SON DAKİKA

#Yargı

HABER DEĞER - Yargı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yargı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

56 gün sustu, YouTube’a döndü Haber

56 gün sustu, YouTube’a döndü

AKP’li Cumhurbaşkanı’nı tehdit ettiği iddiasıyla yargılanan gazeteci Fatih Altaylı’ya 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Kararın ardından YouTube yayınlarına ara veren Altaylı, 56 gün sonra yeniden kamera karşısına geçti. Yayınında hem kararın gerekçesine hem de dava salonunda elindeki evrakları yere fırlatmasına ilişkin tartışmalara açıklık getirdi. Mahkemede yere atılan kâğıtların gerekçesini ilk kez bu kadar net anlattı Altaylı, savunma metni ve içtihatların yere atılmasını “öfke patlaması” olarak değil, “hukuka tepki” olarak nitelendirdi. “Adaleti yere ben fırlatmadım; adalet yere düşürüldüğü için ben de savunmamı yere fırlattım” diyerek, verilen cezanın kendisine göre “ağır bir hukuksuzluk” olduğunu ifade etti ve kararı doğru bulan kimse görmediğini söyledi. “Yargıya kırgınım, siyasete değilim” dedi Sözlerinin odağını yargıya yönelten Altaylı, siyasete ne kızgın ne de kırgın olduğunu, esas hayal kırıklığının yargı kararında olduğunu dile getirdi. “Bunu vicdanen doğru bularak imzaladılarsa hakkım helal olsun; vicdanlarına sığmayan bir imzayla attılarsa umarım bir gün sevdiklerine hasret kalmanın ne olduğunu anlarlar” sözleriyle sert bir kişisel mesaj verdi. “Karar önceden verilmişti, indirim de Yargıtay yolunu kapatmak içindi” iddiası Altaylı, hükmün daha duruşma bitmeden şekillendiğini savunarak “en ağır cezanın verildiğini” söyledi. Altıda birlik indirimin iyi niyetten değil, dosyanın Yargıtay’a gitmesini engelleme amacı taşıdığını öne sürdü. Kararın henüz yazılmadığını belirten Altaylı, cezaevinde ne kadar kalacağını bilmediğini de ekledi. “Kaçacakmışım… Hem ayıp hem komik” diyerek tutukluluk gerekçesine itiraz etti Tutukluluğun “kaçma şüphesi” gerekçesiyle sürdürülmesine özellikle tepki gösteren Altaylı, “Beni bu ülkeden sürgüne yollasalar bir yolunu bulur geri dönerim. Ne kaçması?” sözleriyle bu değerlendirmeyi incitici bulduğunu ifade etti. Sağlık durumunu ayrıntılarıyla anlattı Yayınında sağlık geçmişine de yer veren Altaylı, kalbinde dört stent bulunduğunu ve aort genişlemesi nedeniyle düzenli kontrole girdiğini aktardı. Beyin zarında iyi huylu bir tümörün takip edildiğini, Silivri’de MR ve kardiyak tetkiklerin yapıldığını ve şimdilik aort genişlemesinin ilerlemediğini söyledi. Cezaevi sağlık ekibi ve Silivri Devlet Hastanesi hekimlerine teşekkür etti. Cezaevinde yaşadığı talihsiz kazayı da paylaştı Açık havada tek başına top oynarken düştüğünü, bileğini burktuğunu, elini çatlattığını ve başını kale direğine çarptığını anlatan Altaylı, elinin alçıya alındığını ancak günlük ihtiyaçlarını karşılamayı zorlaştırdığı için birkaç gün sonra alçıyı çıkarttırdığını ve durumunun iyiye gittiğini belirtti. Sözlerinde son vurgu Altaylı, “Umut az ama mücadele sürecek” diyerek üst mahkemelere başvuracağını duyurdu; izleyicilerine de “adaleti savunma” çağrısını yineledi.

Yedi yıllık mesajlar ortaya saçıldı: Set arkasında neler yaşandı? Haber

Yedi yıllık mesajlar ortaya saçıldı: Set arkasında neler yaşandı?

