SON DAKİKA

#Teknoloji

HABER DEĞER - Teknoloji haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Teknoloji haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

“Olmaz” dediler… Genç Türk girişimciler milyon dolarlık yatırımı kaptı Haber

“Olmaz” dediler… Genç Türk girişimciler milyon dolarlık yatırımı kaptı

Yapay zeka teknolojilerinin küresel ölçekte kartları yeniden dağıttığı bir dönemde, Türkiye’den çıkan genç bir ekip, geliştirdikleri derin teknoloji ile ABD’li yatırımcıların dikkatini çekmeyi başardı. Otonom yapay zeka ajanları (autonomous AI agents) üzerine çalışan Mindra, ABD merkezli TQ Ventures liderliğindeki yatırım turunda 1,2 milyon dolar fon topladı. Bu başarıyı daha da anlamlı kılan ise kurucu ekibin henüz üniversite öğrencisi olması ve "bu yaşta, bu coğrafyadan olmaz" denilen tabuları yıkmasıydı. Fikir şubatta doğdu, yüz yüze gelince devleşti Mindra’nın kuruluş hikayesi, aslında çok yeni. Kurucu ortaklar, fikrin ilk tohumlarının bu yılın şubat ayında atıldığını belirtiyor. Ekip, çalışma hayatından ve kendi deneyimlerinden elde ettikleri içgörülerle fikri olgunlaştırsa da, başlangıçta farklı şehirlerde olmaları ve devam eden başka bir startup projesi nedeniyle süreci hemen başlatamadı. Ekip o günleri şu sözlerle anlatıyor: "Hepimiz yüz yüze bir araya gelince tekrar bu fikir üzerinde yoğun bir şekilde çalışmaya başladık ve şu anki noktaya getirdik. Girişimcilik bizim için hep doğal bir şeydi; bizi buna iten bir 'kırılma anı'ndan ziyade, bizi vazgeçirecek bir durumun oluşmaması bizi buraya taşıdı." ABD’li yatırımcıyı fikre değil, ekibin inadına inandırdılar Birçok girişimin hayali olan ABD merkezli bir fondan yatırım alma süreci ise Mindra ekibi için stratejik bir sınav oldu. TQ Ventures’ı ikna eden unsurun sadece "parlak bir fikir" olmadığını belirten kurucular, startup dünyasının zorlu gerçeklerine dikkat çekti: "Startup, tek bir güzel fikir bulup gerçekleştirdiğiniz basit bir proje değil. Her gün yeni rakiplerle yarışmanız, yaratıcı fikirler bulmanız ve yanlış yaptığınızda düşmemeniz gerekiyor. Bizim TQ’ya gösterdiğimiz en önemli özellik; aklımızdakileri hayata geçirme yeteneğimizin yanı sıra, sürekli inovasyon yapabilen, yılmayan ve her koşulda bir yolunu bulan bir ekip olduğumuzdu." Yapay zeka sadece konuşmayacak, aksiyon alacak Mindra’nın odaklandığı "otonom yapay zeka ajanları" kavramı, son kullanıcı için karmaşık görünse de ekip bunu net bir şekilde tanımlıyor: "Ajanları; sistemlerimize entegre olabilen, veriyi analiz edebilen ve en sonunda aksiyon alan araçlar olarak görüyoruz." Yapay zekanın kabiliyetlerinin artmasıyla bu sistemlerin birer otomasyon cihazına dönüştüğünü belirten ekip, Mindra’nın farkını "orkestrasyon" (orchestrator) yeteneğiyle ortaya koyuyor. Şirket, sadece ajanları yönetmekle kalmıyor; şirketlerin bu ajanları entegre ederken gerçek değere ulaştığı, otomatize edilmiş sistemler tasarlıyor. Blockchain güvencesiyle