MÖ 5. yüzyılda Wei devleti bakanı Pang Cong’un hükümdarına hikâye yoluyla verdiği öğütten türetilen ve halen yaygın olarak kullanılan 三人成虎 (san ren cheng hu), “üç insan bir aslan yapar” deyimi, “Bir yalanı yeterli kişi tekrar ederse, gerçek sanılır” anlamına gelir. Bu deyim günümüzde Çin rejiminin kendi çıkarlarına hizmet eden yanlış ya da yanıltıcı bilgileri sürekli tekrarladığı durumlarda, Çinli vatandaşlar arasında çok sıkça kullanılır.
Çin halkı hayatta kalma güdüsüyle, gerçekle sahteyi ayırt etmede şaşılacak derecede ustalaşmıştır. Halkın önemli bir kısmı devletin paylaştığı rakamların, verdiği bilgilerin en az birkaç süzgeçten geçtikten ve makyajlandıktan sonra kendilerine ulaştığını, Çin rejiminin istemediği bilginin paylaşılmasının neredeyse imkânsız olduğunu, halkın değil rejimin öncelikli olduğunu, dolayısıyla kendilerine ulaşan bilginin daha çok rejime yarayan ve vitrine konulmasına izin verilen bilgi olduğunu çok iyi bilir.
“Yalan söylediklerini biliyorum. Onlar da bildiğimi biliyor. Ben de onların bildiğimi bildiklerini biliyorum. Ama yine de yalan söylüyorlar.”
Sovyetlerden kalma ve Çin’de yaygın kullanılan bu cümle de konuyu özetlemektedir.
Bunun yanında Çin halkı genel itibariyle çok iyi bildiği olumsuzlukları yabancıyla paylaşmak istemez. Bunu ailevi sorun gibi görür ve yabancının bunları öğrenmesinden hoşlanmaz. Tabi ki tüm halktan bahsetmiyoruz ama bu bir kültür olarak çoğunluğun tutumudur.
Çin hakkında uluslararası medyaya yansıyan haberlere baktığımız zaman her gün yeni bir başarı hikayesinin yazıldığını görüyoruz. Mucize köprüler, hız rekoru kıran trenler, insansı robotlar, yeni teknoloji ürünler vs. Halihazırda bir soykırım yürüten dünyanın en sofistike diktatörlüğü hakkında gülünç şekilde olumsuz haberler nadirdir. Dışarıdan bakıldığı zaman inanmamak için bir sebep yok. Fakat bunlar gerçek Çin’in vitrinine özenle konulan makyaj ürünleridir. Bu haberler bakanlık düzeyinde propagandaya kaynak ayıran bir rejimin, sınırları içerisinde yaşanan gerçekleri ustaca dış dünyaya örtme faaliyetleridir. Bunu Çin halkı bilir fakat dışarıdaki yabancıların bu parıltılı hikayelerin Çin’deki büyük tabloda neye tekabül ettiğini bilmesi çok zordur.
Buna rağmen rejimin iç kamuoyunda oluşturduğu mükemmel sansür mekanizması çok iyi iş çıkarsa da teknoloji çağında her şeyi %100 kontrol etmek de zordur. Bazen bazı haberler ya da bilgiler sansür mekanizması fark edip silinceye kadar bir şekilde paylaşılır. Birileri sonuçlarını göze alarak ya da kendini gizleyerek, bazen de kazayla bazı bilgileri sızdırır. Pandeminin başladığı sıralarda Wuhan’dan yayın yapıp rejimin gizlediği birçok şeyi açığa çıkaran sonra da ortadan kaybolup bir daha haber alınamayan sosyal medya fenomenleri, virüsün henüz çıktığı dönemde halkı uyaran ve esrarengiz şekilde hayatını kaybeden doktor Li Wenliang, Uygurlara yapılan soykırımın resmî belgelerini yayınlayan isimsiz görevli gibi birçok örnekler var.
