Türkiye, son yıllarda savunma sanayii alanında attığı adımlarla sadece bölgesel değil, küresel ölçekte de dikkat çekiyor.
Bu adımların en sembolik olanlarından biri ise hiç kuşkusuz Kızılelma. Yerli ve milli olarak geliştirilen bu insansız savaş uçağı, sadece teknolojik bir ürün değil, aynı zamanda jeopolitik bir mesaj, stratejik bir duruş ve tarihsel bir simgedir.
Kızılelma, jet motorlu, yüksek manevra kabiliyetine sahip ve radarda düşük iz bırakan bir savaş platformudur. Her yıl 12 adet üretilmesi planlanıyor. Ancak bu uçağın gerçek gücü yalnızca teknik detaylarında değil, taşıdığı anlamda saklı. Kızılelma, Türk tarihinde ulaşılması gereken büyük, ulvi hedefin simgesidir. Bugün bu isim, Türkiye’nin savunma sanayiindeki bağımsızlık idealini ve bölgesel aktörlük iddiasını temsil ediyor.
Türkiye, hâlâ NATO’nun en güçlü üyelerinden biri. Ancak özellikle 2019’da Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması ve ardından ABD’nin Türkiye’yi F-35 programından çıkarması, Batı ile olan ilişkilerde derin çatlaklar yarattı.
ABD, Türkiye’ye Patriot sistemlerini satmayı reddetti. Türkiye ise kendi yolunu çizdi. İşte Kızılelma, bu yol ayrımının somut sonucu… Yerli üretim, stratejik bağımsızlık ve caydırıcılık bu uçağın gövdesinde birleşiyor.
Geçtiğimiz yıl yaşanan kısa ama etkili İran-İsrail savaşı, Orta Doğu'da hava üstünlüğünün ne kadar belirleyici olduğunu bir kez daha ortaya koydu. İsrail’in teknolojik üstünlüğü, sadece İran’ı değil, bölgedeki diğer ülkeleri de harekete geçirdi. Türkiye de bu gelişmeleri yakından izliyor. Diplomatik ilişkiler bulunsa da, İsrail ile olan bağlar son 20 yılda inişli çıkışlı bir seyir izledi.
Bu nedenle, hava savunma kabiliyetlerinin artırılması Ankara açısından bir tercih değil, bir zorunluluk hâline geldi.
Kimi çevreler Türkiye’nin bu tür projelerini “Yeni Osmanlıcılık” çerçevesinde değerlendiriyor. Ancak mesele sadece nostaljik bir hayal değil. Türkiye hem askeri hem de siyasi olarak bölgesel bir denge unsuru olmak istiyor. Kızılelma gibi savunma projeleri, bu hedefin önemli yapı taşlarından biri. Sadece savunma değil, gerektiğinde caydırıcı güç olabilmek için geliştiriliyor. İçine gömülen yazılım kadar, üzerine yüklenen anlam da önemlidir.
Kızılelma, bir savaş uçağı olmanın ötesinde bir anlam taşıyor. Türkiye'nin savunma sanayiinde bağımsızlık arayışı, jeopolitik manevra kabiliyeti ve stratejik vizyonunun bir simgesi olarak gökyüzüne yükseliyor.
Bugün Türkiye, sadece satın alan değil, tasarlayan, üreten ve ihracat yapan bir ülke olma yolundadır. Kızılelma bu dönüşümün en görünür sembollerinden biridir.
Bu uçak yalnızca gökyüzüne değil, Türkiye'nin geleceğine kanat çırpıyor.
Unutmayalım, güç vizyonu gelişmelerin başrol kahramanı Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Cavit Obayd
KIZILELMA: Türkiye'nin Yeni Nesil Güç Vizyonu
Türkiye, son yıllarda savunma sanayii alanında attığı adımlarla sadece bölgesel değil, küresel ölçekte de dikkat çekiyor.
Bu adımların en sembolik olanlarından biri ise hiç kuşkusuz Kızılelma. Yerli ve milli olarak geliştirilen bu insansız savaş uçağı, sadece teknolojik bir ürün değil, aynı zamanda jeopolitik bir mesaj, stratejik bir duruş ve tarihsel bir simgedir.
Kızılelma, jet motorlu, yüksek manevra kabiliyetine sahip ve radarda düşük iz bırakan bir savaş platformudur. Her yıl 12 adet üretilmesi planlanıyor. Ancak bu uçağın gerçek gücü yalnızca teknik detaylarında değil, taşıdığı anlamda saklı. Kızılelma, Türk tarihinde ulaşılması gereken büyük, ulvi hedefin simgesidir. Bugün bu isim, Türkiye’nin savunma sanayiindeki bağımsızlık idealini ve bölgesel aktörlük iddiasını temsil ediyor.
Türkiye, hâlâ NATO’nun en güçlü üyelerinden biri. Ancak özellikle 2019’da Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması ve ardından ABD’nin Türkiye’yi F-35 programından çıkarması, Batı ile olan ilişkilerde derin çatlaklar yarattı.
ABD, Türkiye’ye Patriot sistemlerini satmayı reddetti. Türkiye ise kendi yolunu çizdi. İşte Kızılelma, bu yol ayrımının somut sonucu… Yerli üretim, stratejik bağımsızlık ve caydırıcılık bu uçağın gövdesinde birleşiyor.
Geçtiğimiz yıl yaşanan kısa ama etkili İran-İsrail savaşı, Orta Doğu'da hava üstünlüğünün ne kadar belirleyici olduğunu bir kez daha ortaya koydu. İsrail’in teknolojik üstünlüğü, sadece İran’ı değil, bölgedeki diğer ülkeleri de harekete geçirdi. Türkiye de bu gelişmeleri yakından izliyor. Diplomatik ilişkiler bulunsa da, İsrail ile olan bağlar son 20 yılda inişli çıkışlı bir seyir izledi.
Bu nedenle, hava savunma kabiliyetlerinin artırılması Ankara açısından bir tercih değil, bir zorunluluk hâline geldi.
Kimi çevreler Türkiye’nin bu tür projelerini “Yeni Osmanlıcılık” çerçevesinde değerlendiriyor. Ancak mesele sadece nostaljik bir hayal değil. Türkiye hem askeri hem de siyasi olarak bölgesel bir denge unsuru olmak istiyor. Kızılelma gibi savunma projeleri, bu hedefin önemli yapı taşlarından biri.
Sadece savunma değil, gerektiğinde caydırıcı güç olabilmek için geliştiriliyor. İçine gömülen yazılım kadar, üzerine yüklenen anlam da önemlidir.
Kızılelma, bir savaş uçağı olmanın ötesinde bir anlam taşıyor. Türkiye'nin savunma sanayiinde bağımsızlık arayışı, jeopolitik manevra kabiliyeti ve stratejik vizyonunun bir simgesi olarak gökyüzüne yükseliyor.
Bugün Türkiye, sadece satın alan değil, tasarlayan, üreten ve ihracat yapan bir ülke olma yolundadır. Kızılelma bu dönüşümün en görünür sembollerinden biridir.
Bu uçak yalnızca gökyüzüne değil, Türkiye'nin geleceğine kanat çırpıyor.
Unutmayalım, güç vizyonu gelişmelerin başrol kahramanı Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.