SON DAKİKA

#Milliyetçilik

HABER DEĞER - Milliyetçilik haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Milliyetçilik haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

HD Strateji Genel Seçim Anketini Yayınladı: AKP Geriliyor, CHP Yaklaşıyor, Anahtar Artık Gözüküyor Haber

HD Strateji Genel Seçim Anketini Yayınladı: AKP Geriliyor, CHP Yaklaşıyor, Anahtar Artık Gözüküyor

HD Strateji, 10-12 Kasım tarihleri arasında 33 ilde 2500 yurttaşla gerçekleştirdiği telefon tabanlı “Genel Seçim Anketi”ni yayımladı. Sonuçlar, Türkiye siyasetindeki dengelerin hızla değiştiğine işaret ediyor. Ankete göre AKP hâlâ birinci, ancak oy oranı %33,7’ye gerileyerek dikkat çekici bir erozyon gösteriyor. CHP ise %27,4’e yükselerek farkı kapatıyor. Yerel seçimlerdeki muhalefet başarılarının ulusal tabloya yansımaya başladığı görülüyor. MHP %11,8’le yerini korurken, DEM Parti doğu illerinde oy kayıpları yaşıyor. Yeni partiler ZAFER ve ANAHTAR, milliyetçilik ve göç tartışmalarının etkisiyle oy topluyor.İyi Parti oyları hızla Anahtar Parti'ye akıyor. HD Strateji Yönetim Kurulu Başkanı Aydoğan Doğan, sonuçları şu sözlerle değerlendirdi: Bu anket, 2023’ten beri ilk kez muhalefetin ulusal ölçekte anlamlı bir yükseliş ivmesi yakaladığını gösteriyor. Ekonomik kriz, deprem sonrası toparlanma ve yereldeki yönetim performansları, seçmen davranışını kökten değiştiriyor. AKP Lider Ama Zayıflıyor: Fark Tarihin En Dar Seviyesinde HD Strateji’nin ulusal ortalamasına göre: AKP: %33,7 (-1,9 puan) CHP: %27,4 (+2,1 puan) MHP: %11,8 DEM Parti: %8,2 (-0,6 puan) İYİ Parti: %4,7 (-5 puan) ANAHTAR: %4,3 ZAFER: %3,3 Toplamda küçük partilerin oyu %16’ya ulaşıyor. Bu tablo, “oy bölünmesi” riskinin iktidar bloku açısından artığı anlamına geliyor. Analiz 1: AKP’nin ‘Gizli Kayıp’ Tuzağı Anket bulgularına göre AKP’nin yaşadığı düşüşün arka planında: Enflasyon ve işsizlik nedeniyle artan hoşnutsuzluk, Deprem bölgelerinde yerel yönetim performansına yönelik eleştiriler, Yeniden Refah ve Zafer Partisi’nin muhafazakâr oyları çekmesi, gibi faktörler bulunuyor. HD Strateji’ye göre AKP tabanında toplam %5,8’lik bir “muhafazakâr oy göçü” yaşanıyor. İl Bazlı Tablo: İstanbul ve Ankara’da CHP Yükselişi, Doğu’da DEM Çöküşü Araştırmanın il bazlı verileri, siyasal fay hatlarını daha görünür kılıyor: İl AKP CHP DEM Öne Çıkan Değişim İstanbul 32.1 25.1 10.4 CHP, İmamoğlu etkisiyle ivmeleniyor Ankara 36.7 31.3 5.3 Yavaş’ın sosyal ve çevresel projeleri CHP’ye +0.7 getirdi İzmir 35.4 