SON DAKİKA

#Sağlik Bakanliği

HABER DEĞER - Sağlik Bakanliği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlik Bakanliği haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

DMD Aileleri Derneği: Bağış kampanyaları yerine devlet güvencesi istiyoruz Haber

DMD Aileleri Derneği: Bağış kampanyaları yerine devlet güvencesi istiyoruz

Duchenne Musküler Distrofi (DMD) ile mücadele eden çocukların ve ailelerin sesi olan DMD Aileleri Derneği, son dönemde SMA ve DMD gibi hastalıklar için yürütülen yüksek maliyetli bireysel yardım kampanyalarına ilişkin önemli bir açıklama yaptı. Sosyal devlet ilkesinin gereği olarak tedavilerin devlet güvencesinde olması gerektiğini savunan dernek, mevcut kampanya sisteminin hem aileleri hem de çocukları ciddi risklerle karşı karşıya bıraktığını ifade etti. Yapılan açıklamada, bireysel çabalarla yurt dışındaki merkezlere ulaşmaya çalışan ailelerin, ilacın etkinlik ve yan etki kriterlerine uymayan denetimsiz kurumların insafına terk edildiği belirtildi. Çocukların tedavi güvenliğinin sağlanamadığı bu merkezlere yönlendirilmelerinin kabul edilemez olduğunu belirten dernek yetkilileri, mevcut durumun kötü niyetli kişi ve organizasyonlar için de bir suistimal ortamı yarattığına dikkat çekti. Aileler, bu kaotik ortamdan kurtulmak ve onaylı tedavilere güvenli yollardan erişmek istediklerini dile getirdi. Dünya genelinde gen ve hücresel tedavilerin hızla geliştiğini ancak maliyetlerin çok yüksek olduğunu hatırlatan dernek, pek çok ülkenin bu sorunu "nadir hastalıklar için özel fon modelleri" oluşturarak çözdüğünü aktardı. Türkiye’nin de benzer bir yapıyı hayata geçirmesinin hayati önem taşıdığını vurgulayan DMD Aileleri Derneği, bu sayede hastaların tedavilere zamanında erişebileceğini, devletin ise bütçe yükünü öngörülebilir bir şekilde yönetebileceğini kaydetti. Dernek, Nadir Hastalıklar Tedavi Erişim Fonu’nun kurulması için gerekli yasal düzenlemelerin başlatılması ve başarılı yurt dışı örneklerinin incelenerek Türkiye’ye uygun modelin belirlenmesi konusunda yetkililere çağrıda bulundu. "Kimse geride kalmamalı" düsturuyla hareket ettiklerini belirten aileler, tedavilerin bağış kampanyalarıyla değil, Türk doktorların gözetiminde ve Türkiye Cumhuriyeti devleti güvencesiyle sağlanmasını talep etti. Konunun ivedilikle Meclis gündemine taşınması ve Sağlık Bakanlığı ile değerlendirilmesi gerektiğini belirten dernek, kalıcı ve kurumsal çözümün aciliyetini bir kez daha kamuoyunun bilgisine sundu.

Kamu yönetiminde gece yarısı revizyonu: Atama kararları Resmî Gazete’de yayımlandı Haber

Kamu yönetiminde gece yarısı revizyonu: Atama kararları Resmî Gazete’de yayımlandı

