SON DAKİKA

#Suç

HABER DEĞER - Suç haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Suç haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Siyasette yargı fırtınası: Demirtaş hakkında 7 yıla kadar hapis istemi Haber

Siyasette yargı fırtınası: Demirtaş hakkında 7 yıla kadar hapis istemi

Mersin’de açılan dosyada talep edilen ceza siyasetin gündemine oturdu Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında savcılık, zincirleme şekilde “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle 1 yıl 3 aydan 7 yıla kadar hapis cezası istedi. Dava, Demirtaş’ın Mersin ve Diyarbakır’daki konuşmalarına dayandırıldı ve iki dosyanın birleştirilmesine karar verildi. Savcılık, zincirleme suç değerlendirmesiyle üst sınırı işaret etti Esasa ilişkin mütalaada, isnat edilen fiillerin zincirleme suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiği savunuldu. Savcılık makamı, bu gerekçeyle Demirtaş hakkında üst sınırı zorlayan bir talepte bulundu. Ankara ve Mardin’deki ifadeleri kapsayan dosyaların birleştirilmesi talebi ise mahkeme tarafından reddedildi. Müşteki taraf daha ağır yaptırım istedi, savunma süre talep etti Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile bağlanan müşteki avukatı, zincirleme suç yerine her bir eylem için ayrı ayrı cezalandırma talep etti. Demirtaş’ın avukatı ise mütalaaya karşı savunma hazırlamak üzere süre istedi; mahkeme bu talebi kabul etti. Mahkeme, tutukluluğun sürmesine karar verdi Halen Edirne F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan Demirtaş duruşmaya katılmadı. Hakim, mevcut halin devamına hükmetti; sanığın bir sonraki celsede hazır bulunmaması halinde “susma hakkını kullandığının kabul edileceği” ihtarında bulunuldu. Dava 6 Ocak’a ertelendi. Dosya, ifade özgürlüğü ve siyaset-yargı ilişkisini yeniden tartışmaya açtı Karar sürecinin, yalnızca bireysel bir yargılama değil; siyaset, ifade özgürlüğü ve yargının sınırlarının toplum nezdinde yeniden tartışılacağı bir eşik oluşturduğu yorumları yapılıyor. Gözler şimdi bir sonraki duruşmaya ve mahkemenin vereceği kritik karara çevrildi.

Savunma sanayine casusuluk operasyonu! Sızma girişimi deşifre edildi Haber

Savunma sanayine casusuluk operasyonu! Sızma girişimi deşifre edildi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın koordinasyonunda yürütülen soruşturmada, kritik savunma sanayi kuruluşlarında görevli yöneticilerin yabancı ülke görevlileriyle irtibat kurarak biyografik bilgi toplamaya çalıştıkları tespit edildi. Operasyonda 3 kişi gözaltına alınırken, yurtdışındaki 1 şüpheli için yakalama kararı çıkarıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, savunma sanayine yönelik casusluk faaliyetlerinin ortaya çıkarılmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında kapsamlı bir operasyon gerçekleştirildiğini duyurdu. Başsavcılık açıklamasına göre, soruşturma İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) koordinasyonunda sürdürüldü. Yapılan çalışmalar sonucunda, Türkiye’nin kritik öneme sahip savunma sanayi kuruluşlarında görev yapan bazı yönetici pozisyonundaki personellerin, kamu kurumları ile yabancı ülkelerin resmi görevlileriyle temas kurarak biyografik bilgi derlemeye çalıştıkları tespit edildi. 4 ŞÜPHELİ TESPİT EDİLDİ, 3’Ü YAKALANDI Soruşturma kapsamında kimlikleri belirlenen 4 şüpheliye yönelik operasyon düzenlenirken operasyonda 3 kişi yakalanarak gözaltına alındı. Hakkında yakalama kararı bulunan bir diğer şüphelinin ise yurtdışında bulunduğu tespit edildi. Yetkililer, operasyonlarda suç ve suç unsurlarının ele geçirildiğini belirtirken, casusluk faaliyetlerine ilişkin soruşturmanın çok yönlü bir biçimde titizlikle sürdürüldüğünü kaydetti.