25.7 8.8 CHP -15.2 puan kaybetti, muhafazakârlaşma AK Parti’yi +10.1 büyüttü Konya 34.9 25.3 8.7 AK Parti -5.8 gerilese de destekler tabanı tuttu Diyarbakır 32.2 30.5 9.5 DEM Parti -51.4 puanla tarihî bir çöküş yaşadı Analiz 2: Yerel Yönetimlerin ‘Domino Etkisi’ Batı’da CHP Rüzgârı: İstanbul ve Ankara’da CHP belediyelerinin sosyal yardımlar, altyapı ve şeffaf yönetim yaklaşımı nedeniyle oylarını %3-5 artırdığı görülüyor. İzmir’de Alarm: Deprem sonrası yardım süreçlerine yönelik eleştiriler, CHP’yi beklenmedik biçimde zayıflatıyor. Konya’da AKP Geriliyor Ama Üstünlük Sürüyor: Konya’da AKP’nin oy oranı %34,9’a düşerek -5,8 puanlık bir kayba işaret ediyor. Buna rağmen kent, muhafazakâr seçmen yapısı sayesinde iktidar için hâlâ güçlü bir dayanak noktası. CHP’nin %25,3’e yükselmesi, genç seçmenin ve kent merkezindeki hizmet odaklı beklentilerin muhalefeti görünür kıldığını gösteriyor. Tarım destekleri AKP tabanını büyük ölçüde tutarken, ekonomik sıkışmışlık ve yerel yönetim performansına dair tartışmalar kademeli bir çözülme yaratıyor Doğu’da DEM Parti Krizi: Diyarbakır ve Van’da DEM’in %50’nin üzerinde kayıp yaşaması, Kürt seçmenin CHP ve AKP arasında yeniden dağıldığına işaret ediyor. HD Strateji’ye göre bu çöküş, sol blokta HÜDA-PAR ve TİP’e yeni bir alan açabilir. Yeni Partilerin Yükselişi: Göç ve güvenlik politikaları etrafında şekillenen tartışmalar, ZAFER Partisi’ni İstanbul’da %6’ya, ANAHTAR Partisi’ni Şanlıurfa’da %7,4’e kadar taşıyor. Bu artışın en büyük kaybedeni ise İYİ Parti. “Sıkıntılı Denge” – Siyasette Kartlar Yeniden Dağılıyor HD Strateji anketi, Türkiye’nin siyasal dengelerinde sert bir rekabet dönemine girildiğini gösteriyor: Muhalefetin toplam oy artışı +3,5 puan, İktidar blokunun toplam kaybı -2,8 puan, Yeni partilerin toplam etkisi %12’nin üzerinde, Bu tablo, 2028 seçimlerinin tamamen ekonomik gidişat ve yerel yönetim performansları tarafından belirleneceğini gösteriyor. Aydoğan Doğan, raporun sonunda şu uyarıyı yapıyor: Ekonomik kriz derinleşirse CHP’nin 2028’de birinci parti olma ihtimali güçlenir. Ancak DEM Parti’nin doğuda yaşadığı erozyonun, sol ittifakın bütünlüğünü tehdit ettiğini de görmezden gelemeyiz. Yeniden Refah Partisi'nin 3.bir yol olma çabası ve ittifak arayışlarını,Anahtar Parti 'nin de içinde olduğu bir denklemde düşünmek artık çok da zorlama bir ihtimal değil! Türkiye siyaseti yeni bir döneme mi giriyor? Yanıtı önümüzdeki aylarda ekonomik tablo ve yerel yönetim performansı verecek.