Adli tıptan yerel yönetime, askeri kanattan sağlığa kadar geniş bir alanda değişiklik yapıldı. Cumhurbaşkanlığı kararıyla adli tıp, yerel yönetimler, çevre ve şehircilik, kültür-turizm, savunma, sağlık ve ticaret alanlarında kritik görev değişikleri resmileşti. Kamu yönetiminde çok başlı bir güncelleme olarak yorumlanan kararlar, hem görevden almaları hem de yeni atamaları içeriyor. Adli Tıp Kurumu’na yeni üye atanırken, müfettişlik kadroları genişletildi. Adli Tıp Kurumu Yedinci İhtisas Kurulu üyeliğine Uzm. Dr. Humman Şen atanırken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda görev yapan müfettişlerin “başmüfettişlik” kadrolarına yükseltildiği bildirildi. Düzenleme, denetim kapasitesinin artırılması hedefiyle yapıldı. İller Bankası’nda yönetim değişti, çevre biriminde yeni atamalar yapıldı. İller Bankası A.Ş. Genel Müdürü Recep Türk görevden alındı; boşalan göreve Eyyüp Karahan getirildi. Aynı tarihte Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü’ne de Fatih Ekmekçi atandı. Değişikliklerin, belediyelerle ilişkiler ve çevresel izin süreçlerinde hız kazandırma amacı taşıdığı değerlendiriliyor. Kültür ve turizmde görevden alma, savunmada bakan yardımcılığı ataması. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda Bilecik İl Müdürü Serkan Bircan görevden alınırken, Milli Savunma Bakanlığı Bakan Yardımcılığı görevine Salih Ayhan atandı. Atamanın, savunma idaresinde yeni bir organizasyonel yapı hedefiyle yapıldığı ifade ediliyor. Sağlık ve ticarette kritik bölgeler için yeni isimler görev başında. Sağlık Bakanlığı’nda yeterlikte başarı gösteren Davut Çağlar ve Sedat Dinç müfettiş kadrolarına atanırken, Ticaret Bakanlığı’nda Ege Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü görevine Mehmet Enver Kök getirildi. Karar, dış ticaret ve gümrük hizmetlerinde etkinliğin artırılmasına dönük bir adım olarak yorumlandı. Kararlar Cumhurbaşkanı imzasıyla yürürlüğe girdi. Atama ve görevden almalar, Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye toplumu açısından anlamı: İdari kadrolarda hız ve koordinasyon vurgusu. Branşlar arası bu kapsamlı değişiklik, yurttaşların kamu hizmetlerine erişiminde hız ve koordinasyon hedefinin altını çiziyor. Yeni kadroların, denetimden çevre yönetimine, sağlıktan ticarete kadar geniş bir yelpazede uygulama kapasitesini artırması bekleniyor.