binde birin altında maliyet Mindra’yı rakiplerinden ayıran en büyük teknik özelliklerden biri, farklı şirketler ve altyapılarla yazılmış ajanların güvenli bir şekilde iletişim kurmasını sağlaması. Gelecekte yapay zeka ajanlarının birbirleriyle çalışacağı bir dünya öngören ekip, bu noktada geliştirdikleri ödeme protokolüne dikkat çekiyor. Sistemin XRP Ledger (Blockchain) üzerinde çalışması, ajanların ne yaptığını takip etmeyi ve ödemelerin şeffaflığını sağlıyor. Özellikle ajanlar arası ödemelerde komisyon oranını %0.01’in (binde bir) altına çekmeyi hedefleyen Mindra, bu düşük maliyeti kendi iş modeliyle değil, kullandıkları teknolojinin avantajıyla sunuyor. Ekip, "İzlenebilirlik bizim için çok kıymetli. Ödeme miktarını ve yerini doğru işlediğimizden emin olmak için blockchain teknolojisi kritik rol oynuyor" diyor. "Türkiye’de kendimizi anlatmak çok maliyetli" Girişimin neden doğrudan ABD pazarına odaklandığı sorusuna ise kurucular, "zaman maliyeti" üzerinden gerçekçi bir yanıt veriyor. Mindra’nın "doğuştan global" bir şirket olduğunu vurgulayan ekip, Türkiye pazarındaki zorlukları şöyle özetliyor: "Yaptığımız iş global ve teknolojinin sınırlarını zorluyor. Türkiye’de ne yazık ki bu vizyonun anlaşılması uzun yıllar alacak. 'Anlaşılma'ya ayıracağımız zaman bizim için büyük bir maliyet. Türkiye’de bizi anlayan şirketlere kapımız hep açık ama ana hedefimiz daima global pazar olacak." Kuruculardan geleceğe bakış: Ajanlar birbirini işe alacak Mindra’nın üç kurucu ortağı İlker Yörü, Deniz Soylular ve Zeynep Yorulmaz, girişimin geleceğine dair heyecanlarını ve kişisel motivasyonlarını ise şu sözlerle paylaşıyor: Zeynep Yorulmaz: "Beni en çok heyecanlandıran şey, yapay zeka ajanlarının birbirini işe alacağı bir geleceği görmek. Ekosistem çok hızlı değişiyor ve bu rekabetçi büyüme Mindra için büyük avantaj. Ajanların daha kompleks işleri tamamlayabilecek kapasiteye gelmesini şirketlerde görmek için sabırsızlanıyorum." Deniz Soylular: "Bize üniversitede okurken şirket kurmanın saçma olduğunu, daha çok şey öğrenmemiz gerektiğini, çok genç olduğumuzu söylediler. Yatırımcılar mesajlarımıza dönmedi. Şimdi ise okurken aldığımız bu yatırım, Türkiye’nin en büyük tohum öncesi turlarından biri oldu. Mindra’nın kültüründe başarılmamış olanı başarmak var." İlker Yörü: "5 yıl sonra yapay zeka ajanlarının sadece iş üretmekle kalmayıp birbirleriyle ticaret yaptığı yeni bir otonom çağ başlayacak. Biz de dünyanın her yerinde geçerli altyapımızla, bu devasa ekonominin finansal ve operasyonel omurgasını oluşturacağız." Gençlere altın tavsiye: "Deneyen kazanır" Milyon dolarlık yatırıma ulaşan genç ekip, kendi yollarından gelmek isteyen Türk girişimcilere de net bir mesaj veriyor: "Artık 'bir şey olur mu olmaz mı' diye düşünmeyi bırakın. Bu dünyada sadece deneyen ve gerçek müşteriden öğrenen kazanıyor. Network elde etmenin ve ekosisteme girmenin en güzel yolu, kendi startup’ınızın olmasıdır."