Gazze Mahkemesi: Nihai karar çıktı — ‘Soykırım ve apartheid’ tespitiyle küresel çağrı Haber

Gazze Mahkemesi: Nihai karar çıktı — ‘Soykırım ve apartheid’ tespitiyle küresel çağrı

Gazze’de işlenen savaş suçlarını incelemek üzere bağımsız olarak düzenlenen “Gazze Mahkemesi”, İstanbul Üniversitesi’ndeki final oturumlarının dördüncü gününde nihai kararını açıkladı. Mahkeme, açlığın silah olarak kullanılması, tıbbi bakımın reddi, zorla yerinden etme gibi uygulamaların soykırım ve toplu cezalandırma araçları olduğunu; İsrail’in eylemlerinin Siyonizm kökenli üstünlükçi bir apartheid rejisi bağlamında değerlendirilebileceğini ilan etti. Kararda ayrıca Batılı hükümetlerin, özellikle ABDnin, diplomatik ve askeri desteğiyle “suç ortaklığı” yaptığı ileri sürülerek BM Genel Kurulu aracılığıyla acil kolektif önlemler alınması çağrısı yapıldı. Mahkemenin en kritik tespiti: İsrail’in uygulamaları soykırım vasfı taşıyor Gazze Mahkemesi karar metni, “Açlığın silah haline getirilmesi, tıbbi bakımın reddi ve zorla yerinden edilme” gibi uygulamaların tüm nüfusu hedef alan toplu cezalandırma ve soykırım araçları olduğunu beyan ediyor. Bu vurgu, mahkemenin delil değerlendirmesinin merkezinde yer aldı ve uluslararası hukukun en ağır suç kategorilerinden birine işaret etti. Mahkeme, bu tespitle İsrail uygulamalarının salt çatışma uygulamaları olmadığını, kitlesel yok etmeye varan politik sonuçlar doğurduğunu savundu. “Bu bir insanlık suçudur; araçları arasında açlık ve sağlık hizmetlerinin sistematik dışında bırakılması vardır,” şeklinde özetlenebilecek bu tespit, karar metninde vurgulanmış bulunuyor. Batılı aktörlerin rolü ve sorumluluk iddiası: ABD ve müttefiklerinin “suç ortaklığı” iddiası Mahkeme kararında Batılı hükümetlerin, özellikle ABD’nin, İsrail’e sağladığı diplomatik koruma, silah ve istihbarat desteği yoluyla sürece suç ortaklığı düzeyinde katkıda bulunduğu ileri sürüldü. Karar, bu destek zincirinin kimi hallerde fiili işbirliğine dönüştüğünü; dolayısıyla yalnızca İsrail değil, yardakçı aktörlerin de sorumluluk taşıdığını belirtiyor. Bu vurgu, uluslararası sorumluluk ve hesap verme yollarının genişletilmesi çağrısını beraberinde getiriyor. “Batılı hükümetler, özellikle ABD, diplomatik koruma, silah, istihbarat, askeri yardım ve eğitim sağlama ve ekonomik ilişkileri sürdürme yoluyla İsrail’in soykırımına suç ortaktır.” Mahkemenin somut önerileri: BM Genel Kurulu’na ve küresel harekete çağrı Karar metni, BM Güvenlik Konseyi’nin ABD vetoları nedeniyle etkisiz kaldığı vurgusuyla, BM Genel Kurulu’nun “Barış için Birleşme Kararı” (Uniting for Peace) mekanizmasını etkinleştirmesini öneriyor; amaç, Filistin toprakları için koruyucu bir güç kurulması ve soykırımın durdurulması yönünde kolektif adımlar atılması. Ayrıca karar, Siyonist yapıların güç kaynaklarının haritalandırılması ve bunlara karşı hukuki, ekonomik, kültürel ve teknolojik alanlarda koordineli küresel bir strateji inşa edilmesi çağrısını içeriyor. “BM Genel Kurulu’nun Barış için Birleşme Kararı etkinleştirilmeli; Siyonist yapıları ortadan kaldırmaya yönelik hak temelli bir strateji ile güç kaynakları haritalandırılmalıdır.” Hukuki mahiyet ve pratik etkiler: Bu kararın bağlayıcılığı ve olası yansımaları Gazze Mahkemesi bağımsız, sivil