Rojhılat ve İran’da hava kirliliği alarm veriyor: 17 vilayette yaşam durdu Haber

Rojhılat ve İran’da hava kirliliği alarm veriyor: 17 vilayette yaşam durdu

Rojhılat ve İran genelinde hava kirliliği tehlikeli seviyeye yükseldi İran ve Rojhılat’ta günlerdir etkisini artırarak devam eden yoğun hava kirliliği, influenza (grip) salgınıyla birleşerek hayatı durma noktasına getirdi. Cumartesi gününden bu yana başkent Tahran başta olmak üzere ülkenin 17 vilayetinde okullar, resmi kurumlar ve bazı özel işletmeler geçici olarak kapatıldı. Özellikle Rojhılat kentlerinde yaşayan yurttaşlar, kirliliğin günlük yaşamı felç ettiğini dile getiriyor. Tahran’da hava kirliliği yeniden kritik eşikte Tahran sakinleri, hava kirliliğinin ana nedeninin düşük standartlı yakıt ve yerli üretim düşük emisyonlu olmayan araçlar olduğunu belirtiyor. Kent sakini Hüseyni, içinde bulundukları çaresizliği şu sözlerle özetledi: “Benzinimiz de arabalarımız da standart değil. Zorunluluktan yerli araç kullanıyoruz çünkü ithal araç yasak. Bu yüzden kirlilik azalacağına artıyor.” İran’ın büyük şehirlerinde uzun süredir uygulanan araç sınırlamaları, üretim kotaları ve ithal araç yasakları, hava kirliliği krizinin çözümünü daha da zorlaştırıyor. Urmiye ve Loristan’da tatil Rojhılat’ın en büyük kentlerinden Urmiye’de hava kirliliğinin “tehlikeli seviye”ye gelmesi, Loristan’da ise influenza salgınının hızla yayılması nedeniyle okullar ve bazı kamu kurumları kapatıldı. Kararın en az birkaç gün sürmesi bekleniyor. “Uyarı sınırı aşıldı, salgın en az 2 ay daha sürebilir” İran Sağlık Bakanlığı Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi Başkanı Kubad Muradi, influenza salgınının bazı vilayetlerde uyarı sınırını aştığını belirterek durumun ciddiyetine dikkat çekti: “Bazı bölgelerde influenza vakaları hızla artıyor. Salgın bir buçuk ila iki ay daha devam edebilir.” Uzmanlar, hava kirliliğinin bağışıklık sistemini zayıflatarak influenza başta olmak üzere solunum yolu enfeksiyonlarını ağırlaştırdığına vurgu yapıyor. Hava kirliliği can alıyor: İran Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, geçen yıl İran ve Rojhılat’ta 58 bin 975 kişi hava kirliliği ve buna bağlı nedenlerle yaşamını yitirdi. Bu sayı, ülkede hava kirliliğinin deprem ve trafik kazaları kadar büyük bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini gösteriyor. Uyarılar sürüyor, çözüm yok Hava kirliliğinin haftalar boyunca devam edeceği tahmin edilirken, Rojhılat ve İran genelinde maskeli dolaşım zorunlu hâle geldi. Yurttaşlar, artan sağlık riskleri nedeniyle hükümete yakıt kalitesinin yükseltilmesi, toplu taşımanın güçlendirilmesi ve araç politikalarının gözden geçirilmesi çağrısında bulunuyor. Bölgede kirlilik ve salgın nedeniyle günlük yaşamın ne zaman normale döneceği ise belirsizliğini koruyor.

Tartışmaların odağındaki hastane Avcılar Hospital Daviva’ya satıldı Haber

Tartışmaların odağındaki hastane Avcılar Hospital Daviva’ya satıldı

TMSF ikinci ihalede satışa onay verdi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), uzun süredir kamuoyunda tartışmalara neden olan Avcılar Hospital’ın ticari ve iktisadi bütünlüğünü 24 Eylül 2025’te gerçekleştirdiği ikinci ihalede 600 milyon TL bedelle Daviva Diyaliz Hizmetleri A.Ş.’ye sattı. Hastane, ilk olarak 25 Mayıs 2025’te 768 milyon 100 bin lira muhammen bedelle satışa çıkarılmıştı. Ancak alıcı çıkmayınca ihalenin tekrarlanmasına karar verilmişti. TMSF, satışın ardından yaptığı açıklamada, “Devir teslim süreci tamamlandı, Sağlık Bakanlığı nezdinde ruhsat devri işlemleri sürmektedir” ifadelerini kullandı. “Yenidoğan Çetesi” davasında adı geçmişti Avcılar Hospital, Türkiye gündemine “Yenidoğan Çetesi” olarak bilinen sağlık skandalıyla girmişti. Soruşturma kapsamında, bebek acil hastalarının özel hastanelere yönlendirilerek ihmaller sonucu hayatlarını kaybettikleri iddia edilmişti. Bu kapsamda 13 hastane ve 3 şirkete kayyum atanmış, yönetimler TMSF’ye devredilmişti. Avcılar Hospital da adı geçen kurumlar arasında yer almış ve ruhsatı iptal edilmişti. Daviva Grup: Sağlık sektöründe yükselen oyuncu Yeni sahibi Daviva Diyaliz Hizmetleri A.Ş., 2008 yılında kurulan ve son yıllarda sağlık sektöründeki yatırımlarıyla dikkat çeken bir şirket. Daviva, 19 ilde 53 diyaliz merkeziyle 9 binden fazla hastaya hizmet veriyor. Şirketin 1.300’den fazla çalışanı bulunuyor. Daviva, 2023 ve 2024 yıllarında Alman sağlık devleri D.med Healthcare ve Fresenius Medical Care Nephrocare’in Türkiye’deki diyaliz merkezlerini satın alarak dikkat çekmişti. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hakan Yavuz, aynı zamanda Özel Diyaliz Merkezleri Derneği Başkanı olarak görev yapıyor. Sağlıkta yeni dönem: Devir süreci sürüyor TMSF ve Sağlık Bakanlığı arasında yürütülen ruhsat devri işlemleri tamamlandığında, Avcılar Hospital resmen Daviva çatısı altında faaliyet gösterecek. Uzmanlar, bu satışın Daviva’nın sağlık sektöründeki büyümesini hızlandıracağını ve özel hastane pazarında yeni bir güç dengesi yaratacağını belirtiyor. “Yenidoğan Çetesi” davasının ardından uzun süre kapalı kalan Avcılar Hospital, yeni sahibi Daviva ile birlikte yeniden sağlık hizmetine dönmeye hazırlanıyor. Ancak geçmişte yaşanan skandalın gölgesi, hastanenin yeni dönemine dair kamuoyunda soru işaretlerini beraberinde getiriyor.

