SON DAKİKA

#Şeffaflık

HABER DEĞER - Şeffaflık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şeffaflık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Köy Enstitüleri geri mi dönüyor? Türkiye için yeni model önerisi! Haber

Köy Enstitüleri geri mi dönüyor? Türkiye için yeni model önerisi!

Köy Enstitülerinden ilham alan yeni model anlatılıyor Yerel Yönetimler Vakfı Kurucu Başkan Yardımcısı Mehmet Anıl Korkmaz, vakfın çıkış noktasını Cumhuriyet’in kalkınma hamleleri ve Köy Enstitüleri deneyimiyle ilişkilendiriyor. Korkmaz’a göre Türkiye’nin kalkınma süreci Köy Enstitüleri’nin kapanmasıyla “duraksadı” ve bugün için daha güncel bir modele ihtiyaç var. Bu nedenle vakıf, “Köy Enstitülerinin modern versiyonu” olarak tanımlanan Belediye Enstitüsü kavramını geliştirdi. Korkmaz, bu modeli “yerelden kalkınma ve demokrasi” çerçevesinde tanımlayarak, vakfın kurumsal yapısının da bu amaçla kurulduğunu söylüyor. “Bilinçli seçmen” değil “bilinçli aday” vurgusu öne çıkıyor Korkmaz, yerel siyasetin en temel probleminin seçmen değil aday profili olduğunu savunuyor. Ona göre “bilinçli aday” modeli, yerel yönetimleri dönüştürecek ana halka. Belediye Enstitüsü bu nedenle 20’den fazla ders içeren geniş bir eğitim programı hazırlıyor. Hedef, yurttaşların yalnızca seçmen değil, sahaya inmeye hazır “donanımlı adaylar” haline gelmesi. Ademi merkeziyetçiliğe mesafeli ama yerel revizyona açık Yerel yönetimlerin yetki alanlarının artırılması Türkiye’de sık sık “ademi merkeziyetçilik” tartışmasıyla ilişkilendiriliyor. Korkmaz ise bu kavrama mesafeli. “Üniter devlet” vurgusu yapan Korkmaz, yerel reformların merkezi yapıya karşı bir siyasal ayrışma değil, teknik bir iyileştirme olduğunu savunuyor. İdari vesayet tartışmasında hakem–futbolcu benzetmesi dikkat çekiyor Korkmaz, merkezin belediyeler üzerindeki denetim yetkisini “hakemin futbolcu üzerindeki etkisi”ne benzetiyor. Bu yapının doğru kullanılması gerektiğini, denetimin müdahaleye dönüşmemesi gerektiğini belirtiyor. Aynı zamanda İstanbul gibi büyükşehirlerin bakanlık bütçelerini aşan mali güçlere sahip olduğunu hatırlatarak, “tam bir hiyerarşi ilişkisi olmadığını” öne sürüyor. Kayyum konusunda denge arayışı: “Varsa atansın ama derhal seçim” Türkiye’de en sert tartışma başlıklarından biri olan kayyum uygulamaları konusunda Korkmaz hem yolsuzluk hem sandık iradesi üzerinden konuşuyor. Yolsuzluğu “yurttaşın cebinden çalınması” olarak nitelendiren Korkmaz, bu durumda kayyum dahil yaptırımların meşru olduğunu söylüyor. Ancak kritik bir şart ekliyor: “Kayyum atanıyorsa belediye derhal seçime götürülmeli. Halk kendi başkanını yeniden seçmeli.” Korkmaz’a göre sorun kayyumun varlığı değil, seçilmiş belediye yönetimi yerine uzun yıllar kalıcı bir atanmış yönetimin işletilmesi. Halk meclislerine mesafeli ama katılım hakkına kapı açık Sosyalist yerinden yönetim modellerinde sık kullanılan halk meclisleri, katılımcı bütçe ve komünal yönetim gibi mekanizmalara temkinli yaklaşan Korkmaz, belediye meclislerini “zaten halk meclisleri” olarak tanımlıyor. Alternatif yapıları “ideolojik bir alan” olarak görüyor, fakat yurttaş katılımını destekliyor: Belediye meclis toplantılarına katılım, imar planlarına itiraz ve yerel denetim mekanizmalarının aktif kullanılmasını teşvik ediyor. Şeffaflık tartışmasında “yarım şeffaflık” eleştirisi geliyor Korkmaz, belediyelerin ihale süreçlerindeki seçici şeffaflığı eleştiriyor. Bazı ihaleleri yayınlayıp bazılarını gizlemenin güven inşa etmediğini, aksine kuşku yarattığını söylüyor. Bu nedenle yerel şeffaflığın yalnızca siyasi vitrin olarak değil, tüm süreçlerde uygulanması gerektiğini savunuyor. Vakıf kendisini nasıl tanımlıyor? Röportajın genel çerçevesi, Yerel Yönetimler Vakfı’nın kendisini şu konumda gördüğünü gösteriyor: Üniter devlete bağlı Yerelden kalkınma odaklı Yolsuzluk karşıtı Kayyumda “seçime dönüş” şartını savunan Yerel demokrasiyi teknik ve anayasal reformlarla güçlendirmeyi hedefleyen bir aktör Buna karşın vakfın “bilinçli seçmen” yerine “bilinçli aday”ı merkeze koyması, bazı çevrelerce “yerel demokrasinin tabandan değil, yukarıdan inşa edilmesi” şeklinde yorumlanabilir.