HD Strateji’nin son anketi: Büyükşehir seçmeni ekonomiye kilitlendi, Fidan zirvede! Haber

HD Strateji’nin son anketi: Büyükşehir seçmeni ekonomiye kilitlendi, Fidan zirvede!

HD Strateji'nin, İstanbul-Ankara-İzmir'de telefon görüşme yöntemiyle "yaş", "cinsiyet", "eğitim", "gelir seviyesi" kotaları uygulayarak 4580 kişi üzerinde yaptığı anket çalışmasında katılımcılara ilk olarak 'En son hangi partiye oy verdiniz?' sorusu yöneltildi. Katılımcılara ikinci soru olarak 'Türkiye’nin en temel sorunu nedir?' sorusu yöneltildi. Ekonomi seçmenin temel sorunu Katılımcıların yüzde 55,4’ü “ekonomi” cevabını vererek açık farkla birinci sıraya yerleştirdi. Adalet yüzde 23,1 ile ikinci, terör yüzde 11,9 ile üçüncü sırada geldi. Liyakat ise yüzde 9,8 ile dördüncü sırada yer aldı. Katılılımcılara üçüncü soru olarak 'En başarılı bulduğunuz bakan kimdir?' sorusu yöneltildi. Hakan Fidan rakipsiz “En başarılı bakan” sorusunda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan yüzde 54 destekle ilk sırada çıktı. Fidan’ı yüzde 14,8 ile Ali Yerlikaya ve yüzde 14,6 ile Murat Kurum takip etti. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler yüzde 8,3’le dördüncü, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin yüzde 4,3’le beşinci oldu. Ekonominin temel sorun olarak öne çıkması Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in desteğini yüzde 2,4’e düşürdü. En düşük destek ise yüzde 1,1 ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a geldi. Katılımcılara dördüncü soru olarak 'En beğendiğiniz muhalefet partisi lideri kimdir?' sorusu yöneltildi. Muhalefette Özdağ-Özel yarışı Sonuçlara göre CHP Genel Başkanı Özgür Özel 31,57 destek ile birinci sırada yerini aldı. Özel'i takip eden isim ise yüzde 19,9 destek ile Özdağ oldu. İYİ Parti lideri Musavat Dervişoğlu ile Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan yüzde 13,9 oranla üçüncülüğü paylaştı. Yavuz Ağıralioğlu ise yüzde 13,0 ile dördüncü sırada yerini aldı. Ali Babacan yüzde 3,5 ile altıncı sırada kalırken, diğer muhalefet liderlerinin desteği daha düşük oranlarda seyretti. Son olarak katılımcılara 'Hangi partilerin ittifakı oyunuzu etkiler?' sorusu yöneltildi. Milliyetçi ittifak önde Seçmenlerin yüzde 30’u “MHP–İYİ Parti–Zafer Partisi–BBP–Milli Yol” ittifakını ilk sıraya koydu. CHP–İYİ Parti–Zafer Partisi yüzde 25,4 ile ikinci, CHP–DEM Parti yüzde 18,4 ile üçüncü oldu. Zafer–İYİ Parti–Milli Yol yüzde 11,7’de kalırken, en düşük tercih yüzde 0,5 ile “AK Parti–DEM Parti ittifakı” oldu. Genel tablo Anket sonuçları, büyük şehir seçmeninin önceliğinin ekonomi olduğunu net şekilde ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın öne çıkışı, dış politikadaki milliyetçi hassasiyetlerin karşılık bulduğunu gösterirken, muhalefette Özdağ–Özel rekabeti dikkat çekti. İttifak tercihlerinde milliyetçi blokun güçlü çıkması ise Türk siyasetindeki yeni yönelimlere dair ipuçları sundu.

“Türkçülüğün Babası” Olarak Anılan Ziya Gökalp Kimdir? Haber

“Türkçülüğün Babası” Olarak Anılan Ziya Gökalp Kimdir?