toplum odaklı bir girişim olarak kuruldu; uluslararası bir yargı organı statüsünde değildir. Dolayısıyla kararın hukuki bağlayıcılığı sınırlıdır; ancak politik ve normatif etkisi yüksek olabilir. Kararın pratik yansımaları şunlar olabilir: Siyasi baskı ve kamuoyu mobilizasyonu: Karar, hükümetleri ve uluslararası kurumları harekete geçirmek üzere küresel bir kampanyanın dayanak metni haline gelebilir. Hukuki strateji ve delil havuzu: Mahkeme tarafından derlenen deliller ve tespitler, uluslararası ceza yargılamalarında veya ulusal mahkemelerde kullanılmak üzere referans gösterilebilir; özellikle insan hakları örgütlerinin ve mağdur temsilcilerinin ileri sürecekleri davalarda etkili olabilir. Diplomasi ve yaptırım tartışmaları: Kararın “suç ortaklığı” iddiaları, bazı devletlerin İsrail’le ilişkilerini ve silah-ticaret pratiklerini gözden geçirmesine yol açabilir; ancak bunun gerçekleşmesi siyaset, ekonomik çıkarlar ve güvenlik değerlendirmelerine bağlıdır. Eleştiriler ve muhtemel itirazlar: Kararın meşruiyeti ve tarafsızlık tartışmaları Kararın savları, özellikle “soykırım” ve “Siyonizm’i ortadan kaldırma” gibi ifadeler nedeniyle yoğun tartışma doğuracaktır. Olası itirazlar şöyle özetlenebilir: Hukuki usul itirazları: Mahkemenin bağlayıcı bir uluslararası mahkeme olmadığı, metodolojisinin ve delil değerlendirme süreçlerinin tartışmaya açık olduğu iddia edilebilir. Siyasi karşı-ataklar: İsrail ve destekçileri, kararın siyasi amaçlı ve önyargılı olduğunu ileri sürerek itiraz edecek; ayrıca BM nezdinde benzer girişimler karşı kampanyalarla karşılaşabilir. Pratik uygulanabilirlik: Kararın öngördüğü geniş kapsamlı küresel izolasyon ve Siyonist yapıların “ortadan kaldırılması” çağrısı, uluslararası hukuk ve politika gerçekleriyle sınırlanacaktır; dolayısıyla somut adımlara dönüşmesi uzun ve karmaşık bir süreç gerektirir. Karar hem bir hukuk arayışı hem de uluslararası siyaset aynasıdır Gazze Mahkemesi’nin nihai bildirgesi, hukuki terimlerle ağır bir itham (soykırım, apartheid) getirirken, aynı zamanda uluslararası kamuoyunu harekete geçirme amacı taşıyan stratejik bir belge niteliğinde. Kararın gücü, delillerin kamuoyuna açılması, uzman ve gözlemci beyanlarının derlenmesi ve normatif bir çerçeve sunmasından geliyor. Ancak kararın uluslararası sistem üzerindeki etkisi, BM mekanizmalarının işleyişi, büyük güçlerin (özellikle ABD) tepkisi ve Avrupa devletlerinin politik tercihleri ile sınırlandırılacaktır. “Gazze Mahkemesi, soykırım iddiasını delilleriyle ortaya koyuyor; artık soru, uluslararası sistemin bu iddialara nasıl yanıt vereceğidir.” Ne değişti, ne değişebilir? Gazze Mahkemesi’nin İstanbul’daki final oturumunun nihai bildirisinin önemi şu iki düzlemde özetlenebilir: birincisi, hukuki ve vicdani bir belge olarak Gazze’de yaşananlara dair güçlü bir kayıt sunması; ikincisi, politik araç olarak küresel dayanışmayı ve kurumsal müdahaleyi tetikleme potansiyeli taşıması. Ancak unutulmamalıdır ki, kararın bağlayıcılığı sınırlıdır; gerçek değişim, BM organları, devlet siyasetleri ve uluslararası hukuk mekanizmalarının bu tespiti nasıl ele alacağıyla belirlenecektir. Türkiye halkı ve küresel kamuoyu, şimdi bu kararın izlerini diplomasi, sivil toplum kampanyaları ve hukuki takibatta arayacak.

