SON DAKİKA

#Milli Dayanışma

HABER DEĞER - Milli Dayanışma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Milli Dayanışma haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Dervişoğlu: İmralı süreci Cumhuriyet’in temel anlayışını zedeliyor Haber

Dervişoğlu: İmralı süreci Cumhuriyet’in temel anlayışını zedeliyor

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada İmralı sürecine tepki gösterdi, Kürt vatandaşlar ile PKK arasında devlet aracılığıyla kurulan ilişkilerin Cumhuriyet’in temel ilkelerini zedelediğini söyledi. ANKARA (İGFA) - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu. TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu tarafından İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilen heyete dikkat çeken Dervişoğlu, sürecin Cumhuriyet’in Kürtler ile PKK arasında kurduğu “kalın duvarları” zayıflattığını savundu. Dervişoğlu, “İmralı süreci ve Abdullah Öcalan’ın doğrudan muhatap alınması, Kürtleri Öcalan’ın vesayeti altına almanın yolunu açmıştır. Şimdi ise devlet aklı, Kürtler ile PKK’yı ayırmaya çalışmak yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapma anlayışına doğru kaymıştır” ifadelerini kullandı. #İhanetinZamanAşımıYok pic.twitter.com/xyjXfdZnzP — Müsavat Dervişoğlu (@MDervisogluTR) November 26, 2025 Cumhuriyetin, vatandaşların devletle aracısız ve pazarlıksız ilişki kurabilmesi anlamına geldiğine dikkat çeken Dervişoğlu, sürecin devam etmesi hâlinde devlet ile vatandaş arasındaki doğrudan ilişkinin zarar göreceğini belirterek, farklı kimlik gruplarının liderleri üzerinden iktidar ile pazarlık yapmayı hak görebileceğini öne sürdü. “Kürt vatandaşlarımızla ilişki kurmak için ne Öcalan’a, ne de PKK’ya ihtiyaç vardır" diyen İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, sürecin devamının Cumhuriyet’e ve Anayasa’ya açık bir saldırı olduğunu, savcılarımızın dikkate alması gereken bir suç niteliği taşıdığını ifade etti.

İmralı kararının ardından komisyonda ilk istifa! Haber

İmralı kararının ardından komisyonda ilk istifa!

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun Abdullah Öcalan’la görüşmek üzere İmralı Adası’na gitmeyi kararlaştırmasının ardından komisyonda ilk istifa geldi. Oylamada “hayır” diyen Demokrat Parti İzmir Milletvekili Haydar Altıntaş, kararın ardından komisyondan çekilme iradesini açıklayarak bugün TBMM Başkanlığı’na resmi dilekçesini sunacağını duyurdu. Komisyonun İmralı ziyareti kararı siyasette yeni bir kırılma anı yarattı Komisyonun 32 evet, 3 hayır ve 2 çekimser oyla aldığı İmralı kararı, Türkiye toplumunda ve siyasette geniş yankı uyandırdı. CHP ve Yeniden Refah’ın katılmadığı oylamada AK Parti, MHP, DEM Parti, TİP ve EMEP’in onay vermesi dikkat çekerken; Demokrat Parti, DSP ve HÜDA-PAR ret oyu kullandı. Demokrat Parti adına komisyonda bulunan Altıntaş, İmralı ziyaretinin “millet vicdanını yaralayacağını” ifade ederek istifa sürecini başlattı. Altıntaş: ‘İmralı Adası derin acıların mekânı, pazarlığın yeri olamaz’ Sözcü’ye konuşan Altıntaş, İmralı’nın Türkiye toplumunda taşıdığı ağır hafızaya vurgu yaparak, ziyareti sakıncalı bulduklarını belirtti. “Genel Başkanımız Gültekin Uysal ile yaptığımız değerlendirme sonrası komisyondan çekilme kararı aldık” diyen Altıntaş, İmralı’da kurulacak her tür temasın yurttaşların adalet duygusunu zedeleyebileceğini vurguladı. “Biz teröristle pazarlık olmaz diyoruz. Şimdi ne konuşulacak? İmralı’da bir anlaşma masası mı kurulacak?” ifadeleriyle kararı sert sözlerle eleştirdi. ‘Egemenlik tartışmaya açılıyor, talepler akla hayale gelmez boyutta’ Altıntaş, son dönemde süreç etrafında dillendirilen çeşitli siyasi taleplerin Türkiye toplumunda kaygı yarattığını da dile getirdi. Ana dilde eğitimden yerinden yönetime uzanan bazı tartışmaların “egemenlik hakkını tartışmaya açtığını” savunarak, İmralı kararının bu talepleri yeniden canlandırmasından endişe duyduklarını belirtti. Demokrat Parti yönetiminin bu sebeple sürece “net bir mesafe” koyduğunu aktardı. Komisyondaki ilk ayrılık yeni tartışmaların kapısını aralayabilir Komisyonun bu hafta İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüşmesi öngörülürken, Altıntaş’ın istifasının siyasi dengeler üzerinde nasıl bir etkisi olacağı merak ediliyor. Ziyareti savunan partiler “Terörsüz Türkiye” hedefi çerçevesinde adımı desteklerken; karşı çıkan kesimler sürecin Türkiye toplumunun hassasiyetlerini zedeleyebileceği görüşünde. Demokrat Parti’nin kararı, komisyonda yeni istifaların veya yeni tutum değişikliklerinin de habercisi olabilir.

