SON DAKİKA

#Sanat

HABER DEĞER - Sanat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sanat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

“İzmir Fotoğrafhanesi” sergisi, fotoğrafçılık tarihine ışık tutacak Haber

“İzmir Fotoğrafhanesi” sergisi, fotoğrafçılık tarihine ışık tutacak

Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” başlıklı sergiye ev sahipliği yapacak. 11 Aralık 2025 tarihinde açılacak sergide İzmir’in fotoğrafçılık tarihi sergilenecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM), kent tarihi sergilerine bir yenisini daha ekledi. “İzmir Fotoğrafhanesi-Görsel Hafızanın İnşası (1840-1922)” sergisi 11 Aralık’ta ziyaretçileriyle buluşuyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi’ne bağlı Kent Arşivi ve Müzeler Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve İzmir’in fotoğrafçılık tarihini anlatan serginin küratörlüğünü İzmir kent tarihi üzerine yürüttüğü araştırma ve koleksiyonlarıyla tanınan Aybala Yentürk, proje genel koordinatörlüğünü ise kent tarihi ile ilgili araştırmaları ve yayımlanmış kitapları bulunan Dr. Serhan Kemal Saygı üstlendi. 13 Aralık 2026 tarihine kadar açık olacak sergi hafta içi 09.00-17.00, hafta sonu ise 10.00-17.00 saatlerinde ziyaret edilebilecek. Sergi, pazartesi günleri ziyarete kapalı olacak. Koleksiyonlardan gün ışığına çıkanlar “İzmir Fotoğrafhanesi” sergisi, kentin görsel mirasını ilk kez bütüncül bir çerçevede ele alarak hem kentin hem de İzmirli fotoğrafçıların fotoğraf tarihindeki özgün konumunu görünür kılmayı amaçlıyor. Mert Rüstem, Nejat Yentürk, Ercüment Tahtakıran, Yavuz Çorapçıoğlu, Nazmi Şurgun ve Ömer Koç’un koleksiyonlarının yanı sıra Fabio Tito, Mark Giraud, Patrice Guiffray, Çevik Çullu ve Gökçen Adar’ın aile arşivlerinden ilk kez görülecek albüm ve fotoğraflar sergiye değer katıyor. APİKAM’ın kendi koleksiyonlarında yer alan ve bugüne kadar gün ışığına çıkmamış fotoğraflar da sergi kapsamında ilk kez izleyiciyle buluşuyor. İzmir, fotoğrafçılık tarihine geçiyor Zamanı ve mekânı durduran olağanüstü buluş fotoğraf, dünyaya ilan edildikten yalnızca üç ay sonra, Doğu’ya doğru yola çıkan Avrupalı gezginlerin eliyle İzmir’e ulaştı. Kent, kısa sürede öncü fotoğrafçıların rotasındaki duraklardan biri oldu. 1840 yılının Şubat ayında İzmir’e gelen gezginlerin, geminin güvertelerinde gerçekleştirdikleri başarılı dagerotip çekimleri, şehrin adını dünya fotoğraf tarihine kaydeden ilk kayıtlar arasında yer aldı. Böylece İzmir, fotoğrafın henüz emekleme döneminde bile uluslararası ilginin merkezlerinden biri olarak tarihe geçti. Gündelik yaşamın aynası “İzmir Fotoğrafhanesi” sergisi, yalnızca kentin manzaralarını değil, gündelik yaşamın ritmini ve İzmirlilerin görünürlüğünü de merkeze alıyor. Tanzimat’la birlikte