“Türkçülüğün Babası” Olarak Anılan Ziya Gökalp Kimdir?
“Türkçülüğün Babası” Olarak Anılan Ziya Gökalp Kimdir?
Bu yazımızda, Türkçülük düşüncesinin en önemli teorisyenlerinden, sosyolog, şair ve ideolog Ziya Gökalp’in hayatına yakından bakıyoruz. Diyarbakır’dan Selanik’e, İttihat ve Terakki’den Malta sürgününe, Türk Yurdu’ndan Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına uzanan bu portrede, Gökalp’in fikir dünyasını, eserlerini ve modern Türkiye’nin düşünsel temellerine yaptığı katkıları inceliyoruz.
Haber Giriş Tarihi: 26.08.2025 10:42
Haber Güncellenme Tarihi: 26.08.2025 10:45
Kaynak:
Haber Merkezi
https://haberdeger.com/
Ziya Gökalp, 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Osmanlı’nın çözülme döneminde yetişen, Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar fikirleriyle yön veren bir mütefekkir olarak, yalnızca edebiyat ve sosyoloji alanında değil; siyaset, kültür ve ideoloji sahasında da iz bıraktı. “Türkçülüğün Esasları” adlı eseri, Türk milliyetçiliğinin temel metinlerinden biri olarak kabul edildi. Gökalp’in hayatı, bir yandan kişisel dramlarla ve sürgünlerle, diğer yandan modernleşme ve uluslaşma sürecine damgasını vuran fikirlerle örülüydü.
Çocukluk Ve İlk Eğitim Yılları
Gökalp, Diyarbakır’ın köklü ailelerinden birinde dünyaya geldi. Babası Mehmet Tevfik Efendi, annesi Zeliha Hanım’dı. Babasının etkisiyle erken yaşta eğitim hayatına başlayan Ziya, Mekteb-i Rüştiye-i Askeriye ve ardından İdadi’de öğrenim gördü. Arapça ve Farsçayı küçük yaşlarda öğrenmiş, aynı zamanda Fransızca dersleriyle Batı düşüncesine de aşina olmaya başlamıştı.
Genç yaşta babasını kaybetmesi ve amcasının gözetiminde yetişmesi, onun hem entelektüel hem de manevi dünyasını şekillendirdi. Ancak bu dönemde yaşadığı içsel bunalımlar, Dr. Abdullah Cevdet gibi dönemin radikal fikir insanlarının etkisiyle intihara teşebbüs etmesine dahi yol açtı.
İstanbul Yılları Ve İTtihat Ve TErakki İle Tanışma
İstanbul’a gidişi, hayatında bir dönüm noktası oldu. Baytar Mektebi’ne (Veterinerlik Okulu) kaydoldu, fakat asıl ilgisini çeken İttihat ve Terakki Cemiyeti oldu. Bu dönemde siyasî yazılar kaleme almaya başladı. 1895’te yayımladığı “İhtilal Şarkısı” ile dikkat çekti.
Ancak yazıları nedeniyle defalarca tutuklandı. Diyarbakır’a dönerek burada gizli İttihat ve Terakki örgütlenmesini kurdu. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte siyasi faaliyetlerini daha açık yürütmeye başladı.
Selanik Ve “gökalp” İsminin Doğuşu
Selanik yılları, Gökalp’in fikir dünyasında olgunluk dönemidir. Genç Kalemler dergisi etrafında gelişen Yeni Lisan hareketi ile Türkçe’nin sadeleşmesi mücadelesine katıldı. Aynı zamanda sosyoloji dersleri verdi ve “Gökalp” mahlasını ilk kez bu yıllarda kullanmaya başladı.
İttihat ve Terakki içinde yükselen Gökalp, Merkez-i Umumi üyesi oldu. “Altun Destan” ve “Turan” gibi şiirlerinde Pan-Türkist fikirlerini dile getirdi.
Malta Sürgünü Ve Diyarbakır Günleri
I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı yenilince, Gökalp de birçok İttihatçı ile birlikte Malta’ya sürüldü. Limni ve Malta’da geçirdiği bu yıllarda okumaya, yazmaya ve mektuplar kaleme almaya devam etti. “Limni ve Malta Mektupları” bu dönemin ürünüdür.