Çin rejimin tüm sansür ve rakamsal çarpıtmalarına rağmen Çin’de ekonominin yolunda gitmediği artık yaygın bilinen bir gerçektir. Aslında bu yeni başlayan bir şey değildir. 2013’te Xi’nin başa geçtiği dönemden beri Çin ekonomisi alarm vermektedir ve esasen Kuşak ve Yol’da buna kapsamlı bir çarenin ürünüdür. Pandemiden sonra da rejimin korkutmasıyla ülkeyi terk eden yabancılar, yatırımcılar ve üretim tesisleri durumu daha da kötüleştirdi. Siparişler azaldı, kar marjları düştü, fason üretim yapan birçok firma battı, birçok fabrika küçüldü ya da kapandı, işsizlik rekor seviyelere ulaştı. Ekonominin lokomotiflerinden olan emlak piyasası durdu, arsa satışı ile ekonomilerinin en büyük gelirini oluşturan yerel yönetimler iflas noktasına geldi. Yapılan binlerce kilometrelik metro ve hızlı trenlerin dev zararlar ettiği ortaya çıktı. Duran ekonomi ve emlak sektörü birçok kişinin çektiği krediyi ödeyememesinin yanında evini de paraya çeviremediği trajediler oluşturdu.
Bunların üstüne rejim kontrol takıntısını bir üst seviyeye taşıyarak küçük firmalara kadar parti görevlisi atadı ve birçok firmaya keyfi el koydu ya da çeşitli bahanelerle fahiş cezalar kesti. Yine birçok firmadan “bağış” adı altında dev bir sermaye topladı, bunun nereye harcandığını kimse soramadı. Alibaba’nın sahibi Jack Ma da ekonomi yönetimini eleştiren bir cümlesi yüzünden uzun zaman ortadan kayboldu. Sonra da koca küresel firmanın artık el değiştirdiği haberi geldi. Herkes devletin el koyduğunun farkındaydı. Rejim oluşan tüm bu olumsuzlukların konuşulmaması için özellikle yabancıları hedefe koyan “casusluk” yasasını çıkardı. Yabancılar direk hedef alınıyor ve keyfi tutuklanıyordu. Çinlilerin yabancılarla kahve içmesi bile şüpheli görülüyordu.
Tüm bu gelişmeler zaten sürmekte olan yabancı kaçışını hızlandırdığı gibi Çinlilerin de artık bir yolunu bulup ülkeden parasını ve ailesini alıp kaçtığı bir dönemi başlattı. Hala devam eden bu süreç boyunca varlıklı Çin vatandaşlarının önemli bir kısmı Çin’i terk etti. Varlıklarını da çoğu yasadışı yoldan ülkeden çıkardı.
Tüm bu olup bitenin dışında kalan ve ne sesi çıkabilen ne de varlığı konuşulmaya izin verilen kesim ise kırsal ve köylü kesimdir. Bu kesim tarih boyunca çaresizliğini 天高皇帝远 (Tian gao huangdi yuan) “Gök (Tanrı) yüksek, İmparator uzak” sözüyle belirttiği gibi bugün de her gün okuduğumuz parlak hikayeler arkasında açlık sınırında ya da altında yaşayan dev bir kesimdir.
Rejimin gururla sunduğu bilgiye göre Çin toplumunda 2020’de “mutlak yoksulluk” ile tanımlanan kimse kalmamıştı. Rejimin kıstaslarına göre yıllık 2300 yuan (yaklaşık 323 dolar, yani aylık 26.9 dolar) kazanan yoksul sayılmazdı. Bu yıllık rakam Çin’de bir aylık bir sekreter maaşının en düşük 9000 yuan olduğu ortamda, vasıfsız bir işçinin bir aylık maaşı bile değildi.
Bu açıklamalara kimse inanmamıştı fakat rejim zaten dışarıya oynuyordu. Dış basında geniş yer edindi. Otoriter rejimlerin başarılarından konuşan, efendilerinden bu tip haberleri bekleyen yandaşların göğsünü kabarttı.
