SON DAKİKA

#Gazze

HABER DEĞER - Gazze haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gazze haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

“Dünya seyrediyor” uyarısı: Sudan, Darfur’da yeni soykırımın başladığını duyurdu Haber

“Dünya seyrediyor” uyarısı: Sudan, Darfur’da yeni soykırımın başladığını duyurdu

İki yılı aşkın süredir iç savaşla sarsılan Sudan’da, Darfur bölgesinden gelen yeni katliam haberleri “soykırım” tartışmasını yeniden dünyaya taşıdı. Kuzey Darfur’un başkenti El-Faşir’in paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (RSF) düşmesinin ardından Sudan’ın İngiltere Büyükelçisi Babikir Elamin, Londra’da yaptığı açıklamada uluslararası topluma sert çıkıştı: “Dünya ya çaresiz ya da hiç ilgilenmiyor. Bu katliamı durdurmak zorundayız.” Darfur’dan gelen raporlar: toplu infazlar, tecavüzler, fidye için kaçırılan siviller Bölgede binlerce sivilin öldürüldüğü, kadınların sistematik biçimde cinsel saldırıya uğradığı, ailelerin fidye için kaçırıldığı belirtiliyor. Yerel kaynaklara göre sadece son haftalarda yüzlerce kişi öldürüldü, bölgede temel gıda tükendi, insanlar hayvan yemi ve deri kaynatıp yemek zorunda bırakıldı. Sudan’daki iç savaşta can kaybının 150 binin üzerine çıktığı tahmin ediliyor. “Birleşik Arap Emirlikleri soykırımın finansörü” iddiası Sudan Büyükelçisi, RSF’ye silah sağladığı iddiasıyla Birleşik Arap Emirlikleri’ni açıkça “soykırımın aktörü” olmakla suçladı. “BAE, RSF’yi silahlandırarak bu savaşın uzamasını sağlıyor” diyen Elamin, İngiltere’den baskı uygulamasını istedi: “Birleşik Krallık, BM Güvenlik Konseyi üyesi olarak bu suçu durdurmak için BAE’ye baskı kurmalı.” BAE ise iddiaları “kesin bir dille reddetti” ve her iki tarafı da desteklemediğini savundu. İngiltere: “21. yüzyılın en büyük insani felaketi olabilir” Londra hükümeti, RSF’nin kuşattığı El-Faşir’de yaşananları “dehşet verici” olarak tanımladı ve önümüzdeki haftalarda felaketin daha da büyüyebileceği uyarısında bulundu. Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı, “Darfur’da yaşananlar, uluslararası toplum gerekli adımı atmazsa 21. yüzyılın en büyük insani krizine dönüşecek” açıklaması yaptı. “RSF, IŞİD gibi muamele görmeli” çağrısı Sudan Büyükelçisi, RSF’nin bir terör örgütü olarak tanınması gerektiğini belirtti: “RSF’nin yaptığı, 20 yıl önceki Janjaweed katliamının devamıdır. Onlarla IŞİD’le nasıl mücadele ettiysek öyle mücadele etmeliyiz.” 2003’te Darfur’da aynı yapının önceki versiyonu olan Cancavid milisleri tarafından 300 bin kişinin öldürüldüğü Birleşmiş Milletler raporlarında yer almıştı. Kriz neden dünyada gündem olmuyor? Sudan’daki savaş, Ukrayna ve Gazze gündemlerinin gölgesinde küresel medyada sınırlı yer buluyor. BM uzmanlarına göre uluslararası ilginin yokluğu, RSF’nin ilerleyişini hızlandırıyor: “Dünya bakmadığı sürece soykırım daha rahat yapılıyor.”

Netanyahu’dan Gazze’ye saldırı emri! Haber

Netanyahu’dan Gazze’ye saldırı emri!

