Afganistan’da iktidar kimde olursa olsun değişmeyen bir gerçek vardır. Pakistan, sahne arkasında en etkili ve belirleyici aktörlerden biri olmayı sürdürür. Bu durum, tarihsel bağlardan jeopolitik çıkar hesaplarına, güvenlik kaygılarından ekonomik bağlantılara kadar geniş bir yelpazede kendini göstermektedir. Bugünlerde Taliban muhaliflerinin İslamabad’a davet edilmesi, bu uzun soluklu politikanın yalnızca güncel bir yansımasıdır.
Resmî açıklamalarda, söz konusu davetin kapsayıcı bir diyalog ortamı sağlama amacıyla gerçekleştirildiği vurgulanıyor. Ancak bölgeyi yakından takip edenler için bu açıklamanın yüzeysel bir diplomatik söylemden ibaret olduğu açıktır.
Asıl amaç, Taliban’a açık bir mesaj vermektir. Sizi destekliyoruz, fakat sizi ikame edebilecek başka aktörler de elimizin altındadır. Bu yaklaşım, Pakistan’ın uzun yıllardır izlediği çifte baskı stratejisinin güncel bir uygulaması olarak değerlendirilebilir.
Taliban’ın iktidarda kalması Pakistan açısından kısa vadeli güvenlik çıkarlarını garanti altına almak için kritik önem taşımaktadır. Ancak Taliban’ın her alanda mutlak bir uyum göstermemesi durumunda, İslamabad’ın elinde her zaman alternatif senaryolar hazırdır.
Bugün davet edilen muhalif isimlerin birçoğu, Afganistan halkı nezdinde güçlü bir meşruiyete sahip değildir, ancak istihbarat bağlantıları ve dış destek mekanizmalarıyla tanınmaktadır. Bu da davetin sembolik olmaktan çok, stratejik bir baskı unsuru olduğunu düşündürmektedir.
Uluslararası kamuoyuna verilen mesaj açıktır. Pakistan herkesle konuşabilir, her aktörle temas kurabilir. Ancak içerideki denklem çok daha serttir. Zira bu temaslar yalnızca diplomatik değil, aynı zamanda Taliban’ı hizaya getirmeye yönelik bir denge oyununun parçasıdır. Pakistan, Taliban’ı tek taraflı bağımlılık ilişkisine sokmak için sürekli bir havuç-sopa politikası yürütmektedir. Aslına bakarsak bu siyasal manevraların ardında ise değişmeyen bir sorun yatmaktadır.
(DURAND HATTI) meselesi Pakistan, bu hattın Afganistan tarafından resmî olarak tanınmasını istemektedir. Üstelik sadece uluslararası belgelerde değil, toplumsal hafızada da bu sınırın meşrulaştırılmasını hedeflemektedir. Çünkü Afganistan halkının önemli bir kesimi DURAND HATTI’NI sömürgeci bir miras, ulusal bütünlüğe yönelik bir tehdit olarak görmektedir. Pakistan içinse bu hattın kabulü, hem güvenlik hem de sınır ötesi etnik ilişkiler bakımından hayati öneme sahiptir.
Bütün bu gelişmeler Afganistan halkının zihninde aynı soruyu canlı tutmaktadır. Pakistan bizden ne istiyor? Cevap her geçen gün daha da netleşmektedir. Pakistan, Afganistan’ın tam anlamıyla bağımsız bir siyaset üretmesinden ziyade, kendi güvenlik ve dış politika çıkarlarına uyumlu, hatta mümkünse itaatkâr bir komşu istemektedir. Bugünkü davetler de, uzun süredir sahnelenen bu oyunun yalnızca yeni bir perdesinden ibarettir.
Sonuç olarak, Pakistan’ın Afganistan siyasetindeki rolü dostane ilişkiler geliştirmekten çok, stratejik bir yönlendirme ve baskı mekanizması inşa etmeye dayanmaktadır. Bu nedenle İslamabad’ın attığı her adım, yalnızca ikili ilişkilerin değil, aynı zamanda bölgesel dengelerin de yeniden şekillenmesinde belirleyici olacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Cavit Obayd
PAKİSTAN'IN DAVETİ, DOSTLUK MU? YOKSA TALİBAN'A BASKI MI?