modernleşen toplumun panoraması, fotoğrafhanelerin merceklerinden izlenebiliyor. Serginin önemli başlıklarından biri, Sultan II. Abdülhamit Dönemi’nde hazırlanan Yıldız Albümleri olacak. Albümlerdeki İzmir fotoğrafları büyük ölçüde İzmirli fotoğrafçıların üretimlerinden oluşuyor; bu da kente, imparatorluğun görsel belleğinde ayrıcalıklı bir konum kazandırıyor. Seyyahların gözde kenti Asya’nın Yedi Kilisesi’nden birine ev sahipliği yapan; Efes, Sardis ve Milet gibi antik merkezlere yakınlığıyla arkeologlardan mimarlık tarihçilerine; ressamlardan edebiyatçılara uzanan geniş bir keşif geleneğini besleyen İzmir, fotoğrafın ilk döneminde de merceğin doğal bir odağıydı. Sergi anlatısı, Osmanlı’nın ve Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olan İzmir’in yüzyıllar boyunca Batılı seyyahların gözde duraklarından biri olduğunun altını çiziyor ve bu çerçevede kenti odağına alan erken dönem “turistik” manzara çekimlerine geniş yer veriyor. Kayıp fotoğrafhanelerin İzinde İzmir’in fotoğrafçılık tarihindeki yerini araştırırken, Cumhuriyet öncesi İzmir fotoğrafçılığı üzerine kapsamlı bir çalışma yürütmek oldukça güç kabul ediliyor. Bunun en önemli nedenleri, yazılı kaynakların çok sınırlı olması ve 1922 Büyük İzmir Yangını’nın fotoğrafhaneleri yok etmiş olması olarak biliniyor. Nüfus kaybı ve stüdyoların ortadan kalkması, fotoğrafik hafızayı parçalara ayırırken, “İzmir Fotoğrafhanesi” sergisi farklı arşiv ve koleksiyonlarda korunan yüzlerce fotoğrafı bir araya getirerek bu parçalı hafızayı yeniden kuruyor. Serginin kurgusunda, İzmir fotoğrafhaneleri geniş bir çerçevede ele alınırken, kısa süreliğine faaliyet göstermiş olan fotoğrafçılar da bu bütünün bir parçası olarak değerlendiriliyor. Kentin çok kültürlü fotoğrafçılık geleneği 1850’lerden itibaren teknik gelişmeler, portre fotoğrafçılığını toplumsal bir alışkanlığa dönüştürdü. Osmanlı saray çevresinden Levanten ailelere; konsolosluk mensuplarından Rum ve Ermeni topluluklarına kadar geniş bir kesim portre çektirme kültürünü benimsedi. Müslüman toplumun suret üretimine temkinli yaklaşımı nedeniyle 19. yüzyıl boyunca fotoğrafçılık mesleği ağırlıkla gayrimüslimlerin elindeydi. Frenk, Rum ve Ermeni mahallelerinde yoğunlaşan stüdyolar, Avrupalı fotoğrafçıların yanı sıra İzmirli Levanten, Rum, Ermeni ve Yahudi fotoğrafçılar tarafından işletildi. Böylece kent, çok kültürlü bir görsel üretim ortamında kendi kimliğini belgelemiş oldu. Sergiden kitaba Serginin hazırlık sürecinde yürütülen kapsamlı araştırmalar bir kitapta toplanarak okurla buluşturulacak. Alanında önemli bir boşluğu dolduracağına inanılan bu çalışma, İzmir’in 80 yılı aşkın fotoğrafçılık mirası üzerine yapılan araştırmaları kalıcı ve güvenilir bir başvuru kaynağına dönüştürmeyi amaçlıyor.

