SON DAKİKA

#Yeni Anayasa

HABER DEĞER - Yeni Anayasa haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yeni Anayasa haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Erdoğan, Yapıcıoğlu’nu Saraçhane’de değil, Saray’da ağırladı Haber

Erdoğan, Yapıcıoğlu’nu Saraçhane’de değil, Saray’da ağırladı

Görüşme Beştepe’de basına kapalı gerçekleşti AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul etti. Cumhurbaşkanlığı kaynakları, görüşmenin planlı bir ziyaret olduğu bilgisini paylaşırken, içerik ve gündeme ilişkin resmi bir açıklama yapılmadı. Görüşmeden yalnızca bir fotoğraf servis edildi. Erdoğan–HÜDA PAR temasları seçim sonrası yeniden hızlandı HÜDA PAR, son seçimlerde Cumhur İttifakı’nı destekleyen bileşenlerden biri olarak TBMM’de grup dışı temsil edilen partiler arasında yer alıyor. Son aylarda artan siyasi temaslar, parti ile AK Parti arasında yeni döneme dair olası işbirliği senaryolarını yeniden gündeme taşıdı. Görüşmenin içeriğine dair resmi açıklama yapılmadı Basına kapalı gerçekleştirilen toplantı sonrası ne Beştepe’den ne de HÜDA PAR cephesinden görüşme başlıklarına ilişkin bir açıklama gelmedi. Ankara kulislerinde görüşmenin yerel seçimler, yeni anayasa tartışmaları ve bölgesel siyaset dosyaları bağlamında yapıldığı yorumları öne çıktı. HÜDA PAR son dönemde Meclis ve kabine temaslarını sıklaştırdı Yapıcıoğlu, son haftalarda hükümet kanadıyla üst düzey temaslar yürütüyor. Parti, özellikle yeni anayasa görüşmeleri ve “sivil siyaset vurgusu” üzerinden kamuoyuna yönelik açıklamalarını artırmış durumda.

Mehmet Uçum: Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz! Haber

Mehmet Uçum: Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından yayımladığı “Önce Geçiş Sonra Demokrasi Çarpıtması!” başlıklı yazısında, “Terörsüz Türkiye” süreci ve demokrasi reformları üzerine tartışmalara yanıt verdi. Uçum, bazı çevrelerin “geçiş süreci” kavramını yanlış yorumlayarak demokrasiyi askıya alma iddiasında bulunduğunu belirtti. “Geçiş süreci demokrasiden bağımsız değildir” Uçum yazısında, “Terörsüz Türkiye’ye geçiş”in amacının terörün kesin ve kalıcı biçimde sona ermesi olduğunu, bu sürecin yalnızca terör örgütü ve onun siyasi-ideolojik bağlantılarıyla sınırlı olduğunu vurguladı. “Geçiş süreci Türkiye’deki ve bölgedeki Kürt yurttaşların tamamına yönelik değildir. Bu süreçteki özneler münfesih terör örgütünün kurucuları, yöneticileri ve hukuken muhatap alınabilecek kişilerle sınırlıdır.” Uçum’a göre, geçiş süreci hukuku demokratik düzenin bir parçası olarak görülmeli ve demokrasiyle birlikte ilerlemelidir. “Geçiş süreci hukukunu demokrasi dışında görmek abestir. Terörün ve şiddetin sona ermesi zaten demokratik alanı genişletecek, yeni olanaklar yaratacaktır.” “Türkiye’de demokrasi askıda değil, işliyor” Yazısında muhalefetin “demokrasi askıda” yönündeki söylemlerine de yanıt veren Uçum, Türkiye’de demokratik sistemin tüm kurumlarıyla işlediğini belirtti: “Demokrasi askıda ise Türkiye’de her türlü muhalefet nasıl olabiliyor, varlıklarını nasıl sürdürebiliyor? En radikal fikirlerin bile ortaya çıkabildiği bir ortamda, ‘demokrasi yok’ demek ideolojik körlüktür.” Uçum, hukuki süreçlerin ve cezaların “demokrasiye darbe” gibi gösterilmesini yanlış bulduğunu vurguladı: “Suç alanına girilmedikçe her kanattan muhalifler demokratik alanda son derece rahat hareket ediyor. Türkiye’nin gerçeği budur.” “Terörü sona erdirmek hiçbir ön şarta bağlanamaz” Uçum, yazısının sonunda “terör ve demokrasi” arasındaki ilişkiyi açık biçimde tanımlayarak, terörün hiçbir şekilde meşrulaştırılamayacağını belirtti: “Terörü sona erdirmek hiçbir ön şarta bağlanamaz. Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz. Terörün bitmesi herkesin kazancıdır, demokrasiyi geliştirmek için yüksek bir imkandır. Bu süreci istismar etmek en büyük sabotaj olur.” “Demokrasiye geçiş değil, demokrasiyi güçlendirme hedefi” Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, “demokrasiye geçiş” gibi ifadelerin Türkiye’nin mevcut sistemini yok saydığını da dile getirdi: “Türkiye zaten demokratik bir düzene sahip. Hedef, demokrasiye geçmek değil, demokrasiyi geliştirmektir. Cumhuriyet ve demokrasi güçlü temellere sahiptir; eksikleri tamamlamak, kurumları geliştirmek elbette mümkündür.” Uçum’un yazısı, Cumhurbaşkanlığı çevrelerinde yürütülen “Terörsüz Türkiye” ve “yeni anayasa” tartışmalarına dair en kapsamlı değerlendirmelerden biri olarak dikkat çekti. Siyaset kulislerinde ise bu çıkış, önümüzdeki dönemde güvenlik-demokrasi dengesine dair yeni anayasal adımların habercisi olarak yorumlandı.