Mahmut Arıkan: Türkiye’nin sorunları İmralı’dan da Silivri’den de büyüktür Haber

Mahmut Arıkan: Türkiye’nin sorunları İmralı’dan da Silivri’den de büyüktür

DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin birleşmesiyle kurulan Yeni Yol Partisi’nin ilk TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, iktidarın gündemini İmralı’ya, ana muhalefetin gündemini Silivri’ye kilitlemesini eleştirerek, “Meseleyi kişilere indirgemek gündem saptırmaktır” dedi. Yeni Yol Partisi TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, güncel siyasi tartışmalara sert çıktı. Arıkan konuşmasında özetle şu mesajları verdi: “Bugün iktidarın tek gündemi İmralı, ana muhalefetin tek gündemi Silivri’dir. Türkiye’nin sorunları da umutları da İmralı’dan da Silivri’den de büyüktür. Kimin gideceği, kimin geleceği, kimlerle gidip kimlerle döneceği, neyle gidip neyle geleceği, hangi yolu kullanacağı tartışması gündemi meşgul etme çabasıdır. Bu yaklaşım, meseleyi kişilere indirgemek, sulandırmak ve magazinleştirmekten başka bir şey değildir.” https://twitter.com/mahmutarikansp/status/1991127355297821111 “komisyon mu İmralı’ya gitsin, İmralı mı Komisyon’a gelsin?” İktidara, ortaklarına ve kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na seslenen Mahmut Arıkan, "Bütün bu ‘Komisyon mu İmralı’ya gitsin, İmralı mı Komisyon’a gelsin’ tartışmaları oyalamacadır. Toplumsal barış için tek bir adım değil, hak ve adalet ekseninde gerekli tüm adımlar bir an evvel atılmalıdır. Hak ve özgürlükler üzerindeki tüm kısıtlamalar derhal kaldırılmalıdır”diye konuştu.