“Kadın Sığınağı” ilk gösterimiyle izleyiciden tam not aldı Haber

“Kadın Sığınağı” ilk gösterimiyle izleyiciden tam not aldı

İnegöl Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun yeni oyunu “Kadın Sığınağı” gala gösteriminin ardından Cuma akşamı ilk kez seyirci ile buluştu. Tuncer Cücenoğlu’nun yazıp Volkan Derman’ın dram türündeki oyun salonu dolduran vatandaşlardan tam not aldı. Zaman zaman tebessüm ettiren, zaman zaman düşündüren oyunda izleyiciler acıklı hikayeler karşısında gözyaşlarına da hakim olamadı. İnegöl Belediyesi Şehir Tiyatrosunun 22’nci oyunu olarak sahneye taşınan Tuncer Cücenoğlu’nun yazıp Volkan Derman’ın yönettiği “Kadın Sığınağı” isimli 2 perdelik dram türündeki oyun, Çarşamba akşamı yapılan gala gösteriminin ardından Cuma akşamı ilk kez seyirciyle buluştu. 11 kişilik güçlü bir kadroyla sanatseverlerin beğenisine sunulan oyun, salonu dolduran vatandaşlardan tam not aldı. 8 KADININ ÖYKÜSÜNÜ ANLATIYOR Temel olarak kadına yönelik şiddet, istismar, toplumsal baskı, kadınların çaresizliği ve sığınma evleri bağlamında bir dramatik eser olan Kadın Sığınağı oyunu, farklı yaşamlardan gelinerek çaresizce bir sığınma evine yerleştirilen 8 kadının öyküsünü anlatıyor. Modern bir tragedya olan oyun, bu özellikleriyle sadece bir tiyatro değil aynı zamanda toplumun karanlıkta kalmış yüzünü görünür kılan bir ayna, kadınların yaşadığı şiddeti, çaresizliği, yalnızlığı ve en önemlisi umutlarını sahneye taşıyan bir farkındalık etkinliği rolü üstleniyor. İLK GÖSTERİM 5 ARALIK DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜNDE YAPILDI Oyunun ilk gösterimi için de özel bir tarih seçildi. 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününde ilk kez sunulan “Kadın Sığınağı” oyununu izleyenler arasında Belediye Başkanı Alper Taban, meclis üyeleri ve AK Partili yöneticiler de yer aldı. Oyun sırasında kimi zaman tebessüm ettiren, kimi zaman izleyenleri düşündüren anlar yaşandı. 8 kadının acıklı öykülerini anlatan oyunda, zaman zaman izleyicilerin gözyaşlarına hakim olamadığı da görüldü. BAŞKAN TABAN’DAN ŞEHİR TİYATROSU EKİBİNE TEBRİK Gösteri sonrası vatandaşlar İnegöl Belediyesi Şehir Tiyatrosu ekibini uzun süre ayakta alkışladı. Sahneye davet edilen Belediye Başkanı Alper Taban, oyuncuların her birine çiçek takdim ederek tebriklerini iletti. Kısa bir selamlama konuşması da yapan Başkan Taban, şöyle konuştu: “Bu akşam İnegöl Belediyesi Şehir Tiyatrosu ekibimizi izledik. Ben ekibimi canı gönülden kutluyorum. Tebrik ediyorum. Boğazımız düğümlendi izlerken. Duygular o kadar güzel geçti ki hem güldürdüler hem düşündürdüler hem ağlattılar. Bugün de aynı zamanda 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü. Bu gösterinin Çarşamba akşamı da bir galası oldu. Ben özelikle bugün burada olmak istedim. Kadın hakları dedik. Hanımefendiler hayatın her aşamasında var. Anne rolü var, çalışan rolü var. Hayatın içerisinde, mesleklerin içerisinde her yerde var. İyi ki varlar. Teşekkür ediyorum. Onların olduğu yerde hep güzellik var.” “Tiyatro, sanat, kültür bunlar insan hayatında olması gereken şeyler. Belki bu noktada daha fazla işler yapabilmek adına da gayret edeceğiz, el birliği ile çalışacağız. Bugün bu tiyatroyu sergileyen tüm oyuncularımıza teşekkür ediyorum. Bu gösteriler 3-4 aylık çalışma ve emekle bu noktaya geliyor. Profesyonel bir tiyatro izlediğimizi düşünüyorum bu akşam.” YENİ SALON İÇİN İHALEYE ÇIKILACAK “Kültür merkezi noktasında eksik kaldık. Bu noktada daha uygun sahneler, daha uygun sunumlar olabilmesi adına fiziki imkanlara da ihtiyaç var. İnşallah bir tane nikah merkezi ve çok amaçlı salonun da içerisinde yer aldığı çalışmayı ihale etmek üzereyiz. Bu oyunları orada da ilçe halkımızla buluşturmak istiyoruz. Yaklaşık 300 milyon gibi bir proje. Çizimleri tamamlanıyor ve yakında ihalesi yapılacak. Botanik Park içerisinde olacak.”

