SON DAKİKA

#Sürdürülebilirlik

HABER DEĞER - Sürdürülebilirlik haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sürdürülebilirlik haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İzocam'dan Dilovası tesisi için stratejik karar Haber

İzocam'dan Dilovası tesisi için stratejik karar

Türkiye yalıtım sektörünün 60 yıllık lideri İzocam, sürdürülebilirlik, modern üretim ve verimlilik odaklı stratejisi doğrultusunda Dilovası’ndaki taşyünü üretim tesisinde üretimi durdurma kararı aldı. Türkiye’de 60 yıldır yalıtım sektörünün kurucusu ve lideri olan İzocam, üretim yapılanmasını modernizasyon, verimlilik ve sürdürülebilirlik odağında yeniden şekillendirmeye devam ediyor. Bugün 5 fabrika sahasında 7 farklı ürün grubu üreten şirket, çevreci ve yüksek verimlilik sağlayan üretim teknolojilerine geçiş sürecinin bir parçası olarak, ilk fabrikası olan Dilovası’ndaki tesisinde 28 Aralık 2025 itibarıyla üretimi durdurma kararı aldı. Operasyonel süreçlerin tamamlanmasının ardından tesisin kapatılması planlanırken, İzocam taşyünü üretimine Kayseri’de faaliyet gösteren modern ve yüksek kapasiteye sahip yeni tesisinde devam edecek. Bu adım, şirketin 60 yıllık birikimini daha gelişmiş, çevre dostu ve sürdürülebilir üretim altyapısıyla geleceğe taşımayı hedefleyen stratejisinin önemli bir parçası niteliğini taşıyor. 2025 yılı için belirledikleri “Biz Geleceğiz” mottosu ile İzocam’ın liderliğini, güvenilirliğini ve çevre dostu üretim yaklaşımını bir adım daha ileri taşımayı hedeflediklerini belirten İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, Dilovası tesisinde üretimin durdurulması yönündeki kararın, uzun vadeli verimlilik ve sürdürülebilirlik hedeflerinin bir parçası olduğunu vurguladı. Savcı, “Faaliyetlerimizi yalnızca bugünün koşullarına değil, geleceğin ihtiyaçlarına göre şekillendirmeye devam ediyoruz. Bu vizyon doğrultusunda yatırımlarımızı; sürdürülebilirlik, verimlilik, çevresel sorumluluk ve uluslararası standartlara tam uyum prensibi üzerine kuruyor, eski ve verimliliği düşük teknolojileri operasyon dışı bırakıyoruz. Bir süredir Dilovası tesisimizin mevcut durumunu hassasiyetle değerlendirmekteydik ve tüm opsiyonları da kapsamlı bir şekilde ele aldık. Yapılan teknik fizibilite ve ekonomik geri dönüş analizleri sonucunda, Dilovası tesisimizdeki mevcut teknolojinin sürdürülebilir olmadığı