Eski set arkadaşları arasındaki gerilim kamuoyuna taşındı. Bir döneme damga vuran Bez Bebek dizisinin oyuncularından Asena Keskinci, sosyal medyada yayımladığı video ile rol arkadaşı Evrim Akın hakkında ağır iddialar ortaya attı. Keskinci, “mobbing” yaşadığını savunarak, Akın’ın yıllardır babasıyla aynı evde yaşadığı öne sürüsünü de gündeme getirdi ve yaşadıklarını “ifşa” başlığıyla kamuoyuna açtı. “Diziden attırırsam ne olur?” sözü tartışmanın fitilini ateşledi. Keskinci, sette herkesin Akın’dan çekindiğini ileri sürerken, kendisine yönelik “Bir de ben seni bu diziden attırırsam ne olur?” şeklinde ifadeler kullanıldığını iddia etti. Ayrıca yapım ekibinin, rol arkadaşı hakkında “ağır ilaçlar kullandığı” yönünde telkinlerle, kendisinden “alttan almasını” istediğini öne sürdü ve bu süreçte oyuncu değişikliğine gidildiğini iddialarına ekledi. Evrim Akın sessizliğini bozdu, kameralar önünde ağladı. Gündem olan açıklamaların ardından Akın ilk kez doğrudan konuştu. “İyilikten başka ne yaptım?” diyerek gözyaşlarına hâkim olamayan oyuncu, kendisine yönelik bir “algı operasyonu” yürütüldüğünü savundu. Duygusal anların yaşandığı açıklamada Akın, iddiaların kendisini yıprattığını ve yıllardır sürdürdüğü ilişkilerin “iyilik üzerinden okunması gerektiğini” söyledi. Mesajlar ortaya saçıldı, delil tartışması yeni bir boyut kazandı. Akın, savunmasını yalnızca sözle sınırlı bırakmadı; Asena Keskinci ile “7 yıl önce”ye tarihlenen mesajlaşmaları sosyal medya hesabında paylaştı. Bununla da yetinmeyen oyuncu, Keskinci’nin annesiyle yaptığı yazışmaları da yayımlayarak, iddialara “belgeyle” karşılık vermeyi tercih etti. Avukattan karşı hamle geldi, “travma” vurgusu yapıldı. Keskinci’nin avukatı Feyza Altun, yazılı bir açıklama yaparak müvekkilinin çocukluk ve gençlik döneminde yaşadıklarının “duygusal ve fiziksel şiddet” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Açıklamada, travmaların görünür olmasının yıllar alabileceği, tek bir tetikleyici olayın dahi tüm yükü ortaya çıkarabileceği vurgulandı ve “Hukuk önünde gerçeklerin açığa çıkması” kararlılığı ifade edildi. Destek ve karşıt açıklamalar cepheleşmeyi büyüttü. Keskinci’nin paylaşımlarının ardından dizi ekibinden bazı isimlerin destek mesajları vermesi, bazı isimlerin ise Akın’ın yanında durması krizi ikiye böldü. Sosyal medya, izleyici yorumlarıyla adeta bir açık mahkeme salonuna döndü; “ifşa” ile “savunma” arasında gidip gelen mesajlar gündemi belirledi. Gözler hukuki sürece çevrildi, son söz mahkemenin olacak. Taraflardan gelen karşılıklı açıklamalar, tartışmayı magazin sınırlarının dışına taşıdı. Şimdi merak edilen, iddiaların yargı önüne taşınıp taşınmayacağı ve paylaşılan mesajların hukuki karşılığının ne olacağı. Kamuoyu, “gözyaşı mı, belge mi?” sorusunun yanıtını adli süreçte arayacak.

