SON DAKİKA

#Aydoğan Doğan

HABER DEĞER - Aydoğan Doğan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Aydoğan Doğan haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Rekor fark, rekor isabet! Aydoğan Doğan’ın KKTC tahmini tam 12’den vurdu Haber

Rekor fark, rekor isabet! Aydoğan Doğan’ın KKTC tahmini tam 12’den vurdu

Seçim sonuçları açıklandı: KKTC’de başkan değişti KKTC’de halk, beş yıl boyunca görev yapacak yeni cumhurbaşkanını belirlemek için sandık başına gitti. 218 binden fazla seçmenin oy kullandığı seçimde, CTP adayı Tufan Erhürman büyük bir farkla mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı geride bıraktı. KKTC Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Bertan Özerdağ, 777 sandıktan 735’inin açıldığını ve sonuçlara göre Erhürman’ın yüzde 62,80, Tatar’ın ise yüzde 35,77 oy aldığını açıkladı. Bu tabloyla birlikte KKTC’de liderlik el değiştirdi. Aydoğan Doğan seçim öncesi uyarmıştı HD Strateji Yönetim Kurulu Başkanı Aydoğan Doğan, seçim öncesinde yaptığı açıklamada CTP ve lideri Tufan Erhürman’ın açık ara önde olduğunu vurgulamıştı. Doğan, birkaç gün önce yayımladığı değerlendirmede şu ifadeleri kullanmıştı: “KKTC seçimlerinde CTP ve lideri Erhürman önde gidiyor. Anketlerimizde defalarca açıkladık. Rekor oy farkı bekliyoruz.” Seçim sonuçları, Doğan’ın bu öngörüsünü birebir doğruladı. Açıklanan sonuçlara göre fark yaklaşık 27 puan oldu. “Verilerle konuşmuştuk” HD Strateji kaynakları, seçim öncesinde KKTC genelinde yaptıkları saha ve telefon araştırmalarında Erhürman’ın güçlü bir ivme yakaladığını, Tatar’ın ise özellikle genç seçmen desteğinde gerilediğini belirtmişti. Aydoğan Doğan, sonuçların açıklanmasının ardından sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: “Verilerle konuşmuştuk, sonuçlar da bunu teyit etti. KKTC halkı değişim yönünde güçlü bir irade ortaya koydu. Erhürman’a başarılar diliyoruz.” Erhürman’dan birlik mesajı Yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, seçim zaferinin ardından yaptığı ilk açıklamada, Kıbrıs Türk halkının güçlü bir demokrasi dersi verdiğini söyledi: “Bu başarı, birlikte üretmeye ve adil bir gelecek inşa etmeye inananların başarısıdır. Halkımızın güvenini boşa çıkarmayacağız.” KKTC siyasetinde yeni dönem Tufan Erhürman’ın cumhurbaşkanlığı, KKTC’de yeni bir siyasi dönemin başlangıcı olarak değerlendiriliyor. Analistler, Erhürman’ın özellikle Türkiye ile ilişkilerde “diyalog ve uyum” temelli bir çizgi izleyeceği görüşünde birleşiyor.

"BU KANUNA DIŞ KÜRTLER DE DAHİL EDİLMELİDİR!" Haber

"BU KANUNA DIŞ KÜRTLER DE DAHİL EDİLMELİDİR!"

