SON DAKİKA

Thucydides Vs Sun Tzu

Yazının Giriş Tarihi: 01.11.2025 17:43
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.11.2025 17:43

Batı menşeli uluslararası güç dinamiklerini açıklayan teorilerden olan Thucydides Tuzağı, Graham Allison tarafından 2015’te ortaya atıldı. Bu teoriye göre egemen güce meydan okuyan yükselen bir güç ortaya çıktığı zaman, egemen güçte oluşan korku savaşı kaçınılmaz kılar.
Allison bu teoriyi Thucydides’in (MÖ460-400) Peloponez Savaşı’na dair gözlemine dayanarak: “Atina’nın yükselişi ve bu yükselişin Sparta’da yarattığı korku, savaşı kaçınılmaz kıldı” tespitinden yola çıkılarak geliştirilmişti.

Her ne kadar teorilerin sosyal bilimlere uygulanabilirliği tartışılan bir konu olsa da, Allison’un bu realist teorisi tarihte birçok savaşı açıklar niteliktedir. Bunların en yenisi de egemen güç Batı ve meydan okuyan güç Rusya’nın Ukrayna’da karşı karşıya gelmesidir.

Bu teori ile Çin-ABD rekabetine bakıldığında ise odak noktası ister istemez Tayvan’a kaymaktadır. İsrail’in Ortadoğu’da oyaladığı ABD’nin Tayvan’ı Çin’in Ukrayna’sına çevirmek istediğine dair geniş çevrelerde bir kanaat oluşması, Çin’in de her geçen gün Tayvan’ı daha sıkı ablukaya alması Thucydides Tuzağı’nı tekrar akıllara getirmektedir.

Fakat, Çin rejiminin güç ve savaş anlayışı tarihsel ve kültürel köklerle Batı ile farklılık göstermektedir. Bu alanın Konfüçyüs’ü sayılabilecek Sun Tzu (MÖ544-496) “Savaş Sanatı” adlı eseriyle sadece güvenlik ve askerî alanda değil iş dünyasında ve diplomaside de yaygın biçimde uygulanan prensipler sunmaktadır.

Sun Tzu’nun savaş stratejisi, “En iyi savaşçı, savaşmadan kazanandır” prensibi ile, diplomasi, ittifaklar, ekonomik baskı ve psikolojik oyunlar ile doğrudan çatışmadan kaçınarak zafer kazanmayı esas alır.

“Savaş, aldatma sanatıdır” prensibi ile düşmanı yanıltmak, yanlış bilgi vermek, gücünü olduğundan farklı göstermek temel taktiktir. Gerçek niyet gizlenir, düşman zayıf noktaya yönlendirilir.

“Düşmanın Kendini Yok Etmesini Sağlama” prensibi ile düşmanın hataları teşvik edilir, sorunları büyütülür, iç çatışma körüklenir ve karar mekanizmaları bozulmaya çalışılır.

Ayrıca “Su gibi ol: engelleri aşmak için şekil değiştir” taktiği ile sabit planlardan çok, duruma göre değişen taktikler önerilir.

Bu perspektiften baktığımız zaman, ABD Çin’in Thucydides Tuzağı’na düşmesini bekleye dursun, Çin’in kendi cephesinde Sun Tzu taktikleri ile savaşını çoktan başlattığını söylemek yanlış olmaz.

Xi’nin 2013’te başa geçmesiyle Deng’in “gücünü gizle doğru zamanı bekle” stratejisi farklı bir evreye taşınarak hızla askeri gücün arttırılmasına girişildi ve kısa sürede askeri güç katlandı.
Kısa sürede dev bir propaganda ekibi kurularak, Batı ile psikolojik ve ideolojik savaşa girişildi. Binlerce sivil ve ordu mensubundan oluşan ekipler, her gün özellikle sosyal medya mecralarında Batılı isimler kullanarak demokratik değerleri itibarsızlaştırmaya, Amerikan halkını devlet kurumlarına karşı kışkırtmaya, uluslararası kurumları değersizleştirmeye çalışırken, Çin’i de barışçıl bir güç, ekonomide, teknolojide her gün yeni bir çığır açan, çalışkan, zeki, mutlu bir toplum olarak idealize etmektedirler.
Güney Çin Denizi’nde askeri üsler kurarken bunları “sivil altyapı” olarak tanıtıyor, Afrika ve Asya’daki diplomatik yatırımları, “yardım” olarak sunup, uzun vadeli stratejik nüfuz sağlamaya çalışmaktadır.
Batı’da özellikle Amerika’da siber saldırılar ile düşmanın karar mekanizmasını bozma taktiği uygulamaktadır.
Fentanyl başta olmak üzere, uyuşturucunun tedariğini ve üçüncü ülkeler üzerinden de trafiğini yöneterek, Amerikan halkına yönelik ciddi bir tehdit olarak heryıl binlerce kişinin ölümüne sebep olmaktadır. (Sadece Fenanyl’den Amerika’da 2023’te 83.140 kişi, 2024’te 54.743 kişi hayatını kaybetti)
AB ve NATO gibi Batı ittifaklarında çatlaklar oluşturmaya, “Truva Atı” müttefikler kazanmaya, BM’de kendisi ile doku uyumu gösteren onlarca otoriter rejimi arkasına alarak, Trump ve Avrupa’nın vizyonsuz politikalarından da faydalanarak diplomatik gücünü arttırmaya çalışmaktadır.
Ticaret savaşlarını ABD’nin saldırganlığına yorarak bir yandan diğer ülkeleri yanına çekip ticari ağını genişletmeye çalışırken, diğer yandan da daha önceden tekelleştirdiği stratejik madenleri koz olarak kullanmaktadır.

Sun Tzu’nın savaş prensiplerini çağrıştıran bunun gibi taktiklerle çoklu cephede çoktandır savaşan Çin rejimi, gün geçtikçe baş döndürücü bir hızla 2013’ten beri güçlendirdiği ordusunu, doğrudan çatışmadan uzak tutup, gri bölge taktikleri (sivil gemilerle taciz, hava sahası ihlalleri gibi) uygulamaktadır. Fakat, bundan sıcak bir çatışmaya girmeyeceği anlamı çıkarılmamalıdır.

Çin halkı her gün büyüyen ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşurken, rejim iç kamuoyuna pompaladığı milliyetçilik ile uzun zamandır dikkatleri milli konulara kaydırma stratejisi uygulamaktadır. Ekonomik sorunların daha da büyüdüğü durumda milli konuları da büyütme stratejisi kapsamında, Tayvan’da bir sıcak cephe açması uzak bir ihtimal değildir. Hazır tuttuğu askeri blokaj da bunu teyit etmektedir.

Tayvan kartı Çin rejiminin elinde bir “joker” olarak dururken, onu rejiminin en ihtiyaç duyduğu zamanda maliyetine bakmaksızın kullanacaktır. Tayvan, hem Mao’nun bile başaramadığı bir işi başararak, benzersiz bir unvana kavuşma fırsatıdır, hem de rejime dev bir milli mesele kazandırarak her türlü sorunu örtmeye yarayacak ve çok ihtiyaç duyduğu yeni bir meşruiyet üretim kaynağı kazandıracaktır. Xi için Tayvan bu kadar dayanılmaz bir cazibeye sahiptir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.