Afganistan’da iktidar kimde olursa olsun değişmeyen bir gerçek vardır. Pakistan, sahne arkasında en etkili ve belirleyici aktörlerden biri olmayı sürdürür. Bu durum, tarihsel bağlardan jeopolitik çıkar hesaplarına, güvenlik kaygılarından ekonomik bağlantılara kadar geniş bir yelpazede kendini göstermektedir. Bugünlerde Taliban muhaliflerinin İslamabad’a davet edilmesi, bu uzun soluklu politikanın yalnızca güncel bir yansımasıdır.
Resmî açıklamalarda, söz konusu davetin kapsayıcı bir diyalog ortamı sağlama amacıyla gerçekleştirildiği vurgulanıyor. Ancak bölgeyi yakından takip edenler için bu açıklamanın yüzeysel bir diplomatik söylemden ibaret olduğu açıktır.
Asıl amaç, Taliban’a açık bir mesaj vermektir. Sizi destekliyoruz, fakat sizi ikame edebilecek başka aktörler de elimizin altındadır. Bu yaklaşım, Pakistan’ın uzun yıllardır izlediği çifte baskı stratejisinin güncel bir uygulaması olarak değerlendirilebilir.
Taliban’ın iktidarda kalması Pakistan açısından kısa vadeli güvenlik çıkarlarını garanti altına almak için kritik önem taşımaktadır. Ancak Taliban’ın her alanda mutlak bir uyum göstermemesi durumunda, İslamabad’ın elinde her zaman alternatif senaryolar hazırdır.
Bugün davet edilen muhalif isimlerin birçoğu, Afganistan halkı nezdinde güçlü bir meşruiyete sahip değildir, ancak istihbarat bağlantıları ve dış destek mekanizmalarıyla tanınmaktadır. Bu da davetin sembolik olmaktan çok, stratejik bir baskı unsuru olduğunu düşündürmektedir.
Uluslararası kamuoyuna verilen mesaj açıktır. Pakistan herkesle konuşabilir, her aktörle temas kurabilir. Ancak içerideki denklem çok daha serttir. Zira bu temaslar yalnızca diplomatik değil, aynı zamanda Taliban’ı hizaya getirmeye yönelik bir denge oyununun parçasıdır. Pakistan, Taliban’ı tek taraflı bağımlılık ilişkisine sokmak için sürekli bir havuç-sopa politikası yürütmektedir. Aslına bakarsak bu siyasal manevraların ardında ise değişmeyen bir sorun yatmaktadır.
(DURAND HATTI) meselesi Pakistan, bu hattın Afganistan tarafından resmî olarak tanınmasını istemektedir. Üstelik sadece uluslararası belgelerde değil, toplumsal hafızada da bu sınırın meşrulaştırılmasını hedeflemektedir. Çünkü Afganistan halkının önemli bir kesimi DURAND HATTI’NI sömürgeci bir miras, ulusal bütünlüğe yönelik bir tehdit olarak görmektedir. Pakistan içinse bu hattın kabulü, hem güvenlik hem de sınır ötesi etnik ilişkiler bakımından hayati öneme sahiptir.
Bütün bu gelişmeler Afganistan halkının zihninde aynı soruyu canlı tutmaktadır. Pakistan bizden ne istiyor? Cevap her geçen gün daha da netleşmektedir. Pakistan, Afganistan’ın tam anlamıyla bağımsız bir siyaset üretmesinden ziyade, kendi güvenlik ve dış politika çıkarlarına uyumlu, hatta mümkünse itaatkâr bir komşu istemektedir. Bugünkü davetler de, uzun süredir sahnelenen bu oyunun yalnızca yeni bir perdesinden ibarettir.
Sonuç olarak, Pakistan’ın Afganistan siyasetindeki rolü dostane ilişkiler geliştirmekten çok, stratejik bir yönlendirme ve baskı mekanizması inşa etmeye dayanmaktadır. Bu nedenle İslamabad’ın attığı her adım, yalnızca ikili ilişkilerin değil, aynı zamanda bölgesel dengelerin de yeniden şekillenmesinde belirleyici olacaktır.