SON DAKİKA

#Demokrasi

HABER DEĞER - Demokrasi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Demokrasi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Dervişoğlu: İmralı süreci Cumhuriyet’in temel anlayışını zedeliyor Haber

Dervişoğlu: İmralı süreci Cumhuriyet’in temel anlayışını zedeliyor

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada İmralı sürecine tepki gösterdi, Kürt vatandaşlar ile PKK arasında devlet aracılığıyla kurulan ilişkilerin Cumhuriyet’in temel ilkelerini zedelediğini söyledi. ANKARA (İGFA) - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu. TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu tarafından İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilen heyete dikkat çeken Dervişoğlu, sürecin Cumhuriyet’in Kürtler ile PKK arasında kurduğu “kalın duvarları” zayıflattığını savundu. Dervişoğlu, “İmralı süreci ve Abdullah Öcalan’ın doğrudan muhatap alınması, Kürtleri Öcalan’ın vesayeti altına almanın yolunu açmıştır. Şimdi ise devlet aklı, Kürtler ile PKK’yı ayırmaya çalışmak yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapma anlayışına doğru kaymıştır” ifadelerini kullandı. #İhanetinZamanAşımıYok pic.twitter.com/xyjXfdZnzP — Müsavat Dervişoğlu (@MDervisogluTR) November 26, 2025 Cumhuriyetin, vatandaşların devletle aracısız ve pazarlıksız ilişki kurabilmesi anlamına geldiğine dikkat çeken Dervişoğlu, sürecin devam etmesi hâlinde devlet ile vatandaş arasındaki doğrudan ilişkinin zarar göreceğini belirterek, farklı kimlik gruplarının liderleri üzerinden iktidar ile pazarlık yapmayı hak görebileceğini öne sürdü. “Kürt vatandaşlarımızla ilişki kurmak için ne Öcalan’a, ne de PKK’ya ihtiyaç vardır" diyen İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, sürecin devamının Cumhuriyet’e ve Anayasa’ya açık bir saldırı olduğunu, savcılarımızın dikkate alması gereken bir suç niteliği taşıdığını ifade etti.

KILIÇDAROĞLU: CHP devletin âli menfaatleri için risk almak zorundadır Haber

KILIÇDAROĞLU: CHP devletin âli menfaatleri için risk almak zorundadır

Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, X hesabından yayımladığı dikkat çekici mesajda Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel misyonuna ve Türkiye’nin dış politikadaki kritik konumuna dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, CHP’nin hem temiz siyaset hem de devletin ali menfaatlerini koruma görevi gereği, özellikle Orta Doğu’da Türkiye’yi hedef alan tehlikelere karşı sorumluluk almak zorunda olduğunu belirtti. “CHP sıradan bir parti değildir” Kılıçdaroğlu açıklamasında CHP’nin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu partisi olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Cumhuriyet Halk Partisi sıradan bir parti değildir. Partimizin kodları, geleneği ve iki büyük misyonu vardır. Birincisi siyaseti temiz tutmak ve hesap sormaktır. Hesap sorabilmek için de hesap vermekten kaçınmamak gerekir. Hesap vermek her CHP’linin namus borcudur.” Kılıçdaroğlu, CHP’nin rüşvet, yolsuzluk ve çıkar ağlarıyla yan yana gelmeyeceğini belirterek: “Cumhuriyet Halk Partisi rüşvetlerle, yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleriyle anılmaz. Üzerine iftiralar ve yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz. Derhal gereğini yapmalı ve yoluna devam etmelidir,” ifadelerini kullandı. “Devletin yönünü belirlemek CHP’nin görevidir” Kılıçdaroğlu konuşmasının ikinci bölümünde CHP’nin yalnızca iç siyasette değil, devletin dış politikadaki stratejik çizgisinde de sorumluluk sahibi olduğuna vurgu yaptı: “Cumhuriyet Halk Partisi devlete istikamet çizer. Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu’dan Asya’ya, Kafkaslardan Avrupa’ya, Altaylardan Tuna’ya söyleyecek sözü vardır.” “Orta Doğu’da bizi tökezletmek isteyen İsrail ve Amerika belasını bertaraf etmek zorundayız” Kılıçdaroğlu’nun açıklamasındaki en dikkat çeken bölüm ise Türkiye’nin dış politikadaki konumuna ve CHP’nin rolüne ilişkin ifadeler oldu: “Cumhuriyet Halk Partisi, Orta Doğu’da tökezlememizi bekleyen İsrail ve Amerika belasını bertaraf etmek ve devletin âli menfaatleri için sürecin içinde olmak zorundadır. Risk almalıdır ve konuya siyaset üstü bakarak elini taşın altına koymalıdır.” Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin tarihsel olarak bağ kurduğu bölgelerde yalnızlaştırılamayacağını, CHP’nin de bu süreçlerde millet adına sorumluluk üstlenmekle yükümlü olduğunu söyledi. “Tarihin doğru tarafında yer almak cesaret ister” Kılıçdaroğlu açıklamasının sonunda CHP’nin demokrasi, kardeşlik ve adalet mücadelesine devam edeceğini belirterek: “Tarihin doğru tarafında yer almak çoğu zaman cesaret ve kararlılık gerektirir. Aziz milletimize hak, hukuk ve adalet yürüyüşümüze devam edeceğiz,” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’dan Bahçeli’nin İmralı çıkışına ilk yorum Haber

