası anlaşmalar içinde UNRWA’nın Ankara’da ofis açmasının da bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, bunun “Filistin mücadelesine verilen desteğin yeni bir nişanesi” olduğunu söyledi. 2026 Merkezi Yönetim Bütçesi’nin Meclis’e sunulduğunu belirten Cumhurbaşkanı, sosyal yardımların artırılacağını, enerji desteklerinin süreceğini ifade etti. Siyasi polemiklerde çizgi: “Sandık tartışmaları safsata, asıl olan Türkiye’nin selametidir” Erdoğan, seçimlerin şeffaflığını savunarak muhalefetin eleştirilerini “safsata” olarak niteledi ve güvenlik politikalarında “hudut içinde ve sınır ötesinde boşluk bırakmayacağız” dedi. Konuşmasında yurttaşların huzuru ve Türkiye toplumunun birlikteliği vurgusu öne çıktı. Son söz: “Biraz daha cesaret, biraz daha özgüven” Süreci “biraz daha cesaret ve özgüvenle” tamamlayacaklarını söyleyen Erdoğan, “Terörsüz Türkiye, büyük bir kardeşlik ve kucaklaşma sahnesi olacak” diyerek komisyon raporunun ve Meclis yol haritasının belirleyici olacağını yineledi.

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Haber

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun Abdullah Öcalan'ı ziyareti etmesi yönündeki tartışmalara yazı kaleme aldı. Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, T24'te "Sürecin muhasebesi: Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?" başlıklı bir yazısında ilginç değerlendirmeler var. "Kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif süreçler yeni bir iklimde, yeni bir atmosferde, yeni bir toplumsal ve siyasal zihniyette kolayca ve olumlu sonuçlar alacak şekilde ilerleyebilsin” diyen Demirtaş, “barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak” ifadelerini kullandı. Selahattin Demirtaş’ın kaleme aldığı yazının tamamı şöyle: Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı... Peki neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen... Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Abdullah Öcalan’ın inisiyatifleriyle son bir yılda önemli gelişmeler yaşandı, ciddi adımlar atıldı. - Bahçeli’nin Ekim 2024’teki girişimi ve çağrısı - Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı - Erdoğan’ın süreci sahiplenmesi - PKK’nin fesih kongresi - TBMM’de komisyon kurulması - Süleymaniye’de silahları yakma töreni yapılması - PKK’nin Türkiye’den tümüyle çekilmesi - SDG’nin Şam ile entegrasyon anlaşmasına varması Bunlar küçümsenecek, hiçleştirilecek adımlar değil. Hepsi de değerli ve tarihi hamleler. Tamamı da Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini yakından ilgilendiren ciddi, olumlu gelişmeler. Yani konunun “güvenlik” boyutunda, bir yılda büyük mesafe kat edildi. Bu, işin olumlu tarafı. Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir Şimdi soru şudur: Süreç sadece “güvenlik” başlığından ve “güvenlik” başlığı da sadece silahtan mı oluşuyor? Bu soruya evet cevabı verenler ya “güvenlik” kavramını ya da süreci hiç anlamamış, en azından bizim anladığımız şekilde anlamamış demektir. Oysa sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı. Çıkarılması gereken yasalardan söz etmiyorum, henüz o konuda da ilerleme olmadı ancak yasadan önce yapılması gereken şey, duyguda birliği sağlamaya yönelik çalışmalardır, bunlar yapılmadı. Yasa Meclis’ten önce halkın bilincinde yapılmalıdır “Yasa nerede yapılır?” diye sorulsa herkes net bir şekilde “Meclis’te” diye cevaplayacaktır ancak bu cevap doğru değil. Yasa toplumda, halkta, millette yapılır; Meclis ise o yasayı norma dönüştürür ve bağlayıcı hale getirir. Dolayısıyla kardeşliğin yasaları önce halkın bağrında, yüreğinde, benliğinde ve bilincinde yapılmalıdır. İşin esası ideoloji, teori, norm değil duygudur. Kardeşlik önce duyguda kurulur, sonra Meclis onu norma, yasaya dönüştürür. Ortada duygu yokken yasa yapmaya kalkarsanız hem zorlanırsınız hem de halkın iradesinin tersine adım atmış olursunuz. Her şeyi getirip yasaya bağlamak ve sanki yasalar çıksa tüm sorunlar hemen o saat çözülecekmiş gibi bir beklentiye girmek büyük hatadır. Mesela Meclis yarın, “Kürtler ile Türkler kardeştir ve birbirlerini sevmek zorundadırlar” diye bir yasa yapsa mesele hallolur mu? Sabahına herkes birbirini sevmeye mi başlar? Evet, Kürt ile Türk kardeştir, birbirlerini kardeş gibi, ana gibi, yar gibi sevmelidir. Fakat son yüz yılın hataları nedeniyle araya kan girdi, silah girdi, ayrımcılık girdi. Tamamı Türk ve Kürt analarının evladı olan 50 