Sigara kullananlar dikkat! Sağlık Bakanlığı’ndan tüm ülkeyi etkileyecek karar Haber

Sigara kullananlar dikkat! Sağlık Bakanlığı’ndan tüm ülkeyi etkileyecek karar

Hizmet ağı tüm ülkeye yayılacak Yeni yönetmelikle birlikte, tütün bağımlılığı tedavisinde hizmet ağı genişletiliyor. Sağlık Bakanlığı, sigara bırakma desteğinin ülkenin her noktasında eşit erişimle sunulması için yeni adımlar atıyor. Artık sadece Sağlıklı Hayat Merkezleri ve hastaneler değil, Aile Sağlığı Merkezleri de bu hizmetin parçası olacak. Aile hekimleri de eğitim alacak Yönetmelik değişikliğine göre, gerekli eğitimleri tamamlayan aile hekimleri kendi birimlerinde sigara bırakma polikliniği kurabilecek. Ayrıca, sigara bırakma hizmetlerinin ulaşmakta zorlandığı bölgelere mobil araçlar ve geçici birimler gönderilerek desteğin ülke geneline yayılması hedefleniyor. “Amaç, yurttaşları sağlıklı şekilde topluma kazandırmak” Sağlık Bakanlığı, yapılan düzenlemenin temel amacını “bağımlılıkla mücadelede kişileri yeniden üretken ve sağlıklı bir şekilde topluma kazandırmak” olarak açıkladı. Tütün bağımlılığıyla mücadelede birinci basamak sağlık hizmetlerinin gücü artırılacak. Bilimsel yöntemlerle tedavi dönemi Yeni dönemde tütün bağımlılığı tedavisinde görev alan tüm sağlık çalışanları güncel bilimsel yaklaşımlarla eğitim alacak. Bakanlık, bu sayede hem tedavi kalitesini artırmayı hem de hizmetin ölçülebilir, sürdürülebilir ve verimli bir yapıya kavuşmasını hedefliyor. Tütünsüz bir Türkiye için yeni adım Yönetmelik değişikliğiyle birlikte, bağımlılıkla mücadelede sağlık sistemi sahaya daha etkin şekilde yayılacak. Sigara bırakma desteği artık her mahallede, her aile sağlığı merkezinde erişilebilir hale gelirken, Türkiye toplumu için “tütünsüz bir gelecek” hedefinde yeni bir sayfa açılmış oldu.

TTB’den Bakanlığa: Hatay’da sağlık konteynıra mahkum edilemez! Haber

TTB’den Bakanlığa: Hatay’da sağlık konteynıra mahkum edilemez!