Erdoğan’dan Bahçeli’nin İmralı çıkışına ilk yorum

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, İmralı’ya gidip Abdullah Öcalan’la yüz yüze görüşmeye hazır olduğunu söylemesi, ne zaman ve hangi bağlamda ifade edildiğiyle birlikte siyasetin bir numaralı tartışması hâline gelirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Grup Toplantısı’nda konuya ilk kez yanıt verdi. Erdoğan, Bahçeli’nin çıkışını hem cesur hem de sürece katkı sunan bir yaklaşım olarak değerlendirdi. Erdoğan: “Bahçeli’nin açıklamaları cesurca, komisyon fikir birliği içinde” Erdoğan, Bahçeli’nin ifadelerini “cesur, ufuk açıcı” sözleriyle tanımlayarak, Terörsüz Türkiye sürecinde atılacak adımların dikkatli şekilde planlandığını söyledi. Gazi Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarını önemsediklerini vurgulayan Erdoğan, sürecin geniş toplumsal katılımla ilerlediğini ifade etti. “Terörsüz Türkiye hedefine çok yaklaştık” Erdoğan, Türkiye’nin iç sorunlarını çözdükçe dışarıda da güç kazandığını belirterek sürecin siyasi değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunun altını çizdi: “86 milyonun omuzlarımızdaki mesuliyetine uygun davranıyoruz. Süreci siyaset üstü bir zeminde ele alıyoruz.” DEM Parti heyetinin komisyona katkı sunduğunu da söyleyen Erdoğan, önümüzdeki toplantının cuma günü yapılacağını hatırlattı. Bahçeli’nin çıkışı siyasette deprem etkisi yarattı Bahçeli’nin grup toplantısında söylediği “Alırım yanıma üç arkadaşımı, kendi imkânlarımızla İmralı’ya gitmekten gocunmam” sözleri Ankara’nın gündemini belirlemişti. Bahçeli, muhatapla doğrudan temas kurulmadıkça ilerleme sağlanamayacağını savunmuştu. DEM Parti’den Bahçeli’ye destek: “Tarihi sorumluluk” DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Bahçeli’nin çıkışını “takdire değer” olarak yorumlayarak, Meclis Komisyonu’nun vakit kaybetmeden İmralı’ya gitmesi gerektiğini söyledi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ise, cuma günü Komisyon’da İmralı gündemiyle oylama yapılacağını, ardından en kısa zamanda ziyaretin gerçekleşeceğini açıkladı.