Ziya Gökalp, 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Osmanlı’nın çözülme döneminde yetişen, Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar fikirleriyle yön veren bir mütefekkir olarak, yalnızca edebiyat ve sosyoloji alanında değil; siyaset, kültür ve ideoloji sahasında da iz bıraktı. “Türkçülüğün Esasları” adlı eseri, Türk milliyetçiliğinin temel metinlerinden biri olarak kabul edildi. Gökalp’in hayatı, bir yandan kişisel dramlarla ve sürgünlerle, diğer yandan modernleşme ve uluslaşma sürecine damgasını vuran fikirlerle örülüydü. Çocukluk Ve İlk Eğitim Yılları Gökalp, Diyarbakır’ın köklü ailelerinden birinde dünyaya geldi. Babası Mehmet Tevfik Efendi, annesi Zeliha Hanım’dı. Babasının etkisiyle erken yaşta eğitim hayatına başlayan Ziya, Mekteb-i Rüştiye-i Askeriye ve ardından İdadi’de öğrenim gördü. Arapça ve Farsçayı küçük yaşlarda öğrenmiş, aynı zamanda Fransızca dersleriyle Batı düşüncesine de aşina olmaya başlamıştı. Genç yaşta babasını kaybetmesi ve amcasının gözetiminde yetişmesi, onun hem entelektüel hem de manevi dünyasını şekillendirdi. Ancak bu dönemde yaşadığı içsel bunalımlar, Dr. Abdullah Cevdet gibi dönemin radikal fikir insanlarının etkisiyle intihara teşebbüs etmesine dahi yol açtı. İstanbul Yılları Ve İTtihat Ve TErakki İle Tanışma İstanbul’a gidişi, hayatında bir dönüm noktası oldu. Baytar Mektebi’ne (Veterinerlik Okulu) kaydoldu, fakat asıl ilgisini çeken İttihat ve Terakki Cemiyeti oldu. Bu dönemde siyasî yazılar kaleme almaya başladı. 1895’te yayımladığı “İhtilal Şarkısı” ile dikkat çekti. Ancak yazıları nedeniyle defalarca tutuklandı. Diyarbakır’a dönerek burada gizli İttihat ve Terakki örgütlenmesini kurdu. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte siyasi faaliyetlerini daha açık yürütmeye başladı. Selanik Ve “gökalp” İsminin Doğuşu Selanik yılları, Gökalp’in fikir dünyasında olgunluk dönemidir. Genç Kalemler dergisi etrafında gelişen Yeni Lisan hareketi ile Türkçe’nin sadeleşmesi mücadelesine katıldı. Aynı zamanda sosyoloji dersleri verdi ve “Gökalp” mahlasını ilk kez bu yıllarda kullanmaya başladı. İttihat ve Terakki içinde yükselen Gökalp, Merkez-i Umumi üyesi oldu. “Altun Destan” ve “Turan” gibi şiirlerinde Pan-Türkist fikirlerini dile getirdi. Malta Sürgünü Ve Diyarbakır Günleri I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı yenilince, Gökalp de birçok İttihatçı ile birlikte Malta’ya sürüldü. Limni ve Malta’da geçirdiği bu yıllarda okumaya, yazmaya ve mektuplar kaleme almaya devam etti. “Limni ve Malta Mektupları” bu dönemin ürünüdür. 1921’de Türkiye’ye döndüğünde Diyarbakır’da Küçük Mecmua adlı dergiyi çıkararak fikirlerini geniş kitlelere ulaştırmaya çalıştı. Bu dergide folklor araştırmalarına da yer verdi. Cumhuriyet Yılları: Milletvekilliği Ve Türkçülüğün Esasları 1923’te Ankara’ya gelen Gökalp, Telif ve Tercüme Heyeti’nde çalıştı, ardından milletvekili seçildi. Cumhuriyet’in ideolojik temellerinin atıldığı bu yıllarda “Türkçülüğün Esasları” adlı eseri yayımlandı. Burada Türkçülüğü, sadece etnik bir kimlik değil, kültürel ve sosyolojik bir program olarak ele aldı. Aynı dönemde “Türk Töresi” ve “Altın Işık” gibi eserlerini yayımladı. Folklor, töre, dil ve milliyetçilik üzerine görüşleri Cumhuriyet’in kültürel politikalarına yön verdi. Son Yılları Ve Ölümü Sağlığı giderek bozulan Gökalp, 1924 yılında İstanbul’da Fransız Pasteur Hastanesi’ne yatırıldı. 25 Ekim 1924’te hayata gözlerini yumdu. Sultan Mahmut Türbesi’ne defnedilen cenazesi büyük bir kalabalığın katılımıyla kaldırıldı. Görüşleri Gökalp, Osmanlıcılık ve İslamcılığın imparatorluğu ayakta tutmak için yeterli olmayacağını savundu. Ona göre, Türk milletinin varlığını sürdürebilmesi için milliyetçilik tek çıkış yoluydu. Ancak bu milliyetçilik, ırkçılıktan ziyade kültürel ve sosyolojik bir Türkçülük anlayışına dayanıyordu. “Türkçülüğün Esasları”nda özetlediği gibi, halk ile aydın arasındaki mesafenin kapanması gerektiğini, Batı’dan alınacak unsurların ise kültürle yoğrulması gerektiğini savundu. Eserleri Şaki İbrahim Destanı (1908) İlm-i İçtima Dersleri (1913) Kızıl Elma (1914) Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918) Yeni Hayat (1918) Türk Töresi (1923) Türkçülüğün Esasları (1923) Altın Işık (1923) Türk Medeniyet Tarihi (1925, ölümünden sonra)