Balıkesir’de kanlı gecenin yeni perdesi: Sır ceset olayı zinciri tamamladı! Haber

Balıkesir’de kanlı gecenin yeni perdesi: Sır ceset olayı zinciri tamamladı!

Sokak başında başlayan dehşet, evin içine kadar uzandı İkizçay Mahallesi’ndeki apartmanda yaşayan komşular, kırık pencere camında kan izlerini fark edince durumu polise bildirdi. Çilingir yardımıyla içeri giren ekipler, Olcay Özdemir’in başından vurularak öldürüldüğünü tespit etti. Yapılan incelemelere göre, Özdemir dışarıdan açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. Evinin bulunduğu sokak, bir gün önce Uzman Çavuş Kemal Ekri’nin öldürüldüğü ve aracının gasp edildiği yerin hemen arkasındaydı. Bu detay, olayın Emlik’in saldırı zincirinin ilk halkası olabileceği şüphesini güçlendirdi. Firari katilin kanlı rotası: gasp, cinayet ve rastgele kurşunlar Olayın merkezinde yer alan Mustafa Emlik’in geçmişi, suç dosyalarıyla doluydu. Kasten adam öldürmeye teşebbüsten aldığı 20 yılı aşkın hapis cezasını pandemi döneminde açık cezaevinden firar ederek tamamlamadan kaçtı. 36 yaşındaki Emlik, Edremit’e yerleşti ve 19 Ekim gecesi Uzman Çavuş Kemal Ekri’yi silahla öldürüp otomobilini gasp etti. Ardından sokaklara dehşet saçtı. Jeoloji mühendisi Göktuğ Çalık’ı öldürdü, yedi kişiyi yaraladı; bunlar arasında iki polis memuru da vardı. Polis barikatında son buldu ama kanlı izler geride kaldı Saldırganın rastgele ateş açarak ilerlediği anlar, güvenlik kameralarına da yansıdı. Görüntülerde Emlik’in halı saha kenarında havaya ateş açıp gençleri korkuttuğu anlar yer aldı. Polis ekipleri sıcak takip sonucu Emlik’i Edremit girişinde barikatla durdurdu. Çıkan çatışmada Emlik başından vurularak öldürüldü. Ancak olayın hemen ardından bulunan Olcay Özdemir’in cesedi, bu hikâyenin bitmediğini gösterdi. “Olay zincirinin ilk halkası olabilir” şüphesi güçleniyor Polis kaynakları, Özdemir’in öldürülmesinin Emlik’in gasp ettiği aracın kaynağı olabileceğini değerlendiriyor. İki olay arasındaki mesafe yalnızca 500 metre. Uzmanlar, Emlik’in Özdemir’i gasp amacıyla öldürüp ardından Uzman Çavuş Ekri’nin aracına geçtiğini düşünüyor. Bu durumda, Olcay Özdemir’in öldürülmesi kanlı gecenin başlangıcı olarak kayıtlara geçebilir. Psikologlar “kontrolsüz öfke ve kimlik krizi”ne işaret ediyor Uzman psikolog Kerem Gümüş, failin davranışlarının uzun süre bastırılmış öfke, düşük öz güven ve kimlik karmaşasıyla açıklanabileceğini belirtti. Gümüş’e göre Emlik, “rastgele hedefler seçerek öfkesini hayata yöneltmiş olabilir.” Antisosyal ve sınırda kişilik bozukluğu belirtilerine dikkat çeken uzman, uyuşturucu kullanımının da bu şiddet patlamasını tetiklemiş olabileceğini söyledi. Balıkesir’de soruşturma genişliyor: üçüncü cinayet ihtimali masada Olay sonrası şehirde geniş çaplı soruşturma başlatıldı. Olcay Özdemir’in cenazesi otopsi için Bursa Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Emniyet güçleri, firari saldırgan Mustafa Emlik’in saldırı zincirinde üçüncü bir cinayet daha işlemiş olabileceğini değerlendiriyor. Edremit’te yaşanan bu korkunç olay, yalnızca üç kişinin değil, bir kentin huzurunun da yitirilmesine neden oldu.