“Kürt kardeşlerimizi bu sofraya davet etmek Türkiye’nin geleceğini aydınlatır” Aydoğan Doğan, X hesabından paylaştığı makalesinde, yönetmeliğin ruhunda yer alan “kapsayıcılık” ilkesinin genişletilmesi gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Bu yönetmelik Türk soylu yabancıları kucaklıyor, ancak Kürt kökenli yurttaşlarımızı ve İran, Irak, Suriye’deki Kürt kardeşlerimizi dışarıda bırakıyor. Oysa Kürtler, Anadolu’nun kadim kurucu unsurlarındandır. Onları bu kapsama dahil etmek, sadece yasal bir düzenleme değil, aynı zamanda bölgesel barışın da önünü açar.” Doğan, yönetmeliğin “Türk soylu” tanımının “Türkiye Cumhuriyeti’nin kültürel ve tarihi unsurlarını taşıyan halklar ve milletler” şeklinde değiştirilmesi gerektiğini savunarak, bunun hem hukuki eşitliği hem de toplumsal barışı güçlendireceğini söyledi. “Eşit yurttaşlık, barışın temelidir” Makalesinde, Cumhuriyet’in yurttaşlık anlayışına da atıfta bulunan Doğan, şu değerlendirmede bulundu: “Türkiye, çok kültürlü ve çok etnikli bir mozaiktir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan bu çeşitlilik, ‘yurttaşlık’ kavramını etnik kökenlerden bağımsız kılar. Ancak bu ilke, sadece kâğıt üzerinde değil, pratikte de hissedilmelidir. Toplumsal barışın anahtarı, herkesin eşit yurttaş olarak kabul edilmesidir.” Doğan, yönetmelikteki mevcut tanımın “barışın ruhuna aykırı” olduğunu belirterek, “Kürtleri dışarıda bırakmak, bu barışın temel taşlarından birini eksik bırakmaktır” ifadelerini kullandı. “Kapsayıcı bir vatandaşlık politikası bölgesel barışı güçlendirir” Eğitimci Doğan, yazısında yönetmeliğin revize edilmesinin sadece iç barış değil, bölgesel dayanışma açısından da kritik bir adım olacağını vurguladı: “İran, Irak ve Suriye’deki Kürt kardeşlerimizi bu kapsama dahil etmek, bizi yapay sınırlarla ayıran emperyalist politikalara karşı bir meydan okumadır. Bu, ayrılıkçı söylemleri zayıflatır, Türkiye’nin bölgesel liderliğini pekiştirir.” “Eşit yurttaşlık bir hak değil, zorunluluktur” Aydoğan Doğan, paylaşımını şu ifadelerle sonlandırdı: “Eşit yurttaşlık, sadece bir hak değil, bir zorunluluktur. Toplumsal barış, herkesin masada olduğu bir sofra kurmayı gerektirir. Kürt kardeşlerimizi bu sofraya davet etmek, Türkiye’nin geleceğini aydınlatacak en güçlü ışıktır. Yönetmelik değişikliği, barışın tam anlamıyla mimarı olabilir.” Barışın adresi kapsayıcılık Aydoğan Doğan’ın “Eşit Yurttaşlık ve Toplumsal Barış: Türk Soylu Yabancılar Yönetmeliği'nde Kürtlerin Yeri” başlıklı makalesi, hem hükümetin göç ve istihdam politikalarına hem de toplumsal barışın temellerine dair dikkat çeken bir çağrı niteliği taşıyor. Doğan, yazısında açıkça ifade ediyor: “Barış, herkesin eşit fırsatlara eriştiği bir ülkede mümkündür.”

Aydoğan Doğan'dan çarpıcı yurtseverlik tanımı: Vicdan ayrımcılık tanımaz! Haber

Aydoğan Doğan'dan çarpıcı yurtseverlik tanımı: Vicdan ayrımcılık tanımaz!

İnsan hakları aktivisti ve eğitimci kimliğiyle tanınan Aydoğan Doğan, sosyal medyada yayımladığı mesajında, meselelere insani bakışla yaklaşmanın gerçek ahlakın temeli olduğunu ifade etti. Gazze’deki soykırıma karşı çıkmayı, Doğu Türkistan için mücadele etmeyi, Yemenli çocukları hatırlatmayı ve Roboski’deki masumlar için yas tutmayı bir “vicdani zorunluluk” olarak niteledi. Doğan, “Bu vicdan ayrımcılığı reddeder ve sınır tanımaz” diyerek, Suriyeli mültecilere empati göstermenin ve Ukraynalı mağdurlarla dayanışmanın aynı insani duruş olduğunu belirtti. İsrail yerine İran’ı, ABD yerine Küba’yı desteklemenin; direnişçi halklara saygı göstermenin bir vicdan meselesi olduğunun altını çizdi. Sanatta da çeşitliliğin önemine değinen Doğan, Neşet Ertaş’ın türkülerinden Şakiro’nun Kürtçe müziğine, Sabahat Akkiraz’ın Alevi deyişlerinden Sünni ilahilerine, Hrant Dink’in Ermenice ağıtlarından Çerkes folkloruna ve Roman müziğine kadar tüm kültürel değerlerin kucaklanması gerektiğini vurguladı. Bu yaklaşımın bölücülük değil, aksine “bütünleştiricilik” olduğunu söyledi. Buna karşılık Doğan, çeşitliliği savunmakla bölücülük arasındaki çizgiye dikkat çekerek şu ifadeyi kullandı: “Kim farklılıkları dillendirirken ayrılık istiyorsa bölücüdür. Kim farklılıkları zenginlik görüp birlik istiyorsa yurtseverdir. Ve birliğin en temel şartı olan eşitlik talebi için çalışmak gerçek yurtseverliktir. Biz yurtseveriz! Siz, ister Türk ister Kürt olun, ister kızıl ister yeşil olun, ister Kemalist ister İttihatçı olun; kendinizden olmayanları ötekileştirdiğiniz için, yok saydığınız için bölücüsünüz!” İşte Doğan'ın paylaştığı yazının tam hali:

