SON DAKİKA

Beyaz Maymun

Yazının Giriş Tarihi: 28.11.2025 17:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.11.2025 17:20

Uygurların vatanı için kullandığımız isim olan “Sincan” kelimesi, Çin’in sonradan topraklarına kattığı bir bölge olduğunu ifade etmek için, Çince de Xin Jiang (新疆) olarak geçiyor ve “Yeni Topraklar” anlamına geliyor. Dolayısıyla Sincan dediğimizde biz de farkında olmadan Çin’in bakış açısıyla Uygurların vatanını Çin’in verdiği isimle anıyoruz. Asıl ismi Doğu Türkistan’dır.

Göktürkler (552-744) döneminde ve öncesinde tarih boyunca bölgede yaşayan Uygurların ataları, ilk olarak Uygur Kağanlığı (744-840) ile kendi devletlerini kurarak tarih sahnesine çıkmıştır. Daha sonra Balasagun ve Kaşgar merkezli kurulan Karahanlılar (840-1212) devleti ile bölge önemli bir politik ve kültürel merkez olmuştur. Doğu Türkistan Karahanlıların Moğollar tarafından yıkılmasından sonra Çağatay Hanlığı (1220-1370), Timurlular (14.-15. yy), Cungarlar (17.-18. yy) ve Doğu Türkistan Emirliği (1864-1877) gibi Türk-Moğol devletlerinin egemenliğinde kaldı. 1759’da Mançu Qing İmparatorluğu tarafından Çin’e ilhak edilerek bugüne kadar fiilen Çin kontrolünde kaldı. İlhak 1 milyonun üzerinde insan katliamı ile tarihin en büyük soykırımlarından olan Cungar soykırımı işlendikten sonrası gerçekleşmişti.

Doğu Türkistan Çin’in tarih boyunca doğal sınırlarını ifade eden, kendi inşa ettiği Çin seddi’nin binlerce kilometre dışında Türk-İslam Medeniyetinin önemli merkezlerinden biri olagelmiştir. Doğu Türkistan meşhur hükümdar Satuk Buğra Han’ın, Kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacib’in, Divanü Lügati’t-Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmud’un ve Atebetü’l-Hakayık’ın yazarı Ahmed Yükneki gibi birçok önemli tarihsel şahsiyetin vatanıdır.

Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunmasıyla Orta Asya şehirlerinden Semerkant, Buhara gibi gelişme gösteren Kaşgar bölgenin kültürel başkenti iken, Urumçi ise Mançu İmparatorluğu döneminden itibaren idari başkent olmuştur. İmparatorluk dağıldıktan sonra kısa süre bağımsız kalan bölge, Mao’nun oldu bittisi ile tekrar işgal edildi. Bölge “özerk” olarak anılsa da bu statü Çin sisteminde gerçekte daha sıkı kontrol ve asimilasyon anlamına gelmektedir.

Doğu Türkistan 2000’lerin başına kadar Çin’in hızla geliştiği dönemde unutulmuş bir bölge gibi geri bırakıldı. Fakat bu dönemden itibaren Çin’in okyanus şeridinde hayat standartları yükseldiğinde, işçilik gibi üretim giderleri de artmıştı. Artık iç kesimler ucuz işgücü ile daha çekiciydi. 2009’da Urumçi’de başlayan gösteriler bahane edilerek şehrin tarihsel dokusu birkaç cami ve tarihi Pazar dışında kazındı ve şehir getirilen, teşvik edilen yoğun Çinli göçü ile bugün sıradan bir Çin şehrine dönüştü. 2000’de şehir nüfusunun %75’i Çinliydi. Artık Uygurlar Taklamakan Çölü’nün güneyi olan Kaşgar ve etrafında yoğunlaşıyordu. Kuzey tamamen Çinlileşmişti.

Xi’nin iktidara gelmesiyle katılaşan asimilasyon politikalarına paralel olarak Tibet ve diğer bölgeler gibi Kaşgar bölgesi de mercek altına alındı. Bu şehrin Çin medeniyetinden farklı bir hava taşımasına artık tahammül kalmamıştı. 2014’te yoğunlaşan faaliyetlerle:

Kaşgar’dan Pakistan’ın Hint Okyanusunda Çin kontrolündeki Gwadar limanına yapılan otobanla bölge Kuşak ve Yol’un önemli bir güzergahı haline getirildi. Böylece ihracat üssü statüsüne geçti ve sanayileşme buraya da kaydırıldı.
• Bölgeye yoğun Çinli göçü sağlanarak 1949’da %6-7 olan Çinli nüfus 2015’te %38’e çıktı. Bugün çok daha yüksek olduğu kesindir.
• Yapılan sanayi yatırımları ile geniş endüstri bölgeleri oluşturuldu, gelen yatırımcı ve çalışanlar için şehrin kat kat büyüklüğünde devasa mahalleler kuruldu.