Çetenin kan donduran yöntemi ortaya çıktı: Depremde ölen hukukçuların kimliğiyle sahte diploma! Haber

Çetenin kan donduran yöntemi ortaya çıktı: Depremde ölen hukukçuların kimliğiyle sahte diploma!

Ankara'da kamu kurumlarının yöneticilerinin elektronik imzalarını kopyalayarak sahte diploma ve sürücü belgesi düzenleyen çeteye yönelik operasyonun detayları ortaya çıktı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, çetenin şoke eden yöntemleri ve haksız kazançları gözler önüne serildi. Depremde ölen avukatların diplomaları silindi İddianameye göre, şüpheliler sahte diploma düzenleme faaliyetlerini daha da ileriye taşıdı. Soruşturmanın ikinci aşamasında, 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden bazı avukatların diplomalarının sistemden silinerek, yerlerine sahte diploma talep eden kişilerin kayıtlarının yapıldığı belirlendi. Ayrıca, çetenin 400'e yakın akademisyenin usulsüz atamasında da rol oynadığı ve bu kişilerin çoğunun doçent veya profesör olduğu kaydedildi. Diplomaların ücreti ve dolandırıcılık yöntemleri Çete üyelerinin, sahte belgeler karşılığında yüksek meblağlar talep ettiği belirtildi. İddianamede, bir lise diploması için 80 bin TL, ortaokul ve lise diploması için ise 120 bin TL istendiği ifade edildi. Şüphelilerin, kamu görevlileri adına sahte e-imzalar üreterek Gazi Üniversitesi ve Milli Eğitim Bakanlığı gibi kurumlara ait sistemlere yasa dışı girişler yaptığı, mezuniyet kaydı oluşturduğu ve sınav sonuçlarını değiştirdiği belirtildi. Şüpheli Zeynep Karacan'ın, kendisine bile yasa dışı mezuniyet kaydı eklediği tespit edildi. WhatsApp konuşmaları delil oldu Soruşturma kapsamında, çeteyle irtibata geçen bazı kişilerin WhatsApp yazışmaları da iddianamede yer aldı. Şüpheli Nursel Tanju'nun, lise diploması ve çeşitli sertifikalar için 80 ila 120 bin TL arasında ödeme yaptığı ve e-Devlet sistemine lise diplomasının yüklendiği belirlendi. Bu konuşmalarda, belgelerin teminiyle ilgili detaylı yazışmaların bulunduğu kaydedildi. Ankara merkezli sahte diploma çetesine yönelik soruşturma ve iddianameler, dijital sistemlerin güvenlik açıklarını ve bu açıklardan yararlanan organize suçların boyutunu gözler önüne serdi. Çetenin, deprem gibi toplumsal bir felaketi bile istismar etmesi, olayın ahlaki boyutunu daha da derinleştirirken, şüpheliler hakkında 6 yıldan 50 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Kaynak: Eda KOÇ-Canberk ÖZTÜRK/ANKARA, (DHA)

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.