Mümtaz’er Türköne: Kimse kimseye bir şey bağışlamıyor
Mümtaz’er Türköne: Kimse kimseye bir şey bağışlamıyor
Mümtaz’er Türköne, Abdullah Öcalan’ın “Norm Devlet” kavramından yola çıkarak çözüm sürecine dair kritik tespitlerde bulundu. Türköne’ye göre süreç, hükümetle değil devletin kurallı yapısıyla ilerliyor. Ancak 19 Mart’ta yaşananlar ve hukuk düzenindeki çürümeler, bu sürecin önündeki en büyük engellerden biri.
Haber Giriş Tarihi: 09.08.2025 14:16
Haber Güncellenme Tarihi: 09.08.2025 14:21
Kaynak:
Haber Merkezi
https://haberdeger.com/
Öcalan’ın ‘Norm Devlet’i: Kişilere değil kurallara bağlı bir yapı
Türköne, yazısında Abdullah Öcalan’ın sıkça vurguladığı “Norm Devlet” kavramını merkeze aldı. Öcalan’ın tanımına göre bu devlet, gelip geçici siyasi iktidarlardan bağımsız; kendi kuralları, kurumları ve hukuku ile işleyen kalıcı bir mekanizma.
Yazar, bu kavramın yalnızca Türkiye’deki devlet yapısını değil, süreç üzerinde etkili olmaya çalışan yabancı güçleri ve PKK içindeki hizipleri de “norm dışı” olarak dışladığını belirtti.
Öcalan’ın vizyonu, Kürtlerin ulus-devlet idealinden vazgeçerek demokratik ve hukuki bir “ortak yaşam alanı” içinde yer almasını öngörüyor. Bu model yalnızca Türkiye’yi değil, Suriye, Irak ve İran’ı da kapsıyor.
Süreç hükümetle değil ‘norm devlet’ ile ilerliyor
Türköne’ye göre bugün yürüyen süreç, doğrudan iktidarla değil, “norm devlet” dediği kurallı ve kalıcı devlet aklıyla ilerliyor. Meclis’te kurulan uzun isimli komisyonun hızlı ve uyumlu çalışması, Saray’ın sürecin dışında kaldığını ve devletin kurumsal iradesinin devrede olduğunu gösteriyor.
DEM Parti’nin Öcalan’ın talimatına uygun şekilde “norm devlet”i muhatap aldığını, MHP ve CHP’nin ise devletin verdiği işaretler doğrultusunda hareket ettiğini aktaran Türköne, bu uyumun sürecin devamı için kritik olduğunu vurguladı.
Hukuk ve yönetim krizi: “Bu terazi bu sıkleti tartmaz”
Türköne, mevcut başkanlık sisteminin süreci sağlıklı bir şekilde yönetemeyeceğini savundu. E-imza skandalı, rüşvet iddiaları ve kamu kurumlarındaki çürümenin, devletin denetim mekanizmalarının çalışmadığını ortaya koyduğunu söyledi.
Fatih Altaylı’nın cezaevinde tutulmasını “denetimsiz yargı bürokrasisinin Türkçe ve mantık sorunu” olarak nitelendiren Türköne, “Sözle fiili saldırı olur mu?” sorusuna hukukun cevabının “hayır” olduğunu, ancak bürokrasinin bu cevabı tersine çevirdiğini belirtti.
19 Mart gölgesi: Çözümün önündeki en büyük engel
Yazar, 19 Mart’ta Cumhurbaşkanı’nın kullandığı “heybedeki turp” metaforunun ve muhalif tutuklulara yönelik uygulamaların sürecin üzerinde “karanlık bir gölge” yarattığını ifade etti.
Tutukluların uzak cezaevlerine sürülmesi, gözaltına alınanların adeta teşhir edilmesi ve yüksek mahkeme kararlarına uyulmamasının, demokrasi sürecinin samimiyetini zedelediğini savundu.
Türköne, “İstanbul’da demokrasi olmadan Diyarbakır’da otokrasi ortadan kalkmaz” sözünü hatırlatarak, ülke genelinde hukuk ve demokrasinin egemen kılınmadan Kürtlerin de Türklerin de kendini güvende hissedemeyeceğini vurguladı.
Çözüm için net mesaj
“Devlet önünü açtığına ve iletişim imkânı sunduğuna göre Öcalan’ın sözünü ciddiye almalıyız” diyen Türköne, Saray’ın sürece dahil olabilmesi için önce 19 Mart gölgesinin kalkması gerektiğini belirtti.