Erdoğan’dan Bahçeli’nin “İmralı” çıkışına ilk yorum Haber

Erdoğan’dan Bahçeli’nin “İmralı” çıkışına ilk yorum

AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Komisyondan seçilecek milletvekilleri İmralı’ya gitmeli, MHP böyle bir heyete katılmaya hazırdır” sözlerine ilk kez yanıt vererek, 5 Ağustos’tan beri çalışan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun “tüm tarafları dinlemesinin” değerine vurgu yaptı. Erdoğan, “Komisyon kapsamlı bir tartışma zemini oluşturdu; hiç kimse dışarıda bırakılmadan ilgili bütün taraflar dinlenmeli” ifadelerini kullandı. “Komisyon süreci rehberlik üretiyor, terörsüz Türkiye menziline yürüyoruz” Erdoğan, komisyonun Meclis Başkanlığı riyasetinde yürüttüğü çalışmalarla “karar alıcılara yol gösterecek güçlü bir birikim” oluşturduğunu belirterek, yazılacak rapor ve hukuki yol haritasını “çok önemsiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “cesur ve ufuk açıcı katkıları” için teşekkür ederken, sürecin “tahriklere aldırmadan” ilerletileceğini, hedefin “terörsüz Türkiye ve huzur içinde yaşayan bir ülke” olduğunu söyledi. “İlgili herkes dinlenmeli” vurgusu, Bahçeli’nin “İmralı” çağrısıyla buluştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, komisyon çatısı altında “hiç kimsenin dışarıda bırakılmamasını” ve “farklı fikirlerin cesaretle dile getirilmesini” savunarak, Bahçeli’nin “İmralı’ya gitmeli” sözleri sonrasında “bütün tarafların dinlenmesi” gereğini yineledi. Bu yaklaşım, siyasi partilerden sivil topluma kadar geniş bir katılımın kapısını aralarken, sürecin Meclis zemininde kurumsallaştırılacağı mesajını verdi. “Cumhur İttifakı’ndan tam destek” mesajı: Bahçeli’ye teşekkür, DEM’le görüşme notu Erdoğan, Cumhur İttifakı’nda “Terörsüz Türkiye” hedefi etrafında görüş ayrılığı bulunmadığını söyleyip Bahçeli’ye “tarihi değerlendirmeleri” için teşekkür etti. Külliye’de DEM Parti’den Pervin Buldan ve Mithat Sancar’la “yapıcı bir görüşme” yaptığını belirten Erdoğan, “Benzer kaygıları ve ortak sorumluluk duygusunu paylaştığımızı teyit ettik” diyerek sürecin kapsayıcı yürütüleceğini kaydetti. Meclis takvimi ve ekonomi başlıkları: UNRWA ofisi, 2026 bütçesi ve sosyal destekler Genel Kurul’dan geçen uluslararası anlaşmalar içinde UNRWA’nın Ankara’da ofis açmasının da bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, bunun “Filistin mücadelesine verilen desteğin yeni bir nişanesi” olduğunu söyledi. 2026 Merkezi Yönetim Bütçesi’nin Meclis’e sunulduğunu belirten Cumhurbaşkanı, sosyal yardımların artırılacağını, enerji desteklerinin süreceğini ifade etti. Siyasi polemiklerde çizgi: “Sandık tartışmaları safsata, asıl olan Türkiye’nin selametidir” Erdoğan, seçimlerin şeffaflığını savunarak muhalefetin eleştirilerini “safsata” olarak niteledi ve güvenlik politikalarında “hudut içinde ve sınır ötesinde boşluk bırakmayacağız” dedi. Konuşmasında yurttaşların huzuru ve Türkiye toplumunun birlikteliği vurgusu öne çıktı. Son söz: “Biraz daha cesaret, biraz daha özgüven” Süreci “biraz daha cesaret ve özgüvenle” tamamlayacaklarını söyleyen Erdoğan, “Terörsüz Türkiye, büyük bir kardeşlik ve kucaklaşma sahnesi olacak” diyerek komisyon raporunun ve Meclis yol haritasının belirleyici olacağını yineledi.

Mümtaz’er Türköne yazdı: Süreç ilerlemiyor çünkü iktidar ayak sürüyor! Haber

Mümtaz’er Türköne yazdı: Süreç ilerlemiyor çünkü iktidar ayak sürüyor!