Fakat ender şekilde vicdanlı olmasıyla tanınan ve Xi’nin hiç sevmediği başbakanı Li Keqiang, basın önünde Mayıs 2020’de Çin’de 600 milyon insanın ayda 1000 yuandan az kazandığını söyledi. Bu miktar temel ihtiyaçları güçlükle karşılayan bir seviye idi ve bir başbakanın bunu söylemesi şok etkisi yaptı. Li Keqiang, Jiang Zemin’in ani ölümü, Hu Jintao’nun da kameralar karşısında koluna giren güvenlikler tarafından Xi’nin yanında alınıp apar topar götürülüp bir daha görünmediği günlerin ardından, 2023 yılında enerjik ve sağlıklı bilinmesine rağmen aniden şaibeli şekilde öldü. Halk ne olduğunu biliyordu, onlar da halkın bildiğini biliyordu ama devran dönmeye devam ediyordu.
26 Aralık 2021 tarihinde ise iyi tanınan bir akademisyen olan Li Xunlei, Beijing Normal Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Gelir Dağılımı Araştırma Enstitüsü’nden edindiği bilgiye dayanarak, Çin’de 964 milyon insanın aylık 2000 yuan’dan az kazandığını yazan bir makale yayınladı. Makale kısa süre içinde kaldırıldı. Fakat aylık 2000 yuan vasıfsız bir işçi maaşına yakındır.964 milyon insan da Çin nüfusunun üçte ikisini aşmaktadır. Bu rakamların şu an daha kötü olduğu ise kesindir.
Halkın durumu buyken rejimin servis ettiği şaşalı haberler bana Sovyetlerin aya çıkması, nükleer silah geliştirmesi ve propagandaya yansıttığı mutlu gürbüz vatandaşlarını hatırlatıyor. Dünya asıl durumu çöktükten sonra tüm dünyaya yayılan hayat kadınları ile öğrenmişti.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Asım Doğan
Üç İnsan Bir Aslan Yapar
MÖ 5. yüzyılda Wei devleti bakanı Pang Cong’un hükümdarına hikâye yoluyla verdiği öğütten türetilen ve halen yaygın olarak kullanılan 三人成虎 (san ren cheng hu), “üç insan bir aslan yapar” deyimi, “Bir yalanı yeterli kişi tekrar ederse, gerçek sanılır” anlamına gelir. Bu deyim günümüzde Çin rejiminin kendi çıkarlarına hizmet eden yanlış ya da yanıltıcı bilgileri sürekli tekrarladığı durumlarda, Çinli vatandaşlar arasında çok sıkça kullanılır.
Çin halkı hayatta kalma güdüsüyle, gerçekle sahteyi ayırt etmede şaşılacak derecede ustalaşmıştır. Halkın önemli bir kısmı devletin paylaştığı rakamların, verdiği bilgilerin en az birkaç süzgeçten geçtikten ve makyajlandıktan sonra kendilerine ulaştığını, Çin rejiminin istemediği bilginin paylaşılmasının neredeyse imkânsız olduğunu, halkın değil rejimin öncelikli olduğunu, dolayısıyla kendilerine ulaşan bilginin daha çok rejime yarayan ve vitrine konulmasına izin verilen bilgi olduğunu çok iyi bilir.
“Yalan söylediklerini biliyorum. Onlar da bildiğimi biliyor. Ben de onların bildiğimi bildiklerini biliyorum. Ama yine de yalan söylüyorlar.”
Sovyetlerden kalma ve Çin’de yaygın kullanılan bu cümle de konuyu özetlemektedir.
Bunun yanında Çin halkı genel itibariyle çok iyi bildiği olumsuzlukları yabancıyla paylaşmak istemez. Bunu ailevi sorun gibi görür ve yabancının bunları öğrenmesinden hoşlanmaz. Tabi ki tüm halktan bahsetmiyoruz ama bu bir kültür olarak çoğunluğun tutumudur.