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan sağlık kurumlarına ilişkin çarpıcı bir açıklama yaptı. TTB, Hatay’da 56 aile sağlığı merkezinin (ASM) depremde yıkıldığını ve aradan geçen 31 aya rağmen yenilerinin yapılmadığını, sağlık hizmetlerinin hâlâ konteynırlarda sürdürüldüğünü vurguladı. “Hekimler fedakarca çalışıyor, ama halk sağlık hakkına ulaşamıyor” TTB’nin açıklamasında, 30 ASM’nin bu yılın başında yıkılacak denilerek boşaltıldığı, aile hekimleri ve çalışanlarının konteynırlara yönlendirildiği hatırlatıldı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bu süre zarfında yıkılmış bir kentte yaşamak için her türlü zorlukla mücadele eden aile hekimleri ve ASM çalışanları, olağanüstü bir gayretle kamu sağlık hizmeti vermeye çalışmaktadır. Ancak depremzedeler 2,5 yıldır kışın soğuğunda ve yağmurunda, yazın sıcağında ve toz içinde konteynır ASM’lerin önünde bekleyerek sağlık hizmeti almaya çalışmaktadır. Hem halkın nitelikli ve ulaşılabilir sağlık hizmetine kavuşması hem de sağlık emekçilerinin insanca koşullarda görev yapabilmesi için yeni sağlık merkezlerinin kurulması kamunun asli görevidir.” “Denetim adı altında işsizlik yaratılıyor” TTB, Hatay İl Sağlık Müdürlüğü’nün 25 Ağustos 2025 tarihli yazısıyla konteynırlarda hizmet veren ASM’lerde grup denetimlerinin yapıldığını ve “gruptan düşürme” süreçlerinin başlatıldığını açıkladı. “Depremden önce büyük maliyetler harcanarak gruplama koşullarını sağlayan ASM’ler, yıkım sonrası konteynırlara taşınmaya mecbur bırakılmıştır. Şimdi ‘gruptan düşürme’ gerekçesiyle ilave ödenekler kesilecek, ASM’lerde hizmet üreten 200’e yakın sağlık ve temizlik emekçisi işsiz bırakılacaktır. Bu kabul edilemez.” “Hatay halkı işsiz, sağlık hizmeti de risk altında” TTB’nin hatırlattığı Ocak 2024 tarihli “Deprem Bölgesinde Beş Yaş Altı Çocukların Beslenme Durumu Hatay Örneği” başlıklı bilimsel raporda, konteynırlarda yaşayan ailelerin dörtte üçünden fazlasının işsiz, yarısından fazlasının ise düzenli gelirden yoksun olduğu ortaya konmuştu. Açıklamada bu duruma dikkat çekilerek şu ifadeler kullanıldı: “Böyle bir yoksulluk ve işsizlik ortamında Hatay İl Sağlık Müdürlüğü’nün yeni uygulaması ile yaklaşık 200 kişinin daha işsiz kalması kabul edilemez. Halen birçok ASM’de aile hekimleri hemşiresiz hizmet verirken, bu işten çıkarmalar hekimlerin üzerindeki yükü daha da artıracaktır. ASM’yi açmak, temizliğini yapmak ve tüm sağlık hizmetlerini tek başına yürütmek zorunda kalan hekimler, bu koşullarda nitelikli sağlık hizmeti veremeyecek; duygusal baskı ve tükenmişlik nedeniyle istifalar gündeme gelecektir.” “800 bin kişi sağlık hizmetinden mahrum kalabilir” TTB, bu uygulamanın devam etmesi halinde yalnızca hekimlerin değil, Hatay halkının da mağdur edileceğini belirterek şunları kaydetti: “Verili koşullarda bile Hatay halkı nitelikli sağlık hizmetine erişememektedir. Yeni uygulama ile yaklaşık 800 bin kişi birinci basamak sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılacaktır. Bu, deprem bölgesinde halk sağlığını hiçe saymak anlamına gelir.” “Bakanlık derhal geri adım atmalı” TTB, Sağlık Bakanlığı’na doğrudan çağrıda bulundu: “Hatay halkının sağlık hakkı ile hekimlerin ekonomik ve özlük hakları önündeki bu yanlış uygulamadan ivedi bir şekilde vazgeçilmeli, deprem bölgesine yönelik pozitif ayrımcı uygulamalar hayata geçirilmelidir. Sağlık bir lütuf değil, haktır. Bu hakkı sağlamak devletin sorumluluğudur.”