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze’ye yönelik yeni bir askeri operasyon için orduya doğrudan emir verdi. Mısır’da yapılan müzakerelerle sağlanan ateşkes hâlâ yürürlükteyken, İsrail Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Yapılan güvenlik istişareleri sonucu, Başbakan Netanyahu, Gazze’ye derhal şiddetli saldırılar düzenlenmesi için orduya emir verdi.” İsrailli bir yetkili ise, Hamas’ın ateşkes hattının doğusundaki birliklere saldırdığını iddia ederek, “Ateşkes Hamas tarafından ihlal edildi” açıklamasında bulundu. Refah’ta bombardıman sesleri Yerel basın, açıklamanın yapıldığı saatlerde İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentine hava saldırısı düzenlediğini aktardı. Gündüz saatlerinde bölgede İsrail askerlerine ateş açıldığı öne sürülmüştü. Netanyahu’nun, bu gelişmelerin ardından acil güvenlik istişareleri ve kabine toplantısı yaptığı bildirildi. Hamas’tan tepki: Cenaze teslimleri ertelendi” Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, İsrail’in ihlalleri nedeniyle bugün yapılması planlanan cenaze tesliminin ertelendiğini duyurdu. Açıklamada, “İsrail’in saldırıları, cenazelerin kurtarılması için süren çalışmaları engelliyor” ifadeleri kullanıldı. Ateşkes anlaşması tehlikede 10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşması, İsrail ordusunun “sarı hat” olarak adlandırılan bölgeye çekilmesiyle başlamıştı. Ancak İsrail ordusunun ateşkese rağmen zaman zaman saldırılar düzenlediği, Filistinli kaynaklarca sık sık dile getiriliyor. Gazze Sağlık Bakanlığı verilerine göre, İsrail’in teslim ettiği 195 Filistinli cenazeden sadece 72’sinin kimliği tespit edilebildi. Gazze hükümeti, bu cenazelerin çoğunda işkence ve infaz izleri bulunduğunu öne sürdü.

Gazze Mahkemesi: Nihai karar çıktı — ‘Soykırım ve apartheid’ tespitiyle küresel çağrı Haber

Gazze Mahkemesi: Nihai karar çıktı — ‘Soykırım ve apartheid’ tespitiyle küresel çağrı