Yazısında “Kimse kimseye bir şey bağışlamıyor” ifadesiyle, sürecin ancak karşılıklı çıkar dengesi ve hukuk devleti ilkeleri üzerine inşa edilirse kalıcı olabileceğini söyledi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mümtaz’er Türköne: Kimse kimseye bir şey bağışlamıyor
Mümtaz’er Türköne, Abdullah Öcalan’ın “Norm Devlet” kavramından yola çıkarak çözüm sürecine dair kritik tespitlerde bulundu. Türköne’ye göre süreç, hükümetle değil devletin kurallı yapısıyla ilerliyor. Ancak 19 Mart’ta yaşananlar ve hukuk düzenindeki çürümeler, bu sürecin önündeki en büyük engellerden biri.
Öcalan’ın ‘Norm Devlet’i: Kişilere değil kurallara bağlı bir yapı
Türköne, yazısında Abdullah Öcalan’ın sıkça vurguladığı “Norm Devlet” kavramını merkeze aldı. Öcalan’ın tanımına göre bu devlet, gelip geçici siyasi iktidarlardan bağımsız; kendi kuralları, kurumları ve hukuku ile işleyen kalıcı bir mekanizma.
Yazar, bu kavramın yalnızca Türkiye’deki devlet yapısını değil, süreç üzerinde etkili olmaya çalışan yabancı güçleri ve PKK içindeki hizipleri de “norm dışı” olarak dışladığını belirtti.
Öcalan’ın vizyonu, Kürtlerin ulus-devlet idealinden vazgeçerek demokratik ve hukuki bir “ortak yaşam alanı” içinde yer almasını öngörüyor. Bu model yalnızca Türkiye’yi değil, Suriye, Irak ve İran’ı da kapsıyor.
Süreç hükümetle değil ‘norm devlet’ ile ilerliyor
Türköne’ye göre bugün yürüyen süreç, doğrudan iktidarla değil, “norm devlet” dediği kurallı ve kalıcı devlet aklıyla ilerliyor. Meclis’te kurulan uzun isimli komisyonun hızlı ve uyumlu çalışması, Saray’ın sürecin dışında kaldığını ve devletin kurumsal iradesinin devrede olduğunu gösteriyor.
DEM Parti’nin Öcalan’ın talimatına uygun şekilde “norm devlet”i muhatap aldığını, MHP ve CHP’nin ise devletin verdiği işaretler doğrultusunda hareket ettiğini aktaran Türköne, bu uyumun sürecin devamı için kritik olduğunu vurguladı.
Hukuk ve yönetim krizi: “Bu terazi bu sıkleti tartmaz”
Türköne, mevcut başkanlık sisteminin süreci sağlıklı bir şekilde yönetemeyeceğini savundu. E-imza skandalı, rüşvet iddiaları ve kamu kurumlarındaki çürümenin, devletin denetim mekanizmalarının çalışmadığını ortaya koyduğunu söyledi.
Fatih Altaylı’nın cezaevinde tutulmasını “denetimsiz yargı bürokrasisinin Türkçe ve mantık sorunu” olarak nitelendiren Türköne, “Sözle fiili saldırı olur mu?” sorusuna hukukun cevabının “hayır” olduğunu, ancak bürokrasinin bu cevabı tersine çevirdiğini belirtti.
19 Mart gölgesi: Çözümün önündeki en büyük engel
Yazar, 19 Mart’ta Cumhurbaşkanı’nın kullandığı “heybedeki turp” metaforunun ve muhalif tutuklulara yönelik uygulamaların sürecin üzerinde “karanlık bir gölge” yarattığını ifade etti.
Tutukluların uzak cezaevlerine sürülmesi, gözaltına alınanların adeta teşhir edilmesi ve yüksek mahkeme kararlarına uyulmamasının, demokrasi sürecinin samimiyetini zedelediğini savundu.
Türköne, “İstanbul’da demokrasi olmadan Diyarbakır’da otokrasi ortadan kalkmaz” sözünü hatırlatarak, ülke genelinde hukuk ve demokrasinin egemen kılınmadan Kürtlerin de Türklerin de kendini güvende hissedemeyeceğini vurguladı.
Çözüm için net mesaj
“Devlet önünü açtığına ve iletişim imkânı sunduğuna göre Öcalan’ın sözünü ciddiye almalıyız” diyen Türköne, Saray’ın sürece dahil olabilmesi için önce 19 Mart gölgesinin kalkması gerektiğini belirtti.
Yazısında “Kimse kimseye bir şey bağışlamıyor” ifadesiyle, sürecin ancak karşılıklı çıkar dengesi ve hukuk devleti ilkeleri üzerine inşa edilirse kalıcı olabileceğini söyledi.
En Çok Okunan Haberler