SON DAKİKA

#Ortadoğu

HABER DEĞER - Ortadoğu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ortadoğu haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ortadoğu’dan Mekke’ye uzanan yeni ticaret ve barış koridoru Haber

Ortadoğu’dan Mekke’ye uzanan yeni ticaret ve barış koridoru

Ortadoğu Kalkınma ve Barış Derneği Kurucu Genel Başkanı Muhittin Beyaz, Haber Değer’e konuştu. Beyaz, Türkiye’den Mekke’ye uzanacak “Ortak Miras, Ortak Gelecek Koridoru – Hac Yolu Projesi”nin hem bölgesel barış hem de ekonomik kalkınma açısından “yeni bir entegrasyon vizyonu” sunduğunu belirtti. “Derneğimizi proje vizyonuyla kurduk” Şanlıurfa doğumlu olan Muhittin Beyaz, siyaset bilimi yüksek lisans mezunu. Aynı zamanda OKV Uluslararası Altyapı Yatırım A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanlığını da yürüten Beyaz, derneğin kuruluş motivasyonunu şöyle özetliyor: “Ortadoğu Kalkınma ve Barış Derneği’ni klasik bir sivil toplum örgütü olarak değil, bir proje vizyonu olarak kurduk. Amacımız, Ortadoğu’daki devletlerle temasa geçip, hem barışı hem kalkınmayı birlikte geliştirecek çok katmanlı projeler üretmekti.” “Ortak Miras, Ortak Gelecek Koridoru” projesi Beyaz’ın aktardığına göre derneğin şu anda yürüttüğü en kapsamlı çalışma, “Ortak Miras, Ortak Gelecek Koridoru – Hac Yolu Projesi.” Proje, adını hem kadim ticaret yollarından hem de dini ve kültürel ortaklıklardan alıyor. “Proje, Ortadoğu’nun miras aldığı tarihsel hac yolundan ilham alıyor. Bu yol sadece inanç rotası değil; aynı zamanda ticaretin, kültürün ve medeniyetin ortak eksenidir. Biz de bu tarihsel hafızayı modern bir lojistik ve barış koridoruna dönüştürüyoruz.” “İpek Yolu, Zengezur ve Süveyş Kanalı birleşiyor” Projeyle hedeflenen, Ortadoğu güzergâhından geçen tüm ticari yolları birleştiren bütünleşik bir koridor oluşturmak. Beyaz bu yapının, İpek Yolu, Zengezur Koridoru, Kalkınma Yolu, Baharat Yolu ve Süveyş Kanalı ile birleştiğini ifade ediyor: “Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarını bir potada eritiyoruz. Doğudan gelen bir ürün Ortadoğu’da şekillenip Batı’ya dağıtılacak. Bu proje doğu-batı ticaretinde taraf olmayan bir Ortadoğu yaratma fırsatıdır.” Üç kıta, üç stratejik üs Projede üç büyük lojistik ve serbest ticaret üssü bulunuyor: Basra Üssü: İran, Irak, Kuveyt ve Suudi Arabistan sınırında kurulacak. Asya ve Güney Asya ticaretini Ortadoğu’ya taşıyacak. Akabe Üssü: Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail ve Mısır’ı buluşturacak. Afrika ve Doğu Akdeniz ticaretinin birleşme noktası olacak. İbrahim Üssü: Türkiye’nin güneydoğusunda kurulacak ve Türkiye, Suriye, Irak, İran ile Ermenistan’ın ortaklaşa geliştireceği bir serbest bölge olacak. Bu üsler arasında engelsiz geçişi sağlayan vergi indirimi anlaşmaları ve lojistik koridorları planlanıyor. “Bu üsler ticareti hızlandırırken sınırları da birleştirici hale getirecek. Sınırları bir engel değil, bir kavşak noktası olarak görüyoruz.” “Ticaret barışın anahtarıdır” Muhittin Beyaz’a göre proje sadece ekonomik değil, barışa hizmet eden bir girişim: “Doğru ticaret iş birliğini, iş birliği barışı doğurur. Ortadoğu ülkeleri rekabet yerine ortak refahı hedeflediğinde bölgesel huzur sağlanır. Bu koridor, medeniyetlerin çatışmasını değil, kesişmesini sağlayacak.” “Türkiye sürecin merkezinde” Türkiye’nin kalkınma projeleri ve diplomatik açılımlarının Ortadoğu’da bir umut yarattığını belirten Beyaz, Ankara’nın bölgesel barışa katkısının belirleyici olduğunu söylüyor: “Türkiye’nin Körfez, Irak, Ürdün ve diğer ülkelerle geliştirdiği projeler, artık sadece ekonomik değil, barış odaklıdır. Bizim dernek olarak yapmak istediğimiz tam da bu: iç barışı ve dış barışı birlikte inşa eden bir Ortadoğu vizyonu.” “Şanlıurfa’dan Mekke’ye uzanan barış hattı” Proje güzergahı, Türkiye’nin Şanlıurfa kentinden başlıyor. Batı hattı Suriye ve Ürdün üzerinden Akabe’ye ulaşıyor; doğu hattı ise Irak ve Kuveyt üzerinden Mekke’ye uzanıyor. İki hat Suudi Arabistan’da birleşiyor ve karayolu, demiryolu ve denizyolu entegrasyonu sağlanıyor. “Hac yolu hem manevi hem ekonomik bir güzergâhtır. Bu koridor, sadece hacıların değil; ticaretin, turizmin ve kültürel etkileşimin de yoludur.” “Dijital altyapı da projeye entegre” Proje sadece fiziki yollarla sınırlı değil. Starlink üzerinden kesintisiz internet, yüksek hızlı tren hatları, modern limanlar ve yeşil enerji sistemleri ile desteklenen dijital bir ağ planlanıyor. “Yeni dünya düzeni sadece yollarla değil, veriyle de örülüyor. Bizim projemiz hem ticari hem dijital bir entegrasyon modeli.” “Ortadoğu artık taraf değil merkez olacak” Beyaz, projenin nihai hedefini şöyle özetliyor: “Doğu ile Batı arasında yaşanan ticaret savaşlarında Ortadoğu taraf değil merkez olmalıdır. Bu proje, bölgenin barışla kalkınmasının anahtarıdır. Ortadoğu halklarının refahını ve onurunu yeniden inşa etme zamanıdır.” Tarihi yoldan modern barış koridoruna “Ortak Miras, Ortak Gelecek Koridoru – Hac Yolu Projesi”, Ortadoğu’nun kadim yollarını yeniden canlandırarak ekonomik entegrasyonla barış inşasını hedefliyor. Türkiye’nin güneyinden başlayan bu yol, Mekke’ye uzanan bir barış ve kalkınma hattı olarak tanımlanıyor.