Filipinler’de dev protesto: Yolsuzluk skandalı halkı sokağa döktü Haber

Filipinler’de dev protesto: Yolsuzluk skandalı halkı sokağa döktü

Filipinler’de sel kontrol projelerine ayrılan dev bütçelerde usulsüzlük yapıldığı iddiaları, ülke tarihinin en büyük protestolarından birine dönüştü. Başkent Manila ve Quezon’da yüz binlerce kişi sokaklara çıkarak hükümete “şeffaflık” çağrısında bulundu. Yağmur dinmedi, kalabalık dağılmadı Manila’daki Rizal Parkı’nda düzenlenen büyük mitinge, şiddetli yağmura rağmen Mesih Kilisesi’ne bağlı yüz binlerce kişi katıldı. Protestocular, beyaz gömlekleri ve yolsuzluk karşıtı sloganların yazılı olduğu pankartlarla dikkat çekti. Aynı saatlerde Quezon kentinde de Birleşik Halk İnisiyatifi öncülüğünde binlerce kişi toplandı ve hükümete “hesap verin” mesajı verdi. Dev bütçede büyük delikler: 9.6 milyar dolarlık şüpheli fon Yolsuzluk suçlamaları, Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr’ın üç yılda sel projelerine aktarılan 9,6 milyar doların bir bölümünün “anormallikler” içerdiğini açıklamasıyla patladı. Maliye Bakanı Ralph Recto'nun ifadesine göre sadece 2023’ten bu yana 2 milyar doları aşkın fon “yolsuzluk nedeniyle zayi edilmiş olabilir.” Soruşturmada çok sayıda siyasetçi ve iş insanının adı geçiyor. Marcos Jr, “Yıl bitmeden bazıları cezaevine girecek” açıklaması yaptı. Ordu güvenlik için sahaya indi İçişleri Bakanı Jonvic Remulla, iki kentteki dev mitingler nedeniyle binlerce güvenlik personeli görevlendirildiğini, ordunun da desteğe çağrıldığını duyurdu. Protestolar barışçıl şekilde sona erdi ancak ülke genelinde tansiyon yüksek. Siyaset ve iş dünyası alarma geçti Soruşturma derinleştikçe, proje onaylarından malzeme tedarik zincirine kadar uzanan geniş bir yelpazede usulsüzlük şüphesi araştırılıyor. Siyasi analistler, skandalın koalisyon dengelerini ve hükümet içi güç ilişkilerini sarsabileceğini belirtiyor. Halkın mesajı net: “Şeffaflık istiyoruz” Ülke genelinde yayılan protestolar, Filipinler’de uzun süredir devam eden yolsuzluk sorununa karşı sabrın tükendiğini gösteriyor. Göstericiler, sel projeleri için ayrılan kamu fonunun gerçek ihtiyaçlara değil, belirli gruplara aktarıldığını savunuyor.