Kod Adı: Kılıçbalığı Haber

Kod Adı: Kılıçbalığı

İnsan hakları aktivisti ve siyasetçi Aydoğan Doğan, X platformunda yaptığı paylaşımda, Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP liderliğine olası dönüşünün, önümüzdeki dönemde kurulması beklenen "Türkiye İttifakı"nın DEM Parti'den sonraki ikinci unsuru olduğunu öne sürdü. Paylaşım, "HİÇBİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR" ifadesiyle başlıyor ve 2001 yapımı "Kod Adı: Kılıçbalığı" (Swordfish) filmine gönderme yapıyor. Film, gizli planlar ve yanıltmacalar üzerine kurulu bir hikâye anlatıyor; başrollerde John Travolta ve Hugh Jackman yer alıyor. Doğan'a göre, CHP'deki bu değişiklik ittifakın yapısını tamamlayacak. Öngörülen oluşum şöyle: İslamcılar: AKP, (YRP ) Milliyetçiler: MHP, BBP, (İYİ Parti ) Kürtler: DEM, HÜDA-PAR Aleviler: CHP Daha önceki analizlerinde Yeniden Refah Partisi ile Anahtar Partinin ittifak yapacağını ve bu seçim ittifakının dolaylı olarak Cumhur İttifakı'na destek olacağını,hükümetin Gazze politikası ve Terörsüz Türkiye sürecindeki olumsuz yansımaları da bu şekilde bertaraf edeceğini iddia eden Doğan'ın bu defa Anahtar Parti'den bahsetmemesi ise merak uyandırdı. Doğan'ın analizi, Türk siyasetindeki gelişmeleri yeni bir perspektiften ele alıyor ve bu analiz önümüzdeki yıla dair tartışmalara da zemin hazırlıyor. Filmin referans olarak verilmesi ve olayların arkasındaki olası katmanlara işaret edilmesi ise analizi daha da dikkat çekici hale getiriyor. Aydoğan Doğan kimdir? Sosyalist bir çizgiden, özellikle Hikmet Kıvılcımlı'nın mirasından beslenen bir siyasetçi ve yazar olarak tanınmaktadır. Kıvılcımlı'nın yerel kültürle sosyalizmi harmanlayan yaklaşımını benimseyen Doğan, uzun yıllar boyunca Türkiye'de insan hakları ihlallerine karşı mücadele vermiş bir aktivisttir. Özellikle eşit yurttaşlık kavramına büyük hassasiyet gösteren Doğan, üniter devlet yapısını ve tek bayrak altında birliği savunurken, aynı zamanda ademi merkeziyetçi bir yönetim anlayışını ön plana çıkarır. Bu görüşü, farklı etnik ve kültürel grupların haklarını koruyan bir toplumsal sözleşme ihtiyacıyla bağdaştırır. Siyasi yolculuğunda Ayhan Bilgen ile birlikte sivil toplum kuruluşlarında ve partilerde çalışmalar yürüten Doğan, İran İslam Devrimi hakkındaki olumlu sözleri sebebiyle bazı sosyal medya platformlarında Atatürkçü ve laik kesim tarafından sık sık eleştiriliyor. Aydoğan Doğan ise bu eleştirilere ''İran'ın anti-emperyalist ruhunu takdir etmek her Türkiyeli'nin,her Atatürkçü'nün görevi olmalıdır zira,emperyalizme başkaldırmak ve mazlumun yanında olmak bu toprakların ruhunda var'' diye cevap veriyor.