Mehmet Uçum’dan Anayasa için “66. Madde” önerisi: ‘Türk’ yerine ‘Türk Vatandaşı’ Haber

Mehmet Uçum’dan Anayasa için “66. Madde” önerisi: ‘Türk’ yerine ‘Türk Vatandaşı’

Uçum, vatandaşlık tanımının “hukuki bağ” vurgusuyla yeniden ele alınabileceğini belirterek, “Etnik kimliğine ve dini aidiyetine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hukuken bağlı olan herkes Türk vatandaşıdır” şeklinde bir düzenlemenin söz konusu olabileceğini söyledi. “Çözüm değil, geçiş süreci” Habertürk’e konuşan Uçum, son dönemdeki tartışmaların bir “çözüm süreci” olarak değil, “terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci” olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Terör örgütünün feshi ve silah bırakma kararıyla bu sürecin başladığını kaydeden Uçum, bunun bir devlet inisiyatifi olduğunu dile getirdi. “Geçiş Süreci Kanunu çıkarılmalı” Uçum, sürecin yasal güvence altına alınması için özel, geçici ve tek bir kanun çıkarılması gerektiğini de savundu. Bu kanunun, toplumsal katılım, entegrasyon, ceza ve infaz hukuku ile sosyal hukuk başlıklarını kapsaması gerektiğini belirterek, “Devletin hassasiyetleri ve kırmızı çizgileri” temel alınmalı dedi. Yeni anayasa vurgusu Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Kürtlere yönelik yasakların kaldırıldığını, kültürel ve sosyal haklarda ilerleme sağlandığını hatırlatarak, bundan sonraki sürecin demokrasinin güçlendirilmesi ve yeni anayasa çalışmalarıyla ilerleyeceğini söyledi. Bu kapsamda; “Türk vatandaşlığı” tanımının hukuki bir bağ olarak vurgulanabileceğini, Türkçe’nin devletin tek resmi dil olma özelliğinin tartışma dışı olduğunu, ancak diğer dillerin öğretimi için yasal düzenleme yapılabileceğini, Yerel yönetimlerde denetim ve bütçe gücünün artırılabileceğini ifade etti.

Aydoğan Doğan: Yeni Bir Yurttaşlık Sözleşmesine İhtiyaç Vardır! Haber

Aydoğan Doğan: Yeni Bir Yurttaşlık Sözleşmesine İhtiyaç Vardır!