ve modernizasyon için gerekli yatırımın geri dönüşünün yeterli bulunmadığı belirlenmiş; bu nedenle tesisin yenilenmesi verimli bir seçenek olarak değerlendirilmeyerek, Yönetim Kurulumuz tarafından üretimin sonlandırılması kararı alınmıştır” dedi. Murat Savcı, Dilovası tesisi için alınan bu kararın diğer tesislerdeki üretimleri etkilemeyeceğini ve taşyünü üretimi de dahil tüm faaliyetlerin diğer tesislerde kesintisiz şekilde devam edeceğini belirtti. Şeffaf ve Kontrollü Bir Dönüşüm Planlandı İzocam Yönetim Kurulu’nun kararı ile Dilovası tesisinde üretimin 28 Aralık 2025’te durdurulacağını açıklayan Murat Savcı, tüm sürecin, çalışan haklarına, şirket değerlerine ve yasal mevzuata uygun şekilde planlı ve kontrollü biçimde yürütüldüğünü ve tüm paydaşlarla şeffaf bir iletişim içinde olduklarını belirtti. Murat Savcı, “Taahhüdümüz, paydaşlarımıza kesintisiz hizmet sunmaya devam ederken, İzocam’ın üretim altyapısını daha modern ve sürdürülebilir bir düzeye taşımaktır. Enerji verimliliği yüksek ürünlerimizle ülkemizin tasarruf hedeflerine katkıda bulunmayı sürdüreceğiz. İzocam, sektördeki liderliğini modern, çevreci ve verimli üretim anlayışıyla geleceğe taşımaya; ülkemizin enerji tasarrufu hedeflerine katkıda bulunmaya kararlılıkla devam edecektir” diye konuştu. İzocam’ın Gelecek Hedefleri İzocam olarak, 60’ıncı kuruluş yılına özel olarak benimsedikleri “Biz Geleceğiz” mottosuyla; sürdürülebilir üretim, modern teknolojiler, kapasite gelişimi ve uluslararası rekabet gücünü artırmaya yönelik çalışmaları kararlılıkla sürdürdüklerini vurgulayan Murat Savcı, gelecek vizyonlarını şu sözlerle ifade etti: “İzocam, Türkiye’nin sürdürülebilir yarınları için yalnızca enerji verimliliği yüksek ürünler geliştirmeye değil; aynı zamanda çevresel etkileri azaltan, geri dönüşümü teşvik eden, modern üretim teknolojileriyle uyumlu bir ekosistem oluşturmayı hedeflemektedir. Üretim süreçlerimizin dijitalleşmesi, operasyonel verimliliğimizin artırılması ve global standartlarda çevre dostu çözümlerin yaygınlaştırılması, önümüzdeki dönemin stratejik öncelikleri olacaktır. Sektördeki liderliğimizi daha da güçlendirmek için Ar-Ge kapasitemizi genişletmeye, uluslararası pazarlardaki etkinliğimizi artırmaya ve ülkemizin enerji tasarrufu hedeflerine katkı sağlayan yenilikçi yalıtım çözümlerini hayata geçirmeye devam edeceğiz.”