Genç Akıl Dergisi’nden Haber Değer’e ziyaret Haber

Genç Akıl Dergisi’nden Haber Değer’e ziyaret

Genç Akıl Dergisi’nin sahibi Songül Kayar, Haber Değer Gazetesi’ni ziyaret ederek Genel Yayın Yönetmenimiz Aydoğan Doğan ile gündeme dair sohbet gerçekleştirdi. Ziyaret sırasında derginin üçüncü sayısı Aydoğan Doğan’a hediye edildi. Doğan, sohbetinde Alevi toplumunun Türkiye kültürüne olan yadsınamaz katkısına dikkat çekerek Songül Kayar’a başarı dileklerini iletti. Derginin amacı ve süreci hakkında bilgi veren Songül Kayar, şunları söyledi: “Biz Alevi gençleri, kendimizi birçok alanda geliştirme ve geleceğe emin adımlarla yürüme gayreti içindeyiz. Dergiyi çıkarmaktaki amacımız, gençlerimizi araştırmaya ve yazmaya teşvik etmek. Geçmişten aldığımız ilhamla, günümüz koşullarında oluşturduğumuz bakış açımızı ilmi bir çerçevede okuyucuyla buluşturuyoruz. Bu nedenle hem mutlu hem de gururluyuz. Dileğimiz, dergimizi satın alarak biz gençlere destek olmanız. Attığımız her adım, desteğinizle daha da güçlenecektir. Şimdiden tüm destekçilerimize teşekkür ediyorum.” Alevi Gençler Derneği bünyesinde “Üniversiteli Alevi Gençler Dergisi” olarak yayın hayatına başlayan ve yoluna artık “Genç Akıl Dergisi” adıyla devam eden dergi, üçüncü sayısıyla okurların karşısına çıktı. Bu özel sayı, usta ozan Davut Sulari’nin 100. doğum yılına ithafen hazırlanarak, kapak ve içeriklerinde değerli sanatçıyı öne çıkardı. Ziyaretinde sunduğu değerli fikirleri ve anlamlı hediyesi için Songül Kayar’a gazetemiz adına teşekkür ederiz. Genç Akıl Dergisi’nin 3. sayısına ulaşmak için: alevigenclerdernegi@gmail.com

Aydoğan Doğan: Yeni Bir Yurttaşlık Sözleşmesine İhtiyaç Vardır! Haber

Aydoğan Doğan: Yeni Bir Yurttaşlık Sözleşmesine İhtiyaç Vardır!