Türkiye, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken, derin bir toplumsal sözleşme kriziyle karşı karşıya. 1982 Anayasası, darbe döneminin ürünü olarak, halkın iradesini değil, askeri vesayeti yansıtan bir metin. Bu anayasa, toplumun çeşitliliğini, ihtiyaçlarını ve geleceğini kucaklamaktan uzak. Etnik, kültürel ve sosyal çeşitliliğimiz, merkeziyetçi bir yapı içinde eziliyor; eşit yurttaşlık ise lafta kalıyor. Bu yüzden, yeni bir yurttaşlık sözleşmesine –yani gerçek bir toplum sözleşmesine– acil ihtiyaç var. Bu sözleşme, sadece hukuki bir belge değil, ortak geleceğimizi inşa edecek bir köprü olmalı. Tarihsel olarak bakarsak, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişte yurttaşlık kavramı, etnik temelli bir ulus inşasıyla şekillendi. Tanzimat'tan Islahat Fermanı'na, oradan 1921 ve 1924 anayasalarına uzanan süreç, eşitlik vaadiyle başladı ama pratikte dışlayıcı politikalarla devam etti. Kürtler, Aleviler, diğer azınlıklar ve yoksul kesimler, bu süreçte sıklıkla dışlandı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında "Türk" tanımı, etnik bir kimlikten ziyade yurttaşlık bağı olarak tasarlanmıştı; ancak uygulama, asimilasyon ve merkeziyetçilikle bozuldu. 1961 ve 1982 anayasaları ise darbe mirası olarak, özgürlükleri kısıtlayan, vesayeti koruyan yapılar haline geldi. Bugün, bu mirasın yükü altında, toplumumuz kutuplaşmış halde: Bir yanda ekonomik eşitsizlikler, diğer yanda kimlik çatışmaları. Güncel sorunlar, bu ihtiyacın aciliyetini gözler önüne seriyor. Türkiye'de yurttaşlık, eşitlikten uzak bir kavram haline geldi. Gelir dağılımındaki uçurum –nüfusun yüzde 1'inin servetin yüzde 40'ını kontrol etmesi– eşit yurttaşlığı slogan haline getiriyor. Kürt sorunu, yıllardır çözümsüz bırakılarak, barışı engelliyor. Merkeziyetçi yönetim, yerel ihtiyaçları görmezden geliyor; Alevilerin inanç hakları, Romanların sosyal dışlanması gibi meseleler, sistematik ihmal ediliyor. Dış politika ve güvenlik tehditleri –örneğin Suriye'deki gelişmeler– iç barışımızı doğrudan etkiliyor. Pandemi, iklim krizi ve göç gibi küresel sorunlar ise, mevcut anayasanın yetersizliğini daha da belirginleştiriyor. Bu yapı, demokrasiyi zayıflatıyor: Seçimler var ama katılım sınırlı; ifade özgürlüğü baskı altında; yargı bağımsızlığı tartışmalı. Peki, yeni bir yurttaşlık sözleşmesi nasıl olmalı? Öncelikle, etnik temelli değil, eşitlik ve katılım temelli bir vatandaşlık tanımı şart. Anayasa, "Türk" kavramını, etnik bir kimlikten çıkarıp, tüm yurttaşları kapsayan bir çatı haline getirmeli. Eşit yurttaşlık, sadece haklarda değil, sorumluluklarda da geçerli olmalı: Bilinçli vatandaşlık, seçimden öte, sürekli katılımı gerektirir. İkinci olarak, sosyal adalet ön planda olmalı. Ekonomik haklar –gelir adaleti, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlık erişimi– anayasada güvence altına alınmalı. İzmir İktisat Kongresi'nin ruhuyla, "misak-ı iktisadi" gibi bir ekonomik sözleşme, anayasanın parçası haline getirilmeli. Üçüncü olarak, desentralizasyon: Yerel yönetimler güçlendirilmeli, bölgelerin ihtiyaçlarına göre özerklik sağlanmalı. Bu, federalizm değil, üniter yapı içinde katılımcı bir model. Dördüncü olarak, demokrasi derinleştirilmeli: Halkın doğrudan yasa önerme, vekil geri çağırma hakkı gibi mekanizmalar eklenmeli. Dijital araçlarla katılım artırılmalı. Son olarak, barış ve güvenlik: Silahlı çatışmaların sona ermesi, genel af gibi adımlarla desteklenmeli; ancak bu, şeffaf ve toplum odaklı olmalı. Bu sözleşme, tüm siyasi partilerin, sivil toplumun ve halkın katılımıyla hazırlanmalı. İktidarın önerdiği sivil anayasa tartışması, fırsat olarak görülmeli; muhalefet, "istemezük" tavrından vazgeçip, özgürlükçü öneriler sunmalı. Geçmiş hatalardan –örneğin çözüm sürecindeki yöntem yanlışlıklarından– ders çıkararak, ileriye bakmalıyız. Yeni anayasa, terörsüz bir Türkiye için zemin yaratmalı; Kürtlerin, Alevilerin, tüm kesimlerin sesini duymalı. Sonuç olarak, yeni bir yurttaşlık sözleşmesi, kavga yerine uzlaşıyı; korku yerine umudu getirecek. Bu, siyasetin topluma borcu. Eğer kaçarsak, yarınlarımız karanlık; eğer sahiplenirsek, onurlu bir birliktelik mümkün. Halkın iradesi, bu değişimin anahtarıdır.