Çin’in devasa pazarı küresel fırsatlar sunuyor Haber

Çin’in devasa pazarı küresel fırsatlar sunuyor

Çin, dünyanın en büyük iç pazarını küresel ekonomiye açma hedefiyle her yıl düzenlediği Çin Uluslararası İthalat Fuarı (CIIE) ile ticaretin geleceğini şekillendirmeye devam ediyor. Fuar, sadece Çin’in dışa açılma politikasının bir sembolü değil; aynı zamanda küresel ticaretin “kazan-kazan” ilkesiyle yeniden dengelenmesine katkı sunan stratejik bir platform olarak görülüyor. Bu yılki etkinlikte Türkiye’yi temsil eden iş dünyası liderlerinden Ata Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve TFI TAB Gıda CEO’su, aynı zamanda DEİK Türkiye–Çin İş Konseyi Başkanı ve TÜSİAD Çin Çalışma Grubu Başkanı Korhan Kurdoğlu, CGTN TÜRK’e yaptığı açıklamalarda Türk şirketlerinin Çin pazarına yönelik büyüyen ilgisini değerlendirdi. “CIIE küresel ticaretin dengelenmesine katkı sağlıyor” Kurdoğlu, CIIE’nin sadece bir tanıtım vitrini olmadığını, yatırım bağlantılarının ve uzun vadeli ortaklıkların kurulduğu bir platform haline geldiğini vurguladı: “CIIE, Çin’in dışa açılma kararlılığının en güçlü göstergelerinden biri. Türk şirketleri açısından hem devasa tüketici kitlesine erişim hem de sürdürülebilir işbirlikleri açısından çok değerli bir fırsat. Gıda, teknoloji, medikal ürünler ve sanayi çözümleri alanlarındaki Türk katılımı, iki ülke arasındaki ekonomik bağları daha da güçlendiriyor.” “Çin’in açık politikası Türk iş dünyasına güven veriyor” Çin’in yüksek standartlı dışa açılma politikalarının Türk şirketleri için güven ortamı oluşturduğunu belirten Kurdoğlu, şeffaflık ve öngörülebilirliğin önemine dikkat çekti: “Çin’in ‘15. Beş Yıllık Planı’ kapsamında artan şeffaflık ve piyasa erişimi, Türk firmalarına öngörülebilir bir iş ortamı sağlıyor. Ayrıca ‘karşılıklı başarı içinde açık bağlantı’ ilkesi, Türkiye’nin yalnızca ticari değil, stratejik bir ortak olarak görüldüğünü gösteriyor.” Kurdoğlu, Türk firmalarının Çin’de showroom açtığını, dijital ticarette aktifleştiğini ve yeni yatırım arayışlarına girdiğini de belirterek, bu sürecin Türkiye–Çin ekonomik ilişkilerinde güven temelli bir büyüme modeli yarattığını söyledi. “Enerji, teknoloji ve dijital ekonomi işbirliğinde büyük potansiyel var” Kurdoğlu’na göre, iki ülke arasındaki stratejik işbirliğinin geleceği özellikle enerji ve dijital ekonomi alanlarında şekilleniyor: “Türkiye’nin Orta Koridor vizyonu ile Çin’in Kuşak-Yol Girişimi birbiriyle uyumlu iki kalkınma çerçevesidir. Bu sinerji, yenilenebilir enerji, batarya sistemleri, e-ticaret, akıllı lojistik ve şehir teknolojileri gibi alanlarda güçlü ortaklık fırsatları yaratıyor. Çin’in teknoloji gücüyle Türkiye’nin mühendislik yeteneği birleştiğinde, ortak Ar-Ge merkezleri ve inovasyon projeleri doğuyor.” “Türkiye–Çin İş Konferansı kalıcı bir köprü olacak” DEİK ve TÜSİAD olarak iki ülke arasındaki ekonomik bağları kalıcı bir yapıya kavuşturmak istediklerini belirten Kurdoğlu, “Türkiye–China Business Conference (TCBC)” platformunun bu hedefin temel taşı olduğunu ifade etti: “Amacımız, Türkiye–Çin ilişkilerini daha dengeli, sürdürülebilir ve kurumsal bir zeminde ilerletmek. Kuşak-Yol ile Orta Koridor’un entegrasyonunu güçlendirerek, Afrika, Orta Asya ve Balkanlar gibi üçüncü pazarlarda ortak projeler geliştirmeyi hedefliyoruz.” Sonuç olarak, Çin’in yüksek standartlı dışa açılma politikalarıyla birlikte Türk şirketleri, Asya pazarında hem üretim hem de teknoloji alanlarında yeni fırsatlar keşfediyor. CIIE, sadece bir ticaret fuarı değil, Türkiye–Çin ekonomik ilişkilerinin geleceğe uzanan en dinamik köprüsü olarak konumlanıyor.