1921’de Türkiye’ye döndüğünde Diyarbakır’da Küçük Mecmua adlı dergiyi çıkararak fikirlerini geniş kitlelere ulaştırmaya çalıştı. Bu dergide folklor araştırmalarına da yer verdi.
Cumhuriyet Yılları: Milletvekilliği Ve Türkçülüğün Esasları
1923’te Ankara’ya gelen Gökalp, Telif ve Tercüme Heyeti’nde çalıştı, ardından milletvekili seçildi. Cumhuriyet’in ideolojik temellerinin atıldığı bu yıllarda “Türkçülüğün Esasları” adlı eseri yayımlandı. Burada Türkçülüğü, sadece etnik bir kimlik değil, kültürel ve sosyolojik bir program olarak ele aldı.
Aynı dönemde “Türk Töresi” ve “Altın Işık” gibi eserlerini yayımladı. Folklor, töre, dil ve milliyetçilik üzerine görüşleri Cumhuriyet’in kültürel politikalarına yön verdi.
Son Yılları Ve Ölümü
Sağlığı giderek bozulan Gökalp, 1924 yılında İstanbul’da Fransız Pasteur Hastanesi’ne yatırıldı. 25 Ekim 1924’te hayata gözlerini yumdu. Sultan Mahmut Türbesi’ne defnedilen cenazesi büyük bir kalabalığın katılımıyla kaldırıldı.
Görüşleri
Gökalp, Osmanlıcılık ve İslamcılığın imparatorluğu ayakta tutmak için yeterli olmayacağını savundu. Ona göre, Türk milletinin varlığını sürdürebilmesi için milliyetçilik tek çıkış yoluydu. Ancak bu milliyetçilik, ırkçılıktan ziyade kültürel ve sosyolojik bir Türkçülük anlayışına dayanıyordu.
“Türkçülüğün Esasları”nda özetlediği gibi, halk ile aydın arasındaki mesafenin kapanması gerektiğini, Batı’dan alınacak unsurların ise kültürle yoğrulması gerektiğini savundu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
“Türkçülüğün Babası” Olarak Anılan Ziya Gökalp Kimdir?
Bu yazımızda, Türkçülük düşüncesinin en önemli teorisyenlerinden, sosyolog, şair ve ideolog Ziya Gökalp’in hayatına yakından bakıyoruz. Diyarbakır’dan Selanik’e, İttihat ve Terakki’den Malta sürgününe, Türk Yurdu’ndan Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına uzanan bu portrede, Gökalp’in fikir dünyasını, eserlerini ve modern Türkiye’nin düşünsel temellerine yaptığı katkıları inceliyoruz.
Ziya Gökalp, 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Osmanlı’nın çözülme döneminde yetişen, Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar fikirleriyle yön veren bir mütefekkir olarak, yalnızca edebiyat ve sosyoloji alanında değil; siyaset, kültür ve ideoloji sahasında da iz bıraktı. “Türkçülüğün Esasları” adlı eseri, Türk milliyetçiliğinin temel metinlerinden biri olarak kabul edildi. Gökalp’in hayatı, bir yandan kişisel dramlarla ve sürgünlerle, diğer yandan modernleşme ve uluslaşma sürecine damgasını vuran fikirlerle örülüydü.
Çocukluk Ve İlk Eğitim Yılları
Gökalp, Diyarbakır’ın köklü ailelerinden birinde dünyaya geldi. Babası Mehmet Tevfik Efendi, annesi Zeliha Hanım’dı. Babasının etkisiyle erken yaşta eğitim hayatına başlayan Ziya, Mekteb-i Rüştiye-i Askeriye ve ardından İdadi’de öğrenim gördü. Arapça ve Farsçayı küçük yaşlarda öğrenmiş, aynı zamanda Fransızca dersleriyle Batı düşüncesine de aşina olmaya başlamıştı.