Mehmet Uçum: Sivil anayasa, halkın yapması gereken anayasadır Haber

Mehmet Uçum: Sivil anayasa, halkın yapması gereken anayasadır

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, X hesabından paylaştığı Pazar yazısında, yeni anayasa tartışmaları çerçevesinde gündeme gelen “sivil anayasa” kavramına açıklık getirdi. Bu nitelemenin Türkiye’nin tarihsel ve toplumsal gerçekliğine uygun olduğunu belirten Uçum, “Sivil anayasa, halkın yapması gereken anayasadır” vurgusunu yaptı. Uçum’un açıklamaları şu şekilde: “SİVİL ANAYASA HALKIN YAPTIĞI ANAYASA DEMEKTİR!” Yeni anayasa hedefi ifade edilirken ‘sivil anayasa’ nitelemesinin tartışıldığı görülüyor. Anayasaların sivil olamayacağı gerekçesiyle bu ifadeye itiraz ediliyor. Bu itirazlar arasında kamu-sivil, siyasal toplum-sivil toplum, asker-sivil, resmi-sivil ayrımları yer alıyor. Ancak tüm bu ayrımlara rağmen yeni anayasanın sivil nitelemesi son derece isabetlidir ve Türkiye gerçeğine uygundur. Kavramlar, toplumsal ve siyasal süreçlerle gelişir; içeriği zamanla değişir ve zenginleşir. Sivilin köken anlamı askeri olmayan demektir ancak bu kavram kamusal alan, resmi kurumlar ve seçkinci yapılar karşısında halkın iradesini temsil eden bir anlam da kazanmıştır. Türkiye'de 1961 Anayasası, 1971 değişiklikleri ve 1982 Anayasası askeri müdahaleler sonucu hazırlanmıştır. Bu nedenle, askeri iradenin değil, halkın ve siyasi temsilcilerinin yaptığı anayasa, yani sivil anayasa talebi öne çıkmıştır. Yeni anayasanın sivil niteliği, belgenin hukuki ya da resmi niteliğine değil, hazırlanış sürecinde halkın iradesinin belirleyici olmasına işaret eder. Sivillik, devletin dışında olmak anlamına gelmez; aksine devletin temel esaslarını halkın belirlemesi demektir. Sivil iradenin temsilcisi siyasettir ve onun en yüksek organı TBMM’dir. Sivil yeni anayasa, olağan Meclisin hazırlayacağı ve halkın onayına sunulacak olan anayasadır. Sonuç olarak, ‘sivil anayasa’ ifadesi, anayasanın içeriğinden çok yapım sürecinde halkın iradesinin esas alınması anlamına gelir. Özcesi sivil anayasa, halkın yapması gereken anayasadır. Yeni anayasa hedefinin anlamı da ‘Halkın Anayasası’na kavuşmaktır.” Uçum’un bu açıklamaları, yeni anayasa tartışmalarında sivil iradenin önemine vurgu yapan yaklaşımı güçlendiriyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.