İzocam'dan, Dilovası tesisi için stratejik karar! Haber

İzocam'dan, Dilovası tesisi için stratejik karar!

Türkiye yalıtım sektörünün 60 yıllık lideri İzocam, sürdürülebilirlik, modern üretim ve verimlilik odaklı stratejisi doğrultusunda Dilovası’ndaki taşyünü üretim tesisinde 28 Aralık 2025 tarihi itibariyle üretimi durdurma kararı aldı. Türkiye’de 60 yıldır yalıtım sektörünün kurucusu ve lideri olan İzocam, üretim yapılanmasını modernizasyon, verimlilik ve sürdürülebilirlik odağında yeniden şekillendirmeye devam ediyor. Bugün 5 fabrika sahasında 7 farklı ürün grubu üreten şirket, çevreci ve yüksek verimlilik sağlayan üretim teknolojilerine geçiş sürecinin bir parçası olarak, ilk fabrikası olan Dilovası’ndaki tesisinde 28 Aralık 2025 itibarıyla üretimi durdurma kararı aldı. Operasyonel süreçlerin tamamlanmasının ardından tesisin kapatılması planlanırken, İzocam taşyünü üretimine Kayseri’de faaliyet gösteren modern ve yüksek kapasiteye sahip yeni tesisinde devam edecek. Bu adım, şirketin 60 yıllık birikimini daha gelişmiş, çevre dostu ve sürdürülebilir üretim altyapısıyla geleceğe taşımayı hedefleyen stratejisinin önemli bir parçası niteliğini taşıyor. 2025 yılı için belirledikleri “Biz Geleceğiz” mottosu ile İzocam’ın liderliğini, güvenilirliğini ve çevre dostu üretim yaklaşımını bir adım daha ileri taşımayı hedeflediklerini belirten İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, Dilovası tesisinde üretimin durdurulması yönündeki kararın, uzun vadeli verimlilik ve sürdürülebilirlik hedeflerinin bir parçası olduğunu vurguladı. Savcı, “Faaliyetlerimizi yalnızca bugünün koşullarına değil, geleceğin ihtiyaçlarına göre şekillendirmeye devam ediyoruz. Bu vizyon doğrultusunda yatırımlarımızı; sürdürülebilirlik, verimlilik, çevresel sorumluluk ve uluslararası standartlara tam uyum prensibi üzerine kuruyor, eski ve v erimliliği düşük teknolojileri operasyon dışı bırakıyoruz. Bir süredir Dilovası tesisimizin mevcut durumunu hassasiyetle değerlendirmekteydik ve tüm opsiyonları da kapsamlı bir şekilde ele aldık. Yapılan teknik fizibilite ve ekonomik geri dönüş analizleri sonucunda, Dilovası tesisimizdeki mevcut teknolojinin sürdürülebilir olmadığı ve modernizasyon için gerekli yatırımın geri dönüşünün yeterli bulunmadığı belirlenmiş; bu nedenle tesisin yenilenmesi verimli bir seçenek olarak değerlendirilmeyerek, Yönetim Kurulumuz tarafından üretimin sonlandırılması kararı alınmıştır” diye konuştu. Murat Savcı, Dilovası tesisi için alınan bu kararın diğer tesislerdeki üretimleri etkilemeyeceğini ve taşyünü üretimi de dahil tüm faaliyetlerin diğer tesislerde kesintisiz şekilde devam edeceğini belirtti. ŞEFFAF VE KONTROLLÜ BİR DÖNÜŞÜM PLANLANDI İzocam Yönetim Kurulu’nun kararı ile Dilovası tesisinde üretim in 28 Aralık 2025’te durdurulacağını açıklayan Murat Savcı, tüm sürecin, çalışan haklarına, şirket değerlerine ve yasal mevzuata uygun şekilde planlı ve kontrollü biçimde yürütüldüğünü ve tüm paydaşlarla şeffaf bir iletişim içinde olduklarını belirtti. Murat Savcı, “Taahhüdümüz, paydaşlarımıza kesintisiz hizmet sunmaya devam ederken, İzocam’ın üretim altyapısını daha modern ve sürdürülebilir bir düzeye taşımaktır. Enerji verimliliği yüksek ürünlerimizle ülkemizin tasarruf hedeflerine katkıda bulunmayı sürdüreceğiz. İzocam, sektördeki liderliğini modern, çevreci ve verimli üretim anlayışıyla geleceğe taşımaya; ülkemizin enerji tasarrufu hedeflerine katkıda bulunmaya kararlılıkla devam edecektir” diye konuştu. İZOCAM’IN GELECEK HEDEFLERİ İzocam olarak, 60’ıncı kuruluş yılına özel olarak benimsedikleri “Biz Geleceğiz” mottosuyla; sürdürülebilir üretim, modern teknolojiler, kapasite gelişimi ve uluslararası rekabet gücünü artırmaya yönelik çalışmaları kararlılıkla sürdürdüklerini vurgulayan Murat Savcı, gelecek vizyonlarını şu sözlerle ifade etti: “İzocam, Türkiye’nin sürdürülebilir yarınları için yalnızca enerji verimliliği yüksek ürünler geliştirmeye değil; aynı zamanda çevresel etkileri azaltan, geri dönüşümü teşvik eden, modern üretim teknolojileriyle uyumlu bir ekosistem oluşturmayı hedeflemektedir. Üretim süreçlerimizin dijitalleşmesi, operasyonel verimliliğimizin artırılması ve global standartlarda çevre dostu çözümlerin yaygınlaştırılması, önümüzdeki dönemin stratejik öncelikleri olacaktır. Sektördeki liderliğimizi daha da güçlendirmek için Ar-Ge kapasitemizi genişletmeye, uluslararası pazarlardaki etkinliğimizi artırmaya ve ülkemizin enerji tasarrufu hedeflerine katkı sağlayan yenilikçi yalıtım çözümlerini hayata geçirmeye devam edeceğiz.”