Erol Güngör’ün Milliyetçilik Anlayışı: Kültürden Medeniyete Uzanan Bir Fikir Dünyası Haber

Erol Güngör’ün Milliyetçilik Anlayışı: Kültürden Medeniyete Uzanan Bir Fikir Dünyası

Kısa Ömrüne Büyük Eserler Sığdıran Bir Düşünce Adamı 25 Kasım 1938’de Kırşehir’de doğan Erol Güngör, genç yaşta başladığı akademik ve fikri hayatında çok sayıda kitap ve yüzlerce makale kaleme aldı. 24 Nisan 1983’te henüz 45 yaşındayken vefat eden Güngör, Türk düşünce dünyasında derin izler bıraktı. Batı kültürünün temel eserlerini Türkçeye kazandırmasıyla da Türk gençliğine önemli bir kültürel miras sundu. Milliyetçilik ve Kültürün Merkezdeki Yeri Erol Güngör’ün düşünce sisteminin odağında milliyetçilik vardı. Ancak onun milliyetçiliği, dar bir ideolojik çerçeveden ziyade, kültür ve tarih bilincine dayalı bir anlayıştı. Güngör’e göre milliyetçilik, bir milletin kültürünü koruyarak onu çağdaş dünyada yükseltme çabasıydı. “İnsanları sevmek, onlara hizmet etmeyi gerektirir; bu hizmetin de medeniyetçi olan bir milliyetçilikten daha başka bir yolda yapılabileceği şüphelidir” diyerek bu yaklaşımını açıkça ortaya koyuyordu. İslamiyet ve Milliyetçilik Arasındaki Uyum Erol Güngör’e göre İslamiyet ile Türk milliyetçiliği birbirinden kopuk değil, bilakis birbirini tamamlayan iki unsurdu. Türklerin tarih boyunca İslamiyet sayesinde birlik sağladığını savunan Güngör, “Türkler Müslüman olmasalardı, değişik kavimler halinde dağılıp gidebilirlerdi” diyerek İslam’ın Türk milleti için birleştirici rolüne dikkat çekiyordu. Aydın-Halk İkilemi ve Milliyetçi Aydın Tipi Güngör, Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olarak aydın-halk kopukluğunu görüyordu. Halktan uzak, jakoben tavırlı aydın tipine karşı, milliyetçi aydının halkla aynı kültürel kökten beslenmesi gerektiğini savunuyordu. Ancak bunun bir “halkçılık” değil, rehberlik meselesi olduğunu da vurguluyordu: “Halk aydından kendi gibi gözükmesini değil, kendisine yol göstermesini bekler.” Kültür Milliyetçiliği ve Batı ile İlişki Güngör, kültür-medeniyet ayrımını reddederek Türk kültürünün kendi içinde bir medeniyet olduğunu ileri sürdü. Batı karşısında ne körü körüne taklitçiliği ne de tamamen reddetmeyi savunuyordu. Ona göre, Türk milleti kendi tarihine ve kültürüne yaslandığında, özgün bir şekilde modernleşebilir ve dünya medeniyetine katkıda bulunabilirdi. Osmanlı ve Türk Tarihine Bakışı Türk tarihini bir bütün olarak değerlendiren Erol Güngör, Osmanlı’yı “yaratıcı gücümüzün en büyük sembolü” olarak nitelendirdi. Ona göre Osmanlı, Türk milletine “sonsuz bir ilham kaynağı” idi ve bu miras geleceğe taşınmalıydı. Erol Güngör’ün Mirası Prof. Dr. Erol Güngör, kısa yaşamına rağmen Türk milliyetçiliğine “ilmî haysiyet” kazandırmış bir fikir adamıdır. Onun milliyetçilik anlayışı, hoşgörülü, ılımlı ve kültüre dayalı bir çizgiye sahiptir. Türk milletine duyduğu derin sevgiyi, ilim ciddiyetiyle birleştiren Güngör, bugün hâlâ Türk aydınları için bir referans noktası olmaya devam etmektedir.