Orkide Demirtaş’ın ölümü: Devletin ihmali mi, sağlık sisteminin çöküşü mü? Haber

Orkide Demirtaş’ın ölümü: Devletin ihmali mi, sağlık sisteminin çöküşü mü?

Niğde’de yaşayan 52 yaşındaki Orkide Demirtaş, 27 Temmuz’da bir restoranda yemek yerken fenalaştı. Baygınlık geçirdi, nefessiz kaldı ve kalbi durdu. Hastaneye kaldırıldığında entübasyon uygulandı ancak iddialara göre bu sırada nefes borusu yırtıldı. Kalp masajıyla hayata döndürülse de kritik durumdaydı. Doktorlar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edilmesi gerektiğini söylediler, fakat iddialara göre Ankara’dan “yer yok” yanıtı geldi. Orkide tam iki gün boyunca Niğde’de bekletildi. 54 saat sonra Ankara’ya götürüldüğünde doktorların ilk sözleri “Çok geç kaldınız” oldu. 10 Ağustos’ta Orkide yaşamını yitirdi. “Keşke devlete güvenmeseydim” Orkide’nin ağabeyi Metin Demirtaş, bir dönem savcılık yapmış, bugün noterlik görevini sürdüren biri. Kardeşinin ölümünü “devletin ihmali” olarak tanımlıyor. “Keşke devlete güvenmeseydim” diyerek öfkesini dile getiriyor. Ona göre kardeşi, zamanında Ankara’ya götürülebilseydi, bugün hayatta olabilirdi. Metin Demirtaş’ın sözleri aslında bir yurttaşın devlete duyduğu güvenin nasıl boşa çıktığını gözler önüne seriyor: “Koskoca devletimiz var” diyerek beklediklerini ama karşılığında ölüm haberini aldıklarını söylüyor. İsmail Saymaz’ın yazısından Halk TV yazarı İsmail Saymaz, olayla ilgili kaleme aldığı yazısında şu cümleleri kullandı: “Orta Anadolu’nun göbeğinden başkente hasta transfer edilemedi. Nefes borusu lime lime olmuştu, ama çok geç kalınmıştı. Devlete güvenildi, ancak devlet Orkide’yi ölüme terk etti.” Saymaz, olayın bireysel bir trajedi olarak görülemeyeceğini belirtti: “Sağlık bir lütuf değil, bir haktır. Bu hak devletin keyfine göre değil, yurttaşın yaşam hakkı gereği koşulsuz sağlanmak zorundadır.” “Yer yok” bahaneleri ve bürokrasi duvarı Olayın vahim tarafı yalnızca bir tıbbi hata ihtimali değil. Bu trajedi, Türkiye’de sağlık sisteminin ne kadar kırılgan olduğunu ve yurttaşların en temel hakkı olan yaşam hakkının dahi bürokratik duvarlara çarpıp yok olabildiğini gösteriyor. “Yer yok” denilerek iki gün boyunca bekletilen bir hastanın ölümü, sadece bir ihmal değil, sosyal devletin çöküşünün somut ifadesidir. Devletin görevi yurttaşlarını “şartlara göre” tedavi etmek değil, en kritik anda onların yaşamını güvence altına almaktır. Bakanlığın açıklaması ve gerçeğin perdeleme çabası Sağlık Bakanlığı, iddialara “Nefes borusundaki yırtılmanın sebebi ayırt edilemedi, hastanın hayati fonksiyonlarının geri dönmesi için bekletildi” açıklamasıyla yanıt verdi. Ancak bu açıklama, kamuoyunda “sorumluluğu muğlaklaştırma ve meseleyi talihsizlik gibi sunma” olarak değerlendirildi. Ortada bir gerçek vardı: kritik durumdaki bir hasta, 290 kilometre ötedeki başkente sevk edilemediği için öldü. Sosyal devletin iflası Orkide Demirtaş’ın ölümü bireysel bir vaka değil. Türkiye’de sağlık hakkı her geçen gün daha fazla piyasanın insafına bırakılıyor. Yoğun bakımlar yetersiz, uzman hekim sayısı kritik noktalarda sınırlı. Devlet, bu açığı kapatmak yerine özelleştirilmiş sağlık hizmetlerini teşvik ediyor. Böylece, sağlıklı kalmak ya da hayatta kalmak çoğu zaman kişisel bağlantılara, şansa ya da maddi imkânlara bağlı hale geliyor. Oysa sosyal politika literatürünün altını çizdiği gibi, sağlık eşitsizliğin en ağır sonuçlarını doğuran alandır ve devletin asli görevi bu eşitsizlikleri ortadan kaldırmaktır. Sağlık bir lütuf değil, hak Orkide’nin ölümü, yalnızca bir kadının trajedisi değil, sosyal devletin yurttaşına karşı sorumluluğunu yerine getirmediğinin kanıtıdır. Bugün Türkiye’de yurttaşlar, hastalandıklarında devlete güvenip güvenemeyeceklerini sorguluyor. “Keşke devlete güvenmeseydim” cümlesi aslında bu ülkenin sosyal politikasının iflasını özetliyor. Sağlık hizmetleri piyasa mantığına teslim edildikçe, yaşam hakkı da imtiyazlara ve tesadüflere terk ediliyor. Ve asıl soru şu: Eğer bir yurttaş, en temel hakkı olan yaşama hakkını devlete emanet edemeyecekse, sosyal devlet nerede? Bu sorunun yanıtını aramak, yalnızca Orkide Demirtaş’ın değil, bu ülkede yaşayan milyonlarca insanın hayatını ilgilendiriyor. Çünkü sağlık, bir lütuf değil; vazgeçilemez, devredilemez, ertelenemez bir haktır.