Ankara’da sular ısındı: Yavaş’tan Gökçekler hakkında suç duyurusu Haber

Ankara’da sular ısındı: Yavaş’tan Gökçekler hakkında suç duyurusu

İddia kulislerle geldi Ankara kamuoyunu sarsan gelişme, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, eski başkan Melih Gökçek ve AK Parti Ankara Milletvekili Osman Gökçek hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla yeni bir aşamaya girdi. Yavaş’ın hamlesi, “soruşturma izni” kararının ardından gündeme gelen kulis iddialarına yanıt olarak geldi. Soruşturma izninin gölgesinde “etki iddiası” patladı Kulis bilgilerine göre, Melih Gökçek ve Osman Gökçek’in, Yavaş hakkında soruşturma izni veren müfettişler ve Teftiş Kurulu ile temas kurduğu; bu görüşmelerde Yavaş aleyhine girişimlerde bulunulduğu öne sürüldü. Söz konusu iddialar, başkentte siyasi tansiyonu yükseltti. Yavaş, iddiaları yargıya taşıdı Gelişmeler üzerine Yavaş, iddialara konu isimler hakkında suç duyurusunda bulunarak meselenin adli mercilerce soruşturulmasını istedi. Belediye cephesinde, “yargının etkilenmesi” iddiasının ciddiyetle ele alınması gerektiği vurgulandı. Dosyanın kökü konser harcamalarına uzanıyor Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, belediyenin konser organizasyonlarına ilişkin yürüttüğü dosyada, iddianame aşamasının ardından Yavaş ile Özel Kalem Müdürü Nevzat Uzunoğlu hakkında “görevi kötüye kullanma” ve “denetim görevini ihmal” suçlamaları kapsamında İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni talep etmişti. Bakanlık bu talebe onay vermişti. İtiraz mekanizması işletildi Yavaş, verilen soruşturma izni kararına itiraz ederek dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na sundu. İtiraz süreci devam ederken, Gökçekler hakkındaki iddia ve suç duyurusu, dosyayı yalnızca bir mali soruşturma olmaktan çıkarıp geniş bir siyasi tartışmaya dönüştürdü. Başkent, yargı–siyaset geriliminin seyrine kilitlendi Gözler şimdi hem soruşturma izni kararına yapılacak itirazın sonucuna hem de Yavaş’ın suç duyurusuyla açılan yeni hattın nasıl ilerleyeceğine çevrildi. Sürecin, Ankara siyasetinde dengeleri nasıl etkileyeceği merak konusu.

Siyasette yargı fırtınası: Demirtaş hakkında 7 yıla kadar hapis istemi Haber

Siyasette yargı fırtınası: Demirtaş hakkında 7 yıla kadar hapis istemi

Mersin’de açılan dosyada talep edilen ceza siyasetin gündemine oturdu Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında savcılık, zincirleme şekilde “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle 1 yıl 3 aydan 7 yıla kadar hapis cezası istedi. Dava, Demirtaş’ın Mersin ve Diyarbakır’daki konuşmalarına dayandırıldı ve iki dosyanın birleştirilmesine karar verildi. Savcılık, zincirleme suç değerlendirmesiyle üst sınırı işaret etti Esasa ilişkin mütalaada, isnat edilen fiillerin zincirleme suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiği savunuldu. Savcılık makamı, bu gerekçeyle Demirtaş hakkında üst sınırı zorlayan bir talepte bulundu. Ankara ve Mardin’deki ifadeleri kapsayan dosyaların birleştirilmesi talebi ise mahkeme tarafından reddedildi. Müşteki taraf daha ağır yaptırım istedi, savunma süre talep etti Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile bağlanan müşteki avukatı, zincirleme suç yerine her bir eylem için ayrı ayrı cezalandırma talep etti. Demirtaş’ın avukatı ise mütalaaya karşı savunma hazırlamak üzere süre istedi; mahkeme bu talebi kabul etti. Mahkeme, tutukluluğun sürmesine karar verdi Halen Edirne F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan Demirtaş duruşmaya katılmadı. Hakim, mevcut halin devamına hükmetti; sanığın bir sonraki celsede hazır bulunmaması halinde “susma hakkını kullandığının kabul edileceği” ihtarında bulunuldu. Dava 6 Ocak’a ertelendi. Dosya, ifade özgürlüğü ve siyaset-yargı ilişkisini yeniden tartışmaya açtı Karar sürecinin, yalnızca bireysel bir yargılama değil; siyaset, ifade özgürlüğü ve yargının sınırlarının toplum nezdinde yeniden tartışılacağı bir eşik oluşturduğu yorumları yapılıyor. Gözler şimdi bir sonraki duruşmaya ve mahkemenin vereceği kritik karara çevrildi.