60 yıllık dev üretim üssü kapanıyor: Yüzlerce emekçi belirsizlikte Haber

60 yıllık dev üretim üssü kapanıyor: Yüzlerce emekçi belirsizlikte

Ne oldu, nerede oldu, ne zaman olacak ve kimleri etkileyecek? Kocaeli’nin Dilovası’nda 60 yıldır üretim yapan İzocam, burada yer alan taşyünü tesisinde üretimi 28 Aralık 2025 itibarıyla durdurma kararı aldığını duyurdu. Şirket, operasyonel kapanışın ardından üretimi Kayseri’deki tesislerine taşıyacak. Karar, fabrikada çalışan yüzlerce emekçiyi doğrudan etkilerken, “ne olacak?” sorusu yanıtını bulmuş değil. Şirket kapanma gerekçesini “verimlilik ve sürdürülebilirlik” olarak açıkladı İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, Dilovası tesisinin mevcut teknolojisinin sürdürülebilir bulunmadığını, modernizasyon için gerekli yatırımın ekonomik geri dönüşünün yetersiz kaldığını belirtti. Savcı, kararın şirketin uzun vadeli verimlilik, çevresel sorumluluk ve sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda alındığını ifade etti. Üretim Kayseri’ye taşınıyor ancak iş güvencesi hakkında takvim yok Şirket, taşyünü üretiminin Kayseri’de kesintisiz süreceğini duyurdu; fakat Dilovası’ndaki emekçilerin yeni tesise hangi koşullarla, kaç kişinin ve ne zaman geçebileceğine ilişkin ayrıntılı bir plan açıklanmadı. Bu durum, bölgedeki aileler için ekonomik belirsizliği derinleştiriyor. “Yasal mevzuata uygun süreç” vurgusu belirsizliği gidermedi Savcı, sürecin çalışan hakları ve yasal mevzuata uygun şekilde yürütüldüğünü, paydaşlarla şeffaf iletişim kurduklarını söyledi. Ancak mevcut açıklamalar, emekçilerin kıdem, tazminat, yer değişikliği, eğitim ve işe yerleştirme başlıklarında hangi güvencelere sahip olacağı sorularını yanıtlamıyor. Yerel ekonomi için kritik eşik Dilovası’ndaki kapanma, yalnızca fabrikayı değil; yan sanayiyi, lojistiği ve bölgedeki küçük işletmeleri de etkileme potansiyeli taşıyor. Bölge esnafı ve sendikalar, kararın istihdam ve yerel gelir üzerindeki yansımalarının ciddiyetine dikkat çekiyor. Karar kamuoyuna nasıl yansıdı? Sürecin ayrıntıları ilk olarak Dünya Gazetesi’ne yansıdı. Haberde, teknik fizibilite ve geri dönüş analizlerinin yönetim kurulunu üretimi sonlandırma yönünde karara götürdüğü aktarılırken, emekçilerin geleceğine ilişkin netlik olmadığı vurgulandı. Şimdi ne olacak? Gözler; şirketten somut takvim ve yazılı taahhüt içeren bir istihdam planına, yerel yönetimlerden ise bölge ekonomisini koruyacak tamamlayıcı adımlara çevrilmiş durumda. Emekçilerin “retorik güvenceler” yerine, somut hak ve tarih beklediği bu süreçte, yapılacak yeni açıklamalar belirleyici olacak.

Yeni değil, yeterli olsun: İkinci el kıyafetlere talep rekor kırıyor! Haber

Yeni değil, yeterli olsun: İkinci el kıyafetlere talep rekor kırıyor!