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil,  başlangıçtır! Haber

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, pazar günleri düzenli olarak paylaştığı değerlendirme metinlerinin sonuncusunda Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” hedefine giden süreci ayrıntılı bir çerçevede ele aldı. Resmî X hesabında yayımlanan yazı, hem sürecin kronolojisini ortaya koyması hem de yakın dönemde beklenen yeni hamleleri içermesi açısından dikkat çekici oldu. Uçum’un ifadesiyle bu süreç, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve Devlet Bahçeli’nin cesur girişimleriyle bir devlet politikası olarak resmen başlatıldı.” “Geçiş süreci 1 Ekim 2024’te başladı” Uçum’un analizinde yer alan kronolojiye göre süreç, 1 Ekim 2024’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM açılış konuşmasıyla ve aynı gün Devlet Bahçeli’nin diyalog hamlesiyle resmen başladı. Bu tarih, devlet aklının çözüm iradesinde yeniden buluştuğu eşik olarak görülüyor. Ardından gelen en kritik kırılma noktası, 22 Ekim 2024’te Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik “tarihi çağrısı” oldu. Uçum’a göre bu çağrı, “geçiş sürecinde ezber bozan ve sonraki adımları somutlaştıran büyük bir hamle” niteliği taşıyordu. Öcalan’ın çağrısı ve “fesih – silah bırakma” dönemeçleri Uçum’un vurguladığı en önemli aşamalardan biri, 27 Şubat 2025’te Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ile terör örgütüne açık bir “fesih ve silah bırakma” yönlendirmesi yapmasıydı. Uçum bu çağrıda yer alan ideolojik dönüşüm mesajına özellikle dikkat çekiyor: “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” – Abdullah Öcalan Bu alıntı, örgütün tarihsel tezlerinden vazgeçtiğini, “devletle ve toplumla bütünleşmeyi” yeni hedef olarak belirlediğini ifade eden en net kırılma olarak sunuluyor. Milat niteliğinde tarihler Mehmet Uçum, yazısında geçiş sürecini olgunlaştıran kritik aşamaları tarih tarih sıralıyor: 12 Mayıs 2025: Fesih kararının resmen ilanı 11 Temmuz 2025: Sembolik silah yakma töreni 1 Ekim 2025: Erdoğan’ın “geçişin güvenceleri”ni açıkladığı TBMM konuşması 26 Ekim 2025: Münfesih örgütün geri çekilme kararını duyurması 30 Ekim 2025: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmralı heyetini yeniden kabul etmesi Bu görüşmeye dair Erdoğan’ın sözleri Uçum’un yazısında özellikle öne çıkarılıyor: “Kendileriyle son derece yapıcı, verimli ve geleceğe dair umut verici bir görüşme gerçekleştirdik.” – Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’deki komisyon ve yeni aşama Uçum, sürecin artık yeni bir safhaya geçtiğini belirterek gözlerin TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”na çevrildiğini ifade ediyor. Komisyonun, dinleme faaliyetini tamamlamadan önce İmralı’da Öcalan’ı dinlemesinin beklendiğini yazıyor. Komisyonun hazırlayacağı iki olası rapor da yazıda netleşiyor: Geçiş Süreci Hukuku Raporu Demokrasiyi Geliştirme Perspektif Raporu Uçum, bu raporların ayrı veya birleşik şekilde yazılabileceğini ancak demokrasi başlığının işlenmemesi durumunda bunun “tarihi bir eksiklik” olacağını vurguluyor. “Terörsüz Türkiye sonuç değil, başlangıçtır” Mehmet Uçum’un yazısında en güçlü siyasi mesajlardan biri şu cümlede yer alıyor: “Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır.” Bu vurgu, sürecin yalnızca silahsızlanma ve fesihle sınırlı olmadığı; yeni siyasal, toplumsal ve bölgesel bir dönemi işaret ettiği şeklinde okunuyor. Uçum’a göre hem Türkiye içinde hem de bölgede yeni dengeler kurulacak ve bu sürecin ana aktörü artık TBMM olacaktır. Erdoğan’ın vizyonu ve “yeni dönem” mesajı Yazı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle sonlanıyor ve bu sözler aynı zamanda sürecin devlet adına bağlayıcı çerçevesini oluşturuyor: “Hassas, yapıcı, kucaklayıcı bir yaklaşımla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Milletimizin ödediği bedellerin boşa gitmediği, sadece sınırlarımız içinde değil, sınırlarımızın ötesinde de barışın, güvenliğin, huzurun ve kardeşliğin egemen olduğu yeni bir dönemi mutlaka başlatacağız.” Uçum ise yazısını şu cümleyle noktalıyor: “Bu inanç ve güvenle başaracağız.”