Dijital ayak izleri tehlike saçıyor: Uzmanlardan kritik uyarı Haber

Dijital ayak izleri tehlike saçıyor: Uzmanlardan kritik uyarı

İnternet ve dijital platformlarda yapılan her etkileşim sonucunda oluşan dijital ayak izleri, akıllı telefonlar, sosyal medya uygulamaları ve çevrim içi alışveriş platformlarıyla birlikte her geçen gün büyüyor. Beğeniden konum bilgisine kadar uzanan bu görünmez kayıtlar, yanlış kişilerin eline geçtiğinde ciddi güvenlik riskleri oluşturabiliyor. Kimlik hırsızlığı, siber zorbalık, hedefli dolandırıcılık ve kurumsal casusluk, dijital ayak izlerinin kötüye kullanımında öne çıkan tehditler arasında yer alıyor. “Dijital ayak izlerinin sayısı önemli ölçüde arttı” Kaspersky GReAT Uzmanı Fatih Şensoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, artan sosyal medya kullanımının platformlara güveni yükselttiğini, bunun da bırakılan dijital ayak izlerini çoğalttığını söyledi. Şensoy, dijital sosyalleşme gibi görünen paylaşımların bile ciddi riskler taşıdığını belirtti. Şensoy şöyle konuştu: “Favori restoranlar, kahve zincirleri ya da aktivitelerle ilgili paylaşımlar masum görünse de kötü niyetli kişiler bu izlerden faydalanabiliyor. Fotoğraflardan konum çıkarıp, canlı yayınlardan deepfake üretebiliyorlar. Yazılı paylaşımlardan bile kişinin ruh hali analiz edilebiliyor.” Siber suçluların en çok ilgilendiği bilgilerin; çalışılan kurum, sık gidilen lokasyonlar, kullanılan bankacılık uygulamaları ve yakın çevre bilgileri olduğunu söyleyen Şensoy, Türkiye’de artan teknoloji kullanımına paralel olarak siber suçların da arttığını vurguladı. “Eski hesaplar ve paylaşımlar silinmeli” Şensoy, kullanıcıların dijital ayak izlerini yönetebilmeleri için bilinçlenmeleri gerektiğini ifade ederek şu önerilerde bulundu: Kendinizi düzenli olarak Google’da aratın. Eski hesaplarınızı ve paylaşımlarınızı silin. Veri ihlali bildirimlerini açın. Tarayıcı geçmişi, çerezler ve önbelleği temizleyin. Sosyal medya gizlilik ayarlarını gözden geçirin. Kaspersky'nin Privacy Checker aracıyla hesap ayarlarınızı güvenli hâle getirin. “Kurumlarda siber güvenlik eğitimi şart” Kurumların dijital ayak izi yönetimini genellikle profesyonel güvenlik firmalarıyla yürüttüğünü belirten Şensoy, çalışanlara verilecek kapsamlı siber güvenlik eğitimlerinin kritik önem taşıdığını söyledi. Son olarak Şensoy, “Siber güvenlik zincirinin en zayıf halkası her zaman kullanıcıdır. Bu nedenle bilinçli davranmak dijital dünyada her zaman kritik olacaktır.” uyarısında bulundu.

Yapay zeka ve veri merkezleri küresel enerji talebini şekillendiriyor Haber

Yapay zeka ve veri merkezleri küresel enerji talebini şekillendiriyor

Küresel rekabetin hızla yükseldiği yapay zeka ve veri merkezleri, enerjide tüketimden iletim, dağıtım ve üretime kadar tüm alanları doğrudan veya dolaylı etkileyerek enerji talebinde domino etkisi yaratıyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, veri merkezlerinin elektrik tüketimi 2017’den bu yana yılda ortalama %12 arttı. 2024’te yapılan veri merkezi yatırımları yarım trilyon dolara ulaştı. Geçen yıl veri merkezleri 415 teravatsaate kadar elektrik tüketti ve bu, dünya elektrik tüketiminin yaklaşık %1,5’ini oluşturdu. ABD, Çin ve Avrupa sırasıyla %45, %25 ve %15 pay alıyor. 2030’da tüketimin yaklaşık 945 teravatsaate ulaşması bekleniyor. Enerjide Dijitalleşme Derneği (EDİDER) Genel Sekreteri Gökberk Bilgin, yapay zeka ve veri merkezlerinin iletim ve dağıtım altyapısını yeniden şekillendirdiğini, yükselen enerji talebinin kısa vadede fosil kaynaklara bağımlılığı artırdığını vurguluyor. Bilgin, tek bir büyük yapay zeka modelinin eğitiminin yüzlerce GPU’yu tam kapasite çalıştırdığını, soğutma ve yedekleme sistemlerinin toplam tüketimi %30-40 artırdığını söylüyor. ABD’de veri merkezlerinin elektrik talebinin ulusal enerji dengesinde açık bir yük haline geldiği, yapay zekanın talebinin iletişim ve dağıtım şebekelerinde bölgesel riskler yarattığı belirtiliyor. Çin, enerji maliyetlerini düşük tutabilen ve hızlı büyüyen üretim altyapısıyla avantaj sağlarken, tercihli elektrik tarifeleri ve hızlı proje devreye alımlarıyla veri merkezlerinin ihtiyacını karşılıyor. ABD ise verimlilik artırıcı teknolojiler ve yenilenebilir enerji entegrasyonu ile toplam enerji yükünü kontrol etmeye çalışıyor. Bilgin, özetle şunları belirtiyor: "Yapay zeka, yenilenebilir enerjiyi hızlandırsa da ölçeklenmesi için gereken enerji talebi fosil ve nükleer kaynakların önemini kısa vadede ortadan kaldırmıyor. Teknolojik rekabet ve enerji dönüşümünü yönlendirecek ülkeler, bugünden bu yeni dönemin gerektirdiği politik, düzenleyici ve finansal hazırlıklarıyapacaklar."