CHP’de yeni yönetim şekillendi Haber

CHP’de yeni yönetim şekillendi

Ankara Arena’da üç gün süren kurultayın final oturumunda yapılan oylamalar, CHP’nin yönetim haritasını belirledi. Delegelerin yoğun katılımıyla gerçekleşen seçimlerde Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri seçildi; Genel Başkan Özgür Özel’in “anahtar listesi” delegeden blok destek aldı. Genel başkanlık oylaması tek adayla tamamlandı Kurultayın ikinci gününde genel başkanlık seçimi yapıldı. Tek aday olarak yarışan Özgür Özel, kullanılan geçerli oyların tamamını alarak yeniden genel başkan seçildi. Bu sonuç, partide liderlik tartışmalarını kapatırken kurultayın yönünü de netleştirdi. Anahtar liste delegeden tam onay aldı Son gün gerçekleştirilen Parti Meclisi oylamasında Özel’in sunduğu anahtar liste firesiz kabul edildi. Mevcut Parti Meclisi’ndeki isimlerin büyük bölümü görevini sürdürürken, yeni isimlerle birlikte organda hem süreklilik hem de yenilenme dengesi kuruldu. Kurmay kadronun bileşimi, parti politikalarının önümüzdeki dönemde hangi başlıklara ağırlık vereceğine dair güçlü bir işaret olarak yorumlandı. Yüksek Disiplin Kurulu da belirlendi Kurultayın aynı oturumunda Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri de seçildi. Parti içi işleyiş ve kurumsal denetim açısından kritik olan kurulun yeni yapısı, örgüt içi disiplin süreçlerinde daha kurumsal bir hat izleneceği beklentisini güçlendirdi. En yüksek oylar dikkat çekti Parti Meclisi seçimlerinde en yüksek oyu alan isimler kamuoyunda özellikle izlendi. Delegeden güçlü destek alan adaylar, kurultay salonundaki eğilimleri de yansıttı. Oy dağılımları, parti tabanında ekonomi, emek, sosyal politika ve dış politika gibi alanlarda etkili isimlerin öne çıktığını gösterdi. Bilim, kültür ve sanat vurgusu öne çıktı Kurultayda Bilim Kültür Sanat Platformu’ndan gelen isimlerin Parti Meclisi’nde yer alması, parti yönetiminde uzmanlık havuzunu genişletti. Akademi, ekonomi ve sanat çevrelerinden gelen temsilcilerin yeni dönemde politika üretimine doğrudan katkı vermesi bekleniyor. Siyaset için yeni sayfa Üç gün süren kurultay maratonunun sonunda oluşan tablo, CHP’nin yerel ve genel seçimlere giderken daha merkezi bir koordinasyon ve daha geniş bir uzmanlık kadrosu ile yola devam edeceğini ortaya koydu. Parti yönetimi, “Şimdi İktidar Zamanı” sloganıyla çizilen hattı somut programlara dönüştürme sözü veriyor. Türkiye toplumuna çağrı CHP yönetimi, kapsayıcı bir siyaset dili ve yurttaş odaklı programlarla Türkiye toplumunun tüm kesimlerine ulaşma hedefini vurguluyor. Yeni kadroların, eşit yurttaşlık ve sosyal adalet başlıklarında daha görünür adımlar atması bekleniyor.

Çin'de “Türkiye ile Hikayem” yarışmasının kazananları ödüllerini aldı Haber

Çin'de “Türkiye ile Hikayem” yarışmasının kazananları ödüllerini aldı

Çin’de Türkiye sevgisini ve iki ülke arasındaki kültürel bağları yansıtan önemli bir etkinlik tamamlandı. “Türkiye ile Hikayem” adlı video ve resim yarışmasında dereceye giren katılımcılar, Türkiye’nin Pekin Büyükelçiliği’nde düzenlenen törenle ödüllendirildi. Kısa video yarışmasına büyük ilgi Yetişkinlere yönelik kısa video kategorisinde bu yıl birbirinden yaratıcı eserler yarıştı. Birincilik ödülü, Şanghay Ciao Tong Üniversitesi’nden Şın Şin’in “Kutu Açılımı – Türkiye’nin Dört Katmanlı Cazibesinin Kilidini Açmak” adlı videosuna verildi. İkincilik ödülleri Gao Çao’nun “Amasra” videosu ve Çü Şaşa’nın “İstanbul ve Kapadokya’yı Keşfetmek” çalışması arasında paylaşıldı. Üçüncülük ise üç farklı videoya verildi: Cang Huaning – “Mavi Türkiye” Su Yan – “Büyülü Türkiye” Vang Yişüen – “Dört Mevsim Mektubu” Çocukların renkli dokunuşu: Resim yarışması Çocuklar arasında düzenlenen resim yarışması da büyük ilgi gördü. Birincilik ödülünü Pekin’den 12 yaşındaki Şing Tienyünyi, “Panda ve Kedi'nin Yolculuğu” adlı resmiyle kazandı. İkincilik ödülleri: Ciang Vındong (Çingdao) Vang Youçıng (Pekin) Üçüncülük ödülü ise şu beş çocuk arasında paylaştırıldı: Cien Ciaşi (Guangcou) Cang Yüçın (Pekin) Cang Kayvey (Pekin) Say Zinuo (Qingdao) Cing Yüşin (Qingdao) “Sanat, iki ülke arasında yeni bir kültür köprüsü” Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Selçuk Ünal, törende yaptığı konuşmada tüm katılımcıları tebrik ederek yarışmaya gösterilen yoğun ilgiden memnuniyet duyduklarını söyledi. Büyükelçi Ünal, Türk ve Çinli jüri üyelerinin, iki ülke arasındaki tarihsel dostluğu ve kültürel bağları en iyi yansıtan eserleri büyük titizlikle seçtiğini belirtti. Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilerin yüzyıllar öncesine dayanan güçlü bir geçmişi olduğunu vurgulayan Ünal, bu dostluğun günümüzde ticaret, eğitim, turizm ve kültürel etkileşimlerle daha da güçlendiğini ifade etti. Ünal, yarışmanın iki ülke arasında sanat yoluyla yeni bir kültür köprüsü kurduğunu dile getirerek Türkiye-Çin ilişkilerinin liderler düzeyinde de daha ileriye taşınması yönünde güçlü bir irade bulunduğunu söyledi.