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Haber

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun Abdullah Öcalan'ı ziyareti etmesi yönündeki tartışmalara yazı kaleme aldı. Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, T24'te "Sürecin muhasebesi: Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?" başlıklı bir yazısında ilginç değerlendirmeler var. "Kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif süreçler yeni bir iklimde, yeni bir atmosferde, yeni bir toplumsal ve siyasal zihniyette kolayca ve olumlu sonuçlar alacak şekilde ilerleyebilsin” diyen Demirtaş, “barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak” ifadelerini kullandı. Selahattin Demirtaş’ın kaleme aldığı yazının tamamı şöyle: Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı... Peki neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen... Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Abdullah Öcalan’ın inisiyatifleriyle son bir yılda önemli gelişmeler yaşandı, ciddi adımlar atıldı. - Bahçeli’nin Ekim 2024’teki girişimi ve çağrısı - Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı - Erdoğan’ın süreci sahiplenmesi - PKK’nin fesih kongresi - TBMM’de komisyon kurulması - Süleymaniye’de silahları yakma töreni yapılması - PKK’nin Türkiye’den tümüyle çekilmesi - SDG’nin Şam ile entegrasyon anlaşmasına varması Bunlar küçümsenecek, hiçleştirilecek adımlar değil. Hepsi de değerli ve tarihi hamleler. Tamamı da Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini yakından ilgilendiren ciddi, olumlu gelişmeler. Yani konunun “güvenlik” boyutunda, bir yılda büyük mesafe kat edildi. Bu, işin olumlu tarafı. Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir Şimdi soru şudur: Süreç sadece “güvenlik” başlığından ve “güvenlik” başlığı da sadece silahtan mı oluşuyor? Bu soruya evet cevabı verenler ya “güvenlik” kavramını ya da süreci hiç anlamamış, en azından bizim anladığımız şekilde anlamamış demektir. Oysa sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı. Çıkarılması gereken yasalardan söz etmiyorum, henüz o konuda da ilerleme olmadı ancak yasadan önce yapılması gereken şey, duyguda birliği sağlamaya yönelik çalışmalardır, bunlar yapılmadı. Yasa Meclis’ten önce halkın bilincinde yapılmalıdır “Yasa nerede yapılır?” diye sorulsa herkes net bir şekilde “Meclis’te” diye cevaplayacaktır ancak bu cevap doğru değil. Yasa toplumda, halkta, millette yapılır; Meclis ise o yasayı norma dönüştürür ve bağlayıcı hale getirir. Dolayısıyla kardeşliğin yasaları önce halkın bağrında, yüreğinde, benliğinde ve bilincinde yapılmalıdır. İşin esası ideoloji, teori, norm değil duygudur. Kardeşlik önce duyguda kurulur, sonra Meclis onu norma, yasaya dönüştürür. Ortada duygu yokken yasa yapmaya kalkarsanız hem zorlanırsınız hem de halkın iradesinin tersine adım atmış olursunuz. Her şeyi getirip yasaya bağlamak ve sanki yasalar çıksa tüm sorunlar hemen o saat çözülecekmiş gibi bir beklentiye girmek büyük hatadır. Mesela Meclis yarın, “Kürtler ile Türkler kardeştir ve birbirlerini sevmek zorundadırlar” diye bir yasa yapsa mesele hallolur mu? Sabahına herkes birbirini sevmeye mi başlar? Evet, Kürt ile Türk kardeştir, birbirlerini kardeş gibi, ana gibi, yar gibi sevmelidir. Fakat son yüz yılın hataları nedeniyle araya kan girdi, silah girdi, ayrımcılık girdi. Tamamı Türk ve Kürt analarının evladı olan 50 bin kardeşimiz Türkiye’nin her mezarlığında toprağın altına girdi, bazılarının mezarı bile yok. Öfkeler, kızgınlıklar, kırgınlıklar, nefretler, intikam duyguları birikti, birikti, kardeşlerin arasına girdi. Bunları gidermek, yasımızı ve acımızı ortaklaştırmak, yaralarımızı karşılıklı sarmak, göz göze bakıp kardeşçe sarılmak, hüzün ve sevinç gözyaşlarını aynı anda dökmek yasadan çok daha öncelikli, yapıcı ve kalıcı olur. Zaten bunları yaptıktan sonra yasayı yapmak çok kolaydır ve o iş artık sadece