SON DAKİKA

#Şırnak

HABER DEĞER - Şırnak haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şırnak haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bahçeli’den tarihi rest: Gemileri yaktık, gerisi fasa fiso Haber

Bahçeli’den tarihi rest: Gemileri yaktık, gerisi fasa fiso

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TÜRKGÜN Gazetesi’ne verdiği özel röportajda Türkiye’nin gündemine oturan konulara dair çok net konuştu. Başlatılan yeni sürecin Cumhuriyet tarihinin en önemli adımı olduğunu ve "gemilerin yakıldığını" belirten Bahçeli, geri dönüşün asla söz konusu olmadığını ilan etti. Şırnak’ta düzenlenen sempozyumda yabancı üniformalı kişilerin silahla dolaşmasına çok sert tepki gösteren MHP Lideri, şahsına yönelik parti içi darbe söylentilerini ise "gülümseyerek karşıladığını" belirterek kesin bir dille yalanladı. Bahçeli, Türkiye toplumunun huzuru için yakalanan bu tarihi fırsatın heba edilmesine izin vermeyeceklerini vurguladı. Ok yaydan çıktı geri dönüş yok TÜRKGÜN Gazetesi'ne konuşan Devlet Bahçeli, "Terörsüz Türkiye" hedefinin milli ve tarihi bir zorunluluk olduğunu belirterek bu yolda en küçük bir tereddüt yaşanmadığını vurguladı. Türkiye’de yaşayan tüm yurttaşların ortak geleceği için atılan bu adımda "Ok yaydan çıkmıştır" ifadesini kullanan Bahçeli, sürecin tartışmaya kapalı olduğunu kaydetti. Kürt yurttaşlar dahil olmak üzere toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, ayrışmayı değil birleşmeyi hedefleyen bu yüzyılın, acı dolu yılları geride bırakmak için eşsiz bir fırsat sunduğunu belirten MHP Lideri, devlet ve milletin bu konuda tam bir mutabakat içinde olduğunu ifade etti. Şırnak’taki görüntüler rezalet Röportajda Şırnak’taki sempozyuma katılan Mesut Barzani’nin ziyareti sırasında ortaya çıkan görüntülere de değinen Bahçeli, yaşananları sert sözlerle eleştirdi. Barzani'nin misafir edilmesinde bir beis görmediğini ancak organizasyonun şova dönüştürülmesinin kabul edilemez olduğunu belirten Bahçeli, vatan topraklarında yabancı üniformalı kişilerin uzun namlulu silahlarla gezmesini "tek kelimeyle rezalet" olarak tanımladı. Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarının ihlal edildiğini savunan Bahçeli, devletin itibarına yönelik bu tutumun asla hoş görülemeyeceğini, misafirperverliğin suistimal edilmesine ve sınırlar içinde kuşku uyandıracak müdahalelere geçit vermeyeceklerini vurguladı. Darbe lafları bayatlamış oyun Kamuoyunda dillendirilen "Süreç başarısız olursa MHP içinde darbe mekaniği devreye girer" iddialarına da TÜRKGÜN Gazetesi aracılığıyla yanıt veren Bahçeli, bu senaryoları "fasa fiso" olarak niteledi. Demokrasiye inanmış bir hareketin içinden darbeci çıkmasının mümkün olmadığını belirten Bahçeli, bu tür iddiaların bayatlamış söz oyunlarından ibaret olduğunu söyledi. Türkiye'de artık silahların gölgesinde siyaset yapma döneminin kapandığını hatırlatan Bahçeli, iftiraların kendilerini yollarından döndüremeyeceğini, Türk ve Kürt yurttaşların ortak geleceğinin çok daha güçlü bir şekilde inşa edileceğini sözlerine ekledi. Provokatörler avucunu yalar Süreci baltalamak isteyen odaklara ve KCK kanadından gelen açıklamalara karşı da uyarılarda bulunan Devlet Bahçeli, yapılan provokasyonların emperyalist planların bir parçası olduğunu belirtti. İmralı süreciyle çelişen açıklamalar yapanların barış ortamını bozmaya çalıştığını söyleyen Bahçeli, bu tür girişimlerin "heveslerinin kursaklarında kalacağını" ifade etti. Türkiye toplumunun ve bölge halklarının en doğal hakkının huzur içinde yaşamak olduğunu vurgulayan Bahçeli, bu hedefin sadece ülke sınırları içinde değil, tüm bölgede bir vicdan uyanışını tetikleyeceğini dile getirdi.

