Bir ülkenin sorunlarıyla yüzleşmeye cesaret etmesi ne kadar önemliyse, onları kalıcı biçimde çözüme kavuşturacak bir irade sergilemesi de o kadar kıymetlidir. Sorunları ortadan kaldırmayı amaç edinmekle, sorunu yönetmeyi tercih eden bir iktidar mücadelesi içine girmek genellikle birbirine zarar verir. Birincide "yeter ki kangrenleşmiş sorunlar çözülsün de kim çözerse çözsün" anlayışı ile hareket edilirken, ikincisinde sorunu da, çözümü de iktidarı ele geçirmek ya da elde tutmak için araçsallaştırma eğilimi belirleyici olur.
Belli bir toplum kesimi üzerinde kurulan iktidarlar, genellikle kamplaşma dili, kutuplaşma siyasetiyle ayakta tutulur. Bu da doğal olarak sorun çözmeye odaklı cesur, ezber bozan empati dili kurmak ya da en azından dengeli bir söylem geliştirmek yerine, eski şablonları tekrarlayan, kendi fanatik kitlesini kenetleyen gerilim dilini öne çıkarır.
Bu dil korkulardan beslenir. Elindekini kaybetme endişesi değişime karşı direnci beraberinde getirir. Karşıya değişimi telkin eden ama kendi dönüşümünü erteleyen bir yaklaşımı beraberinde getirir.
Ortadoğu'da sorun çözme kapasitesi bu nedenle zor gelişmektedir. Kendine de, karşısındakine de güvenmeyen aktörlerin psikolojisi, sürekli tehdit diline, başkasının sorumluluklarını hatırlatma tercihine yönlendirmektedir. Bu da kendi sorumluluklarından kaçışı beraberinde getirmektedir.
Toplum sorunlarının çözümüne dair haklı beklentiye odaklanıp gayet gerçekçi ve makul tavır sergilerken, iktidar mücadelesini hayatının merkezine koyanlar, fanatiklerin çıtayı yükselten tavırlarıyla rijit siyasete kilitlenmektedir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ayhan Bilgen
Çözüm Meselesi ve İktidar Mücadelesi
Bir ülkenin sorunlarıyla yüzleşmeye cesaret etmesi ne kadar önemliyse, onları kalıcı biçimde çözüme kavuşturacak bir irade sergilemesi de o kadar kıymetlidir. Sorunları ortadan kaldırmayı amaç edinmekle, sorunu yönetmeyi tercih eden bir iktidar mücadelesi içine girmek genellikle birbirine zarar verir. Birincide "yeter ki kangrenleşmiş sorunlar çözülsün de kim çözerse çözsün" anlayışı ile hareket edilirken, ikincisinde sorunu da, çözümü de iktidarı ele geçirmek ya da elde tutmak için araçsallaştırma eğilimi belirleyici olur.
Belli bir toplum kesimi üzerinde kurulan iktidarlar, genellikle kamplaşma dili, kutuplaşma siyasetiyle ayakta tutulur. Bu da doğal olarak sorun çözmeye odaklı cesur, ezber bozan empati dili kurmak ya da en azından dengeli bir söylem geliştirmek yerine, eski şablonları tekrarlayan, kendi fanatik kitlesini kenetleyen gerilim dilini öne çıkarır.
Bu dil korkulardan beslenir. Elindekini kaybetme endişesi değişime karşı direnci beraberinde getirir. Karşıya değişimi telkin eden ama kendi dönüşümünü erteleyen bir yaklaşımı beraberinde getirir.
Ortadoğu'da sorun çözme kapasitesi bu nedenle zor gelişmektedir. Kendine de, karşısındakine de güvenmeyen aktörlerin psikolojisi, sürekli tehdit diline, başkasının sorumluluklarını hatırlatma tercihine yönlendirmektedir. Bu da kendi sorumluluklarından kaçışı beraberinde getirmektedir.
Toplum sorunlarının çözümüne dair haklı beklentiye odaklanıp gayet gerçekçi ve makul tavır sergilerken, iktidar mücadelesini hayatının merkezine koyanlar, fanatiklerin çıtayı yükselten tavırlarıyla rijit siyasete kilitlenmektedir.