Siyaset bilimci ve yazar Mümtaz’er Türköne, çözüm sürecinin yeniden tartışma konusu olduğu bir dönemde iktidarın sürece yaklaşımını değerlendiren bir yazı kaleme aldı. Türköne, sorunun yalnızca çözüm yöntemleriyle değil, “çözmesi beklenen iktidarın kendisinin bir sorun haline gelmesiyle” derinleştiğini söyledi. “MHP, Saray’a ‘ayak sürüyorsunuz’ mesajı veriyor” Türköne, MHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sessiz fakat anlamlı çıkışlarına dikkat çekerek, Devlet Bahçeli’nin çözüm süreci hakkındaki tutumunun bir “pasif itiraz” olduğunu yazdı. MHP’li Feti Yıldız’ın “Temel hak ve özgürlük alanını genişleten adımlar atılmalı” sözlerini hatırlatarak, bunun aslında Saray’a yönelik bir uyarı olduğunu ifade etti: “MHP’nin kanaati net: Saray çözüm sürecine adım atmıyor, oyalıyor.” “Devlet kurumları çözümden yana, tek fren Saray” Türköne, çözüm sürecine karşı kurumsal bir direnç olmadığını, aksine Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yaptığı “insan onuru ve kimlik” vurgulu konuşmanın bile sürecin zeminini güçlendirdiğini söyledi. İYİ Parti, Zafer Partisi ve CHP içindeki ulusalcıların bile “sert bir karşı çıkış” göstermediğini belirterek, süreci tıkayan yegâne merkezin yürütme erki olduğunu ifade etti. “Demokrasi ve hukuk olmadan çözüm süreci yürümez” Türköne’ye göre iktidarın temel açmazı, çözüm sürecinin demokrasi ve hukuk gerektirmesi: “Otokrasiden vazgeçmeden çözüm olmaz. Bu iktidarın çözümü hukuksuz yürütme girişimi su dövmekten ibaret olur.” Türköne ayrıca, iktidarın önceliğinin “sorunu çözmek değil, iktidarı sürdürmek” olduğunu vurgulayarak, bunun süreci imkânsızlaştırdığını söyledi. “Bu iktidarla süreç ilerlemez, çözümün ön şartı iktidar değişimi” Yazısının sonunda Türköne, çözüm sürecinin Türkiye için artık geri döndürülemez bir gerçek olduğunu ancak mevcut iktidarın bu süreci yönetebilecek kapasiteden uzak olduğunu belirtti: “Bu iktidar mimarisinin taşıyıcı kolonlarıyla çözüm süreci yürütülemez. Açmazı çözmenin tek yolu iktidarın değişmesidir.”

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil,  başlangıçtır! Haber

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, pazar günleri düzenli olarak paylaştığı değerlendirme metinlerinin sonuncusunda Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” hedefine giden süreci ayrıntılı bir çerçevede ele aldı. Resmî X hesabında yayımlanan yazı, hem sürecin kronolojisini ortaya koyması hem de yakın dönemde beklenen yeni hamleleri içermesi açısından dikkat çekici oldu. Uçum’un ifadesiyle bu süreç, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve Devlet Bahçeli’nin cesur girişimleriyle bir devlet politikası olarak resmen başlatıldı.” “Geçiş süreci 1 Ekim 2024’te başladı” Uçum’un analizinde yer alan kronolojiye göre süreç, 1 Ekim 2024’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM açılış konuşmasıyla ve aynı gün Devlet Bahçeli’nin diyalog hamlesiyle resmen başladı. Bu tarih, devlet aklının çözüm iradesinde yeniden buluştuğu eşik olarak görülüyor. Ardından gelen en kritik kırılma noktası, 22 Ekim 2024’te Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik “tarihi çağrısı” oldu. Uçum’a göre bu çağrı, “geçiş sürecinde ezber bozan ve sonraki adımları somutlaştıran büyük bir hamle” niteliği taşıyordu. Öcalan’ın çağrısı ve “fesih – silah bırakma” dönemeçleri Uçum’un vurguladığı en önemli aşamalardan biri, 27 Şubat 2025’te Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ile terör örgütüne açık bir “fesih ve silah bırakma” yönlendirmesi yapmasıydı. Uçum bu çağrıda yer alan ideolojik dönüşüm mesajına özellikle dikkat çekiyor: “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” – Abdullah Öcalan Bu alıntı, örgütün tarihsel tezlerinden vazgeçtiğini, “devletle ve toplumla bütünleşmeyi” yeni hedef olarak belirlediğini ifade eden en net kırılma olarak sunuluyor. Milat niteliğinde tarihler Mehmet Uçum, yazısında geçiş sürecini olgunlaştıran kritik aşamaları tarih tarih sıralıyor: 12 Mayıs 2025: Fesih kararının resmen ilanı 11 Temmuz 2025: Sembolik silah yakma töreni 1 Ekim 2025: Erdoğan’ın “geçişin güvenceleri”ni açıkladığı TBMM konuşması 26 Ekim 2025: Münfesih örgütün geri çekilme kararını duyurması 30 Ekim 2025: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmralı heyetini yeniden kabul etmesi Bu görüşmeye dair Erdoğan’ın sözleri Uçum’un yazısında özellikle öne çıkarılıyor: “Kendileriyle son derece yapıcı, verimli ve geleceğe dair umut verici bir görüşme gerçekleştirdik.” – Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’deki komisyon ve yeni aşama Uçum, sürecin artık yeni bir safhaya geçtiğini belirterek gözlerin TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”na çevrildiğini ifade ediyor. Komisyonun, dinleme faaliyetini tamamlamadan önce İmralı’da Öcalan’ı dinlemesinin beklendiğini yazıyor. Komisyonun hazırlayacağı iki olası rapor da yazıda netleşiyor: Geçiş Süreci Hukuku Raporu Demokrasiyi Geliştirme Perspektif Raporu Uçum, bu raporların ayrı veya birleşik şekilde yazılabileceğini ancak demokrasi başlığının işlenmemesi durumunda bunun “tarihi bir eksiklik” olacağını vurguluyor. “Terörsüz Türkiye sonuç değil, başlangıçtır” Mehmet Uçum’un yazısında en güçlü siyasi mesajlardan biri şu cümlede yer alıyor: “Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır.” Bu vurgu, sürecin yalnızca silahsızlanma ve fesihle sınırlı olmadığı; yeni siyasal, toplumsal ve bölgesel bir dönemi işaret ettiği şeklinde okunuyor. Uçum’a göre hem Türkiye içinde hem de bölgede yeni dengeler kurulacak ve bu sürecin ana aktörü artık TBMM olacaktır. Erdoğan’ın vizyonu ve “yeni dönem” mesajı Yazı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle sonlanıyor ve bu sözler aynı zamanda sürecin devlet adına bağlayıcı çerçevesini oluşturuyor: “Hassas, yapıcı, kucaklayıcı bir yaklaşımla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Milletimizin ödediği bedellerin boşa gitmediği, sadece sınırlarımız içinde değil, sınırlarımızın ötesinde de barışın, güvenliğin, huzurun ve kardeşliğin egemen olduğu yeni bir dönemi mutlaka başlatacağız.” Uçum ise yazısını şu cümleyle noktalıyor: “Bu inanç ve güvenle başaracağız.”