CHP’li Tan’dan Hakan Fidan’ın diplomasına itiraz Haber

CHP’li Tan’dan Hakan Fidan’ın diplomasına itiraz

CHP’li Namık Tan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın lisans eğitimi ve yüksek lisansa kabul sürecine ilişkin yeni iddialar ortaya attı. Tan’ın Meclis’e yönelttiği soru önergesine YÖK’ten gelen yanıt, Fidan’ın üç yıllık lisans programı tamamladıktan sonra denklik belgesi çıkmadan yüksek lisansa başladığını ortaya koydu. Tan, “Hangi düzenleme buna izin verdi?” diyerek hem Fidan’dan hem YÖK’ten şeffaflık çağrısı yaptı. “Üç yıllık lisans, denklik almadan yüksek lisans” iddiası tartışmayı büyüttü CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, X hesabından yaptığı paylaşımda YÖK’ün resmi yanıtını açıklayarak Fidan’ın 1994–1997 yılları arasında üç yıllık uzaktan lisans programı tamamladığını, ancak denklik belgesinin 1998’de verildiğini, buna rağmen Fidan’ın 1997’de Bilkent Üniversitesi’nde yüksek lisansa başladığını belirtti. Tan, bu durumun “mevzuata aykırı ve ayrıcalıklı bir işlem” olabileceğini savundu. “Bu süreç sadece biyografi tartışması değil, devlet şeffaflığı meselesi” Tan, devlet yönetiminde görev alan isimlerin eğitim belgelerinin eksiksiz biçimde açıklanmasının kurumsal itibar gereği olduğunu vurgulayarak, “En küçük belirsizlik bile kamu güvenini zedeler” dedi. Fidan’ın transkript, ders programı ve denklik evraklarının açıklanmasını talep eden Tan, “Liyakat yerine imtiyaz uygulanıyorsa bu sadece akademik bir konu değil, devlet yönetimine dair bir sınavdır” ifadesini kullandı. YÖK yanıt verdi ama belgeleri paylaşmadı Meclis’e gönderilen resmî YÖK yazısında, Fidan’ın lisans programının üç yıl sürdüğü ve denklik kararının 1998’de verildiği doğrulandı. Ancak programın kaç krediden oluştuğu, içerik, ders yükü ve kabul kriterlerine ilişkin detaylar paylaşılmadı. Bu eksik yanıt, tartışmayı daha da büyüttü. Fidan ve YÖK’ten yeni açıklama beklentisi Hakan Fidan’ın veya YÖK’ün konuya ilişkin yeni bir açıklama yapıp yapmayacağı belirsizliğini korurken, Tan “Bu süreç kapanmadı, takipçisi olacağız” dedi. Siyaset kulislerinde, Fidan’ın eğitim dosyasıyla ilgili belgeleri kamuoyuna açıklayıp açıklamayacağı merak ediliyor. Zaman çizelgesi – tartışmanın dönüm noktaları Yıl Gelişme 1994–1997 Fidan’ın üç yıllık lisans eğitimi (uzaktan / açık öğretim) 1997–1999 Bilkent Üniversitesi yüksek lisans programı 1998 YÖK denklik belgesi verildi Ağustos 2025 Tan Meclis'e soru önergesi verdi Kasım 2025 YÖK yanıtı geldi, tartışma yeniden alevlendi Soru işaretleri büyüyor • Üç yıllık lisans programı hangi kriterlerle tam lisans diplomasına denk kabul edildi? • Denklik alınmadan yüksek lisansı başlatan istisnai bir yönetmelik mi var? • Bu süreç başka öğrencilere de uygulanıyor mu, yoksa kişiye özel bir istisna mı? • Akademik belgeler neden hâlâ paylaşılmadı? Gelişmeler geldikçe güncellenecek… Hem Fidan’ın hem YÖK’ün olası açıklamaları, Meclis gündemine gelmesi beklenen ikinci soru önergesi ve belgelerin kamuoyuna yansıyıp yansımayacağı takip edilecek.