Trump’tan dikkat çeken Gazze açıklaması: İkinci aşama şimdi başlıyor Haber

Trump’tan dikkat çeken Gazze açıklaması: İkinci aşama şimdi başlıyor

Görev henüz tamamlanmadı ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, Gazze’deki ateşkes ve esir değişimi sürecine ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Trump, “Gazze'de ikinci aşama şimdi başlıyor. Yirmi rehine iyi durumda geri döndü, ancak görev henüz bitmemişti ve ölüler söz verildiği gibi teslim edilmedi.” ifadelerini kullanarak sürecin henüz sona ermediğini vurguladı. İkinci aşama” mesajı dikkat çekti Trump’ın “ikinci aşama” ifadesi, uluslararası kamuoyunda yeni bir diplomatik ya da askeri sürece mi işaret ettiği yönünde tartışmalara yol açtı. Beyaz Saray kaynakları, açıklamanın “ateşkesin kalıcı hale getirilmesi ve kalan esirlerin serbest bırakılması için yürütülecek yeni müzakerelere” atıfta bulunduğunu belirtti. Gazze’de ateşkes sonrası hassas denge Geçtiğimiz hafta Mısır’da yürütülen görüşmelerin ardından Hamas ile İsrail arasında geçici bir ateşkes sağlanmış, 20 İsrailli rehinenin serbest bırakıldığı açıklanmıştı. Ancak anlaşma kapsamında ölenlerin cenazelerinin teslim edilmemesi taraflar arasında gerilimi yeniden artırdı. Trump’ın açıklaması, ABD’nin ateşkesin ikinci aşamasında daha aktif bir rol üstlenebileceği yönündeki beklentileri de güçlendirdi. Washington’dan yeni diplomatik adımlar bekleniyor ABD yönetiminin, Orta Doğu’daki ateşkes sürecini izlemek ve insani yardımların geçişini sağlamak amacıyla CENTCOM aracılığıyla diplomatik temaslarını yoğunlaştırdığı biliniyor. Trump’ın açıklaması, bu sürecin “daha kapsamlı bir stratejiye” evrileceğinin sinyali olarak değerlendiriliyor.