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Haber

Demirtaş : Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun Abdullah Öcalan'ı ziyareti etmesi yönündeki tartışmalara yazı kaleme aldı. Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, T24'te "Sürecin muhasebesi: Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz?" başlıklı bir yazısında ilginç değerlendirmeler var. "Kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif süreçler yeni bir iklimde, yeni bir atmosferde, yeni bir toplumsal ve siyasal zihniyette kolayca ve olumlu sonuçlar alacak şekilde ilerleyebilsin” diyen Demirtaş, “barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak” ifadelerini kullandı. Selahattin Demirtaş’ın kaleme aldığı yazının tamamı şöyle: Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı... Peki neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen... Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Abdullah Öcalan’ın inisiyatifleriyle son bir yılda önemli gelişmeler yaşandı, ciddi adımlar atıldı. - Bahçeli’nin Ekim 2024’teki girişimi ve çağrısı - Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı - Erdoğan’ın süreci sahiplenmesi - PKK’nin fesih kongresi - TBMM’de komisyon kurulması - Süleymaniye’de silahları yakma töreni yapılması - PKK’nin Türkiye’den tümüyle çekilmesi - SDG’nin Şam ile entegrasyon anlaşmasına varması Bunlar küçümsenecek, hiçleştirilecek adımlar değil. Hepsi de değerli ve tarihi hamleler. Tamamı da Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini yakından ilgilendiren ciddi, olumlu gelişmeler. Yani konunun “güvenlik” boyutunda, bir yılda büyük mesafe kat edildi. Bu, işin olumlu tarafı. Sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir Şimdi soru şudur: Süreç sadece “güvenlik” başlığından ve “güvenlik” başlığı da sadece silahtan mı oluşuyor? Bu soruya evet cevabı verenler ya “güvenlik” kavramını ya da süreci hiç anlamamış, en azından bizim anladığımız şekilde anlamamış demektir. Oysa sürecin kilit kavramı “silah” değil “kardeşlik”tir. Silah, kardeşlik hukukunu örselediği, kanattığı için tabii ki öncelikle silah aradan çıkmalıydı. Bununla eş zamanlı olarak da kardeşlik hukuku ve duygusu onarılmalıydı. İşte buna ilişkin etkili, sonuç alıcı tek bir adım bile atılmadı. Çıkarılması gereken yasalardan söz etmiyorum, henüz o konuda da ilerleme olmadı ancak yasadan önce yapılması gereken şey, duyguda birliği sağlamaya yönelik çalışmalardır, bunlar yapılmadı. Yasa Meclis’ten önce halkın bilincinde yapılmalıdır “Yasa nerede yapılır?” diye sorulsa herkes net bir şekilde “Meclis’te” diye cevaplayacaktır ancak bu cevap doğru değil. Yasa toplumda, halkta, millette yapılır; Meclis ise o yasayı norma dönüştürür ve bağlayıcı hale getirir. Dolayısıyla kardeşliğin yasaları önce halkın bağrında, yüreğinde, benliğinde ve bilincinde yapılmalıdır. İşin esası ideoloji, teori, norm değil duygudur. Kardeşlik önce duyguda kurulur, sonra Meclis onu norma, yasaya dönüştürür. Ortada duygu yokken yasa yapmaya kalkarsanız hem zorlanırsınız hem de halkın iradesinin tersine adım atmış olursunuz. Her şeyi getirip yasaya bağlamak ve sanki yasalar çıksa tüm sorunlar hemen o saat çözülecekmiş gibi bir beklentiye girmek büyük hatadır. Mesela Meclis yarın, “Kürtler ile Türkler kardeştir ve birbirlerini sevmek zorundadırlar” diye bir yasa yapsa mesele hallolur mu? Sabahına herkes birbirini sevmeye mi başlar? Evet, Kürt ile Türk kardeştir, birbirlerini kardeş gibi, ana gibi, yar gibi sevmelidir. Fakat son yüz yılın hataları nedeniyle araya kan girdi, silah girdi, ayrımcılık girdi. Tamamı Türk ve Kürt analarının evladı olan 50 bin kardeşimiz Türkiye’nin her mezarlığında toprağın altına girdi, bazılarının mezarı bile yok. Öfkeler, kızgınlıklar, kırgınlıklar, nefretler, intikam duyguları birikti, birikti, kardeşlerin arasına girdi. Bunları gidermek, yasımızı ve acımızı ortaklaştırmak, yaralarımızı karşılıklı sarmak, göz göze bakıp kardeşçe sarılmak, hüzün ve sevinç gözyaşlarını aynı anda dökmek yasadan çok daha öncelikli, yapıcı