Gazze’de işlenen savaş suçlarını incelemek üzere bağımsız olarak düzenlenen “Gazze Mahkemesi”, İstanbul Üniversitesi’ndeki final oturumlarının dördüncü gününde nihai kararını açıkladı. Mahkeme, açlığın silah olarak kullanılması, tıbbi bakımın reddi, zorla yerinden etme gibi uygulamaların soykırım ve toplu cezalandırma araçları olduğunu; İsrail’in eylemlerinin Siyonizm kökenli üstünlükçi bir apartheid rejisi bağlamında değerlendirilebileceğini ilan etti. Kararda ayrıca Batılı hükümetlerin, özellikle ABDnin, diplomatik ve askeri desteğiyle “suç ortaklığı” yaptığı ileri sürülerek BM Genel Kurulu aracılığıyla acil kolektif önlemler alınması çağrısı yapıldı. Mahkemenin en kritik tespiti: İsrail’in uygulamaları soykırım vasfı taşıyor Gazze Mahkemesi karar metni, “Açlığın silah haline getirilmesi, tıbbi bakımın reddi ve zorla yerinden edilme” gibi uygulamaların tüm nüfusu hedef alan toplu cezalandırma ve soykırım araçları olduğunu beyan ediyor. Bu vurgu, mahkemenin delil değerlendirmesinin merkezinde yer aldı ve uluslararası hukukun en ağır suç kategorilerinden birine işaret etti. Mahkeme, bu tespitle İsrail uygulamalarının salt çatışma uygulamaları olmadığını, kitlesel yok etmeye varan politik sonuçlar doğurduğunu savundu. “Bu bir insanlık suçudur; araçları arasında açlık ve sağlık hizmetlerinin sistematik dışında bırakılması vardır,” şeklinde özetlenebilecek bu tespit, karar metninde vurgulanmış bulunuyor. Batılı aktörlerin rolü ve sorumluluk iddiası: ABD ve müttefiklerinin “suç ortaklığı” iddiası Mahkeme kararında Batılı hükümetlerin, özellikle ABD’nin, İsrail’e sağladığı diplomatik koruma, silah ve istihbarat desteği yoluyla sürece suç ortaklığı düzeyinde katkıda bulunduğu ileri sürüldü. Karar, bu destek zincirinin kimi hallerde fiili işbirliğine dönüştüğünü; dolayısıyla yalnızca İsrail değil, yardakçı aktörlerin de sorumluluk taşıdığını belirtiyor. Bu vurgu, uluslararası sorumluluk ve hesap verme yollarının genişletilmesi çağrısını beraberinde getiriyor. “Batılı hükümetler, özellikle ABD, diplomatik koruma, silah, istihbarat, askeri yardım ve eğitim sağlama ve ekonomik ilişkileri sürdürme yoluyla İsrail’in soykırımına suç ortaktır.” Mahkemenin somut önerileri: BM Genel Kurulu’na ve küresel harekete çağrı Karar metni, BM Güvenlik Konseyi’nin ABD vetoları nedeniyle etkisiz kaldığı vurgusuyla, BM Genel Kurulu’nun “Barış için Birleşme Kararı” (Uniting for Peace) mekanizmasını etkinleştirmesini öneriyor; amaç, Filistin toprakları için koruyucu bir güç kurulması ve soykırımın durdurulması yönünde kolektif adımlar atılması. Ayrıca karar, Siyonist yapıların güç kaynaklarının haritalandırılması ve bunlara karşı hukuki, ekonomik, kültürel ve teknolojik alanlarda koordineli küresel bir strateji inşa edilmesi çağrısını içeriyor. “BM Genel Kurulu’nun Barış için Birleşme Kararı etkinleştirilmeli; Siyonist yapıları ortadan kaldırmaya yönelik hak temelli bir strateji ile güç kaynakları haritalandırılmalıdır.” Hukuki mahiyet ve pratik etkiler: Bu kararın bağlayıcılığı ve olası yansımaları Gazze Mahkemesi bağımsız, sivil toplum odaklı bir girişim olarak kuruldu; uluslararası bir yargı organı statüsünde değildir. Dolayısıyla kararın hukuki bağlayıcılığı sınırlıdır; ancak politik ve normatif etkisi yüksek olabilir. Kararın pratik yansımaları şunlar olabilir: Siyasi baskı ve kamuoyu mobilizasyonu: Karar, hükümetleri ve uluslararası kurumları harekete geçirmek üzere küresel bir kampanyanın dayanak metni haline gelebilir. Hukuki strateji ve delil havuzu: Mahkeme tarafından derlenen deliller ve tespitler, uluslararası ceza yargılamalarında veya ulusal mahkemelerde kullanılmak üzere referans gösterilebilir; özellikle insan hakları örgütlerinin ve mağdur temsilcilerinin ileri sürecekleri davalarda etkili olabilir. Diplomasi ve yaptırım tartışmaları: Kararın “suç ortaklığı” iddiaları, bazı devletlerin İsrail’le ilişkilerini ve silah-ticaret pratiklerini gözden geçirmesine yol açabilir; ancak bunun gerçekleşmesi siyaset, ekonomik çıkarlar ve güvenlik değerlendirmelerine bağlıdır. Eleştiriler ve muhtemel itirazlar: Kararın meşruiyeti ve tarafsızlık tartışmaları Kararın savları, özellikle “soykırım” ve “Siyonizm’i ortadan kaldırma” gibi ifadeler nedeniyle yoğun tartışma doğuracaktır. Olası itirazlar şöyle özetlenebilir: Hukuki usul itirazları: Mahkemenin bağlayıcı bir uluslararası mahkeme olmadığı, metodolojisinin ve delil değerlendirme süreçlerinin tartışmaya açık olduğu iddia edilebilir. Siyasi karşı-ataklar: İsrail ve destekçileri, kararın siyasi amaçlı ve önyargılı olduğunu ileri sürerek itiraz edecek; ayrıca BM nezdinde benzer girişimler karşı kampanyalarla karşılaşabilir. Pratik uygulanabilirlik: Kararın öngördüğü geniş kapsamlı küresel izolasyon ve Siyonist yapıların “ortadan kaldırılması” çağrısı, uluslararası hukuk ve politika gerçekleriyle sınırlanacaktır; dolayısıyla somut adımlara dönüşmesi uzun ve karmaşık bir süreç gerektirir. Karar hem bir hukuk arayışı hem de uluslararası siyaset aynasıdır Gazze Mahkemesi’nin nihai bildirgesi, hukuki terimlerle ağır bir itham (soykırım, apartheid) getirirken, aynı zamanda uluslararası kamuoyunu harekete geçirme amacı taşıyan stratejik bir belge niteliğinde. Kararın gücü, delillerin kamuoyuna açılması, uzman ve gözlemci beyanlarının derlenmesi ve normatif bir çerçeve sunmasından geliyor. Ancak kararın uluslararası sistem üzerindeki etkisi, BM mekanizmalarının işleyişi, büyük güçlerin (özellikle ABD) tepkisi ve Avrupa devletlerinin politik tercihleri ile sınırlandırılacaktır. “Gazze Mahkemesi, soykırım iddiasını delilleriyle ortaya koyuyor; artık soru, uluslararası sistemin bu iddialara nasıl yanıt vereceğidir.” Ne değişti, ne değişebilir? Gazze Mahkemesi’nin İstanbul’daki final oturumunun nihai bildirisinin önemi şu iki düzlemde özetlenebilir: birincisi, hukuki ve vicdani bir belge olarak Gazze’de yaşananlara dair güçlü bir kayıt sunması; ikincisi, politik araç olarak küresel dayanışmayı ve kurumsal müdahaleyi tetikleme potansiyeli taşıması. Ancak unutulmamalıdır ki, kararın bağlayıcılığı sınırlıdır; gerçek değişim, BM organları, devlet siyasetleri ve uluslararası hukuk mekanizmalarının bu tespiti nasıl ele alacağıyla belirlenecektir. Türkiye halkı ve küresel kamuoyu, şimdi bu kararın izlerini diplomasi, sivil toplum kampanyaları ve hukuki takibatta arayacak.