Yılın en renkli sahnesi İstanbul’da kuruluyor: Colors of Marketing, 9–10 Aralık’ta başlıyor Haber

Yılın en renkli sahnesi İstanbul’da kuruluyor: Colors of Marketing, 9–10 Aralık’ta başlıyor

Pazarlama dünyasının yeni nesil buluşma noktası Colors of Marketing, bu yıl ilk kez 9–10 Aralık tarihlerinde Maslak 42 Venue’de gerçekleşecek. “Yeni Yollar Aç” temasıyla düzenlenen etkinlik, fikirlerin renklerle, yeniliğin cesaretle, yaratıcılığın özgürlükle buluştuğu çok katmanlı bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Sanat, veri ve duygunun birleştiği sahne Colors of Marketing; pazarlamanın geleceğini şekillendirmek, ezberleri bozmak ve sektör profesyonellerine yeni bakış açıları kazandırmak için tasarlandı. Etkinlik, sanatın estetiğini, yaratıcılığın enerjisini ve hikâyenin gücünü aynı sahnede bir araya getiriyor. Katılımcılar, sadece trendleri takip eden değil, trendleri yaratan bir atmosferin parçası olacak. 35’ten fazla konuşmacı, iki gün boyunca ilham verecek Bu yılki sahnenin sunuculuğunu tiyatro sanatçısı Hakan Bilgin üstlenecek. Etkinlikte Prof. Dr. Sinan Canan, Melis İşiten, Somer Sivrioğlu, Arda Öztaşkın, Sinan Özkök, Emrah Ablak ve Yağız Sabuncuoğlu gibi farklı alanlardan pek çok isim yer alacak. Toplamda 35’ten fazla konuşmacı, pazarlama, iletişim, yaratıcılık, gastronomi ve teknoloji ekseninde deneyimlerini paylaşacak. Etkinliğin ana sponsorları Citroën ve Mars Neo olurken, medya ve marka işbirlikleriyle sektörün önde gelen kuruluşları da sahnede olacak. “Sınırları aşmak, normları sorgulamak için bir aradayız” Organizasyonun küratörü Hüseyin Sayın, Colors of Marketing’i yalnızca bir etkinlik değil, bir fikir ekosistemi olarak tanımlıyor: “Colors of Marketing’i; duyguların, verinin ve yaratıcılığın kesiştiği, sadece bağlantıların değil, bağların da kurulacağı bir platform olarak kurguladık. Amacımız trendleri izlemek değil, yeni düşünce yolları açmak. Cesur, çizgi dışı bir ruhla Türkiye’de pazarlama ve iletişim dünyasına yeni bir soluk getirmek istiyoruz.” Pazarlamanın dönüşen dünyasına yeni bir bakış Colors of Marketing, dijital çağın hızla değişen pazarlama dinamikleri içinde fikirlerin, duyguların ve teknolojinin buluştuğu yeni bir alan açıyor. Markalar, yaratıcı zihinler ve vizyoner liderler aynı çatı altında bir araya gelerek sektörün geleceğine yön verecek. Etkinliğin programı ve detaylarına www.colorsofmarketing.org adresinden ulaşılabiliyor.

11 yaşındaki Türk dahinin Mars projesi ABD’den davet getirdi Haber

11 yaşındaki Türk dahinin Mars projesi ABD’den davet getirdi

Mars’ta yaşamı mümkün kılmak için geliştirilen proje dünya çapında ilgi gördü Hatay’ın İskenderun ilçesinde yaşayan 11 yaşındaki Ümit Keçik, uluslararası bilim ve matematik olimpiyatlarında elde ettiği derecelerin ardından, Mars’ı yaşanabilir hale getirmeyi amaçlayan projesiyle yeniden gündemde. Türkiye’de katıldığı yarışmada birincilik, Tayland’da düzenlenen SIMSO Bilim Olimpiyatı’nda ise dünya üçüncülüğü elde eden Keçik, güneş enerjisiyle çalışan roket, yapay yerçekimi, tarım-hayvancılık modülleri ve altın dedektörüyle bakım-onarım sistemi içeren bir Mars kolonisi tasarladı. Keçik: “Hedefim proje prototipini NASA’ya teslim etmek” Kendisini “Her gün bir kitap okuyan ve teknoloji bağımlılığından uzak duran bir öğrenci” olarak tanımlayan Ümit Keçik, projesini şöyle anlattı: “Roket, Dünya’nın yerçekiminden çıktıktan sonra ek itici kuvvetle yoluna devam edecek. Mars’ta yaşam için yeme–içme döngüsünü sağlayacak tarım sistemleri, bozulan cihazları onaracak altın dedektörü ve güneş enerjisiyle çalışan iletişim ağı kurdum. Hedefim önce prototip roketi üretmek, sonra projeyi NASA’ya sunmak.” ABD'den gelen davet aileyi harekete geçirdi Ümit Keçik, American Rice University'den eğitim daveti aldığını, bu sayede NASA yetkilileriyle doğrudan sunum yapma imkanı doğabileceğini söyledi. Ailenin maddi imkânları sınırlı olduğu için eğitim ve proje sürecinde destek arayışı sürüyor. Aile: “Onu bilim yolunda yalnız bırakmak istemiyoruz” Anne Nurhan Keçik, “Oğlumun bu kadar ciddi bir projeyi benden destek isteyerek yapması gurur verici. Kopernikus Bilim Olimpiyatı’nda dördüncü oldu, ABD’den davet aldı. Ona bu imkanı vermek istiyoruz” dedi. Baba Ercüment Keçik ise, “Bir baba olarak hayalim, oğlumu NASA’daki brifinge gönderebilmek. Bu, sadece onun değil Türkiye toplumunun geleceği için de önemli bir adım olur” ifadelerini kullandı.