Kış Kapıda, Fiyatlar El Yakıyor Her çarşamba Ankara’nın merkezinde Ayrancı Kapalı Pazar Yeri'nde kurulan ikinci el pazarı, son haftalarda adım atılamayacak kadar kalabalık. Havalar soğudukça, vatandaşın önceliği mont, kazak, bot oldu. Ancak mağazalardaki fiyatlar cep yakıyor: Yeni bir mont 2.500 liradan başlıyor, bot fiyatları 3.000 lirayı aşıyor. Bu tablo, dar gelirli yurttaşı da öğrenciyi de “yeniden giyilebilir” ikinci ellere yöneltti. Bir pazar esnafı durumu şöyle özetliyor: “Kış geldi, herkes mont soruyor. 200 liraya ikinci el mont buluyor, yeni fiyatı 10 katı. Kim alacak o paraya?” “Temizse yeter”: Tüketim değil, hayatta kalma ekonomisi Pazara gelenlerin çoğu artık “marka” ya da “moda” aramıyor. Yeter ki iş görsün anlayışı hâkim. Bir üniversite öğrencisi elinde ikinci el botu gösterip gülüyor: “Geçen yıl aynı model mağazada 3.500 liraydı. Buradan 250’ye aldım. Temizse, sağlam tabanlıysa, neden olmasın?” Bu sözler, Türkiye’nin orta sınıfının bile artık ikinci ele yöneldiğini gösteriyor. Kıyafet yalnızca bir ihtiyaç değil; gelir adaletsizliğinin en somut göstergesi haline gelmiş durumda. İsraf azalıyor mu, yoksa mecburiyet mi? Bir yandan çevre savunucuları ikinci el alışverişin sürdürülebilirlik açısından olumlu olduğunu savunuyor. Tekstil sektörünün dünyada en çok atık üreten alanlardan biri olduğu biliniyor. Ancak Ankara’daki pazarın gerçekliği biraz farklı: Burada insanlar “ekolojik bilinçten” değil, ekonomik çaresizlikten alışveriş yapıyor. “Keşke çevreci olduğumuz için alsak ama olmuyor,” diyor bir anne. “Çocuğa mont alacağım, 1.200 liradan aşağı yok. Burada 150’ye buldum. Temiz, sıcak tutuyor, gerisi önemli değil.” Ay sonunu getiremeyenler için yeni normal: İkinci el Asgari ücretlinin maaşı kiraya, faturalara ve mutfağa gidiyor. Giyecek, artık lüks tüketim kalemlerinden biri haline geldi. Her ay sonu, pazarlarda benzer bir manzara: Mont denerken pazarlık yapan işçiler, botun tabanını kontrol eden öğrenciler, eldivenlere bakan emekliler… Ekonomistler, bu durumu “sessiz bir uyum süreci” olarak tanımlıyor. Yani halk, gelirine göre değil; geliri yetmediği için ikinci el piyasasına mecburen adapte oluyor. “İkinci el ekonomisi” büyüyor Son yıllarda yalnızca sokak pazarlarında değil, dijital platformlarda da ikinci el satış patladı. Uygulamalardaki ilan sayısı rekor kırarken, kadınlar evdeki kullanılmayan kıyafetleri satarak geçim sağlamaya başladı. Uzmanlara göre bu tablo, bir yönüyle “mikro direniş ekonomisi” oluşturuyor: İsraf azalıyor, döngüsel ekonomi güçleniyor; ancak bunun nedeni gönüllü bilinç değil, hayatta kalma zorunluluğu. Bir montun ardındaki hikâye Ankara’daki tezgâhlarda 150 liraya alınan bir mont, aslında bu ülkenin ekonomik tablosunu anlatıyor. Bir yanda “kış indirimi” diye 3.000 liraya ürün satan mağazalar, diğer yanda soba dumanı arasında pazarlık yapan insanlar. Bir mont, artık yalnızca bir kıyafet değil; gelir eşitsizliğinin soğuk gerçeği. Tüketim çağında tükenmişlik Her çarşamba yeniden kurulan ikinci el pazarları, artık bir “moda” değil, bir hayatta kalma alanı. Yükselen fiyatların, azalan maaşların, büyüyen umutsuzluğun ortasında, vatandaşın tercihi net: “Yeniye gücüm yetmiyor, ikinci el de olsa sıcak tutsun yeter.” Bu söz, aslında koca bir dönemin özeti: Artık mesele şıklık değil, dayanıklılık.