Barışın Yarım Kalan Nefesi: Tahir Elçi Haber

Barışın Yarım Kalan Nefesi: Tahir Elçi

“İnsanlığın bu ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz.” Bazı insanlar vardır; zaman geçtikçe, tıpkı kökleri derine inen bir çınar gibi daha da görünür hâle gelirler. Unutulmazlar, aksine her yıl daha berrak bir hakikatin ortasında belirirler. Bu topraklarda her geçen gün büyüyen bir vicdan çağrısına dönüşen isimlerden biri de hiç kuşkusuz Tahir Elçi’dir. Dört Ayaklı Minare’nin gölgesinde kurşunlanan bedeni toprağa düşmüş olabilir; ama ruhu hâlâ Diyarbakır’ın, Amed'in semalarında dolaşıyor. Barışa uzanan bir el gibi süzülerek, bu coğrafyaya bir daha savaş, çatışma ve acı gelmesin diye fısıldamayı sürdürüyor. Bazen adaletin işlemediği bir an gelir; mahkeme salonuna bir güvercin konar. Lice davasında olduğu gibi… O narin beden, kapıya ilişen bir sessizlikle “Ben buradayım” der. O ses bugün hâlâ Tahir Elçi’nin sesidir. Tahir Elçi’yi yalnızca bir baro başkanı ya da bir avukat olarak tarif etmek yetersizdir. O, 90’lı yılların faili meçhul karanlığında ölümle burun buruna çalışan bir hukukçuydu. Ergenekon’un, JİTEM’in ve devlet içindeki hukuksuz yapıların karşısına dikilen bir adalet savunucusuydu. Yıllarca: • Yakılan köylerin izini sürdü, • Asit kuyularına atılan gençlerin dosyalarını açtı, • Kayıplarını arayan annelerin sesini duyurdu, • İşkence odalarının karanlığını raporlarla aydınlattı, • Ve Türkiye'nin, Türkiye Kürdistanı'nın dört bir yanında insanlığa karşı işlenen ağır suçları hukuk terazisine taşıdı. Kuşkonar’ın bombalanmasını milim milim inceleyen; tanıklarla, belgelerle hakikati ortaya çıkaran bir hafıza işçisiydi. Diyarbakır Barosu’nun başına geçtiğinde bir makam sahibinden çok, mağdurların dili oldu. Lice’nin, Cizre’nin, Şırnak’ın, Dargeçit’in acılarını kendi bedeninde taşıdı. Her dosyada bir halkın yükünü omzuna aldı. Bu nedenle Elçi, sadece bir baro başkanı değil; binlerce insanın Tahir abisiydi. Çözüm Süreci ve Son Çırpınış 2015’e gelindiğinde çözüm süreci çözülmenin eşiğindeydi. Siyasi açıklamalar umut verse de sahada karanlık bir hazırlığın izleri beliriyordu. Bunu herkesten önce fark edenlerden biri Tahir Elçi’ydi. Bir gün Silvan’da, ertesi gün Lice’de, sonra Cizre’deydi. Gerginliği düşürmeye, çatışmayı durdurmaya, devlet ile halk arasındaki yarılmayı onarmaya çalışıyordu. Baroya bile nadiren uğrar olmuştu; çünkü barış hızla elden kayıyordu. Yine de geri çekilmedi. Çünkü barışın kapısının kapanması demek, binlerce hayatın kararması demekti. O kapının kapanmasına bedenini koydu. Ve o yüzden, Dört Ayaklı Minare’nin ayaklarının altında şu tarihi cümleyi kurdu: “Bu ortak mekânda silah istemiyoruz.” Bu, halka bir çağrı, devlete bir uyarı, tarihe bırakılmış bir vasiyetti. Yarıda Kalan Barışımızdır Tahir Elçi 28 Kasım 2015’te, yıllarca faili meçhullerle mücadele ettiği bu kentin ortasında katledildi. Birçok kişi onun ölümünü “çatışmanın ortasında kalmış talihsiz bir an” diye açıkladı. Oysa yere düşen sadece bir insan değildi; barışın kendisiydi. Tahir Elçi o gün yalnızca bir basın açıklaması yapmıyordu. Barışa kasteden karanlığa sesleniyordu. Ve o karanlık, onu canlı yayında, herkesin gözünün içine bakarak susturdu. Unutulan Cesaret: İmralı Çağrısı Bugün Türkiye yeniden İmralı temaslarını tartışırken, hafızanın tozlu bir köşesine itilmiş bir gerçeği hatırlamak gerekir: 2015’te en cesur çıkışlardan birini yapan kişi Tahir Elçi’ydi. “İmralı ile görüşme yapılmalıdır; çözümün adresi bellidir” diyenlerden biriydi. O dönemki yoğun linç kampanyalarına rağmen bu cümleyi kurdu. Çünkü biliyordu: Barış, doğru adreslerden gelmeden gelmez. Bugün gelinen noktayı ise RED sorunsalı gölgelemektedir. Tahir Elçi, sadece anmalarda adı geçen bir figür değildir. Bu coğrafyanın vicdanıdır, hafızasıdır, barış ihtimalinin simgesidir. Bu topraklar barışı gerçekten konuştuğunda, en önde duran hep oydu. En cesur cümleleri o kurdu. En ağır bedelleri gerektiren zamanlarda bile geri adım atmadı. Ve kapanmak üzere olan barış kapısına kendi bedenini koydu. Bugün hâlâ Diyarbakır'ın, Amed'in sokaklarında, Sur’un taşlarında, Lice’nin dağlarında, Cizre’nin kavşaklarında yankılanan bir ses var: “Bu coğrafyada artık savaş değil, barış olsun.” Ve o ses hâlâ Tahir Elçi’nin sesidir. Sevgili Tahir abinin anısını, emeklerini ve cesaretini bir kez daha minnetle yad ediyorum. ŞİYAR KAYMAZ