Suriye’de “Kasap” lakaplı eski rejim suçluları yakalandı Haber

Suriye’de “Kasap” lakaplı eski rejim suçluları yakalandı

Operasyon İç Güvenlik ve Terörle Mücadele Şubesi işbirliğiyle yürütüldü Suriye İçişleri Bakanlığı, Hama Valiliği İç Güvenlik Komutanlığı ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü koordinasyonunda gerçekleştirilen operasyonla, eski rejim döneminde sivillere karşı insanlık suçu işlediği tespit edilen iki zanlının yakalandığını açıkladı. Operasyonun ayrıntılarını paylaşan Hama İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Mulham Mahmud el-Şantut, iki zanlının kimliklerini Bilal Mahrez ve Seyfeddin Mustafa Mahrez olarak duyurdu. “Kasap” lakaplı Bilal Mahrez hakkında ağır suçlamalar Soruşturma raporlarına göre, “Kasap” lakabıyla bilinen Bilal Mahrez, iç savaş döneminde sivilleri keyfi şekilde tutuklamak, işkence etmek, yerlerinden etmek ve öldürülen kişilerin bedenlerine zarar vermekle suçlanıyor. Yetkililer, zanlıların bu eylemlerin görüntülerini sosyal medyada paylaşarak övünmekten de sorumlu tutulduğunu belirtti. Yargıya sevk edildiler Tutuklanan iki kardeşin, delillerin toplanmasının ardından yetkili yargı organlarına sevk edildiği açıklandı. Bakanlık açıklamasında, bu tür ihlallerin “Suriye halkına karşı işlenmiş savaş suçları kapsamında değerlendirileceği” ve faillerin hukukun üstünlüğü çerçevesinde yargılanacağı vurgulandı. Savaş suçlarına karşı “hesap verme” dönemi Uzmanlar, son dönemde Suriye’de iç güvenlik birimlerinin rejim dönemi ihlallerine karışmış kişilere yönelik operasyonlarını artırdığına dikkat çekiyor. Hama’daki operasyonun, hem adalet arayışının hem de toplumsal hesaplaşmanın önemli bir adımı olarak değerlendiriliyor.

Tahran’da dikkat çeken mesaj! Haber

Tahran’da dikkat çeken mesaj!

“Yaptırımlar bizi durduramadı” Tahran’daki Ulusal Loncalar Günü ve İran Loncaları Temsilciler Meclisi toplantısında konuşan Aref, İran ekonomisinin uzun süredir maruz kaldığı yaptırımlara rağmen direnç gösterdiğini vurguladı. Aref, “Düşmanlarımızın isteklerine rağmen yaptırımlar bizi yıkamadı. Aksine tecrübe kazandık, dayanıklılığımız arttı. Artık sadece yaptırımları aşmakla kalmayacak, onları tamamen kaldırmanın yollarını bulacağız.” ifadelerini kullandı. “Çarşı ve üniversite devrimin omurgasıdır” Aref, konuşmasında İran’ın ekonomik ve toplumsal direncinde üniversitelerle çarşıların kritik rolüne dikkat çekti: “İslam Devrimi’nin zaferinde çarşılar ve üniversiteler yan yanaydı. Bu birliktelik, ülkenin hem ekonomik hem de entelektüel temelini oluşturdu.” dedi. Aref’e göre, son dönemde esnafın “12 Günlük Savaş” sürecinde gösterdiği dayanışma da aynı ruhun devam ettiğini kanıtlıyor. “Ekonomide güvenin adresi loncalar olacak” Hükümetin yeni dönemde piyasa düzenlemelerini esnaf örgütleriyle birlikte yürütme kararı aldığını açıklayan Aref, “Hükümet, loncalara güveniyor. Artık piyasaya müdahale yerine iş birliği dönemine geçiyoruz.” dedi. Aref, Esnaf Odası’nın hem halkın hem de hükümetin çıkarlarını koruyan bir denge merkezi olması gerektiğini belirterek, “Yeni Esnaf Yasası modern yaklaşımlarla revize edilecek” açıklamasını yaptı. “Gerçek ticaret, helal kazançla mümkündür” Aref, konuşmasında İran ticaret kültürüne dair kişisel bir anısını da paylaştı: “Babam Yezd halı pazarında hiçbir zaman indirim yapmazdı çünkü sattığı malların fiyatına az ama helal bir kâr eklerdi. Gerçek bir tüccar, malına haram bulaştırmaz; çünkü bir zerre haram, tüm pazarı kirletir.” Aref, bu geleneğin İran ticaret kültürünün temelini oluşturduğunu belirterek, esnafların bu mirası koruması gerektiğini söyledi. “Piyasaya müdahale son çare” Ekonomik istikrarın korunmasında devletin geri planda kalması gerektiğini vurgulayan Aref, “Piyasaya müdahaleden hoşlanmıyoruz, ancak bazı kişi ve kurumlar kuralları kötüye kullandığında önlem almak zorunda kalıyoruz.” dedi. Aref ayrıca, vergi toplama stratejisinin işletmelere güven üzerine kurulacağını belirtti: “Birçok küçük işletmeden toplanan vergi toplamı, tek bir büyük vergi kaçakçısından elde edilen miktardan daha az. Bu nedenle dürüst ticaret yapan esnaf korunmalı.” ifadelerini kullandı. “Hedef yaptırımları tamamen kaldırmak” Konuşmasının sonunda İran ekonomisinin ana gündemlerinden birinin gayri resmi döviz piyasasını dengelemek olduğunu açıklayan Aref, şunları söyledi: “1980’lerde olduğu gibi bu sorunu da çözeceğiz. Bugün yaptırımlar bizi yıkmadı, sadece bizi daha kararlı hale getirdi. Yaptırımları aşmanın ötesine geçip onları tamamen ortadan kaldıracağız. Bu, 14. hükümetin en büyük hedeflerinden biridir.” Aref, konuşmasını “Tecrübe, milli dayanışma ve halkın iradesiyle İran yeniden kalkınacak” sözleriyle tamamladı.