Erdoğan Körfez turunda: Ana gündem Gazze ve bölgesel barış Haber

Erdoğan Körfez turunda: Ana gündem Gazze ve bölgesel barış

Gazze’deki insani felaket masada olacak İletişim Başkanı Burhanettin Duran, yaptığı açıklamada, ziyaretlerde ülkelerle mevcut iş birliğinin her yönüyle gözden geçirileceğini belirtti. Duran, “Bölgesel gelişmeler başta olmak üzere uluslararası meseleler hakkında istişarelerde bulunulacak. Ayrıca çeşitli anlaşmaların imzalanması planlanıyor.” dedi. Erdoğan’ın mevkidaşlarıyla görüşmelerinde İsrail-Filistin çatışmasında sağlanan ateşkesin korunması, Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması ve bölgesel barış girişimleri konularının ilk sıralarda yer alması bekleniyor. İlk durak Kuveyt: Yardımların koordinasyonu gündemde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Körfez turunun ilk durağında Kuveyt Emiri Şeyh Meşal el-Ahmed el-Cabir El-Sabah ile bir araya gelecek. Görüşmede, Gazze’deki sivillerin korunması, yardımların etkin biçimde ulaştırılması ve ateşkes sürecine bölgesel destek başlıkları ele alınacak. Ayrıca iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin artırılması ve yatırım projeleri de gündemde olacak. Katar ziyaretinde stratejik diyalog güçlenecek Erdoğan’ın ikinci durağı Katar olacak. Doha’da Emir Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile görüşecek olan Erdoğan, hem Gazze gündemini hem de iki ülke arasındaki stratejik ortaklığı değerlendirecek. Türkiye ve Katar, son dönemde bölgedeki insani yardım koordinasyonunun en etkin iki ülkesi olarak öne çıkıyor. Umman’a ilk resmi ziyaret: Yeni ekonomik köprüler kurulacak Körfez turunun son durağı Umman olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sultan Heysem bin Tarık bin Teymur El Said ile bir araya gelecek. Bu ziyaret, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Umman’a yaptığı ilk resmi ziyaret olması açısından önem taşıyor. Görüşmelerde ekonomik ve savunma alanlarında iş birliği, yatırım fırsatları ve bölgesel istikrarın güçlendirilmesi konuları ele alınacak. Körfez diplomasisinde Türkiye’nin bölgesel rolü pekişiyor Ziyaret, Türkiye’nin Gazze krizinde aktif arabulucu ve insani aktör rolünü güçlendirmeyi hedefliyor. Ankara’nın son dönemde izlediği “bölgesel sahiplenme” politikası çerçevesinde, Körfez ülkeleriyle dayanışmanın artırılması ve ortak diplomatik adımların geliştirilmesi bekleniyor. Üç ülkeyle yapılacak görüşmeler, hem ekonomik diplomasi hem de barış diplomasisi açısından Türkiye’nin bölgedeki konumunu daha da pekiştirecek.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.