bin kardeşimiz Türkiye’nin her mezarlığında toprağın altına girdi, bazılarının mezarı bile yok. Öfkeler, kızgınlıklar, kırgınlıklar, nefretler, intikam duyguları birikti, birikti, kardeşlerin arasına girdi. Bunları gidermek, yasımızı ve acımızı ortaklaştırmak, yaralarımızı karşılıklı sarmak, göz göze bakıp kardeşçe sarılmak, hüzün ve sevinç gözyaşlarını aynı anda dökmek yasadan çok daha öncelikli, yapıcı ve kalıcı olur. Zaten bunları yaptıktan sonra yasayı yapmak çok kolaydır ve o iş artık sadece küçük bir detaydır. Cumartesi Anneleri ile Barış Anneleri, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda Neler yapılabilirdi? Peki bu belirttiklerimi sağlamak için neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen. Mesela Meclis Komisyonu aylarca “dinleme” adı altında top çevirmek yerine şunları yapsaydı çok daha etkili olmaz mıydı? Hatta siyasi parti liderleri de bu etkinliklerde yer alsalardı sonuç çok daha yapıcı olmaz mıydı? Neler mesela? • Liderler ve komisyon üyeleri; Adnan Menderes’in, Alparslan Türkeş’in, Orhan Doğan’ın ve Mehmet Sincar’ın mezarlarını ziyaret edip oradan Anıtkabir’e gitselerdi. • Konya’da Mevlana’yı, Doğubayazıt’ta Ehmedê Xanî’yi ziyaret etselerdi. • Diyarbakır’da Amedspor ile Trabzonspor arasında bir kardeşlik maçı organize etselerdi. Tüm Diyarbakır, Trabzonspor ve Amedspor bayraklarıyla donatılsaydı. Karadeniz’den akın akın gelen kardeşlerimiz Diyarbakırlıların evlerinde misafir edilselerdi, stadyuma maçı izlemeye birlikte gitselerdi. Vanspor, aynı şekilde Kayserispor’a konuk olsaydı ve Kürt kardeşlerimiz akın akın Kayseri’ye gidip evlerde misafir olsalardı. • Milli futbol takımı, bir maçını Diyarbakır Stadyumu’nda oynasaydı ve Diyarbakırlılar Milli Takım’a canı gönülden sahip çıksalardı. • Bir otobüs dolusu genç Edirne’den, bir otobüs genç de Hakkari’den yola çıksaydı, Anıtkabir’de buluşup Türkçe ve Kürtçe bir kardeşlik bildirisi okusalar, bildiriyi Anıtkabir defterine de yazsalardı. • Bir otobüs dolusu genç İzmir’den, bir otobüs de Kars’tan yola çıksa ve Çanakkale Şehitliği’nde buluşup kardeşlik bildirisini Türkçe ve Kürtçe okusalar, oradan beraberce Ankara’ya, Meclis’e gelip bildiriyi Meclis Başkanı’na teslim etselerdi. • Kültür Bakanlığı’nın girişimiyle yedi bölgede kardeşlik konserleri düzenlense ve TRT sanatçıları ile Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçıları aynı sahnede Türkçe ve Kürtçe kardeşlik türküleri, şarkıları söyleselerdi. • Milli Eğitim Bakanlığı’nın girişimiyle Kürtçe - Türkçe ve Türkçe - Kürtçe sözlük ile gramer kitabı basılsaydı ve tüm öğrencilere ücretsiz dağıtılsaydı. • Bursa Ulu Camide ve Diyarbakır Ulu Cami’de aynı anda Türkçe ve Kürtçe kardeşlik hutbesi okunsaydı. • Evlatlarını çatışmalarda kaybetmiş Türk ve Kürt anaları kol kola girip beraberce mezarlıkları ziyaret etselerdi, akşamına da Beştepe’de Cumhurbaşkanı tarafından ağırlansalardı. Bunlar yapılmadı ama Yazmaya devam etsem sayfalar yetmez ama derdimi anlatabilmişimdir umarım. Yani kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif adımlar atılırken, yasalar yapılırken yeni kırılmalar, ayrışmalar olmasın. Eğer bu belirttiğim gibi çalışmalar yapılmış olsaydı Meclis Komisyonunun İmralı’ya gitmesi konusu da bir krize dönüşmezdi. Bunlar yapılmadı ama başta da belirttiğim gibi bol bol dinleme yapıldı. Orada burada gereksiz yere sloganlar atıldı, televizyonlarda konuşanlar ağızlarının ayarını tutturamadılar; hakaretler, tehditler, şantajlar, ekranlardan halkın üstüne boca edildi. Yetmedi, muhalefete yönelik ve özellikle CHP’yi hedefe koyan “mutlak butlan, iptal, tutuklama, kayyım, casusluk, rüşvet” operasyonlarıyla ayrışma iyice derinleştirildi. 30 yıllık hapis cezalarını bitirmiş siyasi mahpuslar, hasta mahpuslar bile cezaevinden çıkamadılar. Kayyım atanmış tek bir belediye bile halka iade edilmedi. Kürt – Türk kardeşliği pekiştirilmeden, üstüne Türk – Türk ayrışması eklendi. Sonuç olarak; Dost acı söyler, ben barışın ve kardeşliğin dostu olarak bunları 12 metrekarelik hücremden görüyor ve üzülüyorum. Hücredeki tek arkadaşım ve yerine kayyım atanarak altı yıldır suçsuz yere hapiste tutulan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’ya ve onun dik duruşuna bakıp bakıp bu yazıyı yazarken umudumuzu koruyor, mücadele kararlılığımızı diri tutuyoruz. Biliyoruz, inanıyoruz ve çabalıyoruz. Barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.