İran’dan nükleer program açıklaması Haber

İran’dan nükleer program açıklaması

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezzekian, İran Atom Enerjisi Örgütü’nü ziyaretinde yaptığı açıklamada, ülkenin nükleer sanayiyi geliştirme hedefinin nükleer silah üretimi değil, “halkın ihtiyaçlarını karşılamak ve ekonomik refahı artırmak” olduğunu belirtti. Pezzekian, nükleer endüstrinin yalnızca küçük bir kısmının askeri amaçlarla ilişkilendirildiğini, geri kalanının sağlık, tarım, enerji ve çevre gibi alanlara hizmet ettiğini vurguladı. Pezzekian: “Nükleer endüstriyi büyütme kararlılığımız bomba üretmeye değil, refah sağlamaya yöneliktir.” Cumhurbaşkanı, radyofarmasötik üretimi ve tıbbi tedavi teknolojilerinin yer aldığı sergiyi gezdikten sonra yaptığı konuşmada, İran’ın nükleer bilim insanlarının çalışmalarını “bilimsel cihat” olarak nitelendirdi. Pezzekian, ülkenin radyofarmasötik üretiminde bölgesel bir güç olma potansiyeline işaret ederek, “Bu teknoloji yalnızca tedavi için değil, aynı zamanda ulusal zenginlik üretimi için stratejik bir değere sahip” dedi. “Nükleer silah üretmek gündemimizde yok” vurgusu bir kez daha tekrarlandı. Pezzekian, Batılı ülkeleri İran’ın nükleer ilerleyişini engellemek için “asılsız silah iddialarını” kullanmakla eleştirdi ve “Bu iddiaların onlar için bahane olduğunu kendileri de biliyor” dedi. İranlı nükleer bilim insanlarına yönelik suikastların, ülkenin teknoloji bağımsızlığını hedef alan bir baskı aracı olduğunu savundu. İran, radyofarmasötikler, tarım teknolojileri, su arıtma ve enerji üretiminde nükleer uygulamaları genişletmeyi hedefliyor. Cumhurbaşkanı, nükleer teknolojinin yalnızca savunma değil, sağlık, tarım, su yönetimi ve çevre koruma gibi alanlarda kullanıldığını belirterek, bu teknolojinin tanıtım ve ihracatında daha etkili bir planlamaya ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. “Ulusal kaynaklarımızı kullanırken bilimsel potansiyeli değerlendirmekte yavaş kaldık” diyerek iç eleştiri de yaptı. 8 yeni nükleer santral planı: İran, Rusya ile yeni elektrik üretim projeleri yürütüyor. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed Eslami, ülkenin güney ve kuzey kıyılarında 8 yeni nükleer santral kurulacağını açıkladı. Bu projelerin bir kısmı Rusya ile yürütülen anlaşmalara dayanıyor. Eslami, “20 bin megavat nükleer elektrik üretimi hedefini gerçekleştirmek için çalışıyoruz” dedi. Nükleer santrallerle birlikte tuzdan arındırma tesisleri ve yerli teknoloji altyapısı da kurulacak. Eslami, Buşehr'de devam eden nükleer santral projesiyle entegre 70 bin metreküp kapasiteli su arıtma tesisi kurulacağını duyurdu. Ayrıca kuantum, lazer ve füzyon teknolojilerinde de üniversitelerle işbirliği yapılacağını açıkladı. “Nükleer endüstri İran’ın bilimsel bağımsızlığının sembolü olacak.” Pezzekian, nükleer projelerin yalnızca teknolojik değil, jeopolitik bir bağımsızlık meselesi olduğunu belirterek, “Bu başarıları hızlandırmak için devlet tüm desteği verecek. Ülkenin geleceği bilgide, inovasyonda ve kendi teknolojimizi üretmekte” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.