Hacıosmanoğlu’ndan flaş açıklama: Türk futbolunda deprem var, bazı kulüpler ağır bedel ödeyecek! Haber

Hacıosmanoğlu’ndan flaş açıklama: Türk futbolunda deprem var, bazı kulüpler ağır bedel ödeyecek!

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, Riva’daki TFF Hasan Doğan Millî Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri’nde düzenlediği basın toplantısında Türk futbolunda süren bahis ve şike incelemelerine dair çok sert mesajlar verdi. Hacıosmanoğlu, verilerin devlet kurumlarından geldiğini belirterek “Futbolda bir deprem yaşanıyor, bazı kulüpler yara alacak ama temiz Türk futbolu için bu süreçten kaçamayız” ifadelerini kullandı. Hacıosmanoğlu: Futbolu kirleten herkesle mücadele edeceğiz, kim suçsuzsa bunu kanıtlar TFF Başkanı, sürecin siyasi veya kurumsal bir hesaplaşma olmadığını vurgulayarak tüm kritik dosyaların hukuki zeminde yürütüldüğünü söyledi. Hacıosmanoğlu, “Kim suçsuzsa elbette suçsuzluğunu ispat eder. PFDK, Tahkim, ardından gerekirse yargı… Kimseyi hedef almıyoruz ama kimseyi de ayrıcalıklı görmeyiz” dedi. Türkiye toplumunun temiz futbol talebinin artığını hatırlatan Hacıosmanoğlu, taraftarların artık "tiyatro izlemek istemediğini" söyledi. Başkan: Veriler devletten geliyor, dışarıya tek bir bilgi sızmadı Sürece dair manipülasyon iddialarına yanıt veren Hacıosmanoğlu, tüm bilgilerin Spor Bakanlığı ile koordineli şekilde yürüdüğünü belirtti. “Bu süreç başlamadan önce dört kişilik özel bir birim oluşturduk. 25 gün boyunca tek bir veri dışarı sızmadı. Bilgiler bakanlık üzerinden geliyor, biz çözümlüyoruz. Manipülasyon yok, olamaz” diyerek tartışmalara noktayı koydu. ‘Bazı kulüpler ve futbolcular ciddi zarar görecek ama bu bedeli ödemek şart’ Hacıosmanoğlu, soruşturmaların futbolun tamamını etkileyeceğini ve kulüplerin zor bir döneme girebileceğini kabul etti. “Bir kulübümüz hafta sonu üç kalecisini kaybetti, genç çocuk kaleye geçti. Belki o kurtarışlar başka türlü olmayacaktı. Ama bu süreç böyle. Temiz futbol istiyorsak tüm aile bu yükü taşıyacak” dedi. Kulüplere ek mali destek için Bakanlık ile görüşmelerin sürdüğünü de açıkladı. ‘Kurumlar ve başkanlar kendi temizliklerini kendileri yapmalı’ Hacıosmanoğlu, kulüp yönetimlerine de çağrıda bulunarak, “Biz federasyon olarak kendi sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. Ama kulüpler de kendi iç temizliklerini yapmalı. Federasyonun görevi sınırlı; ceza yargılaması ise savcılıkta devam ediyor. Kimse yarın çıkan sonuçlara üzülmesin” ifadelerini kullandı. İstanbul Başsavcılığı’nın soruşturmayı derinleştirdiğini belirten Hacıosmanoğlu, sürecin sadece federasyonla sınırlı olmadığını vurguladı. ‘Futbolun tüm unsurları inceleniyor: Teknik direktörler, menajerler, sağlık ekipleri, hakemler’ Başkan, inceleme kapsamının çok geniş olduğunun altını çizdi. Bu hafta teknik direktörler, menajerler, sağlık ekipleri, malzemeciler, temsilciler ve gözlemciler dahil herkesin verilerinin TFF’ye ulaşacağını açıkladı. “Peygamber Efendimiz’in sözüdür, kızım Fatıma da olsa gereği yapılır. Bu işte kimsenin tırnak kadar imtiyazı yok” dedi. ‘Temizlenmeyeceksek hep beraber bu pisliğin içinde boğuluruz’ İllegal bahis şirketleri, üçüncü derece yakınlar üzerinden oynanan kuponlar ve HTS kayıtlarının da incelendiğini belirten Hacıosmanoğlu, “Asıl pisliğin kökü illegal bahis tarafında. MASAK, Interpol, UEFA ve savcılık birlikte çalışıyor. Veriler akın akın geliyor. Hesap verecek çok kişi olacak” diyerek sürecin sertleşeceğinin sinyalini verdi.