Türkiye, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken, derin bir toplumsal sözleşme kriziyle karşı karşıya. 1982 Anayasası, darbe döneminin ürünü olarak, halkın iradesini değil, askeri vesayeti yansıtan bir metin. Bu anayasa, toplumun çeşitliliğini, ihtiyaçlarını ve geleceğini kucaklamaktan uzak. Etnik, kültürel ve sosyal çeşitliliğimiz, merkeziyetçi bir yapı içinde eziliyor; eşit yurttaşlık ise lafta kalıyor. Bu yüzden, yeni bir yurttaşlık sözleşmesine –yani gerçek bir toplum sözleşmesine– acil ihtiyaç var. Bu sözleşme, sadece hukuki bir belge değil, ortak geleceğimizi inşa edecek bir köprü olmalı. Tarihsel olarak bakarsak, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişte yurttaşlık kavramı, etnik temelli bir ulus inşasıyla şekillendi. Tanzimat'tan Islahat Fermanı'na, oradan 1921 ve 1924 anayasalarına uzanan süreç, eşitlik vaadiyle başladı ama pratikte dışlayıcı politikalarla devam etti. Kürtler, Aleviler, diğer azınlıklar ve yoksul kesimler, bu süreçte sıklıkla dışlandı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında "Türk" tanımı, etnik bir kimlikten ziyade yurttaşlık bağı olarak tasarlanmıştı; ancak uygulama, asimilasyon ve merkeziyetçilikle bozuldu. 1961 ve 1982 anayasaları ise darbe mirası olarak, özgürlükleri kısıtlayan, vesayeti koruyan yapılar haline geldi. Bugün, bu mirasın yükü altında, toplumumuz kutuplaşmış halde: Bir yanda ekonomik eşitsizlikler, diğer yanda kimlik çatışmaları. Güncel sorunlar, bu ihtiyacın aciliyetini gözler önüne seriyor. Türkiye'de yurttaşlık, eşitlikten uzak bir kavram haline geldi. Gelir dağılımındaki uçurum –nüfusun yüzde 1'inin servetin yüzde 40'ını kontrol etmesi– eşit yurttaşlığı slogan haline getiriyor. Kürt sorunu, yıllardır çözümsüz bırakılarak, barışı engelliyor. Merkeziyetçi yönetim, yerel ihtiyaçları görmezden geliyor; Alevilerin inanç hakları, Romanların sosyal dışlanması gibi meseleler, sistematik ihmal ediliyor. Dış politika ve güvenlik tehditleri –örneğin Suriye'deki gelişmeler– iç barışımızı doğrudan etkiliyor. Pandemi, iklim krizi ve göç gibi küresel sorunlar ise, mevcut anayasanın yetersizliğini daha da belirginleştiriyor. Bu yapı, demokrasiyi zayıflatıyor: Seçimler var ama katılım sınırlı; ifade özgürlüğü baskı altında; yargı bağımsızlığı tartışmalı. Peki, yeni bir yurttaşlık sözleşmesi nasıl olmalı? Öncelikle, etnik temelli değil, eşitlik ve katılım temelli bir vatandaşlık tanımı şart. Anayasa, "Türk" kavramını, etnik bir kimlikten çıkarıp, tüm yurttaşları kapsayan bir çatı haline getirmeli. Eşit yurttaşlık, sadece haklarda değil, sorumluluklarda da geçerli olmalı: Bilinçli vatandaşlık, seçimden öte, sürekli katılımı gerektirir. İkinci olarak, sosyal adalet ön planda olmalı. Ekonomik haklar –gelir adaleti, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlık erişimi– anayasada güvence altına alınmalı. İzmir İktisat Kongresi'nin ruhuyla, "misak-ı iktisadi" gibi bir ekonomik sözleşme, anayasanın parçası haline getirilmeli. Üçüncü olarak, desentralizasyon: Yerel yönetimler güçlendirilmeli, bölgelerin ihtiyaçlarına göre özerklik sağlanmalı. Bu, federalizm değil, üniter yapı içinde katılımcı bir model. Dördüncü olarak, demokrasi derinleştirilmeli: Halkın doğrudan yasa önerme, vekil geri çağırma hakkı gibi mekanizmalar eklenmeli. Dijital araçlarla katılım artırılmalı. Son olarak, barış ve güvenlik: Silahlı çatışmaların sona ermesi, genel af gibi adımlarla desteklenmeli; ancak bu, şeffaf ve toplum odaklı olmalı. Bu sözleşme, tüm siyasi partilerin, sivil toplumun ve halkın katılımıyla hazırlanmalı. İktidarın önerdiği sivil anayasa tartışması, fırsat olarak görülmeli; muhalefet, "istemezük" tavrından vazgeçip, özgürlükçü öneriler sunmalı. Geçmiş hatalardan –örneğin çözüm sürecindeki yöntem yanlışlıklarından– ders çıkararak, ileriye bakmalıyız. Yeni anayasa, terörsüz bir Türkiye için zemin yaratmalı; Kürtlerin, Alevilerin, tüm kesimlerin sesini duymalı. Sonuç olarak, yeni bir yurttaşlık sözleşmesi, kavga yerine uzlaşıyı; korku yerine umudu getirecek. Bu, siyasetin topluma borcu. Eğer kaçarsak, yarınlarımız karanlık; eğer sahiplenirsek, onurlu bir birliktelik mümkün. Halkın iradesi, bu değişimin anahtarıdır.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.