Kim doğru söylüyor: Kurtulmuş mu Çelik mi?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan "Terörsüz Türkiye" komisyonu daha ilk toplantısını yapar yapmaz siyasi iklimin gündemine oturdu. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un “tarihi bir heyet” vurgusu ile AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in “çok anlam yüklemeyin” uyarısı arasındaki ton farkı, sadece bir iletişim tercihi değil, iktidar bloğunda sürece dair yaklaşım farklılıklarının sinyali olabilir.
Kurtulmuş komisyonu ‘tarihi görevle’ tanımladı
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyonun ilk toplantısında yaptığı açıklamada oldukça güçlü bir ton benimsedi. “Bu komisyon sıradan bir heyet değildir” diyen Kurtulmuş, onu “yarınlarımızı onarma cesareti gösteren tarihi bir heyet” olarak tanımladı. Bu sözler, sadece sembolik değil; aynı zamanda komisyona yüklenen yüksek beklentinin ve onun Türkiye’nin geleceğine dair vizyoner bir rol üstlenebileceği fikrinin açık ifadesi oldu.
Kurtulmuş’un sözleri, Türkiye’de uzun süredir üzerinde tartışılan terörle mücadele politikalarının sivil zeminlere taşınması ve toplumsal barışın tesis edilmesi ihtiyacına yönelik yeni bir perspektifin sinyalini veriyor.
Ömer Çelik'in temkinli mesajı: “Çok da anlam yüklememek gerekir”
Ancak aynı iktidar bloğundan gelen bir başka ses, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, aynı komisyondan bahsederken daha ölçülü ve temkinli bir dil kullandı. MKYK toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, komisyonun önemini kabul etmekle birlikte, “Meclis'te kurulan bu komisyona çok da anlam yüklememek gerektiğini” söyledi. Bu ifade, kamuoyunda farklı okumalara neden oldu.
Çelik’in mesajı, komisyonun sembolik bir görevle sınırlı kalabileceği ya da bazı kesimlerin aşırı beklentilerine karşı bir dengeleme mesajı olabileceği yönünde yorumlandı. Parti kulislerine göre bu yaklaşım, AK Parti'nin içerisinde halen etkili olan güvenlikçi çizgiyi temsil eden bir aklın temkinli bir refleksi olabilir.
İki tonlu yaklaşım bir çelişki mi, stratejik çeşitlilik mi?
AK Parti kaynakları bu ton farklılığının “çatışma” değil, stratejik bir “görev bölüşümü” olduğunu savunuyor. Ancak siyasi analistler, bu tutumun parti içindeki farklı siyasi eğilimleri ya da yaklaşım farklarını da dışa vurabileceğini belirtiyor.
Kurtulmuş’un ifadeleri, komisyonun bir tür toplumsal barış süreci için ilk adım olabileceğini ima ederken; Çelik’in söylemi daha çok, komisyonun yasal prosedür ve rutin görevlerle sınırlı bir bürokratik misyon taşıdığı izlenimi yaratıyor.
Muhalefet temkinli, ama dikkatle izliyor
CHP ve DEM Parti başta olmak üzere muhalefet partileri, komisyonun kapsayıcı ve samimi bir yaklaşımla ilerleyip ilerlemeyeceğini mercek altına aldı. DEM Parti, sürecin yalnızca sembollerle değil, demokratik adımlarla desteklenmesi gerektiğini savunuyor. CHP ise, komisyonun işlevinin somutlaştırılmasını ve açıklıkla yürütülmesini talep ediyor.
Yeni bir dönem mümkün mü? Erdoğan’ın tutumu belirleyici olacak
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın henüz bu komisyona dair doğrudan bir açıklama yapmamış olması, kulislerde "esas yönelim Erdoğan konuştuğunda netleşir" yorumlarını beraberinde getiriyor. Siyasi yorumculara göre komisyonun gerçek işlevi ve gücü, Erdoğan’ın bu süreci nasıl konumlandıracağına göre şekillenecek.
AK Parti içindeki ton farkı tesadüf değil, yeni dönemin habercisi olabilir
“Terörsüz Türkiye” komisyonuna dair iktidar kanadındaki söylem farkı, partinin terörle mücadelede güvenlikçi çizgiden çıkarak daha bütüncül ve toplumsal bir yöne evrilip evrilmeyeceği sorusunu da beraberinde getiriyor.
Bu fark, yüzeyde bir söylem ayrılığı gibi görünse de, aslında AK Parti’nin iktidarının 22. yılında terörle mücadele politikasını yeniden tanımlama sancısını yansıtıyor olabilir. Komisyonun gerçek etkisi, yalnızca kurulmuş olmasıyla değil, nasıl çalışacağıyla, kimleri dinleyeceğiyle ve hangi somut adımları atacağıyla ölçülecek. Türkiye, toplumsal bütünleşmeye dayalı yeni bir döneme girecekse, bu ancak siyasi irade ve toplumsal mutabakatla mümkün olacak. Bu iradenin var olup olmadığı sorusu ise şimdilik açık.