İki Rol, İki Süreç: Christoph Waltz ve Kürt Meselesinin Dönüşümü
Yazının Giriş Tarihi: 30.11.2025 15:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.11.2025 21:30
Yıllar önce, sinema perdesinde Christoph Waltz'u izlerken, oyunculuğun bir insanın ruhunu ne denli zıt kutuplara taşıyabileceğine bir kez daha şahit olduk. "Soysuzlar Çetesi"ndeki o buz gibi, "Yahudi Avcısı" Albay Hans Landa... Zekasıyla hayran bırakan, ancak vicdanı donmuş bir kötülüğün vücut bulmuş haliydi. Rol aldığı bir sonraki Quentin Tarantino filminde ise bambaşka bir kimlikle karşımızdaydı: "Zincirsiz"deki, köleliğe isyan eden, Dr. King Schultz. Bu iki karakter arasındaki uçurum, bir ulusun tarihi, vicdanı ve geleceği adına atılan, ancak sonuçları birbirinden bu denli farklı olan iki büyük adımı; yani Kürt Sorununun Çözümü için atılan Birinci ve İkinci Süreçleri anlamak için güçlü bir örnek bir metafor sunuyor.
Birinci Süreç: Hans Landa’nın Karizması ve Kaygıları
2013-2015 yılları arasındaki Birinci Çözüm Süreci, Albay Landa’nın ilk bakışta yarattığı etki gibiydi. Büyüleyiciydi, iddialıydı ve son derece de riskliydi.
O dönemin siyasi aktörleri sanki Landa'nın taktiksel zekasıyla masaya oturmuştu. Halk, bu sürecin ciddiyetine ve yarattığı umuda inanmak istiyordu. Görüşmeler, diyaloglar vardı; Kürt aktörlerin siyasi alanda kendilerini ifade etme imkânı doğmuştu. Ancak Landa’nın karizmasının altında yatan büyük tehlike gibi, o süreç de şeffaflıktan yoksundu ve en önemlisi, derin bir güvensizlik üzerine inşa edilmişti. Tıpkı Landa'nın nihai amacının kendi çıkarı olması gibi, o sürecin de temel motivasyonu, çoğunlukla seçim hesapları ve taktiksel kazanımlar olarak görüldü. Bir anlık politik rüzgârın değişimiyle, bir porselen tabağın yere düşüp bin parçaya ayrılması gibi, süreç aniden ve gürültüyle sona erdi. Bıraktığı miras, derin bir hayal kırıklığı ve ne yazık ki, Kürt aktörlerin ve siyasi temsilcilerin yeniden ötekileştirilmesi oldu.
İkinci Süreç: Dr. Schultz’un Vicdanı ve Kurucu Etik
Bugün, Kürt meselesinde yeniden konuşulan, umut yeşertmeye çalışan bir İkinci Süreç ihtimali konuşuluyor. İşte bu noktada, Christoph Waltz’un Dr. King Schultz’a dönüşümü bize yol göstermeli. Schultz, eski bir diş hekimi, aydın bir Alman. O, ne bir zorba ne de taktiksel bir aktör. O, köleliğe karşı ahlaki bir duruş sergiliyor. Onun mücadelesi, salt bir kurtarma operasyonu değil; temel bir insan hakkı ve etik ilkeye dayanıyor. Eğer bugün yeni bir çözüm, yeni bir normalleşme isteniyorsa, bu süreç Albay Landa’nın taktiksel zekasını değil, Dr. King Schultz’un kurucu vicdanını esas almalı.
Olumlu Dönüşümün İlkeleri:
Etik Temel: Yeni süreç, Kürt meselesinin bir güvenlik sorunu olmanın ötesinde, temel insan hakları, eşit yurttaşlık ve demokratik katılım sorunu olduğu gerçeğine dayanmalıdır. Tıpkı Schultz’un köleliğin yanlışlığını ilke edinmesi gibi.
Kapsayıcılık ve Meşruiyet: Sadece birkaç kapalı kapı ardında değil, Türkiye’nin tüm siyasi aktörlerini, Kürt ve Türk sivil toplumunu, aydınlarını ve meşru siyasi temsilcilerini içine alan geniş bir konsensüs zemininde ilerlemelidir.