Çin hakkında uluslararası medyaya yansıyan haberlere baktığımız zaman her gün yeni bir başarı hikayesinin yazıldığını görüyoruz. Mucize köprüler, hız rekoru kıran trenler, insansı robotlar, yeni teknoloji ürünler vs. Halihazırda bir soykırım yürüten dünyanın en sofistike diktatörlüğü hakkında gülünç şekilde olumsuz haberler nadirdir. Dışarıdan bakıldığı zaman inanmamak için bir sebep yok. Fakat bunlar gerçek Çin’in vitrinine özenle konulan makyaj ürünleridir. Bu haberler bakanlık düzeyinde propagandaya kaynak ayıran bir rejimin, sınırları içerisinde yaşanan gerçekleri ustaca dış dünyaya örtme faaliyetleridir. Bunu Çin halkı bilir fakat dışarıdaki yabancıların bu parıltılı hikayelerin Çin’deki büyük tabloda neye tekabül ettiğini bilmesi çok zordur.
Buna rağmen rejimin iç kamuoyunda oluşturduğu mükemmel sansür mekanizması çok iyi iş çıkarsa da teknoloji çağında her şeyi %100 kontrol etmek de zordur. Bazen bazı haberler ya da bilgiler sansür mekanizması fark edip silinceye kadar bir şekilde paylaşılır. Birileri sonuçlarını göze alarak ya da kendini gizleyerek, bazen de kazayla bazı bilgileri sızdırır. Pandeminin başladığı sıralarda Wuhan’dan yayın yapıp rejimin gizlediği birçok şeyi açığa çıkaran sonra da ortadan kaybolup bir daha haber alınamayan sosyal medya fenomenleri, virüsün henüz çıktığı dönemde halkı uyaran ve esrarengiz şekilde hayatını kaybeden doktor Li Wenliang, Uygurlara yapılan soykırımın resmî belgelerini yayınlayan isimsiz görevli gibi birçok örnekler var.
Çin rejimin tüm sansür ve rakamsal çarpıtmalarına rağmen Çin’de ekonominin yolunda gitmediği artık yaygın bilinen bir gerçektir. Aslında bu yeni başlayan bir şey değildir. 2013’te Xi’nin başa geçtiği dönemden beri Çin ekonomisi alarm vermektedir ve esasen Kuşak ve Yol’da buna kapsamlı bir çarenin ürünüdür. Pandemiden sonra da rejimin korkutmasıyla ülkeyi terk eden yabancılar, yatırımcılar ve üretim tesisleri durumu daha da kötüleştirdi. Siparişler azaldı, kar marjları düştü, fason üretim yapan birçok firma battı, birçok fabrika küçüldü ya da kapandı, işsizlik rekor seviyelere ulaştı. Ekonominin lokomotiflerinden olan emlak piyasası durdu, arsa satışı ile ekonomilerinin en büyük gelirini oluşturan yerel yönetimler iflas noktasına geldi. Yapılan binlerce kilometrelik metro ve hızlı trenlerin dev zararlar ettiği ortaya çıktı. Duran ekonomi ve emlak sektörü birçok kişinin çektiği krediyi ödeyememesinin yanında evini de paraya çeviremediği trajediler oluşturdu.
Bunların üstüne rejim kontrol takıntısını bir üst seviyeye taşıyarak küçük firmalara kadar parti görevlisi atadı ve birçok firmaya keyfi el koydu ya da çeşitli bahanelerle fahiş cezalar kesti. Yine birçok firmadan “bağış” adı altında dev bir sermaye topladı, bunun nereye harcandığını kimse soramadı. Alibaba’nın sahibi Jack Ma da ekonomi yönetimini eleştiren bir cümlesi yüzünden uzun zaman ortadan kayboldu. Sonra da koca küresel firmanın artık el değiştirdiği haberi geldi. Herkes devletin el koyduğunun farkındaydı. Rejim oluşan tüm bu olumsuzlukların konuşulmaması için özellikle yabancıları hedefe koyan “casusluk” yasasını çıkardı. Yabancılar direk hedef alınıyor ve keyfi tutuklanıyordu. Çinlilerin yabancılarla kahve içmesi bile şüpheli görülüyordu.