İran, Mısır’daki Gazze Zirvesi’ne katılmayacağını açıkladı: Halkımıza saldıranlarla görüşmeyiz! Haber

İran, Mısır’daki Gazze Zirvesi’ne katılmayacağını açıkladı: Halkımıza saldıranlarla görüşmeyiz!

Gazze için düzenlenen zirveye 20’den fazla ülke davet edildi Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi tarafından organize edilen ve ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlığında yapılacak olan Şarm el Şeyh Barış Zirvesi, Gazze’de ateşkes sürecini ve bölgesel istikrarı ele almayı hedefliyor. Zirveye; Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ürdün Kralı 2. Abdullah, Bahreyn Kralı Hamed bin İsa Al Halife, Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ve Almanya Başbakanı Friedrich Merz dahil olmak üzere 20’den fazla ülke liderinin katılması bekleniyor. Ancak İran, bu listeye dahil olmayacağını resmen açıkladı. İran: “Halkımıza saldıranlarla aynı masaya oturamayız” İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, X hesabından yaptığı açıklamada Mısır’ın davetini reddettiklerini duyurdu. Irakçi, paylaşımında şu ifadeleri kullandı: “İran, Cumhurbaşkanı es-Sisi’nin Şarm el Şeyh Zirvesi’ne katılma davetinden dolayı minnettardır. Ancak diplomatik diyaloğu desteklemekle birlikte, ne Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ne de ben, İran halkına saldıran, tehdit eden ve yaptırım uygulamaya devam eden muhataplarla görüşemeyiz.” “Filistinlilerin özyönetim hakkı güvence altına alınmalı” İran Dışişleri Bakanı açıklamasının devamında, ülkesinin Filistin davasına olan desteğini vurguladı: “İran, İsrail’in Gazze’deki soykırımını sona erdirecek ve işgal güçlerinin sınır dışı edilmesini sağlayacak her türlü girişimi memnuniyetle karşılamaktadır. Filistinliler, temel özyönetim haklarını güvence altına alma hakkına sahiptir. Tüm devletler, meşru davalarında Filistin halkına her zamankinden daha fazla destek olmalıdır.” “İran sonsuz savaş değil, sonsuz barış istiyor” Irakçi açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “İran, bölgede barış için her zaman hayati bir güç olmuştur ve olmaya devam edecektir. Soykırımcı İsrail rejiminin aksine İran, özellikle sözde müttefiklerinin parasıyla sonsuz savaşlar peşinde değil, sonsuz barış, refah ve iş birliği peşindedir.” İran’ın zirveye katılmama kararı, Gazze’deki ateşkes görüşmelerinin diplomatik dengelerini değiştirebilir. Şarm el Şeyh’te bugün yapılacak toplantının, İran’ın yokluğunda nasıl bir diplomatik sonuç doğuracağı merak konusu.