Polis memurundan örnek dayanışma: Bedensel engelli Halime’ye ortopedik yatak desteği Haber

Polis memurundan örnek dayanışma: Bedensel engelli Halime’ye ortopedik yatak desteği

Şırnak’ın Silopi ilçesinde yaşayan Özdemir ailesinin 16 yaşındaki zihinsel ve bedensel engelli çocuğu Halime Özdemir’e Ankara’da görev yapan polis memuru Mustafa Şahin yardım eli uzattı. Halime’nin yıllardır yerde döşekte yatması nedeniyle zorlanan ailesi, gönderilen ortopedik yatakla birlikte çocuğun yaşam koşullarının iyileştiğini söyledi. Polis memurunun duyarlılığı Halime’nin yıllardır süren bekleyişini sonlandırdı Ankara’da görev yapan polis memuru Mustafa Şahin’in girişimiyle Halime Özdemir için özel ortopedik yatak temin edildi. Halime’nin doğumundan bu yana yerde yattığını belirten ailesi, desteğin çocuklarının sağlığı açısından büyük önem taşıdığını dile getirdi. Anne Leyla Özdemir: “Kızım doğduğundan beri bu anı bekliyordu” Engelli çocuğun annesi Leyla Özdemir, uzun yıllardır zor şartlar altında bakım verdiklerini belirterek duyduğu mutluluğu şu sözlerle paylaştı: “Doğuştan engelli kızım Halime Özdemir yıllardır bu anı bekliyordu. Allah razı olsun Mustafa Şahin abimizden, bize yatak gönderdi. Çok teşekkür ederim. Doğduğu günden beri yerde yatıyordu, artık rahat edecek.” Dayanışma örneği Türkiye toplumunda büyük takdir topladı Ailenin açıklamaları, özellikle engelli yurttaşların yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik bireysel dayanışma örneklerinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bölgedeki yurttaşlar da polis memurunun duyarlı davranışının örnek teşkil ettiğini ifade etti.