AB'nin Türkiye raporuna Ankara'dan Yanıt: Önyargılı, mesnetsiz, reddediyoruz! Haber

AB'nin Türkiye raporuna Ankara'dan Yanıt: Önyargılı, mesnetsiz, reddediyoruz!

Ankara: AB, olumlu gündem arayışını baltalıyor Avrupa Birliği Komisyonu’nun 4 Kasım’da yayımladığı yıllık Türkiye raporu, Ankara’nın sert tepkisini çekti. Dışişleri Bakanlığı, raporda yer alan yargı, temel haklar ve iç siyasi işleyişe dair değerlendirmeleri “taraflı, önyargılı ve mesnetsiz” olarak nitelendirdi. Bakanlık, kullanılan dili de Türkiye-AB ilişkilerini geliştirme çabalarıyla bağdaşmayan “olumsuz ve işbirliğine zarar veren” bir tutum olarak tanımladı. AB: Türkiye’de demokratik gerileme sürüyor, yargı bağımsız değil AB Komisyonu raporu, Türkiye’de insan hakları ve demokrasi standartlarının “önceki yıllara göre daha da kötüleştiğini” belirtiyor. Belgede, güçler ayrılığının zayıfladığı, yürütmenin yargı üzerindeki etkisinin arttığı, muhalefet temsilcilerinin tutuklanmasının “Türkiye’nin demokratik geleneğine dair ciddi soru işaretleri yarattığı” vurgulanıyor. Raporda ayrıca, büyükşehir belediyelerinde muhalefet temsilcilerine açılan davalar ile iktidar yanlısı isimlere yönelik soruşturma eksikliği arasında “seçici uygulama” bulunduğu ifade ediliyor. AİHM kararları, Demirtaş ve Kavala vurgusu raporda öne çıktı AB, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının uygulanmamasını temel sorunlardan biri olarak gösterdi. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarının yerine getirilmemesi özellikle eleştirildi. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye hakkında “yoğun denetim” altında tuttuğu 205 dosya bulunduğuna dikkat çekildi. Dışişleri: “AB raporu, stratejik ortaklık perspektifine aykırı” Ankara, raporun hem içerik hem ton olarak kabul edilemez olduğunu belirterek Türkiye’nin AB üyelik hedefinin sürdüğünü, ancak “tek taraflı değerlendirmelerin sürece katkı sunamayacağını” vurguladı. Açıklamada, Türkiye ile AB arasında “olumlu gündem inşa etme iradesi varken böylesi metinlerin süreci geriye götürdüğü” ifadesi yer aldı. AB, Kürt yurttaşlara ilişkin çözüm süreci vurgusu yaptı Raporda, Türkiye’nin güvenlik gerekçeli uygulamalarında hukukun üstünlüğü ve temel haklara riayet etmesi gerektiği belirtildi. AB, geçmişte başlatılan çözüm sürecinin “barışçıl ve sürdürülebilir çözüm potansiyeli taşıdığı” değerlendirmesini yineledi. Ekonomi politikaları: “Para sıkılaştırması olumlu, sürdürülmeli” Raporda Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmeler daha ılımlı bir dille yer aldı. Sıkı para politikasının enflasyonu düşürmede etkili olduğu, dış pozisyonun güçlendiği ve Türkiye’nin hâlâ işleyen bir piyasa ekonomisi niteliği taşıdığı belirtildi. AB, ekonomik programın “kararlılıkla devam etmesi gerektiğini” vurguladı. Vize serbestisi ve siyasi uyumda ilerleme yok Schengen vizesinde kolaylaştırıcı adımların devreye alındığını belirten AB, vize muafiyeti için gerekli 6 kriterde hâlâ ilerleme olmadığını kaydetti. Türkiye’nin dış politikada AB tutumuyla uyum oranı ise bir önceki yıl %6 iken bu sene %4’e düştü. Tam üyelik süreci 20 yıldır fiilen donmuş durumda Türkiye’nin 1987’de yaptığı tam üyelik başvurusundan bu yana süreç defalarca durdu. 2005’te başlayan müzakerelerde açılan 35 fasıldan yalnızca 16’sı açılabildi, sadece biri geçici olarak kapatıldı. 2016’dan bu yana hiçbir fasıl ilerlemedi.