Beşiktaş’tan TFF’ye çağrı: Hakemleri ve bahis oynadıkları maçları açıklayın Haber

Beşiktaş’tan TFF’ye çağrı: Hakemleri ve bahis oynadıkları maçları açıklayın

Beşiktaş’tan net mesaj: “Şeffaf olun, tüm hakemleri açıklayın” Beşiktaş Jimnastik Kulübü (BJK), Türk futbolunu sarsan hakem-bahis skandalı hakkında Türkiye Futbol Federasyonu’na (TFF) resmi çağrıda bulundu. Kulüp tarafından yapılan yazılı açıklamada, TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun duyurduğu iddiaların “futbolun adaletine gölge düşürdüğü” vurgulandı. “Federasyondan, bahis hesabı bulunan ve bu hesapları aktif olarak kullanan hakemleri, bu hakemlerin bahis oynadığı maçları ve ne tür bahisler oynandığını şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşmalarını talep ediyoruz.” — Beşiktaş Kulübü açıklamasından Beşiktaş yönetimi, söz konusu açıklamanın yalnızca “bir temizlik süreci” değil, aynı zamanda Türk futbolunda güvenin yeniden tesis edilmesi için bir dönüm noktası olması gerektiğini belirtti. Beşiktaş: “Bu süreç temiz futbol için bir milat olmalı” Beşiktaş’ın açıklamasında, TFF’nin başlattığı çalışmanın önemine dikkat çekilerek, “temiz futbol için milat” ifadesi kullanıldı. “İbrahim Hacıosmanoğlu’nun başkanlığındaki Türkiye Futbol Federasyonu’nun yapmış olduğu çalışmanın çok kıymetli ve temiz futbol için bir milat olduğuna inanıyoruz. Ancak bu sürecin tam anlamıyla şeffaf yürütülmesi gerekir.” Açıklamada ayrıca, kulübün bu konunun “sonuna kadar takipçisi olacağı” ve geriye dönük tüm haklarını arayacağı vurgulandı. Hacıosmanoğlu: “152 hakem aktif olarak bahis oynadı” Beşiktaş’ın açıklamasının arka planında, dün TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun yaptığı çarpıcı basın açıklaması yer alıyor. Hacıosmanoğlu, federasyonun yürüttüğü iç denetim sonucunda, 500 aktif hakemden 371’inin bahis hesabı bulunduğunu, 152’sinin ise aktif olarak bahis oynadığını tespit ettiklerini açıklamıştı. “Bir hakemin tek başına 18 binin üzerinde bahis oynadığı, bazı hakemlerin ise sadece ‘tek maç’ bahislerine yöneldiği belirlendi. Gerekli disiplin süreçleri başlatıldı ve bu kişiler PFDK’ya sevk edilecek.” — TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu Bu açıklama, futbol kamuoyunda şok etkisi yaratmış; kulüpler, taraftarlar ve eski futbolcular federasyondan detaylı bilgi talep etmeye başlamıştı. Futbol dünyasında yankı: “Adalet sahada başlar” Beşiktaş’ın açıklaması, futbol camiasında geniş yankı buldu. Birçok yorumcu ve taraftar, kulübün “şeffaflık çağrısını yerinde” bulurken, bazı çevreler bu durumun “Türk hakemliğinde yapısal bir krizi” açığa çıkardığını savundu. “Bu sadece bir disiplin meselesi değil, futbolun güvenilirliğiyle ilgili bir krizdir.” — Spor yorumcusu, NTV Spor canlı yayını Bazı futbolcular da sosyal medyadan, “Adalet sahada başlar” etiketiyle paylaşım yaparak Beşiktaş’ın çağrısına destek verdi. Sonuç: Beşiktaş sürecin takipçisi Beşiktaş Kulübü, açıklamasında TFF’den isim isim açıklama yapılmasını isterken, bu sürecin Türk futbolunda köklü bir reformun başlangıcı olması gerektiğini vurguladı. “Beşiktaş JK olarak konunun sonuna kadar takipçisi olacağız. Türk futbolunda temiz bir sayfa açılmalı.” — Beşiktaş JK Resmî Açıklaması TFF’nin önümüzdeki günlerde bahis oynadığı tespit edilen hakemlerin listesini ve disiplin süreçlerinin detaylarını kamuoyuyla paylaşması bekleniyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.