AKP’li belediyede skandal iddia Haber

AKP’li belediyede skandal iddia

45 kadın, 150 bin TL ve usulsüz nikahlar Beytüşşebap Belediyesi Evlendirme Müdürlüğü’nde görevli R.Ö.’nün, Ankara, Çorum ve İstanbul’da yaşayan 45 yabancı uyruklu kadınla usulsüz nikah işlemleri yaptığı ortaya çıktı. Bu nikahların her biri için yaklaşık 150 bin TL alındığı iddia edildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, söz konusu memur R.Ö.’nün emekliye ayrıldığı öne sürüldü. Mezopotamya Ajansı’ndan Zeynep Durgut’un haberine göre ise evlilik sayısının resmi dosyadaki 45 değil, 75’e kadar çıktığı belirtiliyor. Soruşturmayı engelleme iddiası Soruşturma sürecinde ciddi baskılar yaşandığı da iddialar arasında. Beytüşşebap Tapu Müdürü’nün, tehditler nedeniyle soruşturma komisyonundan çekildiği ve memleketine izne ayrıldığı öne sürüldü. Ayrıca dosyanın kapatılması için adli makamlara baskı yapıldığı iddiaları kamuoyuna yansıdı. Bakanlık talimatına aykırı evlilik Beytüşşebap Kaymakamlığı’nın 2 Eylül 2025 tarihli yazısında, 31 Ekim 2024’te yapılan bir evliliğin mevzuata aykırı olduğu açıkça belirtildi. M.K. isimli bir erkeğin Fas vatandaşı D.F. ile gerçekleştirdiği evliliğin, İçişleri Bakanlığı’nın 29 Nisan 2016 tarihli talimatına uygun olmadığı vurgulandı. Kaymakamlığın dilekçesinde ayrıca işlemlerin “aracı vasıtasıyla belli bir ücret karşılığında yapıldığı” yönündeki iddialara işaret edilerek, evlendirme memuru hakkında disiplin soruşturması açılması talep edildi.

İHD raporu: Şırnak Cezaevi’nde insanlık onuru ciddi şekilde zedeleniyor Haber

İHD raporu: Şırnak Cezaevi’nde insanlık onuru ciddi şekilde zedeleniyor

Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi’ne dair hazırlanan rapor, İnsan Hakları Derneği Şırnak Şubesi ile birlikte TUHAD‑DER, Şırnak Barosu ve ÖHD tarafından açıklandı. Görüşmelerle ve başvurularla desteklenen raporda, cezaevindeki insan hakları ihlallerinin derinleştiği vurgulandı. Sağlık hakkı ve işkence düzeyinde uygulamalar Kanser, epilepsi, kalp rahatsızlığı gibi ciddi hasta mahpuslara düzenli tedavi imkânı verilmediği, hastaneye sevklerin sistematik olarak engellendiği belirtildi. Revir hizmetleri yetersiz; acil müdahale yapılmıyor, muayene sırasında kelepçeler çıkarılmıyor. Girişte çıplak arama, ring araçlarında çift ya da üçlü kelepçeler, ağız içi arama, terlik dayatması gibi onur kırıcı ve keyfi uygulamalar yaygın. Görüş hakkı ve mahremiyet ihlali Açık görüşler fiziksel olarak engelleniyor; gardiyanlar sık müdahalede bulunuyor. Banyo ve yatakhane gibi mahrem alanlara kameralar yerleştirilerek özel yaşam alanı ihlal ediliyor. Kadın mahpusların çocuklarının beslenme, oyun ve eğitim ihtiyaçları karşılanmıyor. Cezaevindeki yemeklerde böcek, saç teli, fare pisliği tespit edildi; içme suyu sağlıksız, mahpuslar kantinden su almak zorunda bırakılıyor. Kadın tutuklulara hijyen ürünleri, özellikle regl dönemlerinde verilmediği bildirildi. Kültürel haklar ve bilgiye erişim Sosyal ve kültürel etkinlikler neredeyse yok; kitap sayısı 5 ile sınırlı, Kürtçe kitap talepleri reddediliyor. Televizyon ve radyo sadece iktidara yakın yayınlarla sınırlı, bu da bilgiye erişim hakkını engelliyor. Yaşam hakkı ve hukuki ihlaller Ağır hasta mahpusların infazlarının yasal zorunluluğa rağmen ertelenmediği, bu durumun yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlali anlamına geldiği raporda vurgulandı. İHD şube yöneticisi Ali Adal: “Cezaevinde insanlık onuru açıkça çiğneniyor. Ulusal ve uluslararası hukuka uygun bir tutum söz konusu değil.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.