Ayhan Bilgen: Suriye’de zaman baskısı artıyor Haber

Ayhan Bilgen: Suriye’de zaman baskısı artıyor

“Kürtlerin kazanımları kalıcılaşmalı” Bilgen, X hesabından yaptığı değerlendirmede Suriye’de sürecin kritik bir dönemece girdiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Suriye’de zaman baskısı artıyor. Kürtlerin kazanımları, Suriye’nin de, Ortadoğu’nun da kazanımı olmalı, kalıcılaşmalıdır. Suriye’nin yeniden yapılanmasında söz sahibi olmak, diğer tüm gruplar gibi Kürtler için de tarihi imkanlar sunmaktadır.” Bilgen, fırsatçı yaklaşımlar ve eski ezberlerin yeniden iç savaşı tetikleyebileceğini, bu durumun kopuşu hızlandıracağını dile getirdi. “Talepler dengeli ve gerçekçi olmalı” Eski HDP milletvekili, taleplerin çıtasının kabul edilebilir ve dengeli bir yerde tutulması gerektiğini vurguladı: “Tüm basamakları tek sıçrayışta çıkmaya kalkmak, her şeyin tepetaklak olmasına sebep olabilir. Birkaç gün içinde 10 Mart anlaşmasına uygun bir uzlaşma sağlanamazsa geçiş dönemi çalışmaları ve devlet inisiyatifiyle gelinen aşama zorunlu olarak askıya alınabilir.” Bilgen’den 4 maddelik çağrı Bilgen paylaşımında, Suriye ve Türkiye gündemine ilişkin 4 başlık altında somut önerilerde bulundu: Meclis komisyonu: Silah bırakmayı güvenceye alacak entegrasyon yasası için alt komisyon kurulmalı. Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı: Çağrının kapsamı konusunda yeni bir mekanizma kurulmalı ve netlik sağlanmalı. Türkiye’nin toplumsal barışı: Suriye’de olası bir askeri çatışmanın Türkiye’de yaratacağı kırılganlıkları en aza indirecek tedbirler şimdiden alınmalı. CHP kurultay davası ve belediyeler: Yargı üzerinde her türlü baskının önüne geçilmeli, gündem daha sorumlu yönetilmeli. “Zaman daralıyor” Bilgen, Suriye’deki gelişmelerin yalnızca bölgesel değil, Türkiye’nin toplumsal barışı açısından da hayati olduğunun altını çizerek, tarafların kısa sürede dengeli bir uzlaşmaya varması gerektiğini ifade etti.