ve kalıcı olur. Zaten bunları yaptıktan sonra yasayı yapmak çok kolaydır ve o iş artık sadece küçük bir detaydır. Cumartesi Anneleri ile Barış Anneleri, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda Neler yapılabilirdi? Peki bu belirttiklerimi sağlamak için neler yapabilirdik ya da yapabiliriz? Ben aklıma ilk gelenleri sıralayayım, siz ekleyin, genişletin lütfen. Mesela Meclis Komisyonu aylarca “dinleme” adı altında top çevirmek yerine şunları yapsaydı çok daha etkili olmaz mıydı? Hatta siyasi parti liderleri de bu etkinliklerde yer alsalardı sonuç çok daha yapıcı olmaz mıydı? Neler mesela? • Liderler ve komisyon üyeleri; Adnan Menderes’in, Alparslan Türkeş’in, Orhan Doğan’ın ve Mehmet Sincar’ın mezarlarını ziyaret edip oradan Anıtkabir’e gitselerdi. • Konya’da Mevlana’yı, Doğubayazıt’ta Ehmedê Xanî’yi ziyaret etselerdi. • Diyarbakır’da Amedspor ile Trabzonspor arasında bir kardeşlik maçı organize etselerdi. Tüm Diyarbakır, Trabzonspor ve Amedspor bayraklarıyla donatılsaydı. Karadeniz’den akın akın gelen kardeşlerimiz Diyarbakırlıların evlerinde misafir edilselerdi, stadyuma maçı izlemeye birlikte gitselerdi. Vanspor, aynı şekilde Kayserispor’a konuk olsaydı ve Kürt kardeşlerimiz akın akın Kayseri’ye gidip evlerde misafir olsalardı. • Milli futbol takımı, bir maçını Diyarbakır Stadyumu’nda oynasaydı ve Diyarbakırlılar Milli Takım’a canı gönülden sahip çıksalardı. • Bir otobüs dolusu genç Edirne’den, bir otobüs genç de Hakkari’den yola çıksaydı, Anıtkabir’de buluşup Türkçe ve Kürtçe bir kardeşlik bildirisi okusalar, bildiriyi Anıtkabir defterine de yazsalardı. • Bir otobüs dolusu genç İzmir’den, bir otobüs de Kars’tan yola çıksa ve Çanakkale Şehitliği’nde buluşup kardeşlik bildirisini Türkçe ve Kürtçe okusalar, oradan beraberce Ankara’ya, Meclis’e gelip bildiriyi Meclis Başkanı’na teslim etselerdi. • Kültür Bakanlığı’nın girişimiyle yedi bölgede kardeşlik konserleri düzenlense ve TRT sanatçıları ile Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçıları aynı sahnede Türkçe ve Kürtçe kardeşlik türküleri, şarkıları söyleselerdi. • Milli Eğitim Bakanlığı’nın girişimiyle Kürtçe - Türkçe ve Türkçe - Kürtçe sözlük ile gramer kitabı basılsaydı ve tüm öğrencilere ücretsiz dağıtılsaydı. • Bursa Ulu Camide ve Diyarbakır Ulu Cami’de aynı anda Türkçe ve Kürtçe kardeşlik hutbesi okunsaydı. • Evlatlarını çatışmalarda kaybetmiş Türk ve Kürt anaları kol kola girip beraberce mezarlıkları ziyaret etselerdi, akşamına da Beştepe’de Cumhurbaşkanı tarafından ağırlansalardı. Bunlar yapılmadı ama Yazmaya devam etsem sayfalar yetmez ama derdimi anlatabilmişimdir umarım. Yani kardeşliğin hukuku, yasaları önce yüreklerde yapılmalı ki geri kalan normatif adımlar atılırken, yasalar yapılırken yeni kırılmalar, ayrışmalar olmasın. Eğer bu belirttiğim gibi çalışmalar yapılmış olsaydı Meclis Komisyonunun İmralı’ya gitmesi konusu da bir krize dönüşmezdi. Bunlar yapılmadı ama başta da belirttiğim gibi bol bol dinleme yapıldı. Orada burada gereksiz yere sloganlar atıldı, televizyonlarda konuşanlar ağızlarının ayarını tutturamadılar; hakaretler, tehditler, şantajlar, ekranlardan halkın üstüne boca edildi. Yetmedi, muhalefete yönelik ve özellikle CHP’yi hedefe koyan “mutlak butlan, iptal, tutuklama, kayyım, casusluk, rüşvet” operasyonlarıyla ayrışma iyice derinleştirildi. 30 yıllık hapis cezalarını bitirmiş siyasi mahpuslar, hasta mahpuslar bile cezaevinden çıkamadılar. Kayyım atanmış tek bir belediye bile halka iade edilmedi. Kürt – Türk kardeşliği pekiştirilmeden, üstüne Türk – Türk ayrışması eklendi. Sonuç olarak; Dost acı söyler, ben barışın ve kardeşliğin dostu olarak bunları 12 metrekarelik hücremden görüyor ve üzülüyorum. Hücredeki tek arkadaşım ve yerine kayyım atanarak altı yıldır suçsuz yere hapiste tutulan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’ya ve onun dik duruşuna bakıp bakıp bu yazıyı yazarken umudumuzu koruyor, mücadele kararlılığımızı diri tutuyoruz. Biliyoruz, inanıyoruz ve çabalıyoruz. Barış ve kardeşlik mutlaka kazanacak.