Yılın en renkli sahnesi İstanbul’da kuruluyor: Colors of Marketing, 9–10 Aralık’ta başlıyor Haber

Yılın en renkli sahnesi İstanbul’da kuruluyor: Colors of Marketing, 9–10 Aralık’ta başlıyor

Pazarlama dünyasının yeni nesil buluşma noktası Colors of Marketing, bu yıl ilk kez 9–10 Aralık tarihlerinde Maslak 42 Venue’de gerçekleşecek. “Yeni Yollar Aç” temasıyla düzenlenen etkinlik, fikirlerin renklerle, yeniliğin cesaretle, yaratıcılığın özgürlükle buluştuğu çok katmanlı bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Sanat, veri ve duygunun birleştiği sahne Colors of Marketing; pazarlamanın geleceğini şekillendirmek, ezberleri bozmak ve sektör profesyonellerine yeni bakış açıları kazandırmak için tasarlandı. Etkinlik, sanatın estetiğini, yaratıcılığın enerjisini ve hikâyenin gücünü aynı sahnede bir araya getiriyor. Katılımcılar, sadece trendleri takip eden değil, trendleri yaratan bir atmosferin parçası olacak. 35’ten fazla konuşmacı, iki gün boyunca ilham verecek Bu yılki sahnenin sunuculuğunu tiyatro sanatçısı Hakan Bilgin üstlenecek. Etkinlikte Prof. Dr. Sinan Canan, Melis İşiten, Somer Sivrioğlu, Arda Öztaşkın, Sinan Özkök, Emrah Ablak ve Yağız Sabuncuoğlu gibi farklı alanlardan pek çok isim yer alacak. Toplamda 35’ten fazla konuşmacı, pazarlama, iletişim, yaratıcılık, gastronomi ve teknoloji ekseninde deneyimlerini paylaşacak. Etkinliğin ana sponsorları Citroën ve Mars Neo olurken, medya ve marka işbirlikleriyle sektörün önde gelen kuruluşları da sahnede olacak. “Sınırları aşmak, normları sorgulamak için bir aradayız” Organizasyonun küratörü Hüseyin Sayın, Colors of Marketing’i yalnızca bir etkinlik değil, bir fikir ekosistemi olarak tanımlıyor: “Colors of Marketing’i; duyguların, verinin ve yaratıcılığın kesiştiği, sadece bağlantıların değil, bağların da kurulacağı bir platform olarak kurguladık. Amacımız trendleri izlemek değil, yeni düşünce yolları açmak. Cesur, çizgi dışı bir ruhla Türkiye’de pazarlama ve iletişim dünyasına yeni bir soluk getirmek istiyoruz.” Pazarlamanın dönüşen dünyasına yeni bir bakış Colors of Marketing, dijital çağın hızla değişen pazarlama dinamikleri içinde fikirlerin, duyguların ve teknolojinin buluştuğu yeni bir alan açıyor. Markalar, yaratıcı zihinler ve vizyoner liderler aynı çatı altında bir araya gelerek sektörün geleceğine yön verecek. Etkinliğin programı ve detaylarına www.colorsofmarketing.org adresinden ulaşılabiliyor.

Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye siyasetine mirası: “Milli Kurtuluş Tarihi” Haber

Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye siyasetine mirası: “Milli Kurtuluş Tarihi”

Tarihi yeniden yazan bir eser Avcıoğlu, 1974-1975 yıllarında kaleme aldığı bu eseriyle, geleneksel tarih yazımını aşan bir yaklaşımla dikkat çekiyor. Kitap, 1838 Balta Limanı Antlaşması'ndan başlayarak Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in erken dönemlerini sosyo-ekonomik bir mercekle inceliyor. Özellikle ikinci ve üçüncü ciltlerde, Kurtuluş Savaşı'nı “millî demokratik devrim”in başlangıcı olarak tanımlayan yazar, Cumhuriyet'in feodal kalıntılar ve eşraf desteğine dayalı yapısını trajik bir eksiklik olarak eleştiriyor. Dördüncü cilt ise Demokrat Parti sonrası ekonomik bağımlılık ve kalkınma sorunlarını, emperyalizmin baskın rolü üzerinden tartışıyor. Tarih ve güncel siyaset arasında köprü Eserin en çarpıcı yanı, tarihsel olayları güncel bağlamda yorumlaması. Kıbrıs Barış Harekâtı ve 1975 ABD silah ambargosu gibi dönemin sıcak meselelerini, 19. yüzyıl reformlarından (Tanzimat) bugüne uzanan dışa bağımlı sermaye akımlarının bir uzantısı olarak aydınlatıyor. Avcıoğlu'nun sol-Kemalist tezleri burada doruk noktasına ulaşıyor: Kemalist devrim üst yapıda başarılı olsa da, altyapıda (toprak reformu ve devletçi sanayileşme) yarım kalmış; tamamlanması için anti-emperyalist bir “millî demokratik devrim” şart. Gerçek milliyetçiliğin sosyalizmle iç içe olduğunu savunan yazar, ırkçılığa ve parlamenter demokrasinin geri kalmış toplumlardaki reform engelleyici rolüne karşı çıkıyor. Yön dergisinden Milli Kurtuluş Tarihi’ne 1960'lar Türkiye'sinde Yön dergisiyle sol düşünceyi şekillendiren Avcıoğlu'nun bu kitabı, o dönem askerler, öğrenciler ve aydınlar arasında büyük yankı uyandırmıştı. Bugün, 2000'lerin yeniden basımlarında da aynı güncelliğini koruyan eser, Türkiye'nin kalkınma sancılarını anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir kaynak. Dört ciltlik bir entelektüel miras Toplamda yaklaşık 2000 sayfayı bulan dört cilt, okuyucuyu Osmanlı'dan 1990'lara uzanan bir yolculuğa çıkarıyor – başlıkta belirtilen “1995’e” ise, geleceğe yönelik bir vizyonu simgeliyor. Tarihçi ve yazar Doğan Avcıoğlu, 1983'te aramızdan ayrılmış olsa da, mirası bu kitapla yaşıyor. Tekin Yayınevi'nden temin edilebilen eserin ilk baskısı üç cilt olarak çıkmış, okuyucu talebiyle dördüncü cilt eklenerek tamamlanmış. Bağımsızlık mücadelesinin en derin yorumlarından biri Eğer Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesini yeniden keşfetmek istiyorsanız, Milli Kurtuluş Tarihi tam size göre. Bu eser, sadece bir tarih kitabı değil; Türkiye'nin sosyo-ekonomik hafızasını yeniden inşa eden bir düşünsel miras. Azra YILMAZ

360 yıllık gizem çözüldü: “İnci Küpeli Kız”ın kimliği sonunda ortaya çıktı! Haber

360 yıllık gizem çözüldü: “İnci Küpeli Kız”ın kimliği sonunda ortaya çıktı!