Ayhan Bilgen: Terörsüz Türkiye, tüm Orta Doğu’nun kaderini değiştirecek Haber

Ayhan Bilgen: Terörsüz Türkiye, tüm Orta Doğu’nun kaderini değiştirecek

Geçtiğimiz günlerde Akit TV’ye konuşan eski Milletvekili Ayhan Bilgen, Türkiye’nin terörsüz bir geleceğe ulaşması için başlatılan silah bırakma süreci ve Meclis’te kurulan komisyonun çalışmalarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Sürecin, yalnızca Türkiye’nin iç güvenliği değil; Suriye, Irak ve tüm Orta Doğu’nun geleceği açısından da kritik olduğunu vurgulayan Bilgen, hızlı, kararlı ve uzlaşmacı adımların hem barışı hem de ekonomik kalkınmayı beraberinde getireceğini söyleyerek “Zamana yayma lüksümüz yok” dedi. Komisyonun önceliği silah bırakma sürecini hızlandırmak olmalı Bahçeli’nin sembolik ziyaretinden sonra başlatılan sürecin kısa sürede Meclis’te komisyon aşamasına gelmesini “hızlı ve başarılı” olarak nitelendiren Bilgen, bu komisyonun asli görevinin örgütün silah bırakmasını teşvik eden ve kolaylaştıran yasal düzenlemeleri ivedilikle hayata geçirmek olduğunu vurguladı. Komisyonun yalnızca dinlemeler yapan, rapor toplayan bir yapıda kalmasının yeterli olmayacağını belirten Bilgen; Orta Doğu’da İsrail’in devlet terörünü normalleştiren ve bölgedeki tüm halkları tehdit eden politikalarına dikkat çekerek, “Bu komisyon, tarafların siyasi propaganda yapacağı bir masa değil. Amacı doğrultusunda en hızlı ve en etkin şekilde çalışmalı. Bu süreci uzatma lüksümüz yok” ifadelerini kullandı. Kürt işbirliği ve Türkiye’nin bölgesel dayanışmasının önemine değinen Bilgen, barışın hızla tesis edilmesinin Türkiye’nin güvenliği kadar bölgedeki istikrar açısından da hayati olduğunu dile getirdi. Tüm partilere katılım çağrısı Ayhan Bilgen, komisyona tüm partilerin katılmasının önemine dikkat çekerek, bu sürecin partiler üstü bir mesele olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Katılmayanlara yönelik suçlayıcı bir dil kullanılmaması gerektiğini belirten Bilgen, aynı şekilde katılmayanların da katılanları hedef alan ithamlardan uzak durması gerektiğini vurguladı. “Katılmayanlara suçlayıcı bir dil geliştirmeyi doğru bulmuyorum. Katılmayanların, katılanları ihanetle, milliyetçiliği terk etmekle ya da örgütün peşine takılmakla suçlaması kabul edilemez. Bu, hem sorumluluktan kaçmak hem de haksız ithamda bulunmaktır.” Bilgen, Türkiye’nin sorunlarının çözüm yerinin Parlamento olduğunu, partilerin farklı düşünce ve çözüm önerilerine sahip olmasının doğal olduğunu söyledi: “Partiler aynı düşüncede olmak zorunda değil. Zaten farklı yöntem önerileri ve çözüm konseptleri bu yüzden var. Ama bu, birlikte çalışmaya engel değildir. Aynı masada oturup konuşacak kadar kendi çözüm önerinize güveniyorsanız, bu siyasetin olgun ve sorumlu tavrıdır.” İYİ Parti’nin komisyona katılmasının doğal ve anlaşılır olacağını belirten Bilgen, “Bu, partinin kendini inkarı anlamına gelmezdi” dedi. Sürecin partizanca hesaplarla değil, ülke sorunlarına çözüm üretme iradesiyle yürütülmesi gerektiğini ifade etti. Öcalan’ın yaklaşımı makul, SDG uzaklaşırsa askeri yöntemler gündeme gelir Bilgen, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin hassasiyetlerini gözeten, bölgenin menfaatini merkeze alan ve toplumsal barışı önceleyen yaklaşımının “son derece makul, tutarlı ve doğru” olduğunu söyledi. “Öcalan’ın ortaya koyduğu tutum; Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alan, bölgenin menfaatini merkeze koyan, toplumla devletin kaynaşmasını esas alan ve kültürel farklılıkları çatışma konusu olmaktan çıkaran bir anlayıştır. Bu yaklaşım, Suriye’nin de menfaatine, halkların ortak geleceğine hizmet eden bir yaklaşımdır.” Bilgen, bu çerçeveden uzaklaşıp herkesin ısrarla kendi pozisyonuna gelmesini beklemenin doğru olmadığını, bunun Türkiye’yi yeniden askeri yöntemlere yöneltebileceğini ifade etti: “Bu bağlamdan kopup ısrarla herkesin kendi durduğu noktaya gelmesini beklemek, isabetli bir yaklaşım olmayacaktır. Böyle bir tavır, Türkiye’nin bu konuyu askeri yöntemlerle çözme eğilimini tetikler.” Suriye’nin geleceğine dair kararın, oradaki tüm halkların ortak iradesiyle verilmesi gerektiğini vurgulayan Bilgen, provokasyonlara karşı uyardı: “Suriye’nin geleceğine Sünni Araplar, Nusayriler, Kürtler, Türkmenler, Dürziler birlikte karar vermelidir. Ancak bunu kimsenin kışkırtmasına, provokasyonuna kapılmadan yapmak gerekir.” Bilgen, SDG’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar vermeyen, merkezi yönetimi güçlendiren bir formüle yaklaşması gerektiğini belirtti. Bu yaklaşımın Kürtlerin haklarını yok sayan otoriter bir merkeziyetçilik anlamına gelmediğini de ekledi: “Burada kastedilen, Kürtleri inkar eden, vatandaşlık haklarını tanımayan, kimliklerini yok sayan bir merkeziyetçilik değildir. Eskiye dönülmesi de, Suriye’nin parçalanmasına