CHP’de kritik gün: “Mutlak butlan” davası başladı! Haber

CHP’de kritik gün: “Mutlak butlan” davası başladı!

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) siyasi dengeleri sarsabilecek “mutlak butlan” davasının beşinci duruşması bugün Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde başladı. 38. Olağan Kurultay ile 21. Olağanüstü Kurultay’ın iptali istemiyle açılan dava, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in genel başkanlığını da doğrudan etkileyecek bir süreç olarak görülüyor. Yoğun güvenlik, yüksek katılım Sabahın erken saatlerinden itibaren Dışkapı Adliyesi önünde yoğun bir kalabalık oluştu. Partililer, delegeler, basın mensupları ve gözlemciler duruşmayı izlemek için adliyeye akın etti. Yoğun ilgi nedeniyle duruşma Z-10 numaralı büyük salonda yapılıyor. Adliye çevresinde güvenlik önlemleri en üst seviyeye çıkarıldı. Dava neyi kapsıyor? Dava, CHP’li eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bir grup delegenin başvurusuyla açıldı. Davacılar, 38. Olağan Kurultay ve 21. Olağanüstü Kurultay süreçlerinde partinin tüzüğünün ihlal edildiğini, delegelerin baskı ve usulsüz yönlendirmelerle oy kullandığını öne sürüyor. Dilekçede, mevcut yönetimin “kurultay iradesini organize bir biçimde ortadan kaldırdığı”, “parti içi demokrasinin yok edildiği” ve bu nedenle söz konusu kurultayların “mutlak butlan” kapsamında yok hükmünde sayılması gerektiği savunuluyor. Üç olasılık masada Yargı çevreleri ve siyaset kulislerinde bugünkü duruşmadan üç olasılığın çıkabileceği konuşuluyor: ⚖️ Kurultayların iptali: Mahkeme, davacıların iddialarını haklı bulursa 38. ve 21. kurultayların iptaline karar verebilir. Bu durumda CHP yönetimi ve Özgür Özel’in genel başkanlığı düşebilir. ????️ Davanın reddi: Mahkeme, usul yönünden veya delil yetersizliği gerekçesiyle davayı reddedebilir. Böyle bir karar, Özgür Özel liderliğindeki yönetimin meşruiyetini güçlendirir. ⏳ Ek süre kararı: Mahkeme, yeni delillerin değerlendirilmesi için bilirkişi incelemesi veya ek süre talep edebilir. Bu durumda karar sonraki celseye ertelenir ve belirsizlik sürer. “CHP’de yargı krizi” tartışması Dava, yalnızca partinin iç işleyişini değil, Türkiye’de siyasi partilerde yargı denetiminin sınırlarını da yeniden gündeme taşıdı. CHP içinde bazı isimler davayı “parti içi demokrasi arayışı” olarak görürken, bazıları ise “yargı eliyle siyasete müdahale” olarak değerlendiriyor.