CHP lideri Özgür Özel: Derhal Türkiye’ye dönüyorum! Haber

CHP lideri Özgür Özel: Derhal Türkiye’ye dönüyorum!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yürütülen “casusluk soruşturması” kapsamında yarın saat 11.00’de Çağlayan Adliyesi’nde ifade verecek. İmamoğlu’nun tutuklu bulunduğu Marmara Cezaevi’nden sabah saatlerinde adliyeye götürülmesi bekleniyor. CHP lideri Özgür Özel: “Derhal Türkiye’ye dönüyorum” Gelişme üzerine, İsviçre’nin Luzern kentinde Sosyal Demokrat Parti’nin kongresinde bulunan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, programını iptal ederek Türkiye’ye dönme kararı aldı. Özel, sosyal medya ve basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Ben derhal Türkiye’ye dönüyorum. Yarın sabah 11.00’de Çağlayan Adliyesi’nde olacağım. Cumhurbaşkanı adayımın arkasında olacağım, yanında olacağım. Tüm İstanbulluları seçtikleri belediye başkanına, iradelerine ve demokrasilerine sahip çıkmak için Çağlayan Adliyesi’nin önüne davet ediyorum.” “Bu casusluk iftirası, demokrasiye yönelik bir darbe girişiminin son aşamasıdır” Özel, açıklamasında sert ifadeler kullanarak, İmamoğlu’na yöneltilen casusluk suçlamasını “iftira” olarak nitelendirdi: “Bu, Türkiye’nin demokrasisine yönelik bir darbe girişiminin son aşamasıdır. Halkın iradesine sahip çıkmak hepimizin görevidir. Yurttaşlarımızı dayanışmaya, seslerini yükseltmeye davet ediyorum.” Özel’in çağrısı üzerine, CHP örgütleri ve demokratik kitle örgütlerinin yarın sabah erken saatlerden itibaren Çağlayan Adliyesi önünde toplanması bekleniyor. İmamoğlu casusluk iddiasıyla ifade verecek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, “devlet sırlarını ifşa etmek” ve “yabancı istihbarat bağlantısı” iddialarıyla başlatılan süreçte İmamoğlu’nun tanık ve şüpheli sıfatları arasında geçiş yapan bir konumda ifade vereceği bildirildi. İBB kaynakları ise soruşturmanın “tamamen siyasi” olduğunu belirterek, “Bu dava, halk iradesine karşı bir yargı operasyonudur” açıklamasında bulundu. CHP tabanı demokrasi nöbetine hazırlanıyor CHP Genel Merkezi, il ve ilçe örgütlerine gönderdiği mesajla tüm üyeleri “barışçıl, demokratik dayanışma” çerçevesinde Çağlayan’a davet etti. Partililer, sabah saatlerinden itibaren adliye çevresinde nöbet tutmayı planlıyor. Gözler şimdi yarın sabah 11.00’e çevrildi: Türkiye toplumu, hem yerel demokrasi hem de yargı bağımsızlığı açısından kritik bir güne hazırlanıyor.