yol açacak bir çizgiye gidilmesi de kabul edilemez. İkisi arasında, hem merkezi yapıyı koruyan hem de demokrasiyi işletecek bir formül bulunmalı.” Bölgesel ordular iç savaşa zemin hazırlar Eski Milletvekili Ayhan Bilgen, katıldığı programda Suriye ve Irak’taki bölgesel askeri yapılanmaların tehlikelerine dikkat çekti. Bilgen, “Bölgesel ordular kısa sürede iç savaşa zemin hazırlar. Irak hâlâ bu sancıları yaşıyor. Hem merkezde söz sahibi olacaksınız hem de kendi bölgenize müdahale edilmesini istemeyeceksiniz; bu, sürdürülebilir bir siyaset değildir” dedi. Bilgen, özellikle Orta Doğu’daki güç dengelerinin kırılgan yapısına vurgu yaparak, “Eğer Suriye içinde sadece kendi silahlı gücünüze güvenerek, Amerika’dan aldığınız desteğin sonsuza kadar süreceğini varsayarak hareket ederseniz, bu bir yanılgıdır. Destek bir gün kesildiğinde yalnız kalırsınız. Diplomasi, bölgesel işbirliği ve halklar arası dayanışma olmadan kalıcı bir güvenlik mümkün değil” ifadelerini kullandı. Bölgedeki aktörlere de uyarılarda bulunan Bilgen, “Türkiye’ye rağmen Suriye’de istikrar sağlanamaz. Sadece askeri güç üzerinden pozisyon almak, hem Türkiye’yi hem de bölgedeki tüm halkları daha büyük bir çatışma riskine sürükler. Bunun yerine, Suriye’nin bütünlüğünü koruyacak, tüm halkların hak ve özgürlüklerini güvence altına alacak bir siyaset izlenmeli” diye konuştu. DEM Partisi’ne net mesaj: “Ya birlikte siyaset ya da açıkça ayrılık” Ayhan Bilgen, DEM Partisi’nin ve ilgili siyasi aktörlerin, Abdullah Öcalan’ın iradesini tanıdıklarını ve sürecin kurucusu olarak son söz hakkının ona ait olduğunu defalarca açıkladıklarını hatırlattı. Bu açık beyanlara rağmen, Öcalan’a rağmen ya da onun tam tersi yönde adımlar atmanın kabul edilemez olduğunu söyledi. “Eğer Öcalan’ın görüşleri sizi bağlamıyorsa, bunu açıkça söyleyin. ‘Öcalan’ın fikirleri kendi kişisel görüşleridir, biz kendi kararımızı kendimiz alıyoruz’ deyin. Ama hem bunu demeyip hem de kendi ezberlerinizi sanki Öcalan’ınkiyle aynıymış gibi sunmak siyasi bir çelişkidir.” Bilgen, DEM Partisi’nin bugüne kadar Öcalan için eylemler düzenlediğini, gündemini Meclis’e taşıdığını ve onun adını siyasetin merkezine koyduğunu hatırlatarak, “Buna rağmen Öcalan’ın söylediklerinin tam tersi anlamlara gelecek adımlarda ısrar etmek, bir yol ayrımına sürükler” dedi. Öcalan’ın bu duruma uzun süre tahammül etmeyeceğini vurgulayan Bilgen, şu uyarıda bulundu: “Bir noktada ‘Kendi yolunuzu çizin, adımı kullanmayın, sonuçlarına katlanın’ diyebilir. Hem adını kullanıp hem de tersine hareket etmek, onun da taşıyabileceği bir durum değildir.” Bu sürecin yalnızca DEM Partisi açısından değil, Türkiye ve Suriye siyaseti açısından da bir tercih meselesi olduğunu ifade eden Bilgen, “Ya birlikten, dayanışmadan yana bir siyaset kurarsınız ya da ayrılmak istiyorsanız bunun sonuçlarını göze alırsınız” dedi. Orta Doğu’nun Çekler ve Slovaklar gibi “medenice boşanma” koşullarına sahip olmadığını vurgulayan Bilgen, “Bu coğrafyada bölünen herkes daha kolay lokma olur. Hem büyük parçaların hem de ayrılmak isteyenlerin sorumlu ve dikkatli hareket etmesi gerekir” diye konuştu. Silahların susması bölgesel kalkınmayı hızlandıracak Ayhan Bilgen, terörün sona ermesinin yalnızca güvenlik alanında değil, ekonomi ve toplumsal yaşamda da köklü bir değişim yaratacağını söyledi. “Bu sürecin müthiş bir ekonomik getirisi olacak. Bölgesel ticaret daha güvenli hale gelecek, terörle mücadeleye harcanan kaynaklar sağlığa, eğitime, istihdama ayrılacak. Bu bile başlı başına bölgenin kalkınmasını hızlandırır, genç nüfusun üretime katılımını sağlar. Türkiye’de oluşacak sinerji de tüm Orta Doğu’da bir dönüşümü beraberinde getirir.” Bilgen, bu süreci engelleyen ya da geciktirenlerin, aslında tam da bu değişimden rahatsız olan kesimler olduğunu belirterek, “Bunu Türkiye’nin, Kürt’ün, Alevi’nin, Sünni’nin ortak çıkarına bir adım olarak görüyorsak, daha cesur ve kararlı olmalı, ezberlerimizi bırakmalıyız” dedi. Ekonomik boyutun toplumsal hayatta belirleyici olacağını vurgulayan Bilgen, Türkiye’ye yönelik saldırıların sadece askeri yöntemlerle yapılmadığını hatırlattı: “Türkiye’ye yönelik tehditler sadece silahla gelmiyor. Piyasalar speküle ediliyor, döviz kurlarıyla oynanıyor, borsada operasyonlar yapılıyor. Bu yolla ülkeler ekonomik baskı altına alınabiliyor, siyasal bağımsızlıkları zedelenebiliyor. Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı, toplumsal barış ve bölgesel güç açısından kritik bir rol oynuyor.” Ayhan Bilgen, sürecin tüm halkların yararına bir barış ortamına evrilmesi için cesur ve kararlı olunması gerektiğini belirtti: “Bunu Türkiye’nin, Kürt’ün, Alevi’nin, Sünni’nin çıkarına bir adım olarak görüp cesurca hareket etmeliyiz. Bu, yalnızca ülkenin değil, tüm bölgenin geleceğini değiştirecek bir fırsattır.”