Asgari ücret için ilk toplantı tamamlandı: Taraflar masada ama uzlaşı uzak Haber

Asgari ücret için ilk toplantı tamamlandı: Taraflar masada ama uzlaşı uzak

İşçi, işveren ve hükümet temsilcileri, yeni yılda belirlenecek asgari ücret öncesinde ilk kez bir araya geldi. Üçlü Danışma Kurulu toplantısında, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısı ve işleyişine ilişkin görüş alışverişi yapıldı. Komisyon öncesi hazırlık toplantısı yapıldı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğinde gerçekleşen toplantı, 21 Ekim’de Ankara’da düzenlendi. Toplantının ana gündemini, Aralık ayında başlayacak asgari ücret pazarlıkları öncesi komisyonun temsil yapısı, karar süreçleri ve işleyiş biçimi oluşturdu. Bakanlık, 9 Ekim’de “Sendikal Örgütlenmenin Yaygınlaştırılması” başlığıyla topladığı kurulun bu kez asgari ücret temasıyla yeniden bir araya geldiğini açıkladı. İşçi temsilcileri komisyon yapısına tepkili İşçi sendikaları, yıllardır süren temsil eşitsizliğine dikkat çekti. TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, geçtiğimiz Aralık ayında yaptığı açıklamada, “Adil olmayan bir komisyonda 50 yıl oturduk. Bu sistem değişmezse TÜRK-İŞ bir daha o masaya oturmayacak,” ifadelerini kullanmıştı. Benzer şekilde, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan da komisyonun yeniden yapılandırılması gerektiğini belirterek, “TÜRK-İŞ katılmayacak, biz de aynı noktadayız. Yapı değişmeden masaya oturmak anlamsız,” dedi. Komisyonun mevcut yapısı nasıl işliyor? Yasaya göre, Asgari Ücret Tespit Komisyonu 15 üyeden oluşuyor: 5 işçi temsilcisi, 5 işveren temsilcisi, 5 hükümet temsilcisi. Komisyona, Bakanlık temsilcisi başkanlık ediyor. Toplantılar en az 10 üyenin katılımıyla yapılıyor; kararlar oy çokluğuyla alınıyor. Eşitlik durumunda ise başkanın bulunduğu tarafın oyu üstün sayılıyor. Mevcut asgari ücret ve işverene maliyeti 2025 yılı itibarıyla asgari ücret: Brüt: 26 bin 5 lira 50 kuruş, Net: 22 bin 104 lira 67 kuruş. Bir işçinin işverene toplam maliyeti ise 30 bin 621 lira 48 kuruş. Bu tutarın 4 bin 95 lirası sosyal güvenlik primi, 520 lirası işsizlik sigorta fonuna gidiyor. Yeni dönem için beklenti ve tartışmalar Aralık ayında başlayacak pazarlıklarda, ekonomik göstergeler kadar komisyonun yapısına dair değişim talepleri de gündemde olacak. Sendikalar, asgari ücretin tek taraflı belirlenmesine yol açan yapının değiştirilmesini, işverenler ise enflasyon ve istihdam baskısı altında dengeli bir artış talep ediyor. Hükümet cephesi, “asgari ücrette sürdürülebilirlik” vurgusuyla süreci yönetmeyi hedefliyor. Ancak sendikaların “katılmama” resti, bu yılki görüşmeleri geçmiş yıllara kıyasla daha gergin bir zemine taşıyacak gibi görünüyor. İlk toplantı, yeni ücretin rakamsal boyutundan çok yöntem tartışmalarıyla tamamlandı. Taraflar masada kalmayı sürdürse de, adil temsil ve sosyal uzlaşma beklentilerinin karşılanıp karşılanamayacağı henüz belirsiz.

Çin ekonomisinin yeni motoru: Nitelikli üretici güçler küresel düzeni dönüştürüyor Haber

Çin ekonomisinin yeni motoru: Nitelikli üretici güçler küresel düzeni dönüştürüyor