Tüm bu gelişmeler zaten sürmekte olan yabancı kaçışını hızlandırdığı gibi Çinlilerin de artık bir yolunu bulup ülkeden parasını ve ailesini alıp kaçtığı bir dönemi başlattı. Hala devam eden bu süreç boyunca varlıklı Çin vatandaşlarının önemli bir kısmı Çin’i terk etti. Varlıklarını da çoğu yasadışı yoldan ülkeden çıkardı.
Tüm bu olup bitenin dışında kalan ve ne sesi çıkabilen ne de varlığı konuşulmaya izin verilen kesim ise kırsal ve köylü kesimdir. Bu kesim tarih boyunca çaresizliğini 天高皇帝远 (Tian gao huangdi yuan) “Gök (Tanrı) yüksek, İmparator uzak” sözüyle belirttiği gibi bugün de her gün okuduğumuz parlak hikayeler arkasında açlık sınırında ya da altında yaşayan dev bir kesimdir.
Rejimin gururla sunduğu bilgiye göre Çin toplumunda 2020’de “mutlak yoksulluk” ile tanımlanan kimse kalmamıştı. Rejimin kıstaslarına göre yıllık 2300 yuan (yaklaşık 323 dolar, yani aylık 26.9 dolar) kazanan yoksul sayılmazdı. Bu yıllık rakam Çin’de bir aylık bir sekreter maaşının en düşük 9000 yuan olduğu ortamda, vasıfsız bir işçinin bir aylık maaşı bile değildi.
Bu açıklamalara kimse inanmamıştı fakat rejim zaten dışarıya oynuyordu. Dış basında geniş yer edindi. Otoriter rejimlerin başarılarından konuşan, efendilerinden bu tip haberleri bekleyen yandaşların göğsünü kabarttı.
Fakat ender şekilde vicdanlı olmasıyla tanınan ve Xi’nin hiç sevmediği başbakanı Li Keqiang, basın önünde Mayıs 2020’de Çin’de 600 milyon insanın ayda 1000 yuandan az kazandığını söyledi. Bu miktar temel ihtiyaçları güçlükle karşılayan bir seviye idi ve bir başbakanın bunu söylemesi şok etkisi yaptı. Li Keqiang, Jiang Zemin’in ani ölümü, Hu Jintao’nun da kameralar karşısında koluna giren güvenlikler tarafından Xi’nin yanında alınıp apar topar götürülüp bir daha görünmediği günlerin ardından, 2023 yılında enerjik ve sağlıklı bilinmesine rağmen aniden şaibeli şekilde öldü. Halk ne olduğunu biliyordu, onlar da halkın bildiğini biliyordu ama devran dönmeye devam ediyordu.
26 Aralık 2021 tarihinde ise iyi tanınan bir akademisyen olan Li Xunlei, Beijing Normal Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Gelir Dağılımı Araştırma Enstitüsü’nden edindiği bilgiye dayanarak, Çin’de 964 milyon insanın aylık 2000 yuan’dan az kazandığını yazan bir makale yayınladı. Makale kısa süre içinde kaldırıldı. Fakat aylık 2000 yuan vasıfsız bir işçi maaşına yakındır. 964 milyon insan da Çin nüfusunun üçte ikisini aşmaktadır. Bu rakamların şu an daha kötü olduğu ise kesindir.
Halkın durumu buyken rejimin servis ettiği şaşalı haberler bana Sovyetlerin aya çıkması, nükleer silah geliştirmesi ve propagandaya yansıttığı mutlu gürbüz vatandaşlarını hatırlatıyor. Dünya asıl durumu çöktükten sonra tüm dünyaya yayılan hayat kadınları ile öğrenmişti.