Sosyalizmden Türkçülüğe evrilmenin hikayesi Haber

Sosyalizmden Türkçülüğe evrilmenin hikayesi

Ataol Behramoğlu: Sosyalizmden Türkçülüğe evrilmenin hikayesi Türk edebiyatının tanınmış isimlerinden Ataol Behramoğlu, yıllardır solcu kimliğiyle anılan bir şair, yazar ve akademisyen. Ancak son dönemde sosyal medya paylaşımları ve geçmiş çeviri tartışmaları, onu "sosyalizmden Türk milliyetçiliğine evrilen" bir figür olarak gündeme getirdi. Eleştirmenler, Behramoğlu'nun 1982 Anayasası'nın tartışmalı vatandaşlık maddesini savunmasını ve Kürt kimliğini yok sayan tutumunu "faşist" ve "ırkçı" olarak nitelendirirken, destekçileri bunu "ulusal bütünlük" vurgusu olarak görüyor. Bu haber, Behramoğlu'nun hayat hikayesini, siyasi dönüşüm iddialarını ve son tartışmaları mercek altına alıyor. Sosyalist kökenler: TİP'ten sürgüne uzanan yol Ataol Behramoğlu, 13 Nisan 1942'de İstanbul'un Çatalca ilçesinde Azerbaycan kökenli bir ailede doğdu. Eğitimini Çankırı'da tamamlayan Behramoğlu, 1966'da Ankara Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Siyasi hayatı, 1962'de Türkiye İşçi Partisi'ne (TİP) katılmasıyla başladı. Toplumcu gerçekçi şiir anlayışıyla öne çıkan Behramoğlu, 1960'lar ve 1970'lerde sol hareketin önemli figürlerinden biriydi. Şiir kitapları gibi "Bir Ermeni General" (1965) ve "Bir Gün Mutlaka" (1970) isimli kitapları sosyalist idealleri yansıtan eserler olarak kabul edildi. 1970-1972 yılları arasında siyasi nedenlerle Londra ve Paris'te sürgünde yaşadı; burada Louis Aragon ve Pablo Neruda gibi solcu edebiyatçılarla tanıştı. 1972'de Sovyet Yazarlar Birliği'nin davetiyle Moskova'ya giderek iki yıl kaldı. Dönüşünde İstanbul Şehir Tiyatroları'nda dramaturg olarak çalıştı, 1979'da Türkiye Yazarlar Sendikası genel sekreteri oldu. 1980 askeri darbesinden sonra Barış Derneği kurucusu olarak tutuklandı ve 10 ay hapis yattı. 1984'te Fransa'ya giderek Sorbonne'da lisansüstü çalışmalar yaptı, 1989'da Türkiye'ye döndü. Akademik kariyerinde İstanbul Üniversitesi'nde doçent ve profesör unvanları aldı, halen İstanbul Aydın Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Behramoğlu'nun erken dönemi, sosyalist mücadeleyle özdeşleşti. Şiirlerinde emek, eşitlik ve anti-emperyalizm temaları hakimdi. Örneğin, "Mustafa Suphi Destanı" (1979) gibi eserleri, komünist önder Mustafa Suphi'yi anlatarak sol ideolojiyi yüceltiyordu. Eleştirmenler, onun şiirini "toplumcu bilinç" ile ilişkilendiriyordu. Dönüşüm