Hukukun Üstünlüğü: Demokratik hakların, siyasi lütuftan çıkarılıp anayasal güvenceye kavuşturulması şarttır. Siyaset yapma özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Kürt meselesinin çözümü, Türkiye’nin demokratikleşme yolculuğunun mihenk taşıdır. Birinci Süreç, aktörlerin Landa'nın korkutucu ikna yeteneğine güvenerek masaya oturduğu, ancak sonu hüsranla biten bir oyun oldu. İkinci Süreç, artık Dr. Schultz gibi, vicdanı, hukuku ve temel etik değerleri pusula edinmiş, adil ve kararlı aktörlerin sahneye çıkmasıyla mümkündür. Türkiye, bu büyük dramada bir kez daha kötü bir finali hak etmiyor. Karakterler değişmeli; roller dönüşmeli. Zira bu ülkenin kaderi, ne Landa'nın gaddar zekasına ne de taktiksel hesaplara kurban edilemeyecek kadar değerlidir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Aydoğan Doğan
İki Rol, İki Süreç: Christoph Waltz ve Kürt Meselesinin Dönüşümü
Yıllar önce, sinema perdesinde Christoph Waltz'u izlerken, oyunculuğun bir insanın ruhunu ne denli zıt kutuplara taşıyabileceğine bir kez daha şahit olduk. "Soysuzlar Çetesi"ndeki o buz gibi, "Yahudi Avcısı" Albay Hans Landa... Zekasıyla hayran bırakan, ancak vicdanı donmuş bir kötülüğün vücut bulmuş haliydi. Rol aldığı bir sonraki Quentin Tarantino filminde ise bambaşka bir kimlikle karşımızdaydı: "Zincirsiz"deki, köleliğe isyan eden, Dr. King Schultz. Bu iki karakter arasındaki uçurum, bir ulusun tarihi, vicdanı ve geleceği adına atılan, ancak sonuçları birbirinden bu denli farklı olan iki büyük adımı; yani Kürt Sorununun Çözümü için atılan Birinci ve İkinci Süreçleri anlamak için güçlü bir örnek bir metafor sunuyor.
Birinci Süreç: Hans Landa’nın Karizması ve Kaygıları
2013-2015 yılları arasındaki Birinci Çözüm Süreci, Albay Landa’nın ilk bakışta yarattığı etki gibiydi. Büyüleyiciydi, iddialıydı ve son derece de riskliydi.
O dönemin siyasi aktörleri sanki Landa'nın taktiksel zekasıyla masaya oturmuştu. Halk, bu sürecin ciddiyetine ve yarattığı umuda inanmak istiyordu. Görüşmeler, diyaloglar vardı; Kürt aktörlerin siyasi alanda kendilerini ifade etme imkânı doğmuştu. Ancak Landa’nın karizmasının altında yatan büyük tehlike gibi, o süreç de şeffaflıktan yoksundu ve en önemlisi, derin bir güvensizlik üzerine inşa edilmişti. Tıpkı Landa'nın nihai amacının kendi çıkarı olması gibi, o sürecin de temel motivasyonu, çoğunlukla seçim hesapları ve taktiksel kazanımlar olarak görüldü. Bir anlık politik rüzgârın değişimiyle, bir porselen tabağın yere düşüp bin parçaya ayrılması gibi, süreç aniden ve gürültüyle sona erdi. Bıraktığı miras, derin bir hayal kırıklığı ve ne yazık ki, Kürt aktörlerin ve siyasi temsilcilerin yeniden ötekileştirilmesi oldu.
İkinci Süreç: Dr. Schultz’un Vicdanı ve Kurucu Etik
Bugün, Kürt meselesinde yeniden konuşulan, umut yeşertmeye çalışan bir İkinci Süreç ihtimali konuşuluyor. İşte bu noktada, Christoph Waltz’un Dr. King Schultz’a dönüşümü bize yol göstermeli. Schultz, eski bir diş hekimi, aydın bir Alman. O, ne bir zorba ne de taktiksel bir aktör. O, köleliğe karşı ahlaki bir duruş sergiliyor. Onun mücadelesi, salt bir kurtarma operasyonu değil; temel bir insan hakkı ve etik ilkeye dayanıyor. Eğer bugün yeni bir çözüm, yeni bir normalleşme isteniyorsa, bu süreç Albay Landa’nın taktiksel zekasını değil, Dr. King Schultz’un kurucu vicdanını esas almalı.
Olumlu Dönüşümün İlkeleri:
Etik Temel: Yeni süreç, Kürt meselesinin bir güvenlik sorunu olmanın ötesinde, temel insan hakları, eşit yurttaşlık ve demokratik katılım sorunu olduğu gerçeğine dayanmalıdır. Tıpkı Schultz’un köleliğin yanlışlığını ilke edinmesi gibi.
Kapsayıcılık ve Meşruiyet: Sadece birkaç kapalı kapı ardında değil, Türkiye’nin tüm siyasi aktörlerini, Kürt ve Türk sivil toplumunu, aydınlarını ve meşru siyasi temsilcilerini içine alan geniş bir konsensüs zemininde ilerlemelidir.
Hukukun Üstünlüğü: Demokratik hakların, siyasi lütuftan çıkarılıp anayasal güvenceye kavuşturulması şarttır. Siyaset yapma özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Kürt meselesinin çözümü, Türkiye’nin demokratikleşme yolculuğunun mihenk taşıdır. Birinci Süreç, aktörlerin Landa'nın korkutucu ikna yeteneğine güvenerek masaya oturduğu, ancak sonu hüsranla biten bir oyun oldu. İkinci Süreç, artık Dr. Schultz gibi, vicdanı, hukuku ve temel etik değerleri pusula edinmiş, adil ve kararlı aktörlerin sahneye çıkmasıyla mümkündür. Türkiye, bu büyük dramada bir kez daha kötü bir finali hak etmiyor. Karakterler değişmeli; roller dönüşmeli. Zira bu ülkenin kaderi, ne Landa'nın gaddar zekasına ne de taktiksel hesaplara kurban edilemeyecek kadar değerlidir.