Genç yaşta babasını kaybetmesi ve amcasının gözetiminde yetişmesi, onun hem entelektüel hem de manevi dünyasını şekillendirdi. Ancak bu dönemde yaşadığı içsel bunalımlar, Dr. Abdullah Cevdet gibi dönemin radikal fikir insanlarının etkisiyle intihara teşebbüs etmesine dahi yol açtı.
İstanbul Yılları Ve İTtihat Ve TErakki İle Tanışma
İstanbul’a gidişi, hayatında bir dönüm noktası oldu. Baytar Mektebi’ne (Veterinerlik Okulu) kaydoldu, fakat asıl ilgisini çeken İttihat ve Terakki Cemiyeti oldu. Bu dönemde siyasî yazılar kaleme almaya başladı. 1895’te yayımladığı “İhtilal Şarkısı” ile dikkat çekti.
Ancak yazıları nedeniyle defalarca tutuklandı. Diyarbakır’a dönerek burada gizli İttihat ve Terakki örgütlenmesini kurdu. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte siyasi faaliyetlerini daha açık yürütmeye başladı.
Selanik Ve “gökalp” İsminin Doğuşu
Selanik yılları, Gökalp’in fikir dünyasında olgunluk dönemidir. Genç Kalemler dergisi etrafında gelişen Yeni Lisan hareketi ile Türkçe’nin sadeleşmesi mücadelesine katıldı. Aynı zamanda sosyoloji dersleri verdi ve “Gökalp” mahlasını ilk kez bu yıllarda kullanmaya başladı.
İttihat ve Terakki içinde yükselen Gökalp, Merkez-i Umumi üyesi oldu. “Altun Destan” ve “Turan” gibi şiirlerinde Pan-Türkist fikirlerini dile getirdi.
Malta Sürgünü Ve Diyarbakır Günleri
I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı yenilince, Gökalp de birçok İttihatçı ile birlikte Malta’ya sürüldü. Limni ve Malta’da geçirdiği bu yıllarda okumaya, yazmaya ve mektuplar kaleme almaya devam etti. “Limni ve Malta Mektupları” bu dönemin ürünüdür.
1921’de Türkiye’ye döndüğünde Diyarbakır’da Küçük Mecmua adlı dergiyi çıkararak fikirlerini geniş kitlelere ulaştırmaya çalıştı. Bu dergide folklor araştırmalarına da yer verdi.
Cumhuriyet Yılları: Milletvekilliği Ve Türkçülüğün Esasları
1923’te Ankara’ya gelen Gökalp, Telif ve Tercüme Heyeti’nde çalıştı, ardından milletvekili seçildi. Cumhuriyet’in ideolojik temellerinin atıldığı bu yıllarda “Türkçülüğün Esasları” adlı eseri yayımlandı. Burada Türkçülüğü, sadece etnik bir kimlik değil, kültürel ve sosyolojik bir program olarak ele aldı.
Aynı dönemde “Türk Töresi” ve “Altın Işık” gibi eserlerini yayımladı. Folklor, töre, dil ve milliyetçilik üzerine görüşleri Cumhuriyet’in kültürel politikalarına yön verdi.
Son Yılları Ve Ölümü
Sağlığı giderek bozulan Gökalp, 1924 yılında İstanbul’da Fransız Pasteur Hastanesi’ne yatırıldı. 25 Ekim 1924’te hayata gözlerini yumdu. Sultan Mahmut Türbesi’ne defnedilen cenazesi büyük bir kalabalığın katılımıyla kaldırıldı.
Görüşleri
Gökalp, Osmanlıcılık ve İslamcılığın imparatorluğu ayakta tutmak için yeterli olmayacağını savundu. Ona göre, Türk milletinin varlığını sürdürebilmesi için milliyetçilik tek çıkış yoluydu. Ancak bu milliyetçilik, ırkçılıktan ziyade kültürel ve sosyolojik bir Türkçülük anlayışına dayanıyordu.
“Türkçülüğün Esasları”nda özetlediği gibi, halk ile aydın arasındaki mesafenin kapanması gerektiğini, Batı’dan alınacak unsurların ise kültürle yoğrulması gerektiğini savundu.
Eserleri
En Çok Okunan Haberler