MHRS'de yeni dönem başladı! Haber

MHRS'de yeni dönem başladı!

Yeni uygulama ne anlama geliyor? Sağlık Bakanlığı, Merkezi Hekim Randevu Sistemi'nde (MHRS) uygulamaya koyduğu yeni özellikle birlikte kullanıcıların karşısına “aile hekiminize yönlendirme” mesajı çıkarmaya başladı. Bu özellik, randevu bulunamayan branşlarda, aile hekiminin hasta adına uzman randevusu oluşturabilmesini sağlıyor. Randevu almak için aile hekimi zorunlu mu oldu? 25 Temmuz 2025 itibarıyla devreye giren uygulama, zorunlu bir sevk sistemi değil. Bakanlık tarafından yapılan açıklamaya göre, vatandaşlar istedikleri hastane ve branşta uygun randevu varsa, doğrudan randevularını oluşturmaya devam edebilecek. Uygun randevu yoksa ne olacak? Eğer sistemde randevu bulunamıyorsa, kullanıcıların karşısına şu bilgilendirme mesajı çıkıyor: “Aradığınız kritere uygun randevu bulunamamıştır. Aile hekimlerinize, kendilerine kayıtlı hastalar için tüm hastanelerimizde öncelikli randevu kontenjanı ayrılmıştır. Kayıtlı olduğunuz aile hekiminizce uygun görülen ilgili uzmanlık alanındaki hekimlere, sizin adınıza randevu oluşturabilir.” Bu mesaj doğrultusunda kullanıcı, isterse aile hekiminden destek alabiliyor ya da talep bırakma ekranına devam ederek doğrudan randevu için sistemde yer açılmasını bekleyebiliyor. Amaç: Randevu erişimini kolaylaştırmak Bakanlık, yeni sistemin amacının randevu erişimini artırmak ve aile hekimlerini daha aktif hale getirmek olduğunu vurguladı. Sosyal medyada gündem olan “uzman randevusu için artık önce aile hekimine gidilecek” yönündeki iddiaların ise gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.