Ancak Uygurlar bu nimetlerin hiçbirinden yararlanamıyordu. Üst kademelerde çalışanlar da, büyüyen birçok sektörde iş kuranlar da Çinlilerdi. Uygurlar daha çok düşük ücretlerle fabrikalarda çalışan işçilerdi. Şanslı olanları da ya ufak çaplı tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor, ya da şehrin belli bölgelerinde küçük esnaflık yapıyordu. Fakat Çin Komünist Partisi bununla yetinmedi.

• Başta Kaşgar olmak üzere kadim şehirleri mahalle mahalle yıkarak tarihsel dokusundan arındırılmış ruhsuz yapılara çevirdi ve buraları turizm adı altında kalabalık Çinli grupların tahribine açtı.
• Tarihi cami, medrese, türbe hatta mezarlıkların çoğunu tahrip etti. Id Kah Camisi gibi tahrip edilemeyecek kadar göz önünde ve meşhur olanları da ibadet etmeye kalkan Uygurları cezalandırarak, Çinlilerin ayakkabı ile girip selfi çektiği ruhsuz birer turistik mekâna çevirdi.

Bir yandan bu kültürel soykırım devam ederken diğer yandan etnik soykırım yürüyordu.

• Daha önce yapılan keyfi, bir daha haber alınamayan tutuklamalar sistematik hale getirildi. Artık sakal bırakmış olmak, telefonunda bir cami resmi ya da Uygur kültürüne ait bir görsel olmasına gerek duymuyorlardı. “Yeniden eğitim kampı” adı altında yapılan sayısı yaklaşık 380–500 arasında olan dev hapishanelerde topluca alıkoymalar başladı.
• Bu hapishanelerde tutulan kişi sayısı 1 milyondan fazladır; BM, ABD Savunma Bakanlığı ve insan hakları örgütleri 1–3 milyon arası Müslüman azınlık tahmini yapmaktadır ve çoğu yargısız gözaltındadır.
• Kalma süreleri belirsiz olup, aylar-yıllar arasında değişir; bazı raporlar ömür boyu hapis veya belirsiz süreli tutsaklığı, firarilerde vur emrini belirtir.
• Bu kamplarda ailelerinden koparılmış insanlar hapishane şartlarında sadece kimliklerinden dolayı aşağılanarak tutuluyor, zorla domuz eti yediriliyor, kadınlara tecavüz ediliyor ve kısırlaştırma uygulanıyor. Direnenler ise ağır işkence ile infaz ediliyor.
• Uygur çocukları devlet gözetimine alınıyor, Çinli ailelere veriliyor, genç kızlar Çinli erkeklerle evliliğe zorlanıyor.
• Telefonlara izleme yazılımları yükleniyor, seyahat yasaklanıyor, aile içinde ihbar sistemi oluşturuluyor.
• Eşleri hapiste olan kadınlar polislere zimmetleniyor, polisler eve girip kalabiliyor, tecavüz ve intihar vakaları artıyor.

Doğu Türkistan’da doğurganlık oranları 2015–2018 arasında %60’tan fazla düştü. Çin verilerine göre 2018’de doğum hızı üçte bir azaldı ve 2040’a kadar Uygur nüfusu %33 küçülecek.

ABD, Kanada, Birleşik Krallık, Hollanda, Belçika ve Litvanya dâhil 6 ülke resmi olarak soykırım tanıdı. BM’de 51 ülke Çin’i kınadı, 45–54 ülke Çin’i destekledi.

Türkiye’de kamuoyunu etkilemek için Çin, önce sol sonra sağ kesimden gruplar ve basını kontrollü gezilere götürdü. Uygurlarla temas engellendi, her şey sahte bir vitrin olarak sunuldu.

Ve geldik başlığa:

Beyaz Maymun “bai houzi” (白猴子) Çin rejiminin propagandasına gönüllü destek veren yabancılar için kullanılan yaygın bir argo isimdir.

Bu şu demektir:
Propagandasına yardım eden yabancılar Çin rejiminin gözünde vitrinde oynatılan birer maymundur.
Saygı yoktur.
İtibar yoktur.
Sadece kullanım vardır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.