CHP’den istifa eden Aksu Belediye Başkanı: AK Parti’ye geçmeye niyetim var Haber

CHP’den istifa eden Aksu Belediye Başkanı: AK Parti’ye geçmeye niyetim var

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) yerel düzeyde başlayan istifalar sürerken, Antalya’nın Aksu ilçesinde dikkat çekici bir gelişme yaşandı. Aksu Belediye Başkanı İsa Yıldırım, partisinden ayrıldıktan sonra bağımsız olarak sürdürdüğü görevinde, AK Parti’ye katılacağı yönündeki iddialara açıklık getirdi. Yıldırım, “Evet, geçmeye niyetim var” sözleriyle siyasi yönelimi hakkındaki iddiaları doğruladı. “CHP Atatürk’ün çizgisinden uzaklaştı” 2024 yerel seçimlerinde yüzde 55 gibi rekor bir oyla seçilen İsa Yıldırım, partisini ağır sözlerle eleştirdi. CHP’nin son dönemde hem yerel hem de genel merkez düzeyinde Atatürk, cumhuriyet ve demokrasi ilkelerinden uzaklaştığını iddia eden Yıldırım, “Ben Atatürk’ün partisine inandığım için bu yoldaydım. Ancak artık CHP’nin o ruhtan koptuğunu düşünüyorum” dedi. Yıldırım, Aksu’da hem inançlı kesimlerin hem de milliyetçi ve muhafazakâr yurttaşların desteğini aldığını vurgulayarak, “CHP’nin halktan kopuk bir yönetime bürünmesi bu desteği zedeledi” ifadelerini kullandı. “Belediye başkanı devletle savaşmaz” AK Parti’ye geçme ihtimaline ilişkin açıklamasında Yıldırım, amacının ideolojik değil, hizmet temelli olduğunu söyledi: “Benim tek derdim Aksu’ya hizmet etmektir. Belediye başkanı devletle savaşmaz. Devletle kavga eden bir anlayışın parçası olamam. Bizim görevimiz halkın sorunlarını çözmek.” Yıldırım, bu sözlerle CHP yönetimini devlet kurumlarıyla gereksiz çatışmalar yürütmekle suçladı. “Hiçbir şartım yok, tek amacım hizmet” İsa Yıldırım, AK Parti’ye geçişi için herhangi bir şart öne sürmediğini belirterek, “Tek amacımız Aksu’nun sorunlarını çözmek. Parti fark etmeksizin, hizmeti nereye götürebilirsek orada olacağız” dedi. Yıldırım ayrıca, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in yönetimini “başarısız” olarak nitelendirirken, eski başkan Menderes Türel’in dönemini “hizmet odaklı” olarak övdü. Antalya siyasetinde yeni dengeler oluşuyor İsa Yıldırım’ın olası AK Parti’ye geçişi, Antalya siyasetinde yerel dengeleri yeniden şekillendirebilir. AK Parti cephesinde Yıldırım’ın katılımı güçlü bir yerel destek olarak görülürken, CHP içinde istifaların devam edip etmeyeceği merak konusu. Yıldırım’ın açıklamaları, yalnızca parti içi bir değişimin değil, aynı zamanda yerel yönetimlerin devletle ilişkisine dair tartışmaların da yeniden alevlenmesine neden oldu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.