SON DAKİKA

#Mümtaz’er Türköne

HABER DEĞER - Mümtaz’er Türköne haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Mümtaz’er Türköne haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Mümtaz’er Türköne: Çözüm sürecinin önündeki en inatçı engel siyasal İslamcılıktır Haber

Mümtaz’er Türköne: Çözüm sürecinin önündeki en inatçı engel siyasal İslamcılıktır

“İslâmcı refleksler çözüm sürecini baltaladı” Türköne, AK Parti iktidarının İslâmcı içgüdülerinin çözüm sürecine büyük zarar verdiğini belirtti: “İslâmcılıktan çözüm sürecine transfer edilen refleksler, Kürtlerle uzlaşmak yerine onları Şam’a biat etmeye zorladı. Ulus devlet kavramını bilmeyen İslâmcılar, ümmet–ulus karışımı hayali devlet tasavvuruyla süreci çıkmaza soktu.” İktidarın ikiyüzlü politikalarına da dikkat çeken Türköne, “Gazze için kapıda gürleyenler, arka kapıdan İsrail’e mal yüklüyor” ifadelerini kullandı. “Çözüm sürecinin önündeki en inatçı engel İslâmcılıktır” Türköne, siyasal İslâmcılığın çözüm süreci boyunca en önemli engel olduğunu vurguladı: “İslâmcılık 23 yıllık iktidarda çöllerdeki kum tepeleri gibi erozyona uğradı. Bugün çözüm sürecinin önündeki en inatçı engellerden biri siyasal İslâmcılıktır. Yüzleşilmesi ve tartışılması gerekiyor.” Devlet Türkçülüğü ve Bahçeli faktörü Türköne, Türkçülüğün başından itibaren devletin ihtiyaçlarına göre biçimlendiğini hatırlatarak şunları yazdı: “Türkçülük II. Meşrutiyet’te Turancılığa, 1930’larda ırkçılığa kaydı. Devletin ihtiyaçları değişince Türkçü refleksler de değişir. Bahçeli’nin çözüm süreci önündeki sert bariyeri kaldırması, devlet Türkçülüğünün eseridir.” “Mesele devletin bekâsı olunca düşmanlar da dostlar da devletin durduğu yere göre belirlenir” diyen Türköne, Kürtlerin Türkiye’nin müttefiki olması halinde ülkenin asırlık korkularını yenebileceğini söyledi. Kürtler için çözümün adresi: Türkiye Türköne, Kürtlerin kimlik ve kültür için Diyarbakır’a, refah köprüsü olarak İstanbul ve Batı illerine yöneldiğini belirtti: “Suriye’den ne Kürtlerin ne Nusayrilerin ne Dürzilerin güven duyacağı bir ulus devlet çıkmaz. Türkiye yeterli garanti sağlarsa Kürtlerin muhatabı Şam değil Türkiye olur. Kürtler için en güvenilir çözüm Türkiye ile güvene dayalı ittifaktır.” Öcalan’ın sık sık dile getirdiği “barış, demokrasi ve entegrasyon” kavramlarının dikkate alınması gerektiğini belirten Türköne, “Kürtlerin Büyük Kürdistan kurma endişesi hayalet masaldır. Asıl tehlike, Kürtleri Arap ulus devletine savunmasız şekilde teslim etmektir” dedi. “Altın tepside gelen fırsat kaçırılmamalı” Mümtaz’er Türköne yazısını şu uyarıyla noktaladı: “Suriye Kürtler için bir fırsat. Bölgeyi istikrara kavuşturacak ve halkların birlikte barış içinde yaşamasını sağlayacak imkânlar var. Bu fırsatı kalıcı kazanca dönüştürmenin tek yolu Türkiye ile güvene dayalı bir ittifak düzenidir. Aksini düşünmek hayata ve mantığa aykırı.”