Bilimsel devrim: Takipçiden öncüye geçiş Çin’in ekonomik dönüşümünün merkezinde, teknoloji ve bilimsel atılım bulunuyor. Artık insansız hava araçları tarlalarda tohum ekiyor, robotlar 5G ağıyla fabrikalarda üretim yapıyor, yapay zekâ algoritmaları ise şehir trafiğini optimize ederek “akıllı kent” yaşamını mümkün kılıyor. Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı’nın 2025 Küresel Yenilik Endeksi’ne göre Çin, tarihinde ilk kez dünyanın en yenilikçi ilk 10 ülkesi arasına girdi. 2024’te Ar-Ge harcamaları 3,6 trilyon yuanı aştı; bu, 2020’ye göre %48’lik bir artış anlamına geliyor. Kuantum haberleşme, insanlı uzay araştırmaları, derin deniz keşifleri gibi alanlarda lider konuma yükselen Çin, artık yalnızca üretim kapasitesiyle değil, bilimsel vizyonuyla da küresel bir merkez haline geliyor. Yeniliğe dayalı büyüme modeli: Çin ekonomisinin DNA’sı değişiyor Geçmişte emeğe ve kaynak yoğunluğuna dayalı büyüme modelini benimseyen Çin, artık verimlilik ve teknoloji odaklı bir büyüme tarzına geçti. 2000–2021 döneminde üretim verimliliğinde yıllık ortalama artış oranı %3,6 olarak kaydedildi. Beş Yıllık Plan’ın son aşamasına girilirken, yeni nitelikli üretici güçler ekonomik büyümeyi enerjiden bağımsız hale getirdi. Birim GSYH başına enerji tüketimi azalırken, akıllı üretim ve dijital dönüşümle “akıllı imalat çağı” başladı. Halk odaklı refah: Teknoloji toplum için çalışıyor Çin’in 1,4 milyarlık nüfusunun 400 milyonu orta gelir grubunda, bu da dev bir iç pazar yaratıyor. Kırsal alanlarda akıllı hasat makineleri dakikada 600 kilo ürün toplarken, hastanelerde yerli cerrahi robotlar görev yapıyor. Yaşlı bakım merkezlerinde akıllı bileklik ve yürüme bantları, teknolojinin sosyal refaha dönüşmesini sağlıyor. Yapay zekâ, “İnternet+” kampanyaları, uzaktan sağlık ve akıllı ev sistemleri gibi girişimler; istihdam, tüketim ve inovasyon arasında döngüsel bir refah modeli kurdu. Bu model, hem ekonomik büyümeyi destekliyor hem de refahı toplumun her kesimine yayıyor. “Çin çözümü”: Batı modeli dışında bir kalkınma alternatifi Çin, modernleşmeyi Batı değerlerine endekslemeden gerçekleştiren ender ülkelerden biri. “Verimli piyasa + etkili hükümet” formülüyle hem özel sektörün dinamizmini hem de kamu planlamasının gücünü birleştiriyor. Bu yaklaşım, gelişmekte olan ülkeler için Batı merkezli kalkınma anlayışına alternatif bir model sunuyor. Çin, “Kuşak ve Yol” inisiyatifi ile küresel işbirliğini güçlendirirken, yoksullukla mücadele ve kırsal dönüşüm politikalarını sürdürüyor. 2025 itibarıyla ülkenin GSYH’sının 140 trilyon yuanı aşması bekleniyor — ancak bu büyüme sadece rakamsal değil; kalite, inovasyon ve sürdürülebilirlik temelli bir dönüşüm anlamına geliyor. Yeni nitelikli üretici güçler, Çin’in küresel vizyonunu şekillendiriyor Çin, teknoloji ve inovasyonu sosyal refaha dönüştüren bu yeni kalkınma modelinde, artık sadece kendi ekonomisini değil, dünyanın geleceğini de şekillendiren bir aktör haline geldi. Yeni nitelikli üretici güçler; dinamik, yenilikçi ve sürdürülebilir bir Çin yaratırken, aynı zamanda Doğu merkezli bir küresel modernleşme modelinin temelini atıyor.