küçük bir detaydır. Cumartesi Anneleri ile Barış Anneleri, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda Neler yapılabilirdi? Peki bu belirttiklerimi sağlamak için neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen. Mesela Meclis Komisyonu aylarca “dinleme” adı altında top çevirmek yerine şunları yapsaydı çok daha etkili olmaz mıydı? Hatta siyasi parti liderleri de bu etkinliklerde yer alsalardı sonuç çok daha yapıcı olmaz mıydı? Neler mesela? • Liderler ve komisyon üyeleri; Adnan Menderes’in, Alparslan Türkeş’in, Orhan Doğan’ın ve Mehmet Sincar’ın mezarlarını ziyaret edip oradan Anıtkabir’e gitselerdi. • Konya’da Mevlana’yı, Doğubayazıt’ta Ehmedê Xanî’yi ziyaret etselerdi. • Diyarbakır’da Amedspor ile Trabzonspor arasında bir kardeşlik maçı organize etselerdi. Tüm Diyarbakır, Trabzonspor ve Amedspor bayraklarıyla donatılsaydı. Karadeniz’den akın akın gelen kardeşlerimiz Diyarbakırlıların evlerinde misafir edilselerdi, stadyuma maçı izlemeye birlikte gitselerdi. Vanspor, aynı şekilde Kayserispor’a konuk olsaydı ve Kürt kardeşlerimiz akın akın Kayseri’ye gidip evlerde misafir olsalardı. • Milli futbol takımı, bir maçını Diyarbakır Stadyumu’nda oynasaydı ve Diyarbakırlılar Milli Takım’a canı gönülden sahip çıksalardı. • Bir otobüs dolusu genç Edirne’den, bir otobüs genç de Hakkari’den yola çıksaydı, Anıtkabir’de buluşup Türkçe ve Kürtçe bir kardeşlik bildirisi okusalar, bildiriyi Anıtkabir defterine de yazsalardı. • Bir otobüs dolusu genç İzmir’den, bir otobüs de Kars’tan yola çıksa ve Çanakkale Şehitliği’nde buluşup kardeşlik bildirisini Türkçe ve Kürtçe okusalar, oradan beraberce Ankara’ya, Meclis’e gelip bildiriyi Meclis Başkanı’na teslim etselerdi. • Kültür Bakanlığı’nın girişimiyle yedi bölgede kardeşlik konserleri düzenlense ve TRT sanatçıları ile Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçıları aynı sahnede Türkçe ve Kürtçe kardeşlik türküleri, şarkıları söyleselerdi. • Milli Eğitim Bakanlığı’nın girişimiyle Kürtçe - Türkçe ve Türkçe - Kürtçe sözlük ile gramer kitabı basılsaydı ve tüm öğrencilere ücretsiz dağıtılsaydı. • Bursa Ulu Camide ve Diyarbakır Ulu Cami’de aynı anda Türkçe ve Kürtçe kardeşlik hutbesi okunsaydı. • Evlatlarını çatışmalarda kaybetmiş Türk ve Kürt anaları kol kola girip beraberce mezarlıkları ziyaret etselerdi, akşamına da Beştepe’de Cumhurbaşkanı tarafından ağırlansalardı. Bunlar yapılmadı ama Yazmaya devam etsem sayfalar yetmez ama derdimi anlatabilmişimdir umarım. Yani kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif adımlar atılırken, yasalar yapılırken yeni kırılmalar, ayrışmalar olmasın. Eğer bu belirttiğim gibi çalışmalar yapılmış olsaydı Meclis Komisyonunun İmralı’ya gitmesi konusu da bir krize dönüşmezdi. Bunlar yapılmadı ama başta da belirttiğim gibi bol bol dinleme yapıldı. Orada burada gereksiz yere sloganlar atıldı, televizyonlarda konuşanlar ağızlarının ayarını tutturamadılar; hakaretler, tehditler, şantajlar, ekranlardan halkın üstüne boca edildi. Yetmedi, muhalefete yönelik ve özellikle CHP’yi hedefe koyan “mutlak butlan, iptal, tutuklama, kayyım, casusluk, rüşvet” operasyonlarıyla ayrışma iyice derinleştirildi. 30 yıllık hapis cezalarını bitirmiş siyasi mahpuslar, hasta mahpuslar bile cezaevinden çıkamadılar. Kayyım atanmış tek bir belediye bile halka iade edilmedi. Kürt – Türk kardeşliği pekiştirilmeden, üstüne Türk – Türk ayrışması eklendi. Sonuç olarak; Dost acı söyler, ben barışın ve kardeşliğin dostu olarak bunları 12 metrekarelik hücremden görüyor ve üzülüyorum. Hücredeki tek arkadaşım ve yerine kayyım atanarak altı yıldır suçsuz yere hapiste tutulan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’ya ve onun dik duruşuna bakıp bakıp bu yazıyı yazarken umudumuzu koruyor, mücadele kararlılığımızı diri tutuyoruz. Biliyoruz, inanıyoruz ve çabalıyoruz. Barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.