Ankara’da katledilen Başak Gürkan Arslan davasında ‘namus’ savunması Haber

Ankara’da katledilen Başak Gürkan Arslan davasında ‘namus’ savunması

5 yaşındaki çocuğunun önünde katledildi Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı 5’inci Ana Bakım Fabrika Müdürlüğü’nde mühendis olarak görev yapan Başak Gürkan Arslan, boşanma aşamasındaki eşi Barış Arslan ve kayınpederi Kudret Arslan ile konuşmak için gittiği evde çıkan tartışma sonucu bıçaklanarak öldürüldü. Cinayet, 5 yaşındaki kızının gözleri önünde gerçekleşti. Kudret Arslan ve oğlu Barış Arslan çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne gönderildi. Kayınpederin ifadesi: “Bir anlık gözüm döndü” Kudret Arslan, savcılıktaki ifadesinde mal paylaşımı nedeniyle tartışma yaşandığını söyledi. Oğlunun olayla ilgisi olmadığını iddia eden Arslan, “Başak’ı oğlumu aldattığı için öldürdüm. Bir anlık gözüm döndü. Namusumu temizledim” dedi. Ailenin avukatından tepki Başak Gürkan Arslan’ın ailesinin avukatı Alperen Bektaş, tarafların anlaşmalı boşanma aşamasında olduklarını belirterek, “Hiçbir tazminat ya da nafaka talebi yoktu. Yalnızca çocuk için 500-600 TL’lik nafaka talebi vardı. Buna rağmen işlenen bu cinayet sapkın bir zihniyetin ürünüdür” dedi. “Planlı bir cinayet” Avukat Bektaş, Başak Gürkan Arslan’ın daha önce de şiddet gördüğüne dair bilgiler aldıklarını belirtti. Katliamın bir cinnet değil, planlı bir eylem olduğunu vurgulayan Bektaş, “Başak Hanım tek bir bıçak darbesiyle öldürülmedi. Vücudunda birden fazla darbe var. En ağır cezanın verilmesi için mücadele edeceğiz” diye konuştu.

Bahar Aksu cinayeti davasında karar çıktı Haber

Bahar Aksu cinayeti davasında karar çıktı

Karar duruşması yapıldı İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına, tutuklu sanıklar Rüstem Elibol, Aziz Başkan, Samet Salman ve Semih Yapar SEGBİS aracılığıyla katıldı. Duruşmada taraf avukatlarının yanı sıra Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı da yer aldı. Savcı: “suç tasarlanarak gerçekleştirildi” Cumhuriyet savcısı, esasa ilişkin mütalaasında, sanıkların Bahar Aksu’yu tasarlayarak öldürdüklerini ve birlikte hareket ettiklerini belirterek cezalandırılmalarını istedi. Ayrıca, sanık Rüstem Elibol’un ruhsatsız silah bulundurmak suçundan da cezalandırılması talep edildi. Anne en ağır cezayı talep etti Maktul Bahar Aksu’nun annesi Gülçin Küçüktorun, kızının uzun süre sanıklar tarafından takip edildiğini belirterek, “Hepsi bu suçu işledi. En ağır cezayı almalılar” dedi. Küçüktorun, ifadesi sırasında gözyaşlarını tutamadı. Sanıkların son sözleri Mahkeme heyetinin son sözlerini sorduğu sanıklardan Rüstem Elibol pişman olduğunu söylerken, diğer sanıklar suçlamaları kabul etmeyerek beraat talebinde bulundu. Ağırlaştırılmış müebbet ve ek cezalar Mahkeme heyeti, dört sanığı “tasarlayarak kasten öldürme” ve “birden fazla kişiyle birlikte silahla kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve ayrıca 4 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm etti. Sanık Rüstem Elibol ayrıca “ruhsatsız silah bulundurma” suçundan 2 yıl hapis ve 10 bin lira adli para cezası aldı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.