Dijital lüksün ekolojik krizi Haber

Dijital lüksün ekolojik krizi

Yapay zekanın hayatımızdaki yeri giderek artarken, gözlerden kaçan bir gerçek gün yüzüne çıktı: Bu teknoloji sadece elektrik değil, aynı zamanda ciddi miktarda su da tüketiyor. Yeni bir araştırmaya göre, ChatGPT gibi yapay zeka sistemleriyle yapılan kısa bir sohbet ya da 100 kelimelik bir e-posta taslağı, ortalama yarım litre, yani bir şişe suya eşdeğer tüketim yaratıyor. Bu hesaba, veri merkezlerinde işlemcileri soğutmak için kullanılan suyun yanı sıra, elektriği üreten enerji santrallerinin su harcaması da dahil. Özellikle buharlaştırmalı soğutma sistemleri, yerel kaynaklardan alınan suyun büyük bölümünü atmosfere geri dönülmez şekilde buharlaştırıyor. Daha verimli alternatifler bulunsa da maliyet ve dönüşüm zorluğu nedeniyle yaygınlaşmış değil. Araştırmaya göre sistemler arasında ciddi farklar var. Örneğin GPT-5’in ürettiği orta uzunlukta bir yanıt 39 mililitre su tüketirken, GPT-4o’da bu miktar 3,5 mililitreye düşüyor. Google’ın Gemini modeli ise yalnızca 0,26 mililitre ile en düşük tüketimi sağlıyor. Ancak sorgu sayısı büyüdükçe rakamlar çarpıcı boyutlara ulaşıyor. OpenAI’nin açıkladığı günlük 2,5 milyar sorgu, GPT-5 üzerinden hesaplandığında 97,5 milyon litre su anlamına geliyor. Karşılaştırma yapıldığında, sadece ABD’de bahçe ve çim sulaması günlük 34 milyar litre su tüketiyor. Ancak uzmanlar, yapay zekânın hızla büyüyen bir endüstri olduğu için bu rakamın gelecekte daha da artacağına dikkat çekiyor. Özellikle sıcak ve kurak bölgelerde kurulan veri merkezleri, yerel su kaynaklarını tehdit ederken, şirketlere “daha serin ve nemli bölgelerde veri merkezleri kurma”, şeffaflık sağlama ve verimliliği artırma çağrısı yapılıyor. Sonuç olarak, yapay zekanın geleceğini sadece inovasyon değil; çevre dostu ve sürdürülebilirlik odaklı kararlar da şekillendirecek gibi görünüyor. Teknolojiyle attığımız her adımın, gezegenin kaynaklarına da doğrudan bir etkisi olduğu artık inkâr edilemez.

Edirne’deki Demirhanlı Göleti alarm veriyor Haber

Edirne’deki Demirhanlı Göleti alarm veriyor

Kuraklık Demirhanlı Göleti’ni kuruma noktasına getirdi Türkiye’nin önemli tarım ve hayvancılık merkezlerinden Edirne, bu yaz son yılların en şiddetli kuraklığıyla karşı karşıya. Yağışların yetersizliği ve yüksek sıcaklıkların yol açtığı buharlaşma nedeniyle Demirhanlı Göleti’nde su seviyesi mayıs ayından bu yana hızla düştü. Küçük kaynakların da kurumasıyla göletin büyük kısmı tamamen çekildi. Göletin tabanında derin çatlaklar oluştu Kurumanın etkisiyle gölet tabanında derin çatlaklar meydana geldi. Bölgedeki besiciler, hayvanlarını sulayacak su bulmakta zorlanıyor. Çiftçiler, göletin bataklığa dönmesi nedeniyle hayvanlarını buraya yaklaştırmadıklarını, bazı hayvanların çamura saplandığını dile getirdi. Üreticiler hayvancılığın büyük darbe aldığını söylüyor Küçükbaş hayvancılık yapan üretici Murat Gür, “Daha önce hiç bu kadar kurak bir dönem yaşamadık. 45 yaşındayım, bu göletin ilk kez bu kadar azaldığını görüyorum” dedi. Gür, hayvancılığın kuraklıktan doğrudan etkilendiğini belirterek “Merada ot yok, göletin suyu bitmek üzere. Balıklar için bile oksijen kalmadı” ifadelerini kullandı. Kuraklık tarım ve hayvancılık için ciddi tehdit oluşturuyor Edirne’deki bu tablo, tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan üreticilerin geleceğine dair endişeleri artırdı. Uzmanlar, sürdürülebilir su yönetimi ve kuraklıkla mücadele politikalarının acil olarak uygulanması gerektiğini vurguluyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.