iddiaları: Milliyetçilik suçlamaları ve tartışmalı paylaşımlar Son yıllarda Behramoğlu, solcu geçmişine rağmen milliyetçilikle suçlanıyor. Eleştirmenler, bunu "sosyalizmden Türkçülüğe evrilme" olarak tanımlıyor. Bu iddiaların kökeni, 1960'ların sosyalist solunda milliyetçi eğilimlerin varlığına dayanıyor. En büyük tartışma, Temmuz 2025'te X platformunda paylaştığı anayasa maddeleriyle patlak verdi. Behramoğlu, Osmanlı'dan 1982 Anayasası'na kadar "Türk vatandaşlığı" tanımlarını sıralayarak, "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" maddesini (1982 Anayasası Madde 66) savundu. Eleştirmenler, bunu Kürt kimliğini inkar ve asimilasyon politikalarını desteklemek olarak gördü. Bir X kullanıcısı, "Solculuk maskesine sığınan ırkçı faşist" diyerek tepki gösterdi ve Behramoğlu'nu Türk milliyetçiliğini mutlaklaştırmakla suçladı. Başka bir suçlama, 1970'lerde çevirdiği Puşkin'in "Erzurum Yolculuğu" eserinde "Kürt kargısı" ifadesini sansürlediği iddiası. Eleştirmenler, bunu Kürt kimliğini silme girişimi olarak nitelendiriyor. Behramoğlu bunu reddetse de, tartışma sosyal medyada alevlendi. Behramoğlu'nun hayvan hakları paylaşımları da hipokrizi suçlamalarına yol açtı. Behramoğlu, hayvanlara kötülüğe ağır ceza isterken, Kurban Bayramı öncesi "Canlıları keserek bayram olmaz" demiş, ancak barbekü partisinde görülmesi İslam karşıtlığı ve milliyetçilik eleştirilerini tetikledi. Kürtçe eğitim talebine karşı çıkması da milliyetçilik suçlamalarını güçlendirdi. Behramoğlu, eleştirilere "ırkçı faşistlere yanıt" vereceğini belirterek, Cumhuriyet gazetesinde yazı yayınlayacağını duyurdu. Destekçileri, paylaşımlarını "tarihsel karşılaştırma" olarak görüyor ve onu "sol görünümlü milliyetçi" olarak suçlayanları "Kürtçü faşizm"le itham ediyor. Örneğin, bir X kullanıcısı, Behramoğlu'nu Kemalizm'in ulus devlet anlayışıyla uyumlu bulduğunu belirtti. Bir entelektüelin dönüşümü mü, yoksa tutarlılık mı? Behramoğlu'nun hikayesi, Türkiye'deki sol-milliyetçilik gerilimini yansıtıyor. Sosyalist köklerinden milliyetçi suçlamalara uzanan yol, kimilerine göre "evrilme", kimilerine göre "ulusalcı sol"un doğal uzantısı. Eleştirmen Kenan Karahancı, "Güya sosyalisttin, yaşlanmaya bağlı bunaklık mı?" diye sordu. Tartışma, Türkiye'deki kimlik siyasetini yeniden gündeme getirirken, Behramoğlu'nun Cumhuriyet Gazetesi'nde yapacağını duyurduğu açıklama merakla bekleniyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.