Saldırıların gölgesinde tarihi hamle: Süveyda’da 'Öz Yönetim' ilan edildi Haber

Saldırıların gölgesinde tarihi hamle: Süveyda’da 'Öz Yönetim' ilan edildi

Suriye’nin güneyinde Dürzi nüfusun yoğunlukta yaşadığı Süveyda’da, merkezi hükümete bağlı güçlerin saldırılarının ardından yerel yönetim ilan edildi. Dürzi ruhani liderliği öncülüğünde oluşturulan yeni yönetim, ‘huzur ve güvenliğin yeniden tesis edilmesi’ hedefiyle harekete geçti. Yüksek Hukuk Komitesi kuruldu, Yürütme Ofisi göreve başladı Süveyda’da Şam’a bağlı güçlerin düzenlediği yoğun saldırılar ve katliamların ardından Dürzi ruhani lideri Şeyh Hikmet Selman el Hicri öncülüğünde kentte öz yönetim ilan edildi. Süveyda24’ün aktardığına göre, ilk adım olarak yargıç ve hukukçulardan oluşan Yüksek Hukuk Komitesi kuruldu. Komiteye, kamu düzeni, mülklerin korunması, yolsuzlukla mücadele ve temel hizmetlerin yönetimi gibi görevler verildi. Ayrıca kentte geçici bir Yürütme Ofisi oluşturuldu. Bu ofis, eğitimden sağlığa, ulaşımdan ekonomik yönetime kadar 9 farklı alanda yetkilendirilmiş uzmanlardan oluşuyor. Görev dağılımı şöyle: Şehircilik ve Yerel Yönetimler: Müh. Velid F. el Kazmani Sosyal Hizmetler ve Yükseköğretim: Müh. Fatin İ. Cudiye Ulaştırma ve Elektrik: Av. Macid S. el Beyruti Sağlık ve Spor: Dr. Mazin F. el Tawil Ekonomi ve Ticaret: Müh. Haldun F. Ebu Saade Planlama ve Bütçe: Müh. Nidal M. Aziz Tarım ve İmar: Av. Essam Arije Eğitim, Turizm ve Doğa Kaynakları: Dr. Nawal Y. Naim Güvenlik yapılanması değişti: Yeni komutanlar atandı Süveyda Valiliği Genel Sekreterliği’ne Maher Galib el Andari atanırken, İç Güvenlik Güçleri Komutanlığı’na Tuğgeneral Şukeyb Ecved Nasr, yardımcılığına ise Tuğgeneral Enver Adil Radvan getirildi. Atamalarla birlikte kentte sivil savunma ve asayişin Dürzi halkı tarafından organize edilmesi hedefleniyor. Kanlı Temmuz’un ardından öz yönetime geçiş Süveyda’da yerel yönetim ilanı, Temmuz 2025’te başlayan ve bin 500’den fazla kişinin hayatını kaybettiği çatışmalardan sonra geldi. Özellikle HTŞ ve IŞİD bağlantılı milis gruplar ile Suriye ordusuna bağlı birliklerin saldırıları, Dürzi halkı üzerinde yıkıcı bir etki yarattı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) verilerine göre sadece 13 Temmuz’dan bu yana kentte 722 sivil hayatını kaybetti. 312 kişi ise infaz edilerek öldürüldü. Abluka ve insani kriz devam ediyor Şam’a bağlı grupların kuşatması altındaki kentte, elektrik ve su altyapısı devre dışı bırakılmış durumda. Keskin nişancıların sivilleri hedef aldığı, yardım konvoylarının engellendiği bildiriliyor. Dürzi halkı, uluslararası topluma "acil insani müdahale" çağrısı yapıyor. Süveyda’da atılan bu adım, sadece yerel bir direniş değil; aynı zamanda Suriye’nin geleceğine dair önemli bir siyasal mesaj taşıyor. Bölge halkı, merkezi yönetimin saldırılarına karşı kendi iradesini ortaya koyarak, güvenliği ve hizmeti bizzat örgütlemeye başladı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.