Sanat tarihinin en ünlü yüzü: “İnci Küpeli Kız” Johannes Vermeer’in 17. yüzyılda yaptığı “İnci Küpeli Kız”, bugüne kadar milyonlarca insan tarafından “Kuzey’in Mona Lisa’sı” olarak anıldı. Ancak tablodaki gizemli genç kızın kimliği, yüzyıllar boyunca açıklığa kavuşmamıştı. İngiliz sanat tarihçisi Andrew Graham-Dixon, Sunday Times gazetesine yaptığı açıklamada, Vermeer’in modelinin Magdalena van Ruijven olduğunu öne sürdü. “Vermeer, dostlarının kızını resmetti” Dixon’a göre, Vermeer’in en büyük destekçilerinden olan Pieter van Ruijven ve Maria de Knuijt çifti, sanatçının sadece hamisi değil, aynı zamanda aile dostuydu. Sanat tarihçisi, “Vermeer’in yalnızca bu çift için eserler ürettiğini biliyoruz. İnci Küpeli Kız’daki genç kızın, onların 12 yaşındaki kızı Magdalena olduğuna dair güçlü kanıtlar var” ifadelerini kullandı. “Hz. İsa’ya olan sevgiyle bakan bir kız” Dixon, radikal bir Hristiyan mezhebine bağlı olan ailenin, kızlarını “ruhani saflığın simgesi” olarak gördüğünü belirtti. “Magdalena, resimde Hz. İsa’ya derin bir sevgiyle bakan bir genç kız gibi görünüyor. Kıyafetleri ve duruşu, Magdalalı Meryem’i andırıyor” dedi. Bir miras, bir portre, bir sır Araştırmalara göre, Maria de Knuijt, ölümünden kısa süre önce Vermeer’e yüklü bir miras bıraktı. Bu durum, tablonun özel bir anlam taşıdığına dair iddiaları güçlendirdi. Dixon, “Bu tablo yalnızca bir portre değil, aynı zamanda bir minnettarlık göstergesi olabilir” diye ekledi. Tarihin en gizemli bakışı artık bir isme sahip Yüzyıllar boyunca kimliği sır olarak kalan genç kızın, Vermeer’in fırçasından çıkan saf, sessiz ve zamansız bakışı artık bir isimle anılıyor: Magdalena van Ruijven. Sanat çevreleri, yeni bulguların “İnci Küpeli Kız”ın tarihine yeni bir sayfa açtığını ve Vermeer araştırmalarında bir dönüm noktası olabileceğini belirtiyor.

Modern klasik müziğin yükselen yıldızı Türkiye’de sahne alıyor Haber

Modern klasik müziğin yükselen yıldızı Türkiye’de sahne alıyor

Türkiye Kültür Yolu Festivali, bu yıl uluslararası müzik sahnesinin dikkat çeken isimlerinden birini ağırlıyor. Post-minimalist tarzıyla modern klasik müziğe yeni bir soluk getiren Andrea Vanzo, Ankara ve İstanbul’da vereceği konserlerle müzikseverlere unutulmaz bir deneyim yaşatacak. İlk kez Türkiye’de konser verecek Vanzo, 28 Eylül’de Ankara CSO Ada sahnesinde, 1 Ekim’de ise İstanbul Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda dinleyicilerle buluşacak. Türkiye’de ilk kez sahneye çıkacak olan sanatçı, festivalin en merakla beklenen isimleri arasında yer alıyor. Yeni albüm öncesi buluşma Milyonlarca dinleyiciye ulaşan “Intimacy Vol. 1” albümünün ardından, Vanzo’nun 10 Ekim’de çıkacak “Intimacy Vol. 2” albümü büyük beklenti yaratmış durumda. Sanatçı, yeni albümünden eserleri Türkiye konserlerinde ilk kez seslendirecek. Dünya çapında yankı uyandırıyor Vanzo’nun eserleri dijital platformlarda 300 milyondan fazla dinlendi. 1 milyondan fazla sosyal medya takipçisine sahip sanatçı, müziğiyle yalnızca notalara değil, aynı zamanda güçlü bir iletişim diline de sahip olduğunu kanıtlıyor. Doğa ve duygular merkezde İtalya’nın Bologna kentinde yaşayan ödüllü müzisyen, post-minimalist tarzıyla nostalji ve doğayı merkeze alan bir müzik dili geliştiriyor. İnsan-doğa ilişkisi, duyguların derinliği ve özgür ifade arayışı, eserlerinin temelini oluşturuyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.