Mümtaz’er Türköne: Kimse kimseye bir şey bağışlamıyor Haber

Mümtaz’er Türköne: Kimse kimseye bir şey bağışlamıyor

Öcalan’ın ‘Norm Devlet’i: Kişilere değil kurallara bağlı bir yapı Türköne, yazısında Abdullah Öcalan’ın sıkça vurguladığı “Norm Devlet” kavramını merkeze aldı. Öcalan’ın tanımına göre bu devlet, gelip geçici siyasi iktidarlardan bağımsız; kendi kuralları, kurumları ve hukuku ile işleyen kalıcı bir mekanizma. Yazar, bu kavramın yalnızca Türkiye’deki devlet yapısını değil, süreç üzerinde etkili olmaya çalışan yabancı güçleri ve PKK içindeki hizipleri de “norm dışı” olarak dışladığını belirtti. Öcalan’ın vizyonu, Kürtlerin ulus-devlet idealinden vazgeçerek demokratik ve hukuki bir “ortak yaşam alanı” içinde yer almasını öngörüyor. Bu model yalnızca Türkiye’yi değil, Suriye, Irak ve İran’ı da kapsıyor. Süreç hükümetle değil ‘norm devlet’ ile ilerliyor Türköne’ye göre bugün yürüyen süreç, doğrudan iktidarla değil, “norm devlet” dediği kurallı ve kalıcı devlet aklıyla ilerliyor. Meclis’te kurulan uzun isimli komisyonun hızlı ve uyumlu çalışması, Saray’ın sürecin dışında kaldığını ve devletin kurumsal iradesinin devrede olduğunu gösteriyor. DEM Parti’nin Öcalan’ın talimatına uygun şekilde “norm devlet”i muhatap aldığını, MHP ve CHP’nin ise devletin verdiği işaretler doğrultusunda hareket ettiğini aktaran Türköne, bu uyumun sürecin devamı için kritik olduğunu vurguladı. Hukuk ve yönetim krizi: “Bu terazi bu sıkleti tartmaz” Türköne, mevcut başkanlık sisteminin süreci sağlıklı bir şekilde yönetemeyeceğini savundu. E-imza skandalı, rüşvet iddiaları ve kamu kurumlarındaki çürümenin, devletin denetim mekanizmalarının çalışmadığını ortaya koyduğunu söyledi. Fatih Altaylı’nın cezaevinde tutulmasını “denetimsiz yargı bürokrasisinin Türkçe ve mantık sorunu” olarak nitelendiren Türköne, “Sözle fiili saldırı olur mu?” sorusuna hukukun cevabının “hayır” olduğunu, ancak bürokrasinin bu cevabı tersine çevirdiğini belirtti. 19 Mart gölgesi: Çözümün önündeki en büyük engel Yazar, 19 Mart’ta Cumhurbaşkanı’nın kullandığı “heybedeki turp” metaforunun ve muhalif tutuklulara yönelik uygulamaların sürecin üzerinde “karanlık bir gölge” yarattığını ifade etti. Tutukluların uzak cezaevlerine sürülmesi, gözaltına alınanların adeta teşhir edilmesi ve yüksek mahkeme kararlarına uyulmamasının, demokrasi sürecinin samimiyetini zedelediğini savundu. Türköne, “İstanbul’da demokrasi olmadan Diyarbakır’da otokrasi ortadan kalkmaz” sözünü hatırlatarak, ülke genelinde hukuk ve demokrasinin egemen kılınmadan Kürtlerin de Türklerin de kendini güvende hissedemeyeceğini vurguladı. Çözüm için net mesaj “Devlet önünü açtığına ve iletişim imkânı sunduğuna göre Öcalan’ın sözünü ciddiye almalıyız” diyen Türköne, Saray’ın sürece dahil olabilmesi için önce 19 Mart gölgesinin kalkması gerektiğini belirtti. Yazısında “Kimse kimseye bir şey bağışlamıyor” ifadesiyle, sürecin ancak karşılıklı çıkar dengesi ve hukuk devleti ilkeleri üzerine inşa edilirse kalıcı olabileceğini söyledi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.