SON DAKİKA

#Sağlık

HABER DEĞER - Sağlık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Çarpıntınızın nedeni beslenme alışkanlıklarınız olabilir Haber

Çarpıntınızın nedeni beslenme alışkanlıklarınız olabilir

Yemekten sonra kalp atışlarınızın hızlandığını fark ettiğiniz anlar olduysa bunun nedeni düşündüğünüzden daha basit olabilir. Günlük hayatta sıkça tüketilen bazı gıdalar, kalbin çalışma düzenini doğrudan etkileyerek çarpıntıya yol açabiliyor. Uzmanlar, özellikle kafein, rafine şeker ve yağlı yiyeceklerin çarpıntı şikâyetlerinde önemli bir paya sahip olduğuna dikkat çekiyor. Şeker oranı yüksek gıdalar, yoğun kafein içeren içecekler ve işlenmiş ürünler, bazı kişilerde sempatik sinir sistemini uyararak kalp ritmini hızlandırabiliyor. Bu tür yiyeceklerin sindirim sistemini zorlaştırması da kalbe ek yük bindirerek çarpıntı hissine neden olabiliyor. Kahve, çay ve enerji içeceklerinde bulunan kafein; uyarıcı etkisi nedeniyle kalp atımını doğrudan hızlandırabiliyor. Rafine şeker içeren tatlılar ise kan şekerini ani şekilde yükselterek benzer bir çarpıntı hissi yaratabiliyor. “Tatlıdan sonra kalbim hızlanıyor” şikâyetinin temelinde bu dalgalanma yatıyor. Kızartmalar, ağır soslu yemekler ve fast-food ürünleri midenin çalışma süresini uzatarak dolaşım sistemini daha yoğun çalışmaya zorluyor. Bu süreç, kalp atışlarında geçici artışlara yol açabiliyor. Baharatlı yiyecekler ise reflüyü tetikleyerek göğüste yanma ve çarpıntı hissine neden olabiliyor. Tuz tüketiminin artması vücuttaki sıvı dengesini ve damar yapısını etkileyerek tansiyon dalgalanmalarına neden olabiliyor. Bu dalgalanmalar da kalp ritminde kısa süreli hızlanmalara yol açabildiği için çarpıntı şikâyeti olanların tuz tüketimine dikkat etmeleri gerekiyor. Hangi gıdalar sınırlandırılmalı? Uzmanlar, çarpıntı yaşayan kişilerin kafeinli içecekleri, şekerli tatlıları, kızartmaları, işlenmiş etleri, çok baharatlı yemekleri ve yüksek tuzlu atıştırmalıkları sınırlamasını öneriyor. Bu gıdaların tüketimini azaltmak bile birçok kişide belirgin bir rahatlama sağlayabiliyor.

Uyku hakkında doğru bilinen yanlışlar Haber

Uyku hakkında doğru bilinen yanlışlar

Uykusuz kalınca yorgun hissetmek normaldir; ancak saatlerce uyuyup hâlâ bitkin kalkmak birçok kişinin yaşadığı bir durum. Günlük hayatta duyduğumuz “çok uyursam toparlarım” veya “vücut az uykuya alışır” gibi söylemler ise çoğu zaman bilimsel gerçeklikle uyuşmuyor. Yanlış uyku alışkanlıkları, hem zihinsel hem fiziksel performansı düşürürken uzun vadede kronik hastalık riskini artırabiliyor. İşte uyku hakkında doğru bilinen en yaygın 10 yanlışa dair bilimsel açıklamalar: çok uyumak neden daha çok uykumuzun gelmesine yol açar? Uzun süre, özellikle 9 saatin üzerinde uyumak, biyolojik saati bozarak gün boyu halsizlik, baş ağrısı ve dikkat dağınıklığı yaratabiliyor. Sürekli fazla uyuma isteği; depresyon, uyku apnesi veya bazı kronik hastalıkların da belirtisi olabiliyor. Bu nedenle yalnızca uyku süresine değil, uyku kalitesine ve gündüz performansına bakmak gerekiyor. vücut uykusuzluğa alışır mı? “Az uykuya alışkınım” söylemi en yaygın yanlışlardan biri. Aslında beyin ve beden kronik uykusuzluğa hiçbir zaman tam olarak uyum sağlamıyor. Kişi performans kaybını fark etmese bile dikkat, hafıza, karar verme ve tepki süreleribelirgin şekilde bozuluyor. Yetişkinler için sağlıklı kabul edilen süre hâlâ 7–9 saat. yaşlanınca daha az uykuya mı ihtiyaç duyarız? “Yaş ilerledikçe uyku ihtiyacı azalır” düşüncesi de doğru değil. İleri yaşlarda uyku süresi değil, uykuyu sürdürebilme ve derin uykuya geçiş zorlaşıyor. Bu nedenle yaşlı bireyler daha az uyudukları için değil, çeşitli sağlık sorunları nedeniyle uyku bütünlüğünü koruyamadıkları için kısa uyuyorlar. Yani yeterli ve kaliteli uyku her yaşta gerekli.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.